Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Siskauskas 1 Ay Yok

0 yorum

Efes Pilsen için iyi, Vujosevic için kara haber. Siskauskas belindeki sakatlık nedeniyle 1 ay oynamayacak. Khryapa ve Kaun'dan sonra Siskauskas'tan gelen haber 2'de 0 yapan CSKA Moskova için hayati derecede kritik. Eurolig'in en zor grubunda ilk iki maçı önemli rakiplerine kaybeden Vujosevic, Olimpija'nın da 2'de 2 yapması yüzünden artık bu oyuncuların yokluğunda şapkadan tavşan çıkarmak zorunda yoksa final fourların takımı CSKA Moskova'nın Top 16 görememesi sürpriz olmayacak. "CSKA Moskova'dan bana ne" şeklinde bir yaklaşımla da bu haber güzel. Erken iyileşmezse eğer Siskauskas 18 Kasım'da Sinan Erdem'deki maçta yok. Efes Pilsen'in grupta avantaj yakalaması için bir fırsat daha.

ACB'de 5. Hafta Programı (30-31 Ekim)

0 yorum

30 Ekim Cumartesi
19:00 Meridiano Alicante - Real Madrid (TRT 3)

31 Ekim Pazar
13:00 G. Canaria - Assignia Manresa
13:15 CAI Zaragoza - Cajasol
13:30 Regal Barcelona - Menorca
13:30 Bizkaia Bilbao - Unicaja  
13:30 Granada - Asefa Estudiantes
13:30 Caja Laboral - Fuenlabrada (TRT 3)
19:00 Lagun Aro - Valladolid  
19:00 DKV Joventut - Power Elec. Valencia

29 Ekim 2010 Cuma

Efes Pilsen: 79 - Valencia: 63 (İsteyince Oluyormuş)

2 yorum

İzlemediğim maçlar hakkında birşeyler karalayabilme kabiliyetim malesef yok. Başarsam da 4-5 satırdan ileri gitmiyor. Bu yüzden bu maç ve Fenerbahçe Ülker maçıyla ilgili birşeyler yazabilmek için maçları izlemeyi bekledim. Bütün işlerimi ayarlayıp Skytürk yüzünden izleyemediğim maçı bugün nihayet yabancı bir anlatımla banttan izledim. Yazısını da haftaiçi kendime ait bir köşede yazmam için teklifte bulunan Basket Dergisi sitesine bugün yazdım. Ayrı bir değerlendirme yazacak vaktim yok, oraya yazdığım yazıyı da buraya koymak uygun düşmez. O yüzden sizi bu haftalık buraya alalım. Herzamanki gibi saygı sınırlarında tüm acımasız eleştirilere açığım.

Iverson Resmen Beşiktaş Cola Turka'da

1 yorum

NBA efsanesi Allen Iverson kendisini 1 yıllığına Beşiktaş Cola Turka'lı yapan imzayı ABD'de attı. Fotoğraf da töreni takip eden Kate Fagan'ın twitter hesabından. Türk basketbolunun uzak ara en iyi ve görkemli transferi Iverson. Beşiktaş'a ve Türk basketboluna hayırlı olsun.


27 Ekim 2010 Çarşamba

Eurolig 2. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

 
A Grubu
BC Khimki : Thomas Kelati iki hafta yok.
Partizan mt:s : James Gist kayıt işlemleri tamamlanamadığı için oynayamayacak. Sava Lesic serbest bırakıldı.
Asseco Prokom : Herhangi bir eksiklik yok.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Zalgiris : Kadroda 14 oyuncu kayıtlı olduğu için 2 oyuncu oynayamayacak. Marcus Brown'un hastalığı mevcut.
Caja Laboral : Marcus Haislip 1 hafta yok. Nemanja Bjelica iyileşti.

B Grubu
Brose Baskets : John Goldsberry'nin oynaması beklenmiyor.
Spirou : Christophe Beghin sakat. Daniel Santiago transfer edildi.
Unicaja Malaga : Panchi Barrera ve Saul Blanco sakat. Tripkovic'in durumu şüpheli.
Virtus Roma : Luigi Datome ve Angelo Gigli'nin oynamaları beklenmiyor. Heytvelt haftasonu sakatlandı ve lig maçında oynamadı.
Real Madrid : Prigioni sakat. Josh Fisher takıma dahil edildi.
Olympiakos : Vasilopoulos sakat.
-
C Grubu
Cholet Basket : Vebobe'nin sakatlığı var ve Barcelona karşısında oynaması beklenmiyor.
Cibona Zagreb : Jure Lalic ve Marin Rozic Fenerbahçe karşısında oynamayabilir.
Lietuvos Rytas : Jerry Johnson 6 hafta yok. Steponas Babrauskas'ın durumu şüpheli.
Montepaschi Siena : Malik Hairston yok.
Fenerbahçe Ülker : Engin Atsür uzun süre sahalardan uzak kalacak.
Regal Barcelona : Gianluca Basile 'nin durumu şüpheli
-
D Grubu
Panathinaikos : Herhangi bir eksiklik yok.
CSKA Moskova : Viktor Khryapa ve Sasha Kaun yok.
Efes Pilsen : Miroslav Raduljica en az 1 ay daha oynayamayacak. Nikola Vujcic transfer edildi.
Union Olimpija : Herhangi bir eksiklik yok.
Armani Jeans Milano : Petravicius düzeldi. Pecherov'un durumu şüpheli.
Power Elec. Valencia : James Augustine ,Jeremy Richardson ve De Colo yok.

Fransa Ligi Pro A'da 3. Haftanın Görünümü

1 yorum

Limoges 90-63 Pau Orthez:

Ligin ismi büyük cismi an itibariyle küçük takımları Limoges ve Pau Orthez'in sezonun ilk galibiyetini alma adına çıktığı müsabakada gülen taraf Limoges oldu. Ev sahibi, tüm çeyrekleri önde geçerek rahat bir galibiyete imza atarken bu imzanın en koyu isimleri Raphael Desroses, Zack Wright ve Karim Souchu'ydu. İki takımın da ligde işi zor ama Pau Orthez için çanlar daha şimdiden fena halde çalıyor. 0-3 ile ligin dibine demir atmış vaziyetteler, benzer bir başlangıcı yapmış ASVEL'den farkları ise bu gidişatı değiştirecek kadro güçlerinin de olmaması...

Chalon/Saone 74-83 Roanne:

Roanne'nin bu ligin kalburüstü takımlarından olduğunu geçen haftaki değerlendirmede belirtmiştik, bu deplasman galibiyetini de onların zirve takipçisi olması beklentimizle ilişkilendirebiliriz. Lige 2 galibiyetle başlayan rakibini deplasmanda, özellikle Amadi Uche-Nsonwu'nun 17 sayı 9 ribaund'luk etkileyici oyunu ve takımın genel son çeyrek performansıyla (19-30) Roanne, bu sonuçla lider Nancy'nin peşine takılmış oldu. 91 doğumlu oyuncu Joffrey Lauvergne'nin 10 sayı 12 ribaund'luk performansının teselli olduğunu hatırlatalım.

Gravelines 84-48 Vichy:

Skor tabelası aslında her şeyi anlatıyor, 20-6'lık ilk çeyrek skoru da öyle... Gravelines takımında maçın yıldızı Yannick Bokolo (20 sayı, 5 ribaund, 5 asist), rakip takımda ise "verimlilik puanı" 10'u gören oyuncu yok. Geçen haftayı farklı (ki o maçı da 36 farkla kazanmışlardı) Cholet galibiyetiyle geçmişti ev sahibi takım, bu maç da onlar adına iyi gidişatın devamı oldu.

Hyeres-Toulon 74-66 ASVEL:

Ligin önemli isimlerinden ASVEL, kötü başlangıcın ardından bir yandan toparlanmaya çalışırken bir yandan da takımdaki sorunlu noktaları düzeltmeye çalışıyor. Bu maçtan önce G.Diaz'ı gönderip Bogavac'ı kadroya katmışlardı, bu hafta içinde de Matt Walsh'u transfer ettiler. Bu karışık gündem içerisinde (Walsh'un bu maçtan sonra geldiğinin altını çizelim, karışıklık olmasın) Hyeres-Toulon maçına çıkan Vincent Collet'in talebeleri ligdeki ilk galibiyetlerini almayı başaramadı. Son çeyreğin belirleyici olduğu maçta ASVEL adına Cliff Hammonds en skorer isim olurken takımın 1/16'lık 3 sayı yüzdesi en olumsuz not idi (rakibin de 4/18 ile attığını hatırlatalım). Maçın adamı ev sahibi ekipten, 73 doğumlu tecrübeli isim Rick Hughes (15 sayı 7 ribaund). Sonuçta ASVEL yine kaybetti, ligin dibinde kaldı. Bu gidişi değiştireceklerdir çünkü bu kadro güçleri var ama bunu ne zaman başarabilecekler, bunu göreceğiz...

Nancy 76-69 Poitiers:

Lider için beklenenden daha zor geçen bir maç, Poitiers için sıkı bir direnç mücadelesi şeklinde tanımlayabiliriz herhalde bu müsabakayı. Ev sahibi ekipte John Linehan ve Akin Akingbala maçın en etkili isimleri olurken Poitiers'te Kenny Younger'ın 20 sayısı galibiyeti getirmeye yetmedi. 16 takım içerisinde ligin tek yenilgisiz ismi Nancy, bu hafta ASVEL deplasmanına gidiyorlar; bakalım yollarına daha ne kadar bu ünvanla devam edebilecekler...

Paris Levallois 57-88 Le Havre:

İlk 2 hafta övdüğümüz, özellikle genç oyuncu Albicy'nin ismini vurguladığımız başkent temsilcisi bu hafta çok ağır bir yenilgi yaşadı. İkinci ve üçüncü çeyrek performansları hakikaten felaket, istatistik kağıdına dikiz... Le Havre da enteresan bir takım; ilk hafta deplasmanda Le Mans'ı geçtikten sonra geçtiğimiz hafta evinde Chalon'a kaybetmişlerdi, anlaşılan o ki bu takımı deplasmanda oynatmak gerekiyor. Deplasman ekibinde Nicholas Pope ve Wes Wilkinson'un istatistikleri önemli. Le Havre adına çok önemli bir galibiyet...

Strasbourg 59-80 Le Mans:

Haftanın parlak deplasman galibiyetlerinden biri ama buna sürpriz demek doğru olmaz. Le Mans, Le Havre'ye kaybettikten sonra üst üste ikinci galibiyetini burada aldı. ASVEL deplasmanında aldığı kıymetli galibiyetin ardından lige 2-0'lık parlak başlangıcını burada sonlandırmış oldu ev sahibi ekip. Le Mans'ta maçın, hatta belki de haftanın performansı Alain Koffi'den geldi, Fransız uzun maçı 18 sayı 13 ribaund ile tamamladı. Ben Dewar 19, Antoinne Pellin de 12 sayıyla skora ciddi katkı yapan diğer isimlerdi. Le Mans yavaş yavaş ısınıyor, ısındıkça da zirveye daha sıkı sarılıyor; orada da kalacaklardır...

