Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

31 Mart 2011 Perşembe

Obradovic'in Barcelona'yı İmha Planı

0 yorum



Video Panathinaikos'un Barcelona zaferleri üzerine hazırlanmış eğlenceli bir video. Son zamanların en eğlenceli filmi Hangover'dan alıntı. Ah Navarro vah Navarro diyesi geliyor insanın izlerken. Tabi Yunan medyası böyle şeyleri ne kadar sevse de serinin henüz bitmediğini, maça Lamonica'nın atandığını unutmamak gerek. Yunanistan'da Lamonica kaynaklı orta çapta bir infial durumu sözkonusu.


( Kaynak : Talkbasket )

30 Mart 2011 Çarşamba

Apoel'in Hayvanları Yine Sahnede

3 yorum



Pınar Karşıyaka'ya yaptıkları hayvanlıklar henüz akıllardan çıkmamışken ülkelerinin kupa yarı finalinde aynı şeyleri tekrarlayıp federasyon tarafından kupadan atılmışlar.  Özünde insanlık olmadıktan sonra ister 3 maç ver ister 33 maç ver farketmez ama FIBA verdiği ufak cezayla bu şımarıklığa da kol kanat gerdi onu da eklemek lazım. Videoda yaptıklarını izleyebilirsiniz.

Eurolig Çeyrek Finalde Üçüncü Maç Sonuçları

2 yorum


Zevkli ve heyecanlı bir Eurolig akşamı daha geride kaldı ama öyle bir Panathinaikos - Barcelona serisi oynanıyor ki akıllara zarar. Son siren her çaldığında tadı damağımızda kalıyor, yeniden başlasa diye hayal kuruyoruz. Bu akşam da efsanevi bir maça tanıklık etti OAKA. Panathinaikos kontrolünde geçen maçın son periyodu ve son anları yine bir satranç maçına döndü ve kazanan yine Obradovic'in Panathinaikos'u oldu. Fran Vazquez'in kaçan turnikesi, Alan Anderson'un 10 saniye varken üçlük yerine potaya gitmesi Barcelona'nın sonunu hazırladı diyebilirim. Rubio'nun 4/5 üçlük attığı bir gecede mağlup olmak da bir o kadar acı oldu Barcelona için. Diamantidis'e parantez açmak gerekiyor dersem ayıp etmiş olurum. O parantez hiç kapanmayacak. Diamantidis for MVP !!!

Maccabi İspanya'da eline geçirdiği avantajı Nokia Arena'da hunharca kullandı ve Caja Laboral'i rahat geçti. Baştan sona üstün götürdüler ve giderek farkı açtılar. Zaten saha avantajını eline geçirdiği an Maccabi Tel Aviv birçokları için seriye noktayı koymuştu. Caja Laboral'in zaten düzenli bir sistemi yok, bir de işin içine Nokia Arena atmosferi eklenince orada geçen seneki gibi olağandışı işler yapmaları gerekiyor.

Siena ilk maç uğradığı kazayı çok çabuk atlattığını Yunanistan'da göstermişti. Şova İtalya'da devam ettiler. Maçın sonlarında farkı 15'e kadar çıkardılar ve hücumda kriz yaşamalarına rağmen paniklemeyip farkı koruyarak seride 2-1 öne geçtiler. Yaptıkları hiç kolay bir iş değil ama henüz herşey bitmiş de değil. Bir galibiyetle rüyayı gerçekleştirecekler.

Real Madrid de kaybettiği saha avantajını Valencia deplasmanındaki muhteşem son çeyrek performansıyla geri aldı. 27-15'lik son çeyrek geriden gelen Real Madrid için hiç de beklenmedik bir performanstı açıkçası. Ama şunu da unutmamak gerekir ki bu seviyede oynayan iki İspanyol takımı için evsahibi avantajı çok da fark yaratan bir hadise değil. Molin'in öğrencileri için F4 yolunda bir galibiyet daha var. Pesic de kolay pes edecek bir efsane değil. 

Serilerin tamamı sona erince F4 öncesi genel, geniş bir değerlendirme gelecek.

29 Mart 2011 Salı

Eurolig Çeyrek Final Üçüncü Maç Programı

0 yorum

29 Mart Salı
21:00 Montepaschi Siena- Olympiakos
21:45 Panathinaikos - Regal Barcelona (02:30 Bant - Ntv Spor)
21:45 Power E. Valencia - Real Madrid 
22:30 Maccabi Electra - Caja Laboral 

27 Mart 2011 Pazar

Mirza Teletovic'in Keskin Kılıcı

0 yorum

 


Gün geçmiyor ki ACB'de fantastik bir maç sonu, yürek burkan bir buzzer beater olmasın. Bu hafta başrolde Caja Laboral ve Mirza Teletovic var. İki ucu keskin Teletovic bu sefer kılıcını Manresa'ya saplıyor. McIntyre'ınki kadar epik olmasa da yine fazlasıyla etkileyici.

Bas Smacı Kap Semaveri

0 yorum

Rusya'da düzenlenen All Star yarışmasında Jamont Gordon, Artem Yakovenko ve Valery Likhodey ile yarışarak şampiyonluğu kazanan Gerald Green'in ödülü Beko Semaver oldu. Sponsor Beko değil de Doğuş Çay falan olsa anlarım da bu biraz abartı olmuş. En azından büyük ekran bir plazma falan verseydiniz. Şu an net bir şekilde yüksek sesle gülüyorum resme. Aşağıda da smaç yarışması mevcut. Smacı bitir de bir su çek Gerald Green, tazele bakalım çayları...

Bize Her Yer Tel Aviv

0 yorum


Kareler İspanya deplasmanından. Avrupa'nın en iyi seyircisine Partizan sahip olabilir ama en renkli seyircisi tartışmasız Maccabi Tel Aviv'in. Nokia Arena'daki iki maçı da karnavala çevirecekler yine. Bu arada Türkiye'de de Edirne Olin bu yolda hızlı adımlarla ilerliyor. Çok renkliler, basketbolu çok seviyorlar, şehirlerini sahipleniyorlar. Herkese fazlasıyla örnek olmalı.

Nemanja Bjelica Sezonu Kapattı

0 yorum

Bu yazın en önemli transferlerinden biri olan ancak hem Caja Laboral sistemine uyum sağlayamayan hem de San Emeterio, Teletovic gibi zaman zaman 40 dakika sahada kalan isimlerin arkasında "şanssız forvet" olarak adlandırılabilecek Nemanja Bjelica bileğinden yaşadığı sakatlık sonrasında sezonu kapattı. Detaylı kontroller sonrası Bjelica'nın bileğinde kırık olduğu ve en erken Mayıs ayında antrenmanlara başlayabileceği açıklandı. Sezon içinde de ufak tefek sakatlıklar yaşayan Bjelica için hiç de hayal etmediği bir sezon geçtiği ortada. Üç sihirli çocuktan bahsedip dururdum; Bjelica, Raduljica ve Macvan. İçlerinde işleri şu ana kadar yolunda giden tek isim Macvan olarak görünüyor.

