Barac, Teletovic ve San Emeterio'yla maçın ilk çeyreğine çok iyi başlayan Caja Laboral, 2. çeyrekte Vesely'nin dinamizmine ve Oliver Lafayette'nin orkestra şefi gibi Partizan hücumlarını yönetmesine karşı çıkamadı ve maçın ilk yarısı dengeli geçti. Maçın 3. çeyreğinde denklemin eşitliğinde bu sefer Teletovic, Huertas, Rancik yer alırken karşısında Vesely, Gist ve Jawai vardı. Bu denge çeyrek boyunca sürdü ve 4. çeyrekte ilk olarak Caja Laboral lehine bozuldu. Logan ve Barac'ın hücumdaki iyi performanslarıyla gelen seriye son noktayı Marcelinho Huertas koydu ve fark 11'e çıktı. Partizan koçu Vlade Jovanovic molayı aldı ve hücumda Kecman'ı işaret etti. Kecman farkı bir anda 4 sayıya kadar indirdi. Kecman'ın yaktığı bu ateşten sonra sırayı Pionir aldı ve zaten maç boyu inanılmaz bir baskı kuran taraftarlar, tribünlerde kelimenin tam manasıyla 6. adam olarak yer aldılar. Bu maçta Partizan lehine gelen 42-28'lik ribaund üstünlüğünün rakamlarla ifade ettiği fark ortada. Ancak parkede çok daha büyük bir fark vardı. Stanko Barac bugün savunma açısından bir seviye daha yukarıdaydı. Barac için hep savunması çok aşağıda diyorduk ancak Belgrad'da kendini gösterdi ve Ivanovic'in ona neden güvendiğini bize açıkladı. Ancak, 5 faul alıp yerini Rancik'e bıraktı. Zaten, Partizan'ın dönüşü de burada gerçekleşti. Elbette, Nathan Jawai'nin pota altını kapatmakta gösterdiği başarı ve James Gist'in ribauntlardaki ekstra gayreti bu ribaund farkını oluşturdu ama Caja Laboral'in hala buraya yeterli bir çözüm getirememesi onların Splitter sonrası nasıl bir bunalım yaşadığını gösteriyor. Caja Laboral'in bu sene çok uzağa gidemeden Euroleague sezonunu kapatması ihtimali artıyor. Caja Laboral 6 yıl sonra ilk defa 3 mağlubiyet üstüste aldı.
"Kaunas'ta Zalgiris'e karşı nasıl oynamalı ve nasıl oynamamalı?" sorusunun iki cevabını da bir maçta vermeyi başardı Khimki. Aco Petrovic tempoyu sürekli yüksek tutmak istedi. Scariolo ise Raul Lopez ve Zoran Planinic'le bu tempoyu sürekli aşağı çekmeye çalıştı. Set hücumlarını tercih etti. Başarısız olduğu zamanlarda fark bir anda açılırken, bu farkı kapatmak 6-7 dakikasını aldı. Maçın son bölümünde Zalgiris maçı koparırken şans yanlarındaydı. Khimki'nin oyun olarak önde, skorun ise dengede olduğu 4. çeyreğin ilk dakikalarında Jankunas, Begic ve Salenga'nın şutlarında şans Zalgiris'in yanında olunca fark bir anda 7 sayıyı buldu ve Khimki tekrar tempoyu yükseltme gafletinde bulundu. Zalgiris rüzgar gibi esmeye devam ederken bu maç için Aco Petrovic'in üzerinde durması gereken tek nokta 3 top çalma, 17 top kaybı oranı.
Asseco Prokom için acı verici bir gece daha olurken, Maccabi Nokia Arena'da muhteşem bir galibiyetle zirveye kuruldu. Prokom; Woods ve Logan'ın gidişinden sonra bir türlü istediği oyunu ortaya koyamıyor. Bu maçta oyunun her alanında Prokom acemilikler yaşarken, David Blatt'ın iyi oturmuş sistemi, her oyuncudan maksimum verim almasını biliyor. Ribauntlarda 42-25, üçlük atışlarda %46'ya %22, top kayıplarında 10'a 20 gibi üstünlükleri var Maccabi'nin. Prokom Ratko Varda'nın üçlüğüyle öne geçtikten sonra Maccabi'den gelen 19-9'luk bir seri onları skorda ileri fırlattı ve Blatt'ın ekini bir daha arkasına bakmadı.
