Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

28 Şubat 2010 Pazar

Panathinaikos'un Çöküş Sebepleri ve Saatler Kala Büyük Derbiye Bakış

1 yorum

Geçtiğimiz hafta TBL'de yaşananların bir benzeri Yunanistan'da yaşanıyor. Ezeli rakipler Panathinaikos ve Olympiakos kupanın ardından bugün OAKA'da kapışacaklar. Takımların gidişatını karşılaştırınca sanki denk bir derbi değil de büyük takım Olympiakos'la küçük takım Panathinaikos'un mücadelesiymiş gibi duruyor. Avrupa'ya havlu atan son şampiyon Panathinaikos, ligin ilk yarısındaki maçta ve yıllar sonra kupa finalinde yenildiği Olympiakos'u rövanş için değil düzlüğe çıkmak için yenmeye çalışacak.

Bugün Panathinaikos'un önünde tünelin sonunu bulabilmek için iki yol var. Galibiyet ve mağlubiyet. Galibiyet bir nebze olsun onlara nefes aldıracaktır ama mağlubiyette yoncalar sonsuz karanlık yolu seçmiş olacak. Alınan onca sonuçtan sonra galibiyetin yaratacağı etkinin mağlubiyet kadar büyük olması beklenemez. Panathinaikos'un aldığı sonuçları bir kenara koyacak olursak ayrıca oynadıkları oyun da uzun süredir kulüpte büyük sıkıntı yaratmış durumda. Panathinaikos'un yıllardır kurduğu üstünlüğün sebebi yaptığı istikrarlı, sert ve iyi savunma, aynı zamanda hücum silahlarının çeşitliliğiydi. Ama Panathinaikos aylardır kendi silahlarıyla vuruluyor. Ligin ilk yarısında oynanan Olympiakos maçında henüz kara bulutlar çok uzaktayken Olympiakos müthiş savunması ve son periyod Zorro misali ortaya çıkan Kleiza ile Panathinaikos'u yenmeyi başarmıştı. Yine aynı şekilde kupada Panathinaikos'tan daha iyi savunma yaptıkları için ve oyun kurucu farkının net bir şekilde ortaya çıkmasından dolayı kupayı müzelerine götürdüler. Panathinaikos'ta Tsartsaris'in sakatlığı nedeniyle bir türlü oynayamaması önemli çünkü Tsartsaris pota altını karıştıran ve aynı zamanda dış atışlarıyla matchup sıkıntısı yaratan bir oyuncuydu. Diamantidis sakatlık sonrası bir türlü alıştığımız Diamantidis olamadı ve geçmiş yıllara göre süresinin azalması istikrarlı performans göstermesini engelliyor. Ama Panathinaikos'un en büyük sorunu Spanoulis. Az önce bahsettiğim hücum silahlarının çeşitliliği bu sene kayboldu. Her ne kadar zaman zaman Perperoglou ve Nicholas devreye girse de bu sene çok bariz biçimde Panathinaikos hücumları Spanoulis-Pekovic ikilisinin üzerine kurulu. Daha önce yazdığım yazıda bu ikilinin iyi performansından ve örnekliğinden bahsetmiştim ama rakipler artık bu ikiliyi çözdü ve eskisi kadar etkili olamıyorlar. Özellikle Spanoulis'in performansının son aylarda yerlerde sürünmesi Panathinaikos'un çöküşündeki en büyük etkendir. Batiste'in yıllardır bir adım geriye gitmeyen istikrarlı performansı olmasa Panathinaikos pota altı neredeyse rakipler üzerinde hiç tedirginlik yaratmayacak durumda. Haislip transferi olumlu ama Haislip hiçbir zaman Panathinaikos seviyesinde savunma yapan ve yapabilecek bir oyuncu olmadı. Atletik yapısıyla iyi blok yapıyor ama belki de savunma listesinde en az defansif kavram bloktur. Ezeli rakibin bir tanesi bu haldeyken diğerinin winner olmasının da tabi ki nedenleri var. Herşeyden önce mükemmel iki oyun kurucuya sahip olmaları şu ana kadarki en önemli faktör. Hem Teodosic, hem de Papaloukas ayrı ayrı takımları zirveye çıkarabilecek kalitede iken Olympiakos'ta zaman zaman değişerek, zaman zaman da beraber oynuyorlar ve o dakikalarda takımın yaratıcılığı zirveye çıkıyor. Hatta baskı dönemlerinde Penn de oyuna girerek bu ikiliye sık sık eşlik ediyor. Olympiakos'un başarısındaki en dikkat çekici faktörlerden Kleiza ve Childress da takımın skor yükünü çeken iki oyuncu olarak öne çıkıyor. Kleiza zaten karakteri gereği korkusuz bir oyuncudur. Takımı geride olduğu zamanlarda da hiç bir zaman geri adım atmadan direksiyonu eline alıyor ve takım da oyununu Kleiza üzerine kuruyor. Ama normal oyun akışında Boroussis, Sofo, Teodosic, Papaloukas, Kleiza, Childress, Vujcic, Penn ve Halperin her zaman devreye girebiliyorlar. Bütün takımı saydım değil mi? İşte bahsettiğim rol çalma olayı da tam olarak bu. Yıllardır Pao'yu yenilmez yapan hücum çeşitliliği şu an Olympiakos'un ellerinde ve kadroyu çok çok verimli kullanıyorlar. Oysa Panathinaikos'ta atıl durumda Jasikevicius, Tepic, Calathes ve Shermadini gibi oyuncular var. Panathinaikos'un hücum çeşitliliği azaldıkça da rakip savunmanın direncine göre performansı düşüyor.

Uzun zamandır antrenmanları düzenli olarak takip eden Giannakopoulos henüz takımı eleştirmedi ve sürekli destek veriyor ama bugün dönüm noktası. Panathinaikos bugün de kaybederse ligdeki liderliğini Olympiakos'a bırakacak. Hem kupadan, hem de Eurolig'den elendikten sonra bu darbe çok ağır gelebilir. Olympiakos'ta Boroussis yok, Kleiza'nın durumu şüpheli. Panathinaikos'ta ise eksik yok. Moral durumu Olympiakos'u öne çıkarsa da ben bugün Panathinaikos'un galip geleceğini düşünüyorum. Obradovic son 1 aylık periyodda savunma, hücum, son dakikaları oynama, yardımlaşma, geriden gelme, skoru koruma ve birçok konuda yeterince ders aldı. Bugün onları artık hayata geçirme zamanıdır. Gönlümden geçen ise çok sevdiğim Panathinaikos'un yenilmesi ve üzerindeki ölü toprağını atarak kadroda revizyona gitmesidir. Sonucu 3 saat sonra göreceğiz.

David Hawkins Röportajı (Euroleague)

0 yorum

Eurolig resmi sitesinin bu haftaki röportajı Siena'dan David Hawkins ile yapıldı. Sorular gayet güzel. Özellikle Pianiginani ve içeriden-dışarıdan Siena farkı temalı soruları çok beğendim. Okunası bir röportaj, tamamı burada.

27 Şubat 2010 Cumartesi

F.Bahçe Ülker: 81 - G.Saray C.Crown: 77 (Daha Fazla İsteyen Kazandı)

1 yorum

Ligin ilk yarısında yerinde yaşadığımız meydan savaşının rövanşı aynı zamanda iki dev camianın 100. derbisine denk geldi. Tabi rövanş meydan savaşının değil Galatasaray Cafe Crown'un hakederek kazandığı ama teknik ekibin akıl tutulması sebebiyle mağlup sayıldığı maçın rövanşıydı. Alınan önlemler ve taraftarın sağduyusu zaten geçen seneden sabıkalı olan Fenerbahçe Ülker'i yeni bir kara günden korudu. Yıllar sonra kupayı kazanmanın moraliyle sahaya çıkan Fenerbahçe Ülker de, hafta arası avucunun içindeki galibiyeti Valencia'ya hediye eden moralsiz Galatasaray Cafe Crown'u zor da olsa 81-77 yenmeyi başardı. Maç öncesi Wilkinson'ın seri ayakları ve uzun mesafeli şutları, aynı şekilde Ukic'in yükselen formuna rağmen karşısında etkili bir savunmacının olmayışı iki takımın ofansif açıdan avantajları, Ömer Onan'ın hiçbir zaman gerilemeyen savunma hırsı da Fenerbahçe Ülker açısından defansif bir avantaj olarak göze çarpıyordu. Zaten Cem Akdağ da maç sonu Wilkinson'un üzerine oyunu planladıklarını söyledi. Ama ben Galatasaray Cafe Crown'un dar rotasyonunun Fenerbahçe Ülker karşısında en büyük avantajları olduğunu düşünmüştüm. Çok uzun zamandır Tanjevic'in hiç taviz vermediği ve kimsenin çözemediği rotasyon anlayışı Fenerbahçe Ülker'e el freni olabiliyordu ama Galatasaray Cafe Crown'da ön plana çıkan oyuncuların her zaman yabancılar olması ve Jasaitis haricinde Washington, Rancik ve özellikle Wilkinson'ın attıkça coşan oyuncular olması Galatasaray Cafe Crown'u dar kadrosuna rağmen bu konuda avantajlı görmeme yetmişti.