26 Mart 2011 Cumartesi

Hakemlerin Faturası Rigas'ın Oğluna Çıktı

1 yorum

Hafta içinde twitterda paylaşmıştım ama bloga girecek vaktim olmamıştı. İspanya'daki ilk maçta hakemlerin çift taraflı kantarın topuzunu kaçırdığı, son dakikalarda ise başta Fotsis'e çalınan son dönemin en komik sportmenlik dışı faulü olmak üzere PAO'yu vuran kararlar sonrasında Panathiaikos gazetesi, Eurolig Hakem Direktörü Costas Rigas'ın bu mağlubiyetten sorumlu olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini yazdı. Yunan basını temel olarak hakem üçlüsünün Yunanistan'daki Olympiakos - Siena maçından çok daha tecrübesiz olduğunu yazdı ve son iki yılın şampiyonunun maçının diğer maçtan daha mı önemsiz olduğunu vurguladı. Bu doğru bir yaklaşım değil tabi ki ama Yunanistan'da bu işlerin medyaya nasıl yansıdığını herkes az çok biliyor. Onlar için gayet doğal ve doğru bir yaklaşım. Hakem atamalarının başındaki isim Costas Rigas olunca öfke haliyle daha da büyüdü. İlginç bir detay ise ikinci maçların oynanmasından bir gün önce Costas Rigas'ın oğlunun kafesinin ateşe verilmesiydi. Bu işi Panathinaikos taraftarı mı yaptı bilemiyorum, suçlamak da istemiyorum ama Yunanların son yıllarda düzen dışına çıkan holiganlıklarına çokça şahit olduk. Çok da önemli bir olay olmadığı için perde arkasını araştırmadım ama ilginç bir detay olarak dikkat çekti. Ben de olaya Ahmet Çakar yaklaşımıyla gireyim bari: "Bakın beyler... Ben alakalıdır demiyorum, ama alakalı olabilir." 

Ekleme: İnsanın başına ne gelirse meraktan vs demişler. Yine dayanamadım sordum, soruşturdum. Rigas'ın oğlu konuyla ilgili bir açıklama yapmış: "Kafeyi açtığım 8 yıldan beri hiçbir şey yaşanmadı. Bu olayın arkasında kimin olduğu açıkça belli" diyerek PAO taraftarlarını işaret etmiş. Daha fazlasını söylemeyip ima etmesi de sanırım kendisini yakabileceklerini düşünmesinden olsa gerek. Gayet gerçekçi bir endişe.

ACB 27. Hafta Programı (26-27 Mart)

1 yorum

26 Mart Cumartesi
19:00 Real Madrid - Gran Canaria
19:00 Bizkaia Bilbao - Granada

27 Mart Pazar
13:30 Assignia - Regal Barcelona
13:30 Asefa Estu - CAI Zaragoza
13:30 Menorca - Caja Laboral
13:30 Cajaso - Fuenlabrada
13:30 Power Elec.  - Lagun Aro
13:30 Valladolid - Unicaja
19:45 DKV Joventut - Meridiano

Çeyrek Finalde İkinci Maçların En İyi 5 Hareketi

0 yorum


Çeyrek Finalde İlk Maçların En İyi 5 Hareketi

0 yorum



1 numara muazzam. Başrolde yine Pargo.

Eurolig Çeyrek Finalde İlk İki Maç Sonuçları

0 yorum


22 Mart Salı (İlk Maçlar)

24 Mart Perşembe (İkinci Maçlar)

Çeyrek final eşleşmeleri belli olduğunda bu senenin nefes kesici olacağı her halinden belliydi. Birkaç fire hariç tüm kaliteli takımlar yerlerini aldılar ve Final Four öncesi sezonun belki de en çetin dönemecine girdiler. Form durumları dikkate alındığında çeyrek finaller başlamadan Barcelona, Olympiakos, Maccabi Tel Aviv ve Power E. Valencia son dörde en yakın adaylar olarak öne çıkıyorlardı.

İlk maçlar sonunda gecenin tek sürprizi Yunanistan'da yaşandı. Tarihte eşine az rastlanacak türden bir maça ev sahipliği yapan Olympiakos ilk yarıda sadece 9 sayı atmasına izin verdiği Siena'yı 48 sayı farkla yenerek rekorları altüst etti. Kuşkusuz kimsenin beklemediği, özellikle de Siena gibi bir sistem takımından beklenmeyen bir neticeydi bu. Herşeyin kötü gittiği kara geceler olur ya, Siena da aynen bunu yaşadı. İlk maçların sonunda tüm evsahipleri kazanarak seride 1-0 öne geçtiler. 

İkinci maçlar ise Murat Kosova'ya "İşte Eurolig bu !" dedirtecek cinstendi. Bu turda da tüm deplasman takımları kazanarak seriyi eşitlediler. 2 gün önce Pire'de darmadağın olan, tarihe geçen Siena o skorun sadece bir kaza olduğunu herkese ispatladı ve deyim yerindeyse namusunu temizleyerek Yunanistan deplasmanından 17 sayılık farkla galip çıktı. Pesic'in öğrencileri de sessiz ve derinden yürüyüşlerine devam ederek avantajı ellerine geçirdiler. Çeyrek finallerin en çok merak edilen serisinde Panathinaikos ilk maçta elinden kaçırdığı Barcelona'yı bu sefer affetmedi ve Palau Blaugrana'dan galibiyet çıkarmayı başardı. Maccabi Tel Aviv de geçtiğimiz sene Partizan'a verdiği avantajı bu sefer İspanya'da Caja Laboral'den alarak seriyi Nokia Arena'da bitirme şansı yakaladı.

Maçlarla ilgili ilginç detaylar, dikkat çekici istatistikler var. Bütün haftasonunu bloga ayırıp maçları inceleyerek aktarmak arzusundayım. Bu yüzden serilerle ilgili detaylı değerlendirmeleri o mesajlara saklayalım.

24 Mart 2011 Perşembe

Eurolig Çeyrek Final İkinci Maç Programı

1 yorum

24 Mart Perşembe
21:45 Olympiakos - Montepaschi Siena
21:30 Caja Laboral - Maccabi Electra 
22:15 Regal Barcelona - Panathinaikos (Ntvspor)
21:45 Real Madrid - Power E. Valencia

Günün güzel haberi normal sezonda sınıfta kalan Ntvspor'un ikinci maçı da canlı yayınlaması. Yoğunluktan maç sonuçlarını bile giremez olduk. Böyle devam etmeyecek tabi ki...