Geçen sene Fenerbahçe Ülker için ne diyorsak Roma için de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyleyebiliriz. Savaşmıyorlar, erken teslim oluyorlar, vs. Maçın henüz ilk çeyreğinde bir Vassilis Spanoulis resitali vardı. 12 sayı attı, 3 asist yaptı ve 2 top çaldı. Spanoulis maçın geri kalanında rölantiye aldı ve direksiyonu verebileceği en doğru isme, Teodosic'e verdi. Bu bir düet gibi devam etti. Ivkovic'in adamları 40 dakika boyunca her hücumda ilk olarak pota altını düşündü. Oyun kurucular topla ya içeri drive ettiler ya tepeye gelip hücumu alçak posttan yaptılar. Crosariol ve Ali Traore kötü savaşmadılar ama Bourosis, Mavrokefalidis, Nielsen ve her ne kadar düşük yüzdeyle hücum etse de Nesterovic Roma'yı buradan yaktılar. Teodosic'in Olympiakos'luları topla çok iyi buluşturduğunu söylemek lazım. 7 asist yaptı ve şu an Avrupa'nın en iyi oyun kurucusu o.
İlk olarak, bu sene çok seyrettiğim Spiroudome facialarından biri daha yaşandı. Belki bu salonu görmemiş olanlar için şöyle izah edeyim; Cholet'nin La Meillarai'da yarattığı atmosferin bir benzerini Spirou kendi salonunda yaratıyor. Spirou, Madrid karşısında sıradan bir galibiyet almadı. Rakibini ezdi ve rezil etti. Daniel Santiago'nun bile yaşam belirtileri gösterdiğini söylersek durum iyice anlaşılmış olur. Maçın ilk çeyreğinde Madrid, D'or Fischer, Clay Tucker ve Felipe Reyes'le maçın içinde kalmaya çalıştı. Santiago'nun takımı taşıması ve Demond Mallet'nin üçlüğüyle ateşi yakan Spirou, şanssız hücumlar ve Madrid'in 0-6'lık serisiyle küllendi ama ikinci çeyrekte fark açılmaya, Spiroudome coşmaya başladı. Andre Riddick'in arka arkaya gelen blokları Messina'nın içindeki kızgınlığı giderek artırıyordu eminim. Maçın 3. çeyreğiyle birlikte fark 20 civarında dolaşmaya başladı ve Spirou oyunun şov tarafına bakmadan, büyük bir ciddiyetle işini yapmaya devam etti. Madrid ise maçın bitmesini bekledi. Madrid bu maçta %29'la hücum etti ki bu çoğu zaman onların zorlamalarından değil Spirou savunmasından kaynaklanıyordu. Hücumların bir çoğunda son saniyelere kalıp, el üstü atışlar yapmak zorunda kaldılar ki üçlükleri de % 6.6'da kaldı.
Üç çeyrek boyunca başabaş giden mücadelede nefesi daha kısa olduğu için kaybeden taraf Brose oldu. Oyun sürekli dengede kaldı, savunmalar hep üst düzeydeydi. Maç boyu Brose'nin çözüm bulamadığı iki konu var. İlki Joel Freeland'in dominant performansı ve Cesar Lima'nın enerjisi. Brose iki çeyrek boyunca gidip gelen ama hep kendinde kalan bölümde 3. çeyrekte farkı açmasına yarayan konuda hatayı yaptı. Brose koçu Chris Fleming'in rotasyona gitmemesi, Aito Reneses'in ise oyunun aleyhine giderken başvurduğu kumar Stechert Arena'dan çıkışını sağladı. Fark bu maç için büyük bir rakam olan 8 sayıya ulaşana kadar sabreden Reneses, molayı alıp hamlelerini yaptı. Meyvelerini 4. çeyrekte almaya başladı. Brose parkede aşırı yorgunluk belirtileri gösterirken, Malaga maç içinde dinlenmiş olmanın avantajını kullandı. Brose hücumunun sürekli top kayıplarıyla bitmesi ve bunların Malaga hızlı hücumuna sebep olması 0-12'lik seriyi getirdi. Bu seri de maçı Malaga'ya.
Siena, Barça'yı yenmek için daha iyi bir zaman bulamazdı ve maça inanılmaz konsantre başladılar. Navarro'nun olmayışıyla onun rotasyondaki süresi Lakovic, Sada ve yeni transfer Joe Ingles'e dağıldı. Barça bu oyunculardan yeterli katkıyı özellikle maçın ilk yarısında hiç alamadı. Bu durumun üstüne Bo McCalebb'in sert ve üstün performansı eklenince Barça için Palaestra bir anda cehenneme döndü. McCalebb ve Barcelona pivotu Boniface Ndong'un ribaund istatistikleri; 2 hücum ribaundu ve 2 savunma ribaundu. Bu bile Siena'nın özelinde McCalebb'in motivasyonunu ve Barcelona en güçlü ve yıkıcı yanlarından sayılan pota altının bu maçta düştüğü durumu açıklıyor. Siena pota altını çok fazla delmeye ve oradan sayı çıkarmaya başlayınca, Barcelona koçu Xavi Pascual alan savunmasına geçti ama sürpriz burada Marco Carraretto tarafından geldi. Uzun lafın kısası Barcelona pota altı acil sinyaller yolluyor. Siena grup liderliğine tekrar yükselirken, Barcelona düşük performansını sürdürmeye devam ediyor.