Cholet 75-67 Orleans:

Haftanın belki de en önemli mücadelesiydi, gülen taraf Cholet oldu. Hafta içi zorlu Siena deplasmanında farklı kaybeden Cholet burada kazanarak teselli buldu ve Barcelona maçı öncesi moral buldu. Maçın belirleyici notu 26-15'lik 3. çeyrek skoru, maçın adamları da Cholet adına Samuel Meija, Antywane Robinson, Fabien Causeur ve Claude Marquis; yani anlayacağınız ilk beşte görmeye alıştığımız ya da takımın asıl adamları diyebileceğimiz isimlerin tümünden verim almışlar. Deplasman ekibinde ise 88 doğumlu Adiren Moerman'ın 13 sayı 14 ribaund'luk performansı önemli. Sonuçta kazanan Cholet, ligin 3 hafta sonunda 2-1 yapan takımları kervanına katıldı. İkinci mağlubiyetini ala Orleans ise gelecek hafta Gravelines'i ağırlayacak, önemli maç...

26 Ekim 2010 Salı

Eurolig'de İlk Haftanın Görünümü

0 yorum


Eurolig'in ikinci günü Rusya'daki Khimki - Prokom maçıyla başladı. Eleme turlarını fırtına gibi geçen Scariolo ve ekibi Eurolig'e de galibiyetle devam etti. Takım olarak yapılan 17 asist ve 6 oyuncunun çift hanelere ulaşması Khimki'nin bu sene takım oyunu düzeyini biraz daha ileriye taşıdığının göstergesi. Zaman zaman çift haneye çıkan farkın daha fazla açılmasına izin vermeyen ve oyunda tutunan Prokom da ilk maçında, geçen seneye benzer bir kimlik sahaya koydu. Bu sefer başrolde Varda ve Giddens vardı. Ewing'den başka da oyuna katkıda bulunan olmayınca Prokom maçın sonunu getiremedi. Logan-Woods değişse de takım kimliği pek değişmemiş anlaşılan. Bu sene işleri biraz daha zor olabilir.


Geçen seneye göre ileriye ve geriye giden iki takımın maçında beklendiği gibi Zalgiris rahat kazandı. Geçen seneki yalancı rotasyondan sonra gerçek bir geniş kadroya kavuştu Zalgiris ve 10 oyuncu geniş süreler aldı. Pocius'un 17 dakikada 17 sayısına rağmen erken 5 faul alması şaşırtıcı oldu. Jankunas'ın da geçen seneyi unutturmak istercesine istekli oyunu ilerisi için umut verici. VTB Ligi'ne de Khimki'yi yenerek başlangıç yapan Litvanyalılar son dakikalardaki 18 sayılık farkı koruyamasalar da çift haneyle başlamak onlar için oldukça iyi oldu. Partizan için ise aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Değişen kadro ve dağılan ruhla sürekli geriye gidiyorlar. Koç Jovanovic'in tercihleri şu ana kadar işe yaramış gözükmüyor. Her kulvarda darbe üstüne darbe alıyor Partizan.


Maç öncesi bu kadar farklı ve rahat bir galibiyeti sanırım hiçkimse beklemiyordu. David Blatt'ın parça parça işlediği Maccabi Tel Aviv, Fernando Buesa'da paramparça oldu. San Emeterio'nun yine olağanüstü performansı sözkonusu. 10 sayısının yanında 11 ribaund ve 5 asisti de var. Logan da yüksek yüzdeyle 25 sayılık bir resital sundu İspanyollara. Maccabi tarafında Chuck Eidson'ın direnişi dışında kayda değer birşey yok. 14 sayı, 7 ribaund , 8 asist ve 4 top çalma Eidson'ı haftanın en değerli oyuncusu yapmaya yetti ama Blatt'ı hezimetten kurtarmaya yeterli olmadı.


Açılış maçı yazısı için bu tarafa...
-

Boniciolli'nin takımın koçu olması sanırım bir şey ifade etmeyecek. Roma artık bizim için Tanjevic'in Roma'sı. Ve Roma tanıdık isimlerle Eurolig'deki ilk maçında Brose Bamberg'i rahat geçti. Smith'in 16, Washington'ın 13 sayısı var. Esas önemli nokta ise Dasic'in yükselişi. Neredeyse dibe vuran Dasic'i beklenen haline adım adım götürüyorlar. Bamberg'te de Hines ve Roberts'ın öne çıkan performansları var ama Pleiss - Terry ikilisinden alınan düşük katkı ve 24-10 luk üçüncü periyod zorlu İtalya deplasmanında dirençlerini kırdı. Uzun zamandır Eurolig'e renkten başka katkı veremeyen Almanlar'ın bu sene de işi zor. Bireysel performanslar tablodaki yerlerini belirleyecek gibi görünüyor.
-

4. dakikanın skoru 0-13, 7. dakikanın skoru 3-20 olan bir maçta evsahibinin çift hanelerle kazanması her zaman alışıldıl bir durum değildir. En son bunu Siena Asvel deplasmanında bizlere göstermişti. Üstelik Malaga bunu son dönemin en flaş ekibi Charleroi karşısında başardı. Jimenez'in yokluğunda hücumda ağır basan Freeland - Archibald ikilisi ve Rubio'nun uzun zaman sonra olağandışı performansı, Reneses'in son dönemde gülen yüzünü asılmaktan kurtaran faktörler oldular. Geçen sene sakatlıktan Malaga formasını giyemeyen Gomis'in eski takımına karşı 15 sayısı önemli. Greene de 20 sayıyla sahanın en skoreri oldu. Charleroi ön elemedeki performansıyla alkış toplamıştı ama bu senenin "başa bela" takımı olmaları için bireysel performanslarda mutlaka istikrarı yakalamaları gerekiyor.


Maç yazısı burada..


Palau Blaugrana'daki Barcelona - Cibona maçı ilk haftanın antrenman maçlarından biriydi. Xavi Pascual da rotasyonun az süre alan Lakovic, Grimau, Sada gibi parçalarını bol bol oynatma şansı buldu. Onların cephesinde pek yeni bir hikaye yok ama Cibona'da meydanı boş bulan Bogdanovic çılgın performansına devam ediyor. Düşük yüzde ve 5 top kaybı olsa da 28 sayı Barcelona gibi ciddiyetini kaybetmeyen bir savunma karşısında önemli bir başarı. Anlaşılan Gordon ve Tomas'ın boşalttığı sahnede Bogdanovic tek başına sahne alacak. Umarım bu hafta Fenerbahçe Ülker Tomas ve Kinsey'le onu savunmanın bir yolunu bulur.


Erman Kunter'in Cholet'i için Fransa'dan sonra üstüste ikinci hezimet yaşandı İtalya'da.  Siena her ne kadar yenilenip üzerindeki ölü toprağını atmış olsa da yeni takımın Cholet ile 30 sayılık kalite farkı sözkonusu bile değil. Sanırım onlar da Fenerbahçe Ülker'in yaşadığı sendromu yaşama potansiyeline sahipler. Tabi bunu söylemek için daha çok erken. 43-29 luk ribaund farkı maçın da kilidi olmuş gibi görünüyor. Pianigiani'nin 12 oyuncuyu birden kullanması büyüleyici. Belki farktan dolayıdır bu rahatlık ama tüm oyuncular hanesine ribaund yazdırırken en fazla ribaund alan oyuncunun rakamının 6 olması benim hoşuma giden detaylar. Seviyorum bu tip değişik rakamları. Tabi bir gözüm de sürekli Rakovic'in üzerinde. Nasıl bir sezon geçireceğini çok merak ediyorum.


Maç yazısı burada..
 

İlk haftanın en büyük şoku Rusya'da yaşandı. Yanlış anlaşılmasın AJ Milano'nun CSKA Moskova'yı yenmesi şok edici bir galibiyet değildir ama Rusya deplasmanında, kısa süre önce bir ilke imza atarak ABD'de NBA takımını yenen ilk Avrupa takımı olmayı başaran formda CSKA Moskova'yı kendi evinde bu kadar mahkum oynatmayı başarabilmesi büyük olay. Pecherov'un müthiş yüzdesi ve sinir bozucu atışları CSKA'nın doğrulmasına bile izin vermedi. Vujosevic Holden ve Khryapa'nın devreye girmesiyle yine zirveye oynayan bir takım yaratacaktır ama AJ Milano için bu durumun yalancı bahar olmasından korkmuyor değilim. Takımın neredeyse yarısı iki ucu keskin bıçak. Oyunu yavaşlatan takımlara karşı sıkıntı yaşamaları muhtemel.


Değişime kapalı Panathinaikos'u bu kadroyla izlemek biraz garip geldi açıkçası.  İlk iki periyoda detaylı olmasa da göz ucuyla baktım. Hareketli uzunlarla başlayıp, baskıyla devam eden Panathinaikos savunması Valencia'yı sürekli hataya zorlayarak hızlı hücumlarla kolay sayı buldu. Özellikle ikinci periyodda ezip geçtiler İspanyolları. Oyun kurucu direksiyonunda Diamantidis ve zaman zaman da Tepic şık durdular. Maric de Pekovic sonrası o bölgeyi iyi doldurdu. Valencia'da ise direksiyon sıkıntısı sözkonusu. Lider özellikte Cook, Claver ve Rafa Martinez'in oluşu -ki bunlara De Colo da ekleniyor zaman zaman- top paylaşımında Valencia'yı negatif yönde etkiliyor. Geçen seneye göre bir adım geride olduklarını görmek için de analiz uzmanı olmaya gerek yok gibi görünüyor.

Eurolig 2. Hafta Programı (27-28 Ekim)

1 yorum

 

27 Ekim Çarşamba
19:45 Lietuvos Rytas - Montepaschi Siena
20:15 Efes Pilsen - Power Electronics Valencia (Skytürk)
20:45 Asseco Prokom - Caja Laboral    
21:00 Brose Baskets - Olympiakos     
21:45 Cholet Basket - Barcelona (Perşembe 00:30 NTV Spor - Bant)
21:45 Partizan mt:S - BC Khimki     
22:00 Spirou Charleroi - Virtus Roma  
-
28 Ekim Perşembe
19:30 Cibona - Fenerbahçe Ülker (NTV Spor)
21:45 Panathinaikos - CSKA Moskova (NTV Spor)
21:45 Real Madrid - Unicaja Malaga
22:00 AJ Milano - Union Olimpija     
22:00 Maccabi Electra - Zalgiris Kaunas   

Efes Pilsen - Valencia Maçına Davetiye Şansı

22 yorum

Geçtiğimiz sene Efesliler taraftar oluşumuyla (Artık www.efesliler.com ) ortaklaşa yürüttüğümüz bu projeye bu sene de kaldığımız yerden devam ediyoruz. Efes Pilsen'in bu sene Sinan Erdem'de oynayacağı ilk Eurolig maçı olan Valencia maçına 20 davetiye mevcut. Geçen sene olduğu gibi ilk 10 çifte bu davetiyeleri vereceğiz. Her ne kadar sıkıntılı bir iş olsa da sonuçları zahmetine değer cinsten. Yalnız geçen senelerden farkı benim vaktimin bol olmaması ve gün içinde akşam 22'ye kadar şanslıysam 1-2 kez mailimi kontrol edebilecek olmam. Bu yüzden şablonun dışında cevap veren arkadaşlara davetiye kapısı otomatik olarak kapanacak. 

