Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

28 Temmuz 2011 Perşembe

Kardeşler Buluşuyor

0 yorum

Dün itibariyle iki ilginç transfer haberi internet sitelerinde yerini aldı. Panathinaikos Pat Calathes'le 2 yıllık sözleşme imzalarken, Caja Laboral ise Milko Bjelica'yla anlaştı. Transferlerin ilginçlik sebebi ise bu iki takımın kadrolarında mecvut birer Calathes ve Bjelica bulunduruyor olmaları. Bu transferlerle birlikte Milko ve Pat, küçük kardeşleri Nemanja ve Nick'le beraber aynı takımda forma giyecekler.

Drew Nicholas ve Antonis Fotsis'i Emporio Armani Milano'ya kaptıran Panathinaikos'ta Pat Calathes yeni sezon öncesi yapılan ilk transfer. Gidenlere kıyasla ismen daha az bilinir bir oyuncu olması bir tesadüf değil. Bütçe kesintisine gideceğini daha önceden yazdığımız Panathinaikos'ta Calathes transferi iyiden iyiye o tarafa yöneldiklerinin bir göstergesi. Milano'yla yıllık 1 milyon Euro'dan fazla bir miktar için el sıkışan Fotsis ve ona yakın miktarda bir para alacağını düşündüğüm Nicholas'ın yerine transfer edilen ilk oyuncunun PAO'ya maliyetinin yıllık sadece 200 bin Euro olacak olmasının sebebi bir başka deyişle tamamen duygusal.

Adı daha düne kadar Beşiktaş'la sıkça geçen ve imza aşamasına geldiği söylenen Bjelica'nın ise Beşiktaş'taki belirsizlik ve Euroleague'te oynama isteği sebebiyle İspanyol ekibine imzayı attığı belirtiliyor. Barac ve Batista'yı Efes'e kaybeden Caja Laboral'in Milko Bjelica'dan beklentisi selefleriyle benzer tipte bir oyuncu olmasa da pota altında oluşan boşluğu doldurmak için Lampe ve Teletovic'e yardımda bulunması. Pota altı oyuncusu olarak tabir edilen bu üçlünün fiziken pota altında ne kadar bulunacağını tahmin etmek ise pek güç değil. Önümüzdeki sezon uzunuyla kısasıyla bolca şut atan bir Caja Laboral takımı bizi bekliyor gibi görünüyor.   

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Martynas Pocius Real Madrid'de

0 yorum

Sene sonunda adı CSKA Moskova ile anıldığında Kazlauskas'ın onu yanına alacağını, Langdon'ın yerine monte edeceğini düşünmüştük ama tam bu olaylar konuşulurken çok ciddi bir sakatlık geçirdi Pocius. Mayıs başında belinden sakatlanan ve 2 ay sahalardan uzak kalacağı söylenen Pocius'un böylece transfer defterini kapattığı ve iddialı bir kadro kuran Zalgiris'te sezona devam edeceği ağırlık kazanmıştı ki bir anda Real Madrid sahneye çıktı ve Litvanyalı oyuncuyu renklerine bağladı.

Pocius konu hakkında sessiz, twitterda gelen hiçbir soruya karşılık vermiyor. Zalgiris cephesi de, Real Madrid cephesi de konuyla ilgili açıklama yapmıyor çünkü anlaşmada ufak pürüzler kaldı ve birkaç gün içinde iki taraftan da resmi açıklama gelme ihtimali var. Zalgiris'le 1 yıl daha kontratı bulunan Pocius'un serbest kalma bedelinin 700.000 euro olduğu, bunun 400.000 eurosunu Real Madrid'in, kalanını da Martynas Pocius'un karşıladığı söyleniyor.