22 Mart 2011 Salı

Eurolig Çeyrek Final İlk Maç Programı

0 yorum

22 Mart Salı
21:00 Olympiakos - Montepaschi Siena
21:30 Caja Laboral - Maccabi Electra 
21:45 Regal Barcelona - Panathinaikos (Ntvspor)
21:45 Real Madrid - Power E. Valencia

21 Mart 2011 Pazartesi

Malaga - Real Madrid Maçında İnanılmaz Final

3 yorum



Maç tarihe geçti ama herhangi bir istatistikle veya tarihi notlarla değil. Rüya gibi geçen son 40 saniyesiyle. Geçen hafta "13 Saniye Basketbol İçin Uzun Bir Süre" videosunu verdiğimde açıkçası böyle bir finalin kısa süre içinde kolay kolay yaşanabileceğini düşünmemiştim. Çok geçmeden İspanya'da haftanın maçında tekrarlandı. Videoyu izleyin, keyfine varın. Ama bir taraftan da spikere kulak verin. İnanılmaz!! Hem de bazıları gibi yapmacık değil, dibine kadar içten tepki veriyor spiker.

20 Mart 2011 Pazar

Suç Sizde Değil Bizde

1 yorum

Yasak geldiğinden beri kesintiye uğrayan aslında yazılarımız değil hevesimiz oldu. Bu engelin çok fazla uzun sürmeyeceğini, kısa süre içinde olumlu bir sonuca varacağını düşündüm hep. Bir ara Wordpress'e, alternatif olsun diye bir site açsam da daha sonra çözümün başka bir yere kaçmak olmadığını düşünüp orayı hemen kapattım. Bugün bloggera gelen yasak yarın wordpress'e, öbür gün tumblr'a twitter'a da gelebilirdi çünkü. Hukuki olarak direnen, mücadele gösteren insanlar oldu. Geçen hafta yasağın kalktığı açıklanınca da herşey normale dönene kadar birkaç gün ara vermek istedim. Bu ülkede güzel şeylerin kolay olmadığını bilen biri olsam da bu sefer tam tersinin olmasını umut etmiştim, olmadı. Yasak hala kalkmış değil, siteye normal şekilde ulaşamıyoruz. "Erişilemeyen site yoktur, yanlış dns ayarı vardır." demiş büyüklerimiz. Biz zaten ayarlarımızı yapmıştık, istiyorduk ki bu işleri bilmeyenler de girip okuyabilsin. Belli ki mantıksızlıklar ülkesinde bu kadar mantıklı isteklerin yeri yok. Suç sizde değil, bu kadar olumlu düşünen bizlerde. 1 haftalık aranın ardından parmaklar tekrar klavyeye değmeye başlıyor, inşallah sığ beyinler de bir an önce kendilerine gelirler.

13 Mart 2011 Pazar

2014 Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası Türkiye'de !

0 yorum

Pek takip etmesem de FIBA, kadın basketbolunun en prestjili turnuvası olan dünya şampiyonasını 2014 yılında Türkiye'nin düzenleyeceği haberini bugün yapılan basın toplantısıyla duyurdu. Yaklaşık yarım saat önce canlı açıklanan karara göre oylamadaki rakibi Avustralya'yı 17-3 geride bırakan Türkiye, 2010 Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası'ndan sonra 2014 Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası'nı da düzenleme hakkını elde etti. Gerçekten ülkemiz adına çok çok büyük bir prestij. Turnuva İstanbul'da düzenlenecek ve grup maçları Ayhan Şahenk Spor Salonu ve yapımı devam eden Fenerbahçe Ülker Arena'da oynanacak. Finallerin oynanacağı salon ise henüz belli değil. Kadın basketbolu takipçileri başta olmak üzere tüm basketbolseverlere hayırlı olsun.

FIBA ayrıca bugün yaptığı toplantının sonucunda 17 Yaşaltı Erkekler Dünya Şampiyonası'nın 2012 yılı için Litvanya'da düzenlenmesine karar verdi. Büyük Britanya için de evlerinde düzenleyecekleri 2012 Olimpiyatları için erkekler ve kadınlar basketbol turnuvaları için doğrudan katılma hakkını verdi. Britanya basketbolunun gelişimi için tüm kurumlar kendini parçalar vaziyette. Bu da ilginç bir not. Bu karardan bağımsız olarak konuşuyorum tabi ki. Evsahiplerinin böyle turnuvalarda serbest katılım hakkı yıllardır uygulanan ve son dünya şampiyonasında da lehimize sonuç vermiş bir uygulama. Bugünkü toplantıyla ilgili detaylı bilgileri ve federasyon yetkililerinin yorumlarını resmi site olan http://www.tbf.org.tr/ den takip edebilirsiniz.

Bourousis'in Cezası Sona Erdi

0 yorum

19 Şubat'ta Olympiakos resmi sitesi Bourousis'in elindeki sakatlık dolayısıyla 1 ay takımdan ayrı çalışacağını açıklamıştı. Açık bir şekilde konuşulan ise Bourousis'in disiplinsiz davranışları sebebiyle koç Ivkovic tarafından kadrodışı bırakıldığıydı. Fenerbahçe Ülker deplasmanı ve ertelenmemiş olsa Panathinaikos - Olympiakos maçının olduğu bir fikstürde gözünün yaşına bakmadan Bourousis'i kadrodışı bırakan Ivkovic tüm takıma da Yunan oyuncunun üzerinden mesajını vermişti. 20 gün geçti ve Bourousis tekrar takımla çalışmalara başladı. Erken affın sebebinin Bourousis'in davranışlarından mı yoksa Eurolig çeyrek final fikstüründen mi kaynaklandığı bilinmez ama hem Yunan oyuncu, hem de tüm takım net bir şekilde Duda'dan mesajı aldı.

Eurolig Top 16'nın En İyi 10 Hareketi

1 yorum



Sinan Güler'in fantastik basketi listede 2. sırada...

13 Saniye Basketbol İçin Uzun Bir Süre

0 yorum


Marcus Brown İnce Görüyor

0 yorum

Litvanya All Star organizasyonundan bir kare. Fotoğrafçı ince bakışları iyi yakalamış. Alttan alttan kesiyor Marcus Brown. Bu konularda rahat bir oyuncu zaten kendisi. Bir dönem kritik bir maç öncesi dizinin son durumunu soran gazetecilere "Merak etmeyin karımla bile camsex yaptık, dizime yüklenmedim." deyip gülebilmiş bir arkadaş.

12 Mart 2011 Cumartesi

Pape Sow da Akciğerinden Rahatsızlandı

0 yorum

Kara bulutlar basketbol camiasının üzerinde dedikçe kötü haberler gelmeye devam ediyor. Caja Laboral resmi sitesinden yapılan açıklamaya göre Pape Sow akciğer damarlarındaki tıkanıklık sebebiyle hastaneye kaldırıldı ve en kısa zamanda kapsamlı kontrolden geçirilecek. Ay başında bronşit teşhisi konulan Sow, buna rağmen Litvanya'ya gidip hayati maçta Rytas'a karşı 10 dakika forma giydi. İspanya'ya döndüğünde ise durumu kötüleşti ve hastaneye kaldırıldı. Yakın dönemde Pete Mickeal da aynı sebepten sezonu kapatmıştı. Sow ile ilgili yeni açıklama kontrollerden sonra yine kulübün resmi sitesinde yapılacak.

