Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

8 Aralık 2009 Salı

Türk Telekom : 70 - Bizkaia Bilbao : 85 Maç Yorumu

Uyarı : Bu bir isyan yazısı değildir,içimi dökeceğim bir maç yorumudur sadece...

Öğlen salonu aradım,kapılar kaçta açılacak diye sordum. Görevli arkadaş "Beş civarı açılır." deyince Sarayın Sultanları'ndan Çağlar dostumla 17:15'te salonda buluştuk. Ama Türkiye'de yaşadığımızı unutup ihmalkar davranmışız. Dışarıda toplasan 100 kişi olmasına ve havalar soğuk olmasına rağmen kapılar saat 18:00'de açıldı. Hem de bir FIBA organizasyonunda. Öncelikle daha önce birçok kez aynı durumu yaşatan yetkililere bir kez daha şükranlarımı gönderiyorum. Salona girdiğimizde içeride minik bir orkestra ve ışık gösterileri vardı. Gereği varmıydı? Kesinlikle yoktu. %80'i salona bedava girmiş 1000 kişilik bir topluluk için bunlara hiç gerek yoktu bence. Türk Telekom adına boşa harcanan binlerce dolardan başka hiçbirşey ifade etmiyordu çünkü bu atraksiyonlar taraftarın umurunda değildi.

Telekom maça Mallet-Serkan-Wilson-Ümit Sonkol-Lang beşiyle başladı. Bilbao'nun beşi de Javi Rodriguez-Seibutis-Markota-Mumbru-Banic'ten oluşuyordu. İlk periyod Telekom öyle bir başladı ki maç öncesi yazdıklarımdan çok pişman oldum. Dış atışlar yerine boyalı alanı kullanmaya çalışan,oyunu yavaşlatan bir Türk Telekom anlayışı sahadaydı. İlk dakikalarda Banic ve Markota'yı dışarı çekip kısalarla pota altından sayı bulmaya çalıştılar ve bunda da çok başarılı oldular. Tempoyu da özellikle düşürdüler. Zaten Telekom'un maç kazanmasının iki yolu vardı ; iç-dış dengesini sağlamak ve oyunun temposunu düşürmek. İlk 3 dakika her iki takım da üçlük kullanmadı. Hadi bunu Bilbao için anlayabiliriz de Türk Telekom için oldukça şaşırtıcı bir tabloydu. İçimden "Tamamdır abi adamlar dersine iyi çalışmış,üçlükleri rafa kaldırmışlar." diyordummm taaa ki Serkan'ın dördüncü dakikayı geride bırakırken "Yeter ulan dayan dayan nereye kadar şiştik burda" diyen üçlük atışının canlı halini tam karşımda görene kadar. Beşinci dakikayı 15-9 önde geçen Telekom'un 12 sayısı ikilik atışlardan,bunun 10 tanesi de boyalı bölgeden geldi. Mallet'le gelen ikinci üçlükten sonra da Bilbao'nun ilk molası geldi. Mola dönüşü de Wilson yine pota altından sayıyı bulup Tutku üçlüğü gönderince felaketin geldiğini hissettim. Periyodun bitmesine iki dakika kala Türk Telekom'un ikilik yüzdesi 7/7, üçlük yüzdesi 4/5 idi ve skor da 26-14'e gelmişti. İşte felaketin habericisi buydu çünkü aradaki fark sadece Türk Telekom'un üçlük isabetlerinden kaynaklanıyordu. Bunun da duracağı bir yer vardı. Ayrıca Bilbao'nun disiplinden kopmayan oyun anlayışı ve Türk Telekom'lu oyuncuların üçlük yarışı ikinci periyoddan itibaren keskin bir düşüşün sinyallerini veriyordu. %100 ikilik isabeti ve 9 asistle biten bir periyod bütün maça yayılamazdı, yayılmadı da. "Maç böyle bitmese acaba böyle yazarmıydın?" diye düşünen arkadaşlar için de salondan üye olduğum bir foruma attığım mesajı göstereyim,yazıma devam edeyim.

