Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

17 Şubat 2011 Perşembe

Efes Pilsen: 60 - Real Madrid: 77 (İstemek ve Kazanmak)

En son söyleyeceğimizi ilk söyleyelim. Bu maçın kaybedilmesinin en önemli sebebi Rakocevic'in yokluğu. Ancak, temelde bu sorunu şöyle açıklayalım. Final Four hedefi ve iddiasında bulunan, skor gücünü ve galibiyet ümidini tek bir oyuncuya yüklemiş kaç tane takım sayabiliriz; 3. Bunlardan biri McCalebb'e göbek bağıyla bağlı Siena, Diamantidis'le daha ayrı bir takım olan Panathinaikos ve Rakocevic'e bağlı Efes Pilsen. Montepaschi Siena ve Panathinaikos doğru ve iyi coaching sayesinde bu durumu aşmaya çalışıyor. Evet, McCalebb'li Siena çok daha iyi oynuyordu ama dediğimiz gibi aşmaya çalışıyorlar. Efes Pilsen'de ise bir Pianigiani veya Obradovic olmadığı için Rakocevic'in yokluğunu dolduramıyor. McCalebb'e veya Diamantidis'e bu denli bağlı olmayı yanlış bulabilir ama anlayışla karşılayabiliriz. Ancak, daha önce defalarca saydığımız nedenlerden dolayı Rakocevic gibi takım kimyasına ters bir oyuncuya bu kadar bağlı olmak hem doğru değil hem de kabul edilemez, anlayışla karşılanamaz.

Rakocevic'in yokluğunda, takımı hücumda kimin ateşlemesini beklersiniz; Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm, Bootsy Thornton, Sinan Güler, ve belki de Boki Nachbar. Hiçbiri normal performanslarının yanında, yakınında bir performans göstermedi. İstatistiklere bakarsanız yine de bu oyuncuların takımı taşımaya çalıştığını söyleyebilirsiniz. Bu oyuncular zaten takımın taşıyıcı kolonları. Kerem Tunçeri 14 sayı atmış olabilir ama bu sayıların bir çoğu Ettore Messina "garbage time" rotasyonunu oyuna sürdükten sonra geldi. Yani, özetlersek hiç bir oyuncu beklenen performans artışını boşverin, ortalamalarının bile altındaydı. Bu tip maçlarda tecrübeli oyunculardan kurulu Efes Pilsen bireysel olarak daha iyi olmalıydı. En azından daha istekli.

"İstemek" konusunda Real Madrid, skorboardda yazandan daha fazla fark attı Efes Pilsen'e. Skor 24-22'ydi ve Efes Pilsen bir seri yakalamıştı. Normal bir takımdan beklenen o takımın 14.250 taraftarını arkasına alıp, o rüzgarla o çeyrekte rakibini arka arkaya seri yumruklar atması ve rakibin iplere yaslanmasıdır. Ancak, maçı kazanma arzusu daha fazla olan takım Real Madrid'di ve soyunma odasına İspanyollar 11 sayı farkla galip gitti. Bu durumun çok daha acı verici bir tezahürü de seyirciler arasında yaşandı. Hangi Euroleague maçında son çeyreğin başından itibaren sürekli taraftarın çıktığını görebilirsiniz ki? Son 3-4 dakika kala salonun yarıdan fazlası çıkmıştı. Burada seyirciyi suçlamıyorum. Eğer takımın istediğini ve mücadele ettiğini görselerdi en azından mücadeleyi alkışlamak için maç sonunu beklerlerdi. 

Llull'un olağanüstü bir maç geçirdiğini, Ante Tomic'in pota altında çok fazla sıkıntı verdiğini ya da ribauntlarda yaşanılan ezici Madrid üstünlüğünü konuşabiliriz. Madrid 60 şut atarken Efes Pilsen 48 şut atmış. Kerem Tunçeri sadece 1 asist yapabilirken, Murray ve Roberts'ın 2 asist yapması nereden bakarsanız bakın saçmalık.  Takım halinde zaten 6-14 gerideydi Efes Pilsen. Bu rakamları açar uzun uzun bahsederiz. Efes Pilsen'i Belgrade Arena'dan neyin çıkardığını düşünün. Yenilse de Caja Magica'da Efes Pilsen'de savaşan oyuncu sayısı çoktu. İşte bugün takım istemedi bir türlü. Ruh gibi gezindiler parkede. Mücadelesiyle ün yapmış ve formayı kapmış Sinan Güler bile durgunken Efes Pilsen kazanamazdı, kazanamadı. Doğal olarak isteyen ve kazan Madrid oldu. Detaylı istatistikler burada

Efes Pilsen: Wisniewski 3, Thornton 10, Murray 2, Vujcic 7, Kerem Gönlüm 8, Kerem Tunçeri 14, Roberts 2, Raduljica 3, Nachbar 6, Sinan 2, Ender 3

Real Madrid: Llull 17, Prigioni 6, Suarez 5, Reyes 10, Tomic 14, Mirotic 2, Rodriguez 8, Velickovic 1, Begic 5, Vidal 3, Fischer 2, Tucker 4

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...