Yanlışların ve doğruların ders niteliğinde oynandığı bir derbi oldu. Özellikle Ukic'in müthiş başlangıcına rağmen Galatasaray'ın ilk devrede sürekli dışarıyı denemesi tabelada onları sürekli geride tuttu. Devre bittiğinde 1/13 GS üçlüğüne karşılık 6/10 FB üçlüğü ve bu üçlüklerin önemli bir kısmının Galatasaray Cafe Crown direniş gösterdiği anlarda gelmesi ilk devrede Fenerbahçe Ülker'i bu açıdan oldukça rahatlatmıştı ama ikinci devreyle beraber sarı kırmızılıların içeriyi kullanması maçı dengeye getirdi. Maçı Fenerbahçe Ülker'e getiren iki dönem vardı. Galatasaray'ın şansızlığı mı yoksa Fenerbahçe'nin maçı çok daha fazla istemesi mi bunun yanıtıdır düşünmek gerek ama üçüncü periyodda Ömer Onan'ın üstüste basketleri tam da yumuşak savunmalı Greer'in oyunda kaldığı bölümde gelince Fenerbahçe'nin savunma dezavantajı bir anda Greer'den alakasız bir biçimde ofansif avantaja dönüştü. İkinci bölüm de maçın son anlarında Galatasaray'ın bastırıp Roko Ukic'in izin vermediği bölümdü. O anlarda hiç kaçırmayan Ukic hem takımını kurtardı hem de görmek isteyenlere rotasyonun dakika hesabıyla değil, form hesabıyla yapılması gerektiğini gösterdi. Şunu artık ezberledik ki Ukic ilk beş başlayıp ilk periyodun sonuna doğru yerini Greer'a bırakıyor,devre sonuna doğru tekrar içeri girip üçüncü periyodun ortasından maçın son 4-5 dakikasına kadar Greer'la tekrar yer değiştiriyor. Bu isimlere bakıldığında oldukça mantıklı bir rotasyon olarak görülebilir ama benim için en büyük hayal kırıklıklarından biri olan Greer'in savunmayla uzaktan yakından alakası olmayan oyun anlayışı ve hücumda halen eski Greer olamaması bu takımda Greer'in rolünü Ukic'i dinlendirmek için çizmeye yetiyor da artıyor. Ama Ukic yeni olduğu için çözemediği bir nokta var. Fenerbahçe Ülker'de sahada kalmak istiyorsan şut sokmayacaksın kardeşim. İlk periyod bitmeden 13 sayı atarsan havluyu boynuna geçirir 15 dk oturursun. Greer da ilk geldiği dönemde çalışıp çabalıyordu ama sistemi çözünce eşeği çayıra saldı, kafasına göre takılıyor. Maçın tartışmasız iki yıldızı Ukic ve Ömer Onan'dır. Arkalarından da Preldzic geliyor. Galatasaray Cafe Crown'da da Rancik ve Wilkinson'ın iyi oyunları vardı ama normalde öldürücü bir şutör olan Wilkinson'ın 0/5 üçlük rakamı maçın dengelerini ve gidişatını değiştiren en önemli etkendi. Galatasaray aldığı 17 hücum ribaunduna rağmen ilk yarıda yaptığı yanlışların kurbanı oldu yoksa bana göre bugün karşılarında kupa performansından çok uzak, yenebilecekleri bir ezeli rakip vardı. Devlerin 100. derbisi çok güzel bir maça sahne olmadı ama mücadele çok üst düzeydeydi. Giricek'in Fatih Solak üzerinden smacı ve Tanjevic'in Wilkinson'a yaptığı baskılı savunmaya çalınmayan teknik faul maçın ilgi çekici görüntüleriydi. Son olarak Cem Akdağ'ın belki de galibiyet yazmadığı bir maçta Fenerbahçe Ülker'in "Ne olursa olsun bu maçı vermeyeceğim" performansı zor dönemde Galatasaray'ın ekstra bir galibiyet çıkarmasını engelledi dersem sanırım yanılmış olmam. Detaylı istatistikler burada.

FENERBAHÇE ÜLKER (81): Roko Leni Ukic 19 (1 ribaund-2 asist), Mirsad Türkcan 10 (10 ribaund- 1 asist), Ömer Onan 17, Rasim Başak 3 (2 ribaund-1 asist), Semih Erden 4 (5 ribaund-1 asist), Gordon Giricek 2 (1 ribaund-2 asist), Damir Kaan Mrsic 4 (2 asist), Lynn Terence Greer 9 (3 ribaund-1 asist), Oğuz Savaş 9 (3 ribaund), Emir Preldzic 4 (5 ribaund-3 asist)

GALATASARAY CAFE CROWN (77): Darius Myron Washington 17 (4 ribaund-2 asist), Caner Topaloğlu 5 (3 ribaund), Rıfat Murat Kaya 2 (1 asist), Michael J Wilkinson 18 (9 ribaund-4 asist), Radoslav Rancik 17 (9 ribaund-2 asist), Evren Büker 8 (4 ribaund-1 asist), Fikret Can Akın 5 (2 ribaund-1 asist), Simas Jasaitis 5 (4 ribaund-1 asist)


Link

Basketbol Aforizmaları #6 Aziz Bekir

2 yorum

"Antrenör arkadaşlar yardımcı oldular. Böyle böyle bir oyuncu var alırmısın dediler... Defans zayıf mesela adamın, inşallah iyi çıkar."

Kepez Belediyesi koçu Aziz Bekir yeni transfer ettiği Marcus Hall hakkında Darüşşafaka maçı sonrası açıklama yaparken...Bilinçli, araştırmacı transfer politikası budur işte :)

Olympiakos'ta Teodosic Telaşı

1 yorum

Sporcu oynadıkça kendini bulur derler ya Teodosic'in hikayesi tam da o işte. Geçtiğimiz sene aldığı dakikalardan sonra ayrılma noktasına gelen, Roma'nın kıskacından kontratı ile sıyrılan Teodosic önce Polonya'da ortalığı dağıttı, arkasından da Olympiakos'ta süresi arttı. İstikrarlı oyununu devam ettirince de bir anda Avrupa'nın zirvesinde yerini aldı. Zaten potansiyeli oraları işaret ediyordu ama bu seneki performansıyla herkesin gözünün içine soktu. Peki herkesin takımında görmek istediği Teodosic kaç para alıyor dersiniz? 1 milyon euro? 1,5 milyon euro? Daha fazlası? Childress'ın 3 yıl için 15 milyon euro, Papaloukas'ın yıllık 3 milyon euro, Kleiza'nın da o miktara yakın bir para aldığı Olympiakos'ta Teodosic'in aldığı yıllık ücret 500 bin euro deniliyor. Tabi bunda genç yıldız adayı olarak gelmesinin payı büyük. Ama artık Angelopoulos kardeşler de sahadaki performansın değerinin bu olmadığını görmüş olacaklar ki bu yaz sözleşmesi sona erecek olan Teodosic'le şimdiden anlaşma yolu arıyorlar. Bu yaz +2 yıl opsiyon şansları var ve opsiyonu kullandıklarında her yıl için 100 bin euro zam olacak ama bu performanstan sonra o opsiyonun Teodosic'i ellerinden kaçırmak için yeterli bir sebep olacağını çok iyi biliyorlardır. Kontratında 2 milyon dolarlık serbest kalma maddesi onu kurallar gereği NBA'den uzak tutsa da Avrupa'daki bazı takımlar için çok da önleyici bir rakam değil. Yeni kontrat imzalandığında rakamlar ortaya çıkacaktır ama maaş dengesinin bu kadar adaletsiz olduğu bir takımda Teodosic'in kapıyı 1,5 milyon eurodan aşağıya açmasını beklemek hayalcilik olmaz.

Dasic'in Soyunma Odasında Vedası

1 yorum

Görüntüler Siena maçı sonrası Real Madrid soyunma odasından. Gran Canaria'ya kiralanan Vladimir Dasic arkadaşlarıyla vedalaşıyor. Geçen sene NBA draftını pas geçip bu sene şansını deneyecek olan Dasic'in jetonunun biraz köşeli olduğu sesini duyup yüzünü göremediğimiz gizemli arkadaşının "Nereye gidiyorsun?" sorusuna verdiği cevapla anlaşılıyor: "Gran Canaria. Tomorrow morning. I must play." Otursaydın biraz daha karpuz kesecektik.


Link

Erwin Dudley Röportajı (Eurocup)

0 yorum

Eurocup bize göre Ersin Dağlı, onlara göre Erwin Dudley ile röportaj yapmış. Çok güzel bir röportaj olduğunu söyleyemem. Yuvarlak sorular, yuvarlak cevaplar var ama Dudley'in nasıl gaza geldiğini okuyucunca biraz gülümsedim ne yalan söyleyeyim. 4 gün önce 0-3 olan yine kendileri değilmiş gibi inanılmaz heyecan olmuş. Bir de sakatlığı sonrası her maçı son maçımmış gibi oynuyorum demesi içindeki azmi(!) ortaya koymuş. Fırsatım olsa iki soru da ben eklerdim. Neden sürekli yüksek postta kafanın üstünden şut çıkarmak yerine farklı oyunlar çalışmıyorsun ve iki haftadır Atatürk Spor Salonu'nda aklınız neredeydi? Röportajın tamamı burada.

ACB 23. Hafta Programı (27-28 Şubat)

0 yorum

27 Şubat Cumartesi
19:00 Meridiano - Real Madrid (TRT 3 - 21:30 Bant)
21:00 Power Electronics Valencia - Fuenlabrada
21:45 DKV Joventut - CB Granada

28 Şubat Pazar
13:00 G. Canaria - Caja Laboral
13:30 Cajasol - Regal Barcelona (TRT 3) 13:30 Asefa Estudiantes - Valladolid
13:30 Xacobeo Blu:Sens - Suzuki Manresa
13:30 Bizkaia Bilbao - Lagun Aro
13:30 CB Murcia - Unicaja Malaga

TBL 20. Hafta Programı

0 yorum

27 Şubat Cumartesi
15:00 Bornova Belediyesi – Mersin Büyükşehir Belediyesi
15:00 Kepez Belediyesi – Darüşşafaka Cooper Tires (SkyTürk)
16:00 Aliağa Petkim – Türk Telekom
17:00 Oyak Renault – Antalya Büyükşehir Belediyesi
17:00 Fenerbahçe Ülker – Galatasaray Cafe Crown (Spormax)
17:30 Erdemir – Tofaş

28 Şubat Pazar
13:00 Efes Pilsen – Beşiktaş Cola Turka (Spormax)
16:00 Banvit – Pınar Karşıyaka (SkyTürk)

26 Şubat 2010 Cuma

Top 16'da 4.Hafta MVP'si Jamont Gordon

0 yorum

Top 16 normalde savunmaların seviyesinin arttığı, bireysel performansların geri planda kaldığı dönemdir ama bu seneki MVP'lerin maşallahı var. Anderson 40 ve McIntrye 43 yapmıştı bu hafta da Jamont Gordon çıtayı düşürmedi. Cibona iki Olympiakos maçında da son nefese kadar kafa kafaya oynayıp galibiyet çıkaramadı ama ödüllendirilen tek isim Gordon oldu. 32 sayı, 5 ribaund, 4 asist, 2 top çalma ve rating puanını belirleyen diğer ıvır zıvırlarla 40 toplam puana ulaşıp en değerli oyuncu oldu. Takımda Marko Tomas'la birlikte sorumluluk alan iki opsiyondan biri olmasının bunda payı büyük ama karşısında iyi savunmacılar varken bu seviyeye ulaşması da takdir edilmesi gereken bir durum. Cibona galibiyet alamasa da Top 16'ya renk kattı, bunu kimse inkar edemez.


