Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

30 Kasım 2010 Salı

Eurocup 3.Hafta Programı (30 Kasım)

0 yorum

GROUP A    
1800 UNICS Kazan - Le Mans    
21:00 EWE Baskets Oldenburg - Banvit BK    

GROUP B     
20:30 BG Goettingen - Hemofarm Stada    
21:30 Asvel Basket - Beşiktaş C.Turka (TRT Haber)

GROUP C     
20:00 Budivelnik - Buducnost m:tel     
22:30 Gran canaria 2014 - BC Siauliai    

GROUP D    

19:00 Hapoel Gilboa - BC Azovmash    
21:30 Cedevita Zagreb - Aris BSA 2003    

GROUP E    
20:00 Galatasaray C. Crown - Panellinios (GSTV / Eurosport 2)
20:30 GasTerra Flames - Bennet Cantu

GROUP F
   
20:00 PAOK BC - Chorale Roanne    
20:00 Asefa Estudiantes - Benetton Bwin    

GROUP G   
 
20:00 CEZ Nymburk - Hapoel Jerusalem    
21:45 Cajasol Sevilla - VEF Riga    

GROUP H
18:00 Krasnye Krylia - Anwil Wloclawek    
21:30 Pepsi Caserta - Alba Berlin    

Roko Ukic Röportajı (RealGM)

0 yorum

Fenerbahçe Ülker'in başarılı performansında birinci dereceden pay sahibi Roko Ukic ile RealGM adına Erildas Budraitis güzel bir röportaj gerçekleştirmiş. NBA kariyeri, Fenerbahçe Ülker, Eurolig ve Hırvatistan Milli takımı hakkında güzel sorular samimi cevaplar var. Fenerbahçe Ülker'in finansal açıdan büyük bir teklif yaptığını ama öncelikli olarak oynamak için geldiğini söylüyor Ukic. NBA'e ise 15-20 dakika süre alabileceği bir takım bulursa gidebileceğini... Röportajın tamamı burada.

CSKA Moskova'da Yeni Gelişmeler

4 yorum

Messina ve Pashutin döneminde pek alışkın değildik. CSKA Moskova'nın adı genelde kupa ve transfer haberlerinde geçerdi ama son dönemde üç haberden biri Rusya'dan geliyor. Dule'nin ayrılışının ardından yine üç önemli haber var CSKA Moskova cephesinden. 

İlki kulüp başkanı Vatutin'in (soldaki) açıklamaları. Dule'den sonra kulüp Ergin Ataman, Maljkovic, Giannakis gibi isimlerle anılmaya başlamıştı. Hatta birçoklarına göre Ergin Ataman'ın CSKA Moskova'nın başına geçmesi neredeyse kesin gibi. Ama Vatutin farklı yönde bir açıklama yaptı ve kulübü bir süre geçici olarak yardımcı koç Dmitriy Shakulin'in idare edeceğini açıkladı. Bu süre Eurolig'de normal sezon gruplarının bitimine kadar uzayabilir. Tamamen Shakulin'in ve ekibinin performansına bağlı. Belki de Vatutin!in yanıltması olabilir emin olmak zor. Başkan, Dule ile ilgili de önemli açıklamalar yaptı. Vujosevic'in Rusça konusundaki sıkıntısına büyük özen gösterdiklerini, hatta bu konunun kontratta bile yer aldığını belirtiyor. Onun mümkün olan en kısa zamanda Rusça öğrenmesi için ellerinden geleni yaptıklarını söylüyor Vatutin ama Dule'nin oyuncularla hiçbir şekilde iletişim kuramadığından şikayetçi. Amerika turu ile ilgili eleştirilere de karşı çıkıyor. Hiçbir şekilde pişmanlık duymadığını, aynı Vujosevic'in geçen sene Partizan'la ABD'de 20 gün geçirdiğini, arkasından da o kadroyla Eurolig'de Final Four oynattığını eklemiş. Mesele ABD'ye gitmek değildi diyor kısaca. Anlaşılan dil problemi düşündüğümüzden çok daha ciddi boyutlardaymış.

İkinci haber için artık klasik mi desem kronik mi bilemedim. Victor Khryapa yine sakatlandı. AJ Milano maçında sol bileğinden sakatlanan oyuncunun dönüş tarihi belli değil. Khryapa üzerindeki kara bulutların sebebi geçen seneki yoğun tempo mu yoksa nazar mı araştırmak lazım. MR'da çıkıp çıkmayacağı şüpheli. Ama CSKA Moskova'nın Khryapa yokken savunma direnci 1-2 basamak aşağı iniyor orası kesin.

Son haber de dedikodu kazanından. Vujosevic'le beraber takıma dahil olan Marjanovic ve Jamont Gordon'un hocanın gidişiyle beraber takımdan gönderileceği söyleniyor. Vatutin Rus basınına "Onların gidişini düşünmeden önce yerlerine takviye yapmamız gerekiyor." yeni hocayla beraber yeni isimlerin de sinyalini vermiş oldu. Bir süre sular yine hareketli olacak Moskova'da. Kimbilir bu hafta İspanya'da Malaga bir fark yaparsa dünkü Barcelona hezimetinin ardından Real Madrid Başkanı kafayı kırıp Messina'yı Moskova'ya geri gönderebilir. Beyin bedava, senaryo bedava...

29 Kasım 2010 Pazartesi

Eurolig'de 6. Haftanın MVP'si Ksistof Lavrinovic

0 yorum

İkiz kardeşi henüz ritmini bulamayadursun İtalya semalarında bir başka Lavrinovic yüksekten uçuyor. Herkese baş sıkıntı olan, Fenerbahçe Ülker'in ünvanını elinden alan Cholet deplasmanında 23 sayı, 8 ribaund ve 2 top çalma ile oynadı Ksistof Lavrinovic. 26 dakikada tek bir faul bile yapmadan 10 faul aldı, yüksek yüzdeyle Cholet'in ipini çekti. Zor deplasmandan takımını galip çıkartarak zirvedeki yerini de korumasını sağladı. 36 reyting puanıyla haftanın en değerli oyuncusu oldu Ksistof Lavrinovic... Bir an önce bu rüzgarın kardeşine de sirayet etmesini temenni ediyoruz.


Vujosevic'in Hasar Tespit Raporu

1 yorum

Feshedilen kontratının yıllık bedeli 2,5 milyon dolar...
CSKA Moskova'dan alacağı tazminat 1 milyon dolar...
6 ayda yerle bir edilen imajının bedeli paha biçilemez...

Eurolig'de 6. Haftanın En Güzel 10 Hareketi

0 yorum


Obradovic - Ivkovic Ortak Röportajı

2 yorum


İki büyük dost, iki efsane hoca Obradovic ve Ivkovic Yunanistan'daki Kathimerini gazetesi için beraber röportaj verdiler. Özel hayatlarından Yunanistan'daki ekonomik krize kadar değişik 7 soru iki hocaya da soruldu. Ivkovic'in Obradovic için övgü dolu söyler söylerken Obradovic'in utanması ve derbide sahaya atılacak ilk maddede takımını sahadan çekeceğini söylemesi röportajın benim için ilgi çeken detayları. Bir de Sırp lobisi konusu açıldığında Ivkovic'in söyledikleri önemli. Sohbet etme şansı bulduğumuz Türk koçlar Sırp koçlar arasındaki bağlantıyı ve nasıl "bir" olduklarını anlatırlardı. Ivkovic'in ağzından da röportajda yer alıyor bu ifadeler. Talkbasket röportajı ingilizceye çevirip yayınlamış. Vakit bulursam çevirisini yaparım desem ne kadar inandırıcı olur bilmiyorum. Amme hizmeti yapıp bir arkadaş çevirirse de seve seve yayınlarım. Röportajın tamamı ingilizce olarak burada.

Tolga İnan ve Selim Mutlu röportajı çevirip yollamışlar. Teşekkür ederim !!

Soru 1: Arkadaş olmanız iki kulüp arasındaki rekabete bir farklılık getirebilir mi?

Ivkovic: Aramızdaki iyi ilişki Yunan basketbolunu bulunduğu noktadan ileri götürmeye yardım edebilir. Bunun kulağa hayal gibi geldiğinin farkındayım. Maçlar birer şov gibi olmalı, Obradovic ile olan rekabetim ise bir satranç maçı gibi.

Obradovic: Bu yalnızca bir Obradovic-Ivkovic mücadelesi değil. Oyun ikimizin takımları arasında oynanıyor. Ivkovic ve ben sonsuza dek dost kalacağız.

Soru 2: İki takım arasında oynanacak maçta olaylar çıkması durumunda buna nasıl tepki vereceksiniz?

Ivkovic: Zeljko sahaya atılacak ilk cisimde takımını sahadan çekeceğini söyledi. Ben buna katılmıyorum. Biz koçlar sadece oyuncularımızın hareketlerinden sorumluyuz. Bunun dışında gerçekleşen tüm olaylar başkalarının sorumluluğu altında.

Obradovic: Böyle bir ihtimal üzerine tartışmak yangına körükle gitmek olur. Bu tip olaylar hakkında tekrar konuşmak istemiyorum, sadece basketbolla ilgilenmeliyiz. Taraftarlardan OAKA'da sağduyulu davranmalarını isteyeceğim.

Soru 3: Olympiakos kadrosuna Panathianikos'un en önemli silahlarından biri olan ve Obradovic'in çok yakından tanıdığı Vasilis Spanoulis'i kattı. İki takım arasındaki maçlarda Spanoulis nasıl bir rol oynayacak?

Ivkovic: Vasilis Spanoulis şüphesiz çok iyi bir oyuncu, ancak basketbol bir takım sporu.

Obradovic: Vasilis hakkında bilinebilecek herşeyi bildiğim bir gerçek, fakat aynısı "Duda" içinde geçerli. İşimiz gereği herşeyi bilmek zorundayız. Bundan sonra geriye sadece kazanmak için bir yol bulmak kalıyor.

Soru 4: Yannis Ioannidis bir demecinde "Sırp lobisinin" varlığından bahsetmişti. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Ivkovic: Bir gece bir grup Sırp beraber dışarı çıktık; Bajevic (futbol antrenörü), Maljkovic, Savic, Sakota ve ben. Ertesi gün gazete sayfalarında benim başını çektiğim bir Sırp lobisi hakkında yazılanları okudum. Her zaman sırt sırta vermek Sırplar için bir yaşam biçimidir. Farkı yaratan da bu.

Obradovic: Benden destek isteyen bir çok kişiye yardım ettiğim doğru. Benim yaşam tarzım böyle. En zor olan kendinize karşı dürüst kalabilmek, her zaman başarınızı çekemeyen insanlar olacaktır. Bu durumda kişi alçakgönüllü ve dürüst olmalı.

Soru 5: Sırp hükümeti sizi diplomatik pasaportlar vererek onurlandırdı. Bunlara nasıl sahip oldunuz?

Ivkovic: Sırbistan bizi Sırp sporunun elçileri olarak görüp bize bu pasaportları verdi. Fakat şu ana kadar hiç kullanmadım. Biz sıradan yaşamlara sahip insanlarız.