Yanlış hatırlamıyorsam Miami başta olmak üzere tatil fotoğraflarını sık sık paylaşan Pocius, aylar önce Madrid fotoğraflarını koyduğunda transfer sorularını "Transfer için değil, tedavi için" diyerek espriyle karşılamıştı. Belli ki Real Madrid'in kurtları sakatlık durumunu inceleyip, kancayı Madrid'de atmışlar. Real Madrid bu sene de Anadolu Efes'le aynı grupta olduğuna göre bir otel baskını daha ufukta görünüyor gibi.

Erken Final Four Ekim'de İstanbul'da

0 yorum

Yunan basını fantastik bir turnuvanın haberini verdi. Ekim başında İstanbul'da Anadolu Efes, Fenerbahçe Ülker, Panathinaikos ve Olympiakos'un özel bir turnuvada karşılaşacağını yazıyorlar. Turnuvanın detayları belli değil, aslında takvimin kesinleşip kesinleşmediği de belli değil ama belli ki THY Euroleague başlamadan önce böyle bir turnuva organize etmenin ciddi bir çalışması var. Yunan basını iki ezeli rakibin karşı karşıya gelip gelmeyeceğini tartışıyor. Bana göre de turnuvanın cazibesi açısından yarı finalde Efes - Fenerbahçe / Olympiakos - Panathinaikos veya Efes - Panathinaikos / Fenerbahçe - Olympiakos eşleşmeleri mantıklı görünüyor ama bunun kararını ve kura şeklini elbette ki organizasyonu yapanlar verecektir. Eski güçlerinde olmasalar da, kadro krizi yaşasalar da Olympiakos ve Panathinaikos her zaman, her yerde önemli rakiplerdir.

19 Temmuz 2011 Salı

Tarence Kinsey Anadolu Efes'te İddiası

1 yorum

Transferin Avrupa'daki en flaş birkaç takımından biri olan Anadolu Efes Ermal, Batista, Barac, Savanovic, Vujacic gibi isimlerden sonra Huertas ile adı anılırken bir transfer bombası daha patlattı ve Fenerbahçe Ülker'den Kinsey'i renklerine bağladı. Haber henüz resmileşmiş değil ama çıkış kaynağı burası. Transferi doğrulayan bilgiler de yine twitter üzerinde dolaşıyor. Eğer imzalar gerçekten atıldıysa yarın gün içinde resmi açıklama gelebilir. Piyasayı allak bullak etti Anadolu Efes ve çıtasını çok yükseltti. Ne zaman duracaklar, nerede duracaklar gerçekten merak ediyorum. Kesenin ağzını açmak deyimi hiç bu kadar vücut bulmamıştı.

15 Temmuz 2011 Cuma

Sasha Vujacic Anadolu Efes'te

2 yorum

Deron Williams transferinin ardından nispeten durulan transfer gündemini, Efes bugün D-Will kadar büyük olmasa da önemli bir isimle hareketlendirdi. Sasha Vujacic'in 1+1'lik bir sözleşmeye imza attığı kulübün resmi sitesinden duyuruldu. "The Machine" yeni sezonda İstanbul semalarında boy gösterecek ve Efes'in rotasyonunda geçtiğimiz 2 sezonda Rakocevic'in üstlendiği rolü üstlenmekle yükümlü olacak.