Link

Eurolig Top 16 4. Haftanın En İyi 10 Hareketi

0 yorum


Link

Dasic Gran Canaria'ya, Golubovic Caja Laboral'e

0 yorum

Ettore Messina büyük umutlarla almıştı Dasic'i ama bir türlü süre vermedi. Hep kopan maçlarda oyuna soktu, bazen hiç adını bile anmadı. Ama bırakmaya niyeti olmadığını da gösterdi. Daha önce Dasic'le Joan Plaza ilgilenmişti ama Dasic Cajasol'da oynamak yerine Real Madrid benchinde oturmayı seçmişti. Şimdi Radenovic'in sürelerini görünce kafasını duvara vuruyormudur bilinmez ama o da yeni takımını buldu. Sene sonuna kadar Gran Canaria'da kiralık olarak forma giyecek. Menajerlik şirketinden bugün açıklama yapıldı.

İspanya'da bir diğer transfer haberi de Caja Laboral'den geldi. Splitter'in sakatlığı sonrası Eliyahu'da da ufak bir sakatlık riskinin bulunması rotayı Union Olimpija'dan Golubovic'e çevirmişti. Abiler isteyince akan sular duruyor tabi. Bir gün içinde Golubovic'in kontratı feshedildi ve bugün Caja Laboral'le 20 günlük sözleşme imzaladı. Kontrat süresi bittikçe aydan aya uzatılma opsiyonu var. Eurolig'de transfer penceresi kapandığı için Golubovic sadece ACB'de forma giyebilecek. Savaşçı, mücadeleci bir uzun. Ofansta Splitter kadar katkı verir mi emin değilim ama pota altındaki pis işleri yapıp skor işini Teletovic'e bırakabileceğini düşünüyorum. İlginç bir not da bu transferlerle iki oyuncunun pazar günü ligde karşı karşıya gelecek olması. Becirovic, Walsh ve Slokar'dan sonra Olimpija'dan ayrılan dördüncü oyuncu da Golubovic oldu. Olimpija'nın potansiyelli bir takım olduğundan söz etmiştik, bu kapış kapış ortam da onun ispatı oldu.

C.Laboral Taquan Dean'le Yolları Ayırdı

0 yorum

"Benim gördüğüm, izlediğim, az çok tahlil ettiğim Ivanovic bildiğimiz Taquan Dean'e 1 aydan fazla dayanamaz. Eğer aksini gösterirse ben de yanıldığımı kabul ederim, özeleştiri yaparım." demiştim Dean Caja Laboral'e transfer olduğunda. Beklenen, olması gereken son gerçekleşti ve geçici sözleşmesi biten Taquan Dean'le sözleşme yenilenmedi. Zaten performansı yeterli değildi, üstüne bir de Splitter'in sakatlığı gelince Caja Laboral'in bütün odak noktası pota altı oldu. Hele bir de Khimki karşısındaki müthiş galibiyet gelince artık onlar için daha ilerisini düşünme zamanı. Dean'in yerine kısa rotasyonuna da takviye gelebilir çünkü uzun rotasyonuna Olimpija'lı Golubovic düşünülüyor. Rakocevic'e sorduğumda "Türkiye'den ayrılmayacağım" dedi ama şartlar malum. Malaga ile adı geçtiğinde Caja Laboral twitterına "Merak etmeyin Malaga'ya gitmeyeceğim." yazmıştı. Kimbilir belki Efes Pilsen'in aradığı müşteri C.Laboral'dir.

Partizan: 79 - Maroussi BC: 76 (Ne Partizanmış Arkadaş)

2 yorum

Bugün dururlar, yarın tökezlerler, nereye kadar abi nidaları arasında Partizan bir önemli galibiyet daha aldı. Panathinaikos'un miyav dediği grupta kükreyen minik farelerin ikinci randevusunu Partizan kazandı. İlk maçtaki averaj farkını kapatamadılar ama iki takımın kalan maçlarını inceleyince bunun çok da önemli olmadığı ortaya çıkıyor. Partizan evinde Panathinaikos'u, Maroussi de Barcelona'yı ağırlayacak. Olası bir Partizan galibiyeti, Maroussi yenildiği takdirde grubun kaderini belirleyip son maçı liderlik maçı haline getirecek. Ama yine de bu grupta erken konuşmak büyük hata olur. Haftaya Panathinaikos deplasmanda Partizan'ı, Maroussi de içerde Barcelona'yı yenerse sanırım kimse şaşırmaz,o zaman da işte ikili averaj Sırpların canını yakabilir. Maça gelecek olursak son iki dakika Roberts'ın üçlüğü kırılma anı oldu. O isabetle 5 sayı öne geçen Partizan maçı da bırakmadı. Keys'in kaçan üçlükleri önemli ki bunlardan bir tanesi skor 77-74 iken son dakika içerisinde. Maric'in dönüşüyle Partizan biraz daha güçlenecektir ama günün iki sorusu var; birincisi Panathinaikos hem geçen sene hem de bu sene başının belası olan Partizan'a ekstra bilenip Maroussi'nin yolunu açmak ister mi ve Partizan'ın nefesi buraya kadar getirdiği durumda son vuruşu yapmaya yeter mi? Detaylı istatistikler burada.

Partizan: Roberts 14, Sinovec , McCalebb 20, Kecman 8, Milosevic , Rasic 4, Mitrovic , Bozic 9, Maric 11, Vesely 9, Đekic , Vranes 4.

Maroussi: Keys 11, Pelekanos 19, Batis 1, Homan 10, Nadfeji 4, Mavroeidis 6, Calathes , Arigbabu , Kendall , Kaimakoglou 14, Koumpouras , Lucas 11.

BC Khimki: 83 - Caja Laboral: 94 (Tau Ceramica Ruhu Geri Döndü)

1 yorum

Prokom için "Altından Öte Bir Galibiyet" başlığını atmıştım, erken davranmışım. Caja Laboral'in bu akşamki skorunu tarif edecek cümle bulamıyorum. Dürüst olmalıyım ki kafamdaki senaryo aynen şuydu; "Khimki savunmasıyla Caja Laboral'in dış silahlarını kitler, pota altındaki avantajıyla da Splitter'siz Caja Laboral'in üzerinden geçer." Benim gibi düşünen birçok insan olduğuna da eminim. Ama İspanyollar öyle bir skorla döndüler ki Khimki'de şu anda alarm zilleri çalmaya başladı. 1 sayıyla bile kazansalar çeyrek final biletini kapıp Olympiakos'la liderlik maçına çıkacaklardı ama ilk maçtaki 11 sayı farkını bile koruyamayıp grupta üçüncülüğe düştüler. Caja Laboral bu maçın aynısını İsrail ve Rusya deplasmanında tekrarlamıştı ama CSKA'yı devirememiş, Maccabi'yi Nokia Arena'da rahat yenmişti. Maçta ilginç notlar var. Splitter'siz Caja Laboral'in pota altında sıkıntı yaşayacağı zaten barizdi ama ribaundlarda 34-18 inanılmaz bir Khimki üstünlüğü var. Dezavantaj 12/20 üçlükle kapatılmış. %60 üçlük isabeti yakalayan bir Caja Laboral'i yenmek çok kolay değil. İki ucu keskin bıçak Teletovic 25 sayı ve 5/7 üçlükle maça damgasını vuran isim oldu. Detaylı istatistikler burada.


Link

Zalgiris: 89 - Unicaja Malaga: 84 (Malaga'nın İşi Mucizelere Kaldı)

0 yorum

Zalgiris nihayet yönetimdeki kaotik uygulamalardan nefes alıp potansiyelini ortaya çıkardı. Dün Prokom'un kazanmasıyla Unicaja Malaga'nın işi zaten çok zordu, artık hepten mucizelere kaldı. Dixon'ın gidişinden sonra takıma takviye yapmadılar, belki de yapamadılar orasını bilemiyoruz ama zaten tam oturmayan takım liderinin de gidişiyle bugün son nefesini verdi. 14 sayı geriden gelip son dakikalarda öne geçti Malaga ama maç sonunu iyi oynayamayınca mağlup olmaktan kurtulamadı. 25/55 ikilik isabeti bende büyük merak uyandırdı. Çok sağlam dövmüşler potaları ama uzunlar isabetli oynamasına rağmen kısaların 6/24 lük isabeti orta mesafedeki başarısızlığın Malaga'yı mağlubiyete ittiği izlenimini uyandırdı. Zalgiris'te kupa finalinde takımı yakan Capin ve Kalnietis iyi oynamışlar. Pocius ve Salenga da isabetli atmış. Zalgiris ilk galibiyeti aldı ama bundan daha da önemlisi Prokom'a çeyrek final biletini uzattı. Artık Malaga hem CSKA'yı hem de Prokom'u ikili averajda geçip, ikisinden birinin Zalgiris'e kaybetmesini bekleyecek. Bu form durumuyla kulağa hiç gerçekleşebilir gelmiyor. Detaylı istatistikler burada.


Link

Real Madrid: 77 - Montepaschi Siena: 69 (Sergio Llull'un Gecesi)

1 yorum

Dün kaçırdığım önemli ve güzel maçlardan biri de buydu. Bünye Schortsanitis'i omzuma alıp deve güreşi oynamışçasına bitkin düşünce ancak birkaç dakika izleyebildim ama Kaan Abi'nin hakemlere dikkat çektiği telefonuyla belki de maçın sonunu beraber yazdık. Panathinaikos'un ve grubunun durumunu konuşurken söz dönüp dolaşıp Real Madrid'in cool yapısına geldi. Sergio Llull'dan başka bu takımı ateşleyecek bir oyuncu yok dediğimde Kaan Abi "Stonerook ve Llull yer değiştirse Coollar vs Kolejliler maçı gibi olacak." dedi. E görünen köy de kılavuz istemiyor. Sergio Llull üçüncü çeyreğin son bir dakikasındaki 5 sayısını da sayarsak attığı 17 sayının tamamını son 11 dakikaya sığdırdı ve zaten allak bullak olan grubu iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Hele son saniyede attığı üçlük var ki grubun kaderini belirleyebilir. İlk maçta 7 sayıyla mağlup olan Real Madrid son saniye üçlüğüyle 8 sayılık farkı yakaladı ve ikili averajda öne geçti. Tüm evsahiplerinin kazandığı bir grupta Real Madrid'i çift haneli farkların eşiğinden de ancak Llull gibi ateşleyici oyuncular alabilirdi. Geçen maçta tarih yazan McIntrye'ın 3/12 üçlük isabeti ve 6 top kaybı inanılır gibi değil. Yine 30 dakika sahada kalıp 2 sayı ve 2 ribaundla maçı tamamlayan Eze'nin rakamları da gözüme çarpan bir başka ilginç istatistik. Sato'nun uzun süre sonra kıpırdanmış olması, Tomic'in aldığı süre ve Vidal'in kupadan sonra bugün de hiç oynamaması diğer detaylar. Ama maçın en güzel notu ilk maç sakatlık yüzünden karşılaşamayan Lavrinovic kardeşlerin karşı karşıya oynamasıydı. Daha önce de dediğim gibi annemin basketbola mesafeli duruşu "Elin oğulları neler yapıyor." serzenişlerinden beni bu senelik de kurtarmış oldu. Hakem hataları ve diğer noktaları ancak maç elime geçince değerlendireceğim. Haftaya Efes Pilsen ve grup için kader maçı. Uzaklardan gelebilirmiyim bilmiyorum ama İstanbul'da yaşayanlar için ocaktaki yemeği, halının üstüne düşen sigarayı bırakıp gidilmesi gereken bir maç olacak. Detaylı istatistikler burada.