Obradovic: Bu bizim Sırbistan için yaptıklarımızın bir karşılığı olarak görülebilir. Sırbistan'a karşı uygulanan ambargo sırasında zor zamanlar geçirdik, bu nedenle hükümet bize bu pasaportları verdi. Ben de kendiminkini henüz kullanmadım.

Soru 6: Yıllarca Yunanistan'da yaşadınız. Ekonomik kriz ile ilgili görüşleriniz neler?


Ivkovic: Eğer ekonomik sebepler olmasaydı Sırbistan'ı asla terk etmezdim. Savaş çıkacağını ve Yugoslavya'nın bölüneceğini önceden tahmin etmiştim. Çalışıp hatırı sayılır bir para kazandım, ama bu hayatımı değiştirmedi. Yunanistan'a ilk kez 1980'de geldim. Oğlum bronşiyal astım hastalığına sahipti ve yumuşak bir iklimde yaşamamız gerekiyordu. Bu sebeple Aris'in teklifini kabul ettim. Burada müziği, insanları ve sahip oldukları duyarlılığı seviyorum. Bir Yunanı anlayabilmek zordur. Yunanistan şu anki durumun üstesinden gelecektir.

Obradovic: İnsanlar bu şartlarda yaşam biçimlerini değiştirmek zorundalar. İyimser olmalı ve inancımızı korumalıyız. Yunanistan'ı seviyorum.

Soru 7: NATO'nun Yugoslavya'yı bombalaması hayatlarınızı ve kariyerlerinizi nasıl etkiledi?

Ivkovic: İlk bomba atıldığında Yunanistan'da evimdeydim. Sabahın erken saatleriydi ve CNN'i izliyordum. Kalbinden bıçaklanmaktan daha beter bir durumdu. Diğer taraftan bu olayda insanların bana verdiği desteğe şahit oldum. Yunanistan'ın ve Yunan halkının sahip olduğu demokratik ruhu gördüm.

Obradovic: O sıralar Treviso'daydım ve yurdumu bombalamak için havalanan jetleri görebiliyordum. Bu savaş bir utançtı. Bazı ülkeler poliscilik oynamaya kalktığı zaman ortada adalet kalmıyor.

İki koç ayrıca geçmişlerinden ve gelecek planlarından da bahsetti:

Dusan Ivkovic: Kolay bir çocukluk dönemi yaşamadım, ama ailem dördümüzün hiç bir zaman aç kalmamasını sağladı. Ben dört kardeşin en genç olanıydım. Abim Slobodan büyük basketbol yeteneğine sahipti, violin çalar ve Ray Charles'dan daha iyi şarkı söylerdi. Babam bir avukattı, benim aksime spordan ve güvercinlerden hoşlanmazdı. Güvercinler benim için tutkudan da öteydi (Ivkovic bu alanda Sırbistan'da kazanılmış bir madalyaya sahip), bu ailemizin 100 yıldan fazladır haşır neşir olduğu ve birikimlerini bir kitapta topladığı bir uğraştı.

Şu an iki takım çalıştırmaktayım. 2012 yılına geldiğimizde Londra Olimpiyatları'na gidebilmek için gereken şeylere sahip olur muyum bilmiyorum. Göz önünde tutulması gereken bir çok faktör var.

Zeljko Obradovic: Hayatımdaki en önemli insan babamdı. Bana diğer insanlara saygı göstermeyi ve diğer herşeyi o öğretti. İdolüm Dragan Kicanovic basketbolu sevme sebebimdi. Onun önerisiyle 1991'de bir gecede koçluğa adım attım.

Daha sonra 2 ay uyuyamadım. Yöntemlerimi yazdığım bir not defterim vardı. Herşey için bir cevabım olmalıydı. Bir koç olarak cevapsız kaldığında yolun sonuna gelmişsin demektir.

Panathianikos'u çalıştırmaktan keyif alıyorum. Yunan Milli Takımı'na gelirsek, bu bana değil federasyona bağlı. Beni isteyip istemediklerini onlara sormalısınız. Panathianikos'ta mutluyum, bunun yanında insanların beni Yunanistan koçluğuna layık görmesi gurur verici. Bu benim için bir onur.

28 Kasım 2010 Pazar

Euroleague'de 6. Haftanın Görünümü

0 yorum


A GRUBU


Khimki'de Sergio Scariolo'nun net bir kimlik oturtturamaması sorun yaratmaya devam ediyor. Bu kadar kaliteli oyuncuya rağmen sonuç olarak düzensiz ve iç-dış dengesini sağlayamayan bir takım görmek hayalkırıklığı yaratıyor. Bir takım 27 adet ikilik atış kullanırken, düşük yüzdeyle atmasına rağmen 25 tane üçlük dener mi? Prokom da tamamen Khimki'nin bu durumundan yararlandı. Savunmasını iyi düzeylere yaklaştırabilen Prokom, hücumda saçmalayan Khimki'nin açıklarını maç boyunca seriler yakalayarak iyi değerlendirdi. Yine de bu kadar düşük performanslı bir Khimki başka bir grupta olsa, Scariolo Vujosevic'ten daha kötü yollanabilirdi. Prokom'un galibiyetine liderlik eden isim ise 14 sayısının 12'sini son çeyrekte yollayan Ratko Varda, 13 sayısıyla Daniel Ewing ve 12 sayısıyla Filip Videnov.


Türkiye'de bir ara sıkça konuşulan eksen kaymasının bir benzerini Euroleague'de görmek mümkün. Bunun ilk sebebi CSKA Moskova'ysa, ikinci neden kesinlikle üstüste 4. mağlubiyetini alarak kendi adına rekoru geliştiren Caja Laboral. Stanko Barac'ın 18 sayı 13 ribauntla kariyerinin en iyi maçını çıkardığı gecede İspanyolların en büyük problemleri yan rollerdeki oyunculardan hiç katkı alamamaları ve savunmalarının çok kötü olması. Eskiden sadece pota altı savunmalarına dikkat çekerdik ama David Blatt'ın Maccabi'si her noktadan defolarını tek tek ortaya çıkardı. Nokia Arena bir zamanlar cehennemin diğer adıydı, yine o zamanlarına geri dönüyor. Yine de Caja Laboral'e en büyük darbeyi geçen sene onların oyuncusu olan Lior Eliyahu 18 sayı 6 ribauntla vurdu.


Partizan sadece oyuncuların yerine altyapıdan yeni oyuncu çıkarmakla kalmıyor, koçların yerine de altyapıdan yeni koç çıkarıyor. Efsane Vujosevic'in asistanı Vlade Jovanovic'in özgüveni giderek yerine geliyor. Pionir ise eski cazibesinden bir şey kaybetmiş değil. Zalgiris'i yıkan adam 19 sayısıyla 21 yaşındaki Dragan Milosavljevic oldu. Yine de egoların değil sistemin öne çıktığı Partizan'da herkes masaya bir şeyler koymayı başarıyor. Aco Petrovic'in takımında ise bu toprakları çok iyi bilen Mirza Begic dışında katkı alabildiği isim çıkmadı. Partizan karşısında her şeyi doğru yapmaya çalışmış olabilirler ama şanssız gecelerindeydiler.

A Grubu'nda Blatt'in Maccabi'si tam gaz yoluna devam ediyor. Grubun kesinlikle favorileri arasında yer alan Caja Laboral ve Khimki'den biri elenme noktasına geldi. İkisinden biri 2 galibiyet önlerinde olan Zalgiris ve Partizan'ı geçemeyecek. Ancak, kader maçı henüz gelmiş değil. Bu hafta Caja Laboral, Fernando Buesa'da Asseco Prokom karşısında hata yapmayacaktır. Khimki ise toparlanamadan, karşısında eski gücüne hızla geri dönen Partizan'ı ağırlayacak. Scariolo ve adamlarını Moscow Region'da çok zor bir sınav bekliyor. Kaybederlerse tren kaçmış olur.


B GRUBU


Messina ve Real Madrid için Caja Magica'da işler Olympiacos karşısında yolunda gitti. Sergio Rodriguez önderliğindeki hücum bütün maç kusursuz işlerken, Llull ve D'Or Fischer'in ateşlediği savunma ise hep belli bir seviyenin üstündeydi. Muhteşem üçlü Papaloukas, Spanoulis ve Teodosic'in pas kanallarını durduran, pota altını çok iyi savunan Madrid galibiyeti buradan yakaladı ve Olympiacos'u 70 sayının altında tutmayı başardı. İstikrar arayan Madrid'de geceyi kurtaran isimler 19 sayı 6 asistiyle Sergio Rodriguez, 10 sayı 8 ribaunduyla Felipe Reyes ve 12 sayı 8 ribaunduyla Ante Tomic oldu.


Brose'ye birisi fena beddua etmiş. Önce Caja Magica'da uzatmalar sonucunda ve biraz da hakem katkısıyla mağlup oldular, sonra Stechert Arena'da kazanabilecekleri 2 maçı kaybettiler. İlk çeyreğe oldukça hızlı başlayan Roma, bu avantajını ikinci çeyrekte kaybetti. Datome, Heytvelt ve Washington'la çok hızlı başladılar. Brose ise Goldsberry ve Kyle Hines'la maça geri dönmeyi başardı. Sonrası ise dozu artan savunmalar ve karşılıklı basketler şeklinde geçti. Brose son noktayı o ana kadar 0/4 üçlük atan Brian Roberts'in 1.9 kala attığı üçlükle koyduğunu zannederken, eski Efes Pilsen'li Charles Smith'in mucizevi buzzer beaterı maçı Roma'ya getirdi. Bu maça kadar vazgeçmişliğini eleştirdiğimiz Roma'nın artan inadı, Charles Smith'in mucizesinden daha önemli. Brose'de Tibor Pleiss 4 sayı 12 ribaunt, Casey Jacobsen 15 sayı ve Reyshawn Terry 9 sayı 7 ribauntluk katkıda bulundu. Roma'da 6 oyuncu 6 sayı ve üstü atarken maçın kahramanı Charles Smith 16 sayı, Darius Washington 17 sayılık bir katkıda bulundu.


Spiroudome'un ateşi her geçen hafta artıyor ve Euroleague'e sürpriz bir şekilde katılan Charleroi, Murat Biricik'in de hakem üçlüsü arasında bulunduğu maçta Top 16 ümidini devam ettiriyor. Demond Mallet 21 sayı, eski Malaga'lı ve Efes Pilsen'li Daniel Santiago 15 sayı 8 ribaunt, Brent Wright 12 sayıyla maçın kahramanları. Unicaja'da ise Freeland'in 14 sayısı ve Saul Blanco'nun 11 sayısı yeterli olmadı. 

B Grubu'nda sıralama açısından bir sürpriz yok. Real Madrid'in istikrarını evinde oynayacağı Unicaja maçı gösterecek. Brose ise 3 şanssız ve beceriksiz mağlubiyet aldıktan sonra Yunanistan'a gidiyor. Şu anda 5-1'le grubun zirvesinde olabilirlerdi ama 2-4'le Top 16 için son kurşunlarını atacaklar. Roma ise heyecanlı Spirou karşısında galip gelerek gruptan çıkmayı garantilemek istiyor.


