A Grubu'nun,hatta bu sezonun Eurolig'de en önemli maçı dün İtalya'da oynandı. Beklentilerin bir kısmı Regal Barcelona'nın yeneceği,bir kısmı da Siena'nın yeneceği yönündeydi. Netice olarak ortada,başa baş,maçın sonuna kadar çekişmenin gideceği bir maç bekleniyordu ama öyle olmadı. Regal Barcelona üstün formunu devam ettirerek Siena'yı deplasmanda 65-84 mağlup etti ve rakibinin yenilmezliğine son noktayı koydu. Bu nokta sadece Eurolig'i kapsamıyor aslında. Siena hazırlık maçları dahil yaklaşık 20-25 maçtır yenilgi yüzü görmüyordu ve dün bu seri bitti.
Xavi Pascual maça klasik diyebileceğimiz Rubio-Navarro-Mickael-Morris-Ndong beşiyle başladı. İlk beşteki tek şaşırtıcı isim Morris'ti. Pascual Lorbek yerine Morris'i tercih etmişti ki bunun sebebi aslında çok açıktı. Karşıda Stonerook gibi dışarı çıkabilen, hareketli ve dışarıdan iyi üçlük atan bir isme karşı Lorbek biraz ağır kalabilirdi. Morris hem Stonerook'tan daha atletik, hem de ondan daha isabetli dış atış bulabilen bir isimdir. Yani normalde Stonerook'la mismatch yaratan Pianigiani'yi kendi silahıyla vurmayı,ondan daha fazla mismatch yaratacak bir ismi sahaya sürmeyi Pascual tercih etmişti. Pianigiani'nin beşi de McIntyre-Zizis-Sato-Stonerook-Eze idi. Normalde Hawkins'i beşte başlatan ve Zizis'i McIntrye ile değişmeli oynatan İtalyan koç Zizis-McIntyre ikilisini oyuna beraber sürerek Rubio-Navarro dezavantajını ortadan kaldırmayı,oyunun temposunu ve kontrolünü elinde tutmayı amaçladı. Regal Barcelona'nın yaptığı katı savunmayı da top kullanabilen iki oyun kurucuyu kullanarak pasifize edip,hücumda oluşabilecek organizason sıkıntılarının önüne geçmeyi,bir yandan da savunmada Zizis'in enerjisini kullanmayı hedefledi.
İlk mola geldiğinde süre 4:58'i gösteriyordu. Bu dakikaya kadar Regal Barcelona Sato ve Eze'nin savunma hatalarını iyi değerlendirerek Mickeal ve Ndong ile sayılar buldu. Barcelona'nın 13 sayısının 7'si Mickael'den,6'sı da Ndong'dan geldi. Buna karşılık Siena hücumda Stonerook ve Eze'yi hiç kullanamadan sadece kısalarla sayı buldu. Mola sonrası da ofansif sıkıntıyı farkeden Pianigiani de Zizis-Hawkins değişikliğine gitti. Siena mola sonrası hücumda üç topu üstüste Eze'ye indirince İtalyan koçun molada hangi noktaya vurgu yaptığı da rahatça anlaşıldı. Ama hücumda bu kadar efektif olan Eze için savunma daha önemliydi çünkü kendisinden daha çevik ve ofansif yönü kuvvetli Fran Vazquez mola sonrası oyundaydı. Zaten iki basit pick and roll'le takımına da 4 sayı kazandırdı. İlk çeyreğin sonlarında Rubio-Navarro ikilisi kenara gelip takımı Lakovic-Grimau ikilisi yönetti. İki deli fişek aynı anda sahada olunca da tempo bir anda arttı. Ama Pianigiani'nin Vazquez'in etkili oyunu sonrası Eze'yi çıkarıp Lavrinovic'i alması savunma sertliğini arttırdı ve çeyrek de 18-20 Barcelona üstünlüğüyle sona erdi.
