Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Lega A 2010 - 2011 Değerlendirmesi

Montepaschi Siena

Bo McCalebb - Nikos Zisis
Rimantas Kaukenas - Pietro Aradori
Malik Hairston - David Moss - Marco Carraretto
Shaun Stonerook - Ksystof Lavrinovic
Milovan Rakovic - Andrea Michelori

A.J.Milano

Morris Finley - Ibrahim Jaaber
David Hawkins - Marco Mordente
Jonas Maciulis - Stefano Mancinelli - Gabriele Ganeto
Oleksiy Pecherov - Niccolo Melli
Marijonas Petravicius - Mason Rocca

Lottomatica Roma

Darius Washington - Jacopo Giachetti
Charles Smith - Luca Vitali
Nihad Djedovic - Luigi Datome
Josh Heytvelt - Angelo Gigli - Herve Toure
Ali Traore - Andrea Crosariol

Pepsi Caserta


Fabio Di Bella - Lukasz Koszarek
Timmy Bowers - Martin Colussi
Ebi Ere - Aaron Doornekamp
Jumaine Jones- Phil Martin
Olumide Oyedeji - Luca Garri

Medical Cantu

Mike Green - Jonathan Tabu
Manuchar Markoishvili - Nicolas Mazzarino
Vladimir Micov - Michele Mian
Maarty Leunen - Marco Diviach - Edmunds Dukulis
Denis Marconato - Benjamin Ortner - Arminas Urbutis

Virtus Bologna


Petteri Koponen - Giuseppe Poeta
Marcelus Kemp - Brett Blizzard - Riccardo Moraschini
Kennedy Winston - Deividas Gailius
Viktor Sanikidze - Niccolo Martinoni
Jared Homan - Valerio Amoroso

Benetton Treviso

Stefan Markovic - Massimo Bulleri - Andrea De Nicolao
Ryan Toolson - Alessandro Gentile
Devin Smith - Hrvoje Peric
Donatas Motiejunas - Sandro Nicevic
Greg Brunner - Gino Cuccarolo - Jakub Wojciechowski

Montegranaro

Anthony Maestranzi - Andrea Cinciarini
Allan Ray - Daniele Cavaliero
Bobby Jones - Michele Antonutti
Dejan Ivanov - Mattia Canavesi
Sharrod Ford - Kristof Ongenaet

Avellino

Marques Green- Valerio Spinelli - Alessandro Infanti
Taquan Dean - Dimitri Lauwers
Omar Thomas - Riccardo Cortese
Linton Johnson - Roberto Casoli
Chevon Troutman - Szymon Szewczyk

S.Pesaro

Andre Collins - Daniel Hackett
Guillermo Diaz - Daniele Cinciarini
Morris Almond - Simone Flamini
Nemanja Aleksandrov - Andrea Bartolucci
Marco Cusin - Tautvydas Lydeka

Banca Tercas Teramo

Ivan Zoroski - Roberto Rullo
Blake Ahearn - Giorgio Boscagin
Drake Diener - Gianluca Lulli
Mike Hall - Achille Polonara
Kevin Fletcher - Casey Shaw

Cimberio Varese

Phil Goss - Teemu Rannikko
Jobey Thomas - Fabio Mian
Alex Righetti - Simone Cotani
Kristijan Kangur - Giacomo Galanda
Dwayne Collins - Diego Fajardo - Riccardo Antonelli

Vanoli Cremona

EJ Rowland - Lorenzo D'Ercole
Je'Kel Foster - Matteo Forment
Artur Drozdov - Andrea Conti
Jasmin Perkovic - Marko Milic
Blagota Sekulic - Joel Zacchetti

A.Biella

Edgar Sosa - Nicola Minessi
AJ Slaughter - Massimo Chessa
Jeff Viggiano - Matteo Soragna
Marc Salyers - Goran Jurak
Goran Suton

Brindisi


Bobby Dixon - Tony Giovacchini
Chris Monroe - Giuliano Maresca
Yakhouba Diawara - Maurizio Vorzillo
Edin Bavcic - Nikola Radulovic
Kris Lang - Luca Infante

Sassari

Randolph Childress - Travis Diener - Mauro Pinton
Dimitris Tsaldaris - Giacomo Devecchi
James White - Brian Sacchetti
Jiri Hubalek - Manuel Vanuzzo
Othello Hunter - Alessandro Cittadini

Disiplinli bir Interbasket.net takipçisiyim, kadrolar da orada geçilen halleriyle burada paylaşılıyor sizinle; tek tek güncelliklerini kontrol etme fırsatım olmadı ama genel hatlarıyla güncel ve bizi yanıltmayacak durumda olduğunu düşünüyorum. Bunlar üzerinden konuşmaya başlayalım; odak noktamız yine EL ekipleri, deyim yerindeyse “babalar” olacak:

İtalya basketbolunun tadı tuzu epeydir kaçmış durumda malum; Bologna temsilcilerinin çöküşü, ve Benetton sisteminin bozulması ligin kalitesindeki en büyük düşüş nedeni olarak gözükse de Varese, Pesaro ya da Napoli gibi ligin rengi olmalarına alıştığımız takımların genel kalitelerinin düşmesi de büyük etken. Ligin değeri olan oyuncuların erken yuvadan uçması, ülkenin baba takımlarının alım güçlerinin düşmesi ve Ulusal Takım seviyesinde de etkileri fazlasıyla görülebilecek alttan gelen oyuncu sıkıntısı, çok da uzak sayılmayacak bir dönemde Avrupa’nın en önemli birkaç basketbol gücünden biri konumundaki İtalya’yı gerilere itmiş durumda.