C GRUBU


Cholet, Fenerbahçe Ülker'e oynadığı oyunun aynısı oynadı. Seyirci de aynı seyirciydi ama Siena'nın bu tip baskılı ve stres dozu yüksek maçları oynama alışkanlığı temsilcimizden daha fazla. Cholet, bahsettiğimiz gibi Fenerbahçe maçından devam ederek bütün ribauntlara saldırarak başladı. Mejia ve Robinson hücumda takımını sürüklerken, ilk yarı boyunca önde kalmalarının temel sebebi ribaunt üstünlükleriydi. Bu yüzden maçın miladı Thomas Ress'in ikinci yarının başında aldığı hücum ribaundu. Bu dakikadan sonra ribauntlarda daha dikkatli davranan ve savunmanın dozunu artıran Siena'da McCalebb'in liderliği önemli bir fark yarattı. Takımının o an neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor McCalebb. Lavrinoviclerden alev almış olanı Ksistof da muhteşem devam ediyor. Pianigiani'nin sistemi olduğu gibi duruyor ama McCalebb sistem iyice oturana kadar takımını Ksistof Lavrinovic'in yardımlarıyla taşımaya devam ediyor. Erman Kunter'in ribauntlardan maç kazanma taktiği bu sefer işe yaramamış gibi görünse de ribauntlarda her maç inanılmaz bir fark yaratıyorlar. Bu maçta 43-27'lik üstünlük sağladılar ve tam 20 tane hücum ribauntu almayı başardılar.


Maç yazısı için buraya.


Sezon başından, hatta Dünya Şampiyonası'ndan beri kayıp olan Rick Rubio Cibona karşısında 18 sayı 4 top çalma ve 4 asistiyle geri dönmüş olabilir. Joe Ingles'in 16 sayısı ve Terence Morris'in kenardan gelerek ürettiği 15 sayı Barça'nın galibiyet anahtarları. Bu sene Cibona'ya karşı oynanan maçlar gerçekten istatistiksel olarak bir şeyler ifade etse de, parkede bir anlam ifade etmiyor. Gelecek hafta oynanacak Fenerbahçe Ülker maçında ne demek istediğimi anlayacaksınız.

C Grubu'nda ateş yavaş yavaş yükseliyor ve gelecek haftada tablo değişmeyecek. Fenerbahçe Ülker evinde Cibona'yı ağırlarken çok büyük bir aksilik olmazsa galip gelerek Barça ve Siena maçlarında kaderini çizecek. Montepaschi ise Fener ve Barça maçlarına kadar hata yapmamaya çalışacak olsa da bu hafta oynayacakları Rytas için Palaestra'da oynanacak maç en önemli virajları. Barça ise ribaunt azmanı Cholet'yi ağırlayacak. Son Avrupa şampiyonu, performansıyla hala eski güveni veremiyor. Grubun üstünde Top 16 için avantajlı yer kapma savaşı devam ederken, Cholet ve Rytas'ın Top 16 için mücadelesi devam edecek.


D GRUBU


CSKA için savunmada ve hücumda mükemmel başlayan maç, Milano'nun inatçılığıyla tersine dönmeyi başardı. CSKA ve Vujosevic için şanssızlık kura çekimlerinde başlamış gibiydi. Gruptaki bütün takımlar bir ölçüde inatçı ve Milano bu konuda belki de grubun en iyisi. Maçı bir türlü bırakmadılar. CSKA her seferinde kritik darbeler indirmesine rağmen, Jaaber, Mancinelli ve Mordente'nin kritik anlarda gelen sayıları Milano'yu maçın içinde tuttu ve Jaaber'in 10 saniye kala yolladığı üçlük maçı İtalyanlara getirdi. CSKA'da sorun iyi savunmalara karşı, sette ısrar etmemeleri ve zorlama hücumlara sürekli başvurmalarıydı. Halbuki, JR Holden, Jamont Gordon ve Matjaz Smodis kritik noktalarda CSKA'ya çok yardım etti. Ancak, CSKA'nın hücumda sorunu çok enteresan. Önce maçın ikinci çeyreğinde Milano'nun savunma ve hücumda seviyesi yükselen oyununa cevap veremediler. Sürekli birebir hücumları zorladılar. Vujosevic molayı aldı ve takımın daha çok topu paylaşması gerektiğini anlattı. Sonra, Khryapa çok rahat bitirebileceği bir pozisyonda Sokolov'un sayıyı yapmasını ve takım olarak silkinmelerini sağlamak istedi. Ancak, Sokolov bu pozisyona hazır olmadığı için Nicolo Melli'den blogu yedi. Kısacası, ne pası doğru zamanda yaptılar, ne birebiri. Ve efsane Vujosevic de kovuldu.


Maç yazısı için buraya.


İşte Valencia adına bahsettiğimiz "topu paylaşma" olayı buydu. Svetislav Pesic, bir lider bulmak yerine topu herkese eşit bir şekilde vermeyi denedi. OAKA'dan çıkmanın yolu bu. İyi oyuncularınız olacak, savunmada 40 dakika yılmadan savaşacaksınız ve çok iyi hazırlanmış oyun planınız olacak. Valencia Manuel Hussein'le bulamadığı kimliği Pesic'le bulmuş gibi. Vazgeçmemelerinin ödülünü son çeyrekte Panathinaikos gibi bir takıma yaptıkları baskı ve gelen 25-12 çeyrek skoruyla aldılar. Hussein'li Valencia'da son çeyreğe 9 sayı geride girilirse 3-4 oyuncu çıkar, takımı kurtarmaya çalışırdı. Şimdi, topu oyun kurucuya teslim ettiler, hepsi bu kısa sürede rollerini kaptı ve uyguladı. Panathinaikos ise evinde çok önemli bir hata yaptı. Halbuki, karşılarında güçlenmiş bir Valencia olmasına rağmen, rehavete kapılmasa galibiyetini alır ve yoluna devam ederdi. Olimpija maçından sonra aynı hatayı bir kez daha yapmaları zordu ama yine yaptılar. Obradovic ve adamları artık daha dikkatli olacaktır.

D Grubu'nda basit matematik ve maça göre galibiyet mağlubiyet yazmak çok zor. 2 galibiyetli Valencia'nın 4 galibiyetli 2 takım olan Olimpija ve Efes Pilsen'i geçemeyeceğini Nostradamus bile söyleyemez. Ancak, Vujosevic'i yollamış CSKA'nın bu gruptan çıkamayacağını görebiliyoruz. Yine de geride kazanılabilecek 4 maç var ve grubun sonuncusunun bile bu 4 maçı kazanabilecek güçte olması, hesapları çok karıştırıyor. Ölüm grubunda her hafta mücadele ve inat, kaderi yeniden çiziyor.

26 Kasım 2010 Cuma

ACB 9. Hafta Programı (27-28 Kasım)

0 yorum


27 Kasım Cumartesi
19.00 CAI Zaragoza - Asefa Estudiantes

28 Kasım Pazar
13.30 Meridiano Alicante - DKV Joventut
13.30 Unicaja Malaga - Blanco de Rueda
13.30 Gran Canaria - Real Madrid (TRT Spor)
13.30 Granada - Bizkaia Bilbao
13.30 Regal Barcelona - Assignia Manresa
13.30 Caja Laboral - Menorca
19.00 Lagun Aro - PE Valencia
19.00 Fuenlabrada - Cajasol

TBL 7. Hafta Programı (26-27-28 Kasım)

0 yorum


26 Kasım Cuma
19:00 Türk Telekom - Galatasaray CC (Spormax)
 
27 Kasım Cumartesi
13:00 Fenerbahçe Ülker - Olin Edirne (Spormax)
15:00 Beşiktaş CT - MP Trabzonspor (Spormax)
16:00 Bornova Belediyesi - Erdemir
17:00 Oyak Renault - Antalya BŞB
17:30 Aliağa Petkim - Pınar Karşıyaka
18:00 Banvit - Tofaş 

28 Kasım Pazar
16:00 Mersin BŞB - Efes Pilsen 

Dusko Vujosevic Kovuldu

2 yorum

Başlık iyi değil biliyorum. Özellikle de taptığımız bir isim olunca "Kovuldu" demek hoş kaçmıyor ama özellikle yazdım bunu. Dusko Vujosevic gitmeye niyetli değildi, Partizan'daki takımının karakterinden az çok biliyoruz, kolay pes eden biri değil ama CSKA yönetimi yolları ayırdı. Anasayfada head koçluk görevinden ayrıldı derken iç haberde bizzat yönetim tarafından işten atıldı, kovuldu deniyor. Ne desem bilemiyorum. Ölümünü beklediğin hasta birinin haberini alınca yüreğinde bir sızı olur ya, işte öyle bir şey. Dün yazdığım mesajda Dule'nin dil probleminden bahsetmiştim. Başkan Vatutin de anneleri, evlatları gözyaşına boğan duygu yüklü(!) veda yazısında bu konuya değinmiş. Kısacası "Beklediğimiz gibi olmadı, kelek çıktı." sözünü duygu katarak yazmış. Vujosevic de yeterli sabrın gösterilmediğinden şikayet etmiş. Hele son bir cümlesi var ki of of.. "There are two types of coaches: those who have been fired, and those who are not fired yet..."

Dusko Vujosevic'in yerine düşünülen isimler de basketbolun Ziya Doğan'ları, Yılmaz Vural'ları. Listede Gershon, Giannakis, Kazlauskas ve Ergin Ataman gibi isimler var. Ortak özellikleri son dönemde başarısız ve boşta olmaları. Adaylar içinden Gershon'u kafadan silebiliriz. CSKA Moskova kadrosu Gershon sistemini oynayamaz. Ergin Ataman ise en kuvvetli aday. Zaten kendisi de twitter üzerinden bayram elbisesini yeni almış çocuklar gibi heyecanlı mesajlar atıyor, sinyali veriyor. Yalnız CSKA Moskova'nın başına geçen isim mucizeyi başaramazsa, takımı 14 yıl sonra Top 16'ya, 8 yıl sonra da Final Four'a çıkaramayan isim olarak tarih sayfalarındaki yerini alacak. Bazen miras böyle acı kalabiliyor insanın üstüne. Tarihin reddi de yok.

Slovenya'nın Eurobasket 2013 Adaylığı Tehlikede

3 yorum

Slovenya Eurobasket 2013'e aday olmuş ve İtalya'yla birlikte finale kalmıştı. Slovenya Basketbol Federasyonu SKC, adaylık sürecinde kullanılmak üzere 6.5 milyon euroyu Slovenya hükümetinden talep etmişti ve bu para genel olarak Novo Mesto ve Ptuj'da yapılacak yeni salonlar, eski salonların modernize edilmesi ve tanıtım için kullanılacaktı. Slovenya hükümeti ise 1.2 milyon euro ayırdığını açıkladı. Bu para FIBA'nın organizasyona aday ülkelerden istediği paradan daha az. Slovenya Eğitim ve Spor Bakanı Igor Luksic sadece bu kadar yardım edebileceklerini belirtti, Slovenya Başbakanı Borut Pahor da 2013'te Maribor'un kültür başkenti olduğunu ve Universiade 2013'ün Slovenya'da düzenleneceğini hatırlatarak, finansal olarak krizin etkilerini hala atlatamayan Slovenya'nın bu mali yükü kaldıramayacağını söyledi. Eurobasket organizasyonunun karlılık ve tanıtım bakımından Universiade'la karşılaştırılamayacak olduğunu kabul eden Pahor, mali krizi bir kez daha hatırlattı.

