Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

3 Ekim 2011 Pazartesi

L.Rytas: 63 - Galatasaray: 71 (Aç Kapıyı Bertomeu, Ben Galatasaray)

Bir önceki yazıda yapılan işin ne kadar değerli olduğunu genel hatlarıyla ifade etmiştim. Lietuvos Rytas gibi Avrupa geleneği olan bir takımı bir "final" maçında, kendi seyircisi önünde mağlup edip THY Euroleague'ye merhaba demek dev bir adım. Ama işin büyüklüğünü yaratan mutfak, sahada yapılan işler. Bugün Galatasaray parke üzerinde de dev adımlar attı.

Bir gün önce Asvel karşısında ilk yarıda hücumla direnerek, ikinci yarıda da savunmayla rakibin direncini kırarak finale yükselmişti. Bir gün öncenin kahramanları Lakovic ve Cevher Özer'di, bugünün kahramanları Furkan Aldemir ve Preston Shumpert'ti. Zaten Galatasaray kadrosunu sezon boyu bu kadar özel yapan da bu derinlik olacak.

Asvel maçında savunma ribaundlarında büyük sıkıntı çeken ve Asvel'in temposuna, atletizmine karşılık veremeyen Galatasaray'a karşı Lietuvos Rytas da sadece adını değiştirerek sahaya çıkmış bir rakip gibiydi. Tyrese Rice ile sadece tempoyu yükseltmek değil, aynı zamanda maçın tempo vitesini de elinde tutmak isteyen Rytas bunda da başarılı oldu. Rice'ın kıvrak bilekleri ilk dakikalarda savunmamızı zor durumda bıraktı. Buna Seibutis'in özgüven dolu atışları da eklenince hücumda zorlanmayan Litvanyalılar savunmada da boyalı bölgeye iyice gömülüp hücum setlerimizi etkisiz hale getirdi. Ne meşhur pick and rolllar, ne de can yakan üçlükler devreye giremeyince fark da neredeyse çift hanelere kadar çıktı. (26-17) Oktay Mahmuti'nin Ender - Tutku ikilisini aynı anda sahaya sürerek farkın açıldığı anlarda takımın raydan çıkmasını engelleme çabası özünde başarılı olsa da durumu tersine çevirme konusunda pek başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Rytas'ın "Vilnius Geçilmez" savunması tribün ateşiyle birleşince ürkütücü bir kıvama geldi.

"Yanlış tercih Vilnius'tan döndü."

İkinci periyod belki maç heyecanıyla çok farkında olunmasa da Galatasaray Basketbol Kulübü için tarihi bir dönüm noktasıydı. Rytas karşısında deplasmanda 9 sayı geriye düşmek bırakın ön elemeyi, THY Euroleague normal sezonunda bile kolay geri dönüş yapılacak bir senaryo değildi. Üstelik de bir gün önce olağanüstü üçlük yüzdesiyle ayakta kalan bir takım için raydan çıkıp panik şutlara yönelme an meselesi olabilirdi. Ama Galatasaray yapması gerekeni yaptı ve hücumla karşılık vermek yerine savunmayla cevap verdi. Asvel'in stratejisiyle sahaya çıkan Lietuvos Rytas'a Asvel'e uyguladığı tarifeyi uyguladı. Rice'ın kıvrak bilekleri fazla kıvrılıp burkulunca da "Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz" sözü vücut bulmuş oldu. Rytas hem oyun kurmakta, hem tempoyu kontrol etmekte, hem de boş hücumların devamında savunmada organize olmakta sıkıntı çekti. İkinci periyod sadece 7 sayı üretebildiler ve Galatasaray bu tarihi dönüm noktasını havlu atarak değil, sahaya karakter koyarak atlattı. O yüreğin imzasını da Furkan Aldemir atıyordu. Kadronun tecrübesiz (altyapılardaki milli maçları değil Avrupa kupalarını kastediyorum) gibi görünen ismi sahadaki tecrübe abidelerini canlandıran isim oluyordu. Büyük iş...

