Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Panathinaikos: 77 - Siena: 69 (Pianigiani'nin Modern Basketbolla Mücadelesi)

Mevlana  "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" derken bunun bir spor müsabakasını ifade etmek için kullanılabileceğini sanırım düşünmemiştir. Ama dünkü ilk yarı final maçı geçmişteki birçok maç gibi tam olarak bu sözle anlatılabilir. Tribünlerde ve televizyon başındaki birçok basketbolsever belki Obradovic, belki Diamantidis, belki Gate 13 yüzünden belki de sebepsiz yere Panathinaikos'u kalbinin tahtına oturtmuşken, Olympiakos'u ezip geçmesine rağmen sürekli "yatırım yapılan ama sonuca ulaşamayan Anadolu takımı" havasındaki Siena ve Pianigiani'nin özel bir şeyler yapması gerekiyordu. Aslında bunu da başardılar ama basketbolun en temel olaylarından birini unuttular:  "Sert savunma ve faul arasındaki ince çizginin farkında olmak..."

Panathinaikos maça Diamantidis, Calathes, Sato, Fotsis ve Vougioukas, Siena da Jaric, Moss, Rakovic, Hairston ve Lavrinovic beşiyle başladı. Bu da ofansif açıdan yavaş ve kontrollü, savunmada da fizik üstünlüğünü ele geçirme savaşının habercisiydi. Ama Siena maça öyle bir başladı ki tüm hesaplar, tüm dengeler alt üst oldu. Diamantidis'e Moss'la baskı yapıp ikili sıkıştırmalarla bunaltan Siena, savunmada da sürekli hareketli olup baskı yaparak Diamantidis'in ikili oyun setine yerleşmesine asla izin vermedi. Maçın henüz ikinci dakikasında yaptıkları tam saha baskı da niyetlerinin tam olarak ifadesiydi. Zaten Pianigiani'nin başladığı beş skor anlamında çok yaratıcı olmayan bir beşti. Hairston dışında kendi şutunu yaratabilecek, skor bulabilecek bir isim sahada yoktu. Bu da onların maça tutunmaları için savunmada iki hatta üç gömlek daha iyi oynamalarını gerektiriyordu. Bir de efsanevi hücum ribaundu performansları var ki zaten maçın Panathinaikos adına kopmasını önleyen en önemli faktördü. İlk çeyreğin sonunda skor tabelasında 21-17 Siena üstünlüğü vardı ama ne sahadaki oyun skorun göründüğü gibi oynanıyordu, ne de skor olması gerektiği gibi görünüyordu. Ne hücum ribaundları, ne Diamantidis'in kilitlenmesi ne de başka bir detay. Maçın sonucunu ilk çeyreğin ortasındaki bir detay işaret ediyordu. Diamantidis'i savunan Moss'un ve Siena pota altında Panathinaikos sertliğini durdurabilecek Rakovic'in iki faule ulaşması Siena'nın bu şekilde devam ettiği takdirde maçı kazanmasının ihtimal dışında olduğunu açık açık gösteriyordu. Siena sert savunma ve faul arasındaki ince çizgiye sürekli basıyordu. Buna Obradovic'in işi sıkı tutarak ilk çeyrekte baskı altına aldığı 3 trafik polisi de eklenince maç kilitlenmiş bir kavşakta sürekli düdük çalarak kaos yaratan polislerin şovuna dönmüştü. 

İkinci çeyreğin özeti de aslında iyi savunmaya devam eden ama bir yandan da faul sayıları artan, hücum ribaundlarında ise efsanevi performansını devam ettiren Siena ve bu kısır döngüyü kırmaya çalışıp momentumu lehine çevirmeye çalışan Panathinaikos olarak açıklanabilir. İkinci çeyreğe başlayan beşler Diamantidis haricinde tamamen farklıydı. Obradovic farklı isimlerle Siena kilidini açmaya çalışırken Pianigiani'nin değişiklikleri ne yazık ki faul rakamlarıyla nakavt olan oyuncuları korumaya yönelikti. İkinci çeyreğin sonuna doğru skor tabelası da yerine oturunca bulmacanın tüm boşlukları otomatik olarak dolmaya başladı. 2 dakika içinde kontrolü ele geçiren Panathinaikos bir anda 5 sayı da öne fırladı. Lavrinovic'in de 3 faule ulaşmasıyla da Siena'nın 13-2 lık hücum ribaundu üstünlüğü, 26-13 toplam ribaund üstünlüğü, kullandığı 35 şuta Panathinaikos'un sadece 22 şutla karşılık verebilmesi, Diamantidis'in basket bulamaması gibi olağanüstü istatistikler anlamsızlaşarak yerine klasik bir "güçlü - zayıf" mücadelesine bıraktı.


