-Maçı izledikten sonra sürekli şu iki cümle arasında gidip geldim ; "Efes Pilsen bu maçı kazanabilirmiş." "Efes Pilsen sabaha kadar da oynasa şansı yokmuş." . İzlemeyenler nasıl olur demesin gerçekten de çok acayip bir maç olmuş. Efes Pilsen müthiş dış şut yüzdesine rağmen savunma olarak 5-6 dakika hariç sahaya birşey koymayınca maçı da kaybetti.
Efes Pilsen maça alışık olduğumuz Kerem Tunçeri - Rakocevic - Thornton - Kaya - Santiago beşiyle başladı. İlk periyodun bitimine 2 dakika kala Santiago - Kasun , 1:25 kala da Kaya - Nacbhar değişikliğiyle Transformers tamamlandı ve 4 kısaya geçildi. Artık bu iş kabak tadı vermeye başladı. TBL'de kadro farkınla rakiplerine üstünlük kuruyorsun ama Avrupa'da aynı sistemle yokları oynuyorsun. Zaten Olympiakos da bu zaafiyeti fazla fazla kullandı. Maç boyu yanılmıyorsam başarıyla sonuçlanan 3 tane pick and rollumuz var. Bir tanesi maçın başında Santiago'yla,diğerleri de maç sonunda Kasun'la sayıya dönüştü. İlk periyodun tamamında Efes Pilsen birebir zorlamalar ve dış atışlarla ayakta kalmış. Gerçi ayakta kalmış sözü biraz az kalır çünkü Efes Pilsen bu periyodu 24-27 önde kapattı. Olympiakos da büyük bir inatla topu içeri indirip ya sayıya gitti ya da pozisyonlarda kolaylıkla faul buldu. İlk periyodun sonlarına doğru oyuna giren Papaloukas iyi savunmasıyla fark yarattı ve ikinci periyodun da belli kısımlarında oyun kurmakta zorlandık. Bunda Rakocevic'in kendinden beklenmeyen hatalar yapmasının da payı büyüktü. Olympiakos da geride olmasına rağmen çok rahat oynadı. Ne panik yaptılar,ne de düzenlerinin dışına çıktılar. Çünkü onlar da Efes şutlarının bir yerde sona ereceğini biliyorlardı. Nitekim de ikinci yarıda öyle oldu. İlk yarının sonunda şu tablo oluştu.
Devreyi %50 ile kapatan Efes Pilsen ikinci yarıya da Kerem Tunçeri ve Rakocevic'in üçlüğüyle girdi ve durum bir ara 52-61 oldu. Ama maç o kadar enteresan ki oyunda üstün olan taraf çok bariz bir şekilde Olympiakos ama Efes Pilsen hücumları iyi kullanınca 9 sayı öne fırladı. Arkasından da zaten Yunan rüzgarı esmeye başladı. Arka arkaya Vasilopoulos, Beverley ve Bouroussis'in üçlükleri maça dengeyi getirdi,Kleiza'nın üçlüğü de 66-65 Olympiakos'u öne geçirdi. Bu anlarda da kritik bir sahne vardı. Kerem Tunçeri önce sportmenlik dışı faul yaptı,iyi savunmanın dönen topunda da çok basit bir top kaybı yaptı ve Ergin Ataman onu hemen dışarı çıkarıp,yerine Ender'i aldı. Uzattığı ele de haliyle Kerem Tunçeri dokunmadı. Tartışılabilir bir faul kararının ardından şansız bir top kaybı yapan oyuncuyu hemen oyundan çıkarmak oyuncuyu motivasyon olarak dibe vurdurur. Bunları öğretmek bizim haddimiz değil tabi ki ama biraz da oyunun psikolojik yönünü düşünmek gerekir çünkü Yunanistan gibi bir deplasmanda oynuyorsunuz. Barış ve Dostluk Spor Salonu'nda psikoloji her zaman fizik mücadelenin önündedir. Zaten bu periyodun son 5 dakikası da maçın kaybedilmesine sebep olan,en kötü olduğumuz dakikalardı. Final periyodu da Thornton'un başarılı üçlüğüyle başlayıp diğer oyuncuların şut antrenmanıyla açıldı. Karşıda takım oyunu olunca haliyle fark da açılmaya başladı. Ben Efes Pilsen'i bir tek bu periyodun son 4-5 dakikasında beğendim. Çok iyi savunma yaptılar,çok mücadele ettiler ve topları içerde Kasun'a indirmeye çalıştılar. Bunun da meyvesini hücumda alıyorlardı ki maç da sona erdi. Bunu maçın başından itibaren yapabilmeyi başarsak biz bu şut yüzdesiyle bu salondan galip çıkardık. İşte "Efes Pilsen bu maçı kazanabilirmiş." diye düşündüğüm anlar hep bu dakikalardı. Maçın geri kalan kısmına baktığımda da "Efes Pilsen sabaha kadar da oynasa şansı yokmuş." düşüncesi çok ağır bastı.