İkinci devre karşılık vermesi gereken Lietuvos Rytas'tı ama Galatasaray'ın hız kesmeye pek niyeti yoktu. Valanciunas'ın Furkan'ın üstüne giderek çeyrek başında canavarımıza üçüncü faulü aldırması, Andric'in de 3 faullü olduğu bir ortamda teorik olarak pota altı sertliğinin düşmesi anlamına geliyordu. Ama pratikte tam tersi oldu. İlk çeyrek Lietuvos Rytas Galatasaray'a nasıl bir baskı kurduysa aynısını bu periyod da Galatasaray uyguladı. İçeriye iyi kapandılar ve Rytas'ı Rice'ın beden olarak bulunduğu ama kafa olarak burkulan bileğinde yaşadığı bir dönemde dış şuta zorladılar. Rytas da 0/5 üçlük atınca Galatasaray rüzgarı yavaş yavaş Barcelona'ya doğru esmeye başladı. Maçın ikinci imzası da periyodun son 1:30 dakikasına biri son saniye üçlüğü olmak üzere 7 sayı sığdıran Preston Shumpert'ten geldi. Galatasaray'ın geriye düştüğü dönemde imdada yetişemeyen Shumpert, 97 saniyede binlerce Litvanyalı'nın önünde Rytas'ın kalbini söküp almayı başardı.

"Finish him !!"

Son 10 dakika ise arkamıza yaslanıp elinde sadece piyonları kalan Dzikic'in hamlelerini izleyip durduk. Pota altına bir türlü çare bulamayan Dzikic önce alan savunmasına döndü, farkın inmesini sağlayamayınca da Oktay Mahmuti'nin molasından sonra kamikaze üçlüklere dua etmek durumunda kaldı. 14-2'lik Rytas serisi sadece Galatasaray'ın zaferine biraz heyecan katma görevini üstlendi. En kritik anlarda topu eline vereceğiniz isim Rice, Seibutis ve Newley varken Goran Jeretin olunca bir yerde durmanız da sürpriz olmuyor. Bir top kaybı, arkasından da airball üçlük gelince tüyleri diken diken eden "Devotion" şarkısı Galatasaray için çalmaya başladı. Sadece Ender'in son saniyelerde herşey bitmişken attığı üçlük şık olmadı, onu da centilmen Litvanya seyircisi olgunlukla karşılayıp üzerinde bile durmadı. Ama yarın öbürgün Pionir'de Ender o üçlüğü atarsa yol (kaldırım taşı), su (pet şişe veya damacana) ve elektrik (trafoya kadar yolu var) olarak geri dönebilir. Buna dikkat etmek gerekiyor. 

Oktay Mahmuti'nin hamlelerini ve saha içinde bunun uygulanışını izlemek büyük keyif veriyor. Tıpkı yarı finalde Asvel karşısında, finalde de Rytas karşısında olduğu gibi. Şimdi en büyük arenada o kadronun hakkını vermek gerekiyor. Elemeden katılmak Galatasaray'a hiçbir mazeret sunmaz, bu kadronun en az Top 16'ya kalması gerekiyor. Galatasaray normalde C Grubu'na gitmesi gerekirken THY Euroleague öncelikleri gereği D Grubu'na gidecek ki onu da bir sonraki mesajda değerlendireceğiz, burayı çorbaya çevirmeyelim. Tekrar Galatasaray basketbol ekibine ve camiasına tebrikler. Tadını çıkarmaya bakın.

Detaylı istatistikler burada.

1 yorum:

tillwedobetter dedi ki...

Ender'in son şutu şık olmadı ama maçın bitmesine rağmen hâlâ Tutku'nun elindeki topu çalmaya hamle yapan ve ısrarla savunma yapmaya çalışan Rytas'ın bu tutumu attırdı o son üçlüğü. Tutku süreyi eritmek için topu oyalıyordu, herkes bıraksa maç bitmişti zaten ama ısrarla istediler o üçlüğü. Normal sezonda herhangi bir deplasmanda yapacağını sanmıyorum.

Eline sağlık bu arada. Ender'in değil tabi, senin :)

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...