Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

27 Ekim 2011 Perşembe

Anadolu Efes 79-80 Belgacom Spirou

0 yorum


İlk hafta Sırbistan deplasmanında "toplama takım" eleştirilerini oynadığı iyi oyunla bir kenara iten Efes, Spirou karşısında bambaşka bir top oynayınca, mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Salı sabahı fikstüre bakarken haftanın sonucu net belli maçlarından biri olarak değerlendirip, üzerine fazla kafa yormamıştım ama anlaşılan Efesli oyuncular da benim gibi düşünmüş. Efes'in nispeten güçsüz bir rakip karşısında ortaya çıkan defoları kritik maçlar öncesi önemli bir alarm; ancak eldeki kadronun kalitesi hala güven verici düzeyde ve henüz tek maç dışında kaybedilmiş ciddi bir şey yok.

Aslına bakarsak bu tip bir sürprizin altına imza atmak Spirou'nun yabancı olduğu bir iş değil. Geçen sezon Real Madrid'i sahalarında 49 sayıda tutarak yenmişler ve belki de dünkünden daha büyük bir sürprizin altına imzayı atmışlardı; ancak geçen hafta aynı Real Madrid'den 100 sayı yiyerek sahalarında kaybetmeleri, geçen sezonki kaosla beslenen ve dikkate alınmadıkları anda rakibe problem yaratan o takımın bu sezon sahada olmayacağı düşüncesini yaratmıştı zihinlerde. Dün ise, Belçika takımından bu durumun tam tersini işaret eden bir performans izledik. Dexia Mons'un Beşiktaş'ı elemesinin ardından Spirou'nun da Efes'i yenmesiyle,  takımlarımız el birliğiyle Belçika basketboluna tarihi günlerini yaşatmaya devam ediyor .

Efes cephesinde ise dertler Spirou'dan biraz daha farklı. Takımın savunmaya konsantre olduğu her dönemde farkı kapatması hatta bir defa da olsa öne geçmesi, asıl sorunun oyundaki kopukluk olduğunu işaret ediyor. Rakibe %57'yle 2 sayı, %41'le 3 sayı atma şansı tanıyıp kazanmak Euroleague gibi bir ortamda pek mümkün değil. Geçtiğimiz hafta Partizan karşısında ortaya benzer bir istatistik kağıdı koyan Efes (%57 2 sayı, %38 3 sayı) deplasmanda rahat kazanmıştı. Söz konusu Spirou ve rakibi Efes olunca rahat kazanmak gibi bir durum elbette söz konusu olmadı; ancak ilk çeyrek itibariyle iyi şut atmaya devam ederse maçı son dakikalara kadar sürükleyeceğinin sinyalini veren Spirou sonunda istediğini aldı. Savunmada Kinsey'nin belirgin isteğinin yanında diğer oyuncuların fazla ağır kanlı (selam sana Kuqo) durması ve pota altında kağıt üzerindeki o üstünlüğün sahaya bir türlü yansıtılamaması Efes'in mağlubiyetinde ilk bakışta ön plana çıkanlar.

Savunmadaki defoların yanında hücumda, özellikle dış oyuncu anlamında Efes'in bir go-to-guy'ı olmadığını görmek üzücü. Vujacic'le ilgili tereddütlerim, bu maçla birlikte zirve yaptı ve böyle giderse Vujacic'in olası bir başarısızlıkta bir numaralı sorumlu olarak ön plana çıkacağı ortada. Ersan ve Savanovic'in 2 haftadaki total katkısı Efes'in sıkıntı çekeceği son pozisyonun 4 numara olduğunu; Kinsey'nin ekstra hücum performansıyla beraber Vujacic, Sinan ve Cenk'in ilk 2 haftada yaptıkları ise kısa rotasyonunun bu uzun rotasyonunu kaldıracak seviyede olmadığını işaret ediyor. Yeterli olup olmadığı bambaşka bir mevzu; ancak bu takımın başarılı olabilmesi için Vujacic Nets'teki gibi değil, Lakers'taki verimli döneminde olduğu gibi oynamak zorunda. Dünkü tabloda takımın dağınık oyunu zoraki şutları kullanan Vujacic'e patlamış gibi gözükse de Vujacic'in yerinde penetre üzerinden oynayan bir oyuncu olduğunu hayal edip (Hikmet Karaman mode on) maçı kafamda oynadığımda (Hikmet Karaman mode off) Efes'in takım olarak saha paylaşımını ve hücum organizasoyunun daha rahat mükemmelleştirdiğini görebiliyorum. Şu ana kadar Vujacic'ten eksik verimi fazlasıyla telafi eden Kinsey'nin ise bu performansı sezonun genelinde sürdüreceğini söylemek olsa olsa hayalcilik olur. Tüm sezon savunmada kötü oynayacağı maç sayısı bir elin parmaklarını muhtemelen geçmeyecektir; ancak hücum konusunda aynısını özellikle Final Four adayı rakipler karşısında oynarken söylemek kolay değil. Tüm bunların yanında 32 yaşındaki Kerem Tunçeri ise, Avrupa Şampiyonası'nda büyük bir güven bunalımı yaşamasına rağmen takımı organize etme konusunda eldeki en önemli, hatta tek opsiyon. Onun yokluğunda Ilievski istatistik olarak iyi bir maç oynamış olsa da (9 sayı 8 asist 0 top kaybı) son topta yaptığı tercih maç boyu yaptığı bütün olumlu hareketleri bir kalemde sildi. Kerem'in maçın başındaki sakatlığı ve bu sakatlığın getirisi olarak Efes'in Spirou gibi bir takım karşısında bile düzenli hücum etmekte zorlanması, Kerem'in önemini bir kez daha ortaya koydu. 

5 numarada ise, mevcut kadronun olağan getirisi olan 4 numara dominasyonu ve 2-3 numara yetersizliğinden farklı bir durum mevcut. Kağıt üstünde Euroleauge'in en iyi üç ya da dört pota altı rotasyonundan birine sahip gibi görünen Efes'te dün bu üstünlüğün en önemli iki sebebi olan Batista ve Barac'ın aldığı toplam süre, Ermal Kuqo'dan azdı. Ermal fena da oynamadı; ancak pota altında rakibe verilen üstünlüğün sahada Batista ya da Barac olsa bu kadar kolay kaptırılmayacağını net olarak söyleyebilirim. Barac, Ersan'la sahada daha fazla beraber kalma şansı yakalasa durum yine farklı olabilirdi. Ersan'a da bir not düşmek gerek elbet, 27 dakikada 27 ranking puanıyla kendisi gibi oynadığında Euroleague seviyesinin bir iki gömlek üzerinde olduğunu yine kanıtladı. Kinsey-Ersan ikilisinin oynadığı oyuna yazık olduğu gerçeği, yapması çok da zor bir çıkarım değil.

Yazının başında da belirttiğim gibi, Efes adına kaybedilmiş hiçbir şey yok. Milano, Maccabi ve Real şeklinde devam eden fikstür öncesi bu maçta alınan mağlubiyetin uzun vadede olumlu sonuçları bile görülebilir. Oyuncuların ve Ufuk Sarıca'nın bu kazadan çıkaracağı önemli dersler elbette olacaktır. Bir musibet bin nasihattan iyidir derler ya, aynı zamanda o tek musibeti Top 16 ya da Son 8'de yaşamaktansa burada tecrübe etmek her zaman daha iyidir. 

