Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Avrupa Şampiyonası'nın Statüsü Değişti

0 yorum

Avrupa Şampiyonası'nın genişletilmesi uzun zamandır konuşulan bir konuydu ama yeni kararı açıklamak yeni başkan Olafur Rafnsson'a kısmet oldu. Birkaç önemli değişiklik var göze çarpan. İlki ve en önemlisi takım sayısının 16'dan 24'e çıkarılması. Bu da ülkelerin A ve B diye iki kategoriye ayrılmasının sonu demek oluyor. Bilindiği gibi Avrupa Şampiyonası başlamadan önce B kategorisindeki ülkeler eleme maçları oynuyor ve sonuca göre A kategorisine yükselme hakkı elde ediyorlardı. A kategorisindeki takımlar da aynı dönemde eleme turları oynuyor ve gruplardan direk yükselme şansı elde edemeyen takımlar burada son bilet için kapışıyordu. Şimdi bu sistem komple değişecek. Henüz daha 3 sene varken detaylar açıklanmadı. Bir diğer önemli değişiklik de takım kadrolarındaki 12 oyuncu sayısının 14'e yükseltilmesi. Koçların en büyük şikayetlerinden biri yoğun tempoda oyuncuların sakatlık ve yorgunluk yüzünden etkisiz kalması ve takımların performanslarının günlük değişimleriydi. Şimdi ekstradan 2 oyuncuyu daha kadrolarına katacaklar ve maçtan 1 saat önce 12 kişilik kadroyu seçme hakları olacak. Bu aynı zamanda turnuvanın kalitesini yükseltecek ve güçlü takımların dezavantajlarını da ortadan kaldıracak. Kadınlarda ise herhangi bir değişiklik yok. Henüz turnuvanın düzenleneceği ülke ve değişikliklerin detayları belli değil ama yeni FIBA Başkanı'nın kendi bölgesindeki takımlara olan yakınlığı ve lider ülkelerin yeni başkana tepkisi sıcacıkken böyle bir kararın denk gelmesi de ilginç oldu. FIBA Avrupa iki büyük cepheye doğru sürükleniyor bu arada. Karardan tamamen bağımsız olarak böyle de bir gelişme var.

Spahija Efes Pilsen'in de Gündeminde

1 yorum

Teoriyi dillendiren Yunanlılar. Spahija'nın Fenerbahçe Ülker'in gündeminde olduğunu ama asistan koç Ertuğrul Erdoğan'ın iyi iş çıkarmasından dolayı yeni adreslerden birinin de Efes Pilsen olduğu yazıldı. Bir fısıltı üzerine mi bu haber yazıldı yoksa editörlerden birinin canı mı sıkılmış çözemedim ama haberin kafada soru işareti yaratabilecek hiçbir içeriği yok. Sadece Neven Spahija ile ön görüşmenin yapıldığı söyleniyor. Fenerbahçe'nin başında Ertuğrul Erdoğan'ın, Efes Pilsen'in başında da Ergin Ataman'ın yeni sezonda olmayacağı kesin gibi. Haber bana pek inandırıcı gelmedi ama asparagastan ibaret değilse bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da büyük savaş yaşanabilir.

Kurtinaitis Rytas'a Veda Etti

0 yorum

Uğurlu takımı ve kravatıyla onu artık Litvanya'da göremeyeceğiz. Kulüpten birkaç saat önce yapılan açıklamayla Rimas Kurtinaitis ile karşılıklı anlaşılarak yeni sezon için kontrat yenilenmeyeceği duyuruldu. Son iki sezonda Zalgiris'i kelimenin tam anlamıyla ezdi Lietuvos Rytas. Geçen sene Litvanya şampiyonluğu,Baltık Ligi ve Litvanya kupasının yanında Eurocup'ı da kazanmayı başarmışlardı. Bu sene de şampiyonluğu ve kupayı ikinci kez üstüste kazanmayı başarıp Eurolig biletini ceplerine koydular. Hatta TBL'in en verimli oyuncularından Brad Newley'i de daha Haziran gelmeden kadrolarına kattılar ama Kurtinaitis ile yollar ayrıldı. Ayrılığın sebebinin Rytas tarafından kaynaklı olduğunu düşünmüyorum çünkü Eurolig'i bir kenara koyarsak yerel anlamda tek rakipleri Zalgiris ve onlara karşı her türlü üstünlüğü kurdular. Yanılıyor olabilirim, ben de birkaç saat önce evime döndüm ve pek araştırma imkanı bulamadım ama bu karara ilk tepkim "Acaba Kurtinaitis Rytas'ın kendisine az geldiğini düşünüp, mevcut yeni bir teklifin cazibesiyle mi bu kararı aldı?" oldu. Çünkü İspanya'da ve İtalya'da piyasa hareketlenmeye başladı ve sadece oyuncularda değil koçlarda da önemli değişiklikler olacak. Biraz daha beklemekte fayda var. Kısa zaman içinde netliğe kavuşacaktır. Her boşa çıkan koçta insanın aklına ister istemez Fenerbahçe Ülker de gelmiyor değil. Bu arada Rytas'ın resmi sitesinden yeni adaylar da duyuruldu. Drazen Anzulovic, Jure Zdovc ve bir yabancı adaydan biri seçilerek koçluk koltuğuna oturtulacak. Favorim Zdovc.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Panathinaikos: 1 - Olympiakos: 0/23

0 yorum

Yunanistan'da final serisinin ilk maçı Panathinaikos'un 73-54'lük galibiyetiyle bitti ama tarih bu maçı 'Serinin ilk maçında Yoncaların kazandığı', 'Panathinaikos'un evinde ezeli rakibini 19 sayıyla yendiği' veya 'Kötü geçen sezonda Panathinaikos'un hıncını Olympiakos'tan çıkarttığı' maç olarak yazmayacak. Olympiakos'un 40 dakika boyunca üçlük bulamadığı maç olarak tarihte yerini alacak. Şaka değil tam 23 denemede isabet bulamadı Olympiakos. Haliyle 19 sayılık fark da pek sürpriz olmadı. Tek şansı lig şampiyonluğu kalan Obradovic ve ekibi uzun zamandır bu seriye bileniyordu. Arada denk gelen takımlar da bundan payını alıyordu. Olympiakos'un Final Four finali ile başlayan gerilemesi final maçında da kendini gösterdi. Hem Giannakis hem de Obradovic için kritik bir final serisi olacak. Kaybeden büyük ihtimalle takımına veda edecek. Şimdilik soğuk nefesi ensesinde hisseden Giannakis. Hafiften üflemeye başlamıştır Angelopoulos kardeşler. Fırtınaya dönüşmeden karşı cevap gelmesi gerekiyor.

İsrail'de Hapoel Galil Şampiyon (Oded Katash'tan Maccabi'ye İkinci Darbe)

0 yorum

Eve dönüşe 3 gün kala mevcut şartlarda birşeyler karalayabilmek zor ama İsrail'in bize sunduğu hikaye es geçilecek gibi değil. Oded Katash'ın oyununu sıkıntılı hafızamla hayal meyal hatırlıyor olsam da varlığını ve ismini hiçbir zaman unutmadım. Vadedilen(!) topraklarda gelecek vadeden fazla oyuncu olmayınca Katash gibiler de kolay kolay unutulmuyor. Maccabi'den aldıkları, verdiklerinden fazla olmasına rağmen her zaman Maccabi Tel Aviv'li Katash olarak bilinir. Maccabi formasıyla başladığı basketbol yolculuğunda biraz gezip tekrar kürkçü dükkanına döndü ve önemli yerel başarılar elde etti. Ama esas tokadı 2000'de Selanik'te kendi takımına karşı attı. Finalde 17 sayı atıp Panathinaikos'la Eurolig şampiyonluğunu kazanırken karşısında Pini Gershon ve Maccabi Tel Aviv vardı. Birkaç ay sonra da dizindeki sakatlık yüzünden genç yaşta basketbola veda etti. Koçluk kariyerindeki 6 aylık Maccabi macerasını da unutmadan ekleyelim.

Arada final düellosu oldu mu bilmiyorum ama milenyumun başında tokadı atan ve yiyen 10 yıl sonra tekrar İsrail ligi finalinde karşı karşıya geldi. 2005-2006 sezonunda İsrail ligine getirilen Final Four sisteminin tek bir amacı vardı. Son 35 yılda bir kez Hapoel Galil'e şampiyonluğu kaybetmiş olan Maccabi Tel Aviv'in önünü kesmek. Çünkü bu takımı 5 maçlık bir seride geçmenin yolu yoktu. Sadece günlük galibiyetler formül olabilirdi. O formül de son 5 yılda ikinci kez işledi. Geçen sene Final Four yarı finalinde son saniye basketiyle Katash'lı Hapoel Galil'i yenen Gershon bu sene o kadar şanslı olamadı. 90-77 ile rahat kazandı Hapoel Galil ve İsrail şampiyonu oldu. Aynı zamanda son 40 yılda Maccabi'den bu ünvanın alındığı üçüncü sezon oldu. İlk sinyalleri çeyrek finalde lig sekizincisi Hasharon'u zar zor 3-2 yenerken vermişti Maccabi Tel Aviv. Hasharon 5 maçlık serinin kurbanı olmuştu ama Katash'lı Hapoel Galil affetmedi.