Frederic Weis Basketbolu Bıraktı

0 yorum

Son yıllarda Fransa milli takımında nadir görülen uzunlardan 2.18'lik Frederic Weis basketbolu bıraktığını açıkladı. Geçen cumartesi Limoges formasıyla Roanne'a karşı son kez sahaya çıkan Weis "Dizimdeki sıkıntılar nüksetti ve birçok tedavi yöntemi denememize rağmen bir çözüm bulamadık. Bu şekilde daha fazla devam edemezdim." diyerek jubile sebebini de açıkça ifade etti. İspanya ağırlıklı olarak geçen ve çok iz bırakmamış 16 yıllık basketbol hayatına Weis noktayı koysa da basketbolseverler Frederic Weis denilince şu anda olduğu gibi tek bir şeyi düşünecekler; o da Vince Carter'ın smacı ! 2000 Olimpiyatları'nda Vince Carter Weis'in üzerinden smacı vurduğunda aslında Weis basketbolu, basketbol da Weis'i bırakmıştı.


7 Mart 2011 Pazartesi

ACB'de 23. Haftanın En İyi 5 Hareketi

0 yorum


Link

1 numara her yönüyle olağanüstü. Kaçırmayın.

Maccabi'den Chuck Eidson'a Yeni Teklif

3 yorum

Bu sezonun en flaş isimlerinden biri olan Chuck Eidson sezon sonu kontratının bitecek olması sebebiyle de transfer piyasasının en gözde isimlerinden biri. David Blatt ve Maccabi yönetimi Maccabi Tel Aviv'in ritmini bozmamak amacıyla Eidson'la erkenden masaya oturdu. İsrail basınının haberine göre Eidson'ın menajeriyle biraraya gelen başkan Mizrahi iki yıllık yeni bir kontrat teklif etti. Senelik 700 bin dolara yakın bir rakam alan Eidson'ın, yazılanlara göre 50-100 bin dolar arası bir zam beklentisi var. Maccabi Tel Aviv'in de bunu karşılaması oldukça muhtemel ama Eidson'la ilgili Avrupa'nın büyük kulüplerini öne çıkaran transfer söylentileri var. Bu takımlardan biri de Fenerbahçe Ülker. Panathinaikos ve Real Madrid gibi bu sene problem yaşayan devler uçuk tekliflerle devreye girmezse Maccabi Tel Aviv denk ekonomik bütçelerle yarışacak güce sahip. Ama Eidson'ın kararını Maccabi Tel Aviv'in çeyrek final performansının da etkileyeceğini söylemek gerekiyor.

ACB'de Düşük Sayı Rekoru

1 yorum

Haftasonu ACB'de oynanan Manresa - Alicante maçında seyirciler ligin adının değiştiği 1983'ten beri bir maçta üretilen en düşük sayıya şahit oldu. İki takımın da 50 sayıya ulaşamadığı maçta Manresa Alicante'yi 49-48 mağlup etmeyi başardı. Manresa aynı zamanda attığı 49 sayıyla bir maçta kazanan taraf olup da en düşük sayıyı üreten takım oldu. Daha önceki rekor 1999-2000 yılında 51 sayı üreten Gijon'a aitti. Bu rakamlar savunma kalitesinden mi yoksa düşmemeye oynayan iki takımın kalitesizliğinden mi kaynaklı onu izleyip görmek lazım ama yüzdeler felaket. Üçlük ve ikilik yüzdeleri sırasıyla %20, %25, %37 ve %36. Fazla söze gerek bırakmıyor.

6 Mart 2011 Pazar

Madrid'de Pepu Hernandez Bilmecesi

0 yorum

Messina sonrası Madrid için ismi en ciddi şekilde anılan koçun Pepu Hernandez olduğunu dün yazmıştım. Joventut'un İspanyol koçundan konuyla ilgili kısa ve kapıları açık bırakan bir açıklama geldi. "İddialar bana çok ciddi gelmiyor. Şu anda Joventut'un başındayım ve bu tip şeyler hakkında konuşmak istemiyorum. Böyle şeyler sezon ortasında konuşulmaz." Bu açıklamanın üzerine bir de taraftar tepkisi sorulan Pepu Hernandez "Pepu ve birşeyler söylediklerini duydum ama gerisini anlamadım." dedi. Yani anlaşılan o ki Pepu Hernandez taraftar tepkisini pek önemsemiyor ve profesyonel olarak temkinli konuşuyor. 

Real Madrid Eurolig'de bu kadar iddialı bir konumda olmasa belki sezonu Molin ile tamamlarlardı ama bu ihtimal artık tamamen Molin'in kusursuz gitmesine bağlı. Belli ki Real Madrid o koltuğu boş bırakmayacak ve tüm odak tamamen Pepu Hernandez. Bir de Sırpların Pesic iddiası var. Tabi Valencia Real Madrid ile Eurolig çeyrek finali oynayacakken böyle bir şeyi düşünmek bile komik. O yüzden onlar da abartmayıp sezon sonu için Pesic ismini zikrediyorlar. Konuyla ilgili yakın zamanda tepeden bir açıklama gelmezse "Real Madrid'de Halil Üner Sesleri" başlığını atacağım. Vallahi yapacağım...

Yunan Mantığıyla Büyük Eşleşme

1 yorum

Yunanlar ya maçları hiç izlemiyor ya da takımlarına çok güveniyorlar.

Bazıları Asla Başarısız Olmaz Sandık (Ettore Messina'nın Vedası)

0 yorum

Haftanın, belki de 2011'in olayıdır Ettore Messina'nın istifası. Cuma günü İspanyol gazeteciler twitterda flaş haber olarak girdiğinde deyim yerindeyse ortalık yıkıldı. Bir gün önce perşembe akşamı Siena Caja Magica'da şov yaparken biz de istatistiklerden şaşkınlık içinde takip etmiştik. Halbuki Messina soyunma odasında oyuncularına ve maç çıkışında da Juan Carlos Sanchez'e istifa kararını açıklamış. Bütün geceyi onu kararından döndürmek için çabalamakla geçirmişler ama İtalyan koç geri adım atmamış. Hatta izleyemedik ama maçlarda sandalyesine kolay kolay oturmayan, sahanın içinde dolaşan Messina'nın maç boyu yerinden kalkmadığı yazılıyor. 