26 Ekim 2011 Çarşamba

Lokavtlık Değil Ömürlük İmza

16 yorum

İki haftayı aşkın bir süredir maç programı ve sakatlık raporu dışında siteye en ufak bir yazı dahi giremedim. Bu dönemde sitede okuduğunuz ve onun üzerinden "Fenerbahçe dışında maç yazmıyor" taşları atılan Fenerbahçe - Caja Laboral maç yazısının da bana ait olmadığını asist kısmına bakan dikkatli bazı arkadaşlar dışında kimse göremedi. Bu boş dönemin sebebi de en mutlu günüm için nefes almadan koşturuyor olmamdı. Yarın sabahtan itibaren de 1-2 hafta süreyle burada benim kalemim tamamen duracak. İnşallah cumartesi günü yeni bir hayata adım atmış olacağım. Bu satırlarla da hem uzun sessizliğin sebebinin üretilen fantastik nefret senaryoları olmadığını anlatmak, hem de mutluluğumu kendi evimde yani burada paylaşmak istedim. Şimdiden herkese teşekkür ederim, iki hafta sonra görüşmek üzere !!!

THY Euroleague 2. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

A GRUBU
Bennet Cantu : Herhangi bir eksiklik yok.
Bizkaia Bilbao : Hervelle sakatlıktan döndü ve ligde oynamaya başladı. Herhangi bir eksiklik yok
Caja Laboral :  Joey Dorsey dışında takımda eksik bulunmuyor.
Fenerbahçe Ülker : Mirsad ve Tomas sakatlıkları sebebiyle maçta oynamayacaklar.
Olympiacos : Kali Lucas, Vasilopoulos cw Keselj geçen hafta oynamadılar. En iyi ihtimalle belki Keselj sahada olabilir.
SLUC Nancy : Herhangi bir eksiklik yok.

B GRUBU
CSKA Moskova : Herhangi bir eksiklik yok.
Brose Baskets : John Goldsberry sakatlığı sebebiyle forma giyemeyecek.
KK Zagreb : Masic ve Babic'in oynamaları beklenmiyor.
Panathinaikos : Perperoglou dışında takımda eksik yok.
Unicaja Malaga : Takımda herhangi bir eksik olması beklenmiyor.
Zalgiris Kaunas : Herhangi bir eksiklik yok.

C GRUBU
Anadolu Efes : Kerem Gönlüm dışında herhangi bir eksiklik yok.
Belgacom Spirou : Broyles dışında takımda eksiklik yok.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Emperio Armani : Herhangi bir eksiklik yok.
Partizan mt:s : Herhangi bir eksiklik yok.
Real Madrid : Novica Velickovic uzun süre sahalardan uzak olacak. Yerine Serge Ibaka transfer edildi ama bu hafta oynayıp oynayamayacağı maç saatinde belli olacak.

D GRUBU
Asseco Prokom : Herhangi bir eksiklik yok.
Barcelona Regal : CJ Wallace özel sebepler yüzünden ABD'ye gitti. Takımda başka eksik yok.
Galatasaray : Zaza Pachulia'nın oynaması beklenmiyor.
Montepaschi Siena : Herhangi bir eksiklik yok. Igor Rakocevic transfer edildi.
Unics Kazan : Herhangi bir eksiklik yok.
Union Olimpija : Goran Jagodnik uzun süre sahalardan uzak kalacak.

NOT: Sakatlık raporu THY Euroleague resmi sitesindeki bilgilere göre düzenlenniştir.

25 Ekim 2011 Salı

THY Euroleague 2. Hafta Programı (25-26-27 Ekim)

0 yorum

25 Ekim Salı
21:45 Unicaja Malaga - Zalgiris Kaunas

26 Ekim Çarşamba
19:15 CSKA Moskova - Brose Baskets
20:00 KK Zagreb - Panathinaikos
20:30 Anadolu Efes - Belgacom Spirou (Ntvspor Canlı)
21:00 Caja Laboral - Bennet Cantu

27 Ekim Perşembe
20:00 GS Medical Park - Unics Kazan (Ntvspor Canlı)
21:00 Montepaschi Siena - Union Olimpija
21:45 FC Barcelona Regal - Asseco Prokom
21:45 Real Madrid - Emporio Armani
21:45 Olympiacos - Fenerbahçe Ülker (Ntvspor Canlı)
21:45 SLUC Nancy - Bizkaia Bilbao Basket
22:00 Maccabi Electra - Partizan mt:S

Yine 3 maça düştük haydi hayırlısı diyelim..

20 Ekim 2011 Perşembe

Fenerbahçe Ülker 66 - 69 Caja Laboral

0 yorum


Euroleague'de sezona iç sahada başlayan Fenerbahçe Ülker, kendini Sinan Erdem'den alışkın olduğu atmosferden uzak bir ortamda bulunca adeta yerini yadırgadı ve sezona mağlubiyetle başladı. Ev sahibinde başta taraftar olmak üzere kötüler listesi epey uzun. Cumhurbaşkanlığı'nın ardından sezonun ikinci ciddi maçının da kaybedilmesiyle birlikte gelen moral bozukluğu ve hayal kırıklığı ise ortada. Dağılan odayı toplamak ve takımı kaos ortamından uzaklaştırmak an itibariyle Neven Spahija'nın bir numaralı görevi.

İlk çeyreğe oyunu kontrol ederek başlayan, ancak bu çeyrekteki hücum ve savunma etkinliğini maçın geri kalan 30 dakikasında göstermekte sıkıntı yaşayan Fenerbahçe'de en büyük sorun savunma. Geçtiğimiz sezon Vidmar sakatlanana kadar ortaya konan ve o dönemde takıma kritik maçlar kazandıran savunmadan bugün itibariyle eser yok. Vidmar  döndü dönmesine; ancak anlaşılamayan bir şekilde son çeyrekleri Spahija'nın yanında oturmakla geçiriyor. 4. çeyreği Oğuz'un ikili oyun zaafından ekmek yiyerek geçiren Prigioni ve Milko Bjelica ikilisi, Spahija'nın bu hatasını güle oynaya değerlendirerek Baskların maçı almasında Teletovic'le beraber en büyük faktör oldular.

Savunma kaynaklı dertler pota altıyla da bitmiyor. Evet, Ömer ve Sefolosha kısa savunmasında uzman isimler. Hatta Sefolosha İstanbul'da kalacağı süre boyunca sahada ne tip işlerle meşgul olacağını daha ilk maçtan gösterdi, üstüne bir de ondan görmeye pek alışık olmadığımız tipte müthiş bir blokla performansını süsledi; ancak bu ikilinin aynı anda sahada kalması hücumda genelde edilgen rolde olmalarından dolayı pek mümkün değil. Sahada birinden biri kesinlikle bulunması gereken Bogdanovic ve Preldzic ise fizikleri itibariyle ideal savunmacı profilinde değiller, keza Oğuz da öyle. Jerrels ve Gist ise idare ediyorlar, fena değiller diyelim. Buraya kadar bir sorun yok, zira kadro kurulurken bu isimlerin masaya neyi koyup neyi koyamayacağı zaten belliydi. Ancak savunmada açılan delikler, hücumu da direk etkilediğinden, yenilen 2 sayının maliyeti skorbord'a yazılan +2 sayıdan çok daha fazlası oluyor. Geçen sezonki Spahija'nın en önemli hücum silahı savunma kaynaklı sayılar olan Fenerbahçe'siyle bu seneki savunmada tembel, hücumda panik Fenerbahçe'si birbirine tamamıyla zıt. Bogdanovic ve Emir'in felaket hücum performansları ya da Sefolosha'nın maç sonunda kaçırdığı iki serbest atış bu üçlüden birini günah keçisi seçmek için ideal fırsatlar; ancak bu yolu izlemek ortadaki asıl sorunu halı altına itelemekten başka bir işe yaramayacaktır. Oğuz ve Kaya'nın sahada kaldığı her saniye, Fenerbahçe sahada cepten yiyor. Çözümü iki dizinden de sakatlık geçirmiş 36 yaşındaki bir Mirsad olarak görmek ise alınmaması gereken bir risk. Uzun transferinin lüks değil ihtiyaç olduğunu Fenerbahçe teknik kadrosu da bir yerden sonra mutlaka görecektir; ancak bu farkındalığın geç gerçekleşmesi gruptaki ilk 2 şansını büyük ölçüde baltayabilir. Alarmın erken çalması, olası bir felaketin önlenmesi açısından olumlu bile diyebiliriz.