Her ne kadar Partizan önemli bir takım olsa da Maccabi adına Eurolig'de onları geçememek büyük bir başarısızlıktı. Şimdi bir yenisi daha eklendi. Sadece İsrail Kupası ile sezonu bitirdiler. Tranfer dönemi için Jasikevicius başta olmak üzere onlarca oyuncu yazılıyor tahtalarına. Ama esas oğlan Gershon'un durumu ne olacak ben onu merak ediyorum. En son Spahija ve Perovic ile adı anıldı Maccabi'nin ama bu gerçekleşmesi zor bir dedikodu. Adam gibi 2-3 tane uzunla ve de Gershon'la yola devam etmek en akıllı iş olacak gibi görünüyor.

27 Mayıs 2010 Perşembe

İspanya'da Klasik Yarı Final

3 yorum

Normal sezonda çok kahraman yağmasa da gürledi. Estudiantes'inden Cajasol'una, Valencia'sından Bilbao'suna. Hepsi de Avrupa'nın en büyük ligine yeni bir soluk, yeni bir çekişme getirmeye adaydı. Ama final sahnesine yine mahşerin dört atlısı kaldı. Cajasol düzeni bozmaya çok yaklaştı, az kaldı ACB'nin Tatar Ramazan'ı oluyordu ama Real Madrid izin vermedi. Artık hatasını telafi etti mi denir yoksa büyüklüğünü gösterdi mi denir orası bilinmez ama sene boyunca en çok çekiştikleri Caja Laboral ile yarı finalde tekrar eşleştiler. Real Madrid'in Caja Laboral'e oranla daha fazla yıprandığını söylemek mümkün. Cajasol gibi bir takım karşısında iki finale çıktılar ve fazlasıyla yoruldular. Ivanovic'in ekibi de beklendiği gibi Estudiantes'i 2-0'la geçti. Son haftalarda Vistalegre'deki galibiyetle ikinciliği almışlardı, aslında aldıklarının saha avantajı olduğu bu eşleşme ile ortaya çıktı. Gran Canaria'ya "O bir defa olur hocam" diyerek her iki maçta da acımasızca işkence eden Barcelona'ya çeyrek finalin sürprizi Malaga rakip oldu. Her ne kadar Valencia'yı bu seride favori görsem de Malaga'nın direniş göstermesini bekliyordum. Ama ne yalan söyleyeyim bu kadar rahat çeyrek finale çıkmalarını beklemiyordum. Valencia'nın Eurolig'i garantilemiş olması ve oyuncuların vitrine çoktan çıkmış olmaları erken tatil için onları biraz rehavete sokmuş olabilir. Sonuç olarak İspanya'nın Eurolig'e doğrudan gönderdiği 4 takım şampiyonluk mücadelesi verecekler. Finalin beklenen eşleşmesi Barcelona - Caja Laboral. Barcelona rahatça finale çıkacaktır ama diğer tarafta Messina'nın hala söyleyecek sözleri olduğunu düşünüyorum. Serilerde 3 galibiyeti alan taraf finale çıkacak. Barcelona 3-0 veya 3-1 ile finale çıkacaktır diye düşünüyorum. Diğer eşleşmede de 3-1 veya 3-2 ile Real Madrid'in finale çıkmasını bekliyorum. Belki biraz iddialı oldu ama Messina'nın erken pes etmesini beklemiyorum. Kılıçlarını çoktan Barca için hazırlamıştır.

İlk maç bugün Barcelona - Malaga maçı. Yarın Caja Laboral - Real Madrid maçıyla da diğer seri başlayacak. İki gün arayla devam edecek seriler. Detaylı program için buraya.


Lietuvos Rytas Şampiyon

1 yorum

İlk iki maçta misafirler galibiyet çıkarsa da, sonradan herkesin evinde kral olduğu bir final serisi yaşandı. Üçüncü maçtan itibaren koçsuz oynayan, Salenga ve Marcus Brown'ın küçüklüğümüzdeki "hem kaleci hem oyuncu" modu gibi takımı yönettiği birkaç maçtan sonra tamamen Brown'ın yönetimine bırakılan Zalgiris, final serisini sattı iddialarına rağmen son maça kadar şampiyonluğu bırakmadı. Kadro olarak üstün olan taraf da onlardı ama benchte oturan arızalı kulüp sahibi Romanov'un bakışları altında ancak bir noktaya kadar gelebildiler. Son maçı sahasında kazanan Rytas seyircisinin önünde şampiyonluğu kutladı. Eurolig'den elendikten sonra yabancılara yol verip gençlere verdikleri önemin, sorunsuz geçirdikleri senenin meyvesi olarak da Eurolig'e doğrudan katılma hakkı elde ettiler. Zalgiris'in garanti kontratı olduğu için Rytas'ın ya şampiyon ya da Eurocup sahibi olması gerekiyordu bu ayrıcalık için. Geçen sene ikisini birden başardılar ama bu sene şampiyonluk yeterli oldu. Kurtinaitis iyi işlere devam ediyor. Bu sonuçla ilk takviyelerinin de Brad Newley olduğunu söylemek yanlış olmaz. Haftaiçi yabancı basında çok yazıldı, çizildi ama kesin anlaşmanın henüz sağlanmadığı söyleniyordu. Diğer tarafta rakip Armani Jeans Milano'nun Eurolig'e katılacak olması Rytas'ın Newley transferi için şampiyonluğunu zorunlu hale getirmişti. Eurolig'de maç başına en az 25 dakika oynama fırsatını tepeceğini sanmıyorum Newley'in. Yakın zamanda bu transfer açıklanır. Zalgiris adına ise ne olacağını kestirmek güç. Romanov'dan kurtulamayacaklarına göre sabır dilemekten başka yapacak bir şey yok.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

İmzaya Gel Artık Spahija

2 yorum

Spahija ile Fenerbahçe Ülker'in adları aynı cümlede anıldığından beri 1 ay geçmedi. Heyecan yaratan, kafa karıştıran bir haberle AS dünyaya duyurmuştu. Spahija da kulübüyle sözleşme yenilemeyerek bu soru işaretlerini arttırmıştı. Çıkan dedikodular üzerine playoff sonrasında koçun ve kulübün masaya oturacağı açıklanmıştı. Görüşme gerçekleşti ve anlaşma sağlanamadı, Spahija Valencia'dan ayrıldı. Eurocup'u kazandığı, seneye Eurolig'de mücadele edeceği bir takımı bırakmasının birkaç sebebi olabilir. Birincisi ACB'de çok daha büyük bir takımda görev almak. Barcelona, Real Madrid, Caja Laboral ve Unicaja (belki Reneses gidici) koçlarını pek değiştirecek gibi görünmedikleri için bu ihtimal rafta. Geriye Eurolig'de mücadele edecek yüksek bütçeli ve bol sıfırlı kontrat öneren bir kulüp kalıyor. Bu da Fenerbahçe Ülker. Eğer gerçekleşirse hem Fenerbahçe Ülker adına, hem de Türk basketbolu adına harika hir hamle olur. Spahija Avrupa'nın en iyilerinden ve belli bir sistemi, çizgisi olan vizyonu çok geniş bir hoca. Üstelik ABD temelli basketbol felsefesi olmayan ve oldukça disiplinli bir hoca. Doğru noktalara doğru hamleler yapabilen, geniş portföyü olan bir koç. Avrupa'da yerlerde süründüğümüz dönemde Spahija'nın resmi siteden açıklanmasını büyük bir heyecanla bekliyorum. Gel Spahija, çağırmazdık acil olmasa...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

ACB Playoffları Sürprizle Başladı

2 yorum

Plaza'nın intikamı acı oldu demek için henüz erken ama ilk yumruğu 66-60 ile indirdiler. Hem de Vistalegre'de. Playoff değerlendirmesini yaparken çeyrek finalin tek sürpriz ihtimalinin bu seri olduğunu belirtmiştim çünkü Cajasol'un nefes aldırmayan savunması Barcelona gibi kontrollü savunma ve hücum eden takımlarda daha az etki gösterebilir ama hücumu henüz oturmamış Real Madrid için çok ciddi bir tehlikeydi. Bakıldığında 66 sayı maç kazanmak için çok da yeterli bir hücum performansı değil ama Real Madrid'i kendi sahasında 60 sayıda tutunca altın değerinde oluyor. Real Madrid adına sezonun en düşük ikinci skoru bu. İlkinin kahramanını tahmin etmek pek zor değil. 57 ile Barcelona. ACB'de finale kadar iki galibiyet alanlar tur atlıyor. Bu da Messina ve takımı için çok zor bir sınav anlamına geliyor. Büyük takımlar bu tip kriz anlarından sağ salim çıkabilmeyi başarırlar. Real Madrid için bu açıdan da büyük bir sınav olacak.

Bir diğer ilginç sonuç da Valencia - Malaga maçında çıktı. Dowdell'in bitime üç saniye kala attığı basketle Malaga deplasmanda Valencia'yı 83-82 yenip büyük bir adım attı. Malaga'nın güçlü bir evsahibi olduğunu düşünürsek bu galibiyet çok daha büyük anlam taşıyor. Bu seride hangi sonuç çıkarsa çıksın sürpriz olmayacak. Gary Neal'in 20 sayılık performansı maçın en ilgi çekici notu. Neden bilmiyorum ama ülkemizden giden oyuncular bu tip performanslar ortaya koyunca çok mutlu oluyorum. Valencia'nın Eurocup zaferiyle Eurolig bileti almasının rehavete yol açtığını söylemek biraz haksızlık olur çünkü herşeye rağmen sonuna kadar gideceklerini Joventut maçında net olarak görmüştük. Serinin devamını beklemekte yarar var. Valencia deplasmandan galibiyet çıkarabilecek kalitede.

