Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

23 Şubat 2012 Perşembe

Galatasaray MP: 64 - Anadolu Efes: 56 (@2 Euroleague Terk)

Galatasaray Medical Park'ın Euroleague serüvenini "peri masalı" şeklinde tanımlamak açıkçası benim içime sinmiyor. Euroleague'ye ilk defa katılıyor oluşları, dağları tepeleri aşıp çeyrek final için umutları son maça taşımaları daha özel bir ifadeyle hafızalara kazınmalı. Sene başında yine hayaller üzerine inşa edilen "Türkiye'nin Final Four'a iki banko takımla katılması" gaz vanası bizzat banko olarak görülmeyen Galatasaray tarafından kesildi.

Ne istediği, sahaya ne koyduğu, hangi amaçla oluşturulduğu sezonun büyük bölümünde belli olmayan Anadolu Efes, belki de oyun planı ilk defa bu kadar net çıktı sahaya. Sinan ve Lafayette'nin yönetimindeki beş, Vujacic ve Savanovic gibi iki silaha rağmen sürekli Batista üzerinden oynadı. İri kıyım Uruguaylı'nın fizik avantajını kullanmaya çalışan Ufuk Sarıca'nın planının bozulması için birkaç dakika yeterli oldu. Batista'nın her hücumda pick&roll'a çıkması, pota altında savaşması ve topla buluşması kaçan her yakın atışta Efes potasında hızlı hücum olarak karşılık buldu. Ardından da dahiyane "Ver Vujacic'e Yaz Deftere" sisteminin devreye girmesiyle oyunun kontrolü tamamen Galatasaray M.P.'ye geçti. 

Galatasaray'ın bu bölümde sahadaki oyununu izah etmek için ise hiçbir özne kullanmaya gerek yok. Sabırlan dönen top ve en uygun pozisyonda X'in kullandığı hücumlar. X'in yerine ister Andric'i, ister Gordon'u, ister Lakovic'i veya bir başkasını koyabilirsiniz rahatlıkla. Oyuncu özelinde şekillenmeyen Galatasaray hücumu Anadolu Efes'in savunma isteksizliğiyle birleşince 15'e kadar çıkan farka şahit olduk. Ufuk Sarıca'nın bu bölümde sürekli denediği hücum ve savunma varyasyonları ancak devrenin sonunda takımı kıpırdatmaya yaradı. Savunmadaki hareketlenme hücumda Lafayette ve Sinan gibi farklı isimlerin de devreye girmesiyle devre sonunda farkın eritilmesini sağladı.

İkinci yarıda Galatasaray'ın hücum ritminin biraz bozulduğunu, savunma çizgisinin ise korunduğu söylemek yanlış olmaz. Efes Pilsen'in Barac merkezli, Vujacic'in yancı olarak iştirak ettiği "ya hep ya hiç" girişimi, basit bireysel hatalar sayesinde yakalanan fırsatların gerçekçi bir baskıya dönüşmesine engel oldu. Anadolu Efes uzunlarına sürekli baskı ve ikili-üçlü sıkıştırma getirerek çare üretmekte zorlanmayan Oktay Mahmuti'ye karşı Efes'in çaresizliği bizzat esame listesinin kendisiydi. Sezona günde çift oyun kurucu arayışıyla hazırlanan Anadolu Efes Ilievski çaresizliğine teslim olmuş, Top 16'da ise Lafayette'yi getirerek bomboş olan 4 numara pozisyonunda takımı Türk hekimlerine emanet etmişti. Ersan'ın gidişinden sonra Kerem Gönlüm'ü İsmail Abi'nin gemiyi beklediği gibi "O Kerem Gelecek" umuduyla bekleyen Ufuk Sarıca Euroleague'ye havlu attığı maçta Kerem Gönlüm'ün ancak ısınmasıyla koçluk kariyerinde takım kurma konusunda da eski hocasından bedava bir ders aldı. Savovic'e Konya'lıların bile "Kim ulan bu 42 numara, hemşehrimiz de değil" şeklinde şaşkınlıkla baktığı bir dönemde sadece ribaundu ve savunma sertliğini, mobiliteyi arttırması için sözleşmeyi imzalatan Oktay Mahmuti, basketbolda "halamın bıyığı olursa" kuralının geçerli olmadığını da Ufuk Sarıca'ya göstermiş oldu.