2004'te Lakers tarafından 1. tur 27. sırada seçilen ve o günden bu yana NBA'de forma şansı bulan Vujacic'in Avrupa'da İtalyan Snaidero Udine takımıyla yaşadığı 3 yıllık bir tecrübesi de var. 2007-08 yılında zirvesine ulaştığı NBA performansının geneli kendisi hakkında esasen pek de olumlu ipuçları vermiyor. Kariyer şut yüzdesi %40'ın üzerine geçememiş bir oyuncu olarak Sasha Vujacic, perdeden çıkarak alacağı topları kullanmasını ya da ceza şutlarını bitirmesini isteyeceğiniz bir oyuncu. 7 yıllık Lakers macerasının genelinde inişli çıkışlı bir grafik gösteren, Lakers'ın şampiyonluğuyla sonuçlanan 2010 Finallerinin 3. maçında attığı kritik iki üçlükle NBA kariyerinin zirvesini gören Vujacic, o günden bu yana sahadaki performansından ziyade Maria Sharapova'nın erkek arkadaşı olma niteliğiyle anılıyor. Lakers'ta oynadığı sezonların hiçbirinde sezon ortalaması 20 dakikanın üzerine çıkamamasının ardından aradığı şansı 2011 sezonunun ortasında nispeten iddiasız bir takım olan New Jersey Nets'te bulan Sloven istatistiklerini de aldığı süreyle paralel olarak attırdı. Ancak veriminin de aynı oranda arttığını söylemek güç. NBA'de ev geçindirecek bir kontrat bulma şansı  olsa da lokavtın da etkisiyle Avrupa yollarını tutmaya karar vermiş olsa gerek ki, nam-ı diğer Mr. Sharapova önümüzdeki sezon Dünya Şampiyonası'nda oynama şansını bulamadığı Sinan Erdem'de boy gösterecek.

NBA'de atletizm eksikliğinden kaynaklanan savunma zaaflarının etkisiyle hiçbir zaman güvenilen bir oyuncu olmayı başaramayan Vujacic'in stili aslında Avrupa'ya daha uygun. Komple bir skorer olarak Avrupa düzeyinde Rakocevic'ten daha iyi olmasa da, doğru sistemde alacağı bitirici rolde önemli işler başarabilecek bir oyuncu. Bu sebeple, Efes'in izlemeyi seçtiği yolda aynı mevki için adları geçen Rakocevic ve Spanoulis'ten daha doğru bir tercih olması muhtemel. Huertas'ın da peşinde olduğu bilinen ve şablonunu ikili oyunlar üzerine temellendireceği aşikar olan Efes için önemli bir A planı olmasa dahi çok güçlü bir B planı olabilir Vujacic. 

Bunların ötesinde Vujacic hakkında ufukta görünen en büyük olası sorun zaman zaman yaşadığı karakter buhranları. Youtube'a "Sasha Vujacic fight" yazdığınızda yeterli materyale ulaşmak mümkün. Sahada kavgaya karıştığı ve dirsek attığı Goran Dragic'in dahilinde bulunması sebebiyle Slovenya milli takımından affını istemiş olması bunlardan en bilineni. Takım arkadaşı Ariza'yla maç sırasında kapışmışlığı, Iverson'la yaptığı sert bir faul sonrası didişmişliği de mevcut. Egosu oyununa kıyasla daha cüsseli olan "The Machine", yeni sezonda kontrol edilmek üzere bundan böyle Ufuk Sarıca'nın ellerine emanet. Saçlarını adam gibi kestirmesi, chest bump'larıyla izleyenleri şenlendirmesi ve yengeyi bol bol Sinan Erdem'de maç izlemeye getirmesi kendisinden üç dileğim. Blogu okuduğunu biliyorum, artık beni kırmaz Sasha'cığım.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Bourousis Armani Jeans Milano'da

2 yorum

Doping skandalının aktörü Bourousis'e giderayak Angelopoulos kardeşler yol vermişti ve tazminatsız olarak sözleşmesini feshetmişti. Yunanistan'da spor hayatına devam etmesi imkansız olan Yunan pivot ile Armani Jeans Milano'nun flörtü uzun zamandır zaten biliniyordu. Bourousis'in Yunanistan'da girdiği testlerin neticesi temiz çıkınca İtalyanlar transferi resmi sitelerinden açıkladılar. Adı hasar görse de basketbol oynamasına engel olacak hiçbir illegal durum sözkonusu değil. İtalyanlar da anlaşma sağlayıp temize çıkmasını bekleyerek akıllı bir hamle yaptılar. Vitaminli veya vitaminsiz haliyle Bourousis Avrupa'nın en önemli ve en güçlü uzunlarından biri. Scariolo sonrası Cook ve Fotsis ile sözleşme imzalayan AJ Milano Bourousis transferiyle hedefini de açıkça ortaya koymuş oldu. Bundan sonra F4 adayları listesine Milano'yu rahatlıkla yazabiliriz. Gündemdeki diğer isimler Hairston, Belinelli, Hairston, Pops Mensah Bensu ve Rakocevic. AJ Milano'nun çıtayı bu kadar yükseltmesi başta Siena olmak üzere tüm İtalyan basketbolunu canlandırabilir. Kan uykusundaki İtalyan basketbolu için heyecan verici adımlar...