Maç yazısı için buraya.
Bu maç herşeyden önce Sarunas Jasikevicius'un Rytas forması giydiği ilk maç olarak tarihe geçti. Saras'ın 5 dakika sahada kalıp 0/2 saha içi isabet ve 1 asistle oynadığını not düştükten sonra maça geçelim. Farkın bu kadar büyük olmasının ilk sebebi Rytas'ın Siemens Arena'daki en büyük silahını, yani yüksek tempoyu çok iyi uygulayıp, üstüne bir de muazzam bir yüzdeyle hücum etmesi. Cibona'nın çoğu zaman savunma yapmaya dermanı bile yoktu. Cibona adına sahada çoğu zaman 3 oyuncu vardı. Bojan Bogdanovic, Rok Stipcevic ve Goran Vrbanc. Genç pivot Leon Radosevic ise tek başına verdiği savaşı bu gece kaybetti. Cemal Nalga dahi 4/4 attı. Yani orası o kadar boştu ki Lietuvos'un bu maçta ikilik atışlardaki isabet oranı %74.2! Rytas'ta şu ana kadar El Amin gelişiyle ihtimaller dahilinde olan kötü senaryo henüz gerçekleşmedi. Takım kimyasının bozulmasını belki aldığı süreler düşen Brad Newley kötü sesler çıkararak bozabilir. El Amin oldukça yüzdeli atarak, asist kovalayarak bu durumu şu an için önlüyor. Cibona ise onurunu korusa da, Euroleague'de oynadığı her maçta bozguna uğruyor, maalesef.
Maç yazısı için buraya.
Union Olimpija bu sene önündeki bütün fırsatları çok iyi değerlendirip Stozice Arena'da bir mucizeyi yaşamanın keyfini çıkarıyor. Valencia'da Manu Hussein'den koltuğu devralan Svetislav Pesic için Ljubljana kolay bir deplasman değildi ve öyle de oldu. Olimpija maçın bazı bölümleri hariç savunmada tam konsantrasyonla oynadı. Bunu da kabul etmek ve normal karşılamak gerekir. Bu tip bütçelerle benchten oyuncuların ağırlıklı olarak sahada olduğu bölümlerde oyunun içinde kalmak kolay değil. Yine de Pinkney, Jagodnik ve Gregory'nin başını çektiği grup, Valencia'yı elden top kaybına zorladı. İki takım da 20'şer top kaybı yaptı. Ancak, Olimpija hatalı yürümeler, stepsler ve dışarıya giden paslarla bunu yaptı. Yani, Valencia ana etken olarak yoktu bu durumda. Valencia'nın top kayıplarının Olimpija hızlı hücumlarına yol açması Olimpija'nın yoğun işçilikle sayı çıkardığı bir konu. Diğer konu ise ribauntlar. Hücum ribauntlarını özellikle Pinkney'le zorlayan Olimpija, savunmada box-outlara dikkat ederek, hata yapmama gayretindeydi. Jure Zdovc, ufak detaylarla takımını Valencia karşısında zafere götürdü. Valencia'nın oyun içinde lider bulamama hastalığı şu ana kadar Pesic'le de çözülmüşe benzemiyor. Ancak, Pesic'e zaman tanımak lazım.
Efes Pilsen maçıyla performansını artırmaya başlayan Panathinaikos pota altı oyuncuları için çok iyi bir maç daha geride kaldı. AJ Milano için bu maçın skoru değil, bu maçta oyunun içinde gösterecekleri direnç daha önemliydi. Milano maçın tamamında aynı savunma ve hücum istikrarını gösteremese de, genel olarak ilerisi için umut verici bir oyun ortaya koydu. Maçın kritik noktalarında gelen Panathinaikos'un kalp kırıcı şutları Milano'yu moral olarak aşağı çekti. Piero Bucchi'nin öğrencileri bu akşam ribauntlarda çok geride kalmış ve boyalı alanı kaptırmış olabilirler. Ancak, PAO pota altı rotasyonunun kusursuz oluşu ve Milano'nun en büyük silahı Pecherov'un sakatlığı Bucchi'nin bu maç için kabul edilebilir mazereti. Obradovic'in sistemi, bu maçta da 8 oyuncudan 7 ve üstü sayı katkısı almayı başararak Spanoulis ve Pekovic sonrası sorun yaşamadan işlemeye devam ediyor. Milano skor olarak maç boyu rakibine hiç yaklaşamasa da onlar için söylediğimiz umut verici kelimelerin sebebi oyunu Roma gibi bırakmamış olmaları. Israrları neredeyse sonuç verecekti ki sahada olan PAO 5'inin 4'ü hücumda öldürücü yumrukları vurdu. Perperoglou, Batiste, Sato ve 10-11 metreden yolladığı öldürücü üçlüğüyle Fotsis fişi çeken oyuncular oldu.
0 yorum:
Yorum Gönder