Cevaplaru lütfen şu formatta yollayınız ;

Cevap
Mailiniz

Bu iki bilginin dışında hiçbir şey yazmamanızı önemle rica ediyorum. Özellikle mailini yazmayan arkadaşlara davetiye vermemiz mümkün olmayacak çünkü çok az vaktimiz var ve sorunsuz bir şekilde koordinasyonun sağlanması için iletişim çok önemli.

Soru : 2000'li yılların başlarında ortaya çıkan Eurolig oluşumunda triple-double yapan ilk oyuncu kimdir ?

Cevapları lütfen maile değil, bu başlığın altına yorum olarak atınız. Maile atılan hiçbir cevaba yanıt verilmeyecektir.

EKLEME : KAZANAN ARKADAŞLAR - SIRASIYLA
Çağrı
Sannti (Maça gidemeyeceğini söyledi. Hakkı Uğur Karabacak'a geçti)
Radagast
Endorfin
Salmiakgeist
Özgür Gemici
Yusufcan
Niko
Signoria
Reverdy 

Maile ve twittera cevap atanların, mailini yazmadan bloga cevap verenlerin cevapları geçersiz sayıldı. Yukarıdaki arkadaşlarla mail yoluyla iletişime geçilecektir.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Vujcic Efes Pilsen Antrenmanında

1 yorum

Nikola Vujcic dün yabancı basından alıntıladığım şekilde bugün Efes Pilsen antrenmanına çıktı. Efes Pilsen'e katkı sağlar sağlamaz, aradığı uzundur değildir herşeyi bir kenara bırakıyorum Efes Pilsen gibi bir dev, 5 numara transferi merakla beklenirken bloglardan sonra bu açıklamayı yapıp, görsel koyuyor. Allahtan Marko kardeşimin bir eli yabancının basının üzerinde de sayesinde haberimiz oldu

Transferden mi utanılıyor? Yetersiz bulunuyor da duyulsun mu istenmiyor? Ya da basketbolseverler mi umursanmıyor? Millet havaalanında karşılayıp video çekiyor, daha oyuncu tesislere gelmeden kulübün web sitesine koyuyor, bizde misal Fenerbahçe Ülker'in doğru dürüst web sitesi bile yok. Herşeyimiz ters, herşeyimiz baştan savma. Formda veya değil, işi bitmiş veya bitmemiş Vujcic geliyor yahu. Bunu duyurmakta ne sakınca var? Neyse daha fazla saydırmadan susayım. Hayırlı olsun Efes Pilsen'e ve Türk basketboluna. Umarım faydalı olur.

Adriyatik Ligi NLB'de 4. Haftanın Görünümü

0 yorum

Buducnost 95-61 Radnicki

Karadağ temsilcisi Buducnost, bu haftanın en rahat galibiyetine imza atarak alınan diğer sonuçların da etkisiyle 4. haftayı lider tamamladı. İlk yarıda, hatta ilk çeyrekte kopmuş, Radnicki adına Dragojlovic dışında elle tutulur bir performans olmadığı, Buducnost takımında ise 4 oyuncunun çift haneli rakamlara ulaştığı bir maç... İstatistik kağıdı her şeyi anlatıyor, oraya yapılacak dikiz yeterlidir kanımca...

Igokea 77-59 Kızılyıldız

Yugoların ve Avrupa basketbolunun önemli takımlarından Kızılyıldız'ın durumu sahiden felaket. Yaşadıkları maddi sorunlar yüzünden kolları kanatları kırılmış vaziyette, bunun yansımalarını da kadro güçlerinde ve dolayısıyla puan tablosunda görebiliyoruz. Bu hafta da ligin (bu maça kadar) kendileri gibi galibiyetsiz takımlarından Igokea'ya konuk olup sahadan hüsranla ayrıldılar. Ev sahibi ekipte 2 yabancı oyuncuları Brian Chase ve Lance Harris'in performansları önemli, çok genç bir takımla mücadele eden Kızılyıldız'da ise her hafta 1-2 gencin performansının altını çizme tesellisinden başka bir şey bulamayacağız gibi...

Zadar 73-60 Nymburk

Geçtiğimiz haftanın değerlendirmesinde kendileriyle ilgili "çok kan kaybettiler" dediğimiz Zadar'dan bu hafta önemli bir galibiyet geldi. Hırvat temsilcisi, iyi savunma yapıp son çeyreğe kadar rakibini kilitleyen ve bütün çeyrekleri önde geçip işi bitirdiği bir maç performansı ortaya koydu. Marko Car 23 sayı, 7 ribaund, 4 asist ile takımı adına, ligin ilk galibiyetini almalarındaki başrol oyuncusu oldu. Nymburk'ta ise Petr Benda ve Chester Simmons ikilisinin geride kalan haftalara göre düşük sayılabilecek performansları sezonun ilk mağlubiyetini getirdi.

Krka 65-63 Zagreb

Ligde bu hafta namağlup takım kalmadı, ilki yaşayanlardan biri de Zagreb. Slovenya deplasmanında Krka'ya çok yakın geçen bir maçtan sonra kaybeden Hırvat temsilcisinde en sevindirici nokta Mario Kasun'un performansıydı. 34 dakika sahada kalıp 22 sayı 7 ribaund ile sezonun en iyi performansına ulaşan Kasun takımın tesellesiydi, tıpkı Luka Zoric ve Alex Renfroe gibi (bu arada, Zagreb ekibinde bir başka tanıdık yüz, Damir Mulaomerovic'in felaket yüzdeler, yalnızca 2 sayı ve 6 da top kaybıyla birlikte sahadan ayrıldığını belirtelim). Krka'nın içeride bu ligdeki tüm takımlara zorluk çıkartabilecek kadrosu var, Zagreb maçı da onlar adına değerliydi. Ligde 2-2 yapan Sloven ekibi üst sıraları zorlamak, en azından alttaki ekipten kopmak niyetinde...

Cibona 84-81 Olimpija

Adriyatik Ligi'nde haftanın maçı, EL mücadelesi tadında geçmesi beklenen ve öyle de olan Cibona Zagreb-Union Olimpija karşılaşmasıydı. Ev sahibi ekip EL sezonunu Bogdanovic'in akılda kalan performansına rağmen Barça deplasman mağlubiyetiyle açmış, Union Olimpija ise bizleri yakından ilgilendiren galada Efes Pilsen'i üzmüştü. Bu yaz yaptığı transferleri artık oynatabilecek duruma gelen Olimpija'yla birlikte bu ligin daha da değerlendiğini belirtmek gerek. Maça yenilgisiz çıkan Olimpija, deplasmanda bu ünvanını Bogdanovic'in müthiş performansıyla bıraktı desek herhalde yanlış olmaz. Genç oyuncu maç boyunca sahada kalıp 33 sayı, 3 ribaund, 3 de asist üretti (yüzdeleri için istatistik kağıdına dikiz şart, verimlilik puanının da 39 olduğunu ekleyelim), haftanın oyuncusu oldu. Delas ve Zubcic'ten gelen destek de Cibona galibiyetinin önemli notlarıydı. Union Olimpija'da ise iyi notlar Ilievski ve Pinkney'di. Bu sonuçla Cibona 2. galibiyetini alarak üst sıralara doğru yola koyuldu; kaybeden Olimpija'nın ise çok keyifsiz olduğunu sanmıyorum, biraz daha birlikte oynayarak daha iyi olacaklardır (tabii maddi sorunlar hortlamazsa). Bu hafta Union Olimpija-Partizan maçı var, renkli olacak...


Partizan 80-72 Cedevita

Partizan Vujosevic sonrası keyifsiz, onlardan bahseden bizler de bu havadayız maalesef. Onlar da Cibona ve Krka gibi bu hafta 2. galibiyetlerini aldılar, lige iyi başlayan Cedevita'yı evlerinde mağlup ettiler. Nathan Jawai-Dusan Kecman-Jan Vesely üçlüsünün performansları kilit, yeni transfer Lafayette de yavaş yavaş ısınıyor diyelim (hafif Pollyanna'cılıktan kimseye zarar gelmez). Ribaundlarda 41-17'lik bir üstünlüğü var Partizan'ın ki bu müthiş bir fark, maçın belki de en kritik istatistiği; Cedevita buna rağmen ilk yarıda oyunda kalmayı başarmış. Deplasman ekibinde Dontaye Draper (21 sayı, 8 asist, 4 top çalma, 3 ribaund, 4 top kaybı) ve Corsley Edwards (27 sayı, 3 ribaund, 3 top çalma, 3 top kaybı) performansları ayrıca yazılmayı hak ediyor. Bu arada Vedran Vukusic'in 11 sayısı da düşünüldüğünde Cedevita'da 72 sayının 59'u sadece 3 oyuncudan gelmiş. Sonuçta Partizan'ın kazanması gereken bir maçtı, şimdi önlerinde EL'de de kazanmaları gereken kritik bir Khimki maçı var...

Hemofarm 92-82 Siroki:

Nispeten rahat geçtiğini söyleyebileceğimiz bir maç daha, ev sahibi Hemofarm için sezonun 3. galibiyeti. Siroki bu ligin pek de iddialı olduklarını söyleyemeyeceğimiz takımlarından biri, buradan galibiyet çıkarmaları da epey sürpriz olurdu. Ev sahibinde yine "Milan Macvan" diyebiliriz, genç yıldız 18 sayı, 6 ribaund, 2 asist ile oynadı; Krstovic'in 15 sayı, 6 asist, 3 top çalmalık performansı da takımına yardımcı oldu. Hemofarm da 3-1 ile üstteki gruba yapışmış durumda, hafta da Cedevita ile önemli bir deplasman maçına çıkacaklar...

24 Ekim 2010 Pazar

Eurolig'de İlk Haftanın En Güzel 10 Hareketi

1 yorum


Link

3. sıradaki smacın hala neden orada olduğunu anlamasam da liste genel itibariyle güzel. Kinsey'in de iki hareketi listede.