Peki Slovenya adaylıktan çekilirse ne olacak? Bu durumda Yunanistan aday ülke olmak için en güçlü konumda. Britanya da adı geçen diğer ülke. 4-5 Aralık'ta toplanacak FIBA toplantısına kadar zamanı var Slovenya'nın. Bu kriz aşılmazsa Slovenya adaylıktan çıkarılacak. Slovenya gibi ülkeler için bu tür turnuvaların çok büyük değeri vardır. Herkes bunun farkında ancak hükümetin katı tutumu durumu zorlaştırıyor. Turnuvanın Slovenya gibi bir basketbol ülkesinde düzenlenmesi çok güzel olurdu. Gelişmeleri merakla bekliyoruz.

25 Kasım 2010 Perşembe

Efes Pilsen: 84 - Union Olimpija: 78 (Basketbolun Hilesi Sinan Güler)

2 yorum

Euroleague'de 100. galibiyetine ulaşan Efes Pilsen, Sinan Erdem'de çok daha başka oynuyor ve bugün bir kez daha bunu gördük. Savunmada daha istekli, hücumda -Rakocevic'siz anlarda- daha düzenli bir Efes oluyor her seferinde. Aslında, Ergin Ataman'ın tercih etmediği, edemediği savaşan oyuncuları, Velimir Perasovic yavaş yavaş rotasyonun kilit parçaları haline getiriyor.

İlk önce Jure Zdovc'a tebriklerimizi iletmek lazım. Amiyane tabirle çoğunluğu "çöp" oyuncuları inanılmaz bir ahenkle oynatmayı başarıyor. Otoritelerin neredeyse tamamına yakınının "ölüm grubu" olarak nitelendirdikleri bu grupta Top 16'ya kalabilecek bir takım meydana getirdi. Her hücumda doğru oyunu oynayıp, doğru şutu atmaya gayret gösteriyorlar. Bir noktada yeteneklerin kısıtlı olması koç Zdovc'un elini ayağını bağlıyor ama vazgeçmiyor. Efes Pilsen ve oyunla ilgili düşüncelerimizi yazmadan önce bunları söylemek istedim, çünkü cidden es geçilecek gibi değil.

Efes Pilsen ilk hücumlarında, tıpkı CSKA maçında olduğu gibi Rakocevic'li oynadı. Efes Pilsen yarı sahaya geliyor, herkes setteki yerine oturuyor. Sonra Rakocevic topu alıyor ve zorlama başlıyor. Sonrası kaos. Ancak, Rakocevic topu aldıktan sonra bile hücuma düzen getirebilen bir oyuncu var, Vujcic. Bu bölümde Efes hücumunu daha aklıselim yapabilen yegane oyuncu oydu. Perasovic'in Kerem'le değil Wisniewski'yle başlaması ilk bakışta biraz garip gelebilir. Ancak onun söylemek istediğini ben şöyle anlıyorum; ilk önce süre vermek zorunda olduklarıma sürelerini vereyim, sonra "gerçekten" oyun oynayacak, savaşacak, taktik olarak verdiklerimi aynen sahada uygulacak kısaları oynatayım. Maç sonu sahada olan beş teorimi destekler nitelikte. Maçın başında Wisniewski, Rakocevic, Thornton maç sonunda Kerem Tunçeri, Sinan Güler ve Nachbar oyunda. Maç başında oynayan 3'lü 6 top kaybı yaparken 5 asist yapmış, maç sonunda oynayan 3'lü 3 top kaybı 10 asist. Aklınızı şu detay karıştırmasın; Rakocevic yüzdeli şut atıyor olabilir. Ancak, çoğu hücumu raydan çıkarıyor, topu Efesli bir oyuncuya verdiği zaman, o oyuncu zor durumda topu alıyor veya zorlama bir şut atmak zorunda kalıyor.

Ufak bir kaç detayın daha altını çizelim. Efes Pilsen fizikli ve atletik bir uzuna karşı çaresiz kalabiliyor. Giorgi Shermadini bile bugün Perasovic'i bazı anlarda çaresiz bıraktı. Raduljica döndüğü zaman bu sorun aşılır ama o zamana kadar Efes bu konuda çok önemli maçlarda sıkıntı yaşar. Shermadini'nin bu Euroleague sezonunda en çok sayı attığı ve en çok ribaunt aldığı karşılaşma Efes Pilsen maçı. Bu durum kesinlikle tesadüf değil. CSKA'dan Boban Marjanovic'in Sinan Erdem'de ortaya koyduğu dominant performansını hatırlayın. Marjanovic'in de en çok sayı bulduğu maç Efes Pilsen.

En son alkış da tekrar Sinan Güler'e. Sanki bilgisayar oyunlarında var olan hile kodunun basketbol versiyonu gibi. Gerektiğinde kodu giriyorsun sınırsız savunma, enerji, top çalma ve sayı hanene yazılıyor. Bugün de inanılmazdı, maçı döndüren isim oldu.

Efes Pilsen, Olimpija ve CSKA'yı yenerek kendi evinde hata yapmadı. Şimdi son 4 maçın 3'ü deplasmanda. Valencia ve Milano deplasmanlarından birinden çıkacak galibiyet Efes'e çok önemli bir avantaj sağlar. Ancak, kendi evinde oynayacağı Panathinaikos ve deplasmandaki CSKA maçları da hiç kolay değil. Detaylı istatistikler burada.

EFES PİLSEN (84): Andrew Wisniewski 13 (1 ribaund - 3 asist), Igor Rakocevic 10 (3 ribaund - 2 asist), Lawrance Roberts 14 (8 ribaund – 2 asist), Kerem Tunçeri 9 (8 asist), Bootsy Thornton 2 (5 ribaund), Kerem Gönlüm 10 (7 ribaund), Ender Arslan (1 ribaund), Nikola Vujcic 5 (2 ribaunt – 2 asist), Bostjan Nachbar 10 (4 ribaund), Sinan Güler 11 (6 ribaund – 2 asist)

UNION OLIMPIJA (78): Marque Perry, Vlado Ilievski 12 (2 ribaund - 4 asist), Kenny Gregory 16 (6 ribaund), Sasu Salin, Goran Jagodnik 9 (1 ribaund), Giorgi Shermadini 10 (5 ribaund), Kevinn Pinkney 8 (5 ribaund - 1 asist), Damir Markota 11 (3 ribaund - 3 asist), Saso Ozbolt 12 (3 ribaund - 9 asist)

Vujosevic'in Kara Günleri

1 yorum

Ünlü şahsiyetler belli bir yaş sonrası genelde kitap çıkarır, hayatlarını satırlara dökerler. Vujosevic de Moskova'daki çalışma odasında otobiyografisine başlasa başlığı herhalde "Zirveden Dibe Giden Yol" olur. 6 ay gibi kısa bir sürede efsane konumundan istenmeyen adam konumuna gelmek son dönemde koçlar arasında pek örneğini görmediğimiz cinsten. Öyle ki CSKA Moskova kulübü ve taraftarları Dule'ye sahip olmak için takıma üç kupa ve alışık oldukları Final Four'u getiren Pashutin'i bir kalemde sildiler. Hem de taptıkları Messina'nın veliahtı Pashutin'i. 

Yaz aylarının en gözde koçu Dusko Vujosevic şu anda zor günler hatta belki de zor saatler yaşıyor. Bunun sebebi de takımın winner özelliğini kaybetmiş olması. Rusya veya VTB ligindeki mağlubiyetler sezon sonuna kadar kapatılabilir defolar olabilirlerdi ama Eurolig'de rezalet tablonun mazereti yok. En azından taraftarın gözünde. 6 maçta 5 mağlubiyeti var CSKA Moskova'nın. Vatutin'in ılımlı ve profesyonel yapısında Vujosevic uzun dönem telafi şansı elde edebilirdi ama dünkü Armani Jeans Milano yenilgisi onu da çaresiz bırakabilir. Bu sezon Milano'ya ikinci defa yenildiler ve ikili averajda Top 16 için en önemli rakiplerini geçme şansları kalmadı. Artık Efes Pilsen'in ve Valencia'nın aynı anda dibe vurmasını bekleyecekler. Tabi bu periyodda da içeride dışarıda tüm maçları almaları gerekiyor. Kısacası Dule'nin Top 16 şansı yok denecek kadar az. 8 yıldır Final Four'dan aşağısını görmeyen bir kulüp için kara bir tablo. En son 96-97 sezonunda CSKA Top 16'ya ulaşamamış. 

Vranes'le, Djekic'le Final Four'a ulaşan bir koç için Khryapa, Siskauskas, Kaun gibi oyuncuların kısa dönemli sakatlıkları önemli olsa bile mazeret olmasa gerek. Esas problem resimde saklı olabilir. Dule'nin dil problemi Pionir'deki etkisini Rusya'da çok alt düzeylere çekti. İstediği hakimiyeti kuramadığı konuşuluyor. Belki de oyuncular da Dule'nin sisteminde mutlu değil, bilinmez. Rusya medyası Dusko Vujosevic'in İtalya'da etmese de Moskova'ya iner inmez istifa edeceğini yazdı. Sırp basını da Rusça "Elveda" başlığını attı. Taraftarın olağanüstü tepkisi Vatutin'in de direncini kıracak gibi görünüyor. Bazen diyorum Dule Partizan'a , Messina da CSKA Moskova'ya dönse. İnsanlar elele tutuşsa hayat bayram olsa falan filan...

L.Rytas: 75 - Fenerbahçe Ülker: 81 (Zor Deplasmanda Rahat Galibiyet)

0 yorum

Gruptaki sıralamaya ve kazanılan maçların yarattığı avantaja bakılınca Fenerbahçe Ülker'in birincilik için mağlubiyet yaşamaması gereken iki deplasman vardı; biri Cibona, biri Lietuvos Rytas. Kaybedilen Cholet deplasmanının hemen arkasından Rytas deplasmanının gelmesi ise hem telafi, hem de zirveyi bir elde tutma açısından önemli bir fırsattı. Fenerbahçe Ülker de kadro olarak çok daha alternatifli olduğu Rytas'a karşı bu fırsatı tepmedi. 