Caja Laboral'de ise kadrodaki yeni oyuncular ve Mirza Teletovic dikkat çekti, çektikleri dikkatle de yetinmeyip maçı alıp götürdüler. Teletovic'e özellikle değindim, zira Mirza o meşhur "power forvet bedenine sıkışmış şutör guard" tanımlamasının çok dışında oynuyor bu sezon. Yapması gerekeni yapıyor, eline geleni 9 metreden sallamadığı gibi iyi eşleşmeyi yakaladığı zaman sırtı dönük oynuyor ve pota altını sonuna kadar zorluyor. Geç de olsa bu kadar yetenekli bir oyuncunun yeteneklerinin farkına varışını izlemek büyük zevk. Tabi Teletovic'in geçmişine göz attığımızda şu söylediklerimin 2 hafta sonra beni erken öten horoz durumuna düşürmeyeceğinin de garantisi yok; ama bu defa en azından umut vadettiğini belirtelim Boşnak forvetin.

Baskların en büyük hayal kırıklığı ise San Emeterio oldu kuşkusuz. Maç öncesi rakibin en çok dikkat edilmesi gereken oyuncusu olarak gözüken ACB'nin son MVP'si, süt dökmüş kedi gibi ortalıkta dolandı durdu. Alışkın olduğumuz all-around oyunundan eser yoktu maç boyu. Onun yapamadığını ise Prigioni yaptı ve maçı 5 sayı, 7 asist, 6 top çalmayla bitirerek hem galibiyetin altına imzasını attı, hem de Euroleague kariyerindeki 300. topunu çalarak önemli bir istatistiğin de mimarı oldu. Lokavtçılardan Seraphin ve Oğuz'dan bahsederken ufaktan değindiğimiz yeni transfer Milko Bjelica da fena oynamadılar, hatta Bjelica son çeyreğin belirleyici adamlarındandı desek yanlış olmaz. Bir diğer lokavtçı Reggie Williams ise henüz Avrupa'ya uyum sağlayabilmiş gibi durmuyor ama gün geçtikçe daha iyi olacaktır.

Fenerbahçe Ülker 2. hafta Pire deplasmanında Olympiakos karşısına çıkacak. İlk haftada gelen bu mağlubiyetin ardından Yunanistan'daki karşılaşma mesaj maçı olmaktan çıktı, grubun ilk 2 sırası için belirleyici konuma geldi. Two Nations Cup'ta Olympiakos'a Abdi İpekçi'de mağlup olan Fenerbahçe Ülker, rövanşı daha manalı bir maçla almak için deplasmanda olacak. Olympiakos ise geçtiğimiz sezon Pire'de kaybettiği Top 16 maçının rövanşının peşinde. Üzerine bir de klasik Türk-Yunan rekabetini ekleyince bol aksiyonlu bir maç bizi bekliyor gibi duruyor. Ancak Fenerbahçe Ülker'in bu gece gösterdiği performanstan çok daha fazlasına ihtiyacı olacak geçen sezonki deplasman galibiyetini tekrarlayabilmek için.

19 Ekim 2011 Çarşamba

THY Euroleague 1. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum


A GRUBU
Bennet Cantu : Herhangi bir eksiklik yok.
Bizkaia Bilbao : Mavroeidis maçta forma giyemeyecek. Raul Lopez'in oynaması bekleniyor.
Caja Laboral :  Joey Dorsey dışında takımda eksik bulunmuyor.
Fenerbahçe Ülker : Mirsad ve Tomas sakatlıkları sebebiyle maçta oynamayacaklar.
Olympiacos : Pelekanos maçta forma giyemeyecek.
SLUC Nancy : Herhangi bir eksiklik yok.

B GRUBU
CSKA Moskova : Herhangi bir eksiklik yok.
Brose Baskets : John Goldsberry sakatlığı sebebiyle forma giyemeyecek.
KK Zagreb : Josh Heytvelt, Diante Garrett ve Toni Prostan haftasonu Adriyatik Ligi'nde forma giymediler ve bu maçta da durumları şüpheli.
Panathinaikos : Perperoglou dışında takımda eksik yok.
Unicaja Malaga : Takımda herhangi bir eksik olması beklenmiyor.
Zalgiris Kaunas : Herhangi bir eksiklik yok.

C GRUBU
Anadolu Efes : Herhangi bir eksiklik yok.
Belgacom Spirou : Herhangi bir eksiklik yok.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Emperio Armani : Herhangi bir eksiklik yok.
Partizan mt:s : Herhangi bir eksiklik yok.
Real Madrid : Herhangi bir eksiklik yok.

D GRUBU
Asseco Prokom : Michael Kuebler'in durumu şüpheli.
Barcelona Regal : Herhangi bir eksiklik yok.
Galatasaray : Herhangi bir eksiklik yok.
Montepaschi Siena : David Moss'un durumu şüpheli.
Unics Kazan : Lyday'in ufak bir sakatlık problemi var ama oynaması bekleniyor.
Union Olimpija : Herhangi bir eksiklik yok.

NOT: Sakatlık raporu THY Euroleague resmi sitesindeki bilgilere göre düzenlenniştir.

17 Ekim 2011 Pazartesi

THY Euroleague 1. Hafta Programı (17-19-20-21 Ekim)

2 yorum

17 Ekim Pazartesi 
21:45 Zalgiris Kaunas - CSKA Moskova (Ntvspor - Canlı)

19 Ekim Çarşamba
19:00 Unics Kazan - Montepaschi Siena
20:00 Fenerbahçe Ülker - Caja Laboral (Ntvspor - Canlı)
21:45 Bennet Cantu - SLUC Nancy
21:45 Asseco Prokom - Galatasaray (Ntvspor - Canlı)

20 Ekim Perşembe
20:00 Partizan - Anadolu Efes (Ntvspor - Canlı)
21:30 Belgacom Spirou - Real Madrid
21:45 Panathinaikos - Unicaja Malaga
21:45 Emperio A.Milano - Maccabi Tel Aviv
21:45 Union Olimpija - FC Barcelona Regal
22:00 Brose Baskets - KK Zagreb CO

21 Ekim Cuma
21:30 Bizkaia Bilbao - Olympiakos (Ntvspor - Canlı)

Perşembe günkü maçlardan bir tanesi daha Ntvspor'dan canlı yayınlanacak. 3 maçtan birini seyirciler seçecekler ve Ntvspor da resmi sitesinden oylama yapıyor. Oylama bu akşam sona erecek. Muhtemel F4 maçlarından Armani - Maccabi maçı Union Olimpija - Barcelona maçının %1 gerisinde. Şöyle hep beraber bir el atarsak sanırım Maccabi maçını canlı izleyebiliriz. 