REAL MADRİD: Tomic 12, Prigioni 8, Hansen 5, Lavrinovic 7, Jaric 6, Garbajosa 6, Velickovic 2, Reyes 3, Llull 17, Vidal , Kaukenas 4, Bullock 7.

SİENA: Domercant 17, McIntyre 11, Zisis 4, Eze 2, Carraretto 1, Sato 17, Slokar , Lavrinovic 11, Ress , Marconato, Stonerook 1, Hawkins 5.

Panathinaikos: 67 - Barcelona: 70 (Kendi Düşen Ağlamaz)

3 yorum

Hani son 1 aydır hep Efes Pilsen'e kızıyoruz ya son dakikaları oynayamıyor diye, Panathinaikos'un durumu çok çok daha vahim. Top 16'nın dört maçının üçünde son topları oynayamadıkları için Eurolig'in en kolay grubu denilen grupta Mart'ı göremeden elendiler. Panathinaikos gibi şampiyonluklara alışkın bir takım ve camia için gerçekten de acı verici bir durum ama başlıkta da dediğim gibi kendi düşen ağlamaz. Önce Partizan maçında Spanoulis serbest atışları kaçırdı, sonra Maroussi maçında son topu kaptırdılar , bugün de Barcelona maçında hücum ribaundu verip Eurolig'e veda ettiler. Form durumlarına bakıldığında bahis büroları aksini söylemesine rağmen maçın favorisi net Barcelona'ydı ama Panathinaikos mükemmel başlayıp duruldu, sonra tekrar farkı çift hanelere taşıdı ama felaket bir son 4 dakika oynayınca mağlup oldu. Normalde Pao'ya karşı son 4 dakikaya OAKA'da 5 sayı yenik girmek umutların tükenmesi için geçerli bir sebeptir ama bu sene Panathinaikos Dwight Howard kostümü giymiş Emre Ekim olduğu ve takımlar kostümün içindekini farkettiği için anlam taşımadı. Barcelona birçok kez Panathinaikos'a "Sana elenmek yakışmaz, gel elele çıkalım gruptan" fırsatını verdi ama karşı taraf ikramda daha cömert olunca "Sen bilirsin dostum" dedi ve Panathinaikos'a son darbeyi indirdi. Rahatsızlığım dolayısıyla maçların küçük bir bölümüne baktım ama bu maçı tekrar izleyip detaylarına ineceğim. Şimdilik detaylı istatistikler burada.

Panathinaikos (67): Perperoglou (4), Fotsis (6), Nicholas (5), Diamantidis (13), Pekovic (20) , Spanoulis (7), Batiste (8), Haislip (4), Jasikevicius (-)

Regal FC Barcelona (70): Rubio (3), Navarro (15), Ndong (5), Morris (-), Mickeal (11) , Basile (3), Lakovic (8), Vazquez (6), Sada (-), Lorbek (10), Grimau (9)


Link

25 Şubat 2010 Perşembe

Asseco Prokom: 88 - CSKA Moskova: 81 (Altından Öte Bir Galibiyet)

0 yorum

Polonyalılar için yılın maçıydı ve kazanmayı başardılar. Olası bir mağlubiyette kendi evlerinde oynayacakları maçta Malaga'ya 1 sayılık galibiyet bile yetebilirdi ama şimdi yenilseler bile Malaga'nın 20 sayılık farkı kapatması gerekecek. Üstelik son maçı Malaga CSKA ile oynarken Prokom Zalgiris'e konuk olacak. Bu galibiyet bir nevi çeyrek final bileti oldu. İkili averajı kapatabilseler grup lideri bile olabilirlerdi ama galibiyet çok çok daha önemliydi. CSKA Moskova kendi sisteminde oynadı, iyi de oynadı ama son çeyrekteki Prokom fırtınasına karşı koyamadılar. Zaten Prokom'da ekstra işlerin yapılması da galibiyetin temel faktörüydü. Jagla sezonun en yüksek rakamına ulaştı, çok da faydalı işler yaptı. Ratko Varda müthiş istekliydi, savaştı, uğraştı ve pota altını iyi savundu. Logan'ın da mükemmel oyunu vardı. Woods'un törpülenen "kontrolsüz güç güç değildir" oyun anlayışı bu maçta bir kez daha ortaya çıktı ama kayıplarına rağmen yine iyi işler yaptı. Penetreleri yine CSKA'ya sıkıntı yarattı. CSKA'da son dönemin formda isimleri Khryapa ve Kaun yine iyiydi,Siskauskas-Langdon ikilisi zaten bildiğimiz gibi. Bir tek JR Holden-Planinic ikilisinden fazla katkı alamadılar. Grubun zirvesi artık kalan iki maçta şekillenecek. Malaga deplasmanı CSKA Moskova için sıkıntı olabilir. Prokom da o maçtan sürpriz bekleyip liderlik kovalayacaktır. Detaylı istatistikler burada.

Asseco Prokom Gdynia: David Logan 22, Qyntel Woods 19, Jan-Hendrik Jagla 18, Ratko Varda 15, Daniel Ewing 5, Adam Hrycaniuk 4, Przemysław Zamojski 3, Ronald Burrell 2, Piotr Szczotka 0, Lorinza Harrington 0.

CSKA Moskova: Trajan Langdon 20, Ramunas Siskauskas 19, Sasza Kaun 13, Wiktor Chriapa 13, J.R Holden 9, Zoran Planinic 5, Pop Mensah-Bonsu 2, Anton Ponkraszow 0, Andrej Woroncewicz 0, Dmitrij Sokołow 0.

Cibona: 94 - Olympiakos: 97 (İkinci Fırsat da Kaçtı)

0 yorum

Olympiakos için çekirge tabirini mi kullanmalı, winner mı demeli, gerektiğinde ağırlığını koyup maçı alan büyük takım mı demeli bilmiyorum ama bir maçı daha kılpayı kazanmayı başardılar. Çekirgeyi de olumsuz anlamda kullanmadım. Bir gün bu maçların birini çeviremeyip kaybedecekler, onu kastettim yoksa gösterdikleri mücadeleye rağmen o tabiri kullanmak haksızlık olur. Dümende sağlam kaptanlar olunca gemi bir türlü batmıyor. Teodosic şu an formunun zirvesinde bayrak dikmiş oturuyor, aynı şekilde Papaloukas da kenardan gelmesine rağmen mükemmel işler yapıyor, sürekli takım arkadaşlarına birşeyler öğretmenin peşinde koşuyor. Klişe deyimle oyun kurucu kadar konuşunca da adamlar susmak bilmiyor. Teodosic'in dün yine mükemmel oyunu vardı, yine en can alıcı topları soktu. Childress ve Kleiza da istikrarlı bir şekilde form grafiklerini koruyorlar. Cibona'da da Tomas ve Gordon yüzdeli oynayınca baştan sona kadar maçta tutundular ama son topta Kleiza'yı 3 kişi birden durduramayınca ikinci kez Olympiakos'a karşı büyük bir fırsatı kaçırdılar. Olympiakos pota altı avantajını fazla fazla kullandı ve oynaması gerektiği gibi oynadı. %58 üçlük yüzdesi de muazzam ama maçı belirleyen rakamlar asist hanesinde gizli. 23-11 Olympiakos üstünlüğü var. Cibona'da sazı eline alan sadece iki kişi varken, Olympiakos'ta maçın kaderini değiştirecek iki tane top seviye oyun kurucunun olması bir yere kadar direnişi mümkün kılıyor. Olympiakos çeyrek finali garantiledi, büyük ihtimal de grup lideri olarak çıkacak. Artık Prokom gelsin diye duaya yattılar. Detaylı istatistikler burada.

Cibona (94): Gordon 32 , Bogdanovic 11 , Radosevic 7, Andric 11, Bagaric 2, Zubcic , Udrihh 11 , Thomas 20

Olympiakos (97): Papaloukas 9, Penn 5 , Childress 14 , Vujcic 4, Bourousis 7, Halperin 6 , Kleiza 20 , Mavrokefalidis 10, Teodosic 22 , Schortsanitis.

Eurolig'de İlk Günün Özet Görüntüleri (24 Şubat)