Kurtinaitis'le önemli üstünlük kurdukları Zalgiris'e karşı haftasonunda alınan farklı mağlubiyet onlar için de bu maçı önemli bir hale getirmişti. Yaz başında süratle tamamlanan kadro tökezleyince Trifunovic hamlesi ve günü kurtarma amaçlı El Amin - Jasikevicius takviyeleri geldi ama pota altı yetersiz olan Rytas'ın El Amin - Saras - Gecevicius - Newley kısa rotasyonuna rağmen tam bir takım olma şansı yoktu. Bu akşam Bajramovic de olmayınca Cemal - Bjelica - Valanciunas üçlüsüne karşı Fenerbahçe Ülker'in kaliteli pota altı oyuncuları maçı koparacak kilit noktaydı. Hatta bana göre Rytas'ın dış oyuncuları iyi savunmak -ki Fenerbahçe Ülker'in son zamanlardaki en büyük silahı bu- farkı getirecekti ama buna rağmen anlamsız dış şut ısrarıyla evsahibini maça ortak etti Fenerbahçe Ülker. Rytas'a da çizgisinin gerisinden bolca boş şut imkanı tanıdı. Bjelica başta olmak üzere Rytas ikramda bulununca da Fenerbahçe Ülker maçın gizli hakimi olarak kontrolünde tuttu skorbordu. Rytas doğru oyuna geçip ikili oyunları sıklaştırdıkça öne geçti, hatta kısmen de ders verdi. Ölüsü yeter derler ya işte bu tabir Jasikevicius için geçerli. Fiziksel olarak düşse de basketbol zekası her zaman üst düzeyde. Fenerbahçe Ülker'in bu derse aslında ihtiyacı yoktu, ihtiyacı olan akil bir adamın doğru basketbolun oynanması için yüksek sesle söyleyeceği birkaç cümleydi. Spahija bu görevi üstlenip gemiyi rotaya sokunca, Oğuz Savaş ve Ukic de olağanüstü performans gösterince maçın son bölümüne rahat girip, ürküterek de olsa maçı kazandı Fenerbahçe Ülker. Oğuz'un pota altı üstünlüğü ve Ukic'in resitali gerçekten de görülmeye değerdi. Üzücü ve düşündürücü olan Emir Preldzic'deki düşüş. Tanjevic sonrası tepetaklak oluşunu açıklamak zor. Üstelik Vidmar bile sakatlık öncesi performansını yükseltmişken.

5-1 ile zirveyi paylaşmak, kalan dört maçın üçünü içeride oynayacak olmak çok önemli. Fenerbahçe Ülker'in bu avantajı kullanıp grubu mutlaka birinci bitirmesi gerekiyor. Siena - Fenerbahçe - Barca üçgenindeki maçlar bu sene Eurolig'in haritasını çizebilecek ölçüde önemli. Daha önce sadece Fenerbahçe Ülker'in değil tüm Avrupa takımlarının zorlandığı deplasmanlarda böyle rahat oyunlar görmek de ayrıca mutlu ediyor. Yine de Pionir gibi, Nokia Arena gibi daha ciddi testleri yaşamayı da istemiyor değilim. Kupanın bir ütopya değil, doğru hamlelerle ulaşılabilir bir hedef olduğunu görmek için. Hazır Final Four kombine sahibi CSKA Moskova da boşa çıkmak üzereyken... Detaylı istatistikler burada.

LIETUVOS RYTAS (75): Steponas Babrauskas 3 (1 ribaund- 1 asist), Milko Bjelica 4 (1 asist), Martynas Gecevicius 16 (4 ribaund- 2 asist), Jonas Valanciunas 6 (5 ribaund), Brad Newley 5 (1 ribaund- 1 asist), Arturas Jomantas 5 (7 ribaund- 2 asist), Sarunas Jasikevicius 12 (1 ribaund- 8 asist), Cemal Nalga 14 (8 ribaund- 2 asist), Khalid El-Amin 10 (2 ribaund- 3 asist)

FENERBAHÇE ÜLKER (81): Roko Leni Ukic 24 (3 ribaund- 1 asist), Mirsad Türkcan 9 (5 ribaund- 1 asist), Ömer Onan, Lynn Greer 8 (1 asist), Darjus Lavrinovic 6 (6 ribaund- 2 asist), Kaya Peker 6 (4 ribaund- 1 asist), Oğuz Savaş 16 (5 ribaund- 1 asist), Tarence Kinsey 6 (3 ribaund- 3 asist), Marko Tomas 4 (2 ribaund- 3 asist), Emir Preldzic 2 (1 ribaund)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Eurolig 6. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

A Grubu
BC Khimki : Thomas Kelati takımla çalışmalara katıldı ama henüz durumu şüpheli.
Partizan: Mitrovic Buducnost'a kiralandı.
Asseco Prokom : Herhangi bir eksiklik yok. Courtney Eldridge transfer edildi.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Zalgiris : Marcus Brown bu hafta da oynamayabilir.  
Caja Laboral : Martin Rancik'in sözleşmesi sona erdi ve takımdan ayrıldı.

B Grubu
Brose Baskets : Herhangi bir eksiklik yok.
Spirou : Christophe Beghin'in oynaması beklenmiyor.
Unicaja Malaga : McIntrye en az 2 hafta daha yok.
Virtus Roma : Gigli sakat.
Real Madrid : Prigioni sakat.
Olympiakos : Vasilopoulos Ocak'a kadar yok. -Pelekanos da oynayamayabilir.

C Grubu
Cholet Basket : Herhangi bir eksiklik yok.
Cibona Zagreb : Jure Lalic ve Marin Rozic sakat.
Lietuvos Rytas : Jerry Johnson 3 hafta daha yok, Bajramovic'in oynaması beklenmiyor.
Montepaschi Siena : Malik Hairston yok.
Fenerbahçe Ülker : Engin Atsür ve Gasper Vidmar uzun süre sahalardan uzak kalacak.
Regal Barcelona : Gianluca Basile Şubat ayına kadar yok. Mickeal iki hafta yok. Navarro'nun durumu şüpheli.
-
D Grubu
Panathinaikos : Aleks Maric sakat.
CSKA Moskova : Sasha Kaun ve Shved yok.  
Efes Pilsen : Miroslav Raduljica en az 1 hafta daha oynayamayacak.
Union Olimpija : Herhangi bir eksiklik yok.
Armani Jeans Milano : Pecherov sakatlığı nedeniyle yok. Maciulis'in de oynaması beklenmiyor.
Power Elec. Valencia : James Augustine bu hafta da oynaması beklenmiyor.Koçluğa Pesic getirildi.

Lietuvos Rytas - Fenerbahçe Ülker Maçına Doğru

0 yorum

Cholet maçı öncesi F4 hesapları yapılıyordu, bu takım ilk 4 maçtaki oyununu oynarsa neden olmasın deniyordu. Fenerbahçe'nin bu sene oynadığı oyun, beklentiler vs. uzun süreli bir yapılanmanın ilk meyveleri, bunu unutmamak gerek. Bu takım liderlik karakterini göstermek isteyecektir, ancak bu daha önceki senelerde test edilmedi. Cholet maçı sonrası bu mağlubiyet telafi edilebilir demiştik, işte telafi maçına geldik.

Öncelikle, Bajramovic'in sakat olup oynamadığını düşünürsek Rytas pota altı inanılmaz yumuşak. Vidmar'ı kaybeden Fenerbahçe Ülker geride kalan 4 oyuncusuyla burayı kontrol altına almakta zorlanmayacak. Yetenekli Valanciunas bu seviyelere ve bu sertliğe henüz hazır değil, Nalga ise bir tehdit olmayacaktır. Milko Bjelica ise hücumda en tehlikeli uzun olarak göze çarpsa da, Kaya ve Lavrinovic kendi standartlarında savunma yaparlarsa Bjelica'ya üstünlük sağlayacaktır.

Takımın güçlü yanı kısaları. El Amin ve Sarunas Jasikevicius sonrası, net bir hücum düzenine sahip olmayan Rytas'da El Amin, Gecevicius ve Saras'tan 2'si sahada olduğunda net bir şekilde top paylaşım sorunu yaşanıyor. El Amin istikrarsız, Gecevicius formsuz, Saras ise fizik olarak hazır değil. Ömer Onan, Kinsey, Tomas kesinlikle savunmada üstünlük kuracaktır. Ancak, Fenerbahçe Ülker'in savunmada zayıf karnı Roko Ukic olacak. Ukic NBA'de fizikli guardlara karşı çok zorlanıyordu. Avrupa parkelerinde değişen bir şey olmadı. Ukic'i savunmada El Amin'le eşleştirmemek en doğrusu olacaktır. Kısa forvet pozisyonundaki 2 isim, Jomantas ve Newley bu maça kadar Rytas açısından istenen seviyelere gelemediler. Jomantas çok formsuzken, bahsettiğimiz top paylaşımı Newley'i çok olumsuz etkiliyor. Newley parkede çok mutsuz görünüyor. Cibona maçında tavan yapmış Rytas'da belki de kötü oynayan nadir isimdi Newley. Top eline geldiği zaman düşünmeden, tereddüt etmeden şutları gönderdi ve Euroleague'de takımının çizgi gerisinden en başarılı ismi Newley. Yine de şu an için sağlıklı bir oyun oynamıyor.

Fenerbahçe'nin savunmada ve hücumda yapması gereken bir kaç noktanın altını çizelim şimdi. İçeri penetre eden oyunculara karşı çaresiz kalabiliyorlar. Bu konuda Fenerbahçe'nin en önemli silahı Ukic'in El Amin karşısında fiziksel olarak zorlanacağını söyleyebiliriz. El Amin savunmayı ne kadar düşünecektir bu önemli bir soru. Bunun cevabını parkede alacağız. Ancak, Tomas, Kinsey ve Preldzic'in çizgi gerisinden şut atmak yerine sık sık içeri girmesi olumlu olacaktır. Ayrıca, topu dolaştırıp, şut atmayı tercih eden Barcelona, Rytas karşısında ilk çeyrekte zorlanmıştı. Sonrasında Perovic'i alçak postta birebir bırakarak oradan çok sayı çıkarmayı başardılar. Oğuz Savaş'ın bu açıdan önemli bir silah olacağını söyleyebiliriz. Alan savunması yapıp, içeri odaklandıkları zaman Fenerbahçe'nin pasör uzunlara, Mirsad ve Lavrinovic'e dönerek, dışarıdan ve orta mesafeden Rytas'ın canını yakabilir. Ayrıca, Valanciunas ve Bjelica'nın savunmaları Fenerbahçe uzunlarını durdurmaya yetmeyecektir. Burada tek silahları faul yapmak. Kaya Peker hariç bu konuda sorun yaşayacağımız söylenemez. Pivot rotasyonlarının dar ve kalitesiz olması bu konuda onları maçın genelinde ve en çok son çeyrekte zorlayacaktır. Diğer bir nokta ise, Rytas uzunlarının çok kötü pasör olması ve birebirde bitiriciliklerinin kötü olması. Cibona maçı istatistiklerine bakarak bir yorum yapmayın, zira çok yanıltıcı olacaktır. Tomas, Kinsey, Ömer ve Preldzic'le sık sık yardım savunmasına dikkat ederek Rytas'ı sürekli top kaybına zorlayabiliriz. Rytas'ın top kayıplarının önemli bir kısmı bu şekilde geliyor.