Benim Efes Pilsen'le ilgili son bir haftada yazdığım iki yazıdan küçük bölümler aktaracağım. İlki Efes Pilsen - Fenerbahçe Maç Yorumu'ndan ;
Efes Pilsen'in de "İki uzunla başlarım, hemen 4 kısaya dönerim..Üçlüklerim tutarsa rakibimi yenerim." şarkısından vazgeçip düzgün bir sisteme oturması gerektiğini düşünüyorum. 4 kısaysa 4 kısa tamam ama her maç aynı başlangıç,aynı değişiklikler vs Efes Pilsen'i izlemek için ortada bir gerekçe bırakmıyor. Malesef bu rüya kadronun oyunu da zevk vermiyor.
İkincisi de maç günü Olympiakos - Efes Pilsen ön analizinden ;
Yine Kleiza'nın karşısında durabilecek,onun kadar pis oynayıp,fiziğini ortaya koyacak bir oyuncumuz da yok. Bugün Efes Pilsen dışarıdan attığı ölçüde ayakta kalabilir çünkü içeride hiç şansı yok. Ben farklı bir Olympiakos galibiyeti bekliyorum.
Bu satırları yazmak için Einstein olmaya gerek yok,zaten gerek olsa ben yazmamış olurdum. Ama Efes Pilsen sahada o kadar ezbere işler yapıyor ki aynı futboldaki Daum'lu Fenerbahçe gibi oldular. Orda da kimse heyecanlanmıyor çünkü oyuna girecek,çıkacak oyuncuların dakikası belli,sistem aynı. Kaya,Kasun ve Santiago'dan oluşan pota altı rotasyonu artık çağdışı oyun oynuyor. Bugün her takımda mutlaka uzaktan can yakan bir uzun var.Tabi Efes Pilsen hariç. Öyle olunca da rakiplerin bizim uzunlar top aldığında dışarı çıkmak gibi bir gayesi olmuyor. Hem daha az yoruluyorlar,hem de içeri drive eden kısalara karşı zaafiyet yaşamıyorlar. Gözlerinizi kapatın,kafanızda şöyle bir sahne canlandırın. Schortsanitis üç sayının gerisinden topu alıyor,sol eliyle drive ediyor ve Kaya Peker'in üstünden basket faul buluyor. Hayali bile çok eğlenceli geliyor değil mi? O zaman siz canlandırmayın ben size Olympiakos'un Efes Pilsen pota altını babasının çiftliği gibi kullandığı tam 20 tane pozisyon sunayım. Bazısı sayı oldu,bazısı olmadı ama içerde o kadar rahat hareket ediyorlar ki monitörü kırıp içeri dalasınız geliyor. Bu videolara Bouroussis'in çok rahat attığı iki üçlük de dahil. Yunanlının son yıllarda dış şutunu geliştirdiğini bilmiyor olabilirsin ama ilk şutu yemişsin,ikincide artık biraz dışarı çıkman gerekmiyor mu? Veya 2:29'da başlayan Efes Pilsen hücumuna ve dönen topta Kaya'nın sadece show up yapması gerekirken kurdun kandırdığı Kırmızı Başlıklı Kız gibi bambaşka diyarlarda gezmesine dikkat edin. Aynı pozisyonda Bourousis'in ve Kaya'nın ne kadar efor sarfettiklerini de hesaplayın.
