
Yaz sezonu için genel kanı McCalebb’in tempolu basketbol oynayan Gershon’un Maccabi Tel Aviv’i, Ivanovic’in Caja Laboral’i gibi bir takıma gideceğiydi. Ama o nispeten daha dengeli olan Pianigiani’nin Siena’sına transfer oldu. Yıllardır Siena’nın lideri olan McIntrye’ın yerinde, yeniden yapılandırma sonrası artık o oynayacak. Pianigiani’nin McCalebb hamlesi önemli ancak bunu “yerinde” veya “başarılı” olarak değerlendirebilmek için henüz çok erken. Bunun sebebi de Partizan sisteminde 10 kaplan gücünde oynayan oyuncuların başka takımlara gittiklerinde birçok sıkıntı yaşamaları. Avrupa’da birçok takım “oyuncuya göre sistem” den ziyade “sisteme göre oyuncu” politikası benimsiyor. Bunu en güzel uygulayan iki takım da Partizan ve Siena. Yoksa hiçbir basketbol üstadı bana Slavko Vranes’in nasıl bu seviyede katkı verdiğini veya Siena’nın bir Eurolig maçında 20+ top çalma rakamına nasıl ulaştığını izah edemez. Bu açıdan Pianigiani’nin hesaplı ve planlı transfer politikasında McCalebb’in bu imzası onun için ilk adımda avantaj sayılabilir.
Pianigiani ve Dule’nin ayrıldığı en büyük nokta boyalı bölge politikaları. Vujosevic dominant ve güçlü bir 5 numaranın yanına atletik ve ayakları hızlı 4 numarayı tercih ederken, Pianigiani için uzunların paylaşmalı oyunu ve katkısı arka planda. Partizan’da 5 numara kilit adam iken, Siena’da uzun bir süredir aynı pozisyon görev adamı konumunda. Takıma bu yaz katılan Rakovic’i hem bir çok kez arşivdeki maçlardan, hem de Türk Telekom maçında Ankara’da canlı izleme şansım oldu. Klasik Pianigiani uzunundan farklı bir profilde gözükse de aslında pota altında ekmeğini savaşarak taştan çıkarabilen, oldukça güçlü ve boyalı bölgede sayı bulmada etkili bir uzun. (Yeri gelmişken bir dönem Murat Özyer’in Türk Telekom transfer listesinde olduğunu da ekleyelim.) Bu da Stonerook, Ress ve Marconato (basketbol için artık yaşayan bir ölü) gibi sırtı dönük etkisiz uzunların varlığında McCalebb’in Partizan’daki pasör kimliğini ortadan kaldırıyor. Takım savunması ve bireysel savunma konusunda Pianigiani’nin sistemine cuk oturan McCalebb , McIntrye’in kilit çözen skorer yapısından ise biraz uzakta. Dış şut istikrarları ise İtalya ve Tokyo kadar birbirinden uzak. Bu da Siena'nın yakın zamanda skorer bir guard alacağının işareti olabilir.
Avrupa’da parlayan yeni yıldız Bo McCalebb’in bu parıltılı ışıktaki en büyük soru işareti ise Real Madrid’in Velickovic’te, Panathinaikos’un Tepic’te veya Efes Pilsen’in Rakocevic’te yaşadığı rol problemiyle alakalı. McCalebb ne yeni McIntrye olabilir ne de Partizan’daki Bo McCalebb olabilir. Çünkü o artık Pianigiani’nin ve Siena sisteminin McCalebb’i. Değişecek kimliğinde beklentim savunma ve asist rakamlarının yükselmesi, sayı ortalamasının düşmesi yönünde. Özellikle de top çalma rakamı ciddi bir yüzdeyle artış gösterebilir.
Makedon vatandaşlığına geçmesinden bir gün sonra Siena ile söylenenlere göre yıllık 1,5 milyon dolara imza atması da bu işin aslında erkenden bittiğini, McCalebb’teki sessizliğin vatandaşlık işlemlerinden kaynaklandığını gösteriyor. Siena Partizan kadar mazlum olmasa da oyuncuların değerini arttıran, piyasalarını yukarıya çeken bir değer. McCalebb’in bu değirmende Zisis mi olacağı yoksa McIntrye’ın boşluğunu doldurarak yepyeni bir Siena efsanesi mi olacağı şu an için en büyük merakım.
1 yorum:
oyuncuya göre sistemden ziyade sisteme göre oyuncu.
işte bu cümlenle işin püf noktasını özetlemiiş oluyorsun.
Ülkemizde koçlar kendini o kadar sistem bağımlısı ve prensip sahibi olarak görüyorlar ki, tembelleşip yıllardır farklı bir şey yapmıyorlar.
Bakın size iki örnek veriyim.
2005 - 2006 da Ergin ataman gittiğinde murat özyer biraz kendinden bir şeyler katttı Efes ne oladuğunu anlamadı.
Keza son sezonda böyle tanjeviç rahatsızlandığında Ertuğrul Erdoğan maçlarda üçlük sevdasından takımı biraz vazgeçirip dizginleri ele aldı, Efes yine abondone oldu.
İşte Türkiye deki basketbolun basitliği ve sığlığı.
Yorum Gönder