Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

21 Ağustos 2011 Pazar

Türkiye: 66 - Belçika: 60 (Umutlanalım mı?)

Yunanistan hezimetinin ertesinde Belçika galibiyetiyle morallerin düzeleceği, bir parça da olsa kafileyi beklediğimiz ritme sokacağı tahmin edilen bir durumdu. Galibiyet geldi, birtakım konularda umut ışığı belirdi ama takım hala istenilen seviyede mi dersek bunun cevabı tabi ki hayır. Bir gün önce sahada varolmayan savunma isteği kısmen de olsa geri gelmiş, oyuncular 24 saat önceden derslerini çıkarmışlardı ama hücumda belli dönemler hariç yine alıştığımız seviyenin uzağındaydık. Pota altında Ömer Aşık'ı etkili kullandığımız bölümlerde skor üretirken zorlanmadık ama pas alışverişinde, doğru şutu bulmada hala dipteyiz. Hatta öyle ki üçüncü periyodda 5-6 dakikalık bir sürede hücumda iflas edip geriye düştük. 

Bazen sahada öyle bir milli takım oluyor ki bu oyuncuların arasında bizlerin uzaktan bilmediği bir problem, bir saha içi kopukluk mu var diye düşünmeden edemiyorum. Oysa ki takım %90 geçen seneki takım, eklenen sadece 1-2 oyuncu var. Onlar da zaten çok genç, bu yaşta takım içinde huzursuzluk çıkarma ihtimalleri yok ve zaten büyük ihtimal final kadrosunun dışında kalacaklar. Ayrıca ülke olarak böyle bir kaosu, böyle bir kopukluğu bir kere yaşadık. İkinciye kimsenin zaten tahammülü olamaz. Öyleyse bunu ancak formsuzlukla ve ısınma süreciyle açıklama şansımız kalıyor. Milli takım bir kaç kadrolu oyuncu hariç kaliteli isimlerden oluşuyor ve zaman zaman bazılarını formsuz olma lüksü var. Ama şu anda takım bütünüyle formsuz ve psikolojik olarak sahaya, hücumdaki tercihlere kadar yansıyan bir zincir, var. Zincirin bir an önce kopmasını umuyoruz.

Milli takımda Kerem Tunçeri odaklı oyun düzeni zaman zaman bizi zor durumda bırakıyor. Tabi sahaya Orhun Ene penceresinden bakınca aslında oyun ve skor ikinci planda. O birçok değişik varyasyonla kafasında binbir hesap yapıyor ve Adidas Cup'ta vereceği gerçek Litvanya sınavının ve düzeninin formülünü oluşturmaya çalışıyor. Ama oyunun nasıl kilitlendiğini, millilerimizin nasıl freni boşalmış kamyon gibi hücum ettiğini görünce gözler de açıkçası Tutku Açık'ı arıyor. Boyalı bölgenin düzenini dağıtan bir oyun kurucu ve içerde aldığı topu dışarıya sağlıklı dağıtabilen uzunlar çizginin gerisinde şutörlerimize daha rahat şut imkanı yaratacaktır ama kadromuz ikisine de pek müsait değil. Doğuş Balbay'ın enerjisi üst seviyede ama Orhun Ene'nin ondan ne kadar faydalanma planının olduğu da bir o kadar önemli bir soru işareti. Ömer Aşık ve Semih Erden'in basında yazıldığının aksine "çok iyi" değil "yetenekli ve potansiyelli" uzunlar olduğunu hep söylerim. Ömer Aşık ve Semih Erden'in katetmeleri gereken daha uzun bir yol var. Dış şutu hatta ve hatta orta mesafe şutu bile olmayan, saha görüşü düşük olup kısaları göremeyen, fundementalini hala iyi seviyeye çıkaramamış uzunlar hep yarım kalır. Ömer ve Semih de şu anda fizik ve yetenek avantajlarını kullanıyorlar. Dün Van Den Spiegel'in savunmada uzunlarımıza yaşattığı sıkıntının fazlasını yarın çok yönlü uzunlar onlara daha fazla yaşatacak. Burada da Ersan'ın dış şutları, Hidayet'in şut yüzdesi, Ömer Onan başta olmak üzere kısaların patlayıcılığı ve tempoları zincirleme alternatifler olarak devreye girecek.

Dün bu kadar zorlanıp neredeyse son topa kalacağımız maçta bir nokta da gözlerden kaçmasın. Her zaman bu satırlarda ne kadar beğendiğimi ifade ettiğim Axel Hervelle'in performansı. Küçük çocuklar televizyonda süper kahramanları izledikten sonra uyurken gözlerini kapatır kendilerini onların yerine koyarlar. Sanırım Hervelle de gece uyurken kendini bir gün önce karşılaştığı Nowitzki'nin yerine koyup o sendromu yaşadı. Berbat şut tercihleriyle Belçika'nın da ritmini bozdu.

Bugün Almanya karşısında 12 Dev Adam şampiyonaya kadarki en ciddi sınavını verecek. İzmir'de Nowitzki'siz yenildikleri Almanya'yla turnuvanın son maçını oynayacaklar. Bunu Litvanya sınavıyla bir tutabiliriz çünkü bugünkü seyirci Litvanya maçının atmosferini sahaya koyacaktır. Karşımızda da Almanya kadar derli toplu, Almanya'dan daha tempolu ve skorer bir Litvanya göreceğiz. Dün Yunanistan karşısında ayakta kalamayan, Jagla - Fotsis kavgasıyla moralleri bozulan Almanlar'a indirebileceğimiz bir kroşe takımı da kendine getirebilir. 

Bir an önce toparlanmak, umutlanmak gerek. Zaman Ömer Onan'dan daha hızlı ilerliyor. 

BELÇİKA (60): Roel Moors 4 (3 ribaund – 2 asist), Sam Van Rossom 2 (1 ribaund – 4 asist), Christophe Beghin 11 (4 ribaund), Axel Hervelle 6 (8 ribaund – 3 asist), Randy Oveneke 3, Beye Tabu-Eboma 11 (4 ribaund – 1 asist), Dimitri Lauwers (1 asist), Guy Muya 3 (2 ribaund – 1 asist), Marcus Faison 2 (3 ribaund – 3 asist), Maxime De Zeeuw (1 ribaund), Thomos Van Den Spiegel 8 (2 ribaund), Didier Ilunga Mbenga 10 (3 ribaund)

TÜRKİYE (66):
Cenk Akyol 3 (2 ribaund), Sinan Güler, Ömer Onan 6 (2 ribaund- 1 asist), Ersan İlyasova 11 (4 ribaund- 1 asist), Semih Erden 9 (3 ribaund), Kerem Tunçeri 6 (1 asist), Ömer Aşık 12 (9 ribaund), Ender Arslan 3 (3 asist), Enes Kanter 7 (8 ribaund), Hidayet Türkoğlu 2 (4 ribaund- 5 asist), Emir Preldzic 7 (2 ribaund - 1 asist)

Detaylı istatistikler burada.

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...