Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Real Madrid-Efes Pilsen Maçı Yaklaşırken

İki haftalık aradan sonra Eurolig heyecanı başlıyor. Geçen sene de tek takımlaydık, bu sene roller değişti ve Top 16 mücadelesi veren tek takım Efes Pilsen. Kuralar çekilince Efes Pilsen'in kura şansını ve pota altındaki hamlesinin birçok şeyi değiştirebileceğini ifade etmiştim ama geride kalan 15 günde sadece Popovic alınarak transfer kapatıldı. Bu da demektir ki 4 numara yine yetim kaldı, üvey babalar Nachbar ve Shumpert oraya sahip çıkmaya çalışacak. Real Madrid'e bakınca insanın tüyleri ürperiyor. Garbajosa, özellikle Reyes, yeri geldiğinde Velickovic, hiç kullanılmayan Dasic şeklinde rakibin 4 numara opsiyonları akıp gidiyor. Aralık ayında başaşağı giden İspanyollar son zamanlarda iyice toparlandı ama bunun Avrupa'ya yansıması nasıl olacak bunu da ilk defa bu akşam göreceğiz.

Hocalar gittikleri yerin kimliğini de kendi kimlikleriyle değiştirirler. Bunun en önemli örneklerinden biri Messina. Real Madrid'e şu anda baktığımızda eski yıllardan önemli bir farkı rotasyon çılgınlığı. Neredeyse 8-9 oyuncu 20 dakika ve üzeri süre alıyor ve takımın performansı kimseye endeksli değil. Son yıllarda Real Madrid'in en önemli ismi olan Louis Bullock bile bazı maçlara ilk beş başlayamıyor, bazen ilk periyod çıkıp girmiyor, bazen de son anlarda girip oyunun kaderini değiştiriyor. Tabi burdaki dozu yerinde ayarlayan isim de Messina. Efes Pilsen'e baktığımızda planların sınırlı olduğunu görüyoruz. Maça Kaya-Kasun veya Kaya-Santiago ikilisi ile başlayıp daha sonra Nachbar ve Shumpert'in oyuna girmesiyle, Thornton-Rakocevic-Smith üçlüsünün dönem dönem değiştiği ve Ender-Kerem Tunçeri ikilisin direksiyona geçtiği, bazen de Rakocevic'in 1 numaraya kayıp Smith-Thornton ikilisinin aynı anda oyunda olduğu varyasyonlar artık birçok kesim tarafından ezberlendi. Popovic artık bunu yıkabilir. Neden yıkabilir çünkü esas işi oynatmak olan ve bunu istikrarlı bir şekilde yapan bir oyuncu Rakocevic'i de rahatlatıp sadece skora konsantre olmasını sağlayacaktır. Eğer Rakocevic Tau Ceramica'daki gibi top yarı sahayı geçtikten sonra direksiyonu eline alırsa Efes Pilsen ilerleyen dönemde çok daha önemli maçlarda çok daha fazla oyun içinde kalabilir. Ama tabi unutulmaması gereken ve bizim de başımızı en çok ağrıtacak durum uzunlar. Bugün artık hareketli olmayan, dışarıdan rahat şut bulamayan 4 numaralar benchlerde yosun tutmaya alışmışken Efes Pilsen'de bu şekilde bir tane ismin bile bulunmaması Top 16 için hiç de ümit verici bir tabloyu ortaya koymuyor. Her ne kadar sakatlığı sonrasında formunda düşüş olsa da Reyes bugün Avrupa'nın en mükemmel, en komplike 4 numaralarından biri, hatta bana göre iyi bir Reyes bu konuda açık ara zirvededir. Mükemmel savunma yapan, orta mesafeden iyi atışlar bulan, savaşan, ribaundu karıştıran, sırtı dönük iyi oynayan bir Reyes bugün Efes Pilsen en büyük belası olmaya adaydır. Joan Plaza dönemindeki şampiyonlukta Marconato'yu sahadan silen bir Reyes vardı. Efes Pilsen uzunları Marconato kadar ağır değil ama dönüşlerde en az onun kadar sorun yaşayan bir Kaya Peker var. Kasun'un bile ayakları Kaya Peker'den daha hızlı. Yine aynı şekilde çok fazla tercih etmese de zaman zaman penetre eden Garbajosa, oyunun her yönünü çok iyi oynayan Velickovic bence bugün Efes Pilsen'i imha bombasının kırmızı ve yeşil kablolarıdır. Garbajosa hücumda çok iyi pozisyon alan ve kendine boş atış yaratabilen, Velickovic de korkusuzca içeriye hücum eden isimler. Baktığımızda Kaya Peker'de ne Jorge kadar dışarı çıkabilecek enerji, ne de Velickovic'e ulaşabilecek sürat mevcut değil. Kaya Peker'in alternatifleri savunma yönü pek olmayan Shumpert ve daha geçen hafta Real Madrid'le parada anlaşamadığı için Efes Pilsen'de kalan, aklının bir köşesinde eski hocası Messina'yı tutan Nachbar. Tabi bunları sayarken Lavrinovic ve Tomic'i de unutmamak gerek. Ama moda 4 numara olduğu için onlar şu anda arka planda.

