Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Dino Meneghin ve Yıkanmamış Elleri

1 yorum

İtalya Basketbol Federasyonu Başkanı Dino Meneghin milli takımımızın grubuna Litvanya'yı çekerken... Litvanya'da düzenlenecek bir şampiyonada Litvanya ile aynı grupta olmak kadar kötü bir şans yoktur herhalde. Sadece sahadakileri değil, tribündekileri de yenmek gerekiyor.

30 Ocak 2011 Pazar

EuroBasket 2011 Kura Çekimi

4 yorum

1. Torba; İspanya, Yunanistan, Sırbistan, Slovenya
2. Torba; Türkiye, Fransa, Hırvatistan, Rusya
3. Torba; Almanya, Litvanya, Karadağ, Belçika
4. Torba; Büyük Britanya, Makedonya, İsrail, Gürcistan
5. Torba; İtalya, Bulgaristan, Polonya, Bosna-Hersek
6. Torba; Ukrayna, Letonya, Elemelerden Gelecek 1. Takım*, Elemelerden Gelecek 2. Takım*

(Eurobasket 2011'e katılacak son 2 ülke, Finlandiya, Macaristan ve Portekiz arasında oynanacak eleme maçlarından sonra belli olacak.)

Kuralar belli oldukça güncelleneceğinden, sayfayı sürekli güncellemeniz gerekiyor.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Eurobasket - Ntvspor (29 Ocak Programı)

0 yorum

Cumartesi gecelerinin keyfi Eurobasket, bu gece yine 00:15'te Ntvspor ekranlarında olacak. Kerem Gönlüm - Ender Arslan ortak röportajı ve Ekrem Memnun - Ertuğrul Erdoğan ikilisinin rakipleri analizleri programın bu haftaki demirbaşları. Anket sorusu ise Eurolig'de son topu emanet edeceğiniz 5 isim. Tercihlerinizi yine  Eurobasket twitter hesabı üzerinden iletebilirsiniz. Ayrıca programda Rytas'ın genç yıldızı Valanciunas incelenecek, Eurolig'de son topta kazanılan maçlar ve 5 takımın mağlubiyetsiz gidişi konuşulacak. Yaklaşık 1 saat sonra program başlayacak. Uyarması bizden, saatleri kurması sizden.

İkinci Twitter Vakası Caja Laboral'den

0 yorum

Bu seferki, JR Giddens vakası kadar açık değil ama çok da masum olduğu söylenemez. İddia Sportando sitesine ait. Hem ACB'de hem de Eurolig'de zor zamanlar geçiren Caja Laboral'de Lietuvos Rytas yenilgisi sonrası David Logan twitter hesabında "Bu palyaçolar yüzünden bir zenci ilk uçağa binip, evine gitmek istiyor." yazdı. Arkasından da birkaç dakika sonra Pau Ribas kendi hesabında "Az laf. çok oyun ve galibiyet" (tam çevirisi bu olmayabilir orjinali burada) tarzında bir mesaj yazdı. Logan'ın da cevabı "Koç değilsen eğer, yorumlarını kendine sakla." oldu. Pau Ribas mesajını takımı cesaretlendirmek için yazdığını söylese de pek inandırıcı gelmiyor. Yakında takımlar disiplin cezaları yönetmeliklerine "Twitterda hesap kapatma" maddesini de ekleyebilirler. "Oyuncumuza disiplinsiz davranışları sebebiyle 10.000 euro para, facebook hesabını deaktif hale getirme ve twitter hesabını kapatma cezası verilmiştir." Kulüplerden yakında bu gibi bir açıklama gelebilir . Olmaz olmaz demeyin.

Emir Preldzic vs Rafa Martinez

1 yorum

 (Foto : Serdar Ocaksönmez)

Emir'in maç getiren, çeyrek final kapısını aralayan bloklarından ilki. Üzerine tıklayınca salondaki seyircilerin, sakat oyuncuların, gazetecilerin, kısacası herkesi tedirginliğini görebiliyorsunuz. Hatta hakemin sol dipte "Durun daha ikincisi gelecek" işaretini bile. Ellerine sağlık Serdar, harika yakalamışsın.