Barcelona ve Caja Laboral için ilk maçlar beklendiği gibi kolay oldu. Barcelona 85-53 ile Gran Canaria'yı geçerken 28-7 asist üstünlüğü göz kamaştırıcı oldu. Caja Laboral de benzer bir tabloyla 25-8 gibi önemli bir asist farkına ve 92-76 lık galibiyete ulaştı ama onların tablosunda 17/32 ile %53 lük üçlük başarısı çok daha etkileyiciydi. İkinci maçlar bugün başlıyor. Program burada.


Link


Link


Link


Link

21 Mayıs 2010 Cuma

Mecburi Mola Zamanı

2 yorum

Sezonun en güzel yerinde tam da Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker serisi başlamışken, Avrupa'da playofflar tüm hızıyla devam ederken mecburi Mersin molasındayım. Maçlar kaçacak, canım sıkılacak ama yapacak bir şey yok. Arada bir mola vermek, bilgisayardan uzaklaşmak her zaman iyidir. Ara ara birşeyler karalamak niyetindeyim ama yine de ne desem yalan olur. Haziran başında döneceğim ama tempo nasıl olur hiçbir fikrim yok. Veda günü yaklaşıyor gibi hissediyorum. Hayırlısı diyelim..

20 Mayıs 2010 Perşembe

Basile Röportajı (Euroleague)

0 yorum

Soldaki Pascual son sözü söyleyecek ve sağdaki Basile'nin kaderi belli olacak. Belki de çoktan belli olmuştur bilemiyorum. Sene sonunda yaşının da ilerlemesiyle Basile ile yollar ayrılacak gibi duruyor. Basile de oynayacak durumda olduğundan birkaç yıl daha milyon dolarları biriktirmek isteyecektir. Barcelona olmazsa hedefi Eurolig'de oynayan bir takım bulmak. Zaten röportajın sonunda da bunu ifade ediyor. İlk hedef 199 olan Eurolig maç sayısını 200'e tamamlamak. İtalya'ya da dönebilir, orta seviye takımların kaliteli şutörü de olabilir. Kimbilir belki de Türkiye'ye gelir. Kaderi belli değil ama ilk Eurolig şampiyonluğunu 35 yaşında kazanmış olmanın mutluluğu sözlerinden belli Basile'nin. Güzel sorular, güzel cevaplar var. Röportajın tamamı burada.

ACB Playoff Çeyrek Final Programı

0 yorum

İlk Maçlar
20 Mayıs Perşembe
21:30 Real Madrid - Cajasol

21 Mayıs Cuma
22:00 Regal FC Barcelona - Gran Canaria 2014
21:15 Caja Laboral - Asefa Estudiantes
22:00 Power Valencia - Unicaja Malaga

İkinci Maçlar
22 Mayıs Cumartesi
19:00 Cajasol - Real Madrid

23 Mayıs Pazar
12:30 Gran Canaria 2014 - Regal FC Barcelona
13:30 Asefa Estudiantes - Caja Laboral
13:30 Unicaja Malaga - Power Valencia

Üçüncü Maçlar (Gerekirse)
24 Mayıs Pazartesi
21:30 Real Madrid - Cajasol

25 Mayıs Salı
22:00 Regal FC Barcelona - Gran Canaria 2014
21:15 Caja Laboral - Asefa Estudiantes
21:30 Power Valencia - Unicaja Malaga

TRT'nin yayın akışında Cajasol - Real Madrid ilk maçı gözüküyor ama programa yazıp yayınlamadıkları maçlar olduğu için herhangi bir not düşemiyorum. Yiğiter Abi'den bilgiyi alabilirsem kesin programı eklerim.

İspanya'da Playoff Başlıyor

0 yorum

Son hafta hakem grevi nedeniyle sancılı olsa da ACB'de normal sezon sona erdi ve playoffların tanıtımı yapıldı. Herkesin derdi Barcelona'dan kaçmaktı ve bu açıdan Cajasol - Gran Canaria maçı haftanın maçıydı. Joan Plaza'nın Cajasol'u Gran Canaria'yı 70 -65 mağlup edince de ilk turun şansız takımı Barcelona ile eşleşen Gran Canaria 2014 oldu. Aslında şansız demek ne kadar doğru olur bilmiyorum çünkü sezon içinde Barcelona'yı mağlup edebilen üç takımdan biri Gran Canaria aynı zamanda. Ligin henüz başında kendi sahalarındaki maçta Barcelona'yı 67-65 mağlup etmeyi başarmışlardı ama Barcelona'nın intikamı çok acı olmuştu. Playoffun diğer ayağında son hafta Caja Laboral'i 70-62 yenerek 5. liği elde eden Unicaja Malaga ile çok önceden dördüncülüğü garantileyen Power E. Valencia eşleşti. Saha avantajı Valencia'da ve seriyi kazanan Barcelona ile eşleşecek. Eğer Valencia ve Barcelona turu geçerlerse Katalanlar için sezon içinde yenildikleri bir rakipten diğerine geçiş olacak. Valencia Gran Canaria kadar kolay lokma olmayacaktır ama şampiyonluk yolunda Barcelona'nın geride hiç bir iz bırakmaması gerekiyor. Turu geçen Malaga olursa da yine müthiş keyifli bir seri bizleri bekliyor olacak.

Playoff ağacının diğer tarafı da oldukça ilgi çekici. Son virajda Real Madrid'i yenip ikinciliği garantileyen Caja Laboral Cajasol derdinden kurtuldu ama Estudiantes'i hafife almamak gerekir. Sezon içinde inişli çıkışlı performans gösterseler de özellikle kendi sahalarında çok etkili bir oyun çıkarıyorlar. Ivanovic ve öğrencilerinin Real Madrid'e konsantre olması onlara pahalıya mal olabilir. Ciddiye alırlarsa sorun yaşayacaklarını sanmıyorum. En son eşleşme en güzeli. Halef ve selef karşı karşıya geliyor. Cajasol son hafta galibiyetiyle 6. lığa yerleşip nispeten büyükler içinde en istikrarsızıyla eşleşmeyi başardı. Saha avantajı Real Madrid'de ama Cajasol'un en büyük silahı da savunması. Joan Plaza ile beraber müthiş işler çıkardılar ve onların en büyük şansı playofflarda iki galibiyet alan takımın vizeyi alacak olması. Real Madrid'i kötü gününde yakalayıp darbeyi indirebilirlerse playoffun ilk sürprizine imza atıp Messina'nın koltuğunu da sallayabilirler. Real Madrid'in de en büyük silahı Ettore Messina. Futbol için "90 dakika süren ve sonunda Almanlar'ın kazandığı bir oyundur." derler. Basketbol için de "40 dakika süren ve Messina'nın takımlarının finale çıktığı bir oyundur." dersek sanırım yanlış olmaz. Messina'nın performans yükselttiği dönemler bu dönemlerdir ama ben eğer sürpriz olacaksa çeyrek finallerdeki tek ihtimali bu seriye veriyorum. Real Madrid halen istenilen ezici seviyede değil ve Cajasol'un tehlikeli savunmasında sıkıntı yaşayabilirler. Çeyrek final tahminlerim aşağıda, programı da birazdan detaylı vereceğim.

Regal FC Barcelona - Gran Canaria 2014 : 2 -0
Caja Laboral - Asefa Estudiantes : 2-0
Power Valencia - Unicaja Malaga : 2-1
Real Madrid - Cajasol : 2-1

Avrupa Liglerinde Son Durum

1 yorum

Bu kadar bol bir lig portföyüyle tek kişi mücadele etmeye çalışınca bazen mecburen atladığım olaylar oluyor. Çok fazla derine inemesem de Avrupa'nın elit liglerindeki playoff durumlarının bir üzerinden geçmek istedim.

YUNANİSTAN

Komşuda playoff çeyrek finalleri "Best of 3" şeklinde oynandı ve 4 takım da zorlanmadan yarı finale çıktılar. Panathinaikos Panionios'u, Olympiakos Aris'i, Panellinios PAOK'u ve Maroussi de Kolossos'u 2-0'la geçip yarı finale adlarını yazdırdılar. Yarı final eşleşmesi ise Panathinaikos - Panellinios , Olympiakos - Maroussi şeklinde oldu. İki büyük de ilk maçları kolay geçip, deplasmanda zorlandılar. Yarı finallerde 3 galibiyeti bulan takım finale çıkıyor ve iki ezeli rakip de 2-0 önde.

Panathinaikos - Panellinios (2-0)
Panathinaikos - Panellinios : 88 - 58
Panellinios - Panathinaikos : 73 - 75

Olympiakos - Maroussi (2-0)
Olympiakos - Maroussi : 69 - 53
Maroussi BC - Olympiacos : 72 - 73

Üçüncü maçlar 22 ve 23 Mayıs'ta oynanacak.

İTALYA

İtalya Lega A'da lig bu haftasonu sona erdi ve playoffa kalan 8 takım belli oldu. Çeyrek finallerde 3 galibiyeti bulan kazanacak. İlk maçlar 20 ve 21 Mayıs'ta. Eşleşmeler şöyle;

Montepaschi Siena (1) - Benetton (8)
Pepsi Caserta (2) - Lottomatica Roma (7)
AJ Milano (3) - Sigma C. (6)
NGC Medical Cantu (4) - Canadian S. Bologna (5)

Parantez içindeki rakamlar takımların ligi bitirdiği sırayı ifade etmektedir.


