Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

5 Kasım 2009 Perşembe

F.Bahçe Ülker : 67 - Cibona : 62 Maç Yorumu

Bu maçın sıralamadan daha öte bir anlamı vardı. Önce Efes Pilsen,sonra Barcelona öyle önemli yumruklar atmıştı ki Fenerbahçe haftalardır sendeliyordu. Türkiye Ligini zaten saymıyorum orada Fenerbahçe'nin forması bile kazanmaya yetiyor ama önce Asvel,sonra da Cibona galibiyetleri karışmaya her an müsait bir camiayı az da olsa toparladı.

İlk periyod ben saymaktan yoruldum ama Cibona içeriye penetre etmekten yorulmadı. Her topta içeriye rahatça yüklendiler,ya pota dibinden rahat sayılar buldular,ya da dışarıdan boş atış şansı yakaladılar. Yani Greer elini bile kaldırmayacaksa Fenerbahçe'nin ileride işi çok zor olur. Tamam savunmasıyla meşhur bir oyuncu değil ama bu kadar isteksizlik Eurolig seviyesinde takımın başına bela açar. Eğer senin adın McIntrye,Navarro, Papaloukas gibi guardlarla aynı cümlede anılıyorsa sen de en az onlar kadar savunma yapmalısın. Greer futbolda yalandan markaj yapan futbolcular gibi savunma yapıyor. Solomon hücumda abuk subuk işler yapardı ama döner savunmada adamı canından bezdirir,hatasını telafi ederdi. Bu saatten sonra adama savunma öğretilebilecek bir durum yok ama olayın vehameti için çözüm aranmalıdır. Hücumda da topu alan -ki bu çoğu zaman Kinsey oldu- ya birebir zorladı ya da uzuna topu indirip kenara çekildi. Böyle hücum edersen topu sadece Nicholas ve Prkacin'le buluşturan süpürdüğün Efes Pilsen'den ne farkın kalır. Hal böyle olunca da skor 20-11'e kadar geldi. Mrsic'in eline düşen top ve giren üçlük de maçın döndüğü an oldu. Greer kenara gelip Preldzic 1 numara oldu ve hasta olmasına rağmen gösterdiği mücadele, Ömer'in insanüstü savaşçı kimliği ve pota altında uzunların eforu ibreyi de Fenerbahçe lehine çevirdi. Bu dönemde topu iyi çevirdik ve en uygun şutu bulana kadar süreyi kullandık. Zaten böyle bir kadronun da sonuca gitmesi ancak bu şekilde olur. İlk periyoddan sonraki yüksek üçlük yüzdesi farkı açsa da sonlarda Emir'in her zaman eleştirdiğim "kafama göre kaldırır atarım" nöbetleri tutup,Greer da topu kaybedince maç da 5 sayıyla bitti. Cibona ile ikili averaja kalacağımızı düşünmüyorum,o yüzden ben farkı çok fazla önemsemedim. Rakipte de Graves ve Gordon iyi oynadılar. Zaten skor yükünü de Marko Tomas'la beraber bu iki ouncu çektiği için çok da sürpriz olmadı.

Damir Mrsic'i tabi ki atlamayacağım.Adam 1 hafta önce 39 yaşını doldurdu, beli bile zor dönüyor artık ama Greer'in 3 katı kadar savunmada istekliydi. Hücumda da "Da da da da daa Damirrr Mrsicccc" diye salondaki arkadaşı yine bağırttırdı. O kadar uzun zaman oldu ki oynamayalı,bu sesi bile özlemişiz. Ben çok sever çok beğenirim Greer'i ama Tanjevic'in yerinde olsam parmağımla Mrsic'i işaret eder aynen onun gibi saçlarımı sallaya sallaya azarlardım. Mrsic'in de yerinde olsam o parmağı aşağı indirir "Şimdi mi hatırladın hoca" derdim. Böyle zincirleme bir sıkıntı sözkonusu Fenerbahçe'de. Yönetimin umurunda değil ama tribünler ve oyuncuların, Tanjevic'le arasında Berlin Duvarı var. Bir soğukluk,bir gerginlik,insanın içini dolduran ama patlamak için fırsat bekleyen bir kızgınlık var. Haftasonu Efes Pilsen maçı var,arkasından da Siena ile içerde çok kritik bir maç var. Eğer iki mağlubiyet gelirse yanardağ patlayabilir. Lavlar kimi yakar onu biz bilemeyiz.

1 yorum:

EarlyAdopter dedi ki...

Valla Efes maci neyse ama Siena macinin pek hedef mac oldugunu sanmiyorum. Bir FB taraftari olarak da eger sonuclar sonucunda BT gidecekse iki macta da 30 sayi fark yemeye 1 gr uzulmem.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...