Bugüne kadar blogda bir şeyler karalarken noktalama işaretlerinden fotoğraf kalitesine kadar en ufak detaylara hep dikkat ettim çünkü "bence" önemli olan bu işi yaparken hep layıkıyla yapmak gerektiğini düşündüm. Şu anda içinde bulunduğum süreçte gördüm ki birkaç klasik post dışında hiçbir şey yazmaya vaktim kalmıyor. Yazmasak da konuşsak nasıl olur diye sezon başından beri Adnan kardeşimle podcast planladık durduk ama onu yapmak için de maçları izlemek gerekiyor. Bugüne kadar altında herkes farklı anlamlar arasa da ben izlemediğim hiçbir maçı izlemiş gibi yazmadım, yazamadım. Dolayısıyla izlenmeyen maçı izlemiş gibi konuşmak da olmazdı. Onu da yapamadık. Sadece twitter hesabımdan (@maliano) gündemle ilgili birkaç kelam edebiliyorum.
Şu anda evrenler arasında geçiş yapan Peter Bishop gibi acayip bir geçiş sürecinin içindeyim. Ve görüldüğü üzere blog bu süreçten en çok etkilenen parçam. Benim için burada X oyuncunun MR sonucu değil, o sonucun takımını nasıl etkileyeceğini değerlendirmek önemli oldu her zaman. Ama şu an ne o sonuçları Makedonca'dan İngilizce'ye çevirip okuyacak, ne de yorumlayacak kafam mevcut değil. Beni fazlasıyla yoran, günde 12 saatimi yok eden işim ve getirdiği yorgunluk yüzünden en büyük zevkimi uzun bir süredir gerçekleştiremiyorum. Rasim Ozan Kütahyalı ile saatlerce ülke basketbolunu konuşmuş gibi kendimi yorgun ve bitkin hissediyorum dersem sanırım net bir şekilde ifade etmiş olurum durumumu. Bir süre ara verip resimdeki amca gibi öylece denizi izlemek istiyorum.
Başta da dediğim gibi layıkıyla yapamıyorsan sırf yapmış olmak için yapmanın bir anlamı yok.
24 saat mi olur 24 gün mü bilmiyorum ama biraz yokum. Kafayı toplarsam gelirim. Soran olursa "Cuma günü gitti, gelecek" dersiniz.