LİTVANYA


Litvanya'da herzaman olduğu gibi yine Lietuvos Rytas ve Zalgiris final mücadelesi veriyor. Romanov'un çiftliğini anlatırken serinin 2-2 olduğunu aktarmıştım, 5. maçı Rytas kazandı ve şampiyonluğa yaklaştı. Final serisinde 4 galibiyeti alan şampiyon olacak. Koçsuz oynayan Zalgiris geri dönüş yapabilecek mi göreceğiz.

Lietuvos Rytas - Zalgiris : 77 - 90
Zalgiris - Lietuvos Rytas : 64 - 75
Lietuvos Rytas - Zalgiris : 83 - 81
Zalgiris - Lietuvos Rytas : 83 - 70
Lietuvos Rytas - Zalgiris : 89 - 75

6. maç 20 Mayıs'ta Zalgiris'in sahasında ve Rytas kazanırsa şampiyon olacak. Zalgiris direnmeyi başarırsa ise son maç 24 Mayıs'ta Rytas'ın sahasında oynanacak. Litvanya'da üçüncülüğü Juventus'u 3-0'la geçen Siauliai kazandı.

RUSYA

Rusya'da çeyrek finallerin bir kısmı tamamlanırken, halen devam eden iki seride son maçların sonucunda yarı finalistler belli olacak. CSKA Moskova Krasnye Krylya'yı 3-0, Unics Kazan da BC Triumph'ı aynı skorla 3-0 geçerek adını yarı finale yazdırdı. Diğer serilerde BC Khimki - Spartak St Petersburg ve Dinamo Moskova - Lokomotiv Kuban 2-2 devam ediyor. Son maçlar 20 Mayıs'ta Khimki ve Dinamo Moskova'nın sahasında oynanacak. Kazanan takımlar yarı finale çıkacak.

Khimki - Spartak SPB serisinin galibi Unics Kazan'la , diğer serinin galibi de CSKA Moskova ile yarı finalde eşleşecek ve yarı final maçlarında 3 galibiyete ulaşan takımlar finale yükselecek.

İSRAİL

İsrail'de çeyrek final maçları tamamlandı ve Final Four'a kalan takımlar belli oldu. İlginçtir ki çeyrek finalde en çok zorlanan takım ligi ilk sırada bitirip ligin 8.si ile eşleşen Maccabi Tel Aviv oldu. Seriyi son maça bıraktılar ve onu da kendi sahalarında 71 - 69 kazanarak Final Four'a yükseldiler. Final Four eşleşmeleri şu şekilde;

Maccabi Tel Aviv - Netanya
Hapoel Jerusalem - Gilboa Galil

ALMANYA

Esas bomba Almanya'da patladı. Çeyrek finaldeki Bremerhaven - Göttingen eşleşmesi hariç diğerlerinin sonuçları belli oldu. Şampiyonluğun iki güçlü adayı Alba Berlin ve Oldenburg çeyrek finalde havlu attılar. Ligi ilk sırada bitiren Oldenburg playofflara 8. sırada giren NY Phantoms'a 3-0'la elendi. İkinci sıranın sahibi Alba Berlin de 7. sıradan gelen Deutsche Bank Skyliners'a 3-1 le geçildi. Diğer seride de Brose Basket Telekom Bonn'u 3-0'la rahat geçti. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

FRANSA

Fransa'da çeyrek finalin ilk maçları sona erdi. Eşleşmeler ve son durum şöyle ;

Cholet (1) - Poitiers (8) -> 1-0
Le Mans (2) - Paris-Lev. (7) -> 1-0
Roanne (3) - Orléans (6) -> 1-0
Gravelines (4) - Nancy (5) -> 1-0

Fransa'da iki galibiyete ulaşan takımlar yarı finale ulaşacak. İkinci maçlar 21 ve 22 Mayıs'ta oynanacak.

Elit liglerde son durum bu şekilde. İspanya'ya her zamanki gibi hakettiği değeri verip ayrı bir postla değineceğim.

Basketsever ve Sahaya Çık NTV Spor'da

0 yorum

Şimdi reklamları dönerken gördüm. NTV Spor iki yeni programa başlıyor. İlki "Basketsever". İsmi pek matrak olmasa da kadro oldukça iyi, önemli olan da o zaten. Murat Kosova, Kaan Kural, İbrahim Kutluay ve İhsan Bayülken TBL finalleri ile başlayıp Dünya Şampiyonası'na kadar devam edecek programda boy gösterecek. İlk program bugün 22:15'te NTV Spor'da. Yayıncı kuruluş karşılık veremezse TBL final serisinde maçlar biter bitmez adresimiz anlaşılan NTV Spor olacak. Tabi maçları izleyebilme imkanım olursa, o da ayrı mevzu.

Bir diğer yeni program da İbrahim Kutluay ve İçim ortaklığıyla cumartesi günleri NTV Spor'da ekrana gelecek olan "Sahaya Çık" organizasyonu olacak. Nasıl bir şey ortaya çıkacak, İbrahim Kutlay'ın yetiştirdiği çocuklardan kaç tanesi sol elle penetre edebilecek merak ediyorum. Ama onun gibi bir şutör hala çıkaramadık, orası da ayrı. Kendi gibi bir tane şutör yetiştirse yeter. Detaylı bilgi için organizasyonun web sitesi burada.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Siena Molalarında Atraksiyona Devam

0 yorum


Fran Vazquez'e Nazar Değdi

0 yorum

Sezonun en etkili görev adamlarından Fran Vazquez'in son hafta oynanan Alicante maçında Urtasun'la girdiği mücadelede burnunun kırıldığı açıklandı. Playofflara maske ile devam edecek Fran Vazquez. Maskenin oyuncular için ne kadar rahatsızlık veren bir aksesuar olduğu bilinir. Vazquez'in agresif oyununun bundan etkilenip etkilenmeyeceğini göreceğiz. Bu arada Vazquez Final Four'dan sonra Eurolig resmi sitesine de bir röportaj verdi. Buradan ulaşabilirsiniz.

ACB'de Hakemler Geri Adım Attı

1 yorum

Üstteki resim aynı zamanda ACB'de yaşanan saçmalığın da resmidir. Avrupa'nın en kaliteli ligi, bu sene hem Eurolig hem de Eurocup kupasını evine götüren İspanyolların gözbebeği ACB, yaşanan hakem grevinden sonra son haftayı başta emekli Amerikalılar olmak üzere yabancı hakemlerle geçirdi. Yarın başlayacak playoff maçları öncesinde ne ACB yönetimi ne de hakemler geri adam atmayınca İspanya Spor Bakanı Jaime Lissavetzky devreye girdi ve yapılan toplantılar sonrası hakemler grevi sona erdirdiler. Ama bu daha önce sunulan şartların kabul edildiği anlamına gelmiyor. Playofflar ve devamındaki süreçte görüşmeler ve toplantılar devam edecek.

Ben ilk raundun galibini ACB yönetimi olarak görüyorum. Hakemler kendilerini vazgeçilmez sandılar ve ligin gidişatını etkileyeceklerini düşünerek toplu hareket ettiler. Ki ben de onlarla aynı fikirdeydim ama ACB yönetimi müthiş hızlı hareket ederek birkaç gün içinde hakemleri toparlamaya başladı. Gerekirse bundan sonra da bu hakemlerle devam edeceklerini açıklayıp İspanyol hakemleri telaşa düşürdüler. Artık İspanyolların parası kendi hakemlerine gidecek ve lig de rahatça devam edecek. Bunda bakanın payının büyük olduğunu, birtakım vaatlerde bulunduğunu ve ülke imajına toplantılarda vurgu yaptığını düşünüyorum. Zaten ACB Başkanı Portela da "Hepimiz kazandık." diyerek krizden çıkmanın mutluluğunu aktardı. Playofflar boyunca tekrar grev olmayacağı da açıklandı. Sonu nereye varacak bilmiyorum ama takipçisi olmaya devam edeceğim.

ACB'de Hakemler Greve Gidebilir
Beklenen Oldu ACB'de Grev Var
ACB Yönetiminden Hakemlere Rest

Kecman Otomatiğe Bağladı

0 yorum


Link

Kecman'ın Adriyatik Ligi finalinde yaptığı henüz akıllardan çıkmadı ama anlaşılan o ki Sırp oyuncu yeni kuralların devreye girmesiyle 50 cm geriye çekilecek üçlük çizgisine pek aldırış etmeyecek. Kimileri kariyeri boyunca bu hazza ulaşamazken Kecman 1 ay dolmadan ikinci kez orta sahanın gerisinden son saniye şutu sokmayı başardı. Yanılmıyorsam Panathinaikos'ta da buna benzer bir şutu vardı.

