Fenerbahçe Ülker maça sebebini hala çözemediğim Mrsic-Giricek-Kinsey-Oğuz-Ömer Aşık beşiyle başlarken Galatasaray Cafe Crown da Washington-Evren-Jasaitis-Rancik-Cemal beşiyle sahadaydı. Periyodun ve belki de maçın en can alıcı notu Ömer Aşık'a aitti. Skorbord 4:43'ü gösterdiğinde Fenerbahçe Ülker 9-10 öndeydi ve sayıların 8'i pota dibinde Ömer Aşık'tan gelmişti. Ömer çok net bir biçimde pota altını karartıyordu. 3:38'te de verdiği katkı fazla gelmiş olacak ki kenara alındı ve yerine Semih girdi. Girmesiyle ilk periyodda üstüste hatalar yapması ve hiçbir katkı sağlayamaması bir oldu. Bir buçuk dakika kala da ilk Tanjevic molası geldi. O gürültüde söylediklerini duyamadım ama hareketlerinden oyunculara "Birebirde nasıl bu kadar rahat geçildiklerini" sorduğu(!) çok net belli oluyordu. Periyod da 18-12 Galatasaray Cafe Crown üstünlüğüyle sona erdi. İlk periyodun bir diğer önemli notu da Giricek'in tüm periyod sahada kalması ve neredeyse ilk topların tamamını bir guard gibi kullanıp,sürekli içeriye penetre etmeye çalışmasıydı.
İkinci yarıya başlayan Ömer Onan-Kinsey-Emir-Semih-Ömer Aşık beşi az kalsın benche seslenip "Hocam oyun kurucu unutmuşsun" dememe sebep olacaktı. Ama Emir'in ve hatta gerektiğinde Ömer Aşık'ın bile point guard pozisyonuna kayabileceği gerçeği beni bundan vazgeçirdi. "Anlamazdın,anlamazdın..Kadere de inanmazdın." diye mırıldanıp Ayla Dikmen'i anarak maçı izlemeye devam ettim. Devre Ömer Onan'ın üçlüğü ve arkasından da kaptığı topla başladı. Ama Ömer Aşık'ın iki dakikada faulleri üçlemesi hesapları biraz bozdu. Çok ilginç notlara sahip olmayan bu periyod da karşılıklı basketlerle 50-45 sona erdi.
Ve gelelim cereyan eden hadiselere. Basın tribününün oturduğum noktasından bir fotoğraf koyayım ki olaya yakınlığım hem anlaşılsın,hem de işkembeden sallıyor denmesin.
Olayları alevlendiren çift tam solumda Fenerbahçe Ülker benchinin arkasında oturuyordu. Önce bir geldiler oraya,sonra gittiler ve tekrar gelip yerlerine oturdular. Başta kimsenin umurunda değildi,maç devam ediyordu ama daha sonra çift Fenerbahçe hücumlarına aşırıya kaçmayan tepkiler vermeye başladı. Arkadaki fanatik grup tarafından da haliyle deşifre edildi ve küfürler edilmeye başladı. Sarışın bayana onlarca kişi tarafından dünyanın en eski iki mesleğinden bayanlara özgü olanı yakıştırılınca yanındaki adam da tribünlere dönüp "Has..rin lan" dedi. Orda film kopmaya başladı,arkasından görevliler çifti o bölgeden uzaklaştırmaya çalışırken çiftin alaycı hareketleri,Galatasaray tribünlerinin küfürü ve yabancı maddeleri,hemen arkasından da bayanın yakışık almayan el hareketi geldi. Ondan sonrası malumunuz zaten. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan hadiseler yaşandı. Önümüzden geçen kanlar içindeki arkadaşın da Kinsey tarafından o hale getirildiğini gelen telefonla öğrenebildim. Polisimizin böyle bir maçta kalkanı yoktu ama laptop çantasını kalkan yapıp en azından kafamı korumayı başardım. Vücuda gelen maddeleri de çerez sayıp geçtik,yapacak bir şey yok.Uzatma periyodları da karşılıklı basketlerle geçti ve ikinci uzatmanın sonunda Greer ve Oğuz arka arkaya serbest atışları kaçırınca Galatasaray Cafe Crown hakettiği maçı Fenerbahçe'nin hediyesiyle zorla kazandı. Pota üstündeki 24 saniyenin çalışmaması ve yere geçici saatlerin konması maçı etkiledi diyebilirim. Ömer Onan ilk uzatma sonunda rahatça top kullanma şansı varken apar topar şut çekmesinin kaynağı sanırım bu 24 saniye sıkıntısıydı.
Futbol seyircilerinin salonları doldurmasından da artık gına geldi. Tamam herkes gelsin maçı izlesin ama bizde canı sıkılan sahaya atlıyor,gidiyor birine dalıyor. Yarın biri çıkıp PAO maçında maçında sahaya atlar Spanoulis'e dalarsa o zaman adama anyayı konyayı gösterirler. Ben hatalı yürümede ayağa kalkan 10 bin kişilik bir tribün istiyorum,rakibi ıslıklayan takımına alkışla destek veren basketbol seyircisi istiyorum,başka salonlarda alkol satılırken bizde su bile satılamamasına son verecek bir basketbol kültürü ve seyircisi istiyorum. Bir de Kinder istiyorum ama sürpriz yumurta olanından değil Bologna olanından. İnşallah şu dünyadan göçmeden Rytas,Partizan gibi tribünlere sahip olduğumuzu görür, salonda o keyfi yaşarım. Başka da bir beklentim yok.
Kendi adıma lk defa potada bir derbiyi canlı izledim. Aslında bu hafta ilk Eurolig maçımı da izleyip İstanbul'da güzel hatıralarla dolu bir haftayı da geride bırakmış oldum. Bir ihtimal haftayı uzatabilirim o zaman da Efes Pilsen - Galatasaray , Fenerbahçe Ülker - Karşıyaka maçlarında yine yerimizi alırız.Maçın detaylı istatistikleri burada.
G.Saray Cafe Crown (74) : Darius Washington 9 (5 ribaund- 4 asist), Tufan Ersöz, Murat Kaya 10 (4 ribaund- 3 asist), Michael Wilkinson 6 (4 ribaund- 2 asist), Radoslav Rancik 17 (9 ribaund), Cemal Nalga 8 (13 ribaund), Evren Büker 9 (1 ribaund- 3 asist), Can Akın 6 (3 ribaund- 1 asist), Simas Jasaitis 9 (5 ribaund- 1 asist)
F.Bahçe Ülker (72) : Ömer Onan 17 (3 asist), Semih Erden 2 (13 ribaund), Gordan Giricek 2 (1 ribaund- 1 asist), Damir Kaan Mrsic 6 (2 asist), Lynn Greer 12 (3 ribaund- 2 asist), Oğuz Savaş 9 (11 ribaund), Tarence Kinsey 6 (2 ribaund- 2 asist), Ömer Aşık 8 (9 ribaund), Serhat Çetin (1 ribaund), Emir Preldzic 10 (4 ribaund- 1 asist)
Son olarak o küçük Fenerbahçeli çocuğa ve bu kızcağıza bu travmaları yaşatmaya hakkınız var mıydı? Yazıklar olsun emeği geçen herkese...

0 yorum:
Yorum Gönder