Olaylı Yunanistan - Sırbistan maçının ardından cezalar verildi ve neredeyse basında çıkan söylentilerin tamamı doğru çıktı. Fotsis'e yumruk atarak kavganın pimini çeken Teodosic 2 maç, kavgada oldukça aktif rol alıp Borousis'in kafasına sandalye atmasına rağmen "Sandalye atmak doğru bir hareket değildi ama ben sadece arkadaşlarımı savunmaya çalıştım." diyen Krstic 3 maç, Yunanistan tarafında da kavganın öne çıkan isimleri Schortsanitis ve Fotsis de 2'şer maç ceza aldılar. Tabi bunun yanında oyunculara ve federasyonlara verilen komik para cezaları da var.
FIBA'nın geçmişinde birçok eyyam kararı vardı ve yine böyle bir ceza bekleniyordu. Beklentileri de boşa çıkarmadılar. Aslında FIBA'ya yakışan bu cezaların şampiyonada geçerli olmayacağı bir ceza türüydü ama sanırım çok da abartmak istemediler. NBA'de bu tip olayların caydırıcı cezaları, bir daha benzer hadiselerin yaşanmasının önüne geçiyor ama FIBA yaklaşan Dünya Şampiyonası öncesi iki ülkenin de mağdur olmaması, kamuoyunu susturacak bir emziğin ağızlara verilmesi için belli ki titizlikle çalışmış. Gerek Sırbistan, gerekse Yunanistan gruptaki kritik maçlarında oyuncularına kavuşacaklar. FIBA'daki koltuk sahipleri de muhataplarını üzmeden işin içinden çıkmış olacaklar. Nasıl olsa oyuncular da defalarca özür diledi, şampiyona coşkusuyla unutulur gider bu kavga değil mi? Tebrikler FIBA'ya. Bir basketin bile bir ülkenin kaderini değiştirdiği bu tip elemeli turnuvalarda bu eyyam en azından Türkiye adına büyük dezavantaj yaratabilir. Basketbolun tepesinin verdiği kararı görünce Mirsad ve Haislip'e yazık olmuş diyorum sadece. Altı üstü iki yumruk attılar birbirlerine. Benzer bir cezayı vermek yürek isterdi. FIBA korkaklığıyla bir kez daha gönülleri fethetti(!).
2 yorum:
dünya şampiyonası öncesi olması nedeniyle basında çok yer buldu.yoksa hiç ceza verilmezdi.beni tatmin etti cezalar.Fiba ne de olsa hiç ceza bile vermeyebilirlerdi..
Ergün
Valla ben kendimi bildim bileli Avrupa basketbolunda hep oldu eyyamcılık, saha dışında ve dolayısıyla saha içinde.
Bence basketbolun market değeri daha yüksek olsa, daha çok para yatırılsa şirketler veya sponsorlar tarafından, Fiba'ya ya da Uleb'e 'dur arkadşım biz böyle saygınlığı düşürülen bir ortama niye para yatırıyoruz' deyu ayar verirler. Fiba da eyyama biraz ara verir. Aynı şekilde Fiba(ya da Uleb) adil oyun hissiyatını yerleştirse insanlara ve parlatabilse elindeki değeri, bu sefer para ve prestij basketbola akar. Bu da böyle sürüp gider..Ancak şu anki durum tam tersi yönde bir kısır döngü.
Parlatmak için bir misal: her sene uluslarası ciddi turnuva mı olur! ki bir sonraki mevsim başına koyarak turnuvayı takımları turnuva öncesinde 2 ay beraber olmak zorunda bırakıyorsun. Dolayısıyla her turnuvaya bazı yıldızlar gelmiyor. Yap temmuzda turnuvayı hemen sezon bitiminden 20 gün sonra. Futbol turnuvalarıyla çakışmasın istiyosan tek sayılarla biten yıllarda yap. . Dünyanın dikkatinin dört bir spor dalına dağıldığı olimpiyattan ümidi kes mesela, koy U-23 gibi bi statü, asıl yıldızın Dünya şampiyonası olsun. Sadece 4 yılda bir ele geçen bir fırsat olsun, prestiji artsın. Tüm yıldızlar gelsin, sponsorlar aksın, 1 yıl öncesinden sponsor reklamları başlasın, tüm turnuva boş tribünlere oynanmasın. Yine Avrupa Şampiyonaları da 4 yılda bir oynansın.. Şampiyonalar 10 gün gibi komik bi sürede oynanmasın misal.
Turnuva sayısının azalması bi basketbolseveri üzer gibi duruyo ama şahsen ben daha az sayıda, ama daha heyecanlı, parlak turnuvayı tercih ederim şu düzene.
Eyyamdan girdik burdan çıktık ama bence sorunlar hep birbiriyle ilintili ve düğüm noktası da Fiba' nın atıllığı, dinamizmden uzak oluşu. Ah ulan ben olcaktım Fiba Başkanı.. :)
Yorum Gönder