18 Mayıs 2010 Salı

Eurobasket 2013 Adayları Belli Oldu

0 yorum

Erkekler ve kadınlar 2013 organizasyonları için 10 ülkenin başvuru yaptığı, FIBA'nın resmi sitesinde açıklandı. Kadınlar turnuvası için Beyaz Rusya, Fransa, Sırbistan ve Slovakya, erkekler turnuvası için de Bosna Hersek, Hırvatistan, İtalya, Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya başvurularını teslim ettiler. Normal prosedürlere göre Ağustos sonunda finale kalan adaylar belli olacak ve Eylül-Ekim ayında yapılacak incelemelerden ve sunumlardan sonra da finalleri düzenleyecek ülkeler belli olacak. Kadınlarla ilgili bir fikrim yok ama erkekler turnuvası için favorim İtalya. Pianigiani ile yeniden ayağa kaldırılmaya çalışılan İtalya Milli Takımı ve İtalya basketbolu bu süreçte FIBA nezdinde de destek görebilir. Son dönemde düşüşte olsa da İtalya önemli basketbol ülkelerinden biridir. Basketbolun gelişimi açısından Polonya örneğindeki gibi Çek Cumhuriyeti ve Bosna Hersek gibi ülkeler de desteklenebilir ama ben mevcut yapıları ve ekonomik güçleri itibariyle İtalya'yı, arkasında da Almanya'yı bu orginizasyon için şanslı görüyorum.

Federasyondan Tanjevic Açıklaması

0 yorum

Giannakis söylentisi ile başlayıp, Tanjevic'in kendi ülkesinde yaptığı "Yazın Türkiye'nin başında olacağım." açıklamasıyla devam eden karışık gündeme TBF nihayet bir açıklama ile müdahale etti:

Son günlerde medyadaki bazı yayın organlarında, Türkiye Basketbol Federasyonu’nun A Milli Takım Başantrenörü Sayın Bogdan Tanjeviç’in yerine başka bir teknik adamı getirme düşüncesinde olduğu iddia edilmektedir. Hatta daha ileri gidilerek, bir Yunanlı antrenörün ismi de gündeme getirilmektedir.

Önemli bir ameliyat geçiren A Milli Takım Başantrenörümüz Sayın Tanjeviç, dinlenme sürecini geçirmektedir. Türkiye Basketbol Federasyonu’nun, 6 senedir hazırlıklarını ve hedeflerini 2010 Dünya Şampiyonası için koyan başantrenör ve yardımcıları Nihat İziç ve Orhun Ene’den başka grupla çalışma düşüncesi kesinlikle yoktur. Dolayısıyla, yeni bir teknik heyetin getirilmesi söz konusu olmadığı gibi, bu konu gündeme dahi gelmemiştir.

Böyle büyük bir organizsyona ev sahipliği yapacağımız günler yaklaşırken, asılsız ve kasıtlı yapıldığını düşündüğümüz bu tür haberleri, kınıyor ve kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.

Türkiye Basketbol Federasyonu

Tanjevic'in dönüp dönemeyeceği konusunda kendisinden başka kimse bir şey söylemiyor. Her ne kadar Orhun Ene iyi bir tercih olsa da Federasyon'un gelebilecek tepkileri azaltmak ve Orhun Ene'yi bu zorlu süreçte ezdirmemek adına kariyerli bir hocaya milli takımı teslim etme ihtimali de var. Gönüllerden Aydın Örs geçse de geçmişin getirmiş olduğu sıkıntılar şimdilik bu ihtimali ortadan kaldırıyor gibi görünüyor. Giannakis haberinin doğruluğuna inandığımı da belirtmeliyim. Kurtlar sofrasında bir yabancıyı kurban edip, yola Orhun Ene ile devam etmek doğru bir karar olabilir.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Bir Zamanlar Papaloukas

1 yorum


Vladimir Romanov'un Zalgiris Çiftliği

1 yorum

Zalgiris ve Lietuvos Rytas Litvanya Ligi'nin final serisinde mücadele ediyor ve durum şu anda 2-2. Beşinci maç bugün oynanacak ve 4 galibiyeti bulan taraf şampiyon olacak. Ama Litvanya'da konuşulanlar bu serinin neticesi değil Zalgiris'in sahibi Romanov'un ilginç kararları. Eurolig'in ilk grup maçları devam ederken Krapikas görevi bırakmış ve yerine Butautas getirilmişti. 1,5 ay görev yapan Butautas Romanov'un kendisini kovmasıyla yerini yardımcısı Darius Maskoliunas'a bırakmıştı. Herkes yeni sezonda onun devam edip etmeyeceğini, kimin takımı yöneteceğini konuşurken Romanov müthiş zeki(!) bir hamleyle final serisinin 3. maçı sonrasında takımın koçu Maskoliunas'ı görevden aldı. Romanov'un "koçun Zalgiris'in başarısı için yeteri kadar efor sarfetmediğini" söylemesi ve yaptığı bu hamle hayatımda duyduğum en angutça hamlelerden biri. Ama sözkonusu Romanov olunca kimse şaşırmıyor tabi ki. Geçen sene Zalgiris'in sahibi olan ve bir Avrupa efsanesini kafasına göre yöneten Romanov daha önce de sahibi olduğu Hearts'ın soyunma odasına teknik direktörün ilk defa gördüğü iki yabancıyı getirip ilk 11'de oynatmasını istemiş ve bunu yapmayan hocayı kovmuştu.

Ballineurope'ta geçen hafta bu konuyla ilgili güzel bir yazı vardı. Oyuncuların maçlara çıkmayarak protesto etmek istemeleri ve akabinde sonuçları düşünerek vazgeçmeleri, bu konuda tek kelime konuşmamaları ve Salenga'nın para cezasından bahsetmesi ilginç notlar ama en ilgi çekici olanı Rytas ve Zalgiris sahiplerinin final serisinin sonucu konusunda anlaşma yaptıklarına dair yazılan teori. Gedvydas Vainauskas ve Vladimir Romanov'un, Rytas'ın şampiyonluğu konusunda anlaştıkları ve böylece Eurolig için garanti kontratı olan Zalgiris'in yanında Rytas'ın da Eurolig'de mücadele etmesini sağlayacakları müthiş korkunç bir iddia. Eğer bu bir şekilde kanıtlanırsa iki kulübün uzun bir süre kupalara katılması bile yasaklanabilir. Litvanya'nın kaybedeceği prestije de değinmiyorum bile.

Romanov takımın başında Marcus Brown'u görmek istediğini belirtiyor. Onun tecrübesi ve basketbol zekasının takıma faydalı olacağını düşünüyor. İşin ilginci bu kadar yazılan şeyin arasında Zalgiris koçsuz olarak çıktığı dördüncü maçta Rytas'ı 83-70 yendi. Bugünkü maçın ve serinin sonucunu da merakla bekliyorum ama şu kesin ki Allah hiçbir takıma ve taraftara Romanov gibi bir kulüp sahibi vermesin. Zalgiris gibi bir kulübün "Top benim ister oynarım, ister alır giderim." zihniyetindeki bir adama teslim olmuş olması içimi sızlatıyor. En kötüsü de Sabonis gibi bir efsanenin Butautas'ın kovulmasını basından öğrenip şaşırması. Kulüp başkanınız Sabonis gibi bir efsane ama onun üstündeki angut yüzünden keyfini çıkaramıyorsunuz. Romanov'un The Sun gazetesine tepki olarak yazdığı mesajla nasıl bir ruh haline sahip olduğunu anlatmaya çalışayım;

"I’m very glad that you finally got down from the trees and found a worthy place for yourself – a safari park. It shows you have both the habits and instincts of monkeys.

I’ll visit the director of the safari park and ask for a personal cage for each of you. One thing is very important. First you have to pass the quarantine rules and the vet will vaccinate you against rabies.

So you are not allowed to join the monkeys yet. You should notice how peaceful they are. You may affect them badly and they’ll become furious. They’ll start biting and drawing cartoons.

I think it should be very comfortable for you to write your so-called ‘reports’ from your cage. It will feel like your natural habitat. Besides, the fans will be quite safe and aware from now onwards who you really are.


I will bring your favourite Celtic scarves right inside the cage for you to wear. And if you behave like our monkeys Chippy, Rosie, Blossom and Pansy, I’ll give each of you a banana as a reward.

Also I can organise a party – like the one we had in Kaunas on the eve of the Lithuania v Scotland match – in the safari park, specially for you. There you will be able to take funny photographs of yourselves as a momento of your lucky escape from rabies."

Allah sabır versin tüm çekenlere...

TBL Final Serisi Programı Açıklandı

0 yorum

1. Maç (20 Mayıs Perşembe 20:00 , Ayhan Şahenk S.S)
2. Maç (22 Mayıs Cumartesi 18:00 , Ayhan Şahenk S.S)
3. Maç (25 Mayıs Salı 20:00 , Abdi İpekçi S.S)
4. Maç (27 Mayıs Perşembe 20:00 , Abdi İpekçi S.S.)
5. Maç (30 Mayıs Pazar 18:00 , Ayhan Şahenk S.S.)
6. Maç (2 Haziran Çarşamba 20:00 , Abdi İpekçi S.S.)

Program bu şekilde açıklandı. Hazırlayan kişi "Bu kadar yeter, 7. maçın tarihini de gerekirse yazarız." diye düşünmüş olacak ki tarih belirtilmemiş. Maçların tamamı eşzamanlı olarak Spormax ve Skytürk'ten naklen yayınlanacak. 20-30 Mayıs arası Mersin'de olacağım için ağlamaklı olmuştum ama sevgili Volkan Günak müjdeli haberi iletti. Buradan da bir kez daha teşekkür ediyorum kendisine.