Ntvspor ilk hafta 6 maçı canlı yayınlayacak. Hızlı bir giriş oldu, umarım devamı gelir.

9 Ekim 2011 Pazar

Basketbol Aforizmaları #18 Arvydas Sabonis

3 yorum


"Doktorlar bana sigara içmeyi, içki içmeyi ve basketbol oynamayı yasakladı. Geriye zevk olarak sadece seks kaldı."

Geçtiğimiz günlerde kalp krizi geçirerek herkesi korkutan Arvydas Sabonis'in hastane çıkışındaki açıklaması... Doktorlar efsaneyi biraz üzmüşler.

Nikola "Jackass" Pekovic

0 yorum


Kenara doğru gelirken masanın önünde kusan Pekovic'e maç sonu soyunma odasında gazetecinin biri gelip "Orada ne oldu?" diye soruyor, Kecman da atlayıp "Ne miydi? Jackass TV'ydi." diyor. Sıkıntılı bir sahne, bırakın kariyeri hayat boyu hatırlanmak istenmeyecek türden.

Partizan'ın 1992 Şampiyonluğu Belgesel Oluyor

1 yorum

Partizan'ın 1992 yılında İstanbul'daki finalde Djordjevic'in son saniye üçlüğüyle Avrupa şampiyonluğunu kazanması Avrupa basketbol tarihinin en çok anlatılan, canlandırılan ve en önemli hikayelerinden biridir. Şimdi burada kalkıp "Süper maçtı, gözlerim doldu, inanılmazdı." yalanlarını atmayacağım çünkü ben o dönem 8 yaşında bir çocuk olarak muhtemelen sokakta topumuz olmadan futbol oynamakla meşguldüm. Ama sonradan o anları da, tekrar canlandırıldığı şov maçında Sırbistan'da Djordjevic'in aynı pozisyonda tek denemeyle tekrar soktuğu o basketi de izledim. İlgimi çektiği kadarıyla bazı yazıları da okudum. Şimdi o şampiyonluğun belgeseli çekiliyor. Başrolde ise tabi ki İspanyollar var. Canal+ olayın tüm aktörleriyle o günleri tekrar film haline getirdi. Zeljko Obradovic, Predrag Danilovic, Aleksandar Djordjevic, Vlada Dragutinovic, Zoran Stevanovic vs.. kimi ararsanız belgeselde var. 27 Ekim Perşembe günü İspanya saatiyle 22:00'de Canal+ 'da yayınlanacak. İspanyolca bilenler, izleme imkanı olanlar kaçırmasın.



Bunu okuyan bunu da okudu;
18 Yıl Sonra Danilovic ve Djordjevic
-
THY Euroleague editörlerinden Vladimir Stankovic'in Partizan 1992 yazısı da burada. Biz yaşamadık ama onun bizzat yaşadığından emin olabilirsiniz.

Adam Morrison - Radosavljevic Sürtüşmesi

1 yorum


Geçtiğimiz günlerde Kızılyıldız'ın kendi sahasında Bayern Münih'le oynadığı ve 80-55 kazandığı karşılaşmada lokavtın 1 yıllık misafirlerinden Adam Morrison ve Baumann'ın denemeye aldığı Radosavljevic saha içinde kısa bir sürtüşme yaşadılar. Morrison bunu sezon içinde sık sık tekrarlayabilir. Zaten 7000 Kızılyıldız seyircisi de Pionir'de Morrison'a tarifsiz desteğini sunuyor, anında alevleniyor. Pesic'li Kızılyıldız bu senenin en zor deplasmanlarından biri olacak.


8 Ekim 2011 Cumartesi

Adriyatik Ligi 1. Hafta Programı (8 - 9 Ekim)

1 yorum

 
Erken oynayan Maccabi Tel Aviv dışında kalan ilk hafta maçlarının programı...

7 Ekim Cuma

8 Ekim Cumartesi 
21:00 Union Olimpija - Zlatorog Latsko
19:15 Crvena Zvezda - Hemofarm
17:30 KK Zagreb - Partizan
18:00 Domzale - Siroki

9 Ekim Pazar 
21:00 Radnicki - Cibona

İspanya Liga Endesa 1. Hafta Programı (8 - 9 Ekim)

0 yorum


8 Ekim Cumartesi
19:00 Caja Laboral - Cajasol

9 Ekim Pazar
13:15 Manresa - Joventut
13:30 Murcia - Regal Barcelona
13:30 Real Madrid - Fuenlabrada
13:30 Lagun Aro - Obradoiro
13:30 Unicaja - Gran Canaria
13:30 Alicante - Bizkaia Bilbao
19:00 Asefa Estudiantes - Valencia
Zaragoza - Valladolid (Ertelendi)

Almanya Bundesliga Ligi 2. Hafta Programı (7-8-9 Ekim )

0 yorum


7 Ekim Cuma
TBB Trier: 75 - Bremerhaven: 56

8 Ekim Cumartesi
19:10 Bayern Münih - NY Phantoms Braunschweig
20:00 Phoenix Hagen - Telekom Baskets Bonn
20:00 Ratiopharm Ulm - Artland Dragons
20:30 BC Göttingen - Ludwigsburg
21:00 Ewe Baskets - BBC Bayreuth
21:00 Tübingen Tigers - Fraport Skyliners
21:00 Giessen 46'ers - s.Oliver Baskets

9 Ekim Pazar
19:00 E. Bremerhaven - Alba Berlin

İtalya Lega A 1.Hafta Programı ( 8-9 Ekim )

0 yorum

8 Ekim Cumartesi
19:00 Banca Tercas Teramo - Montepaschi Siena
 
9 Ekim Pazar 
19:15 B.S. Sassari - N.Casale Monferrato
19:15 C.Solar Bologna - Virtus Roma
19:15 Pepsi Caserta - Benetton Treviso
19:15 Vanoli-Braga Cremona - Bennet Cantu
19:15 F.Shoes Montegranaro - S.Avellino
19:15 Angelica Biella - Scavolini S. Pesaro
21:30 EA Milano - Cimberio Varese
Venezia (Bay)

7 Ekim 2011 Cuma

Fransa Pro A Ligi 1. Hafta Programı (7 - 8 Ekim)

0 yorum

7 Ekim Cuma

8 Ekim Cumartesi
20:00 Roanne - Asvel
21:00 Poitiers - Orleans
21:00 Le Mans - Nanterre
21:00 Chalon/Saone - Gravelines
21:00 Strasbourg - Cholet

5 Ekim 2011 Çarşamba

Andrei Kirilenko CSKA Moskova'da

2 yorum

Geldi gelecek, geliyor mu acaba derken 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nın yıldızlarından Andrei Kirilenko Rusya'ya döndü. Kirilenko'yu NBA sahnesine çıkaran CSKA Moskova 30 yaşındaki yıldızla NBA dönüşü açık olmak üzere 3 yıllık kontrat imzaladı. Akla iki soru geliyor istemez. Birincisi Kirilenko Avrupa'da kalacak mı yoksa dönecek mi, dönecekse neden 3 yıllık sözleşme imzaladı. Bilindiği üzere Kirilenko sakatlıklar ve yatış performansı sebebiyle NBA'deki albenisini biraz yitirmiş durumda. Ama Avrupa Şampiyonası sertliğinde sahaya koyduğu performans olağanüstüydü. Yani şu anda hazır ve formda bir Kirilenka (a.k.a AK-47) var. Zaten hem başkan Andrei Vatutin hem de koç Kazlauskas lokavttan oyuncu almanın mantıklı bir tercih olmadığını ama Kirilenko'nun bir istisna olduğu söylediler. 1-2 ay bile olsa Kirilenko'nun CSKA ile maçlara çıkması, hatta maç kazandırması onlar için yeterli olacak. Geldiği gün, gidişine psikolojik olarak hazırlanmışlar. Andrei Kirilenko da aldığı paranın tamamını çocuklar için kurduğu yardım fonuna aktaracağını söyledi. 3 yıllık anlaşma 30 yaşından sonra olası bir ciddi sakatlık için garanti kontrat anlamı taşıyor olabilir. Çünkü Kirilenko bir daha düşerse NBA'de ciddi bir kontrat bulması zor görünüyor. O açıdan ben Kirilenko'nun kendini hazır tutarak lokavtta paslanan isimler içinde değerli bir konuma geleceğini ve lokavt biter bitmez ABD'ye döneceğini düşünüyorum.