Link
Efes Pilsen'in şu oyunu gösterdi ki bu takımın alışma,toparlanma durumu falan hikayeden ibaret. Bu takımın kadrosunda değişiklik yapılmazsa ve bu oyun devam ederse Efes Pilsen Top 16'dan ilerisini zor görür. Final Four'a kalması zaten imkansız. Ben Fenerbahçe Ülker'i bireysel hücumlarla suçluyordum ama Efes Pilsen o konuda Fenerbahçe Ülker'i sollamış durumda. Bir kere Sinan Güler neden bu takımda oynamıyor biri Allah aşkına bana izah etsin? Thornton'dan daha mı yeteneksiz? Smith'ten daha mı kötü atıyor? Nachbar ondan daha fazla mı savaşıyor? Santiago pota altını mı karartıyor? Bu adamlar pozisyonlarında banko oynarken bu çocuk neden oturuyor? Maçta sadece 2 dakika 7 saniye oynamış ve bunun çoğu da kopup giden maçın sonunda baskı yapmak için. Peki Sinan Güler oyunda olduğu bölümde ne yaptı? İzleyelim ;
Link
Borousis bu pozisyon sonrası hırs yaptı ve Sinan'dan bir top çaldı,bir de maçın sonunda blok yaptı ama bunların benim için hiçbir önemi yok. Çünkü Sinan cesurca onun üzerine gitti ve sayıyı buldu. Hiçbir Efes Pilsen oyuncusunun yapamadığını yaptı. Blok yemesi de önemli değil çünkü bunlar maç içinde çok nadir olur. Ama sen içeriyi zorlamaya devam edersen karşı tarafın savunma stratejisini çökertirsin,faul problemine sokarsın. Bugün herkesin eli sıcakken arkadaşlarına da boş pozisyon yaratırsın ve dışardan daha rahat can yakarsın.Ama bunların hepsinin yanında bir de savunma yapabilecek Sinan Güler neden oynamıyor çünkü daha önce de söylediğim gibi Türk pasaportu var.
Bir de işin mücadele tarafı var. Maçın son bölümü hariç Efes Pilsen hiç savaşmadı,hiç ekstra mücadele göstermedi. Bunu Olympiakos yapınca da maçın kontrolünü elinde tuttu. Sofo maçın son anlarında 10 sayı öndeyken kendini yere atar mı diye sorsalar kesinlikle hayır derdim ama bu pozisyona da gözlerimle şahit oldum.
Link
Bu mücadeleyi göstermezseniz Eurolig'de hiçbir şey elde edemezsiniz. Bunu bu takımda bir tek Smith ve Sinan yapıyor ama onları toplasan bir Nachbar kadar süre almıyor. Efes Pilsen nedense Abdi İpekçi'de pota altını daha fazla kullanıyor. Birazcık mücadele,birazcık pota altında savaşla bu Olympiakos'u evine boş göndermemiz zor olmaz.
Maçta dikkatimi çeken bir pozisyon daha oldu. Size daha önce Papaloukas'ın Blanco'yu bakkala gönderişinin videosunu izletmiştim. Bunun maç içinde bir pozisyon olduğunu düşünmüştüm ama bu maçta anladım ki Olympiakos'un hücum setlerinden biriymiş. Papaloukas pozisyonunu alıyor,harekete başlayınca Vujcic dışarı çıkıp uzunu çekiyor. Daha sonra içeri yüklenip pası alınca sayıyı buluyor. Ama Sinan Blanco kadar şaşkın olmadığı için yemedik tabi.
Link
0 yorum:
Yorum Gönder