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Kaan Kural'la Sezon Değerlendirmesi

39 yorum

İş güç derken buralarda gündeme yetişemiyoruz, aslında hiçbir şeye yetişemiyoruz. Güncel haberleri twitterda anlık yazıp yorumlasak da buralara not düşmek pek kolay olmuyor. Ama özel sohbetlerin, röportajların yeri ayrı. Temmuz ortası gibi de "bir aksilik olmazsa" Kaan ağabeyle sezonun değerlendirmesini yapacağız. Ağırlık THY Euroleague, transferler, uluslararası turnuvalar ve TBL olacak, kenarından gerekirse kadın basketboluna ve hatta NBA'e bile değinebiliriz. Süre sıkıntımız, soru sınırımız yok. Yalnız "Neden basketbol?" , "Acemi Cadı'daki rolünden bahseder mi?" , "Başına gelen komik bir olayı anlatabilir mi?" gibi saçma sapan sorulardan kaçınalım, yazarak vakit kaybetmeyelim.

Dostluk bir yana benim bu ülkede en çok saygı duyduğum birkaç basketbol adamından biridir Kaan Kural. Bu sebeple hakaret ve fanatizm ateşiyle yanmadan, sınırları aşmadan istediğiniz kadar acı soru sorabilirsiniz, ben de çok acı sorular soracağım. Eminim aynı şekilde acı üslubuyla yanıtlayacaktır. Dediğim gibi sınırı aşmadığı sürece her soruyu iletmeye çalışacağım. Bütün soruları yorum kısmına bırakalım. Temmuz ortasına kadar yorum bölümünü adsızlara da açacağım. Gelen mentionlar sürekli devam ettiği için kayıt altında tutmak zor olduğundan twitter üzerinden soru almayacağımı da bir kez de buraya yazayım.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Benetton'un Yeni Koçu Djordjevic

2 yorum

Benetton'da Jasmin Repesa'dan boşalan koçluğa efsanevi oyuncu Aleksandar "Sasha" Djordjevic getirildi. Oyunculuk kariyeri sayısız başarılarla dolu olan Djordjevic'in koçluk kariyeri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Daha önce kısa süre AJ Milano'da koçluk yapan Djordjevic'i bu sene İtalya'da zorlu bir maraton bekliyor. Her zaman iyi olan Pianigiani'li Siena'nın yanına bu sene Scariolo'lu AJ Milano da eklendi. Üstüne bir de Pesic'in Roma'ya gelebileceği konuşuluyor. Kurtlar sofrasında savaşacak Djodjevic. İkinci İtalya macerası yine büyük heyecan yaratacak. Djordjevic'i nerde anarsak analım bu videoları vermeden geçmek de olmaz.