Maç sonrası da "Sadece özür dileyebiliyorum. Bu kadar kötü bir oyun oynanamazdı, bunu kabul etmek zor. Özellikle de para verip bizi izlemeye gelen, belki de yarın sabah erkenden kalkıp işe gidecek olan seyirciler için.." dedi Messina. Sonuna kadar haklıydı. Ama çok önemli bir nokta vardı bu açıklamada; Messina özür dilemişti. 1,5 yıldır görev aldığı kulüpte birçok berbat sonuç yaşadı, çoğu da ezeli rakipleri Barcelona'ya karşı. Evlerinde tarihlerindeki en farklı El Clasico yenilgisini aldılar özür dilemedi. Valencia deplasmanında 1965'ten beri attıkları en düşük sayıyı (52) attılar, yine özür dilemedi. Her seferinde oyunlarını geliştirmeleri gerektiğini, genç oyunculardan kurulu olduklarını söyleyip rakiplerinin hakkını verdi. Söylediğim gibi eğer yanlış bilmiyorsam Messina İspanya'da ilk defa özür diledi, 10 dakika sonra da istifa etti. Hem de Eurolig'de çeyrek finale grup lideri olarak yükselmiş, ligde ikinci olarak yoluna devam ederken... Messina'yı az çok bilen bizler aslında alamamışız sinyali, o özür dileyerek vermiş perşembe akşamı.

Ettore Messina 1,5 yıl içinde ismine aykırı bir şekilde bir sürü oyuncuyu gönderip, bir o kadar transfer yaptı. Elindeki sınırsız bütçeyi normalde pek yapmadığı şekilde sık sık kullandı. Messina güçlü kadroların koçudur bu bir gerçek. Onu alıp Lietuvos Rytas bütçesiyle takımın başına getiremezsiniz çünkü en fazla para kazanan Avrupalı'dan (muhtemelen 2010-2011 sezonu için Papaloukas) daha büyük bir kontrata sahiptir. Ama buna rağmen çok fazla savurmazdı Messina. İstediği noktalara ya nokta atışı yapar ya da atılmış noktaları yonta yonta virgüle çevirirdi. Takım mühendisiydi bir nevi. Ama o takımı Madrid'de bir türlü kuramadı. Amatör müteahhitin yaptığı kooperatif evi gibiydi Real Madrid. Bir gün banyo aksa, öbür gün baca döküldü. Tam bu iş oldu galiba dediğimiz haftalarda İspanya'da 3-4 hafta üstüste yenildi Messina'nın takımı. Herreros Barcelona'nın mükemmeliğine bağladı, Messina gençlik üzerinde ısrar etti. Messina'nın "oyunun her iki yönünü oynamak zorunda olan" felsefesi bir türlü oturmadı Real Madrid'e.

Messina bugünkü basın toplantısında "Real Madrid'e yardımcı olmak için ayrılıyorum. İnşallah ben gittikten sonra birlik olurlar ve başarıya ulaşırlar." dedi. Büyük bir sitem ve gizem var sözlerinde. Aslında Real Madrid kulübüne, yöneticilere, taraftarlara ve teknik ekibine övgüler yağdırıp teşekkür ederek bitirdi konuşmasını. Soru da kabul etmedi. Bir bakıma o yarattığı gizemi bu tavırlarıyla açığa kavuşturdu. Messina oyuncularına karşı inanılmaz derecede kızgın ve takımda birçok oyuncunun kendisine saygı göstermediğini düşünüyor. Bunları ben rahatlıkla tahmin edebiliyorum. Prigioni başta olmak üzere Vidal ve Velickovic rahatlıkla bu listenin başında gelebilir. Sert bir çizgisi var Messina'nın ve Madrid'de bu doz çok fazla arttı. En ufak bir hatada benche aldığı, aylarca yüzüne bakmadığı oyuncular oldu. Tau Ceramica'yı başarıya taşırken Prigioni ile paket halinde Madrid'e geldi Sergi Vidal. Doğru dürüst forma yüzü görmedi. İlk başlarda Messina'nın prensiyken 2-3 maçta form düşüklüğü yaşayınca benchte yosun tutan Velickovic gibi. Avrupa'nın en yetenekli forvetlerinden biriydi, şimdi ne halde az çok görebiliyoruz. Messina'nın kazanmak üzerine kurulu stratejisi oyuncu kaybederken fazlasıyla acımasız. Xavi Pascual'in Lakovic'i kazanabilmek için açtığı iletişim kanalının yarısını oyuncularıyla açabilse belki daha yukarılara çıkarabilirdi takımını. Ama başaramadı. Takımla iletişiminin koptuğu söyleniyor. Tabi bu listeden Llull, Suarez gibi birkaç oyuncuyu çıkarmak gerekiyor.

2000 yılında İtalya'da beraber çalışmaya başladığı asistan koç Emanuele Molin takımı devraldı. 51 yaşında ilk kez baş antrenör görevini üstlenecek. Juan Carlos Sanchez gelecek sene burada olmayacak dese de sanırım görev süresi o kadar bile olmayacak. Bugün Molin ilk kez takımın başında sahaya çıktı ve Caja Magica'da konuk ettiği Joventut'u farklı geçti. İlginç olan dedikodu ise Joventut'un başındaki Pepu Hernandez'in 24 saat içinde Real Madrid'in yeni koçu olabileceği. Bugün taraftarların tamamı Hernandez'e büyük tepki gösterip "Seni istemiyoruz" diye bağırdılar. ACB kurallarına göre de ligde bir takımı çalıştıran koçun bir başka ACB takımını çalıştırabilmesi için görevi bıraktıktan sonra 1 ay beklemesi gerekiyor. Alternatif formül Hernandez'e bonservis ödenerek takımın başına getirilmesi. En kötü durumda takımı 1 ay Molin'in idare edeceği, 1 ay sonra da Hernandez'in devralabileceği konuşuluyor. Diğer adaylar Scariolo ve Maljkovic ama her ikisi de milli takım antrenörü ve milli takım koçlarının ACB'de takım çalıştırması yasak. İspanya ve Slovenya milli takımlarından vazgeçerler mi hiç sanmıyorum. Zaten Maljkovic'in adı Efes Pilsen ile de geçiyor. Sinan Erdem'de perşembe günü radara yakalanmış kendileri. Bu durumda mevcut adaylar içinde en güçlüsü Pepu Hernandez. Real Madrid'in isteyip de alamadığı pek görülmedi. Eğer taraftara rağmen isterlerse 24 saat içinde iş çözülür. 

Çalıştığı 1,5 yıl içinde tek bir kupa bile kazanamadı Ettore Messina. 2 kez Kral Kupası finali oynadı ve ikisinde de Barcelona'ya yenildi. Üstelik biri bu sene kendi evlerinde. "2 senede tek bir kupa bile kazanamamak başarısızlıktır." demişti Messina. Gerçekten de başarısız oldu. Herreros'un bahsettiği gibi en büyük şansızlıkları son 10 yılın en iyi takımına, Barcelona'ya denk gelmek değildi aslında. Basketbol şubesinin futbol şubesindeki Mourinho kadar ögzüvene ve cesarete sahip olamamasıydı. Belki Mourinho da onlara karşı başarısız oldu ama o hedefi koydu. Real Madrid ve Messina tüm mağlubiyetlerin arkasından "Bu Barcelona rakibimizken ikincilik de başarıdır" mirasını bıraktı. Eurolig'de çeyrek finale kalsa da, ACB'de ikinci sırada olsa da hiçkimsenin çarşamba akşamında oturup da sezon sonunda onların iki kupayı birden alabileceğine inancı yoktu. Şimdi AJ Milano ile anlaştığı yazılıyor. Doğru olup olmadığını göreceğiz.

