Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

13 Ağustos 2010 Cuma

Taraftar ve Dünya Şampiyonası

Hafta sonundan itibaren grupları değerlendireceğimiz yazılarla şampiyona havasına inceden girmeye başlayacağız. Öncesinde yazmak istediğim, hafif edebiyat kokan bir konu var; benim görüşümdür, fazlasıyla muhalefet olunabilirliği vardır.

Turnuva maçları enteresandır, kağıt üzerindeki dengeler bir yana, yakalanan hava ve turnuvaya giriş çok önemlidir. Salon sporlarında taraftarın etkisinden tekrar tekrar bahsetmeye gerek yok, hele ki ev sahipliği yaptığın organizasyonlarda bunu dibine kadar kullanmak, bu havayla yürüyüp gitmeye çalışmak gerekir. Bu bağlamda ülke basketbol seyircisinin bu turnuvadaki yeri ve payı çok önemli olacak, eğer bir şeyler yapmak istiyorsak…

Şimdi ilk tur maçları Ankara’da, seviniyorum. Kimse kusura bakmasın ama (ki o grubun içine dahil olan biri olarak söylüyorum bunu) İstanbul seyircisi çok zor bir kitle. Zor beğenir, çabuk siler, önündekinin kıymetini bilmez, oynanan oyundan hep daha iyisini bekleme ya da hep bir şeyleri eksik bulma mazereti ile keyif almayı da beceremez. Bakın İstanbul’daki takımların taraftar ortalamalarına, bakın maçlardaki oyuna etkiye, bakın kötü giden maçlardaki homurtulara… Başka yerlerde olmuyor mu, elbette oluyor ama İstanbul’da daha fazla. Ha bu maçlar İstanbul’da da olsa salon dolardı, bir aksilik olmaz ve ilk tur gruplarını geçersek yine dolacak ama ilk tur grubunun mümkün olan en iyi yerde bitirmenin önemi ve bundaki olası taraftar payı düşünüldüğünde grup maçlarının İstanbul dışında olmasına seviniyorum açıkçası.

Zaten birçok açıdan sorunlu, organizasyonu sıkıntılı bir Ulusal Takım var elde şampiyona öncesi; beklenen başarının gelmesi için birçok değişkenin lehimize etki etmesi gerekiyor. Bana göre İstanbul taraftarından daha aç, günün tadını çıkarmayı daha iyi bilen Ankara insanı, özellikle çok kritik olan ve baskının üzerimizde daha fazla hissedileceği ilk tur gruplarında bizim açımızdan çok daha yararlı olacaktır. Niyetim hiçbir şeyi sorgulamayan, sadece alkışlamayı bilen bir taraftarın o salona gelmesi fikrini dayatmak değil; ancak iş salon içinde bir oyuncu gibi davranmaya geldiğinde İstanbul dışındaki kitlenin açlığından mıdır, oyuna hevesinden midir ya da şartlar itibariyle üst düzey maçlardan İstanbul’a göre çok daha uzak kalmasından mıdır bilmem, İstanbul’dan çok daha başarılı olduğunu söylemeliyim. Zaten belli oyuncuların eline bakan ve onların coşmasından ibaret olması muhtemel kadro yapımızın böyle bir kitleyle ilk tur gruplarını mümkün olan en iyi yerde bitirebileceğini düşünüyorum. Takım olarak durumumuzu, olası derecemizi, grupları konuşuyorken tartışırız ancak işin tribün boyutunda Ankara iyidir, güzeldir, candır…

Son bir not da turnuvaya bakış ve buradaki başarının ne olabileceğiyle ilgili… Bana göre bu turnuvadaki en büyük başarı, ülke insanının bu turnuvadan keyif almayı becerebilmesi olacaktır. Sürekli olarak tek kriteri “başarı” ya da “derece” olarak belirlediğimiz sürece ev sahipliği yapmış olmak sadece kağıt üzerinde kalır. Bu turnuva ne ilk ne de son, derdimiz ülke basketbolunun seviyesini görmek ve ileri götürmek ise zaten eksiklerimizi biliyoruz, biliyor olmalıyız. Her şeyi bu turnuvaya bağlayıp bünyeleri kasmamak lazım. Evet, elbette bir hedef, bir vizyon ve buna bağlı sağlıklı bir eleştiri mekanizması da olmalı ama bir durun, bir soluklanın yahu. Bu işten keyif almaya bakalım, baktıralım; dünya ayağımıza geliyor, 20 günlük güzel bir süreç bizi bekler. Turnuva sonunda mutlu bir ülke görebilmek dileğiyle…

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...