Panathinaikos Maric'in Barca McCalebb'in Peşinde

1 yorum

Her senenin klasik sezon sonu filmi yeniden vizyona girdi. Partizan gözde olmayan oyuncuları parlatır ve son düdük çaldığında devler onları almak için sıraya girer. Bu sezonun başrol oyuncuları Bo McCalebb ve Aleks Maric. Bu yaz büyük ihtimalle NBA'e gidecek olan Pekovic'in boşluğunu doldurma arayışına giren Panathinaikos çareyi yine Partizan'ın kapısını çalarak aramayı planlıyor. Hedefleri ise Pekovic'le çok benzer özelliklere sahip olan Aleks Maric. Bu sezon başı Granada'dan transfer edilen ve oynadığı oyunla herkesi şaşırtan Maric'in aynı Pekovic gibi Vujosevic sisteminde parlamış olmasını da es geçmemek gerekir. Her iki oyuncunun da hanesinde yazan rakamlar Partizan'ın oyun anlayışının önemli bir sonucu. Yeni sezonda 26 yaşına girecek olan Maric'in sezon içinde yaşadığı sakatlık sorununu da akıllara getirince olası bir şansız sakatlıkta bir daha bu kontratı alma şansının olmadığı çok açık. Bu yüzden de başka aktörler devreye girmediği takdirde yeni adresinin Yunanistan olacağını söylemek sanırım yanlış olmaz çünkü Partizan'dan aldığı 200.000 dolarlık kontrata Yunanlar'ın bir sıfır daha ekleyeceği konuşuluyor.

Diğer söylenti ise Barcelona'nın Bo McCalebb'le prensip anlaşmasına vardığı yönünde. Onun da Mersin'den Barcelona'ya uzanan yolculuğu aynı diğer örnekler gibi Vujosevic sisteminden vizeyi alıyor. Ama bu sezon oynadığı oyunu, verdiği savaşı görünce daha yukarıları hakettiğini söylemek de yanlış olmayacaktır. Barcelona'da herşey mükemmel gitse de bu tip takımların en büyük problemi yıldızlarla dolu kadroda birkaç ismin mutlaka aldığı dakikalardan ve takımdaki rolünden rahatsızlık duymasıdır. Barcelona'da o isim Jaka Lakovic. Birkaç sene önce takımın en önemli parçalarından biri olan Lakovic'in rolü ve dakikaları Navarro'nun dönüşüyle beraber değişti ve Rubio'nun bu yaz takıma dahil olmasıyla da tepetaklak oldu. Final Four finalinde her ne kadar Halperin tavırları göstermese de teselli dakikalarıyla ödüllendirilmesinden memnun olmayacak kariyerde bir oyuncu olduğu kesin. Rubio'nun 1 yıl daha kesin olarak Barcelona'da kalacağını da hesaba katarsak Lakovic'in sezon sonu takımda kalması mucizelere bağlı. McCalebb Lakovic gibi dengesiz olmasa da, özellikle Partizan Koleji'nde tempo ayarlamayı öğrense de Lakovic'in can yakan şut potansiyeline sahip değil. Bu da onu Barcelona'da esas oğlan değil görev adamı yapacaktır. Rubio'nun ayrılmasından sonra da belki rol değişikliği olabilir. McCalebb'in tercihi ise tam bu noktada şekilleniyor. Ya Partizan'da kalıp gözönünde olmaya devam edecek, ya Maccabi gibi kendisini çok daha önemli rollerde kullanacak bir takımı tercih edecek, ya da Barcelona'ya gidip rolünü kabul ederek bütün yatırımını Rubio'nun gidişine göre hesaplayacak. Ben onun yerinde olsam kendimi 1 sene daha geliştirmek için Partizan'da kalmayı tercih edebilirdim ama konuşulan yeni kontratıyla eski kontratı arasındaki 850.000 dolarlık farkı karşılayacak gücüm olmadığından McCalebb'in bu öneriyi dikkate alacağını sanmıyorum. Amerikalılar genelde Benjamin Franklin'in sözünü dinlerler. McCalebb'in kararını merakla bekliyorum. Lakovic'in de herhangi bir söylenti olmamasına rağmen Gershon'un Maccabi'sine mükemmel uyacağını düşünüyorum.

Gordan Giricek'e Veda

1 yorum

Başarısız olan her sporcu gibi Gordan Giricek'in gidişi de sessiz oldu. En azından şimdilik. Gelişi FBTV ve diğer kanallarda ses getirmişti ama gidişi kulüp tarafından 30 kelimeyi bile bulmayan bir bildiriyle kamuoyuna açıklandı. Fenerbahçe Ülker Gordan Giricek'i getirerek bir nevi kumar oynamıştı ama her açıdan kaybeden yine kendileri oldu. Sakat olmadığı dönemlerde Tanjevic'in rotasyon derinliğinde kaybolan, şans bulduğunda da bazı maçlar hariç ismine yakışır performans sergileyemeyen Giricek uzunca bir dönemi de sakatlığı yüzünden yatarak geçirdi. Şu artık net bir şekilde ortaya çıktı ki ülkemiz, özellikle de İstanbul kesinlikle rehabilitasyon havasına sahip değil. Bugüne kadar mental ve fiziksel arızası olan hiçbir oyuncuyu diriltebilmiş, spor piyasasına tekrar sunabilmiş değiliz. Aksine sağlam adamları da kontrolden çıkaran, sakat eden havamız ve suyumuz var. Giricek de bu testin parçalarından biriydi, parasını aldı ve gitti. İki sezonda oynadığı 40 maçın yalnızca ikisinde 20 sayı barajını geçebildi Giricek. Savunma zaafıyla verdiği zararın ise çok daha fazla olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Bu adam nerede diye soranlara bilmiyorum diyordum. Artık öğrenmiş olduk.

16 Mayıs 2010 Pazar

Milli Takıma Giannakis İddiası

0 yorum

Haberi ilk olarak dün akşam NTV Spor'da gördüm. Esas haber ise Sportnet sitesinden. Benim listemde de en tepedeki sitelerden biridir. Zaman zaman magazine kaysalar da Yunanistan'da önemli bir spor sitesidir Sportnet. Özellikle Panathinaikos, Olympiakos ve Aris'e dair içeriden iyi bilgiler alan, bazı haberleri herkesten önce yazan güncel bir kaynaktır. Giannakis'in haberi yalanlamaması ve playoffların sonunu bekleyeceğini söylemesi de zaten haberin boş olmadığının ayrı bir kanıtı olarak sayılabilir.

Yaklaşık 20 gün önce Tanjevic'in rahatsızlığı ve cevap bekleyen sorularla ilgili bir yazı yazmıştım. Tanjevic'in değil yazın Milli Takım'a, bir daha basketbola dönüşünün bile zor olduğu konuşuluyor. Ancak Lübnan bile Tab Baldwin'i takımın başına getirip aylar önceden yapılanmaya giderken biz kum saati her dolduğunda ters çevirip günleri cepten yemeye devam ediyoruz. Hayalini kurduğumuz, çok şey beklediğimiz Dünya Şampiyonası'nın başlamasına 3,5 ay var ama elimizde söylentilerden başka bir şey yok. Giannakis söylentisi ise olaya başka bir boyut kazandırıyor ve bizi soru işaretleriyle dolu bir duygu fırtınasına sürüklüyor. Yunanistan'da playoff yarı final serileri yeni başladı ve Panellinios veya Maroussi'den birinin 1 maç bile kazandığını düşünürsek çekişmeli bir Panathinaikos - Olympiakos final serisinin bitiş tarihi nereden bakarsanız 15 Haziran'ı bulacak. Bu da şu andan itibaren çalışmaya başlamadığı sürece Giannakis'e 2,5 aylık bir süre bırakıyor. Giannakis'in kariyerine, basketbol zekasına ve Olympiakos'taki tempolu oyununa rağmen esasen savunma yaptırabilme becerisine söyleyecek sözümüz yok. Ama eminim ki elleyerek portakal seçmek yerine poşetlenmiş, ithal portakalı tercih eden Olympiakos felsefesinde, Giannakis'in Eurolig'de oynayan oyuncularımız dışında pek önemli bir gözlemi yoktur. Bu da kendisine yardımcı olacak, Türkiye'yi bilen koç ihtiyacını beraberinde getiriyor. Ben Giannakis'in getirilmesine değil de, bu kadar kısa süre ve problem varken getirilmesine sıcak bakmıyorum. Dünya Şampiyonası sonrası yapılacak uzun vadeli bir plan neticesinde Giannakis'i getirmek mantıklı bir hamle olabilir ama takımımızın içinde bulunduğu sorunlar malumken bu seviyeyi kaldırabilen bir koç veya koç ekibi bence şu an için en mantıklı tercih olacaktır. Aydın Örs, Oktay Mahmudi, Orhun Ene veya bir başkası, bunu tavsiye etmek benim haddim değil ama basketbolda oyun esnasında koçun aktifliğinin ne kadar önemli olduğunu düşünürsek Milli Takıma yabancı bir hoca fikri de bana pek sıcak gelmiyor. Sporun geldiği noktada böyle bir düşünce sığ görülebilir ama bizim sporcularımızın bazı konularda hiç kendini geliştirmediğini düşününce bu kısa sürede takıma yerli bir hocanın getirilmesi en doğru seçim gibi görünüyor. Sorunumuz çok, vaktimiz az ve Giannakis'in her söylediğinin bir de çevrildiğini hesaplayınca önümüzdeki süre direk yarıya düşüyor.

Yunan basını Tayyip Erdoğan'ın ziyaretinden girip, dostluk rüzgarlarından çıkmış haberi verirken. Zaten böyle ilginç gelişmeleri didiklemeyi seviyorlar, bir de üzerine Türkiye'den böyle bir talep gelince peşini bırakmayacaklardır. Ben Giannakis'i en geç 3-4 güne, hatta belki de yarın Maroussi maçında konuşturacaklarını düşünüyorum. O ve TBF ağzını açmadan biz ne desek boş. Giannakis şampiyonluğu PAO'nun elinden alamazsa çok büyük ihtimal kovulacak ve piyangodan gelen teklifi değerlendirecektir.