0 yorum


Link

24 Şubat 2010 Çarşamba

Efes Pilsen: 63 - Maccabi Tel Aviv: 56 Maç Yorumu

10 yorum

Valla ne yalan söyleyeyim çok çok garip bir maç oldu. Skorborda bakıyorum Maccabi Tel Aviv'in karşısında 56 yazıyor. Maccabi gibi hızlı oynayan, hücum felfesesini birkaç rakip haricinde tamamen fast breakler üzerine kuran Pini Gershon takımını 56 sayıda tutmak için gerçekten çok iyi savunma yapmanız, çok çok iyi geriye koşmanız ve Maccabi'nin dış şutlarını kesmeniz gerekiyor. Efes Pilsen bunları yaptı mı diye soracak olursanız bana göre hiçbirini yapmadı. Savunma biraz gayretliydi ama öyle rakibi boğan, potayı göstermeyen bir savunma ortada yoktu. Efes Pilsen Siena'yı nasıl eze eze yendiyse bugün Maccabi Tel Aviv karşısında da biraz da rakibinin hediyesiyle galip gelmeyi başardı. Maça Efes Pilsen çok iyi başladı ve dört dakikada 9-0 önde girdi. Efes Pilsen daha ilk 5 dakika dolmadan ilk maçtaki dezavantajı ortadan kaldırmıştı ama ortada bahsettiğim gariplik vardı. Maccabi Tel Aviv çok rahat boş adamı buluyor, içeriye rahatça penetre edp savunmanın düzenini bozuyordu ama bir türlü skora yansımıyordu. İlk 9 dakikadaki 3/17 Maccabi Tel Aviv sahaiçi isabeti Efes Pilsen'in dirençsiz savunmasına rağmen farkı korumasına yetti. Tabi burada Efes Pilsen hücumunun da hakkını vermek lazım. Çok iyi top dolaştırıp boş adamı, çoğunlukla da pota altını buldular ve sayı üretmekte zorlanmadılar. Ama maçın kaderi ikinci periyodda belirlendi. Sürekli tam saha baskı ve eşleşmeli alan savunması yapan Maccabi'ye karşı Efes Pilsen hem topu çıkarmakta, hem de kalabalık boyalı bölgeye top indirmekte zorlandı ve sürekli dışarıyı denedi. İlk periyod 1/7 üçlük isabeti bulan Efes Pilsen aynı istatistiği ikinci periyodun ilk 5 dakikasına sığdırdı. Bu kısa süreye üç tane üçlük kaçıran Shumpert imzasını attı. Kötü hücumun neticesinde önce 10-0 lık seriyle beraberliği yakaladı Gershon'un öğrencileri, arkasından da rüzgarı devam ettirip 26-30 öne geçti. İşte bu nokta Efes Pilsen için toparlanmaktan çok çok daha öte bir noktaydı. Bu bölüm Efes Pilsen için Eurolig'e devam ya da tamam mücadelesi oldu çünkü orda Maccabi'nin indireceği bir darbe bir daha Efes Pilsen'in geri dönüşünü mümkün kılamayabilirdi. Ergin Ataman'ın molasından sonra yanlışları terkedip pota dibini zorlayınca bu sefer 9-0 lık seriyi Efes Pilsen yakaladı ve 35-30 öne geçti ve bir daha da üstünlüğü bırakmadı. Üçüncü periyod iç-dış dengesinin her iki takım açısından da yoluna girdiği, son periyod "Efes Pilsen'in maç sonu sendromu" nedeniyle 35. ve 38. dakikalar arası bölümü "Yine mi Efes" korkusuyla yaşadığımız ama sonra olayın bilincine varıp yerlere atlayan Efes Pilsen'li oyuncular sayesinde avantajı bırakmadığımız periyod oldu. Özellikle üçüncü periyodda bütün doğrular sahada uygulandı. Pota altında Kasun avantajı kullanıldı ve ilk yarı 3/17 üçlük atan Efes Pilsen bu 10 dakikalık bölümde sadece 2 üçlük kullanarak üstünlüğünü korudu. Yine 27. dakikada Rakocevic'in ellerinden ilk serbest atışı kullanması Efes Pilsen'in hücum stratejisindeki bazı yanlışların da aynasıydı. Bir takım ilk serbest atışını 27. dakikada kullanıyorsa ya Barcelona-Caja Laboral maçındaki gibi olağanüstü bir dış şut hadisesi yaşanmıştır, ya rakibin savunması çok yumuşaktır rahat sayı bulunmuştur ya da birebir zorlamalar, içeriye penetreler olmadığı için rakibi faul yapmaya iten olmamıştır. Sanırım Efes Pilsen için bu şıklardan üçüncüsü geçerli.

Çok değerli bir galibiyet oldu. Sahasında kaybedenin olmadığı bir grupta kendi saha maçını ilk kaybeden takım bir değil, beş adım geriye düşecek ama neyse ki bu şimdilik Efes Pilsen'in başına gelmedi. Ama başta da dediğim gibi bu galibiyette Maccabi'nin felaket dış atışlarının payı çok büyük. Ha şu da var Maccabi ne kadar kötü attıysa Efes Pilsen de o kadar kötü dış şut attı ama zaten Efes Pilsen'in oynaması gereken oyun o olmadığı için bunu bir dezavantaj olarak yorumlamamak gerekir. Efes Pilsen eğer İsrail'deki oyununu bugün sahaya yansıtabilmiş olsa ikili averajda çok rahat öne geçebilirdi çünkü üçüncü çeyrek sonunda 4/23 lük Maccabi üçlük yüzdesi kolay kolay rastlanır bir rakam değildi. Efes Pilsen'in bunun avantajını ancak galibiyetle kullandığını söylemek yanlış olmaz. Anderson - Eidson ikilisinin sayı toplamının çift haneye bile ulaşamadığı bir maçta Maccabi'nin ikili averajda geriye düşmemesi onlar adına kar bile sayılabilir. Bazen rakamlar yalan söylemez derler bugün de rating rakamları için bu gerçekleşti. Sahanın en iyisi Kasun'du arkasından da Thornton özellikle savunma ve hücum ribaundlarındaki çabasıyla geliyordu. Maccabi'de de en istekli Fischer, arkasından Bluthenthal'dı. Rakamlar da aynen bu şekilde dörtlüyü sıraladı. Yarın Siena İspanya'dan galibiyet çıkarabilirse haftaya Efes Pilsen matematiksel olmasa da psikolojik olarak çeyrek final biletini cebine koyabilir. Bugün Nachbar'ın performansı sevindirici, Rakocevic'in isteğine rağmen performansı yine üzücüydü. Ama en üzücü olan "Sinan Güler'e haksızlık ettim" denildikten 1 hafta sonra Sinan Güler'in 12 kişilik kadroya bile alınmamasıydı. Sakatlığı varmıydı bilemiyorum ama ben bu konuda inatçıyım arkadaş. Sinan Güler'le maçın boşluğunda röportaj yapılıyorsa bu haksızlığın alasıdır. Detaylı istatistikler burada.

EFES PİLSEN (63): Mario Kasun 14 (13 ribaund- 2 asist), Charles Smith 11 (3 ribaund), Igor Rakocevic 6 (2 ribaund- 3 asist), Preston Shumpert, Kerem Tunçeri 8 (2 ribaund- 2 asist), Bootsy Thornton 7 (6 ribaund- 4 asist), Kaya Peker 2 (11 ribaund- 2 asist), Bostjan Nachbar 6 (3 ribaund- 2 asist), Bojan Popovic 2 (2 ribaund), Ermal Kurtoğlu 2 (1 ribaund), Daniel Santiago 2 (2 ribaund), Ender Arslan 3 (1asist)

MACCABİ ELECTRA TEL AVİV (56): Raviv Limonad 4 (2 ribaund), Derrick Sharp, Andrew Wisniewski 5 (3 ribaund), Doron Perkins 9 (6 ribaund- 4 asist), Guy Pnini 3, Alan Anderson 7 (2 ribaund- 3 asist), Stephane Lasme 2 (5 ribaund- 1 asist), Chuck Eidson 2 (2 ribaund- 2 asist), David Bluthenthal 15 (5 ribaund- 1 asist), D’Or Fischer 9 (7 ribaund)


Link

Eurolig Top 16 4. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

Regal FC Barcelona : Herhangi bir eksiklik yok.
Panathinaikos : Tsartsaris sakatlığı nedeniyle oynamayacak.
Maroussi : Mavroeidis'in durumu maç saatinde belli olacak.
Partizan : Maric iyileşti. Herhangi bir eksiklik yok.

Siena : Lavrinovic'in hafif bir sakatlığı var ama oynaması bekleniyor.
Real Madrid : Van Den Spiegel sakatlığı nedeniyle oynamayacak. Bullock ve Tomic'in durumu net değil.
Efes Pilsen : Herhangi bir eksiklik yok.
Maccabi Tel Aviv: Herhangi bir eksiklik yok.

CSKA Moskova : Smodis sakatlığı nedeniyle oynamayacak. Keyru'nun durumu net değil.
Unicaja Malaga : Dixon doping sebebiyle kadrodışı bırakıldı.
Prokom : Herhangi bir eksiklik yok.
Zalgiris : Cukinas sakatlığı nedeniyle oynamayacak.

Olympiakos : Herhangi bir eksiklik yok.
Cibona : Rozic sakatlığı nedeniyle oynamayacak. Vukusic'in durumu şüpheli.
BC Khimki : Jankunas'ın durumu şüpheli.
Caja Laboral : Splitter sakatlığı nedeniyle oynamayacak. Eliyahu'nun durumu şüpheli.

Eurolig Top 16 4.Hafta Programı (24-25 Şubat)

2 yorum

24 Şubat Çarşamba
19:30 Cibona - Olympiakos
20:15 Efes Pilsen - Maccabi Electra (Sky Türk)
20:45 Asseco Prokom - CSKA Moskova (Spormax)

25 Şubat Perşembe
19:00 BC Khimki - Caja Laboral (Spormax)
19:45 Zalgiris Kaunas - Unicaja Malaga
21:45 Partizan - Maroussi BC
21:45 Real Madrid - Montepaschi Siena (Sky Türk)
22:00 Panathinaikos - Regal Barcelona (Spormax)

23 Şubat 2010 Salı

Çabuk Odana Çık Cezalısın

0 yorum



Heiko Schaffartzik'e Sorun (Röportaj Hazırlığı)

2 yorum

Programda bir değişiklik olmazsa blogun ikinci röportajını Braunschweig ve Almanya Milli Takımı'nın önemli isimlerinden Heiko Schaffartzik ile gerçekleştireceğim. Yazın Polonya'da gerçekleşen Avrupa Şampiyonası'nda özellikle Yunanistan ve Hırvatistan maçlarındaki performansıyla yok artık dedirtmişti Schaffartzik. İnternet üzerinden gerçekleşeceği için bir önceki Pocius röportajı gibi detaylı olmayacak ama yine de sorularınız varsa kendisine iletelim.

İtalya Kupası'nda Büyük Sürpriz

1 yorum

Ben de başlığa inanmak isterdim, Siena yenildi kupayı X takım aldı demek isterdim ama malesef İtalya'dan değişen bir şey yok. Durum böyle olunca biz de kendi eğlencemizi yaratıyoruz. Aslında büyük bir sürpriz var. Siena finalde Bologna'ya çift haneli fark atamadı, yalnızca 83-75 galip gelebildi. Bunu da bir aşama olarak görüp bardağın dolu tarafına bakmakta fayda var. Bu büyük sürpriz çünkü ligi Siena değil de Bologna domine ediyormuşçasına çeyrek finalde Pepsi Caserta'yla, yarı finalde de Air Avellino ile oynadılar. Bu fikstüre rağmen finalde ezilmemeleri İtalya için küçük de olsa bir umut ışığı olabilir. Ya da ben kendimi avutmaya devam ediyorum ne bileyim. Reha Erus bile İtalya'dan bildirmez olmuş, ben burda uğraşıyorum yok yere. Tüm maçların detayları, fotoları, videoları burada. Final maçının istatistikleri de burada. Tamam dağılabiliriz.