Yunanistan'da Greve Polis Müdahalesi Geldi

1 yorum

Sabah Yunanistan'da basketbolun öldüğü haftasonu diye yazmamın üzerinden çok geçmedi ki grevde direnen basketbolculara polis müdahalesi geldi. Papadopoulos önderliğindeki 20'ye yakın PSAK üyesi oyuncu saha ortasına sandalyelerini koyarak Ikaros oyuncularının ısınmasına engel oldular ve tepkilerini ortaya koydular. Ikaros oyuncularına grev teklifi yapan ve olumsuz yanıt alan AEK'nın Yunan oyuncuları da onlara destek verdi. Ama yarım saat geçmeden polis yine etraflarını sardı ve bu sefer şiddet kullandı. Oyuncular zorla salondan çıkarıldılar ve AEK'lı oyuncular da soyunma odasına gittiler. Fakat gelen yoğun baskı hatta tehdit üzerine sahaya çıkmak zorunda kaldılar ve maça başladılar. Yeni videolar geldikçe ekleyeceğim. Şu ana kadar elde olanlar bunlar ;

Nikola Vujcic Yarın Efes Pilsen'de

0 yorum

Sözler Vujcic'in bizzat kendisine ait. Hırvat basınına açıklama yaparken gazetecinin sorduğu "Son kez mi Split için oynayacaksın?" sorusuna "Son kez değil. Bu sezon son kez" diye gülerek cevaplamış Vujcic ve bunca zamandır beklediği teklifi nihayet aldığını, Efes Pilsen'de oynayacağını açıklamış. Zaten heryerde yazılan ve beklenen bir transferdi. Kendisinin ağzından da doğrulama gelince iş artık sadece imza törenine kaldı. Yazın katıldığı KK Split için anlamı büyüktü Vujcic'in ama bu seviyede bir oyuncunun da yeri tabi ki orası değildi. "Yeniden Eurolig'de büyük bir kulüpte oynayacağım için mutluyum." sözleri Vujcic'in heyecanını da ortaya koyuyor.

Son dönemin Avrupa'daki tartışmasız en iyi pasör uzunu Vujcic, Maccabi Tel Aviv sonrası Olympiakos'ta sürekli düşüş periyodundaydı. Maccabi Tel Aviv'in altın yıllarında en önemli parça olan, sahada olmadığı dakikalarda yokluğu ciddi şekilde hissedilen Hırvat, Yunanistan'da benchten gelen ve as uzunları dinlendiren bir oyuncuya dönüştü. Tabi bunda yaşının da büyük etkisi var. Yine de etkili şutörleri olan ve Roberts, Raduljica, Kerem Gönlüm gibi hareketli 4 numaraları olan Efes Pilsen'in tamamlayıcı etkisi olabilir Vujcic'in. Tabi fizik gücünün Eurolig seviyesine çıkması da biraz vakit alacaktır. Olympiakos'taki Vujcic herzamanki gibi zekiydi ama daha kırılgan ve daha mücadeleden uzaktı. Türkiye'ye bir gün mutlaka gelmeli listemde tepelerdeydi Vujcic. Umarım anlaşma TBL için de geçerlidir ve kendisini canlı izleme şansı bulurum.

Sevdiğim videolardan biriyle Vujcic'e hoşgeldin diyelim..



Yunanistan'da Basketbolun Öldüğü Haftasonu

4 yorum

 
PSAK (Yunanistan Oyuncu Birliği) Başkanı Lazaros Papadopoulos yaklaşık 10 gün önce birlikteki yaklaşık 500 üyeye mesaj göndererek acil toplantıya çağırdı. Yapılan toplantı sonrasında da Diamantidis, Zisis ve Bouroussis gibi güçlü oyuncular yeni yönetime seçilirken, yapılan oylama sonunda %89.5 ile grev kararı çıktı. Her ne kadar başkan Papadopoulos bunu grev değil erteleme olarak düşünmek lazım dese de Yunan oyuncuların kararlılığı tüm dünya tarafından takdir edildi. Bütün ligler oynanan ilk maçlarla beraber açılırken Yunanistan ligi belirsiz bir tarihe kadar ertelenmişti.

İstedikleri şey haklarının garanti altına alınmasıydı. Özellikle de Papadopoulos, eski koç ve şimdinin politikacısı Ioannides'in yabancı oyuncuları Yunan vatandaşlığına geçirmek için sahte belgeler düzenlediğini ve Yunan oyuncuları hiçe saydığını iddia etti. Hem birinci ligdeki, hem de alt liglerdeki oyuncuların maaşlarının ve son dönemde iyice artan holigan hareketlere karşı can güvenliklerinin garanti altına alınması, 500'den fazla üyenin ortak beklentisiydi.


Olayların diğer tarafı ise bunları hiçbir şekilde ciddiye almadı, hatta fikir bile beyan etmedi. Geçen sene bakanlıkla yapılan görüşmelerde çıkan sonuç 3 ay içinde sorunların çözülmesiydi ama o zamandan bu zamana değişen bir şey olmadı. Hatta geçenlerde verdiği bir röportajda Papadopoulos "Tüm demokratik ülkelerde iki taraf müxakere eder.. Yunanistan'da ise bir taraf tartışma ve uzlaşma olmadan hükmediyor." demişti. Hatta Panathinaikos Başkan Yardımcısı, slogan olarak "We Are Basketball" u kullanan PSAK'a, "Eğer siz basketbolsanız onu alın ve bu ülkeyi terkedin. Esas basketbol ben ve bu ülke için 19 yıldır para döken ailemdir." diyerek monarşide gelinen son noktayı ifade etmişti. Buna federasyonu ligden çekilmekle tehdit eden Panathinaikos ve Olympiakos'u, oyuncuları milli takımlardan uzaklaştırma tehdidinde bulunan federasyonu katmıyorum bile...


Yunanistan'daki oyuncu birliği PSAK'ın grev kararı Avrupa ligleri için beklenmedik bir durumdu. Herkes uzun bir belirsizlik bekliyordu ama dün grev direnci kırıldı. Hem de birliğin en önemli oyuncuları tarafından. Panathinaikos - PAOK maçı PSAK yönetimindeki güçlü isimler sebebiyle merakla bekleniyordu. Özellikle de Diamantidis ve Tsartsaris'in duruşları. Ama onlar patronlarına ve paraya boyun eğdiler. PAOK ve Aris'li oyuncular aylık 10 bin euronun mücadelesini verirken yılda 3 milyon dolar kazanan Diamantidis'in onların arkasında durması kararlı bir duruş olacaktı ama başaramadılar. Papadopoulos önderliğindeki PAOK'un Yunan oyuncuları sivil kıyafetleriyle sahanın ortasında beklerken Panathinaikos bütün Yunan oyuncularıyla tam kadro ısındı ve sadece 5 yabancısıyla oynayan PAOK'u 40 küsür farkla yendi. Aris karşısında aynı davranışı gösteren Bourousis ve arkadaşları gibi. Saha ortasında bekleyerek durumu protesto eden, kararlarının arkasında duran Papadopoulos ve arkadaşlarını ise polisler etraflarını sararak sahadan çıkmaya zorladı. PSAK'ın "olaylara karşı bizi yeterince koruyamıyorlar, her maçta bulunmaları gerekir, sayılarının arttırılması gerekir" dedikleri polisler.


Polisleri ıslıklayıp esas onurlu davranışı gösteren Panathinaikos seyircisi oldu. Bundan korkan polisler de salon çıkışında beklemek yerine Papadopoulos'u havaalanında bekledi. Ne için? Tutuklamak için. Sebep? Sahadan çıkarılmaları esnasında polise güç kullandığından dolayı. Komik işler oluyor komşuda. Büyük potansiyellerini Türkiye'nin bile kıskanacağı güç savaşlarıyla yok ediyorlar. Papadopoulos da onurlu duruşunun PAOK'a zarar verdiğini söyleyerek kulüpten ayrılacağını açıkladı. Ikaros, Panellinios ve Kolossos da bugün tam kadroyla sahaya çıkacaklarını açıkladılar. Yunanistan basketboluna ve oyuncularına saygının öldüğü haftasonu yaşanıyor.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Zalgiris Kaunas'ın Yeni Otobüsü

0 yorum

Takım gibi otobüsü de yenilenmiş, şık olmuş. Rüzgar arkalarından eksik olmasın. Zalgiris gibi efsanelere ihtiyaç var.





12 Eylül Sonrası Basketbolun Yeri

1 yorum

22 Ekim 2010 Cuma

NBA'deki Avrupalılar #2

5 yorum

NBA'deki Avrupalıları tanıttığımız ikinci yazımız için konu aldığımız ülke İspanya;


Pau Gasol

NBA'de forma giyen en iyi Avrupalı sorulsa gönlümüzden geçen Drazen Petrovic'tir ancak, en kariyerli oyuncunun Pau Gasol olduğu kesin. Basketbola Barcelona altyapısında başlayan forvet, 2001 Draft'inde 3. sıradan Atlanta Hawks tarafından draft edilerek bir Avrupalı'nın en yüksekten seçilme rekorunu kırar. Ancak, Shareef Abdurrahim karşılığında Memphis Grizllies'e draftten sonra takas edilir. Kariyeri için daha iyi olduğunu sonraki yıllardan anlayabilmek mümkün. Gider gitmez Memphis'te düzenli oynama şansı bulan Gasol, 82 maçın 79'una ilk 5 başlar. O sezon neredeyse oy birliğiyle Yılın En İyi Çaylağı olan Pau Gasol, Memphis'te bu sezonun ardından 6 sezon daha oynar. Takımını 3 kere Play-Off'a taşımasına rağmen tek başına Play-Off'larda takımına maç kazandıramaz ve 07/08 sezonunda Los Angeles Lakers'a dedikodulara yol açan bir şekilde takas edilir. Dedikoduların sebebi çok daha iyi teklifler olmasına rağmen Memphis'in çöp oyuncular karşılığında (Marc Gasol'ün draft hakları da verilmişti fakat, kendisini ispatlamamış bir oyuncunun takas değeri nedir?) takası kabul etmesiydi. Gasol geldiği ilk yılda takımını finale taşıyacak katkıyı yapmış, ancak Boston Celtics pota altının sertliğine bir türlü ulaşılamaması finali kaybetmelerinin en önemli nedeni olarak gösterilir. Bynum'ın pota altına dahil olmasıyla 2 yıl üstüste şampiyonluk yaşayan Lakers'ta Kobe'nin arkasında değil bence yanında yer alan Gasol bazı otoritelerce NBA'in en iyi 4 numarası olarak değerlendirilmektedir. Wade-Bosh-LeBron 3'lemesine en büyük rakip Gasol'ün Lakers'ı olarak gösterilmekte. Gasol'den beklenen ise şampiyonluk performansı.