Xavi Pascual ACB'de Yılın Koçu

1 yorum

Vujosevic bir sürpriz yapmazsa Eurolig'de yılın koçu seçilecek olan Xavi Pascual ilk ödülünü kendi ülkesinde kazandı. Kurduğu kadroyla, oynattığı oyunla harikalar yaratan Pascual'in ödülü kazanmasından daha doğal bir şey yok ama ben sıralamaya feci takıldım. Geçirdiği ilk sezonda avucunu yalayan Ettore Messina ikinci, Ivanovic de üçüncü olmuş ama bu sezonun Barcelona'dan sonra en fazla alkışı hakeden takımı Valencia'nın koçu Neven Spahija'nın adı geçmiyor. Gerçekten enteresan tercihler. Pascual Eurolig'i kazanan en genç antrenör oldu geçen hafta. Aslında başantrenörlük konusunda çaylak bile denilebilir. ACB'de henüz daha 100 maça bile ulaşamamış olsa da şimdiden rekorları altüst etmeyi başardı. Bu yüzden de rakamları çaylak gibi görünse de yaptıkları zirveye tırmanışın resmidir. Aynı zamanda mütevaziliğini de korumayı başaran bir isim Pascual. Öğrenmeye açık olduğunu ve sürekli etrafındaki isimlerden bir şeyler öğrenmeye çalıştığını açık yüreklilikle belirtiyor. Zaten bu yaşta kral triplerine girmesi de pek hoş olmazdı. Yakın takipteyiz kendisini, hem de severek. 2010-2011 sezonundaki Barcelona - Real Madrid kapışmalarını da merakle bekliyoruz.

Turgay Demirel Seçimi Kaybetti

0 yorum

Uzun zamandır beklenen seçim dün yapıldı ve FIBA Avrupa Başkanlığı’na İzlandalı Olafur Rafnsson seçildi. 32-19 kaybetti oylamayı Turgay Demirel. Açıkçası çok fazla derinlemesine araştırmamıştım durumu ama bu sonuçla şok olduğumu da ifade etmeliyim. Kendimi Turgay Demirel'in kazanacağına o kadar şartlamıştım ki cuma akşamı Adnan Onaran'la, Turgay Demirel'in FIBA'nın başına geçtikten sonra izlemesi gereken süreci konuşmuştuk. 32-19, 7 üyelik bir fark gibi görünse de aslında önemli bir fark. FIBA Avrupa Genel Sekreteri Nar Zanolin'in yaptığı kulislere de seçim öncesi tepki vardı. TBF'nin haberinde de gerekli yerlere gerekli göndermeler fazlasıyla yapılmış. Turgay Demirel'in kariyeri sebebiyle orada olmasını isteyenler gibi Türkiye liginden uzak olmasını istedikleri için orada olmasını isteyenler de vardı. Her iki taraf için de hayalkırıklığı bir sonuç oldu tabi ki. 2010-2014 döneminde İzlandalı'nın yönetiminde olacak FIBA Avrupa. FIBA Dünya Kongresi’nde FIBA Avrupa’nın, FIBA Dünya Başkan adayı olarak da Fransa Basketbol Federasyonu Başkanı Yvan Mainini seçildi.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

ACB 34. Hafta Programı (15-16 Mayıs)

0 yorum

15 Mayıs Cumartesi
19:00 Power Elec. Valencia - DKV Joventut (TRT 3)
19:00 Real Madrid - Suzuki Manresa
20:00 Lagun Aro - Fuenlabrada
21:45 Meridiano - Regal FC Barcelona

16 Mayıs Pazar
13:30 Cajasol - Gran Canaria
13:30 Xacobeo - Asefa Estudiantes
13:30 Bizkaia Bilbao - Valladolid
13:30 CB Murcia - CB Granada
13:30 Unicaja - Caja Laboral (TRT 3)

14 Mayıs 2010 Cuma

Caja Laboral'in Tarihi Geri Dönüşü

3 yorum

İki ay önce bu maçla ilgili yazımın sonu şöyleydi: "Bu maç son dakikalarda erken pes eden oyunculara ve takımlara ders olmalı, hatta motivasyon olarak soyunma odasında gösterilmeli." Hala sözlerimin arkasındayım. Windows 7'deki program sıkıntısını gideremeyince tekrar XP'ye dönüş yaptım. Uzun bir aradan sonra ilk video da bu maça ait olmalıydı. Fakir ama gururlu Maliano TV tekrar aktiftir efenim.

Link

13 Mayıs 2010 Perşembe

Tony Parker da Türkiye'de Yok

1 yorum

Bünye alıştı artık bu haberlere tepki vermiyor. Gelmeyecekler olabilir tamam da her takımın en önemli yıldızı da özellikle olmaz ki arkadaş! Eurobasket 2009'a laf söyledik, adamlardan daha sönük bir turnuvaya evsahipliği yapacağız. İşin ilginci, bütün takımların yıldızları turnuvaya gelemeyeceklerini açıklıyor ama bir tek bizim grupta eksiklik yok. Geçenlerde Bogut gelemeyeceğini açıklamıştı ki onun kararı sakatlığından ötürüydü, bugün de Tony Parker kulübünün kendisini takımına ve yeni sezona iyi girmeye adamasını istediğinden gelemeyeceğini açıkladı. Sağ baştan say! Ya da sayma boşver canım sıkıldı akşam akşam, sonra alırız yoklamayı.

Josh Childress Sevgisi

1 yorum


Selçuk Ernak Çin Milli Takımı'nda

0 yorum

Yaptığı çalışmalarla sürekli takdir toplayan Selçuk Ernak güzel haberlerle bizi mutlu etmeye devam ediyor. Selçuk Hoca artık Çin Milli Takımı'nda Guo Shiqiang ile birlikte Bob Donewald'ın yardımcı koçu olarak görev yapacak. Salı günü Çin'e hareket edecek olan Selçuk Ernak, Çin Milli Takımı'yla ilk aşamada Dünya Şampiyonası'nı ve Asya Oyunları'nı kapsayacak bir anlaşma yapıldığını söyledi. Ama memnun kalındığı takdirde uzatılma ihtimali de mevcut. Önemli olan takımın ortaya koyacağı performans. Bu etapta pazarlama işlerine oldukça önem veren Çin Ligi'nde de takım çalıştırma ihtimali olabilir. Haziran'da altyapı turnuvalarında Ankara'da görüşecektik ama artık rakip olarak görüşeceğiz. Yürekten başarılar diliyorum hocam.

Ricky Rubio ACB'de Yılın En İyi Oyun Kurucusu

1 yorum

Rubio Eurolig'in yükselen yıldızı ödülünü aldığında aynen şu cümleyi kurmuştum: "Anlaşılan Rubio Avrupa'da kalmaya devam ederse -ki 2011 yazına kadar bir yere gitmesi mümkün değil- bu tip ödüllerin heyecanı kalmayacak." Her geçen gün kişisel müzesini büyütmeye devam ediyor. Yeni ödülü "ACB'de Yılın En İyi Oyun Kurucusu". Koçların, oyuncuların, medyanın ve taraftarların oylarıyla verilen ödülü Rubio yine açık ara almayı başardı. Tam sıralama şöyle;

1. Ricky Rubio 100 puan
2. Sergio Llull 50
3. Pablo Prigioni 25
4. Nando de Colo 23
5. Maxi Stanic 15
6. Omar Cook 15
7. Milos Vujanic 10
8. Rodrigo San Miguel 5
9. Marcelinho Huertas 3



Link

ACB Yönetiminden Hakemlere Rest

0 yorum

Aslında ilk resti çeken hakemlerdi. İstekleri karşılanmadığı takdirde 15 Mayıs'tan itibaren greve gideceklerini açıklamışlardı. ACB yönetimi resti gördü ve restle karşılık verdi. Bugün Barcelona'da olağanüstü toplandılar ve bir bildiri yayınladılar. Alınan kararlara göre ACB liginde taraftarlardan medya sponsorlarına hiçbir kesimi mağdur etmemek için gereken tüm önlemler alınacak. Daha önce hazırlanan planı da aynı şekliyle desteklediklerini açıkladılar. Ortak komitenin hazırladığı planda, hakemlerin ortalama gelirinde %40'lık bir artış teklif ediliyordu ama hakemler kabul etmemişlerdi. Esas can alıcı ve savaş baltalarının çekildiğini gösteren açıklama ise ACB'nin 1 numarası Josep Senespleda'dan geldi: "Önemli uluslararası hakemlerin olduğu liglerde playoff devam ediyor. Bu yüzden sahip olduklarımız belki istediklerimiz olmayacak ama lig gerekirse yabancı hakemlerle sezonu bitirecektir. Kimse vazgeçilmez değildir."