İlk yarıda ofansif mühür vurulan Diamantidis skor üretemese de 6 asist, 2 top çalma ile bitirdi devreyi. Bütün sezon hücumda takımını sürükleyen Diamantidis bu sefer de direksiyondaydı ama ön plana çıkamayınca arkadaşlarına bu rolü devretmeyi başardı. Oyunun her yönünü oynayabildiğin zaman MVP oluyorsun işte. Bayram şekeri diye vermiyorlar o ödülleri. 

İkinci yarıyı çok kısa olarak özetlemek mümkün. Kontrolü eline alan Panathinaikos ilk yarıdaki oyununun aksine skor üretmekte zorlanmadı ve ribaundlarda da dengeyi sağlayınca arkasına da bakabilerek kaçmayı rahatça başardı. Hairston ve Kaukenas'la direnmeye çalışan Siena'nın çabaları faul rakamlarını kontrol edemekleri için anlamsız kaldı. Maç sonunda Panathinaikos'ta 4 faul yapan hiçbir oyuncu yokken Siena'da iki oyuncunun 5 faulle oyun dışı kalması, iki oyuncunun da maçı 4 faulle bitirmesi bu farklı devreleri özetleyen tek istatistikti. Maç giderek kalitesizleşti ve Eurolig yarı finali gibi görünmeyen bir kıvama geldi. Ama böyle zamanlarda koçların bu isteği normal karşılanabilir. Hedef Avrupa şampiyonluğu ise kaliteli basketbola değil sonuca da ihtiyaç duyulabiliyor.

İlk isabetini son çeyrekte bulan Diamantidis 9 asistle maçı bitirerek 1993 yılında Toni Kukoc'a ait olan 10 asistlik rekoru kıramadı ama benim itirazımı çöpe atıp aldığı en iyi savunmacı ödülüne herkese haykırırcasına savunma yaptı. Esas övgüler ise Nick Calathes'e. Maçı çeviren, damga vuran isimdi. Sahada herşeyi yaptı, Panathinaikos'un en zorlandığı anlarda skor üretirken sahadaki en soğukkanlı isimdi. Yetmedi bir de blok yaptı. Sezon boyu faydalı ama gösterişsiz oyununu bu rakamlarla taçlandırdı.

Genel beklenti Panathinaikos'un zorlansa da finale çıkacağı yönündeydi. Siena'nın esaslı ağabey Olympiakos'u eze eze Final Four'a kalmışken Cindirella olup olmadığı tartışılır ancak bütçesinde %50 küçülme yaşayan bir takımın burada olması ancak sistemin tıkır tıkır işlediği organizasyonlarda yaşanabilir. Siena sistemi de bir şekilde işliyor ama bazı gerçekleri de görmemek olmaz. Koca Siena'da (kağıt üstünde) Kaukenas dışında istikrarlı skor üretebilecek bir isim yok. Obradovic Calathes - Diamantidis ikilisini 1-2 olarak sürekli değiştirip denge bozarken Siena kadrosunun 2-3 numarada bu kadar etkisiz kalması ve mükemmel savunmasının yanına hücumu ekleyememesi onların etiketini "Sistemleri devamlı işleyen iyi bir savunma takımı" ndan şampiyon takıma asla götüremeyecek. Pianigiani'nin bu yaz ses getirecek 3-4 iyi isme ihtiyacı var. Maçn detaylı istatistikleri burada.

2 yorum:

Oypa13 dedi ki...

Mali

Obradovicin sene başında Spanoulis'in yerine onun kadar dominant bir oyuncu transfer etmemesi Nick Calathes'e olan güveninden mi kaynaklandı.

Ayrıca Final ne olur?

maliano dedi ki...

Belki o belki de Diamantidis'in rolünü arttırmak içindir, elde Tepic de var çünkü.. Final zor ama Maccabi Tel Aviv daha yakın gibi..

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...