Link

Efes Pilsen - Maccabi T. Aviv Davetiyeleri Hakkında Duyuru

1 yorum

Efes Pilsen - Maccabi Tel Aviv davetiye organizasyonuna beklediğimden fazla katılım oldu ama inisiyatif benim elimde olmadığı için rakam şu an 20 ile sınırlı malesef. Başlığa mesaj atan arkadaşlar aşağıdaki formatla malianoblog@gmail.com adresine mail atarlarsa isimlerini görevli arkadaşlara ulaştırabilirim. Davetiye başlığına mesaj atan ilk 10 arkadaş asil talihli, kalan diğer arkadaşlar da yedek talihli durumunda. Eğer asil listeden mail atmayan arkadaşlar olursa sırasıyla yedek listeden arkadaşları dahil edeceğim. Davetiye hakkı kazanıp mail atan tüm arkadaşların gönderdikleri maile onay cevabı gönderilecektir. Lütfen maili şu formatla yollayınız ;

Blogdaki başlığa mesaj attığınız nick
Gerçek İsminiz ve Soyisminiz
Telefon Numaranız
Gideceğiniz Kişinin İsmi ve Soyismi

Eurocup Top 16 4. Hafta Programı (23 Şubat)

0 yorum

I GRUBU
21:00 Aris BSA 2003 - Alba Berlin
21:45 DKV Joventut - Le Mans

J GRUBU
19:00 Hapoel Jerusalem - Unics Kazan
21:30 Power Elec. Valencia - Galatasaray C.Crown

K GRUBU
21:00 Bizkaia Bilbao B - Brose Baskets
21:45 Benetton Basket - Panellinios BC

L GRUBU
19:00 Crvena Zvezda - Türk Telekom
19:10 CEZ Nymburk - G. Canaria 2014

22 Şubat 2010 Pazartesi

Sen İnsan Olamazsın #8

0 yorum



Link

Görüntüler dünkü El Clasico'dan. Arkadaş atışları yaparken basketbol sevdalısı imajı çiziyor ama içinde yaşattığı holiganın dışarı çıkması pek uzun sürmüyor :) Dün son periyoda girilirken taraftarlar kendinden geçmişçesine bağırıyordu, ben de oynanan oyun yüzünden sanmıştım, meğer sebebi bu arkadaşmış...

Aris Walsh Problemini Çözdü

0 yorum

"..bana göre Aris'le pazarlık için açık kapı bırakmışlar. Olimpija'nın maddi sıkıntısı herkesçe biliniyor ve Aris'in vereceği bir kısım bonservis bedeli bu mevzunun kapanması için yetebilir." demiştim bir önceki postumda, tam da beklediğim gibi oldu. Acil oyuncuya ihtiyacı olan David Blatt Union Olimpija'nın işi yokuşa sürme restini göze alamadı ve bonservis bedeli ödeyerek Slovenlerle anlaştı. Transfer için son günün bugün olmasının da bunda etkisi büyük. Neticede Walsh'un evrakları yetişti ve resmi siteden duyuruldu. Bu hafta da Alba Berlin maçında sahada olacak.

Efes Pilsen - Maccabi Tel Aviv Maçına Davetiye Fırsatı

18 yorum

İlk davetiye organizasyonunu Efes Pilsen - Olympiakos maçında gerçekleştirmiş, birçok arkadaşa salonda maç izleme ve temsilcimizi yerinde destekleme fırsatı sunmuştum. İkincisini de bu haftaki Efes Pilsen - Maccabi Tel Aviv maçı için gerçekleştiriyorum. Efesliler Taraftar Grubu'na bu imkan için bir kez daha teşekkürlerimi ileteyim. Şu an için kontenjan 20 adet. O yüzden soruya doğru cevap veren arkadaşlar çift olarak talep ederlerse ilk doğru cevabı veren 10 kişiye davetiyeleri vereceğim. Tek olarak gitmek isteyen olursa rakam haliyle artacaktır. Soru yine gayet basit, cevap verecek arkadaşlar şu formatta yazarlarsa sıkıntısız bir şekilde bu işi halletmiş oluruz ;

Sorunun cevabı (Kaş kişilik davetiye istediğiniz)

Parantez içine lütfen Çift ya da Tek yazınız. Dalga geçmek veya burayı okumadıkları için 2'den fazla yazan tüm arkadaşların mesajlarını sileceğim, şimdiden söyleyeyim. Yine her zaman olduğu gibi uzun süre cevapları yayınlamayacağım ki kopya çekenler olmasın :)

Soru : En son İsrail'de oynanan Maccabi Tel Aviv - Efes Pilsen maçında (Top 16'da grubun üçüncü maçı) Efes Pilsen en fazla sayıyı kaçıncı çeyrekte atmıştı?

Bol şans..

21 Şubat 2010 Pazar

Barcelona: 80 - Real Madrid: 61 (Maç Yorumu)

2 yorum

Maç öncesinde de yazdığım gibi Messina'nın kendini affettirebilmesi adına önemli bir fırsattı ama yine başaramadılar. Başarmak şurda dursun Barcelona vites düşürüp oyunu rölantiye almasa 30 sayının üzerinde farkla mağlup olacaklardı. Real Madrid ne kadar güven vermiyorsa Barcelona da o kadar güven veriyor sahada. Tek tek karşılaştırıldığında Real Madrid'in çok bariz bir kalite farkı var ama sadece kağıt üzerinde. Doğru takım kimyası, doğru kadro yapısı Barcelona'ya Süper Kupa'dan sonra ikinci kez finalde ezeli rakibini devirip Kral Kupası'nı da getirdi.

İki takımın da maç için ideal beşi belliydi çünkü bütün periyodlara neredeyse bu beşlerle başlayıp, çeyrek içinde maçın gidişatına göre değişiklikler yaptılar. Real Madrid'in beşi Jaric-Prigioni-Kaukenas-Garbajosa-Lavrinovic olurken Barcelona sahaya Rubio-Navarro-Pete Mickeal-Lorbek-Morris beşiyle çıktı. Pascual'in Morris tercihi ilginçti çünkü onu ilk beş çıkarttığı maçlarda genelde 5 numara koyup karşı takıma eşleşme sıkıntısı yaratmayı hedefliyordu. Bu kez Morris 4 numarada Garbajosa ile eşleşip onun dış şut tehdidini ortadan kaldırırken, Lorbek 5 numarada Lavrinovic ile eşleşip fiziki mücadelede Barcelona'nın geriye düşmemesini sağladı. Her ne kadar Ndong daha güçlü bir oyuncu olsa da Lorbek'in Ndong'a oranla biraz daha hareketli olması Pascual'i bu tercihe itmiş olabilir. İlk dakikalarda Jaric'in etkili oyunu vardı. Pete Mickael Jaric'i savunmakta zorlanınca maçın başında oyuna damgasını vurdu. Dördüncü dakikada hem Garbajosa hem de Lavrinovic'in rahat top kullanması üzerine Pascual Morris'i alıp Vazquez'i oyuna soktu ve Lorbek'i dört numaraya, Fran Vazquez'i 5 numaraya çekti. Hücumları da Vazquez'in üzerinden kurmaya başladı. Tabi bunu gören Messina da boş durmayıp Lavrinovic'i kenara alarak Reyes'i oyuna soktu ve Garbajosa'ya Lorbek'i vererek Fran Vazquez savunmasını Reyes'e emanet etti. Savunmaların öne çıktığı ilk 5 dakikadan sonra da rotasyon fırtınası artarak devam etti. Hücum organizasyonlarında sıkıntı yaşayan Barcelona Navarro-Rubio-Mickael üçlüsünü çıkararak Sada-Basile-Grimau üçlüsüne başvurdu ve daha hareketli hücum + savunmayı tercih etti. Bunda Messina'nın oyunun temposunu fazlasıyla düşürmesinin etkisi de büyük oldu. Real Madrid'in hızlı başladığı maçın ilk 8 dakikasını 16-10 Barcelona önde geçti. Basile'nin girer girmez attığı iki üçlük bu dönemde Barcelona'yı rahatlatsa da Real Madrid'in bir hücumda 5 sayı bulması bu ciddi avantajı bir anda yok etti. Üzerine bir de Grimau ve Vazquez'in ikişer faule ulaşmaları daha 10 dakikalık ilk periyod bitmeden Barcelona'nın rotasyon hızını kesmiş oldu. Ndong da Vazquez'in yerine ilk periyodun sonunda ilk kez oyuna girdi. Çeyrek 19-16 Barcelona üstünlüğüyle sona ererken ilk periyodun dikkat çeken notları Real Madrid'in Barcelona'nın toplam ribaundu kadar hücum ribaundu (6) alması ve Barcelona'nın istediği gibi hücum edememesine rağmen iyi savunma yapması ve faul rakamları konusunda sıkıntı yaşamasıydı.

İkinci periyod sahadaki isimler Ndong harici maç başıyla aynıydı ama Ndong'un kötü savunma performansı Pascual'ı Vazquez'i oyuna almaya zorladı. Zorladı diyorum çünkü Vazquez'in iki faulü vardı ve bu savunma sertliğinde üçüncü faulü alması oyunun akışını değiştirebilirdi ki iki dakika içinde Llull'a perdeleme yaparken üçüncü faulünü aldı ve skor 27-19 Barcelona lehineyken kenara alındı. Ndong bugün kafa olarak hiç hazır değildi. Oyunda kaldığı anlarda da hiç katkı yapamadı, üstüne bir de kötü savunma yaptı. Sessiz kalan Navarro'nun kenarda oturduğu bu bölümde Mickael ve Rubio'nun biraz canlanması farkı üç dakika kala çift hanelere taşıyıp skoru 33-21'e taşıdı. Barcelona'nın mükemmel savunmasına karşı Messina'nın denediği hiçbir kozun cevap verememesi farkı da giderek arttırdı ve devre 40-25 Barcelona üstünlüğüyle sona erdi. Devre sonunda Real Madrid'in 10 top kaybı ve toplamda 7/25 saha içi isabeti vardı. İlk periyodda onları oyunda tutan ribaund üstünlüğü de yerini 19-14 lük Barcelona üstünlüğüne bıraktı. Bu da farkın oluşmasını sağladı.