Jose Manuel Calderon

Kariyerine Alicante'de başlayan Calderon daha sonra Fuenlabrada'ya transfer olur. Asıl patlamayı ise transfer olduğu Tau Ceramica'da gerçekleştirir. İlk sezonu 03/04'de eski NBA oyuncusu Elmer Bennett'ın arkasında oyun kurucu mevkisini yedekleyen Calderon, takımının Copa del Rey'i kazanmasına yardımcı olur. Bir sonraki sezon 5'e yerleşen Calderon, takımının Euroleague'de Final-Four'a çıkmasının mimarlarından biri olur. Bir sonraki sezon 05/06'da NBA takımlarından Toronto Raptors'a transfer olan İspanyol oyun kurucu, buradaki ilk sezonunda TJ Ford'u yedekler. Toronto'daki koçu Sam Mitchell tarafından muhteşem bir takım arkadaşı olmakla övülen Calderon, 07/08 sezonunda TJ Ford sakatlanana kadar harika bir bench oyuncusu olur. Fakat, bu sakatlıktan sonra Calderon muhteşem 3 maç geçirir ve bu maçta 39 asistinin yanı sıra sadece 3 top kaybı yapar. Daha sonra normal olduğu üzere bu oran düşer ancak 5.67'ye. O sezon %50 isabet, %40 3 sayılık, %90 serbest atış yüzdeleriyle Amerikalıların çokca icat ettiği kulüplerden biri olan 50-40-90 kulübüne girer. Bu sezonda TJ Ford onun arkasında benchte oturmayı kabul eder. Calderon, tıpkı TAU'da olduğu gibi sabretmiş ve 5'e yerleşmişti. 08/09 sezonuna Jermaine O'Neal'ı Chris Bosh'un yanına ekleyen Toronto Raptors'dan herkes muhteşem bir sezon bekler ancak sonuç tam bir hayalkırıklığıdır. Takım Play-Off'lara bile kalamaz. O'Neal'da zaten sezon içinde Phoenix'e Shawn Marion karşılığında takas edilir. Bu sezondan akılda kalan Calderon'un kırılması güç serbest atış yüzdesidir. Tam tamına %98.1 ! 09/10 sezonuna Hidayet Türkoğlu ve Jarrett Jack transferleriyle gelen Toronto'da hedef yine büyüktür ancak, sonuç malum olduğu üzere hayalkırıklığı. Calderon bu sezon içinde sakatlandı ve 5'teki yerini Jack'e kaptırdı. 06/07 ve 07/08 sezonlarında Play-Off yaşayan Calderon sadece 2 galibiyet görebildi. Bu sezon ondan beklenen, takımı yine çukura giderken onun başka bir takıma takas olması herhalde. Özellikle, Bosh ve Hidayet'in olmadığı bir Raptors dip süpürecektir bol bol. Bu da takas dedikodularının Raptors üzerinde yoğunlaşmasına yol açacaktır. Dediğimiz gibi Calderon'un hedefi kaç-kurtul olmalı.

Marc Gasol

Basketbola Barcelona altyapısında başlayan Marc, 06/08 sezonlarını burada geçirir. Daha sonra Girona'ya transfer olan genç pivot, 2 sezonda burada oynadıktan sonra 2007 Draft'inde 2. tur 48. sırada seçildiği NBA'e gider. Ancak, kardeşi Pau Lakers'a geçerken o Memphis'e takaslanmıştır ve Memphis kariyeri Marc açısında iyi sayılabilecek bir şekilde başlar. Takımı kötü gitmeye devam ediyor, berbat Rudy Gay kontratından sonra buna tamamen garanti verebiliyoruz ancak Marc bu sezon sonunda serbest kalacak. Düzenli olarak ilk 5 çıktığı için pota altına sertlik getirmek isteyecek her takımın listesine alacağı bir isim olacak. Bu sezon kontrat yılı olduğu için Marc'dan zaman zaman muhteşem performanslar izleyebiliriz.

Rudy Fernandez hakkında yazmak isterdik fakat kariyeri hakkında Rudy bir karara varmadan hareket etmek mümkün olmadı.

ACB'de 4. Hafta Programı (23-24 Ekim)

0 yorum

 
23 Ekim Cumartesi
19:00 Real Madrid - Power Elec. Valencia (TRT 3)

24 Ekim Pazar
12:30 G. Canaria - Fuenlabrada
13:15 Regal Barcelona - CAI Zaragoza
13:30 DKV Joventut - Assignia Manresa
13:30 Meridiano A.  Menorca
13:30 Valladolid  Bizkaia Bilbao
13:30 Unicaja  Cajasol (TRT 3)
19:00 Lagun Aro - Asefa Estudiantes
19:00 Granada - Caja Laboral

Lega Basket A'da 2. Haftanın Programı

0 yorum

23 Ekim Cumartesi
21.00 Dinamo Sassari - Pepsi Caserta

24 Ekim Pazar

12.45 Enel Birindisi - Canadian Solar Bologna
19.15 Montepaschi Siena - FS Montegranaro
19.15 Armani Jeans Milano - Benetton Treviso
19.15 Bennet Cantu - Vanoli-Braga Cremona
19.15 Air Avellino - Cimberio Varese
19.15 Scavolini Siviglia Pesaro - Lottomatica Roma
19.15 Angelico Biella - Banca Tercas Teramo

TBL 2. Hafta Programı (23-24-25 Ekim)

0 yorum

23 Ekim Cumartesi
15:00 Fenerbahçe Ülker - Aliağa Petkim (Spormax)
16:00 Antalya Büyükşehir Belediyesi - Mersin Büyükşehir Belediyesi
16:00 Medical Park Trabzonspor - Tofaş
17:00 Oyak Renault - Bornova Belediyesi
17:00 Olin Edirne Basket - Türk Telekom
17:30 Erdemir - Efes Pilsen

24 Ekim Pazar
13:00 Beşiktaş Cola Turka - Banvit (Spormax)

25 Ekim Pazartesi
19:00 Pınar Karşıyaka - Galatasaray Cafe Crown (Spormax)

21 Ekim 2010 Perşembe

Renaldas Seibutis Röportajı

8 yorum

Ülkemizde düzenlenen dünya şampiyonasında Litvanya formasıyla bronz madalya kazanan Renaldas Seibutis, turnuva sonrası sürpriz bir şekilde Olin Gençlik ile sözleşme imzaladı. Daha önce Olympiakos ve ACB'de Bizkaia Bilbao formaları giyen Seibutis'in madalya sonrası ikinci ligden gelen bir takımla sözleşme imzalaması kuşkusuz herkesi aynı şekilde şaşırtmıştır. Litvanya'nın üst seviyelere çıkamayan ama önemli görev adamlarından biri olan Seibutis'le Mersin maçı öncesi değişik bir röportaj yaptık. Genelde röportajlar için klişe olan "keyifli" sözcüğü kullanılır ama bu röportajın zaman zaman buz kestiği, gerginleştiği anlar oldu. Özellikle Kleiza ile ilgili sorumu muhtemelen yanlış anlayan Seibutis alınganlık gösterse de genel anlamda güzel ve samimi bir sohbet oldu. Zaten röportaj sonrasında da 31 sayıyla takımına galibiyeti getirdi Litvanyalı oyuncu. Elim bir başka Litvanyalı'ya daha uğurlu geldi sanırım.

Bazı noktaları anlamsız olduğu için birebir çevirmek yerine kendimden birşeyler katarak anlamlı hale getirmeye çalıştım bazen bazı noktaları atladım. Yine de çeviri için elimden geleni yaptığımı söyleyebilirim. Hatalarımız olmuşsa affola. Röportajlarda önem verdiğim video olayına bu sefer de devam ettim. Umarım beğenirsiniz. Röportaj için izin veren Gökhan Taştimur'a ve Erdem Can'a da ayrıca teşekkür ederim. Seibutis'le başbaşasınız.

Öncelikle ülkemize, ligimize ve bugün de güzel şehrimize hoşgeldin demek istiyorum. Türkiye'de senin gibi kaliteli oyuncuları izlemek tüm basketbolseverler için büyük bir keyif.

Teşekkür ederim. Benim için de Avrupa'nın en güçlü liglerden birine sahip olan Türkiye'ye gelmek, burada yer almak iyi bir fırsat ve iyi bir tecrübe olacak. Eğer oyunumla birilerini mutlu edebilirsem ben de bundan mutlu olurum.

Dünya Şampiyonası ile ilgili sorular soracağım ama öncelikle Olin tercihinle başlamak istiyorum. Herkesin en çok merak ettiği konulardan biri Olin tercihin...

Neden Olin'i seçtim ? Eğer benim kısa basketbol kariyerimi takip ettiysen son iki yılda iniş çıkışlarım olduğunu ve sahada aldığım dakikalar yüzünden mutlu olmadığımı biliyorsundur. Kendime olan güvenimi kaybettim ve geri dönüş yapmak istedim. Oyunumu iyi seviyelere çıkarmak istedim ve Olin bunu yapmak için en iyi fırsatlardan biriydi. İkinci ligden geldikleri için heyecanları büyük ve birinci ligde güzel şeyler yapmak için büyük hedefleri var. Umarım ben de oyunumla buna yardım ederim. Bu en önemli şeylerden biri ve tabi diğer şeyler de var; koç, takım arkadaşlarım (Vidas diye araya girip soruyorum) , tabi ki Vidas ve finansal sebepler. Bunlar Olin'i seçmemdeki en önemli nedenler.



Bunu sormamdaki sebep şu; süperstar olarak bilinmesen de Yunanistan'da, İspanya'da geçen bir kariyerin var.  Dünya şampiyonasından önce veya sonra bir Eurolig veya Eurocup takımından teklif var mıydı?

Bir kaç tane vardı evet ama bu sene Avrupa basketbolu için durgun ve zor bir transfer pazarı vardı. Bir çok oyuncu için, iyi oyuncular için zor bir durumdu. Türkiye'deki dünya şampiyonası Olin'le alakalı bana yardımcı oldu. Belki de beni orada gördüler. Benim için en iyi olan fırsatlardan biriyle imzaladım. Daha önce bahsettiğim nedenlerden dolayı, hem eskiden hem de şu anda benim amacım dakika alıp oynayarak takıma edebildiğim kadar yardım etmek olacak. Umarım bütün takımla beraber iyi bir sezon geçireceğiz.



Türkiye'de bazı yabancı oyuncular taraftarlar için efsane haline geldiler. Senin de Olin'le ilgili uzun dönem planların var mı yoksa Olin, tekrar yükselip Avrupa'da yer edinmek için bir basamak mı ?