İkinci çeyrekte Sato'nun yerine Domercant sahadaydı. Hücumda takımını üstlenmesi gerekirken hem bunu başaramayan hem de savunmada ciddi hatalar yapan Sato'ya Pianigiani 10 dakika dayanabildi. Domercant'ın girişiyle de Siena savunması canlanmaya,daha da sertleşmeye başladı ve Barcelona bu çeyrekteki ilk sayılarını 7:45 kala Lorbek'in üçlüğüyle buldu. Bu arada Lorbek'in üçlüğündeki Hawkins'i yaptığı savunma hatasını da videoda göreceksiniz. Kendisini ıslak sopayla dövse sanırım koça kimse ses çıkaramaz çünkü bu hatanın ardından bir de hücumda hata yaparak Barcelona'nın hızlı hücumla üç sayı bulmasına sebep oldu ve fark 6 sayıya çıktı. Bu 6 sayılık farkı da Siena bir türlü indiremedi. Mola sonrası Pascual Rubio'yu oyuna aldı. Aslında Barcelona için skora bakıldığında işler yolunda gidiyordu ama hücumlar esasında hep zorlamaydı. Lakovic'in organizasyon yönü Rubio'nun çok aşağısında olduğu için Pascual bu tehlikeyi sezdi ve Rubio'yu oyuna aldı. Barcelona da onun girişiyle beraber daha derli toplu oynamaya başladı. Zaten günün bonusu Eze de mola sonrası oyundaydı ve hemen onun üzerinden 6 sayı buldular. Siena savunmadaki etkisizliğinin yanında hücumda da bir türlü istediklerini yapamadı. Domercant ve Lavrinovic'le zorlama atışlar buldular ve ayakta kalmaya çalıştılar ama takımda ciddi bir lider eksikliği vardı. Pianigiani de 4 dakika kala McIntrye'ı oyuna aldı. Ama takımı ayakta tutsun diye oyuna alınan McIntrye'da dün birşeylerin ters gittiği belliydi. Önce hücumda 2 top kaybı yaptı,arkasından da savunmada Rubio'yu unutup 3 sayılık basket ve faule sebebiyet verince fark da tekrar 8 sayıya çıktı (32-40). Siena her kritik kırılma anında olduğu gibi bu anda da direnç gösteremedi. Ardından savunmayı serleştirip durumu 34-41'e getirdiler ve son 18 saniye topu ele geçirdiler ama bu sefer de Stonerook'un top kaybı devreyi belki 4 sayı geride kapatabilecekken,Mickael'e yapılan faulle 9 sayı geride girmelerine sebep oldu. Devre de 34-43 Barcelona üstünlüğüyle sona erdi.
Siena maça başladığı beşten Zizis-Hawkins değişikliğiyle ikinci yarıya girdi. Bu beş zaten Siena'nın ideal beşiydi. Barcelona da Ndong-Morris ikilisi yerine daha çok verim aldığı Vazquez-Lorbek ikilisini başlangıçtan farklı olarak tercih etti. Bu beşlerde de ilginç eşleşmeler oldu. McIntrye 1.75 lik boyuna rağmen Mickael'i savunurken Sato da Rubio ile eşleşti. Sato Rubio'ya üstünlük sağlayınca Lakovic de genç yıldızın yerine oyuna girdi. Daha sonra sebebini anlamadığım bu kumar da yerini mantık sınırları içindeki eşleşmelere bıraktı. Siena bu çeyrekte yaptığı sert savunmayla Barcelona'ya üç dakikada sadece serbest atıştan iki sayı imkanı tanıdı ama hücumda bu avantajı değerlendiremeyince Barcelona normal ritmine kavuştuğu anda fark da artmaya başladı. McIntrye bu periyod çok istekliydi ve 3 tane de top çaldı ama takım arkadaşları,özellikle de Sato ve Hawkins etkisiz olunca bunun da anlamı kalmadı. Siena bu çeyrekte fark 8 sayı iken Stonerook'la bomboş üçlük kaçırdı ve dönüşünde durum 40-50'ye geldi. Maçın yine kırılma anlarından biriydi. Tıpkı bu andan tam 3 dakika sonra fark 6'ya indiğinde McIntrye'ın savunmada yaptığı hata sonrası Lakovic'ten yedikleri üçlük anı gibi. Fark 10 sayıya çıkınca Pianigiani pek alışık olmadığımız birşeyi yapıp 4 kısaya döndü. Lavrinovic sahadaki tek uzundu ve bu da Siena'nın hareketli savunma yapmasını sağladı. Dört kısa aslında işe yaradı ve 1 dakika kala farkı 4 sayıya indirdiler. Ama 1 dakika içinde ne yapıp edip farkı yine 8'e çekmeyi başardılar ve üçüncü çeyrek de son saniyede dört kısanın avantajını kullanıp Mickael'in yaptığı tiple 53-61 sona erdi.
