2 gündür dışarıda olan bünyeyi Barcelona zevkinden mahrum bırakmamak için 13:30 öncesi eve yetiştirdim, isabetli karar vermekten dolayı da gayet memnunum. Barcelona sezona beklendiği gibi başladı, zaten aksi de çok çok büyük sürpriz olurdu. İlk çeyrekte bitmiş bir maçtan bahsedeceğiz, deneyelim:
Katalan ekibi maça, içeride genelde alışkın olduğumuz, rakipler için işkence olan oyunuyla başladı, tabii Gran Canaria'nın felaket savunmasının da Barcelona'nın bu çeyrekte 31 sayı atmasına yardımcı olduğunu belirtelim. Jaycee Carroll ve arkadaşları eminim ki dönem dönem maça tutunmaya çalışmış olsalar da hiçbir zaman "bu maçı kazanırız" moduna giremediler, zaten 2. çeyrekle birlikte bu direncin iyice kırıldığını gördük. Aslında genel olarak Gran Canaria'nın bu sene işinin zor gözüktüğünü söylememiz gerekiyor; 2 senedir Play-Off yapan (ki bunlardan ilki Carl English, diğeri de geçen sene Carroll önderliğindeydi) ekibin bu sene daha zayıflamış gözüken kadrosuyla o bol adaylı yarışa dahil olması pek de kolay olmayacak gibi... Özellikle James Augustine'yi Valencia'ya, Will McDonald'ı da Badalona'ya kaptırdıktan sonra gelen Xavier Rey-CJ Wallace ikilisinin takıma katkısı onlar adına görünen en büyük sorunsallardan biri, oyun kurucu pozisyonundaki eksiklikle birlikte... Taurean Green'den beklentilerin çok daha fazla olduğunu ve Amerikalı oyuncunun bunu karşılamak adına kötü bir sezon başlangıcı yaptığını ekleyelim. Hem uzunlar hem de Green konusunda uyum dönemi vs. de önemli diyeceğim ama genel bir "gelen gideni aratır" durumuyla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Ligdeki dereceleri için iç saha performansları onlar adına belirleyici olacaktır, zira bu zorlu ligde onlar gibi üst düzey olmayan takımların deplasmandan galibiyet çıkarması pek kolay değil.
Barcelona'da yine 12 kişilik bir rotasyon vardı, Basile'siz bir şeyler eksik olsa da yine tüm oyuncuların süre aldığı (ki 3 dakikalık bir dilimle genç oyuncu Angel Aparicio da bunlara dahil) bir müsabaka izledik. Maç boyunca Murathanoğlu ve Uluğ ikilisinin de sıklıkla altını çizdiği üzere Barcelona rakibine her pozisyonda ciddi fiziksel üstünlük sağladı. Genelde Carroll'un eline bakan bir takım görünümündeki Gran Canaria, istatistik kağıdının asist hanesini doldurup taşıran Barcelona karşısında mevcut savunma ve hücum yapısıyla hiçbir direnç gösteremedi. Barcelona'da Rubio'nun skor katkısızlığına rağmen yaptığı 11 asist önemli, Mickeal ve Morris'in yüzdeli oyunları ve onlardan gelen sayı katkıları da Barcelona adına değerliydi (Barcelona'nın 24-34 isabet kaydederek 2 sayılık atışlarda 70%'lik bir yüzde tutturduğunun altını çizelim). Sakatlık konusunda sabıkalı Morris'in sezon boyu kaç maç kaçıracağını ya da üst seviyede verim konusunda ne kadar devamlılık sağlayacağını ilerleyen dönemlerde göreceğiz ama "iyi" bir Morris'in çok ciddi bir silah olduğunu da bu vesileyle ekleyelim. İlk yarıyı 55-36 önde kapatan Barcelona'da ikinci yarıda biraz vites düşürme, biraz da yüzdelerin normale dönmeye başlamasıyla sayılar düşse de savunma dirençlerinden hiçbir zaman taviz vermediler. Rakibine göre sahayı çok daha penetreci, çok daha atlet, sahayı çok daha iyi koşan ve hep belirttiğimiz gibi oyunun iki yönünü de onlardan çok daha iyi oynayan Barcelona'nın sezona farklı galibiyetle (bu dakikaya kadar skoru yazmamamız da takdiri hak ediyor elbet: 83-58) başlaması hiç de sürpriz olmadı.
ACB'de sezon açıldı demiştik Cuma günü, Barcelona sezonu da açıldı. Bir ağzımı açtım, Basile sakatlandı; şimdi "o da dönsün, tam süper olacak" diyeceğim ama demeye korkuyorum. En iyisi ben bir süre adını anmayayım da dönüş süreci hızlansın.
Barcelona keyfi başladı, herkese hayırlı olsun... (Maçın detay istatistikleri şurada)
1 yorum:
pivotta ndong, vasquez ve perovic 4 numarada ise morris ve lorbek oynuyor. gerçekten rüya gibi bir pota altı nasıl baş edilir ki ?
Yorum Gönder