Bu transferle birlikte de CSKA Moskova'nın kadrosu sinir bozucu bir hal aldı. Kirilenko, Khryapa, Teodosic, Krstic , Siskauskas beşlisi takımdayken tesislerin girişine "Warning High IQ" yazmak gerekiyor. Şu beşliden herhangi birini alıp liselerarası bilgi yarışmasına, KPSS'ye, LYS'ye rahatça sokabilecekken beşinin birden aynı anda sahada olacağını bilmek inanılmaz. CSKA Moskova maçları büyük keyif verecek. Umalım ki Kazlauskas da kadronun hakkını versin.

Gelelim ikinci soruya. Tamam AK-47 lakabı iyi güzel anladık da zekasına bu kadar övgü yağdırdığımız bir takımın fotoğraf çekimine kalaşnikof getirmek hangi ileri (!) zekanın ürünü?

Tony Parker 1500 Euro'ya Asvel'de

0 yorum

Tony Parker’ın lokavt esnasında Fransa’ya dönüp dönmeyeceği, Avrupa’ya veya Çin’e gidip gitmeyeceği çok yüksek sesle olmasa da konuşuluyordu. Dün gece sona eren NBA lokavt toplantısından hemen sonra Parker’ın Asvel ile anlaştığı haberleri gelmeye başladı, bugün de resmi olarak açıklandı.

Tony Parker aynı zamanda Asvel’in başkan yardımcısı olduğu için anlaşma sürpriz değil ama esas detaylar fazlasıyla ilgil çekici. Tony Parker’ın Asvel’den alacağı ücret aylık 1500 euro. Bunun için tam gün sigorta, akbil, sodexo , yol parası olup olmadığını bilmiyoruz tabi. Tony Parker’ın bu sembolik ücrete Fransa’da oynayacak olmasını açıklayabilecek tek şey “Fransa’da oynama isteği.” Hem Çin’den hem de Barcelona’dan ciddi teklifler geldiğini kendisi de açıkladı zaten ama bu teklifleri reddetmiş. Asvel’e, Fransa Ligi’ne ve Eurocup’a renk getireceği kesin. Şimdi düşünüyorum da Tony Parker Barcelona’da olsaydı ne olurdu diye, ben bile cevap bulamıyorum kendi soruma. Allah korumuş demek gerek sanırım…

3 Ekim 2011 Pazartesi

Endesa Süper Kupası Barcelona'nın

0 yorum

Endesa Süper Kupası'nın sahibi finalde Caja Laboral'i 82-73 yenen Regal Barca oldu. İlk yarıda savunmaların pek ön planda olmadığı, iki takımın da rahat skor ürettiği maçta ikinci yarıda vidaları sıkan Barca Regal, 20 dakiksda 31 sayıya izin verip Real Madrid maçında olduğu gibi yine son anlarda maçı koparmayı başardı. Juan Carlos Navarro 24 sayı ve yaptırdığı 11 sayıyla yine maça damgasını vurdu. Avrupa Şampiyonası'ndan sonra aynı hızla devam ediyor La Bomba. Barcelona her sene en büyük fsvori ama bu sene biraz daha farklı bir Barca izleyeceğiz gibi görünüyor. Maçın küçük bir bölümünü izleyebildim, vakit bulursam akşama tamamlamayı düşünüyorum ama Pascual bu sene parçaları tam olarak yerine oturtmuş gözüküyor. Yine de hala alternatifsiz bir isim var; Juan Carlos Navarro. Ne Eidson, ne de hastalığından tam olarak hazır dönmeyen Pete Mickeal Navarro'nun verdiği güveni vermiyor.

 

Link 
 
 

Link 

 

Link

Endesa Süper Kupası'nın En İyi 5 Hareketi

0 yorum


L.Rytas: 63 - Galatasaray: 71 (Aç Kapıyı Bertomeu, Ben Galatasaray)

1 yorum

Bir önceki yazıda yapılan işin ne kadar değerli olduğunu genel hatlarıyla ifade etmiştim. Lietuvos Rytas gibi Avrupa geleneği olan bir takımı bir "final" maçında, kendi seyircisi önünde mağlup edip THY Euroleague'ye merhaba demek dev bir adım. Ama işin büyüklüğünü yaratan mutfak, sahada yapılan işler. Bugün Galatasaray parke üzerinde de dev adımlar attı.

Bir gün önce Asvel karşısında ilk yarıda hücumla direnerek, ikinci yarıda da savunmayla rakibin direncini kırarak finale yükselmişti. Bir gün öncenin kahramanları Lakovic ve Cevher Özer'di, bugünün kahramanları Furkan Aldemir ve Preston Shumpert'ti. Zaten Galatasaray kadrosunu sezon boyu bu kadar özel yapan da bu derinlik olacak.

Asvel maçında savunma ribaundlarında büyük sıkıntı çeken ve Asvel'in temposuna, atletizmine karşılık veremeyen Galatasaray'a karşı Lietuvos Rytas da sadece adını değiştirerek sahaya çıkmış bir rakip gibiydi. Tyrese Rice ile sadece tempoyu yükseltmek değil, aynı zamanda maçın tempo vitesini de elinde tutmak isteyen Rytas bunda da başarılı oldu. Rice'ın kıvrak bilekleri ilk dakikalarda savunmamızı zor durumda bıraktı. Buna Seibutis'in özgüven dolu atışları da eklenince hücumda zorlanmayan Litvanyalılar savunmada da boyalı bölgeye iyice gömülüp hücum setlerimizi etkisiz hale getirdi. Ne meşhur pick and rolllar, ne de can yakan üçlükler devreye giremeyince fark da neredeyse çift hanelere kadar çıktı. (26-17) Oktay Mahmuti'nin Ender - Tutku ikilisini aynı anda sahaya sürerek farkın açıldığı anlarda takımın raydan çıkmasını engelleme çabası özünde başarılı olsa da durumu tersine çevirme konusunda pek başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Rytas'ın "Vilnius Geçilmez" savunması tribün ateşiyle birleşince ürkütücü bir kıvama geldi.

"Yanlış tercih Vilnius'tan döndü."