Fenerbahçe bir kez daha liderlik karakterini göstermek ve Cholet maçının telafisini yapmak üzere korkutucu Siemens Arena'ya gidiyor. Sarunas Jasikevicius maç öncesi "Onlar birarada oynuyor, iyi bir koça ve iyi bir kadroya sahipler. Onlar çeyrek finalin en önemli adaylarından biri. Belki Final Four'a bile kalabilirler." dedi. Biz de inanmak ve bu durumu sahada görmek istiyoruz.

Eurolig 6. Hafta Programı (24-25 Kasım)

0 yorum

24 Kasım Çarşamba    
19:45 Asseco Prokom - BC Khimki     
19:45 Lietuvos Rytas - Fenerbahçe Ülker   
20:00 Cholet B. - Montepaschi Siena     
21:45 AJ Milano - CSKA Moskova

25 Kasım Perşembe
19:30 Cibona - Regal Barcelona     
20:00 Panathinaikos - Power Elec.Valencia
20:15 Efes Pilsen - Union Olimpija    
21:15 Brose Baskets - Lottomatica Roma
21:30 Spirou Charleroi - Unicaja Malaga
21:45 Partizan mt:S - Zalgiris     
21:45 Maccabi Electra - Caja Laboral     
21:45 Real Madrid - Olimpiakos    

Galatasaray CC: 76 - Bennet Cantu: 57 (Galatasaray İyi Yolda)

1 yorum

Euroleague maçlarından sonra Eurocup maçı izlemek biraz yavan geliyor insana. Galatasaray gruptaki en önemli rakibi olarak gözüken Cantu'yu savunması ile ezip geçti. Aslında gözümde eski günler canlandı, uzun süredir Sinan Erdem'de oynana maçların ardından Abdi İpekçi'de oynan bir maçı izlemek zaten insanda hoş anılar canlandırıyor ve bunların üstüne eski Cantu takımı geldi gözümün önüne. Siyah - beyaz formalı, sponsorunun Clear olduğu yıllar. Doksanların başında her sene Efes Pilsen'in karşısına çıkarlardı, kır saçlı İtalyan bir uzunları vardı. Ayrıca bugün Benetton Treviso efsanesi Denis Marconato'yu da görmek güzeldi.

Galatasaray maça iyi başladı. Mahmudi'nin felsefesi iyi savunma yapıp hücumda da topu mümkün olduğunca çok dolaştırıp süreyi sonuna kadar kullanmaktı. Cantu ise oyunu hep hızlandırıp yüksek tempoda oynamak istiyordu. Burda şundan da bahsedebiliriz: Grupta en ciddi rakip Cantu olarak gözüküyor ama İtalyan basketbolunun hali ortada ve Cantu da bugün bende iyi bir takımmış izlenimi bırakmadı. Galatasaray'ın savunmasının iyi olması belki istediklerini sahaya yansıtmalarına engel oldu diye düşünülebilir fakat bir tane üst düzeye yakın adamları yok. İyi başlangıcın ardından ilk çeyreğin ortalarına doğru rakip takım oyuna ortak oldu ve çeyrek sonuna kadar süren bir denge vardı oyuna. İkinci çeyrekte oynanan setlerin kilit noktası Shumpert oldu. Shumpert'e pota altına inen toplar sonrasında onun yaptığı servislere İtalyanlar çözüm üretemedi. Bu bölümde Ermal Kuqo'nun da devreye girmesi oyunda  Galatasaray'ın büyük bir hakimiyet kurmasını sağladı ve ilk yarı 14 sayı fark ile bitti. Üçüncü çeyrekte rakip takım maça ortak olmak için bir hamle yaptı ve genel felsefeleri olan hızlı oyun ile farkı eritmeye çalıştılar. İşte tam bu anda bu sefer devreye Luksa Andric girdi ve o dönemde şut kaçırmadan 15 sayı üreterek bir anlamda Cantu'nun ipini çekmiş oldu. Andric'in oyununa yardımcı olan Tutku Açık'ı da es geçmemek lazım.

Oktay Mahmudi ile takım sezon başından bu yana bir hayli mesafe aldı ve bu çok rahat bir şekilde gözlemleniyor. Galatasaray bu kupada zirveye oynayabilir ama iki soruna çözüm bulunmalı. Birincisi savaşçı bir uzun. Bugün farklı kazanılan maçta bile bu sorun ortaya çıkıyorsa seviyeler yükseldikçe ne kadar baş ağrıtabileceğini kestirmek güç değil. Cantu'nun fark eritmesindeki en büyük yardımcı detay aldıkları hücum ribuandlarıydı ve yaşlı Marconato dışında iş bilen bir uzunları da yoktu. İkinci sorun ise oyun kurucu. Taylor Rochestie benim gözümde asla bu takımın oyuncusu değil. Tutku'nun direksiyona geçtiği zamanlarda Galatasaray'ın zincirlerini kırmışçasına hücum etmesi, pick and roll oynaması herşeyin kanıtı. Son zamanlarda Rochestie'nin gönderebileceğine dair dedikodular da duyulmuştu ama durum nedir bilemiyorum.

Galatasaray bu savunması ile bu gruptan lider olarak çıkacak bu belli oldu. Hollanda'daki sonuç biraz ürkütse de bugün oynan oyun rahatlattı. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Beşiktaş Iverson'u almış her maç kapalı gişe oynuyor, Fenerbahçe Avrupa'nın en formda takımı olarak gösteriliyor ve Euroleague'de seyirci ortalamasında lider, Galatasaray'ın maçına bakıyorsun salonun %15'i dolu. Biletler de 7tl.

23 Kasım 2010 Salı

Belçika'da Meydan Savaşı

1 yorum



Görüntüler Belçika Ligi'nde Antwerp - Charleroi maçından. Detaylı araştıracak vaktim olmadı o yüzden Charleroi'nin resmi sitesindeki video şimdilik eldeki tek döküman. Olaylar sonrası Brent Wright'a 8 maç, Bryan Hopkins'a 6 maç, iki oyuncuya ve ayrıca Antwerp'li Wilson'a 5000'er euro para cezası verildi. Pota arkasında çocukların gözü önünde yaşanan olayların tek güzel yanı Charleroi'nin Wright'ın cezası için temyize başvurulmayacağını açıklamış olması. İşlenen kabahatin farkında olmaları da güzel. Bu arada biz de bekliyoruz ki Batiste'e ceza verilsin. Peh !

21 Kasım 2010 Pazar

Sean May Fenerbahçe Ülker'de

1 yorum

Gasper Vidmar'ın sakatlığından sonra pivot arayışında olduğunu bildiğimiz Fenerbahçe Ülker, geçen sezonu Sacramento Kings'te geçirmiş Sean May'le anlaştı. 26 yaşındaki forvet-pivot 2.06 boyunda 121 kg ağırlığında. North Carolina Üniversitesi'nde başarılı sayılabilecek bir sezon geçiren Sean May, 2005 yılında NCAA şampiyonluğu yaşayıp, takımının bu zaferine liderlik ettikten sonra drafta katıldı ve Charlotte Bobcats tarafından 2005 draftında 1.tur 13. sırada seçildi. 2005 sezonunda düzenlenen bir yaz liginde MVP ödülü de aldı. Ancak, çaylak sezonunda sakatlanan oyuncu sezonu kapatmak zorunda kaldı. 2007 yılında sağ dizinden bir daha mikro-cerrahi ameliyatı olan May bu sezonu da kapattı. 2009'da Sacramento'da 37 maça çıkarak kendi adına bir rekor kırdı! 2010 sezonu için Ağustos sonunda New Jersey Nets'le imzalayan oyuncu, 7 Kasım'da serbest bırakıldı.

Bu transferi yorumlayacak olursak, oyuncu sakatlıktan çok fazla çekti. Yeteneklerinin çok önemli bir kısmı köreldi. 2007 yılında mikro-cerrahi ameliyatı olmadan önceki sezon aslında lige yeni katılan ve sakatlıktan yeni çıkmış bir oyuncuya göre oldukça başarılı sayılabilecek performanslar ortaya koydu. Ancak, bu ameliyattan sonra tükendi diyebiliriz. Charlotte Bobcats'te koçu Larry Brown, onun kondisyon, yorgunluk ve tendinit problemleri yaşadığını söyledi. Tendiniti açıklayacak olursak; kaslar zorlandığı anda direkt sakatlık riski artıyor. Sürekli ağrı yapar ve otururken bile rahat edemezsiniz. Böylesine fiziksel sorunları olan bir oyuncunun tercih edilme nedeni nedir bilemiyorum. Fenerbahçe adına May transferi şimdiden başarısız olacak bir deneme gibi gözüküyor. Boyuyla da orayı kapatacak bir oyuncu değil. Yine de bekleyip görmekte fayda var. Yeni bir sayfa olmasını ümit ediyoruz.

NBA'deki Türklerin Performansı #2

0 yorum

Hidayet Türkoğlu; için hoş sözler söylemek çok zor. Yine de tahminimiz bu yönde olmuştu zaten. All-Star hafta sonuna kadar giderek toparlaması. Şu an Toronto'da gösterdiği performansından daha iyi durumda, Orlando'ya göre kötü. Şu an takıma yön veren değil takımı o gece nasılsa o da öyle. Alvin Gentry'nin onun daha verimli olması için değiştirdiği planlar bazı geceler Hidayet için olumlu olsa da, Chris Bosh gibi dominant performans vermeye müsait oyuncular tarafından ezildiğini gördük. Zaten, fizikli ve hızlı Odom, Randolph gibi uzunlara karşı faul problemi yaşıyordu. Kenardan gelmesi onun adına çok daha iyi bir gelişme. En azından Nash yokken hücumlara yön veren oyuncu o olacak. Ancak, şu ana kadar bu yönü verecek bir performansı yok oyuncumuzun. Hidayet performansını incelediğimiz dönemde, ilk 5 başladığı maçlarda 26.7 dakika süre alıp %42.2 isabet oranıyla 9.6 sayı atarken 2.2 asist yapıp 3.7 ribaunt aldı. Kenardan geldiği maçlarda ise 27.8 dakika süre alıp %39.5 isabet oranıyla 8.8 sayı atarken 3.4 asist yapıp 4.6 ribaunt ortalamaları tutturdu.

Ersan İlyasova; kendini yeniden ispat etmek zorunda kalıyor şu ana kadar. Süre aldığı gecelerde oldukça iyi rakamlar ortaya çıkardığını gördük. Ancak, çoğu zaman potaya bakmakta zorlanıyor. Ribaunt mücadelelerinde, perdelemelerde ve pas verirken görüyoruz. Potaya bakabildiği gecelerde oyununu daha fazla gösterişli hale getirebiliyor. New York ve Atlanta'ya karşı oynanan back to back maçlarda, takımı için kenardan gelerek x-faktör oldu. Buna rağmen 3 gün sonra oynanan Golden State maçında faul problemi olmamasına rağmen çok az süre aldı. Scott Skiles'ın takımla ilgili oturmuş bir rotasyon planı yok ve bu Ersan'a moral olarak çok fazla zarar veriyor. Ersan, bu 20 günlük bölümde oynadığı 9 maçta %40'la 7.6 sayı atarken 4.8 ribaunt istatistiklerini tutturdu.