Çok fazla ileriyi düşünmüyorum. Sadece bu günü, bu seneyi düşünüyorum. Herşey çok hızlı değişebiliyor, ben bu konularda tecrübeliyim. Olin'le ulaşabileceğim iyi şeylere ulaşmak istiyorum. Belki de Olin, bir diğer Efes Pilsen veya Beşiktaş olacak bunu bilemeyiz. Bir yıllık anlaşmam var ve sadece bu seneye konsantre olmuş durumdayım. Ne olacağını göreceğiz. Öncelikle iyi bir sezon geçirmeliyiz. Tüm takım arkadaşlarıma, takımıma sakatlıksız bir yıl diliyorum.


Avrupa'da bir sıralama yapsan Türkiye ligini nereye koyarsın ?

Bunu yapmak zor. Kişisel fikrim ACB muhtemelen en iyi lig. Sonra Türkiye, İtalya, Yunanistan. İtalya'da hiç oynamadım. Bu ligleri karşılaştırmak benim için zor çünkü sadece üç ligde oynadım. Bu benim üçüncü ülkem. Hangisinin seviyesi yüksek veya değil söyleyemem çünkü henüz burda oynamadım. Sadece birkaç maça çıktı ve birşeyler söylemem zor. Ama iyi oyuncuların, iyi takımların olduğu, seviyesi yüksek bir lig, bu kesin.



Koçunla ve takım arkadaşlarınla yaptığınız konuşmalarda Olin'in hedefini ne olarak belirlediniz? İlk etapta ligde tutunmak için mi yoksa ilk sezonunuzda Avrupa kupaları için mi mücadele edeceksiniz ?

Şu kesin ki hedefler her zaman en yüksektir. O dönem milli takım koçumuz olan bir koçun bize söylediği sözü hatırlıyorum ; "İmkansız hedefler belirleyip, en yükseğe ulaşmalısınız." demişti. Olin basketbol organizasyonu da yapabildiğinin en iyisini yapmayı hedefliyor. Biz de bu yüzden buradayız. Adım adım, gün gün göreceğiz. Şu anda ne kadar iyi veya ne kadar kötü olduğumuzu söylemek için çok erken. Tabi ki hedeflerimiz maksimum seviyede olacak. İyi bir takımız ve ulaşabileceğimizin en iyisine ulaşmayı diliyorum.

Koçun Gökhan Taştimur için neler söyleyeceksin ? Sert antrenmanları seviyor ve oldukça disiplinli bir hoca.

Koçun sertliği hoşuma gidiyor. İşinde bu kadar ciddi olması iyi bir şey çünkü insanın bu seviyelerde kendine olan güvenini kaybetmesi çok kolay ve koçumuz da bunu kaybetmememiz için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Kesinlikle iyi bir iş çıkarıyor. Henüz üç haftadır burdayım ve hala birbirimizi tanımaya çalışıyoruz. Benim için güzel bir duygu.

Gelelim Dünya Şampiyona'sına. Polonya'dan daha güçsüz bir kadroyla beklenmedik bir şekilde bronz madalyaya uzandınız. İstanbul'daki finallerde her maç sonu röportajlarınızda oradaydım. Genelde rakım ruhu ve inanç üzerinde durdunuz. Sen de Sırbistan maçı sonrası röportajında "Buraya Avruşa Şampiyonası öncesi antrenmana geldiler dediler ama biz başardık." dedin. Hatta Pocius'la konuşurken gülerek "Biz de bunu beklemiyorduk." dedi. Neler söylemek istersin şampiyonayla ilgili.

Martynas Pocius onu sessizce söylerken muhtemelen şaka yapıyordur. Ben ve takım arkadaşlarım ilk günden beri inandık. Bildiğiniz gibi basketbol Litvanya'da ikinci din ve ülkedeki insanlar için çok önemli. Bütün ülke bu duyguyu içinde hissediyor çünkü biz, ülkemiz için iyi bir şeyler yapmaya çalışan tek bir parça gibiyiz, amacımız ve karakterimiz bu. Ve ben böyle bir tunuvada, Türkiye'deki Dünya Şampiyonası'nda oynama şansı bulduğum için gerçekten çok mutluyum. Takımla beraber olma şansım oldu ve çok özel bir atmosfer vardı. Bu benim kalbimde çok uzun bir süre kalacak. Bu çok önemli.



Litvanya olarak altyapılarda ve yetenekli oyuncular yetiştirmekte herhangi bir probleminiz yok ama olay son adıma geldiğinde Karnisovas, Marculianis, Sabonis ve Kurtiniatis gibi süperstar, lider karakterli oyuncuları son dönemde çıkaramadığınız görülüyor. Dünya şampiyonasında da tek süperstarınız Kleiza'ydı. Sence bunun sebebi nedir ?

Bilemiyorum. Neden oyuncu yetiştiremediğimiz gibi bir soru pek bana göre değil. Şimdi basketbol farklı ve hedeflere takım olarak ulaşıyoruz. Dediğin gibi liderimiz Kleiza'ydı ama diğerleri de oldukça iyi oyuncular ve çok iyi takımlarda oynuyorlar. Bu yüzden bu onların kötü olduğu anlamına gelmez. O yüzden bu sorunun cevabını bilemiyorum.

Ülkemizde dünya şampiyonası sonrası verilen primler çok konuşuldu, çok eleştirildi. Sizin bronz madalya için 4000 euro aldığınızı okuduk.

Para hiç önemli değil.



4000 euro rakamı gerçek mi?

Gerçekten hiç önemi yok. Çok büyük bir para değildi. Türklerin aldığına yakın bile değil (gülüyor) ama bizim için paranın önemi yoktu ve biz de para için oynamadık. Devletin vereceği ödül için oynamadık ve bunu hiç düşünmedik. Litvanya milletinin birliği önemliydi bizim için. Bronz madalyayla birlikte Litvanya'ya geldiğimiz zaman, binlerce insan gece bizi bekliyordu ve Litvanya! şeklinde tezahürat yapıyorlardı. Bu çok özel ve değerli bir şey, ve hayatımın sonuna kadar da benim için öyle kalacak, eminim. Ve hala bizi karşıladıkları o meydana ara sıra gidiyorum, tüylerim diken diken oluyor. Bu hem benim hem de ülkem için çok şey ifade ediyor. Bunu başarabildiğimiz için çok mutluyuz.

Evinizdeki 2011 Avrupa Şampiyonası tüm Litvanya'lı oyuncular için ekstra özel bir anlam taşıyacak ve herkes bu turnuvada çılgın seyircinin önünde forma giymek isteyecek. Olin tercihinin bu noktada pozitif mi negatif mi etki yapacağını düşünüyorsun? Gözden uzak kalarak negatif mi yoksa daha çok süre alıp öne çıkarak pozitif mi?

Umuyorum olumlu olacak. Ama yine de 2011 Avrupa Şampiyonası'na kadar uzun bir zaman var. Nasıl ifade edilir bilmiyorum, bir şey söylemek zor. Bu koçun seçimi ve. o an için ülkedeki en iyi oyuncuları seçecektir tabii ki. Bunun için, oldukça fazla çalışmamız gerekiyor. Ben her zaman için çok çalışırım ve o an ulaşabileceğim maksimum noktaya ulaşmak için tüm yüreğimi ortaya koyarım. Bu bence çok normal.

Sen de 3 milyonluk bir ülke olduğunuzdan bahsettin. Bu kadar küçük bir potansiyelle böylesine büyük oyuncuları, ekolü ve arkadan gelen yetenekleri gençleri yetiştirmeyi nasıl başarıyorsunuz? Devletin bunda payı nedir ?

Çünkü küçük bir ülkeyiz, çünkü basketbola karşı büyük bir aşk besliyoruz. İşte bu nedenle Litvanyalılar bu konuda fazlasıyla motive olmuş durumdalar. Belki bu oradaki insanların karakterinden ileri geliyordur, kim bilir. Tüm bu sıkı çalışma, çocuklar için yapılan iyi planlama bence geleceğin basketbolcularının yetişmesinde olumlu etkiye sahip olan şeyler. Tüm bu küçük şeyler, Siskauskas, Karnisovas gibi büyük oyuncuların yetişmesinde fazladan katkı sağlıyorlar. Tüm o eski kuşağı saymıyorum bile. Sabonis, Kurtinaitis, Marciulionis, Homicius.. Tüm bu iyi oyuncular bizim de adım adım daha yüksek yerlere ulaşabilmemiz için çabalamamıza sebep oluyor.

Lega Basket A'da 1. Haftanın En İyi 10 Hareketi

0 yorum

Union Olimpija 95-90 Efes Pilsen (İstikrarlı Organizasyonsuzluk)

1 yorum

Aslına bakarsanız, bu yazı baştan sona pür maç analizi içermeyecek. Satır aralarında maçla ilgili bilgileri yakalamak mümkün ama Efes Pilsen gibi bir takımın bütün Euroleague deplasmanları içerisinde bu hafta itibariyle belki de en rahat olanından mağlubiyetle çıkmasını sadece saha içi bilgilerle anlatabilmek imkansız. Tamam, Slovenler başka türlü taraftar, Stozice etkili bir salon ama Real Madrid gibi Olympiakos deplasmanında sezon açılmadı, Palaublaugrana'da da mağlup olmadı bu takım.

Efes Pilsen, Kasun'u aldığı zamandan beri ikinci bir pivot bulamıyor. Euroleague'e sadece 1 tane pivotla katılma cesaretini bu kadar uzun zamandır sürdüren başka organizasyon yoktur herhalde. Caja Laboral için 9 Ekim'de şunu söyledik; bir uzuna ihtiyaçları var. Sadece günler sonra, Bizkaia'da iyi performans gösteren, hareketli uzun Martin Rancik'le imzaladılar. Yazın başında Kosta Perovic'i kaybeden Valencia, serbest oyuncu durumundaki Robertas Javtokas'la anlaştı. Efes Pilsen Javtokas imzalamadan 3-4 hafta kadar önce Maccabi'nin dağıttığı kadrodan ihtiyacı varmış gibi ilk Andrew Wisniewski'yi aldı. Burada bir parantez açalım. Wisniewski kesinlikle iyi bir oyuncu ama Efes'in öncelikli ihtiyacı Wisniewski gibi bir oyun kurucu mudur? Nachbar ve Roberts 5 faul aldı, ribaunt üstünlüğünün Olimpija'ya kaydığını dolayısıyla Efes Pilsen pota altının çöktüğünü düşündük. Lorbek, Ndong, Vazquez'den değil Pinkney, Jagodnik, Shermadini 3'lüsünden tam 55 sayı yedi Efes Pilsen. Raduljica bir Tiago Splitter falan değil. Geldiği zaman pota altı rotasyonu düzelecek ama hedefi Top 16 gruplarından çıkmak olan bir takımın pota altına sahip olmayacak Efes Pilsen. Biz bu kadar yazdık. 3 gün sonra pivot alınırsa bunun neden yaz boyunca alınmadığının da cevabı gerekir. Daniel Santiago gibi basketbolun bıraktığı bir pivotu bulma başarısını bir daha göstermesinler mümkünse. Bu konu çok uzadı sanırım. Bir konu daha var, ona da değinmek gerekiyor. Sinan Güler ısrarla Efes Pilsen'de oynatılmıyor efendim. Ergin Ataman'a sayıp döküyorduk, Velimir Perasovic geldi, o da oynatmıyor. Sinan Güler Sırp olsaydı mesela, Efes'e gelmezdi zaten, bu yeteneğiyle Avrupa'nın elit takımlarında oynardı. Bu son "oynardı"nın altı çizili yalnız. 43 dakika Thornton, 41 dakika Rakocevic, 28 dakika Wisniewski, 0 dakika Sinan Güler. Efes Pilsen'de dönen komedilerin mantıklı bir açıklamasını bulmak, bu eski ve köklü camianın organizasyonsuzluğunu çözebilmek gerçekten çok zor. Goran Jagodnik ve Kevinn Pinkney'i durdurmak değil Efes Pilsen'in problemi, bu organizasyonsuzluğu çözmek. En kolay deplasmanlardan birinde alınan bu mağlubiyet hesapları çok karıştırdı. Ekstra bir deplasman galibiyeti, Olimpija'nın bunu birine daha yapması vs. Detaylı istatistikler burada.