İkinci periyod belki maç heyecanıyla çok farkında olunmasa da Galatasaray Basketbol Kulübü için tarihi bir dönüm noktasıydı. Rytas karşısında deplasmanda 9 sayı geriye düşmek bırakın ön elemeyi, THY Euroleague normal sezonunda bile kolay geri dönüş yapılacak bir senaryo değildi. Üstelik de bir gün önce olağanüstü üçlük yüzdesiyle ayakta kalan bir takım için raydan çıkıp panik şutlara yönelme an meselesi olabilirdi. Ama Galatasaray yapması gerekeni yaptı ve hücumla karşılık vermek yerine savunmayla cevap verdi. Asvel'in stratejisiyle sahaya çıkan Lietuvos Rytas'a Asvel'e uyguladığı tarifeyi uyguladı. Rice'ın kıvrak bilekleri fazla kıvrılıp burkulunca da "Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz" sözü vücut bulmuş oldu. Rytas hem oyun kurmakta, hem tempoyu kontrol etmekte, hem de boş hücumların devamında savunmada organize olmakta sıkıntı çekti. İkinci periyod sadece 7 sayı üretebildiler ve Galatasaray bu tarihi dönüm noktasını havlu atarak değil, sahaya karakter koyarak atlattı. O yüreğin imzasını da Furkan Aldemir atıyordu. Kadronun tecrübesiz (altyapılardaki milli maçları değil Avrupa kupalarını kastediyorum) gibi görünen ismi sahadaki tecrübe abidelerini canlandıran isim oluyordu. Büyük iş...

İkinci devre karşılık vermesi gereken Lietuvos Rytas'tı ama Galatasaray'ın hız kesmeye pek niyeti yoktu. Valanciunas'ın Furkan'ın üstüne giderek çeyrek başında canavarımıza üçüncü faulü aldırması, Andric'in de 3 faullü olduğu bir ortamda teorik olarak pota altı sertliğinin düşmesi anlamına geliyordu. Ama pratikte tam tersi oldu. İlk çeyrek Lietuvos Rytas Galatasaray'a nasıl bir baskı kurduysa aynısını bu periyod da Galatasaray uyguladı. İçeriye iyi kapandılar ve Rytas'ı Rice'ın beden olarak bulunduğu ama kafa olarak burkulan bileğinde yaşadığı bir dönemde dış şuta zorladılar. Rytas da 0/5 üçlük atınca Galatasaray rüzgarı yavaş yavaş Barcelona'ya doğru esmeye başladı. Maçın ikinci imzası da periyodun son 1:30 dakikasına biri son saniye üçlüğü olmak üzere 7 sayı sığdıran Preston Shumpert'ten geldi. Galatasaray'ın geriye düştüğü dönemde imdada yetişemeyen Shumpert, 97 saniyede binlerce Litvanyalı'nın önünde Rytas'ın kalbini söküp almayı başardı.

"Finish him !!"

Son 10 dakika ise arkamıza yaslanıp elinde sadece piyonları kalan Dzikic'in hamlelerini izleyip durduk. Pota altına bir türlü çare bulamayan Dzikic önce alan savunmasına döndü, farkın inmesini sağlayamayınca da Oktay Mahmuti'nin molasından sonra kamikaze üçlüklere dua etmek durumunda kaldı. 14-2'lik Rytas serisi sadece Galatasaray'ın zaferine biraz heyecan katma görevini üstlendi. En kritik anlarda topu eline vereceğiniz isim Rice, Seibutis ve Newley varken Goran Jeretin olunca bir yerde durmanız da sürpriz olmuyor. Bir top kaybı, arkasından da airball üçlük gelince tüyleri diken diken eden "Devotion" şarkısı Galatasaray için çalmaya başladı. Sadece Ender'in son saniyelerde herşey bitmişken attığı üçlük şık olmadı, onu da centilmen Litvanya seyircisi olgunlukla karşılayıp üzerinde bile durmadı. Ama yarın öbürgün Pionir'de Ender o üçlüğü atarsa yol (kaldırım taşı), su (pet şişe veya damacana) ve elektrik (trafoya kadar yolu var) olarak geri dönebilir. Buna dikkat etmek gerekiyor. 

Oktay Mahmuti'nin hamlelerini ve saha içinde bunun uygulanışını izlemek büyük keyif veriyor. Tıpkı yarı finalde Asvel karşısında, finalde de Rytas karşısında olduğu gibi. Şimdi en büyük arenada o kadronun hakkını vermek gerekiyor. Elemeden katılmak Galatasaray'a hiçbir mazeret sunmaz, bu kadronun en az Top 16'ya kalması gerekiyor. Galatasaray normalde C Grubu'na gitmesi gerekirken THY Euroleague öncelikleri gereği D Grubu'na gidecek ki onu da bir sonraki mesajda değerlendireceğiz, burayı çorbaya çevirmeyelim. Tekrar Galatasaray basketbol ekibine ve camiasına tebrikler. Tadını çıkarmaya bakın.

Detaylı istatistikler burada.

2 Ekim 2011 Pazar

Galatasaray THY Euroleague'de !!!

1 yorum

Galatasaray müthiş bir iş başardı ve Lietuvos Rytas'ı seyircisinin önünde mağlup ederek THY Euroleague'de normal sezon gruplarına katılmaya hak kazandı. Baktığımız zaman (İhsan Bayülken mode on) Galatasaray'ın kadrosu THY Euroleague'in yarısından daha kaliteli ve derin ama bu seviyeye gelmek için bazı engelleri aşmak, adım adım ilerlemek gerekiyor. Galatasaray kadrosunu kurdu, vizyonunu ve hedefini herkese gösterdi, sırada taraftarıyla birlikte başarılarını görücüye çıkarmak kaldı. Bertomeu ve THY Euroleague yönetimi her zaman marketingi kıymetli olan takımların arkasındadır ve Galatasaray da istikrarlı şekilde birkaç sezon bu başarıya ulaşırsa istediği "A Lisansı" tarzı daha büyük ödüllere ulaşabilir. Ama bunları adım adım geçmek gerekiyor. 

Şimdi Galatasaray camiası bu zaferi günlerce doyasıya kutlamalı ama bir yandan da "Ben her sene düzenli olarak THY Euroleague'de nasıl mücadele ederim" in hesabını yapmalıdır. Kulüpleri büyük yapan, büyük çıtalarda tutan da bu anlayıştır. Galatasaray bu sene THY Euroleague'de final bile oynasa seneye ligde alt sıralarda kaldığı takdirde THY Euroleague dışında kalacağını bilmelidir ve hesaplarını bu ligi garantilemek üzerine yapmalıdır. 2 sene içinde dipten nasıl zirveye çıkılır bunu herkese gösterdi Galatasaray. Cem Akdağ ve Oktay Mahmuti ile basamakları beşer beşer tırmandılar.

Yönetim bu ekibe destek versin çünkü herşeyi hakediyorlar. Efes Pilsen'deki son dönem performansıyla fazlasıyla negatif şeyler düşündüğüm Oktay Mahmuti'den de evsahibi olarak bu satırlardan kendi adıma özür diliyorum. Demek ki hoca da, oyuncu da farklı şartlarda farklı sistemlerde farklı performanslar sergileyebiliyormuş. Oktay Mahmuti ve Emir Alkaş başta olmak üzere tüm Galatasaray ekibini tebrik ederim. Maçla ve devamında statüyle ilgili yazı da birazdan buralarda olur. Galatasaray Feels Devotion !!

Maccabi Tel Aviv Ligi Galibiyetle Açtı

0 yorum

Adriyatik Ligi'nin bu seneki yeni konuğu Maccabi Tel Aviv bugünkü açılış maçında Krka Novo Mesto'yu 83 - 68 yenerek lige galibiyetle başladı. Maccabi Chuck Eidson'ı kaybetmesine rağmen Papaloukas, Farmar, Halperin, Scheyer, Ohayon, Devin Smith ve Shawn James transferleriyle bu yazın en hızlı takımlarından biriydi. Krka Novo Mesto beklendiği gibi bu derin kadroya karşı koyamadı. Baştan sona kadar üstün oynayıp rahat galip geldi İsrail ekibi. Pazartesi Zlatorog deplasmanı, perşembe günü de evlerinde Cibona maçıyla Adriyatik maratonuna devam edecekler. Bu sezonun en çok merak edilen konularından biri Maccabi Tel Aviv'in Adriyatik, THY Euroleague, İsrail Ligi ve İsrail Kupası maratonunu ne kadar başarılı devam ettiirip ettiremeyeceği. Tüm liglerin en hazır ve en yorgun takımı olacakları tartışmasız. Vardır elbet Blatt'ın bir planı...