İkinci yarıda Türk Telekom bildiğimiz Türk Telekom oldu. İkinci periyod değil ikinci yarı dedim farkındayım çünkü maç ilk periyod ve kalan üç periyod olmak üzere iki devre şeklinde oynandı. Bu bölümde Bilbao Moiso ve Blums ile biraz toparlandı ama önce Hüseyin'in kaptığı top,ardından da Markota'nın hücum faulüyle kontrol tekrar Telekom'un eline geçti. Telekom ne zaman dışardan attı ve tempoyu yükseltti Bilbao toparlandı. Ne zaman ilk periyod gibi oynadı tekrar kontrolü eline aldı. Hüseyin ve Dudley içerden sayılar bulunca skor 6 dakika kala 35-26 oldu. 36-27'de de Murat Özyer molası geldi. Hocaları takımın verdiği sinyali çok rahat görmüştü ama oyuncular sahaya çıktığında bir acayip oluyorlar. Bazen Telekom'lu oyuncuların maç sonu en çok kim üçlük atacak diye iddiaya girdiklerinden şüphe ediyorum. Hoş tabi bunda bu oyun yapısıyla takımı oynatan teknik kadronun da payını es geçmemek gerekir. Bu mola kırılma anı oldu. Kafayı azıcık kaldırıp uzaktaki benche bakınca Banic ve Mumbru'nun oyuna girdiğini gördüm. Bu da Bilbao takımının sertleşeceğinin mesajıydı. Türk Telekom bir dahaki Murat Özyer molasına kadar 10-0 lık seri yedi. Ve bu 10 sayının tamamı Türk Telekom pota altından geldi. Mola sonrası devam edn fırtınayla da seri 14-0'a çıktı,Bilbao 36-39 öne geçti. Bu noktada bir pozisyona değinmemek olmaz. Türk Telekom 3'e 1 geliyor ve Wilson bomboş üçlük atıyor. Ne gerek var ki böyle bir şeye? Türk Telekom bu bölümde tam 4 dakika sayı bulamadı. Serkan'ın biri son saniyede 8 metreden olmak üzere arka arkaya iki üçlüğü olmasa Türk Telekom devreyi geride kapatacaktı ama iki üçlükle devreye 44-41 önde girdi. Lang'in önündeki boş adama pas veremeyişi ve topu kapan Mumbru'nun hemen arkasından 3 kişinin arasından Warren'e verdiği klas pası da maç elime geçtiği zaman ekleyeceğim.

Devre sonundaki rakamlar irtifa kaybının aynasıydı. 11/13 ikilik,7/15 üçlük. Bu ne demek oluyor? İlk periyodu 8/8 ikilikle kapatan Türk Telekom koca 10 dakika boyunca sadece üç defa pota altından sayı bulabilirken 3/9 üçlük deneyerek özüne döndüğünü bağıra bağıra Bilbao'ya anlatıyordu.

İkinci yarı başlarken Murat Özyer takımına "Topu Dudley'e indirin,içeriden oynayın" talimatını verdi. Bütün oyuncuların kafalarını salladığını gözümle görmesem herhalde duymadılar derdim. Yaklaşık 1 dakika bunu uygulamaya çalıştılar ama sonra yine salıverdiler. Bilbao da Blums ve Banic ile bu devreye damgasını vurdu. Bir ara Türk Telekom pota altı Telekom şubeleri gibi yolgeçen hanına dönünce Hüseyin çıkıp Lang oyuna girdi ama bu da fayda etmedi. Bu çeyrekte Bilbao giderek farkı arttırdı ve son bölüme 58-65 önde girdi. Kaydettikleri 24 sayının 7'si Banic'e,9'u da Blums'a aitti. Blums üç tane isabetli üçlük atarak Türk Telekom'un direncini kırdı dersem herhalde yanılmış olmam.

Son çeyrek Guardia'nın üçlüğüyle açıldı ve Türk Telekom 2,5 dakika boyunca sayı bulamadı. Peki ilk sayılarını tahmin edin nasıl buldular? Evet cevabınız doğru,Tutku'nun üçlüğüyle. Ama kızmıyorum kızamıyorum çünkü bu üç dakikalık bölümde Telekom sürekli boyalı bölgeyi kullandı. Top çemberi yaladı çıktı,içinden çıktı vs bir türlü girmek bilmedi. Karşıda Charleroi olmayınca da fark çift hanelere çıktı. Gerçi Hüseyin'in basketi ve arkasından Wilson'ın üçlüğüyle durum 66-72'ye geldi ama Vidorreta'nın yerinde müdahalesi galibiyeti getirdi. Bilbao bu dönemde skor bulmakta zorlanınca hemen Conley ve Blums'u oyuna aldı. Blums da girer girmez üçlüğü yolladı. Arkasından Warren'in fast breaki ve Conley'in üçlüğü de skoru 66-80 yapıp maçı noktaladı. Kalan 3:30 Banic'in serbest atışları ve karşılıklı basketlerle geçti,maç 70-85 Bilbao üstünlüğüyle bitti.