Link

Jaka Lakovic

0 yorum


Jaka Lakovic'i tanıyor olmak için bu blogu düzenli olarak takip ediyor ya da düzenli olarak Avrupa basketbolunu seyrediyor olmaya gerek yok. Sloven oyuncu son 10 yılda Barcelona ve Panathinaikos formalarıyla oyuna kritik dakikalarda attığı imzalarla ün yapmış ve Sloven basketbolu denilince akla gelen ilk isim olmayı başarmış önemli bir isim, hatta işi bir adım öteye taşırsak bir basketbol markası. Bugünlerde 32 yaşında olan Jaka yavaş yavaş basketbol sahnesinin üst seviyesindeki yerini sonraki nesile bırakıyor olsa bile, Galatasaray'ın hedeflerini ve rakiplerinin zihninde yaratmayı amaçladığı imajı destekleme doğrultusunda yapılmış önemli bir transfer. Jamon Gordon eklemesiyle paralel değerlendirildiğinde bu transfer daha da rayına oturuyor. Söz konusu bir Oktay Mahmuti takımı olduğunda, oyuncuların kuvvetli yanlarından yüksek verim almak ve zaaflarından takıma yansıyacak hasarı minimuma indirmek büyük dert değil. Bundan daha önemli olan konu, Jaka Lakovic'in kariyeri ve özellikle de egosuyla, Mahmuti'nin bütün kariyeri boyunca yönettiği en zorlu oyunculardan biri olarak kayıtlara geçecek olması. Bundan dolayı, transferin kağıt üzerinde mantıklı görünmesinin yanında evdeki hesabın çarşıya uymaması ihtimali de yok değil.

İki ucu keskin bıçak Lakovic'in Mahmuti'nin ve Galatasaray'ın canını en çok sıkacağı nokta savunma. Fiziği itibariyle sert bir savunmacı olmaya elverişli olmayan Lakovic'in, öyle bir niyeti de pek yok. Bu pencereden bakıldığında geçtiğimiz sezonun yarısını Fenerbahçe'de geçiren Saras'la epey benzeştiği söylenebilir. Mahmuti'nin savunmada guard'a baskıya dayanan sisteminde Jerry Johnson gibi hiperaktif bir oyuncudan sonra Lakovic'in nasıl bir role bürüneceği aklıma gelen sorulardan ilki. Jamon Gordon transferi ise işte bu noktada büyük önem kazanıyor. Lakovic'in savunma zaaflarını yok etme planının en basit ve olası çözümü 2 numarayı rahatlıkla kotarabilecek bir savunma spesyalisti olan Gordon'ı Jaka'yla beraber kullanmak. Kadrodaki bir diğer savunmacı Evren Büker de bu konuda Gordon'a yardımcı olması beklenebilecek diğer opsiyon. Galatasaray Lakovic'i mümkün olduğunca rakibin hücumdaki etkisiz elemanlarıyla eşleştirerek zinde tutmaya ve zaaflarından en az miktarda zarar görmeye çalışacak olsa da Euroleague seviyesinde rakiplerde etkisiz eleman bulmak o kadar da kolay olmayabiliyor. Bu sebeple yanında oynayacak ekstra savunmacı bir oyuncuya ihtiyacı olacaktır Lakovic'in.

İş hücuma geldiğinde ise Lakovic Galatasaray'a mevcut kadroda olmayan önemli bir olguyu vadediyor. Fenerbahçe serisinde sıkıntısı en çok çekilen nokta olan "yoktan var edebilecek" oyuncu ihtiyacı Lakovic'in takıma katılmasıyla kağıt üzerinde giderildi. Ancak şapkadan tavşan çıkaran Lakovic tipi oyuncular, getirdikleri bir dizi avantajla beraber bir o kadar defoyu da kapatılmak üzere koçlara sunuyorlar. Panathinaikos, Slovenya ve Barcelona formalarıyla farklı koçların yönetimleri altında izleme şansı bulduğumuz Lakovic'in farklı yönetimler altında bambaşka iki oyuncuya dönüşebildiğine tanıklık etme fırsatı bulduk. 2010'da Becirovic yönetimindeki Slovenya'da başına buyruk hareket ederek sistemiyle var olmaya çalışan bir takıma zarar veren Lakovic, Obradovic yönetimindeki Panathinaikos'ta bunun tam tersi bir oyuncu profili çizerek kendisini tüm Avrupa'ya kritik anların eli titremeyen adamı olarak tanıtmıştı. Mahmuti'ye düşen en kritik görev iki farklı Lakovic arasındaki çizgiyi iyi çizebilmek. Lakovic'i gerektiğinde Gordon'la ya da 2 numaraya çekerek Ender-Tutku ikilisinden biriyle kullanabilir; ancak kimle oynadığından ziyade kimin için oynadığını oyuncuya anlatmak asıl elzem olan nokta. Lakovic'in Galatasaray'da yıldız oyuncu konumunda bulunacak olması ve Galatasaray'ın takım yapısı itibariyle Slovenya'ya Panathinaikos'a olduğundan daha yakın olması, Mahmuti'nin işini Obradovic'e göre daha da zorlaştırıyor; ancak Jerry Johnson'dan bile verim almayı başarabilen bir koçun Lakovic'i kullanmak konusunda olumlu sonuçlara ulaşması o kadar da zor değil. Bu ülkede böylesine önemli bir oyuncuyu iş yaparken izlemek, giyeceği formanın renklerine bakılmaksızın büyük bir zevk olacaktır şüphesiz.