Detaylı istatistikler burada.


İtalya Süper Kupası Siena'nın

0 yorum

Siena'nın son 4 senedir bu kupayı alırken ne kadar büyük farklar yakaladığını gündüz yazıda belirtmiştim. Bu sefer hiç de öyle kolay olmadı Pianigiani ve öğrencileri için. Cantu neredeyse bütün maçı önce götürdü. Maç içinde birkaç defa Siena öne geçse de kontrol hep Cantu'daydı. Hatta son iki dakikaya da 4 sayı önde girdiler ama önce Moss'un basket faulü, arkasından da Kaukenas'ın üçlüğüyle ibreyi lehine çevirmeyi başardı Siena. Son dakikaları da dikkatli oynayıp kupayı 5. kez üstüste, toplamda da 6. kez kazanmayı başardılar. Maçın en değerli oyuncusu 24 sayı ve 8 ribaundla oynayan Lavrinovic oldu. Bir finalde daha sallandı, yıkılmadı Siena ama Scariolo evinde maçı izlerken ellerini ovuşturmuştur kesin. Bu sene gerçekten zorlu bir rakipleri var.

Maçın detaylı istatistikleri burada.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Adriyatik Ligi Maccabi'yle Başlıyor

0 yorum

Adriyatik Ligi bugün oynanacak Krka Novo Mesto - Maccabi Tel Aviv maçıyla açılıyor. Uzun bir aradan sonra tekrar Adriyatik Ligi'nde mücadele edecek Maccabi Tel Aviv iyi bir hazırlık dönemi geçirdi ve kadrosunda yazı boş geçiren oyuncular olmasına rağmen Blatt'ın ekibi sezona hazır görünüyor. Krka da bu sezon daha iddiasız bir kadroyla lige giriyor. Jimmy Baxter ve Jerome Jordan'ı kadroya katan Krka, "Daha iyi bir teklif gelirse serbest kalabilir" maddesiyle Jaka Klobucar'ı da kadroya dahil etti. Bugün Maccabi Tel Aviv antrenman maçı modunda geçebilecek bir maç olabilir. Adriyatik'e renk katacaklar orası kesin. Final Four'un da Tel Aviv'de olacağını düşünürsek Nokia Arena'da bu sene ekstradan bir kupa daha kaldırabilirler. Maç saat 19:00'da. Canlı takip etmek isteyenler burayı kullanabilir.

İtalyanlar'dan Kobe'ye Sıcak (!) Mesaj

0 yorum

Virtus Bologna - Kobe Bryant görüşmeleri yılan hikayesine döndü ve şu anda belki de Avrupa'nın en çok konuşulan konusu. Bologna'nın yaptığı astronomik teklif, takım sahibi Sabatini'nin nefes bile almadan sürekli bu konu hakkında konuşması ve İtalyanlar'ın bu işin %95 bittiğine dair açıklamalarından sonra Kobe cephesinden gelen "Anlaşma henüz yok" açıklaması işi fazlasıyla sulandırdı. Dün Virtus Bologna cephesinden "Bu iş olumlu veya olumsuz sonuçlanana kadar tek bir açıklama dahi yapılmayacak" bilgisi Virtus'un bu kadar önemli bir reklam malzemesini aynı Ergin Ataman gibi nasıl antipatiye dönüştürdüğünün işareti çünkü Kobe Bryant'ın İtalya'da oynaması için Virtus Bologna'nın yaptığı teklif tüm kulüplerde Kobe'ye karşı bir nefret oluşturmuş durumda. Kobe için Virtus'un tüm İtalya ligini değersizleştirme çabası aşırı tepki gördü.

Haftada bir maç oynayan İtalyan kulüpleri Virtus Bologna'nın Kobe Bryant'ın etinden sütünden sonuna kadar faydalanmak için "40 günde en güçlü 10 takımla, en büyük salonlarda maç yapmak istiyoruz" teklifini reddetti. Hatta Pesaro ve İtalyan milli takımının oyuncusu Daniel Hackett daha da ileri gidip Kobe Bryant'a oldukça sıcak bir mesaj verdi;

Kobe Bryant'ı durdurmak için 5 faul hakkım var ve bu fauller bugüne kadar yaptığım en sert fauller olacak.

İtalya Süper Kupası Finali (1 Ekim)

0 yorum

 18:50 Montepaschi Siena - Bennet Cantu

İtalya'da Süper Kupa bugün sahibini buluyor. 4 yıldır üstüste kupayı alan Siena'nın sırasıyla finalde attığı farklar 46, 36, 22 ve 18. Bugün o kadar kolay olur mu bilinmez. Siena'nın resmi sitesi için burayı, Cantu'nun resmi sitesi için burayı , finalle ilgili İtalya Basketbol Ligi sitesinin hazırladığı kitapçık için burayı tıklayın.

THY Euroleague Ön Eleme Yarı Final Programı (1 Ekim)

0 yorum


Vilnius - Litvanya Bölümü
17:00 Cibona Zagreb - Lietuvos Rytas 
20:00 Galatasaray - Asvel Basket (NTV Canlı)

Charleroi - Belçika Bölümü
18:00 Belgacom Spirou - Alba Berlin         
21:00 CEZ Nymburk - BC Khimki 

Galatasaray'a sonsuz başarılar diliyorum. THY Euroleague'de üç Türk takımı yolunda önlerinde sadece iki maç kaldı.

THY Euroleague Ön Eleme İlk Gün Sonuçları

0 yorum


Vilnius - Litvanya Bölümü

Charleroi - Belçika Bölümü

THY Euroleague'nin ön eleme ilk gününde sürpriz yaşanmadı. Vilnius bölümünde Lietuvos Rytas - Galatasaray beklenen bir finaldi ve her iki takım da yarı finale geçerken zorlanmadı. Galatasaray derin kadrosunun avantajı kullandı ve daha dar kadroyla iş yapmaya çalışan PAOK'u ikinci yarıda, özellikle de Jamon Lucas'ın etkili oyunuyla geçmeyi başardı. Tutku - Andric ikilisinin ikili oyunları sahadaki etkileyici tablolardandı. Lakovic'in hücumda beklenenin altında kaldığı maçta bu açığı Ender Arslan kapattı ama Tutku'nun performansını görünce bir kez daha Litvanya'daki Avrupa Şampiyonası'na dönüş yaptık. Bugün rakip Gravelines'ı geçen bir diğer Fransız Asvel olacak.

Banvit maçı ise TV'den yayınlanmadığı için tam bir fikir sahibi olamadık ama Orhun Ene'nin yokluğunda kötü hazırlık dönemi, THY Euroleague hedefinde uzak bir kadro bu sonucu doğurdu. İlk yarıdaki farkı koruyan CEZ Nymburk yarı finale çıkan takım oldu. Banvit artık yoluna Eurocup'ta devam edecek.