Euroleague 1. Hafta Sakatlık Raporu

4 yorum

A Grubu

BC Khimki : Thomas Kelati'nin durumu şüpheli.
Partizan mt:s : Oliver Lafayette kayıt işlemleri tamamlanamadığı için 1 hafta yok.
Asseco Prokom : Filip Videnov, JR Giddens, Channing Toney kayıt işlemleri tamamlanamadığı için bu hafta oynayamayabilir.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Zalgiris : Kadroda 14 oyuncu kayıtlı olduğu için 2 oyuncu oynayamayacak.
Caja Laboral : Marcus Haislip 2 hafta yok. Nemanja Bjelica'nın durumu şüpheli. Pietrus takımdan ayrıldı.

B Grubu
Brose Baskets : John Goldsberry son lig maçında oynamadı. Bu maçta da oynamayabilir.
Spirou : Christophe Beghin yok.
Unicaja Malaga : Panchi Barrera 2 hafta oynayamayacak. Saul Blanco da sakat. Carlos Jimenez'in durumu şüpheli.
Virtus Roma : Luigi Datome ve Angelo Gigli'nin oynamaları beklenmiyor. Dasic takıma dahil edildi.
-
C Grubu
Cholet Basket : Herhangi bir eksiklik yok.
Cibona Zagreb : Jure Lalic ve Marin Rozic Barcelona karşısında oynamayabilir.
Lietuvos Rytas : Jerry Johnson 6 hafta yok. Steponas Babrauskas'ın durumu şüpheli.
Montepaschi Siena : Malik Hairston hem kayıt işlemleri hem de sakatlık dolayısıyla forma giyemeyecek.
Fenerbahçe Ülker : Engin Atsür uzun süre sahalardan uzak kalacak.
Regal Barcelona : Gianluca Basile ve Pete Mickeal sakatlıkları yüzünden oynayamayacaklar.
-
D Grubu
Panathinaikos : Herhangi bir eksiklik yok.
CSKA Moskova : Viktor Khryapa yok.
Efes Pilsen : Miroslav Raduljica en az 1 ay daha oynayamayacak.
Union Olimpija : Herhangi bir eksiklik yok.
Armani Jeans Milano : Herhangi bir eksiklik yok.
Power Elec. Valencia : James Augustine 3 hafta yok. Jeremy Richardson'ın durumu şüpheli.

Fenerbahçe Ülker:86 - Lietuvos Rytas:69 (Hazırlık Maçından Hallice Açılış)

0 yorum

Açılış maçları zordur. Rakip yerel lige başlamamışsa çözülmesi zordur, hele bir de koç yeniyse iyice karmaşık hale gelir analiz. Fenerbahçe Ülker'in Rytas sınavı da benzer özellikler taşıyordu. Her ne kadar Litvanya ligi tam gaz devam etse de karşıda yeni kurulmuş bir takım, 1 hafta önce takımın başına getirilmiş bir koç ve bireysel anlamda kalite oyuncular vardı. Ama dürüst olmak gerekirse terazinin dengesi yoktu. Avrupa'da Litvanya ekolünü en iyi yansıtan ülke takımı olan Rytas, Newley ve Gecevicius gibi iki önemli skorer ve tempo oyuncusunu kadrosunda barındırmasına rağmen Fenerbahçe Ülker'in Tomas - Ömer Onan savunma duvarını geçmeyi başaramayınca ilk dakikalarda koyması gereken direnci ortaya koyamadı. Bandırma'dan formasını çıkarmadan gelen Lavrinovic'in çılgın başlangıç performansı da buna eklenince Rytas bir deplasman takımının yaşamaktan en çok korktuğu şeyi yaşadı. İlk periyodda oyuna havlu attı. Rölantide götürdü Fenerbahçe Ülker maçı. Beceremediği tek şey 20'lerin üzerinde kontrol etmesi gereken skoru bir türlü o seviyeye çekememesiydi. Rytas direndi, direndikçe vites arttırıp skoru yukarı çekti Fenerbahçe Ülker. Sıkı savunmaya rağmen Newley ve Gecevicius üretken olsalar da esas sıkıntı pota altı savunması ve hücumundaydı Litvanya takımı için. Bajramovic'in 1/13 sahaiçi isabetindeki kusursuz(!) performansı diğer uzunlarla beraber Vidmar - Lavrinovic savunmasında da kendini gösterince "Kırmızı Başlıklı Kız" kırılganlığındaki Vidmar bile William Wallace'a dönüştü. Hakkını yememek gerekir müthiş mücadele etti. Fenerbahçe Ülker takım olarak doğruları yaptı. 5/9 üçlük isabeti "ne yaptığını bilen" takımın portresiydi. Rakibe göre oynayan ve maceradan uzak duran Fenerbahçe Ülker'e hasrettik, bir parça gidermiş olduk. Rakiplerine 20 farkla yenilmeyi baştan kabul eden değil de, 20'li farkları koruyamadığı için üzülen takıma geçiş yapıldı mı bunu görmek için 3. haftadaki Siena maçını beklemek gerek. Seçici (!) Fenerbahçe Ülker taraftarı 8000 taraftarla ikinci senaryoya inanmış olacak ki kısa bir sürede 1000 ortalamadan, Rytas maçında 8000'e çıkıverdi. İlerisi için de umut verdi. Umarım cehennemin ateşini yakmışlardır. 

Rytas'ta Jasikevicius'a yapılan ve reddedilen tekliften sonra El Amin kadroya katıldı. Newley, Bajramovic, Cemal Nalga ile birlikte TBL'den tanıdık 4. isim oldu El Amin. Bugün yoktu ama olsaydı da sanırım Cemal Nalga kadar ilgi çekmezdi. 11 dakika ile sene boyu alacağı rolü de göstermiş oldu bizlere. Şafağı kaç kaldı bilmiyorum ama Avrupa'da iş yapması zor Cemal'in. Bu büyük bir kehanet değildi zaten. Trifunovic de yeni geldiği takıma sihirli değneğini henüz değdiremedi ama ilerleyen dönemde mutlaka oturtacaktır takımını. Sınırını bilen Gecevicius - Newley ikilisinin yanına gelecek El Amin'in takımın kimyasını hangi yönde etkileyeceği ise Rytas'ın sonuçlarını doğrudan etkileyecek. El Amin attırırsa şiir gibi skor üretir bu takım. El Amin atarsa bu üçlü birbiriyle yarışabilir, kaybeden de her zaman Rytas olur. Detaylı istatistikler burada.

FENERBAHÇE ÜLKER (86): Roko Leni Ukic 11 (2 ribaund- 7 asist), Mirsad Türkcan 2, Ömer Onan 10 (2 ribaund- 2 asist), Lynn Greer 2 (2 ribaund), Darjus Lavrinovic 21 (1 ribaund- 2 asist), Gasper Vidmar 17 (5 ribaund), Kaya Peker 2 (11 ribaund), Oğuz Savaş 10 (2 ribaund- 2 asist), Tarence Kinsey 6 (2 ribaund), Marko Tomas 3 (6 ribaund- 4 asist), Emir Preldzic 2 (1 ribaund)

LIETUVOS RYTAS (69): Steponas Babrauskas 3 (1 ribaund), Arvydas Siksnius (2 asist), Igor Milosevic 6 (3 ribaund- 5 asist), Milko Bjelica 15 (2 ribaund- 3 asist), Martynas Gecevicius 12 (6 ribaund- 2 asist), Jonas Valanciunas 10 (10 ribaund), Brad Newley 15 (1 ribaund- 3 asist), Arturas Jomantas (1 asist), Cemal Nalga 4 (1 ribaund), Kenan Bajramovic 4 (6 ribaund- 1 asist)

20 Ekim 2010 Çarşamba

El Amin Lietuvos Rytas'ta

1 yorum

Haber birkaç günlük ama fırsat bulup giremedim. Fenerbahçe Ülker'in bugünkü rakibi Lietuvos Rytas El Amin'i kadrosuna kattı. Karakterinden hiç haz etmesem de bir dönem fırtınalar estiren oyununa sayı duymamak mümkün değildi. Di diyorum çünkü şu anda ne durumda olduğunu bilemiyoruz. Bugünkü maçta olmayacak ama hem Litvanya ligi, hem Baltık ligi onun parlaması için çok müsait. Deplasmandaki maça kadar form tutmaması en büyük dileğimiz.