Biz bazılarının başarısız olabileceğini hiç aklımıza getirmeyiz. Onlar ne yaparsa yapsın direniriz, bir bahane buluruz, bir şekilde onları başarılı çıkarırız tartışmadan. Bu sefer olmadı. Ettore Messina Real Madrid'de başarısız oldu. Bence istifa etmekte de geç bile kaldı.

5 Mart 2011 Cumartesi

ACB 23. Hafta Programı (5-6 Mart)

0 yorum

5 Mart Cumartesi
19:00 Real Madrid - DKV Joventut

6 Mart Pazar
13:15 Caja Laboral - CAI Zaragoza
13:15 Menorca - Gran Canaria
13:30 Cajasol - CB Granada
13:30 Fuenlabrada - Regal Barcelona
13:30 Bizkaia Bilbao - Lagun Aro
13:30 Power Elec. Valencia - Valladolid
19:00 Asefa Estudiantes - Unicaja Malaga
20:00 Assignia Man - Meridiano Alicante


El Amin Sezonu Kapattı

0 yorum

Perşembe günü sahasında Caja Laboral'e kaybederek çeyrek final şansını yitiren Lietuvos Rytas'ta tek kayıp çeyrek final bileti olmadı. Maçın sonlarına doğru sakatlanan El Amin'den de oldukça kötü bir haber geldi.  Dizinde çok ciddi bir yırtık olan El Amin ameliyat olacak ve ardından da fizik tedaviye başlanacak. Rytas'ın kulüp doktoru Tomas Vorobjovas sürecin 6-12 ay arasında olabileceğini ifade etti. Sakatlık o kadar ciddi ki yanlış anlamadıysam dizkapağını üst kas grubuna bağlayan liflerden sadece birkaçı sağlam kalmış durumda. 31 yaşında ilk defa Eurolig'de forma giyip iyi performans gösteren, üstelik de Avrupa basketbolunu avucunun içi gibi bilen bir oyuncu olan bundan daha talihsiz bir sakalık olamaz herhalde. Ameliyatı ABD'de mi olacağına yoksa kendisini 2002 yılında eşiyle geçirdiği motor kazasından sonra bugünkü haline getiren Javtokas'ın doktorlarına mı emanet edeceğine kendisi karar verecek. Türk Telekom'a gelecekken son anda Top 16 sebebiyle Litvanya'da kalan El Amin için belki de üst düzel basketbol kariyerinin sonu olacak bu sakatlık. Eski dosta geçmiş olsun demekten başka elden birşey gelmiyor.


Yunanistan Milli Takım'nın Yeni Koçu Zouros

0 yorum

Yunanistan Basketbol Federasyonu uzun süren arayışlar sonunda milli takımın başına halen Zalgiris'te koçluk görevine devam eden Ilias Zouros'u getirdi. Uzun zamandır konuşulan, her iki tarafın da yalanlamadığı bir dedikoduydu zatenn. Böylece resmiyet kazanmış oldu. Sadece geçtiğimiz haftalarda Zalgiris'i bırakıp Yunanistan'ın başına geçeceği iddialarını reddeden Zouros  Zalgiris'i bırakmak gibi bir niyeti olmadığını, Litvanya kupasını kazanmalarının birilerini rahatsız ettiğini ve bu başarıyı gölgelemek için bu dedikoduların çıkarıldığını söylemişti. Söylediği gibi Zalgiris'i bırakmadı, üstüne milli takımı da devraldı. Litvanya'daki Avrupa Şampiyonasını ve katılabilirlerse olimpiyatları kapsayan bir mukavele imzaladılar. 2 yıl boyunca Yunanistan Milli Takımı Zouros'a emanet. Temel felsefesi savunma olan Zouros son birkaç yılın aksine yine eskisi gibi sert ve savunma yapan bir Yunanistan ortaya çıkarmaya çalışacaktır.

Eurolig Top 16'da Son Haftanın En Güzel 10 Hareketi

0 yorum



Top 10 blok videosu olmuş neredeyse bu hafta. Çok şık bloklar var. Sinan Güler'in basketi ilk 3'ü garantilemişti zaten de zirvede olması ayrı bir mutluluk yarattı. Kötü bir Eurolig sezonuna küçük ve hoş bir detay olarak eklendi.

4 Mart 2011 Cuma

Eurolig'de Çeyrek Final Eşleşmeleri

3 yorum


Real Madrid - Valencia 
Olympiakos - Siena
Barcelona - Panathinaikos
Caja Laboral - Maccabi Tel Aviv

Çeyrek final serileri 22 Mart - 6 Nisan tarihleri arasında oynanacak ve 3 galibiyete ulaşan taraf Final Four'a yükselecek. İlk iki maç grup liderlerinin sahasında, sonraki iki maç çaprazdan gelen grup ikincilerinin sahasında oynanacak. Eğer gerek kalırsa 5. maç yine lider takımların sahasında oynanacak. Son yılların en güzel eşleşmeleri oluştu. Final Four'dan önce birkaç F4 yaşayacağız gibi duruyor. Değerlendirmeleri daha sonraya bırakalım.

3 Mart 2011 Perşembe

Power Elec. Valencia: 82 - Fenerbahçe Ülker: 68 (Rafa Martinez'in İntikamı)

1 yorum

Sezona Manuel Hussein ile başlayıp Eurolig'de ilk 5 maçın 4'ünü kaybeden Valencia uzun süredir aktif görev almayan ve birçok teklifi reddeden Svetislav Pesic'i takımın başına getirdiğinde, Valencia'nın potansiyelli bir takım olduğunu ve Pesic'in bundan fazlasıyla istifade edeceğini buralarda karalamıştık. Ama dürüst olmak gerekirse kimse herhalde bu başarıyı beklemiyordu. Savanovic'in son saniye üçlüğüyle Top 16 kapısını aralayan Valencia bugün Fenerbahçe Ülker'i mağlup ederek bir mucizeye imza attı ve çeyrek finalde Real Madrid'in rakibi. Arenada sallana sallana sonuna kadar getirdi Fenerbahçe Ülker ama Pesic hamleleriyle adeta resimdeki gibi infaz emrini verdi, Rafa Martinez de ilk maçın son saniyesinde arka arkaya yediği iki bloğun rövanşını arka arkaya iki üçlük atıp fişi çekerek aldı. Son gülen de iyi güldü.