İkinci devre yine ideal beşlerle başladı ve Barcelona bıraktığı yerden devam edip Rubio'nun üçlüğüyle iki dakika içinde farkı 45-25 ile 20'ye çıkardı. Farkı açan kadroyu da uzun süre değiştirmedi Pascual. Messina bu periyodda sürekli uzunları değiştirip, farklı kombinasyonlar denedi ama hiçbiri çare olamadı. Buna dış atışlardaki inanılmaz kötü yüzdeleri de eklenince fark bitime 3 dakikadan az bir süre kala Grimau'nun sayılarıyla 26'ya kadar çıktı. Bu dakikadan sonra da pes eden Real Madrid veya başka bir deyişle pes ettirilen Real Madrid ve havaya giren Barcelona arasında dehşet verici bir üç dakika oynandı. Vazquez bir potada blok yapıp devamında karşı potada alleyhop yaparken fark da 62-34 ile 28'e kadar çıktı. Gerideymiş gibi deliler gibi savunma yapan Barcelona hücumlardan da boş dönmeyince periyod da 64-37 Barcelona üstünlüğü ile sona erdi. Son çeyrek Barcelona şovuna Llull direnişiyle başladı. Taraftarın da havaya girmesiyle biraz kontrolü kaybeden Barcelona savunmada da düşünce fark 21'e kadar indi ama mola alarak takımı uyaran Pascual tekrar savunma direncinin yükselmesini sağladı. Tabi fark 20 lerde dolaşınca bunu maçın ilk üç periyodundaki hale getirmek kolay değildi. Zaten Barcelona da bir daha o sertliğe ulaşmak için kasmadı. Oyunun rölantiye alsa da yine savunmayı belli bir seviyenin altına düşürmedi ve maçı 80-61 kazanmayı başardı.

Tabi maçın önemli notları var. Birincisi Fran Vazquez'in performansı. Sene başından beri Vazquez'in bench başlamaya asla itiraz etmeyen bir oyuncu olduğunu ve ne zaman oyuna girse maçın gidişatını değiştirdiğini sıklıkla yazdım. Bugün de oyuna girdiği andan itibaren maçın seyrini değiştirdi. Erken 3 faule ulaşmasına rağmen oyunun ikinci yarısında sadece bir faul yaparak sahada kalmayı başardı. Müthiş savunma ve hücum performansıyla da en değerli oyuncu ödülünü aldı. Ama maçın gizli kahramanı Terrence Morris'ti bana göre. Çok sayı atamadı, çok fazla öldürücü üçlüklerinden denemedi ama bütün konsantrasyonunu savunmaya verdi. Yeri geldi Garbajosa ile,yeri geldi Velickovic ve Reyes ile savaştı ama hepsine de üstünlük sağlamayı başardı. Pota altını karartan isimlerden biriydi. Yaptığı iki blokta da müthiş atletizmini kullandı. Sessiz savaşçı Lorbek ve sonradan toparlanan Mickeal de farklı galibiyetin önemli isimleri oldular. Navarro bugün suskundu, fark açılınca üzerindeki stresi atıp rahat şutlar kullandı ama bildiğimiz Navarro'dan da uzaktı. Rubio özellikle ikinci yarıda önemli sorumluluklar aldı ve direksiyonu tamamen ele geçirdi.

Real Madrid cephesinde artık şaşırmamayı öğrendik. İnanılmaz bir kadro var ellerinde ama sahada alınan sonuçlar da bir o kadar şaşırtıcı. Mahallede küçük çocuklara karşı şov yapan ama yaşıtları gelince geçip kaldırımda oturan delikanlılara benziyorlar. Ne zaman karşıda dirençli bir savunma olsa Real Madrid hücumu afallıyor. Bugün Barcelona savunması spor akademilerinde ders olacak nitelikteydi o ayrı ama eğer Barcelona'yı yenmenin formülü 60 larda tutmaksa aynı savunma performansını onların da göstermesi gerekirdi. 27. dakikadan itibaren maçı bırakıp, Messina azarı + Perez korkusuyla son çeyrek biraz direniyormuş gibi yaptılar. Sakatlıkları var mı bilmiyorum ama Vidal, Bullock ve Tomic hiç oynamadı. Zaten sahada Llull ve Velickovic harici oynayan kimse de yoktu. Lavrinovic bugün çok kötüydü. Reyes iyi savaşmasına rağmen pota dibinde boş atışlar kaçırdı. Takım halinde 5/16 üçlükleri var ki bu isabet oranı fakın açıldığı anlarda 2/10 idi. Oyun rahatlayınca boş atışlarla sadece yüzde yükselttiler. İddia ediyorum bugün Messina'nın yerinde herhangi bir koç olsa sabahı göremezdi ama onunla bir proje başlattılar ve bu saatten sonra onu kovabileceklerini hiç sanmıyorum. Zaten yıldızlarla kurulan yepyeni bir kadroyla Messina sabredilmesi gereken bir proje ortaya koydu. Bu sene olmazsa seneye mutlaka takım kimyasını oturtup winner bir takım oluşturacaktır. Detaylı istatistikler burada.

Regal FCB: Basile (6), Trias (2), Ricky Rubio (13), Lakovic (1), Navarro (8), Vázquez (14), Ndong (1), Morris (5), Sada (2), Lorbek (13), Mickeal (9) , Grimau (6).

R. Madrid: Tomic, Prigioni (2), Hansen, Lavrinovic (11), Jaric (7), Reyes (6), Kaukenas (10), Velickovic (11), Garbajosa (4), Vidal, Bullock , Llull (10 ).


Link

Fenerbahçe Ülker: 72 - Mersin B.Ş.B: 68 (Türkiye Kupası Fenerbahçe Ülker'in)

1 yorum

Beklenenden zor oldu final. Fenerbahçe Ülker'in yorgunluğa rağmen kadro farkıyla maçı koparacağını düşünenleri Mersin B.Ş.B müthiş direnciyle yanılttı. Maçın adamı yine Kinsey oldu ama esas alkışı tam ritmini bulmuşken Baron'u durduran Ömer Onan'a yollamak lazım. Oyunun başlarında dış atışları, devamında da pota altını savunmakta zorlandı Fenerbahçe Ülker. Hem Asım Pars, hem de İnanç etkili oldu o bölgede ama sonlara doğru sertleşen savunma ve pota altına yıkılan hücum kupanın ilk sahibine 43 yıl aradan sonra son kupayı da getirdi. Fenerbahçe Ülker en zorlu fikstürde önce Türk Telekom'u ardından da Efes Pilsen'i geriden gelerek yendi ve kupayı fazlasıyla haketti. Şeytanın bacağını da kırmış oldu. Yalnız son periyodda ne savunmada ne de hücumda hiçbir varlık gösteremeyen Greer'in yerine Ukic'i almak için Tanjevic neden bu kadar bekledi onu da anlamış değilim. Tebrikler Fenerbahçe Ülker'e !

MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ (68): Asım Pars 9 (5 ribaund), Nedim Yücel 2 (6 ribaund), Altan Erol 3 (1 ribaund- 2 asist), İnanç Koç 14 (12 ribaund- 3 asist), Onur Aydın 2 (2 ribaund), James Baron 28, Dominic James 18 (6 asist), Goran Nikolic 2 (3 ribaund)

FENERBAHÇE ÜLKER (72): Roko Ukic 11 (5 ribaund- 2 asist), Mirsad Türkcan 2 (5 ribaund- 1 asist), Ömer Onan 4, Semih Erden 7 (4 ribaund), Gordan Giricek 9 (2 ribaund), Damir Mrsic, Lynn Greer 11, Oğuz Savaş 6 (4 ribaund- 2 asist), Tarence Kinsey 11 (3 ribaund- 1 asist), Emir Preldzic 11 (4 ribaund- 2 asist)

Olympiakos'un Kupa Keyfi

0 yorum


Litvanya'da Kupa Lietuvos Rytas'ın

0 yorum

Kötü giden Zalgiris'e bir darbe de kupada geldi. Geçen senenin kupa şampiyonu Rytas finalde Zalgiris Kaunas'ı 77 : 65 yenerek ünvanını korudu. Lietuvos Rytas'ın başta yabancıları göndererek başlattığı "Yerli malı yurdun malı" projesi devamında genç oyuncuları takıma katarak ciddi takdir topladı ve Zalgiris'te kendi kafasına göre takılan kulübün sahibi Romanov'u da kendi kulübüne Rytas'ı örnek göstermeye kadar itti. Zalgiris halen bir koç bulabilmiş değil ve takımı Butautas'ın asistan koçu Maskoliunas çalıştırmaya devam ediyor. Takımın tepesinde demir yumruk misali Romanov olunca da maç sonrası Maskoliunas için işin içinden sıyrılmak kolay olmuş. "Tüm suçu oyuncularıma atmak istemem ama dikkat etmemiz, iyi savunmamız gereken rakibin esas tehditlerinin altını çizmiştik. Bugün tam da o oyuncularla baş edemedik." diyerek "ben bu anları önceden görmüştüm sahadakiler beceremedi" olayına getirmiş. Gecenin yıldızı 21 sayı, 16 ribaund ve 4 blok ile Klimavicius oldu ama MVP her zaman kazanan takıma gider kuralıyla ödülü kazanan 18 sayısıyla Gecevicius'tu. Her iki oyuncunun da seneye Litvanya'da kalması zor görünüyor. Özellikle Klimavicius'u fazlasıyla beğenen biri olarak Türkiye'de oynamasını çok isterim. Zalgiris'te dikkat çeken bir diğer istatistik de iki oyun kurucu Capin ve Kalneitis'in toplamda 1/14 şut isabetiyle 3 sayı üretip, 6 da top kaybetmesi oldu. Tabi ki bu oyuncuların potansiyeli bu rakamlar değil ama Rytas savunmasının sezon başından beri süregelen istikrarı ve sertliği bu rakamların oluşmasında etkili olmuştur diye düşünüyorum. Maskoliunas'ın berbat oynayan Kalneitis'i savunurken, Capin'e ufak ufak geçirmesi de gözümüzden kaçmadı.

Romanov iyi giden, umut veren takımı bir anda darmadağın ederek ilk kaybı kupada yaşadı. Sarunas Sakalauskas'ın bu aralar adı geçiyor ama takımın başına bir an önce koç gelmezse kayıplar daha da çoğalabilir. Bir ay önce zirvede Zalgiris, dipte Rytas vardı ama baştakiler şuursuz olunca başaşağı gitmek için 1 ay yeterli bir süre olabiliyor.