Beko Bundesliga'da Haftanın Programı

0 yorum

20 Ekim Çarşamba
20.30 BBC Bayreuth - Artland Dragons
20.30 BC Goettingen - GG Dusseldorf

23 Ekim Cumartesi
20.00 Ulm - BC Goettingen
21.00 EWE Basket Oldenburg - Tuebingen
21.00 Brose Baskets - Artland Dragons
21.00 Deutsche Bank Skyliners - NYP Braunschweig (TV - Sport 1 - Almanya)

24 Ekim Pazar
17.00 Bremerhaven - Trier
18.00 Telekom Baskets Bonn - Phoenix Hagen
18.00 EnßW Ludwigsburg - Mitteldeutscher BC
18.00 BBC Bayreuth - Alba Berlin

19 Ekim 2010 Salı

NBA'deki Avrupalılar #1

8 yorum

Yeni basketbol sezonu için Maliano'yla düşündüğümüz bir yenilikti bu. Sezona kısa bir süre kaldığına göre resmen açabiliriz bu köşeyi. Düşüncem, hem Avrupa'da oynamış, Avrupa altyapısı görmüş isimler hem de Avrupa'dan gitmiş ( Ginobili, Andersen, Scola vd. ) oyuncuların NBA'de neler yaptığını en uzunu 1 hafta olmak kaydıyla periyodik bir şekilde mercek altına almak. Malumunuz, son yıllarda Avrupalılar NBA'de oldukça önemli roller almasına rağmen bir kısmı Belinelli gibi rol oyuncu oldular. Bu yüzden, onlardan birer ikişer cümle bahsetmek zorunda kalacağız. Sezon başlayana kadar oyuncuları tanıtan yazılar gelecek ve bu da ilk yazı. 80 civarında oyuncu olduğu için ülke ülke gitmek, oyuncuları bir arada değerlendirmek hem sizin vaktinizi uzun uzun almaz, hem bizim işimizi kolaylaştırır. İlk ülke Türkiye;


Hidayet Türkoğlu

Türkiye'nin NBA'e gönderdiği en kariyerli 2 isimden biri olan Hedo Türkoğlu, basketbola Özel Çavuşoğlu Koleji'nde başlar, Efes Pilsen'e 1996 senesinde transfer olur, burada 97/00 yılları arası Euroleague deneyimi de yaşayan başarılı oyuncu, 2000 Draft'inde bir Türk'ün en yüksek seçildiği sıra olan 1. tur 16. sıradan seçilir. Sacramento Kings'de yavaş yavaş yükselen kariyeri, Stojakovic'in sakatlığı sonucu ilk 5'e yerleşmesiyle ivme kazanır. Zaman zaman ilk 5'te forma şansı bulduğu yerden, yeterli süre alamadığı ve istediği sorumluluğu alamadığı gerekçesiyle gerçekleşen 3'lü takasla San Antonio Spurs'e geçer. Sacramento'da ki kariyerinde En İyi 2. Çaylaklar 5'inde ve sophomore senesinde All-Star Çaylaklar maçında oynama başarısı bırakır. San Antonio'da Popovich'in onu biraz daha istediği gibi oynatması sonucu kariyeri yükselmeye başlar ve sezon sonu Orlando Magic'le 6 yıl 39 milyon dolarlık bir kontrat imzalar. Burada NBA'de ki önemli yıldızlar arasında adının yazılmasını sağlayan 5 yıllık bir dönem geçirir. Steve van Gundy'nin özellikle Steve Francis'in gidişinden sonra ona takımın direksiyonu vermesi önemli etken. Burada En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu ve 1 NBA Finalleri yaşamasına rağmen, yeterli kontratı alamadığı gerekçesiyle Toronto Raptors'ın 5 yıl 56 milyon dolarlık kontratını kabul etti. Toronto'da yönetimle ve taraftarlarla arasına kara kedi girdi. Bundan önce oynadığı organizasyonlarda hep taraftarıyla iletişimi çok güzel olmuş ve taraftarların takımlarında en çok sevdiği oyuncular arasında gösterilmiş Hedo'nun bu kötü olayında kuşkusuz takımı Raptors yöneticilerinin anlamsız açıklamaları önemli rol oynadı. Koçu Jay Triano'nun onu statik şutör olarak değerlendirmesi ve aralarının bozuk olması, Hedo'nun takasını istemesine yol açtı. Böylece Hedo Türkoğlu Phoenix Suns'a takas oldu. Burada 4 numara oynayacağı belirtilen başarılı forvet, Steve Nash'le birlikte ligin en akıcı hücumuna sahip olan Phoenix Suns'ta pasör bir 4 numarayla Nash'ten geri kalan zamanlarda takımın 1 numaralı ismi olması bekleniyor.


Mehmet Okur

Basketbola 14 yaşında başlayan Mehmet Okur, ilk önce Oyak Renault'da daha sonra Tofaş'da oynama şansı buldu. Tofaş'da Repesa'dan sonra görev alan Tolga Öngören döneminde düzenli süreler almaya başlayan pivot, Efes Pilsen'e 2000 yılında transfer olur, Eurobasket2001'de gümüş madalya, 01/02 sezonunda lig şampiyonluğu kazanır. Detroit Pistons tarafından 2001 Draft'inde 28. sıradan seçilir. Detroit Pistons'da ilk sezonunda Ben Wallace ve Elden Campbell gibi uzunların arkasında pek süre bulamaz. 2. sezonunda düzenli süreler bulmaya başlar ancak, Rasheed Wallace'ın takası sonrası süreleri düşer fakat, verimi düşmez. 02/03 sezonunda Detroit Pistons'la şampiyonluk yüzüğü kazanan Mehmet Okur, bu sezon sonunda 6 yıl 50 milyon dolarlık bir kontrat karşılığı Utah Jazz'a geçer. Burada ilk senesinde Play-Off göremeyen Memo, ikinci sezonunda artık elit pivotlar arasında sayılmasını sağlayan oyununu oynamaya başlar. Utah'da ki ilk 2 sezonunda hem Kirilenko'nun hem Boozer'ın olmadığı dönemlerde maç kaçırmayarak takımının ritminin kaybolmamasını sağlar. Son 4 sezondur düzenli olarak Play-Off gören takımının başarısında sürekli ilk 5 oynayarak önemli rol sahibi olan Memo, 1 kez All-Star seçilerek çok önemli bir başarıya imza attı.

Ersan Ilyasova

Buhara'da doğan ve Kırım Tatarı bir ailenin çocuğu olan Arsen Ilyasov, Ülker tarafından keşfedilir ve Türk vatandaşlığına geçirilerek adı bilinen haliyle Ersan İlyasova haline gelir. Ülker'de alt yaş gruplarında oldukça başarılı sezonlar geçiren Ersan, Yeşilyurt'ta geçirdiği kiralık sezonun ardından 04/05 sezonunda kısıtlı süreler alır. 2005 Draft'inde 36. sıradan Bucks yönetimi tarafından seçilir fakat, daha tek bir maça çıkamadan NBDL takımlarından Tulsa 66'ers'a tecrübe kazanması için gönderilir. Bir sonraki sezon Bucks'da süre alır ancak, oyunu istenilen düzeye bir türlü çıkmamıştır. Avrupa'ya dönen Ilyasova Barcelona'da 2 sezon oynar ve istenilen patlamayı burada yapar. Döndüğünde Scott Skiles tarafından ilk 5 düşünülmeyen fakat, bunu bileğinin hakkıyla kazanan Ersan, takımının uzun bir aradan sonra Play-Off görmesine yardımcı olan isimlerin başında gelir. Ancak, pota altı oyuncularından Bogut'un sakatlanması sonucu ilk turda Atlanta'ya 7 maç sonunda kaybederek elendiler. Bu sene daha yüksek beklentiler içinde olan organizasyonu ve taraftarını hayal kırıklığına uğratmayacağının sözünü peşin peşin biz Türkler olarak veriyoruz.

Semih Erden

03/04 sezonunu altyapısından yetiştiği Darüşşafaka'da geçiren genç pivot, 04/05 sezonunda Asvel ile anlaşır fakat kulübü izin vermez. Yine de bu sezon Partizan'a transfer olur. Ertesi sezon Fenerbahçe'yle anlaşan oyuncunun transferine yine Darüşşafaka hülle yoluyla transfer gerçekleştiğini savunarak itiraz eder. İtirazlar sonuçsuz kalır 15 gün sonra Semih Erden'e izin çıkar. Buradaki oyunuyla milli takıma kadar yükselen Erden, 2007 sezonunda FB Ulker'le yaşadığı şampiyonluğun ardından 2008 Draft'inde 2. tur 60. sıradan o sezonun şampiyonu Boston Celtics tarafından seçilir. FB Ulker'de bundan sonraki 2 sezonunda 1 şampiyonluk yaşayan ancak, Euroleague başarısını yine de elde edemeyen Semih Erden, önemli Euroleague tecrübesiyle 09/10 sezonu sonunda Boston'a 500 bin dolar transfer ücretiyle gitmeyi kabul eder. Orlando'da ki Summer League'de takımı Boston Celtics'le maçlara çıkan Semih Erden, Boston'da Kevin Garnett, Shaquille O'Neal, Jermaine O'Neal, Kendrick Perkins'le birlikte görev alacak. Eğer, 2010 Dünya Şampiyonası'nda ki oyununu sürdürürse Perkins değil ama Jermaine O'Neal'ın rotasyonda üzerine çıkar. Perkins'in Ocak ayına kadar sürmesi düşünülen sakatlığında rotasyona girmesi ve pota altına gerekli dinamizmi getirmesi ondan beklenenler. Umarım, Semih Erden bu zorlu sınavı başarıyla geçer. Onda gerekli olan bütün yetenek var. Eksik olan motivasyonu.

Ömer Aşık

Basketbola geç sayılabilecek bir yaşta ve Fenerbahçe altyapısında başlayan 2.14 boyunda ve 116 kg ağırlığında ki pivot, Fenerbahçe ve Ülker'in birleşmesiyle yaşanan kadro bolluğunda serbest bırakılmayıp Alpella'ya kiralanan bir oyuncuydu. Alpella'da 06/07 sezonunda ribaunt ve blok istatistikleriyle başarılı bir sezon geçirdi. 07/08 sezonu içinde orada oynaması Tanjevic açısından gelişimi göz önüne alındığında daha önemliydi. Ancak, 07/08 sezonunda Kambala'nın doping testlerinin pozitif çıkması Ömer'in Fenerbahçe Ülker yolunu açtı. O sezon Euroleague ve TBL'de blok kralı olan Ömer Aşık, sezon sonunda Portland Trail Blazers yöneticileri 2. tur 36. sıradan draft etti. 08/09 sezonunu da başarılı bir şekilde geçiren Ömer Aşık, 09/10 sezonunda çeşitli dedikodulara yol açan sakatlığıyla fazla forma şansı bulamadı. Uzun kolları ve pota altındaki caydırıcılığıyla öne çıkan oyuncunun yine de kat etmesi gereken uzun bir yol var. 24 yaşında olması kat etmesi gereken yolu aslında hızla kat etmesi gerektiği anlamına geliyor. Hücumda bitiriciliği hiç istenen seviyelerde değil. Chicago'nun yeni koçu Tom Thibodeau'nun savunma konusunda NBA'in 1 numara sayılabilecek olması, Ömer'i savunma konusunda muhteşem bir isim haline getirebilir. Bu sene hem Türk izleyicilerin hem Chicago organizasyonunun ondan beklentisi Joakim Noah, Carlos Boozer'ın sahada olmadığı dönemlerde Taj Gibson, Kurt Thomas'la birlikte Chicago pota altını belli bir seviyenin altına düşürmemesi. Chicago'nun pota altı rotasyonu düşünüldüğünde Ömer Aşık'ın 8-10 dakikalardan aşağı düşmesi büyük hayal kırıklığı olacaktır.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...