Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

20 Ekim 2011 Perşembe

Fenerbahçe Ülker 66 - 69 Caja Laboral


Euroleague'de sezona iç sahada başlayan Fenerbahçe Ülker, kendini Sinan Erdem'den alışkın olduğu atmosferden uzak bir ortamda bulunca adeta yerini yadırgadı ve sezona mağlubiyetle başladı. Ev sahibinde başta taraftar olmak üzere kötüler listesi epey uzun. Cumhurbaşkanlığı'nın ardından sezonun ikinci ciddi maçının da kaybedilmesiyle birlikte gelen moral bozukluğu ve hayal kırıklığı ise ortada. Dağılan odayı toplamak ve takımı kaos ortamından uzaklaştırmak an itibariyle Neven Spahija'nın bir numaralı görevi.

İlk çeyreğe oyunu kontrol ederek başlayan, ancak bu çeyrekteki hücum ve savunma etkinliğini maçın geri kalan 30 dakikasında göstermekte sıkıntı yaşayan Fenerbahçe'de en büyük sorun savunma. Geçtiğimiz sezon Vidmar sakatlanana kadar ortaya konan ve o dönemde takıma kritik maçlar kazandıran savunmadan bugün itibariyle eser yok. Vidmar  döndü dönmesine; ancak anlaşılamayan bir şekilde son çeyrekleri Spahija'nın yanında oturmakla geçiriyor. 4. çeyreği Oğuz'un ikili oyun zaafından ekmek yiyerek geçiren Prigioni ve Milko Bjelica ikilisi, Spahija'nın bu hatasını güle oynaya değerlendirerek Baskların maçı almasında Teletovic'le beraber en büyük faktör oldular.

Savunma kaynaklı dertler pota altıyla da bitmiyor. Evet, Ömer ve Sefolosha kısa savunmasında uzman isimler. Hatta Sefolosha İstanbul'da kalacağı süre boyunca sahada ne tip işlerle meşgul olacağını daha ilk maçtan gösterdi, üstüne bir de ondan görmeye pek alışık olmadığımız tipte müthiş bir blokla performansını süsledi; ancak bu ikilinin aynı anda sahada kalması hücumda genelde edilgen rolde olmalarından dolayı pek mümkün değil. Sahada birinden biri kesinlikle bulunması gereken Bogdanovic ve Preldzic ise fizikleri itibariyle ideal savunmacı profilinde değiller, keza Oğuz da öyle. Jerrels ve Gist ise idare ediyorlar, fena değiller diyelim. Buraya kadar bir sorun yok, zira kadro kurulurken bu isimlerin masaya neyi koyup neyi koyamayacağı zaten belliydi. Ancak savunmada açılan delikler, hücumu da direk etkilediğinden, yenilen 2 sayının maliyeti skorbord'a yazılan +2 sayıdan çok daha fazlası oluyor. Geçen sezonki Spahija'nın en önemli hücum silahı savunma kaynaklı sayılar olan Fenerbahçe'siyle bu seneki savunmada tembel, hücumda panik Fenerbahçe'si birbirine tamamıyla zıt. Bogdanovic ve Emir'in felaket hücum performansları ya da Sefolosha'nın maç sonunda kaçırdığı iki serbest atış bu üçlüden birini günah keçisi seçmek için ideal fırsatlar; ancak bu yolu izlemek ortadaki asıl sorunu halı altına itelemekten başka bir işe yaramayacaktır. Oğuz ve Kaya'nın sahada kaldığı her saniye, Fenerbahçe sahada cepten yiyor. Çözümü iki dizinden de sakatlık geçirmiş 36 yaşındaki bir Mirsad olarak görmek ise alınmaması gereken bir risk. Uzun transferinin lüks değil ihtiyaç olduğunu Fenerbahçe teknik kadrosu da bir yerden sonra mutlaka görecektir; ancak bu farkındalığın geç gerçekleşmesi gruptaki ilk 2 şansını büyük ölçüde baltayabilir. Alarmın erken çalması, olası bir felaketin önlenmesi açısından olumlu bile diyebiliriz.

Caja Laboral'de ise kadrodaki yeni oyuncular ve Mirza Teletovic dikkat çekti, çektikleri dikkatle de yetinmeyip maçı alıp götürdüler. Teletovic'e özellikle değindim, zira Mirza o meşhur "power forvet bedenine sıkışmış şutör guard" tanımlamasının çok dışında oynuyor bu sezon. Yapması gerekeni yapıyor, eline geleni 9 metreden sallamadığı gibi iyi eşleşmeyi yakaladığı zaman sırtı dönük oynuyor ve pota altını sonuna kadar zorluyor. Geç de olsa bu kadar yetenekli bir oyuncunun yeteneklerinin farkına varışını izlemek büyük zevk. Tabi Teletovic'in geçmişine göz attığımızda şu söylediklerimin 2 hafta sonra beni erken öten horoz durumuna düşürmeyeceğinin de garantisi yok; ama bu defa en azından umut vadettiğini belirtelim Boşnak forvetin.

Baskların en büyük hayal kırıklığı ise San Emeterio oldu kuşkusuz. Maç öncesi rakibin en çok dikkat edilmesi gereken oyuncusu olarak gözüken ACB'nin son MVP'si, süt dökmüş kedi gibi ortalıkta dolandı durdu. Alışkın olduğumuz all-around oyunundan eser yoktu maç boyu. Onun yapamadığını ise Prigioni yaptı ve maçı 5 sayı, 7 asist, 6 top çalmayla bitirerek hem galibiyetin altına imzasını attı, hem de Euroleague kariyerindeki 300. topunu çalarak önemli bir istatistiğin de mimarı oldu. Lokavtçılardan Seraphin ve Oğuz'dan bahsederken ufaktan değindiğimiz yeni transfer Milko Bjelica da fena oynamadılar, hatta Bjelica son çeyreğin belirleyici adamlarındandı desek yanlış olmaz. Bir diğer lokavtçı Reggie Williams ise henüz Avrupa'ya uyum sağlayabilmiş gibi durmuyor ama gün geçtikçe daha iyi olacaktır.

Fenerbahçe Ülker 2. hafta Pire deplasmanında Olympiakos karşısına çıkacak. İlk haftada gelen bu mağlubiyetin ardından Yunanistan'daki karşılaşma mesaj maçı olmaktan çıktı, grubun ilk 2 sırası için belirleyici konuma geldi. Two Nations Cup'ta Olympiakos'a Abdi İpekçi'de mağlup olan Fenerbahçe Ülker, rövanşı daha manalı bir maçla almak için deplasmanda olacak. Olympiakos ise geçtiğimiz sezon Pire'de kaybettiği Top 16 maçının rövanşının peşinde. Üzerine bir de klasik Türk-Yunan rekabetini ekleyince bol aksiyonlu bir maç bizi bekliyor gibi duruyor. Ancak Fenerbahçe Ülker'in bu gece gösterdiği performanstan çok daha fazlasına ihtiyacı olacak geçen sezonki deplasman galibiyetini tekrarlayabilmek için.

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...