Süper Kupa'da Finalin Adı Caja Laboral - Barca Regal

2 yorum


Önce THY Euroleague elemeleri, arkasından İspanya Süper Kupası... O kadar yoğun ve zevkli bir akşam oldu ki eminim herkes bir an önce THY Euroleague'nin başlaması için sabırsızlanmıştır. THY Euroleague elemelerine döneceğiz ama kalite olarak gecenin en güzel maçları İspanya Süper Kupası'nda oynandı. İspanya'nın 4 THY Euroleague takımı sezonun ilk kupası için sahaya çıktılar ve sezon öncesi yaşatabilecekleri zevki fazlasıyla yaşattılar.

Günün ilk maçında evsahibi Bizkaia B.Bilbao yenilenen kadrosuyla Caja Laboral'i konuk etti. Ivanovic'in Caja Laboral'i geçtiğimiz birkaç senede ve muhtemelen sezon içinde özel akşamların başrolünde olmaya devam ediyor. Bugün de o özel akşamlardan biriydi. %64 üçlük yüzdesi ile oynadılar. Üstelik Teletovic'in 1/2 ile oynadığı bir gecede. Belki de o yüzdenin sebebi budur bilinmez ama Bilbao bir an olsun pes etmedi. Fark bir ara 37-61 ile 24 sayı olduğunda da aynı istekle, son saniyelerde 3'e indirdiklerinde de aynı hırsla mücadele ettiler. Kadroda Mumbru, Jackson ve Blums gibi asla pes etmeyen üç oyuncu varken bir de Grimau'nun siyah formayı giymesi, Bilbao'yu sezon boyunca son saniyeye kadar maçı bırakmayan bir takım kimliğine sokmaya fazlasıyla yeterli olacak. Farkı Caja Laboral'in pota altını paramparça ederek kapatmayı başaran Bilbao son dakikada Vasileiadis'in ve Fischer'in basit hataları olmasa belki maçı da kazanabilirdi. Ama Oleson da karşı cephenin hep cevap veren ismi oldu. Geçtiğimiz sezon sonlara doğru kıpırdanmıştı, bugün 6/7 üçlükle maç kazandıran isimdi. Milli takımda görünmez adam olan San Emeterio İspanya'daki parkelere ayak basar basmaz 18 sayı ve 5 asistle önemli katkı verdi. Sanırım San Emeterio'yu milli takıma almanın artık bir anlamı yok çünkü ne Scariolo onu monte etmeyi düşünüyor, ne de San Emeterio milli takımda varlık gösterebiliyor. İspanya'nın böyle bir yetenekten faydalanamıyor olması ilginç tabi. Yeni transfer Seraphin'i de etkili kullandılar pota altında. 10 yıldır ACB'nin sertliğini özümsemiş gibi cesur ve etkiliydi Fransız. Bu sene lokavt erken biterse Caja Laboral için büyük bir darbe olabilir. Ivanovic'in öğrencileri bu skorla finale çıkan ilk takım oldular ve sezon öncesi iyi sinyaller verdiler.



 

Yarı finalin ikinci maçı aynı zamanda haftanın da maçıydı. Geçtiğimiz sene Real Madrid'i insan içine çıkamayacak şekilde seriye bağlayan Barcelona, mahallenin zengin çocuğunun karşısına bu sene daha kuvvetli, daha komple bir takımla çıktı. En az onlar kadar zengin bir şekilde hem de. 

Sonuç alışıldık olsa da maçın hiç bu yönde seyretmediğini, fazlasıyla alışılmadık olduğunu söylemek gerekiyor. Maçın başında öyle bir tablo vardı ki Barcelona futboldaki gibi şiirsel oyunu sahaya koyuyor, rakip Real Madrid de yine futboldaki gibi bireysel yeteneklerle ön plana çıkmaya çalışıyordu. Barcelona her hücumda mutlaka topu uzunlara indirdi ve içerden skor bulmaya devam etti. Real Madrid de bu sene Carroll ve Pocius ile güçlendirdiği "bitirici kısalar" kadrosunun özel çabasıyla tutunmaya çalıştı. 21-13 lük ilk periyod skoru üstelik Eidson-Navarro-Mickeal katkısı olmadan büyük farkın habercisi gibiydi ama öyle olmadı. Bu üçlü bir türlü gereken katkıyı veremeyince geriden gelen ve öne geçen Real Madrid morallendi, morallendikçe de yüzdesini arttırmaya başladı. İlk periyodda nefes alamadıkları Barcelona pota altında cirit atar oldular, savunmada da sertlik koyup ribaundlarda ezeli rakiplerine şans tanımadılar. 8 sayı öne geçtikleri, son periyoda da 52-58 önde girdikleri maçta son 10 dakikada yapmaları gereken tek bir şey vardı; 30 dakika boyunca devredışı bıraktıkları Eidson - Navarro ikilisini son kez 10 dakika daha durdurmak. Çünkü Navarro'yu son periyod sahaya süren Pascual artık onun sahneye çıkmasını beklemekten başka bir yol bulamıyordu. Ve Real Madrid geçen sene olduğu gibi bu sefer de yüzüp yüzüp kuyruğuna geldi ama Navarro'yu durdurmayı başaramadı. Barcelona'yı mağlubiyeti kabullendikleri yolda kan uykusundan uyandıran Lorbek'in üçlüğüydü. Arkasından da bir anda savunmada vidalar inanılmaz derecede sıkıldı ve son 3 dakikada gelen 10-0 lık seriyle Barcelona maçı kazanmayı başardı. Son çeyrekte 10 sayı üreten Navarro ve kritik işler yapan Huertas bir kez daha Real Madrid cephesinin hevesini kursağında bırakmayı başardı. Son çeyreğe kadar Mickeal - Eidson - Navarro üçlüsünün ürettiği toplam sayı sadece 6'ydı. Yalnız Heurtas için birkaç not eklemek gerekiyor. Geçen sene performans olarak dibe vuran Rubio takımını da aşağıya çekmişti ama Huertas o takımı dipten alıp 2 gömlek yukarıya çıkarmış durumda. Artık Barcelona'nın da kritik anlarda sorumluluk alabilen, şut sokabilen bir guardı var. Bu Navarro'nun da üzerindeki yükü azaltacaktır, tıpkı bugün olduğu gibi.

Yarın finalde Caja Laboral ile Barca Regal karşı karşıya gelecek. Yine zevkli bir maç bizi bekliyor.


Link

Pero Antic Olympiakos'ta

0 yorum

Makedonya'nın Eurobasket 2011'de yazdığı destanın baş kahramanlarından , esas oğlan Pero Antic Olympiakos'a transfer oldu. Antic takımına bronz madalya yolunda 11.6 sayı ve 8.5 ribaunt ile katkı vermişti. Rakamları müthiş yüksek olmayabilir ancak üç sayı çizgisinin gerisinden attığı net şutlar ve mücadele gücü onu ortalamalarından daha değerli bir oyuncu yapıyor. Spartak St.Petersburg ile geçen 2010-11 sezonunun ardından bu sene Eurolig'de oynayacak olan Antic'i daha sık göreceğiz. Ancak ekonomik kriz nedeniyle küçülmeye giden fakat hedefleri her zamanki gibi yüksek olan Olympiakos'ta işi hiç de kolay olmayacak. Özellikle de temsilcimiz Fenerbahçe Ülker ve Caja Laboral 'in başını çektiği güçlü bir grupta. Ama koçunun Dusan Ivkovic olduğunu ve Ivkovic ile çalışmanın oyuncunun başarısını etkileyen - çoğu zaman olumlu -  faktörlerden olduğunu da unutmayalım. Sezon boyunca Ivkovic onu iyi kullanır , Antic de istikrarlı ve olgun oynarsa onu seyretmek büyük keyif olacaktır.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...