Semih Erden; beklenti/başarı grafiği mükemmele yakın. Biz Türkiye'de bu oyuncuyu yeterince tanımıyorduk galiba diye düşünmeye başlıyoruz. Miami'ye karşı oynanan ve kazanılan maçta aldığı 8 dakika boyunca sahada çok iyi savunma yaptığını gördük. O gece Lawrence Frank sisteminde Semih bile akıllı savunma yapabiliyor diye düşünmüştüm. Ancak, çeşitli köşe yazarları ve yorumcularda onun sahada ne kadar akıllı ve zeki hareket ettiğinden falan bahsettiler. Türkiye'de kimileri ötelese de, önemsenecek otoritelerin onun potansiyelinden hayıflanarak bahsettiklerine şahit oluyorduk çoğu zaman. Semih'te gördükleri potansiyelin şu ana kadar Boston'da ortaya çıktığını görüyoruz. Doc Rivers giderek Semih'e daha fazla şans veriyor, güveniyor. Zamanla benchten gelen çok önemli bir parça olacağını göreceğiz. Yine de ne oldum ben diyecek kadar bile ilerlemedi. Önünde gideceği çok yol var ve Kendrick Perkins dönene kadar Doc Rivers'ın ondan vazgeçememesi lazım. Zor ama imkansız değil. Semih Erden, 20 günlük süreçte 11.9 dakikada %50 isabet oranıyla 3.7 sayı 2.1 ribaunt ortalamaları tutturdu.

Ömer Aşık; tıpkı Semih Erden gibi realist beklentiler ışığında oldukça başarılı. Kim ondan bir anda çıkıp 30-35 dakika civarı süre alıp, Dwight Howardvari double-doublelar yapacağını zannediyordu ki? Beklentiler, çıkıp 10 dakikadan fazla süre alması, ribaunt toplaması ve savunmayı sertleştirmesiydi. Aynen bunları yaptı Ömer. Sevindirici Portland performansından sonra (26 dakikada 6 sayı 7 ribaunt), o gece aldığı süreyi alamasa da hep 10-18 dakika arası süreler aldı. 3-5 arası ribaunt alıp, pota altında geleni smaçladı. Chicago koçu Tom Thibodeau için için henüz yapım aşamasında ve başarılı olma olasılığı yüksek bir proje olarak tanıtılıyor Ömer artık. Ayrıca, Ömer Aşık performansını izlediğimiz bu zaman dilimi içerisinde 14.6 dakika süre alıp 4 sayı 3.9 ribaunt'la oynarken saha içi isabet oranı %62.5 serbest atışlarda %55.6'yla oynadı.

Eurolig'de 5. Haftanın En Güzel 10 Hareketi

1 yorum


Eurolig'de 5. Haftanın MVP'si Sammy Mejia

1 yorum


Link

Maçı izleme şansım olmadı bu yüzden de Erman Kunter'in Fenerbahçe Ülker'in sinir bozucu savunma kilidini nasıl çözdüğü konusunda en ufak bir fikrim yok ama 2 ve 3 numaradan herhangi bir rakip oyuncu bu Fenerbahçe Ülker'e karşı 29 sayı kaydetmişse kim olursa olsun ayakta alkışlamaktan başka yapacak bir şey yok. Özetlerde Emir Preldzic'e çok zor anlar yaşattığını görebiliyorum ama izleyen arkadaşlar Mejia'nın genel performansını değerlendirirse çok daha mutlu olurum. 5 ribaund, 3 asist, 1 faul, 1 top çalma, 1 blok ve herşeyden önemlisi yüksek şut yüzdesi Mejia'nın tarihi Eurolig performansının notları. 35 puanla haftanın en değerli oyuncusu olurken "rakipten MVP çıkarma" sezonunu da açmış oldu. Rytas ve Olimpija'lı oyuncular bu hafta MVP olmak için çalışmalarını hızlandırmışlar deniyor. Hayırlısı diyelim...

Valencia'da Pesic Dönemi Başladı

0 yorum

Yaklaşık 1,5 yıldır koçunu yollayan her üst düzey takımın adı ilk olarak Pesic ile anılıyordu. Hussein sonrası dönem için Valencia ile anılması da bu döngünün bir parçasıydı ama Pesic saklandığı yerden çıkarak bu yükün altına girdi. Hafta içinde Giannakis'in adı öne çıkmıştı. Panathinaikos'lular bile OAKA'da yeniden Giannakis'le karşılaşacak olmanın heyecanını yaşıyorlardı ama şampiyon koç Pesic, beğenmediği tekliflerin ardından tescilli şampiyon Valencia'nın yeni hocası oldu. İşinin hem zor, hem de kolay olduğunu söyleyebilirim. Hussein'in veda yazısında belirttiğim noktalar Pesic için şu anda en büyük avantaj. Önünde özellikle de ACB'de rahat bir fikstür var ve yeni bir oluşum için gereken seri galibiyetlere İspanya'dan başlayabilirler. Zaten kadro olarak hiçbir mazeretlerinin olmadığını aynı mesajda yazmıştım. Bu açıdan Pesic'in yapması gereken tek şey takım organizasyonunu ve düzenini sağlamak. Pesic'le beraber ne yaptığını bilen bir Valencia her kulvarda ciddi bir tehlike olabilir. İlk maçında Olimpija rüzgarına kapılan Pesic'in şansızlığı ise seri mağlubiyetlerin ardından kulübün çok acil galibiyet serisine ihtiyacı olması. Avrupa'da yola devam etmek için kritik eşikteler. Zaten Pesic de "Fazla vaktimiz yok. Geçmişi unutup geleceği düşünmek zorundayız." diyerek umut pompalamaktan ziyade açılacak yeni sayfaya değindi. Sihirli değnek beklentisi içindeyim, takipteyiz.




20 Kasım 2010 Cumartesi

Saatli Bomba Lubos Barton

0 yorum

Ben diyeyim bir klasik, siz deyin şom ağız. Yandaki kutucuğa Barton yazınca çıkan sonuçların %90'ı ya sakatlık raporu ya da Barton'a özel sakatlık haberi. Barcelona'dan ayrıldığında onun için "Barton yeni sezondan itibaren Fuenlabrada'da sakatlanacak." demişim. Zaragoza maçında omzundan sakatlanan Barton ameliyat olacak, 4-6 ay arası yok. İyi de gidiyordu halbuki, 25 dakika ortalaması vardı ama kara bulutlar sporcuların üzerine çöktü mü bir türlü gitmek bilmiyorlar. Greg Oden'la oturur karşılıklı kahve içerler artık, başa gelen çekilir.

Bir Batiste Vardı Noldu Ona?

3 yorum

Biz de sandık ki Batiste efendi Disiplin Kurulu'na falan sevkedilecek, hakkında bir ceza çıkacak. Yok arkadaş ne cezası var, ne tek satır haberi var, ne de bir yetkiliden herhangi bir açıklama. Adam çıkıyor sahaya iki haftadır, tıkır tıkır topunu oynuyor. Olimpija gibi küçükler de ancak böyle pankart açabiliyor. Hadi Union Olimpija puan tablosuna rağmen küçük balık diyelim, geçen hafta Efes Pilsen'den en ufak bir tepki gelmedi. Ben hakikaten anlamadım bu işi. Kafaya sandalye ile vurunca kıyamet kopuyor, yerdeyken tekmeyle ezince önemli değil demek ki.

Euroleague'de 5. Haftanın Görünümü

0 yorum

A GRUBU


Barac, Teletovic ve San Emeterio'yla maçın ilk çeyreğine çok iyi başlayan Caja Laboral, 2. çeyrekte Vesely'nin dinamizmine ve Oliver Lafayette'nin orkestra şefi gibi Partizan hücumlarını yönetmesine karşı çıkamadı ve maçın ilk yarısı dengeli geçti. Maçın 3. çeyreğinde denklemin eşitliğinde bu sefer Teletovic, Huertas, Rancik yer alırken karşısında Vesely, Gist ve Jawai vardı. Bu denge çeyrek boyunca sürdü ve 4. çeyrekte ilk olarak Caja Laboral lehine bozuldu. Logan ve Barac'ın hücumdaki iyi performanslarıyla gelen seriye son noktayı Marcelinho Huertas koydu ve fark 11'e çıktı. Partizan koçu Vlade Jovanovic molayı aldı ve hücumda Kecman'ı işaret etti. Kecman farkı bir anda 4 sayıya kadar indirdi. Kecman'ın yaktığı bu ateşten sonra sırayı Pionir aldı ve zaten maç boyu inanılmaz bir baskı kuran taraftarlar, tribünlerde kelimenin tam manasıyla 6. adam olarak yer aldılar. Bu maçta Partizan lehine gelen 42-28'lik ribaund üstünlüğünün rakamlarla ifade ettiği fark ortada. Ancak parkede çok daha büyük bir fark vardı. Stanko Barac bugün savunma açısından bir seviye daha yukarıdaydı. Barac için hep savunması çok aşağıda diyorduk ancak Belgrad'da kendini gösterdi ve Ivanovic'in ona neden güvendiğini bize açıkladı. Ancak, 5 faul alıp yerini Rancik'e bıraktı. Zaten, Partizan'ın dönüşü de burada gerçekleşti. Elbette, Nathan Jawai'nin pota altını kapatmakta gösterdiği başarı ve James Gist'in ribauntlardaki ekstra gayreti bu ribaund farkını oluşturdu ama Caja Laboral'in hala buraya yeterli bir çözüm getirememesi onların Splitter sonrası nasıl bir bunalım yaşadığını gösteriyor. Caja Laboral'in bu sene çok uzağa gidemeden Euroleague sezonunu kapatması ihtimali artıyor. Caja Laboral 6 yıl sonra ilk defa 3 mağlubiyet üstüste aldı.


"Kaunas'ta Zalgiris'e karşı nasıl oynamalı ve nasıl oynamamalı?" sorusunun iki cevabını da bir maçta vermeyi başardı Khimki. Aco Petrovic tempoyu sürekli yüksek tutmak istedi. Scariolo ise Raul Lopez ve Zoran Planinic'le bu tempoyu sürekli aşağı çekmeye çalıştı. Set hücumlarını tercih etti. Başarısız olduğu zamanlarda fark bir anda açılırken, bu farkı kapatmak 6-7 dakikasını aldı. Maçın son bölümünde Zalgiris maçı koparırken şans yanlarındaydı. Khimki'nin oyun olarak önde, skorun ise dengede olduğu 4. çeyreğin ilk dakikalarında Jankunas, Begic ve Salenga'nın şutlarında şans Zalgiris'in yanında olunca fark bir anda 7 sayıyı buldu ve Khimki tekrar tempoyu yükseltme gafletinde bulundu. Zalgiris rüzgar gibi esmeye devam ederken bu maç için Aco Petrovic'in üzerinde durması gereken tek nokta 3 top çalma, 17 top kaybı oranı.