Lakovic transferini kötü haber olarak algılayacak (en azından algılaması gereken) tek isim ise Ender Arslan. Rotasyonda yer alması zorlaşacak olan ilk oyuncu, iyi bir sezon geçiren ve üzerine kurulu pick and roll sistemiyle zaman zaman potansiyelini dahi aşan Tutku değil, kenardan havlu sallamaya Efes'ten oldukça alışık olan Ender olacaktır. Guard rotasyonuna geniş pencereden bakıldığında bir koçun hücumda bir oyun kurucudan isteyebileceği her şeyi verebilecek üç farklı tipte oyuncunun elde olması Oktay Mahmuti adına büyük şans. Hücumda bu nimetlerin keyfini sürecek olan Mahmuti'ye düşen en büyük görev ise üç oyuncunun da sahip olduğu savunma zaaflarını takım savunmasının gölgesinde eritmek. 43 yaşında olmasına rağmen müthiş bir özgeçmişe sahip olan Oktay Mahmuti'yi bu sezon geçtiğimiz yıla oranla farklı bir meydan okuma bekliyor. Hedefler büyüdükçe sorumluluklar ve çözülmesi gereken sorunların çapı doğru orantıyla büyüyor. Oktay Mahmuti'nin bu yükün altından Efes günlerindeki gibi kalkıp kalkamayacağını ise zaman gösterecek.

1 Temmuz 2011 Cuma

Yunanistan'da Kriz Devam Ediyor

0 yorum


Ekonomik krizin etkisiyle iç savaşın eşiğine gelen Yunanistan'da basketbolun durumu da ülke ekonomisinden hallice değil. Angelopoulos kardeşlerin Olympiakos'u bırakması, Panathinaikos'un satışa çıkarılması, doping skandalı derken iyiden iyiye karışan Yunan basketbolu 2000'lerin başından bu yana süregelen yükselişinin ardından sıkıntılı bir "Fetret Devri" yaşayabilir. Her yaz sansasyonel transfer haberlerini duymaya alışık olduğumuz Yunanistan'ın iki büyük takımı, bugünlerde oyuncularını kaybetmemeye uğraşıyor. Büyük paralar karşılığı kadroya katılan Avrupa'nın önemli yıldızları bu tip durumlarda doğal olarak gemiyi de ilk terk edenler olunca, para üzerine kurulmuş sistemlerin çökmesi de zor olmuyor.