Savanovic'in Yunanistan'daki Olympiakos maçında başlayan ve bir türlü bitmek bilmeyen saygı duruşuna çaresizce boyun eğmek Anadolu Efes gibi büyük oynayan bir kulübe yakışmadı. Nitekim bir haller olduğu açıkça belli olan Savanovic'in yerine oyuna alacak tek bir oyuncusu bile yoktu Ufuk Sarıca'nın. Vujacic ve Barac'la sezonu bir maçta kurtarmaya çalıştı, bütün maç "eyvah eleniyoruz" telaşıyla takımı oynattı ama karşıda bu sezon bunu en son uygulayabileceği takımlardan biri vardı. Bu maçtan önce oynanan, daha ziyade sadece CSKA Moskova'nın oynadığı Olympiakos maçının sonunda Teodosic uzak dipteki boş adama attığı no look pastan yaklaşık 5-6 saniye sonra aynı topu 2-3 el değiştirmiş vaziyette elinde buldu ve üçlüğü yolladı. Bugün maçın büyük bölümünde Galatasaray MP'nin aynı sabırla ve doğru adamı bulana kadar hücum ettiğini gördük sahada. İkinci yarıda belirgin bir düşüş yaşasalar da karşıda o bölümü üstün geçirecek, farklı formüller üretebilecek bir rakip olmadığından kazanmayı bildiler.

Galatasaray için söylenecek çok fazla söz yok. Müthiş taraftar, müthiş atmosfer ve müthiş karakter sahada karşılığı alıyor. Rocky serisinden beri son ana kadar böyle direnen, savaşan bir karakter görmemiştim. Galatasaray bu karakteri koyuyor sahaya. Ama unutulmaması gereken çok önemli bir şey var. Galatasaray bu sezon çeyrek finale kalabilir, hatta F4'e bile kalabilir ama bu kağıt üzerinde 1. torba hakları olmasına rağmen Euroleague'ye girmeleri için yeterli değil. Galatasaray bu sene F4'e kalıp önümüzdeki 10 yıl Euroleague yüzü göremeyebilir. Önemli olan geçmişteki duruma bakıp gelinen noktayı övmek değil, bu noktayı bir başlangıç olarak görüp bunun sürekliliği için adımların atılmasıdır. Galatasaray Euroleague'ye renk kattı, heyecan kattı ve damgasını vurdu. Herşeyden önemlisi yarın (bence) Fenerbahçe Ülker'in de eleneceği ligde ülke hanesine puan değil gurur kattı. Belki bu sezon hiçbir takımımız evimizdeki Final Four'a kalamayacak ama Galatasaray akıllarda kalacak.

Efes için söylenecek çok şey var. Belki Türk basınında eş dost ilişkileri yüzünden kimse Ufuk Sarıca'yı eleştirmek, Anadolu Efes'i karşısına almak istemiyor olabilir lakin bizim öyle bir kaygımız yok. Kelle avcılığı tarzım değildir ama Ufuk Sarıca bu maçtan sonra istifa ederek olmayacak duaya amin diyen yönetimin önünü açmalı ve burada nokta koymalıdır. Gerek takım mühendisliği, gerekse saha içi hamleler konusunda Ufuk Sarıca'nın henüz Euroleague Top seviyesinde olmadığı görmek için zamanında Spor Sergi'de smaç basmış biri olmaya da gerek yok. Hem Anadolu Efes için, hem de Ufuk Sarıca için erken olan bu seçim başarısızlıkla sonuçlanmıştır ve sadece formaları koysan TBL'de final oynayabilecek bir takımı ligde lider yapmak da başarı sayılmamalıdır. Messina'nın yardımcısı Molin'in yıllarca yardımcı antrenörlük yaptıktan sonra Messina'nın koltuğu devralıp, daha sonra tekrar yardımcı koçluğa dönmesi örnek alınabilecek bir olaydır. Molin'in Ufuk Sarıca'dan 12, yardımcı koçluğunu yaptığı Trinchieri'den 8 yaş büyük olduğunu da ekleyeyim.

Anadolu Efes'in şu saatten sonra yapacağı en önemli transfer "özeleştiri" olacak. Yıllar önce kulüple ilişiği tek taraflı olarak kesilmişti ve o gün bugündür kulübün yakınından geçmesine bile izin verilmiyor. Yerine transfer edilen "istediğimiz şutları bulamadık" belli ki beklenen katkıyı veremedi. Kulüpteki dev aynalarını birkaç tane boy aynasıyla değiştirmek gerekiyor. Denendi, %100 çalışıyor.

1 yorum:

Yorumsever dedi ki...

Evet gerçekten kutlanmaya,tebrik edilmeye değer bir başarı.Bir G.S taraftarı olarak gurur duydum.Salondaki ve camiadaki genel hava bana futbolda uefa kupasının kazanıldığı zamanları anımsattı.Tabii ki bu başarı açısından kıyaslanan bir şey değil.Ancak takım içindeki birlik beraberlik havası çok benzer..Ama dediğim gibi önemli olan takımın camiaya böyle güzel günler yaşatmasıydı.Teşekkürler GALATASARAY

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...