Asseco Prokom için acı verici bir gece daha olurken, Maccabi Nokia Arena'da muhteşem bir galibiyetle zirveye kuruldu. Prokom; Woods ve Logan'ın gidişinden sonra bir türlü istediği oyunu ortaya koyamıyor. Bu maçta oyunun her alanında Prokom acemilikler yaşarken, David Blatt'ın iyi oturmuş sistemi, her oyuncudan maksimum verim almasını biliyor. Ribauntlarda 42-25, üçlük atışlarda %46'ya %22, top kayıplarında 10'a 20 gibi üstünlükleri var Maccabi'nin. Prokom Ratko Varda'nın üçlüğüyle öne geçtikten sonra Maccabi'den gelen 19-9'luk bir seri onları skorda ileri fırlattı ve Blatt'ın ekini bir daha arkasına bakmadı.

B GRUBU


Geçen sene Fenerbahçe Ülker için ne diyorsak Roma için de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyleyebiliriz. Savaşmıyorlar, erken teslim oluyorlar, vs. Maçın henüz ilk çeyreğinde bir Vassilis Spanoulis resitali vardı. 12 sayı attı, 3 asist yaptı ve 2 top çaldı. Spanoulis maçın geri kalanında rölantiye aldı ve direksiyonu verebileceği en doğru isme, Teodosic'e verdi. Bu bir düet gibi devam etti. Ivkovic'in adamları 40 dakika boyunca her hücumda ilk olarak pota altını düşündü. Oyun kurucular topla ya içeri drive ettiler ya tepeye gelip hücumu alçak posttan yaptılar. Crosariol ve Ali Traore kötü savaşmadılar ama Bourosis, Mavrokefalidis, Nielsen ve her ne kadar düşük yüzdeyle hücum etse de Nesterovic Roma'yı buradan yaktılar. Teodosic'in Olympiakos'luları topla çok iyi buluşturduğunu söylemek lazım. 7 asist yaptı ve şu an Avrupa'nın en iyi oyun kurucusu o.


İlk olarak, bu sene çok seyrettiğim Spiroudome facialarından biri daha yaşandı. Belki bu salonu görmemiş olanlar için şöyle izah edeyim; Cholet'nin La Meillarai'da yarattığı atmosferin bir benzerini Spirou kendi salonunda yaratıyor. Spirou, Madrid karşısında sıradan bir galibiyet almadı. Rakibini ezdi ve rezil etti. Daniel Santiago'nun bile yaşam belirtileri gösterdiğini söylersek durum iyice anlaşılmış olur. Maçın ilk çeyreğinde Madrid, D'or Fischer, Clay Tucker ve Felipe Reyes'le maçın içinde kalmaya çalıştı. Santiago'nun takımı taşıması ve Demond Mallet'nin üçlüğüyle ateşi yakan Spirou, şanssız hücumlar ve Madrid'in 0-6'lık serisiyle küllendi ama ikinci çeyrekte fark açılmaya, Spiroudome coşmaya başladı. Andre Riddick'in arka arkaya gelen blokları Messina'nın içindeki kızgınlığı giderek artırıyordu eminim. Maçın 3. çeyreğiyle birlikte fark 20 civarında dolaşmaya başladı ve Spirou oyunun şov tarafına bakmadan, büyük bir ciddiyetle işini yapmaya devam etti. Madrid ise maçın bitmesini bekledi. Madrid bu maçta %29'la hücum etti ki bu çoğu zaman onların zorlamalarından değil Spirou savunmasından kaynaklanıyordu. Hücumların bir çoğunda son saniyelere kalıp, el üstü atışlar yapmak zorunda kaldılar ki üçlükleri de % 6.6'da kaldı.


Üç çeyrek boyunca başabaş giden mücadelede nefesi daha kısa olduğu için kaybeden taraf Brose oldu. Oyun sürekli dengede kaldı, savunmalar hep üst düzeydeydi. Maç boyu Brose'nin çözüm bulamadığı iki konu var. İlki Joel Freeland'in dominant performansı ve Cesar Lima'nın enerjisi. Brose iki çeyrek boyunca gidip gelen ama hep kendinde kalan bölümde 3. çeyrekte farkı açmasına yarayan konuda hatayı yaptı. Brose koçu Chris Fleming'in rotasyona gitmemesi, Aito Reneses'in ise oyunun aleyhine giderken başvurduğu kumar Stechert Arena'dan çıkışını sağladı. Fark bu maç için büyük bir rakam olan 8 sayıya ulaşana kadar sabreden Reneses, molayı alıp hamlelerini yaptı. Meyvelerini 4. çeyrekte almaya başladı. Brose parkede aşırı yorgunluk belirtileri gösterirken, Malaga maç içinde dinlenmiş olmanın avantajını kullandı. Brose hücumunun sürekli top kayıplarıyla bitmesi ve bunların Malaga hızlı hücumuna sebep olması 0-12'lik seriyi getirdi. Bu seri de maçı Malaga'ya.

C GRUBU



Siena, Barça'yı yenmek için daha iyi bir zaman bulamazdı ve maça inanılmaz konsantre başladılar. Navarro'nun olmayışıyla onun rotasyondaki süresi Lakovic, Sada ve yeni transfer Joe Ingles'e dağıldı. Barça bu oyunculardan yeterli katkıyı özellikle maçın ilk yarısında hiç alamadı. Bu durumun üstüne Bo McCalebb'in sert ve üstün performansı eklenince Barça için Palaestra bir anda cehenneme döndü. McCalebb ve Barcelona pivotu Boniface Ndong'un ribaund istatistikleri; 2 hücum ribaundu ve 2 savunma ribaundu. Bu bile Siena'nın özelinde McCalebb'in motivasyonunu ve Barcelona en güçlü ve yıkıcı yanlarından sayılan pota altının bu maçta düştüğü durumu açıklıyor. Siena pota altını çok fazla delmeye ve oradan sayı çıkarmaya başlayınca, Barcelona koçu Xavi Pascual alan savunmasına geçti ama sürpriz burada Marco Carraretto tarafından geldi. Uzun lafın kısası Barcelona pota altı acil sinyaller yolluyor. Siena grup liderliğine tekrar yükselirken, Barcelona düşük performansını sürdürmeye devam ediyor.


Maç yazısı için buraya.


Bu maç herşeyden önce Sarunas Jasikevicius'un Rytas forması giydiği ilk maç olarak tarihe geçti. Saras'ın 5 dakika sahada kalıp 0/2 saha içi isabet ve 1 asistle oynadığını not düştükten sonra maça geçelim. Farkın bu kadar büyük olmasının ilk sebebi Rytas'ın Siemens Arena'daki en büyük silahını, yani yüksek tempoyu çok iyi uygulayıp, üstüne bir de muazzam bir yüzdeyle hücum etmesi. Cibona'nın çoğu zaman savunma yapmaya dermanı bile yoktu. Cibona adına sahada çoğu zaman 3 oyuncu vardı. Bojan Bogdanovic, Rok Stipcevic ve Goran Vrbanc. Genç pivot Leon Radosevic ise tek başına verdiği savaşı bu gece kaybetti. Cemal Nalga dahi 4/4 attı. Yani orası o kadar boştu ki Lietuvos'un bu maçta ikilik atışlardaki isabet oranı %74.2! Rytas'ta şu ana kadar El Amin gelişiyle ihtimaller dahilinde olan kötü senaryo henüz gerçekleşmedi. Takım kimyasının bozulmasını belki aldığı süreler düşen Brad Newley kötü sesler çıkararak bozabilir. El Amin oldukça yüzdeli atarak, asist kovalayarak bu durumu şu an için önlüyor. Cibona ise onurunu korusa da, Euroleague'de oynadığı her maçta bozguna uğruyor, maalesef.

D GRUBU


Maç yazısı için buraya.


Union Olimpija bu sene önündeki bütün fırsatları çok iyi değerlendirip Stozice Arena'da bir mucizeyi yaşamanın keyfini çıkarıyor. Valencia'da Manu Hussein'den koltuğu devralan Svetislav Pesic için Ljubljana kolay bir deplasman değildi ve öyle de oldu. Olimpija maçın bazı bölümleri hariç savunmada tam konsantrasyonla oynadı. Bunu da kabul etmek ve normal karşılamak gerekir. Bu tip bütçelerle benchten oyuncuların ağırlıklı olarak sahada olduğu bölümlerde oyunun içinde kalmak kolay değil. Yine de Pinkney, Jagodnik ve Gregory'nin başını çektiği grup, Valencia'yı elden top kaybına zorladı. İki takım da 20'şer top kaybı yaptı. Ancak, Olimpija hatalı yürümeler, stepsler ve dışarıya giden paslarla bunu yaptı. Yani, Valencia ana etken olarak yoktu bu durumda. Valencia'nın top kayıplarının Olimpija hızlı hücumlarına yol açması Olimpija'nın yoğun işçilikle sayı çıkardığı bir konu. Diğer konu ise ribauntlar. Hücum ribauntlarını özellikle Pinkney'le zorlayan Olimpija, savunmada box-outlara dikkat ederek, hata yapmama gayretindeydi. Jure Zdovc, ufak detaylarla takımını Valencia karşısında zafere götürdü. Valencia'nın oyun içinde lider bulamama hastalığı şu ana kadar Pesic'le de çözülmüşe benzemiyor. Ancak, Pesic'e zaman tanımak lazım.


Efes Pilsen maçıyla performansını artırmaya başlayan Panathinaikos pota altı oyuncuları için çok iyi bir maç daha geride kaldı. AJ Milano için bu maçın skoru değil, bu maçta oyunun içinde gösterecekleri direnç daha önemliydi. Milano maçın tamamında aynı savunma ve hücum istikrarını gösteremese de, genel olarak ilerisi için umut verici bir oyun ortaya koydu. Maçın kritik noktalarında gelen Panathinaikos'un kalp kırıcı şutları Milano'yu moral olarak aşağı çekti. Piero Bucchi'nin öğrencileri bu akşam ribauntlarda çok geride kalmış ve boyalı alanı kaptırmış olabilirler. Ancak, PAO pota altı rotasyonunun kusursuz oluşu ve Milano'nun en büyük silahı Pecherov'un sakatlığı Bucchi'nin bu maç için kabul edilebilir mazereti. Obradovic'in sistemi, bu maçta da 8 oyuncudan 7 ve üstü sayı katkısı almayı başararak Spanoulis ve Pekovic sonrası sorun yaşamadan işlemeye devam ediyor. Milano skor olarak maç boyu rakibine hiç yaklaşamasa da onlar için söylediğimiz umut verici kelimelerin sebebi oyunu Roma gibi bırakmamış olmaları. Israrları neredeyse sonuç verecekti ki sahada olan PAO 5'inin 4'ü hücumda öldürücü yumrukları vurdu. Perperoglou, Batiste, Sato ve 10-11 metreden yolladığı öldürücü üçlüğüyle Fotsis fişi çeken oyuncular oldu.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...