Pianigiani son çeyreğe Stonerook'la girdi ve dört kısadan vazgeçti. Çeyrek de Mickael'in basket faul kazanıp,faulü kaçırdıktan sonra aynı topla attığı üçlükle açıldı. Üstüste hatalarla fark da 7 dakika hala 53-68 ile 15 sayıya çıktı ama Siena 2 dakika içinde 10-2 lik seri yakalayarak farkı 7 sayıya indirdi. Ama bu dakikadan sonra yine hücumda etkili olamadı ve son dakikada yaptığı hatalarla da 19 sayı farkla 65-84 mağlup oldu ve liderlik şansını zora soktu.
Siena aslında bu maçta çok istekliydi ama üzerlerinde büyük takıma yakışmayacak derecede stres vardı. Tahminim liderlik hesapları bu stresi yarattı ve Siena kendinden beklenmeyen hatalar yaptı. Tabi Siena'nın hatalarla rakibe maçı hediye ettiği düşünülmesin. Barcelona müthiş bir savunma yaptı ve oyunun belli bölümlerinde Siena'ya potayı göstermedi. Pascual'in de takım yönetimi açısından bu maçta Pianigiani'nin birkaç adım önüne geçtiğini söyleyebilirim. Pianigiani McIntrye'ı ilk yarıda çok fazla kenarda oturttu ve maçın sonlarında işe yarayan dört kısalı sistemden tekrar Stonerook'lu iki uzuna dönünce farka da davetiye çıkardı. Barcelona gibi bir takıma karşı dört kısayla oynamak herzaman çok zordur ama Siena o tempoyu koruyabilirdi.
Siena'nın bu kadar farklı yenilmesindeki en önemli etken rakibini yakalayacağı 4-5 fırsatı değerlendirememesi ve Barcelona'nın bu fırsatların hiçbirini geri tepmemesiydi. Ne zaman Siena kendilerine yaklaştı,hemen farkı arttırdılar ve ikini çeyreğin başında Navarro'nun üçlükleri ile yakaladıkları farkı hiç erittirmediler. McIntrye bu maçın en ilginç isimlerinden biriydi. Müthiş derecede hırslıydı ve zaman zaman bu yüzden çok basit top kayıpları yaptı. Hiç süre alamayan Marconato bu hırsı yapmış olsabir nebze anlayabilirdim ama McIntrye'ın neden bu kadar hırslandığına bir türlü anlam veremedim. Siena adına bir kötü not da Stonerook'a aitti. Maç boyu takımına ne hücumda ne de savunmada hiç katkı vermedi. Sato ve Hawkins de aynı şekilde tutuk bir oyun oynadılar. Siena savunması da oyunun büyük bölümünde beklemediğim kadar yumuşaktı. Ne zaman kendi sert savunmalarına döndüler,o bölümlerde Barcelona hücumda çok zorlandı. Siena'nın maçta yaptığı 16 önemli hatayı bir videoda topladım. Bunların bir kısmı hücumda,bir kısmı savunmada yapıldı ama hepsi çok kritik hatalardı.
Link
Barcelona açısından söyleyecek çok fazla söz yok. Müthiş alternatifli bir kadro ve sahada yer alan tüm oyuncular maksimum katkı sağlıyorlar. Pascual da rotasyonda büyük başarı sağlıyor ve formda oyuncuları mümkün olduğunca sahada tutmaya çalışıyor. Dünkü maçta Mickael,Morris ve Ndong çok başarılıydılar. Siena pota altına hükmettiler ve rakibin içeriyi kullanmasına asla izin vermediler. Bir pozisyonda ilk defa Siena Zizis'le pota altında boş pozisyon yakaladı,onda da hemen tepesinde 4 tane Barcelona'lı belirdi ve Zizis'e atış şansı vermedi. İşte Barcelona savunmasını özetleyen o pozisyon ;
Link
Maçta iki tane de çok güzel pozisyon yaşandı. Bir tanesi Navarro-Ndong ikilisinin alleyhoop'u, diğeri de Navarro'nun son saniyede uzak mesafeli imzasıydı.
Link
Link
Bir güzel detay ve akabinde alkış da Siena'ya gelsin. Tüm takımlar seksi kıyafetlerle güzel kızları molada sahaya yollarken onlar bir çiftin dansıyla tribünleri mest ettiler. Genç ve güzel kızların bedenleri ve danslarıyla tribünleri etkilemek yerine çiftin estetiği ve dansı bunu fazlasıyla yaptı. Bu müthiş ve radikal tercihe tebriğimle yazımı sonlandırayım.
0 yorum:
Yorum Gönder