Bilbao'nun galibiyeti sürpriz değildi ama şu noktaya itirazım var. Türk Telekom ilk periyod doğru basketbolu oynayıp farkı açtıktan sonra neden yanlış oyuna tekrar döndü bunu anlayamıyorum. Yenilenen basketbol anlayışında üç sayılık atış sadece bir noktada önem taşıyor. O da takımın 4 ve 5 numaraları üçlük isabet sağlayabiliyorsa. Türk Telekom sadece üçlük atarak nereye ulaşabileceğini,hangi kupayı alabileceğini düşünüyor bilmiyorum ama bence en kısa sürede 3-4 oyuncuyla yolların ayrılması ve takıma savunma yönü ağır basan oyuncuların alınması gerekiyor. Tutku iyi bir savunmacıdır ama o da bu düzende salmış,sadece hücumu düşünen bir görüntüde. Takımda herkes hücumu düşünürken hiçbir oyuncu kendini savunmada parçalamaz. Bu oyuncu değil çok basit bir insan psikolojisidir. Ve sorunu çözebilecek tek kişi de Murat Özyer'dir. Türk Telekom ciddi liglerde mücadele ettiğinin farkında değil gibi sanki. Oyuncuların kafasına göre takılıyor,keyfine bakıyor. Türk Telekom'un devam edip edemeyeceği Ankara'daki St.Petersburg maçında belli olacak. Tabi bu varsayım onların deplasmanda Charleroi'yi yeneceği temelinde şekilleniyor. Bunu başaramazlarsa zaten Eurocup'ta devam etmelerinin bir anlamı yok.

Bir şikayetim de Türk Telekom kulübünün 50-60 taraftarın desteğini almak uğruna verdiği tavize. Biletler dağıtılıyor,hediyeler veriliyor,koltukların üzerinde tepinilip kırılırken hiçkimse sesini çıkarmıyor. Hatta bunun ötesinde TRT'nin yayın yaptığı ve bizim de oturduğumuz bench arkası bölümde bir amigo hoplayıp,zıplayıp kafasına göre takılıyor ama bir allahın kulu da napıyorsun demiyor. Bu kadar taviz bence çok fazla. Türk Telekom'un yanlış yaptığı bir nokta da burası. Birçok arkadaşım bu tribün durumu yüzünden Ankara'da maç izlemek istemiyor ki bunların çoğunu bayanlar oluşturuyor. Salonun kapılarının açılmasına kadarki bölümde bayanlar için çok sıkıntılı manzaralar oluşuyor,salon içinde de devam ediyor. Oysa Türk Telekom birazcık gürültü uğruna verdiği bu tavizi kesse,kimseye bilet dağıtmadan salonu basketbolseverlere bıraksa adım gibi eminim ki bu salonda herzamankinden daha fazla seyirci olur. Basketbol seyircisi herzaman futboldan elittir ama Türk Telekom maçlarında insan kendini Atatürk Spor Salonu'nda değil de 19 Mayıs Stadı'nda gibi hissediyor. Ve oraya gelen insanların hiçbiri Telekom sevgisiyle gelmiyor. Karaborsanın, rantın sevgisi o kalabalığı yaratıyor. Bunun ileride büyük sorun yaratacağını düşünüyorum ama tercih kulübündür tabi. Ben yarı fiyatına karaborsadan bilet almak varken gişeden iki katını verip biletimi alıyorum,içim rahat. Maç elime geçerse bahsettiğim manzarayı ekleyeceğim. Detaylı istatistikler burada.

TÜRK TELEKOM (70): Kris Lang 3 (2 ribaund- 1 asist), Serkan Erdoğan 16 (1 ribaund- 4 asist), Lamayne Wilson 12 (3 ribaund- 2 asist), Bekir Yarangüme 5 (2 ribaund), Tutku Açık 9 (6 asist), Hüseyin Beşok 9 (2 ribaund- 2 asist), Andre Owens 1, Erwin Dudley 6 (5 ribaund- 1 asist), Ümit Sonkol 6 (4 ribaund- 2 asist), Demond Mallet 3 (2 ribaund- 2 asist)

BİZKAİA BİLBAO BASKET (85): Chris Warren 11 (1 ribaund- 3 asist), Jerome Moiso 7 (8 ribaund- 2 asist), Javi Rodriguez 2 (1 ribaund- 1 asist), Salva Guardia 7 (3 ribaund- 1 asist), Paco Vazquez (1 asist), Renaldas Seibutis, Damir Markota, Marko Banic 26 (4 ribaund), Javi Salgado 5 (1 ribaund- 1 asist), Alex Mumbru 4 (1 ribaund- 1 asist), Robert Conley 6 (2 ribaund- 3 asist), Janis Blums 17 (2 ribaund- 4 asist)

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...