Ligde şu anda tamamiyle bir Siena hakimiyetinden söz edebiliriz. Montepaschi’nin 2000’li yıllarda yapmaya başladığı çıkış içeride onlara 5 şampiyonluk getirmiş durumda ki bunlardan dördü peş peşe, 2006-2007 sezonundan bugüne dek gelmiş durumda. 4 sezondur ligi silip süpüren, tek bir maç kaybetmelerinin dahi sürpriz olduğu bir takımdan bahsediyoruz. Elbette İtalya basketbolunun yaşadığı sıkıntılardan bahsederken Siena organizasyonun başarısını da değersizleştirmemek gerek. Çok disiplinli bir şekilde, çok da başarılı bir sistem kurarak bugünlere gelen; kendinden daha yükse bütçeli EL takımlarıyla kafa kafaya oynayabilen Siena, İtalya Ligi’nin parlayan yegane yıldızı durumda.

Aslında bu sene İtalya basketbolu için önemli bir sene. Ulusal Takım seviyesinde Pianigiani yönetiminde kötü bir eleme performansı gösterseler de onların imdadına Litvanya’daki Avrupa Şampiyonası öncesi değişen/değişecek katılımcı sayısı yetişiyor. Pianigiani’nin işi zor, zira genç koçun hem Ulusal Takım’ın hem de Siena’nın kabuk değişimini yönetebilmesi gerekiyor. Siena’da elbette mevcut bir sistem ve bu sistemi göre oyuncu seçmek için daha geniş bir havuz vardı elinde İtalyan koçun. Yine sert, rakibi potaya gidene kadar bezdiren bir savunma takımı görüyor olacağız kuvvetle muhtemel; hücumda çarkların geçtiğimiz senelerdeki gibi işlemesi için yenilerin adaptasyonu biraz daha önemli. Bir Barcelona ya da Olympiakos bütçesine sahip olmadıklarından ellerinde tutmaları pek de mümkün gözükmeyen Sato-McIntyre ikilisine yol veren, benzer dengeleri korumak için takımın önemli taşlarını bu sene değiştirmek durumunda kalan Siena’da atılan adımların hep aynı sistemi korumaya yönelik olduğunu görüyoruz. Şimdilik onlar adına en ciddi sıkıntı, yaşayacakları geçiş dönemi ve burada takımın önemli parçalarından biri olması beklenen Hairston’un sakatlığı. Tabii McIntyre-McCalebb geçişi, Kaukenas’ın kötü Real Madrid macerasından sonra kaldığı yerden devam edip edemeyeceği gibi ekstra soru işaretleri de cabası. Yine de Pianigiani yönetimindeki ekibin diğer takımlara göre elinin daha güçlü olduğunu ve yerini korumak adına diğerlerinden bir parça ayrıldığını belirtmek gerek. Basketbol severlerde merak yarattığını düşündüğüm diğer bir konu da mevcut yapılarıyla birlikte oyunculara şekil vermesine alıştığımız Siena yapısında McCalebb, Hairston ve Rakovic gibi oyuncuların kazanacağı kimlik olacak. Mersin’den çıkıp Partizan’da Avrupa’nın en önemli guardlarından biri olan McCalebb, Amerika’dan gelen Hairston ve Eze ile değişen Rakovic’ten sene sonunda daha sık bahsedebiliriz. Sözün özü yeni Siena, kuvvetle muhtemel yine Siena olacak (bu kısım Bologna maçı öncesi-izlenmeden yazılmıştır)…