Düşman kardeşlerden Olympiakos, krizin etkilerini daha ağır biçimde hisseden taraf. Angelopoulos biraderlerin yönetimi bırakmasının sonuçları kendisini göstermeye anında başladı. Takımdan ayrılması neredeyse kesinleşen Papaloukas'a, bugün itibariyle doping skandalı sonrası serbest bırakılan Bourousis ve Galatasaray'la anlaşan Jamon Gordon eklendi. Spanoulis ve Keselj hakkında dolaşan Efes dedikoduları ile Nesterovic'in sözleşmesinin yenilenmeyeceği haberi ise Pire'de bir diğer gündem maddesi. Avrupa'nın en fazla kazanan oyuncularından olan Spanoulis'in Olympiakos'la anlaşarak serbest kalması halinde maaş taleplerini karşılayacak bir takım bulması ihtimali uzak değil. Keza potansiyelini milli takımda defalarca gösteren Keselj için de aynısı geçerli. Kadrodaki bir başka yıldız Teodosic'i kadroya katmak olanaklarını sonuna kadar zorlayan takım ise Barcelona. Rubio'nun NBA'e gitmesinden sonra 1 numara arayışına giren Katalanlar ve CSKA Sırp oyun kurucuyu ısrarla istiyor. Takımda kalacak ve ayrılacakların durumuna göre koç Dusan Ivkovic'in görevi bırakması da gündemde. Olası vedalar birkaç yıldır sezona Final Four adayı olarak giren Olympiakos'un o seviyeleri zorlayamaması anlamına gelebilir.

Panathinaikos cephesinde ise durum ezeli rakipleri kadar iç karartıcı olmasa da yine parlak değil. Takımı daha önce satışa çıkartan sahibi Giannakopoulos, son yapılan görüşmelerin ardından bir alıcı çıkana kadar kulübün başında devam etme kararı aldı. Görüşmeden çıkan diğer ve belki de daha önemli kararsa Obradovic'in takımın başında 13. sezonuna girecek olması. %30'luk bir bütçe kesintisi de tasarruf amacıyla uygulanacak önlemlerden en önemlisi. Kesinti yapılacağı haberleriyle birlikte Drew Nicholas'ın adı şimdiden dedikodulara karıştı; ancak Nicholas Twitter adresinden Siena'yla anlaştığı haberlerini yalanlamakta gecikmedi. Sözleşmesi sona eren Antonis Fotsis'in ise Barcelona'nın kıskacında olduğu ve her an imza atabileceği (hatta attığı) söyleniyor. PAO veya oyuncular cephesinden henüz bir açıklama olmasa da, net bir şekilde yapılabilecek tek  tespit, ateş olmayan yerden duman çıkmayacağı. Kulübün içinde bulunduğu durum ortadayken her an her şey olabilir.

İki büyük arasında ufak bir kıyaslama yapmadan da geçmemeli. Panathinaikos, Olympiakos'a kıyasla gelecek sezona başı daha dik bir biçimde girebilme şansına sahip. Yeşiller ezeli rakiplerine oranla daha çok yerli oyuncular üzerine kurulu ve bayrak adama sahip olma lüksünü de fazlasıyla yaşıyorlar. Olympiakos'un kadrosundaki en önemli Yunan oyuncu gibi görünen Theo Papaloukas, krizde gemiyi ilk terk eden isim olurken; Panathinaikos'ta Diamantidis ve artık yerli statüsünde sayabileceğimiz Batiste'in kaptanlık görevlerini yerine getirip takımda kalmaları olası. Fotsis, Sato ya da Nicholas'ın kaybı takım düzenine sekte vurabilecek seviyede önem taşıma potansiyeline sahip olsa da, Obradovic-Diamantidis temelleri üzerine kurulu sistem hayatta kaldığı sürece, Panathinaikos Yunanistan'da ve Euroleague'de zirveye oynayacak bir takıma sahip olacaktır. Bu tezin aynısını Olympiakos cephesinde sunmak ise mümkün değil. Sürekli değişen dengelere sahip ve sisteme dayalı bir düzenden ziyade bireysel yeteneklerin anlık parlamalarına dayalı bir takım olan Olympiakos, yıldızlarının teker teker ayrılmasıyla önlenemez bir çöküş yaşayabilir. Kendi dönemlerinde kadroyla yapboz gibi oynayıp Ivkovic'i de rahat bırakmayan Angelopoulos biraderler, aradıkları başarının gelmemesinin de etkisiyle geri çekilmekte bir an olsun tereddüt etmediler. O günlerde yenen hurmalar, Angelopoulosların artık umrunda olmasa da gelecek sezon Olympiakos'u epey bir tırmalayacak gibi görünüyor.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...