Geçen hafta Olympiakos karşısındaki dengesiz oyun, maç içinde sürekli değişen takım psikolojisi ve beraberinde gelen berbat sonuç tüm hafta boyunca basketbolseverleri umutsuzluğa sürüklemişti. Bunda yukarıda bahsettiğimiz etkileyici Valencia çıkışının da payı var mutlaka. Ama tüm sezon boyunca Fenerbahçe Ülker'in ortaya koyduğu oyun, Olympiakos maçının bir kaza olduğunu konusunda da herkesi zihinlerin bir köşesinde ikna ediyordu. Ama bugün Fenerbahçe Ülker oyunun genelinde geçen haftadan daha dağınık bir performans ortaya koydu. 

İlk maçta Valencia son topa şansını bırakırken Fenerbahçe Ülker karşısında pota altını bir kale gibi kapatmayı başarmıştı. Fenerbahçe Ülker bundan ciddi dersler çıkarmış olacak ki maça Valencia'ya bir mesaj vererek başladı: "Ne olursa olsun içeriyi zorlayacağız, bu sefer o kadar kolay olmayacak!" Fenerbahçe Ülker aynen Olympiakos karşısında farkı açtığı dakikalardaki gibi bir savunmayla maça başladı, hücumda da pota altında sürekli Lavrinovic'e topu indirdi. Ama Olympiakos maçından çıkarılmayan "Şutör 4 numaralara karşı dışarıya çıkma" dersi İspanya'da da ilk dalga darbesi yarattı. Savanovic'in arka arkaya iki boş üçlük bulması belki de Fenerbahçe Ülker'in avantajı oldu. Dış atışlara o dakikadan itibaren çok dikkat ettiler. Oğuz'un erken 2 faul alması Fenerbahçe Ülker adına sıkıntı yaratsa da ilk periyodun sonlarında oyuna giren Kinsey savunmasıyla oyunu dengeye getirdi. Son 1 dakikada da aynı şekilde Valencia savunma çıtasını yükseltti. İlk çeyrek 15-15 sona ererken Valencia'nın 9-4 top kaybı dezavantajı en dikkat çekici rakamdı. Fenerbahçe Ülker'in hücumdaki beceriksizliğini Valencia'nın hücumdaki basit top kayıpları dengeledi. İkinci periyoddan itibaren de Valencia yavaş yavaş maça ağırlığını koymaya başladı. Neredeyse tüm uzunları devre bitmeden iki faule ulaşan Fenerbahçe Ülker, Cook - De Colo ikilisiyle topa hükmeden Valencia'dan bir türlü oyunun kontrolünü devralamadı. Farkı da sürekli 5-6 sayı civarında tutup psikolojik üstünlüğü de eline geçirdi Valencia. Bu devrede Fenerbahçe Ülker'i oyunda tutan başarılı performansı değil tam aksine Valencia'nın basit top kayıplarıydı. Yoksa takımımız gerçekten de felaket gecelerinden birini yaşıyordu. Sadece ilk periyodda 9 top kaybı vardı İspanyolların.

İlk yarının sonunda ilginç rakamlar vardı. Valencia 17 ribaund alırken bunların 16'sı savunma, 1'i hücum ribaundu. Fenerbahçe Ülker de ilk yarı sonunda 8 savunma ve 8 hücum ribaundu çekti. Hücum ribaundlarında böyle bir üstünlük yakalayan, potasından seken topları da rakibine vermeyen Fenerbahçe Ülker'in nasıl bu farkla geride olduğu da diğer ilginç rakamlarda ortaya çıkıyor. İlk yarı sonunda 12/24 ikilik, 1/10 üçlük isabeti var Fenerbahçe Ülker'in. Ve bir de 4 faule ulaşan Sean May var. Ona yorum yapmak ise çok zor.

Maçın ikinci yarısını ise rahatlıkla özet geçebiliriz. Gidip gelen bir maç vardı ilk devredeki gibi. Valencia bir türlü çift hanelere çıkaramadığı farkı korumayı başardı. Bir ara Emir Preldzic'in arka arkaya iki üçlüğüyle fark 1 sayıya kadar inse de bu kısa rüyadan uyanmak çok uzun sürmedi. Maç sonundaki sinir harbini hiç zorlanmadan kazandı Valencia. En kritik anlarda şutlarda isabet sağladılar ve Fenerbahçe Ülker'in geri dönmesine izin vermediler. Rafa Martinez de son anlarda cezayı keserek çeyrek final biletini ceplerine koydu.

Top 16'ya üç galibiyetle başlayınca çıtayı iyice yükseğe dayayıp Final Four dışındaki bir sonucu başarısızlık olarak kazıdık bilinçaltımıza. Ama burada iyi irdelenmesi gereken bir durum var. Fenerbahçe Ülker çok çok şanssız sakatlıklarla büyük darbe yemiş olsa da son 3 maçta alınan skorların "bana göre" sakatlıklarla doğrudan ilgisi yok. Varlıkları pek tabi ki kader değiştirebilirdi ama Fenerbahçe Ülker onlarsız da bu maçlardan çeyrek final vizesi çıkarabilirdi, başaramadı. Temel sebebi de Fenerbahçe Ülker'in son iki maçta oyun kurucusuz oynamasıydı. Top 16 öncesi Jasikevicius takviyesi Fenerbahçe Ülker'in hedeflerindeki ciddiyet anlamında çok büyük bir hamleydi. Dışarıdan bakınca da Ukic - Saras ikilisi Eurolig'de başarılı olmak için oldukça yeterli bir ikiliydi ama senenin en önemli iki maçında ikisi de sahada yoklardı. Direksiyonda kimse olmayınca da Fenerbahçe Ülker Tanjevic'li dönemdeki gibi "atanlar" ve "izleyenler" olarak parkede ikiye bölündü. Düzenden yoksun Fenerbahçe Ülker'in pota altı dezavantajı da rakip tarafından iyice kullanılınca bugün sarı lacivertlilerin sahada kazanma şansı neredeyse yoktu. Emir Preldzic takımı tek başına sırtlamaya çalışıyor, Lavrinovic ve Tomas düzen dışına çıkıp acele şutlar deniyor, Ukic dengesiz penetrelerle takımın eksik yakalanmasına sebebiyet veriyor, savunmada hiçbir şey ortaya koymayan May hücumda da etkisiz kalıyor. Ve bunların tüm sebebi takımda lider bir guard eksikliği. Mevcudiyet anlamında değil performans anlamında tabi ki. Onlar çok daha kaliteli değillerdi ama onlar takımdı ve bizden çok daha fazla istediler. Gerekirse bacak kırmaktan bahseden Savanovic'e tüm takım eşlik etti, belli periyodlar hariç Fenerbahçe Ülker sadece izledi. Resim zaten herşeyi anlatıyor. Çeyrek finale gitmek elbette ki bu tabloyu meydana getirir ama resimde bir iştah var, bir hırs var. Açıkça seçiliyor.