Montepaschi’nin arkasına koyulması gereken 2 isim Armani Jeans Milano ve Lottomatica Roma; İtalya basketbolunun Siena’dan sonra “üst düzey” sayılabilecek iki temsilcisi… Son 3 sezonda bir kez Roma, 2 kez de Milano İtalya Ligi final serisinde Siena’nın karşısına dikilmiş ancak 2 takımdan toplam 13 maçta sadece 2007-2008 sezonunda Roma galibiyet alabilmiş. Bu sene Siena’nın yaşadığı değişim, özellikle Milano’nun kurduğu, en azından kağıt üzerinde, daha iddialı takım, bu ligde değişiklik bekleyenleri az da olsa heyecanlandırır vaziyette. Milano, geçtiğimiz sezon yaptığı atılımın üstüne bu sene 1-2 tuğla daha koyarak devam etmeyi tercih etti. Hawkins’in geri dönüşü ve Ukraynalı uzun Pecherov’un NBA’den tekrar Avrupa’ya gelişi onlar adına en önemli hamleler gibi gözüküyor ki guard rotasyonuna eklenen Jaaber’i de unutmayalım. Maciulis, Mancinelli, Petravicius, Finley , Rocca gibi önemli oyuncuların bulunduğu ekibi bu oyuncularla takviye eden Milano’nun hem Siena’nın tahtı için, hem de EL’de üst tur görmek isteyen Efes Pilsen için tehlike yaratabilecek bir ekip olduğunu vurgulamamız lazım. Onlar adına belirleyici unsurların başında bana göre Petravicius’tan alacakları verimi arttırabilmek geliyor. Takımla çok fazla oynamamış gibi gözükseler de halen bir düzen oturtmaktan uzak durumdalar; belki biraz zaman, biraz da iyi başlangıçla takviye edilmiş sezon girişi onlar adına ivme kazandıracak unsurlar olacaktır. Ancak Milano’nun, gerçekten hatırı sayılır bir kadro gücüne ulaştığının altını çizmeliyiz.

Tanjevic’in koordinatörlüğündeki Roma ise, Siena ve Milano’ya göre kağıt üzerinde daha az ışıltılı bir ekip, ancak bu ikilinin arkasına iliştirilebilecek, arkadaki ekiplerden ayrıştırılabilecek potansiyele de sahipler. Bu yaz kadroya katılan oyuncuların çoğu fazlasıyla tanıdık: Charles Smith, Darius Washington ve Josh Heytvelt bilindik simalar. Ali Traore ve genç kiralık Nihad Djedovic, Roma için önemli olacak isimler. Roma’da hiç kuşku yok ki gözler, artık basketbolunun son dönemlerini yaşadığını söyleyebileceğimiz Charles Smith’in performansında olacak; burada bıraktığı yerden devam edebilecek bir Smith, koç Boniciolli’nin işini görecektir. Elbette “iyi performans” demişken genç Nihad Djedovic ve hala genç sayılabilecek Datome’nin de beklenti listesinde yukarılarda olduğunu belirtelim. Barcelona’dan kiralanan Djedovic için de önemli bir sene, burada olmak ve süre bulmak (ki hazırlık maçları bu sene ciddi süreler alabileceğini gösteriyor) onun için de bir şans… Siena ve Milano’ya göre eksiklik ararsanız listenin kabarması mümkün ama bana göre en ciddi farkları takımın direksiyonunda olacak isimlerde… Yeterlilik olarak ilk ikiden biraz aşağıda ama hem tanıdık simaları hem de genç oyuncularıyla takibi keyifli olabilecek bir takım konumunda Roma…

Buradan sonrası biraz tatsız, zira seviye olarak bu takımlardan uzaklaşan ekipler görüyoruz. Benetton bu üçlüye yaklaştırılabilir belki, Teramo ile birlikte Eurocup’ta da mücadele edecekler. Treviso ekibinin yakın dönemde yaptıklarından sonra bu kadroya bakıp heyecanlanmak pek kolay olmasa da özellikle genç oyuncular Motiejunas (1990), Markovic (1988), Gentile (1992), Wojciechowski'nin (1990) yanına Devin Smith-Ryan Toolson gibi yabancıları ekleyerek, Repesa yönetiminde iddialı bir ekip yaratmaya çalıştıklarını görmek bile ekstra motivasyon. Benetton'un basketbol severlerde yeri ayrıdır, o ayrıcalık bu yapılanmayla birlikte sempati konusunda bir şansı hak ediyor kanımca. Bu ligde geçtiğimiz sezon, Roma ve Benetton’un kötü performansı Caserta ve Cantu’yu ilk dörde taşımıştı (Caserta normal sezonu 2. bitirmişti) ki Avellino ve Montegranaro gibi bazı takımların da bu derecelere ulaşabildiklerini görüyoruz son dönemlerde. İtalya Ligi’ne baktığımızda bize en çekici gelebilecek nokta tanıdık isimlerin fazlalığı; hemen her takımda yolu ülkemizden geçmiş isimler görebiliyorsunuz. James White’ından Marko Milic’ine kadar birçok farklı isim bu ligde forma giyiyor durumda. İtalya Ligi’ni çekici bulabilmek için ekstra motivasyonlara ihtiyaç var, bizimki de kendine küçük mutluluklar yaratmak gibi bir şey. Hani bu ligden kopmamak için Siena hayranı olmak (ki bu satırların sahibi o insanlardan biri), Siena’nın da devrilebilme ihtimaline tutunmak, her sene Siena’nın altındaki ekibe dahil olabilecek yeni isimlerin heyecanını yaşamak gerek. Hiç şüphe yok ki eski İtalya basketboluyla bugün arasında dağlar kadar fark var, ancak yine de gözümüz üstlerinde; takipteyiz efendim…

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Gayet güzel bir değerlendirme, teşekkürler. Fransız, Rus ve Yunan ligleri için de bu şekilde değerlendirme yaparsanız biz okurlar için çok faydalı olur.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...