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Diana Taurasi Röportajı (FBTV)

0 yorum


Efes Pilsen'den Resmi Açıklama

7 yorum

Son günlerin çok tartışılan mevzusunda muhatapların en önemlisi Efes Pilsen'den konuyla ilgili resmi açıklama geldi. Dikkatli bakıldığında yazı aslında taslağı çıkarmaya çalışanlara değil sporseverlere yazılmış bana göre. Direk öldürücü bir girişle başlıyor;

Bildiğimiz kadarıyla Yönetmelik Taslağı alkollü içecek firmalarının spor dahil olmak üzere sponsorluk yapmasını yasaklıyor ve Efes Pilsen Spor Kulübü’nün bu adı taşıyamayacağını öngörüyor. Taslak bu biçimde yürürlüğe girerse Efes Pilsen Spor Kulübü’nün varlığını sürdürmesi imkansız hale gelecek ve Efes Pilsen Spor Kulübü kapanacaktır.

Çok fazla uzatmadan, kısa ve net. Efes Pilsen herhangi başka bir alternatifin olmadığını ve kulübün kapanacağını açıklamış. Tabi ki bu bir blöf de olabilir, olmayabilir de ama esasında tüm sporseverlere çağrıdır. "Mücadele edin, sesinizi çıkarın" çağrısıdır. Devamında Efes Pilsen'in spora katkıları, başarıları açıklanmış ve son cümle de aynen ilk bölüm gibi vurucu bir mesaj içermiş;

Efes Pilsen Spor Kulübü, varlığını sürdürebildiği son güne kadar Türk sporuna katkıda bulunmaya devam edecektir.

Efes Pilsen konuyla ilgili dik duruşunu ve kararlılığını göstermiştir. Ben de kısa bir zaman önce "Gençliği Efes Pilsen'den Korumak(!)" başlıklı bir yazı yazmıştım, o yüzden söyleyecek çok fazla sözüm yok. Adını değiştirsin ne var diyecek insanlar acaba kendi destekledikleri futbol takımlarının adının değişmesine razı olurlar mı? Efes Pilsen'in adını değiştirmeye çalışmak Fenerbahçe'yi Kanaryaspor, Galatasaray'ı Aslanspor, Beşiktaş'ı Kartalspor2 vb.. yapmaktan farklı değildir. "Efes Pilsen=Basketbol" dur. Mehmet Demirkol'un dediği gibi "Gençliği koruyun ama alkolden değil, alkol bağımlılığından koruyun." Bu taslağı hazırlayan korumacı kesimin Efes Pilsen ismini de aynı şekilde koruması gerekir. Hala direnenler Tuncay Özilhan'ın uzattığı kitaba bir göz atıversinler.

Ekleme: Efes Pilsen asbaşkanı Çetin Çeki'nin konuyla ilgili Ntvspor'a verdiği demeci burada izleyebilirsiniz.

Diana Taurasi Fenerbahçe'de

2 yorum

Dün namağlup şampiyonluğunu kazanan kadın basketbol takımı için az önce resmi siteden bu duyuru yapıldı. Kaan Kural'ın belirttiği gibi "Kadın basketbolunun Kobe Bryant'ı" Taurasi yeni sezonda Fenerbahçe forması giyecek. Muhteşem bir transfer. Yıllardır Spartak'ta ağzımız açık izlediğimiz, tek başına maçlar ve Avrupa şampiyonlukları kazandıran Taurasi'nin adının geçmesi bile heyecan veriyordu, transfer haberi kalp çarpıntısına sebep oldu. Büyük hedeflere büyük oyuncularla ulaşılır. Bu hamle de Fenerbahçe yönetiminin artık olduğu yerde sayan, ligde şampiyonluktan öteye gidemeyen kadın basketbol takımı için harekete geçtiğinin resmidir. Adı geçen Macar hocayla ve yeni transfer hamleleriyle Fenerbahçe'nin bu sezon büyük işler başaracağını düşünüyorum. Sadece Fenerbahçe camiasına değil tüm ülke basketboluna hayırlı olsun. Ankara'daki son takım da düştüğüne göre bize yine İstanbul yolları göründü.

Her Gün Yeni Bir Apaçi

0 yorum

Jaka Lakovic

11 Mayıs 2010 Salı

Maccabi Tel Aviv'den Ukic'e Kanca

2 yorum

Aslında bu dönem Maccabi Tel Aviv ile ilgili çıkan bütün haberleri ufak bir gülümseme ile okumaya devam ediyordum. Belinelli'den Raduljica'ya, Jasikevicius'tan Mensah Bonsu'ya, Robert Archibald'dan Langford'a kadar neredeyse 30 isim şu ana kadar yazıldı çizildi. Taze iddialar ise biraz da olsa ilgi çekici. Maccabi'nin Fenerbahçe Ülker'in oyun kurucusu Roko Ukic'in peşinde olduğu yazılıyor. Gershon'un hem Wisniewski hem de Perkins'in performansından memnun olmadığı bilinen bir gerçek. Büyük ihtimal de bu oyunculardan biri veya ikisiyle yollar ayrılacak. Ukic Maccabi oyun düzeni için çok iyi bir tercih olsa da oyuncunun NBA'e dönme arzusu ve aldığı yüksek ücret malum. Maccabi Fenerbahçe Ülker'den aldığı paranın üzerine çıkabilir mi o konuda da şüpheliyim.

Sözkonusu Maccabi Tel Aviv olunca söylentilerin ardı arkası da kesilmiyor. Gündemdeki bir diğer isim Planinic. Son dönemde özellikle gördük ki ekonomik şartlar sağlanırsa CSKA Moskova'lı bir oyuncuyu kolay kolay kulübünden koparmak mümkün değil. Ama sistemleri karşılaştırdığımızda Pashutin'in oyun düzeninden ziyade Gershon'un sistemi tam Planinic'in istediği tarzda. Bu da aldığı dakikaları göz önünde bulundurunca transferi mantıklı hale getiren bir diğer etken. Esas ilginç söylenti ise Real Madrid'in Alan Anderson'un peşinde olduğu. Yazılanlara göre Real Madrid 2,5 milyon euro teklif etmiş Alan Anderson'a ve anlaşma sağlanmış. Morris Almond gibi bir skoreri bile sistemin erittiğini düşünürsek Alan Anderson gibi, savunması Messina'nın istediği düzeyde olmayan ve zaman zaman kontrolden çıkan bir oyuncuyu İtalyan hocanın istemesi ve onun da Real Madrid'de başarılı olabilmesi pek ihtimal dahilinde gözükmüyor bana. Yine de kesin konuşmak istemiyorum çünkü Barcelona'nın elde ettiklerinden sonra Real Madrid'de uzun vadeli hesaplar artık günübirlik hamlelere dönüşmek zorunda kalabilir.

Şampiyonun Kutlaması

0 yorum

Partizan Camiasından Yeni Ders

2 yorum

Final Four'da finali de, üçüncülüğü de son saniye basketiyle kaybettiler ama daha önce de yazdığım gibi onlar çoktan kazanmıştı. Karşılama töreni de şampiyonlarını yalnız bırakmayan müthiş taraftara yakıştı. Grobari küskündü ama sevenler de Grobari'den ibaret değildi.

Bütün bir sezon sportif anlamda herkese dersler veren Partizan takımı dün seyircisiyle beraber yepyeni bir ders daha verdi: "Gerçekten Birliktelik" Bizler havaalanlarına canlı yayınlarla büyümüş bir nesiliz. Önemli bir ekonomi, çevre, siyaset, bilim haberi nasıl kesilir ve kalabalık aynı anda bir futbolcuyu hem ezip, hem de atkıyla nasıl boğmaya çalışır uygulamalı olarak defalarca görmüş, hatta yaşamış bir gençliğiz. Bugüne kadar hep futbolcular havaalanında karşılandığı için bunu bilinçli yazdım. İşte bu yüzden sadece resimleri vermeyip birkaç satır da altına karalamak istedim. Alana gelen kalabalığa dikkat ederseniz bayanların oldukça fazla olduğunu ve en ön saflarda olduğunu rahatça görebilirsiniz. Çünkü kalabalığın kendilerini ezeceğine veya takımı bahane edip kendilerine sıkıntı yaratacağına inanmıyorlar. Etrafta coplarıyla ve biber gazlasıyla bekleyen polisler de yok. Çünkü eminim onlar da bu buluşmanın medeni bir şölene dönüşeceğini biliyorlar. Aynı şekilde takımın yüzlerce güvenlik görevlisinin arasından geçerek otobüse gitmeye gerek duymadığı gibi. Kafile havaalanına geliyor, taraftarlar kendilerinden geçiyorlar ama camları kıran, kapının diğer tarafına geçen de yok. Herkes sevdiği, taptığı oyuncularla fotoğraf çektiriyor, sohbet ediyor.

Bu gibi olayların taraftara yaşattığı mutluluğu, hem taraftarın kulübe hem de oradaki oyuncuların taraftara hissettirdiği aidiyeti iyi irdelemek gerekiyor. Bir takımın elindeki oyuncuyu tutabilmesine etki eden faktörlere kadar uzanır bu aidiyet. "İyi günde kötü günde" klişesinin gerçeğe dönüştüğü, cuma günü takımı çiçeklerle uğurlayıp pazartesi küfürlerle karşılayanların olmadığı derslerdir bunlar. Bir babanın küçük çocuğunu alıp tesislere götürmesine rağmen tanıdığı olmadığı için oyuncularla tanıştıramadığını, oğlunun basketboldan soğuduğunu yazmaz böyle hikayeler. İşte bu yüzden biz onların oyuncularını ve koçlarını değil öncelikle spor kültürlerini örnek almalıyız. Kendi oyuncusuna küfredenlerin de, en zor şartlarda kendisini destekleyen taraftara dokunmadan otobüse ulaşmak isteyenlerin de bu hikayeden ders çıkarması gerekiyor.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...