Jaric de Prigioni de hücumda başbelası olacak oyuncular ama bugün en kritik isimlerden biri de Sergio Llull. Sakatlıktan yeni çıktı ama hem 1 numara oynadığında Popovic savunması, hem de Prigioni 1 numaradayken ikiye kaydığında Rakocevic savunması bugün Efes Pilsen için kader niteliğinde. Bu kadar isimden sonra Kaukenas, Bullock ve Hansen'in de savunulması akla gelince içim daralıyor, bir hüzün çöküyor. Efes Pilsen tüm bu faktörleri geçebilir, oradan galip çıkabilir mi diye düşünüyorum ama sonsuz bir labirent gibi çıkışı bir türlü bulamıyorum. Takımın bağıra bağıra 4 numara ihtiyacı varken gidip Ender-Kerem-Rakocevic hatta Sinan Güler opsiyonunun olduğu bölgeye Popovic'i almak (ihtiyaç vardı ona bir şey demiyorum ama 4 numaradan faha mı fazlaydı?) , uzun rotasyonunu zenginleştirip kuvvetlendirmemek takım yapılanmasındaki plansızlığı gösteriyor. Elbette ki Ergin Ataman'ın planları vardır ama takımın 2-3 numaradaki şişkinliği bu haldeyken ve pota altı çaresizken bu kadar rahat olmak bana hiç anlamlı gelmiyor.

Uzunları iyi oynatabilen, bugün Partizan'a gitse ortalama 10 asist rakamları yakalayabilecek Popovic'i alırken dışarıdan şut kullanabilen, pick and roll yapan uzunlara sahip olmamak çok acı verici. Belki Ergin Ataman'ın planları Nachbar ve Shumpert'in dış şutlarından faydalanmak ama bunun bir işe yaramadığını, oyunun savunma yönünde hiçbir katkı vermediğini daha önceki filmlerde gördük. Zaten günümüz basketbolunda artık böyle bir anlayışın yeri yok. Üstelik alınabilecek bir 4 numara Nachbar'ı da 3'e kaydırıp kendi yerinde oynatma kapısı açacakken bu hamlenin gelmesi her basketbolsever gibi beni de fazlasıyla üzdü. Sadece bu maç değil aynı zamanda İstanbul'da oynanacak Real Madrid maçı da Efes Pilsen'in 4 numara politikasının önemli bir sınavı olacak. Barcelona ile birlikte bugün en iyi 4 numara kadrosuna sahip iki takım Real Madrid ve Panathinaikos. Bugün belki maç iyi geçebilir. Yarın sadece Lasme'ye sahip olan, elindeki Lampe'yi gönderip yerine transfer bile yapmayan Maccabi'ye karşı, öbürgün Stonerook'a karşı da planınız işleyebilir ama bir sonraki gün karşıda Lorbek-Vazquez veya Batiste-Haislip varken Final Four hayali kurmak çok zor geliyor. İzlerken en heyecanlı yerinde hata verip duran film gibi acı veriyor.

Bugün de yine hiç umudum yok. Rakip boyalı bölgeyi bombalarken ben Melih Gümüşbıçak'ın "Rakoceviiiiiiiic ve üçlük kaçıyor" sesiyle irkilip Nur Germen'in "Bu Reyes iyiymiş valla herşey bunun başının altında çıkıyor." yorumuyla dehşete kapılmak istemiyorum. Allahtan Smith gibi mücadele eden, savunma yapan bir oyuncu var da yine içimde bir parça umut kalıyor. Zoru gerçekleştirdiğimiz bir gece, hatalardan ders çıkardığımız bir maç ümit ediyorum. "Eyvah çocuklar döndürmeyin Velickovic'i sesini duymak, takımda Igor'dan başka Rakocevic'cikler görmek istemiyorum kendi adıma. Akşam ne olacak göreceğiz.

Günün diğer iki maçında Vranes'i Pekovic ve Fotsis'in çiğ çiğ yiyeceğini ve Maric'siz Partizan karşısında Panathinaikos'un rahat bir maç geçireceğini, Malaga'nın da yorgun CSKA Moskova'ya karşı direnebileceğini düşünüyorum. Juan Dixon'ın peformansı Malaga'nın kaderini çizecektir. İyi oynar, iyi oynatırsa galibiyet bile gelebilir.

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...