Link

Kral Kupası'nda El Classico Finali TRT 3'te

1 yorum

İspanya'da Kupa maçları sürprizsiz devam ediyordu ve turnuva öncesi beklenen Real Madrid - Barcelona final tahminleri de şaşmadı. Barcelona'nın form durumu itibariyle bulunduğu kolda elenmesi zaten beklenmiyordu ama Real Madrid'in henüz tam bir winner takım olamaması "Acaba Caja Laboral diğer taraftan finale çıkabilir mi?" sorusunu da beraberinde getiriyordu. Olmadı, hem de haftasonunun en rahat maçını çıkardı Real Madrid Caja Laboral'e karşı. 78-50 lik müthiş galibiyet onları finalde Barcelona'nın rakibi yapmaya yetti de arttı. Bugüne kadar oynanan çeyrek final ve yarı final maçlarının skorları şöyle ;

Valencia - Estudiantes : 75 - 73
Barcelona - Cajasol : 77 - 72
Bilbao - Caja Laboral : 62 - 75
Real Madrid - Joventut : 90 - 82

Barcelona - Valencia : 72 - 64
Real Madrid - Caja Laboral : 78 - 50

Hem Barcelona'nın, hem de Real Madrid'in çeyrek finalde daha fazla zorlandıklarını söylemek sanırım yanlış olmaz. Real Madrid Joventut karşısında Jaric ve Llull'un mükemmel oyunlarıyla sonuca gitmişti, dün de Lavrinovic ve Kaukenas sahnedeydi. Ama herşeye rağmen Real Madrid hala güven vermiyor. İki ezeli rakibi tartıya koyunca Barcelona oturttuğu sistemle biraz daha ağır basıyor. Ligde oynadıkları ve tarihi farkla yenildikleri Barcelona maçında Real Madrid'in çok çok ciddi eksikleri vardı ve bunun sıkıntısını yaşamışlardı ama şu anda herşey yolunda gözüküyor. Bugün akşama kadar son dakika sakatlıkları yaşamazlarsa ilk maçı telafi şansı ellerinde. Özellikle de Messina için önemli bir sınav olacak. Taraftarın ve Perez'in gönlünü kazanmak, biz aslında buyuz demek için önemli bir fırsat olacak ama psikolojik üstünlüğün Barcelona'da olduğu da ayrı bir gerçek. Barcelona'yı durdurmanın yolu Navarro'yu iyi savunmaktan ve Rubio ile pota altı bağlantısını kapatmaktan geçiyor. Zaten bunu başarabilen takımlar Barcelona'yı 60 lı sayılarda tutup, yenebilen takımlar oldular. Real Madrid de galibiyetin 60 lı sayılarda saklı olduğunu ve savunmanın kupayı getireceğini biliyordur çünkü karşıda hem çok iyi savunma yapan, hem de çok organize hücum eden bir Barcelona olacak. Barcelona bir adım daha önde olsa da klişe tabirle gününde olan kazanacak. Tek maçlı organizasyonların önemli yanı da hataya yer olmaması zaten.

Unutmadan ekleyeyim bu müthiş derbi saat 20:00'de TRT 3'ten canlı olarak Murat Murathanoğlu ve Yiğiter Uluğ üstadların anlatımıyla ekrana gelecek. Basketbolseverler olarak ekran başında olacağız, futbol derbisinden vazgeçebilecek olanları da bekleriz. Derbi saatine kadar kupa özet görüntülerini izlemek isteyenleri buraya, maçların tümünün tekrarını izlemek isteyenleri de buraya alalım.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker: 70 - Efes Pilsen: 64 (Fenerbahçe Ülker Finalde)

1 yorum

Futboldaki kupa esprisi yaygın olsa da Fenerbahçe Ülker'in basketboldaki kupa özlemi daha büyük. Bugün de erken final denilen maçta rakip Efes Pilsen'di ama 1 hafta içinde güçlü rakiplerini ikinci kez yenmeyi başardılar. Geçen haftaki maçta Fenerbahçe Ülker çok iyi başlamış, Efes Pilsen sonlara doğru toparlanmıştı ama yine son 2-3 dakikada farklı yenilmeyi başarmışlardı. Bugün tablo sadece başlarda değişti. Efes Pilsen özellikle Kaya Peker'in mükemmel oyunuyla maça çok iyi başlasa da Fenerbahçe Ülker Kinsey'le cevap verdi. Dengede giden maç son bölümde Efes Pilsen'de Rakocevic'in üçlüğüyle 10 sayı farka gelince kopma ihtimali belirdi ama Ukic ve Kinsey yine oyuna ağırlıklarını koyup Fenerbahçe Ülker'i 23-7 lik seriyle finale taşıdılar. Rakocevic'in üçlük sonrası gereksiz teknik faulü ve Shumpert'in son dakika içerisinde kaçırdığı üçlük maçta önemli noktalar oldular. Yine Mirsad'ın kritik üçlükleri maçın neticesine etki ederken, Ukic'in biri Kerem'in belini kırmak, diğeri de arka arkaya iki reverse olmak üzere iki hareketi vardı ki Top 10 olsa kesin ilk ikiye yerleşirdi. Efes Pilsen yine sonunu oynayamadığı bir maçı kaybederken Fenerbahçe Ülker kupanın sürpriz takımı Mersin B.Ş.B ile final maçı oynamaya hak kazandı. Fenerbahçe Ülker şeytanın bacağını kırabilecek mi yoksa Mersin B.Ş.B son yılların en büyük sürprizlerinden birine imza atacak mı bunu yarın 15:30'da izleyeceğiz.

EFES PİLSEN (64): Mario Kasun 12 (7 ribaund- 2 asist), Charles Smith 8 (3 ribaund- 2 asist), Igor Rakocevic 10 (2 ribaund- 1 asist), Preston Shumpert 2 (4 ribaund), Kerem Tunçeri 2 (3 ribaund- 3 asist), Bootsy Thornton 8 (4 ribaund- 3 asist), Kaya Peker 19 (6 ribaund), Ermal Kurtoğlu (2 ribaund), Ender Aslan 3 (1 asist) ,

FENERBAHÇE ÜLKER (70): Roko Ukic 15 (3 ribaund- 1 asist), Mirsad Türkcan 9 (8 ribaund- 4 asist), Ömer Onan (1 ribaund- 2 asist), Semih Erden 10 (7 ribaund- 3 asist), Gordan Giricek 7 (3 ribaund- 1 asist), Lynn Greer 4 (1 ribaund- 3 asist), Oğuz Savaş 9 (1 ribaund), Tarence Kinsey 16 (6 ribaund), Emir Preldzic (3 ribaund- 3 asist)

Olympiakos: 68 - Panathinaikos: 64 (Bu Sefer Ezber Bozuldu)

0 yorum

Merakla beklenen finali bu sefer Olympiakos kazandı. Son dönemdeki Panathinaikos üstünlüğüne Teodosic'in mükemmel oyunuyla son verdi Giannakis ve öğrencileri. Hem 8 yıl sonra kupayı kazandılar, hem de kupadaki Panathinaikos hegamonyasına son verdiler. Maç bilgisinde de yazdığım gibi Olympiakos adına herşey hükemmel gidiyor. Avrupa'da yenilgisiz lider durumdalar, kupayı aldılar, haftaya da kader maçında tekrar Panathinaikos ile oynayacaklar. Karşı taraf ise tam anlamıyla krizde. Takımın ve koçun üzerindeki başkan baskısı sonuç vermedi ve kupayı da kaybettiler. Haftaiçi ölüm kalım maçları var Eurolig'de ve rakip de son dönemin en formda takımı Barcelona. Az önce de İspanya Kupası'nda finale çıktılar. İşi zor Panathinaikos'un. Evlerinde bir yenilgi daha alırlarsa başkan neşteri vurur. Obradovic'e birşey olmaz ama birkaç oyuncu yeşil formayı bir daha göremeyebilir.

Çeyrekler : 15-18, 22-13, 13-11, 18-22.

Olympiakos (68): Papaloukas 3 , Penn 7 ,Kleiza 12 ,Childress 7 , Vujcic 4, Teodosic 22 , Bourousis 8 , Halperin, , Maurokefalidis 2, Vassilopoulos, Schortsanitis 3.

Panathinaikos (64): Tepic , Spanoulis 4, Perperoglou 6 , Batiste 10 , Fotsis 2, Haislip 6, Nicholas 10 , Jasikevicius 2, Diamantidis 12 , Pekovic 12.

Yunanistan'da Kupa Derbisi

1 yorum

Uzun zamandır beklenen Yunanistan Kupa Finali bugün Olympiakos ve Panathinaikos arasında oynanacak. Bu final aynı zamanda derbinin yaşandığı 6. final olacak. Daha önce 1979, 1983, 1986, 2008 ve 2009 finallerinde karşılaşan iki ezeli rakipten Panathinaikos bu finallerin 4'ünü kazanmayı başardı. Bu finallerden ikisi 2008 ve 2009 yıllarında oynandı ve Panathinaikos iki finaldir üstüste Olympiakos'u yenmeyi başarıyor.

Son 5 yılın üstüste kupa şampiyonu Panathinaikos'ta kısa bir süre önce uzun oyuncu sıkıntısı nedeniyle kadro harici bırakılan Jasikevicius sahada olacak. Obradovic büyük maçların adamı Saras'ı Shermadini ile değiştirdi ve verebileceği en iyi kararlardan birini verdi. Olympiakos'ta Papanikolau oynamayacak. Ayrıca gelen itirazlar neticesinde 5 hakem belirlendi ve maçtan 1,5 saat önce çekilecek kurayla 3 hakem kesinleşecek. Panathinaikos için zor bir maç çünkü geçirilen kötü günler neticesinde kulübün sahibi kardeşler sürekli antrenmanları izliyor ve takımı takip ediyor. Bu da olağandır ki takımın üzerinde büyük baskı yaratıyor. Olympiakos için işler yolunda gidiyor. Haftaya Panathinaikos'u deplasmanda yenebilirlerse ligde de zirveye yerleşecekler. Maç 19:30'da başlıyor ve yayın bulabilirsem yine sağ üst köşede bilgilendirme yapacağım. Devlerin kupa tarihi şöyle ; (kaynak sportnet)

14/6/1976
PAO - Olympiakos 60-64

1/6/1977
PAO - OSFP 68-110

2/6/1979
Olympiakos - PAO 72-79 (Final)

4/7/1980
Olympiakos - PAO 62-60

20/4/1983
PAO - Olympiakos 72-62 (Final)

23/4/1986
PAO - Olympiakos 88-78 (Final)

25/9/1994
Olympiakos - PAO 40-42

21/2/1996
PAO - Olympiakos 85-72

31/1/1998
PAO - Olympiakos 56-80

28/4/2001
Olympiakos - PAO 69-79

5/4/2002
Olympiakos - PAO 83-75

6/10/2003
Olympiakos - PAO 62-73

3/10/2004
Olympiakos - PAO 45-57

13/10/2005
Olympiakos - PAO 51-81

27/9/2006
Olympiakos - PAO 71-79

23/3/2008
Olympiakos - PAO 79-81 (Final)

22/2/2009
Olympiacos-PAO 70-80 (Final)

2008 finalinden görüntüler ;


Link


Link


Link

2009 finalinden görüntüler ;


Link


Link


Link

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...