Fenerbahçe Ülker sezon başı beklentilerinin üzerine çıkıp, sezon içi performansına göre geride kaldı. Ama bazı şeyler bir günde olmuyor. Bunu bir başlangıç olarak kabul edip istikrarlı hamlelerle devamını getirmek gerekiyor. Fenerbahçe Ülker'e de , bu akşam Partizan'a mağlup olan Efes Pilsen'e de teşekkür edelim. Belki çok daha fazlasını bekliyorduk ama olmadı, hatalardan ders çıkarabilmek de önemlidir. Bütün devler elenirken ayakta kalan tek takımımız da Pınar Karşıyaka. Onlara ayrı bir tebrik ve dikkat etmek gerekiyor. Detaylı istatistikler burada.

Euroleague Top 16 6. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

E GRUBU
Panathinaikos: Aleks Maric sakatlığı nedeniyle oynayamayacak.
Unicaja Malaga: Jimenez 2 hafta daha yok. Archibald sakatlığı nedeniyle oynayamayacak
Lietuvos Rytas: Herhangi bir eksiklik yok.
Caja Laboral: Teletovic ve Pape Sow'un durumları şüpheli.

F GRUBU
Regal FC Barcelona: Gianluca Basile ve Pete Mickeal sezonu kapattılar. Navarro ve Lorbek'in durumları şüpheli.
Lottomatica Roma: Luca Vitali, Jacopo Giachetti, Iannelli, Djedovic ve Tonolli bu hafta oynamayacaklar.
Maccabi Electra : Yaniv Green sakatlığı nedeniyle oynayamayacak.
Union Olimpija : Vlado Ilievski sakatlığı nedeniyle Barcelona'ya götürülmedi. Kevin Pinkney serbest bırakıldı.

G GRUBU
Montepaschi Siena: Bo McCalebb ve Kaukenas sakat..
Efes Pilsen: Herhangi bir eksiklik yok. Wisniewski serbest bırakıldı.
Real Madrid : Herhangi bir eksiklik yok
Partizan: Herhangi bir eksiklik yok.

H GRUBU
Olympiacos BC: Vasilopoulos ameliyat oldu ve sezonu kapattı. Keselj ve Halperin de sakatlar. Bourousis Ivkovic tarafından kadro dışı bırakıldı.
Fenerbahçe Ülker: Engin Atsür, Gasper Vidmar ve Mirsad Türkcan sakatlığı nedeniyle bu hafta da oynayamayacaklar. Mahalbasic tekrar kadroya dahil edildi.
Zalgiris Kaunas: Kuzminskas hasta, bu yüzden forma giyemeyecek.
Power Elec. Valencia: Victor Claver 2 ay yok.
 
NOT : Sakatlık bilgileri Euroleague resmi sitesinden alınmıştır.

Eurolig Top 16 Son Hafta Programı (3 Mart)

0 yorum

3 Mart Perşembe
20:45 Power E. Valencia - Fenerbahçe Ülker (NTV Spor)
20:45 Efes Pilsen - Partizan (Skytürk)
20:45 Real Madrid - Montepaschi Siena
20:45 Olympiakos - Zalgiris Kaunas
21:45 Lottomatica Roma - Maccabi Tel Aviv
21:45 Regal Barcelona - Union Olimpija
21:45 Lietuvos Rytas - Caja Laboral
21:45 Unicaja Malaga - Panathinaikos

1 Mart 2011 Salı

Bloguma Dokunma !

0 yorum





#blogumadokunma !

Yılmaz Özdil Olsam Wisniewski'ye El Sallasam

3 yorum


28 Haziran 2010...

Andrew Wisniewski.

Maccabi Tel Aviv'den gelen ABD'li guard.

*
29 yaşında ve 1.91 metre boyunda... Efes Pilsen'e transfer edildi...

Türkiye ligi için transfer edilmediği kesin. Nasıl olsa Efes Pilsen her türlü Türkiye'de finale çıkıyordu.

Esas Avrupa'da beklenen başarı gelsin diye alındı o bölgeye.

*
Neler yaptığına bir bakalım...

20 Ekim 2010 Union Olimpija deplasmanı. 28 dakikada 1 asist 2 top kaybı.

27 Ekim 2010 içerde Valencia maçı. 9 dakikada 2 asist 1 top kaybı.

3 Kasım İstanbul'da AJ Milano maçı. 20 dakikada 3 asist.

11 Kasım OAKA deplasmanı. 20 dakikada 0 asist.

*
Uzayıp gidiyor bu liste. Tek tek yazsak sığmaz. Tüm maçlarda kesilmeden oynadı çünkü Wisniewski.

15 Eurolig maçında asist ortalaması 1.9... Top kaybı ortalaması 0.9... Sayı ortalaması 4.5...

Efes Pilsen bu sene de gruplarda sustu. Grubun son maçı bile oynanmadan Top 16'da Eurolig'e veda etti. 

Neden diye soruyorum kendi kendime. Her takım oyun kurucusu kadar konuştuğu için olabilir mi? Emin değilim.

En önemli adamını, oyun kurucusu McCalebb'i kaybetmiş Siena eledi çünkü Efes Pilsen'i. Sistemi ve istikrarı olan Montepaschi Siena.

*
28 Şubat 2011...
 
Andrew Wisniewski sessizce veda etti Efes Pilsen'e. Arkasında elenmiş bir dev, formasının altında boğulmuş bir Ender Arslan bırakarak.

O formasını alıp valize koyunca, altında kalan Ender Arslan'ı farketti Perasovic.

Ya da zaten farkındaydı da, artık mecburiyetten oynatacak. 

Bir zamanlar Efes Pilsen Avrupa'da fırtına gibi eserken kadrosu baştan aşağı yetiştirdiği aslanlarla dolu, lideri Naumoski'ydi. 

Şimdi baştan aşağı döşediği yabancılardan fırsat bulup, altyapıdan yetiştirip elinde kalan tek değerine, bir "Arslan" ına giydirecek forma bulamıyor Efes Pilsen. 

Adı değişsin mi değişmesin mi tartışması var ya gündemde.

Herşey çoktan değişmiş zaten Efes Pilsen'de. Bir adı aynı kalmış, bir de tepedeki yöneticileri.

*
Perasovic demiş ya eğer başa dönebilseydim değiştireceğim çok şey olurdu diye...

Ah keşke o fırsat bize verilse... Şöyle temiz temiz 90'lara dönerdik.

Sırf bir sandalye atabilmek, Tamer Oyguç'a siper olabilmek için bile 1993'e Torino'ya dönerdik.

Valla dönerdik Sayın Özerhun...

Belki son yıllarda müsveddeye dönen transfer listelerini de değiştirebilirdik. Çöpe giden milyonları engellerdik.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...