Eurolig Top 16'da İkinci Haftada İki MVP

1 yorum

Bu hafta sürekli 2'lerden gidiyoruz. Fenerbahçe Ülker'in son saniyelerdeki iki blokla iki sayı farkla maçı kazanarak iki takımımızın da iki galibiyete ulaştığı ikinci haftada (evet tekerleme gibi) en değerli oyuncu ödülünü de iki oyuncu kazandı. Caja Laboral'den Marcelinho Huertas ve aynı maçta son saniyede yolladığı uzun mesafeli üçlükle deplasmanda rakibini deviren L.Rytas'lı Khalid El Amin. Her ikisi de 29 puan topladılar bu hafta ama tabiki El Amin'in 29 puanı mantık terazisinde çok daha değerli. 10/15 isabetli maçı tamamlayan Huertas 17 sayı üretirken 11 de asistle double-double yapmayı başardı. El Amin ise 26 dakikada 11/12 ile 22 sayı üretip 2 asist, 3 de top çalmayla oynadı. Ama herşeyden önemlisi son saniye isabetiyle getirdiği galibiyetti.


Zalgiris Taraftarından Başarısız Mesaj

0 yorum

Olympiakos maçı öncesi "Green is always stronger" yani "Yeşil her zaman daha güçlüdür" pankartı açtı Zalgiris taraftarları. Karşıda Olympiakos olduğu için özel bir pankart mıydı bilemiyorum ama niyet buysa Yunanları pek etkilediği söylenemez. 15 gün içinde sadece bu yeşili değil, pankartın (eğer niyet oysa) en büyük ilham kaynağı ezeli rakipleri yeşil Panathinaikos'u da deplasmanda yendiler. Rövanşta Olympiakoslular için önerim aşağıda.


ACB 19. Hafta Programı (29-30 Ocak)

1 yorum

29 Ocak Cumartesi
19:00 Caja Laboral - Unicaja Malaga
20:00 CAI Zaragoza - Gran Canaria
20:00 Fuenlabrada - Meridiano
20:30 Asefa Estudiantes - Valladolid

30 Ocak Pazar
13:30 Power Elec. Valencia - Bizkaia Bilbao
13:30 Assignia M. - Real Madrid
13:30 Menorca - DKV Joventut
13:30 Cajasol - Lagun Aro
20:30 Regal Barcelona - Granada

Almanya'da Amatör Smaç Şampiyonu

0 yorum



Geçen hafta düzenlenen Almanya All Star organizasyonunda smaç şampiyonluğunu Suudi Arabistan doğumlu 22 yaşındaki Salu Benjamin Tadi kazandı. Kendisi Almanya'nın alt liglerinde oynamasına rağmen organizasyon gereği alt liglerden gelenlerin arasından seçilen ve birinci ligde oynayan oyuncularla birlikte yarışmaya katılmaya hak kazanan isim oldu. Tabi bu isim de yarışma öncesi yapılan ayrı bir yarışmayla belirleniyor. Finalde yaptığı smaç yukarda. Kendinden uzun insanların içinde bulunduğu 5 kişinin üzerinden yapılan bir smaç belki kolay görünebilir ama oldukça iddialı. All-Star'la ilgili diğer videolara ve haberlere de buradan ulaşabilirsiniz

Tabi bir de Tadi'nin şu videosu var, ona da göz atmadan geçmeyin.


28 Ocak 2011 Cuma

Fenerbahçe Ülker: 75 - P.E. Valencia: 73 (İki Blok ve 2'de 2)

1 yorum

Fenerbahçe Ülker'in bu sezon gösterdiği performansları sıralasak, bu maç kesinlikle ilk 5'e girmez. Çok özel oyuncu performansları izledik, evet ama Fenerbahçe Ülker herşeyden önce takım kimyası ve düzeniyle şu an insanların nazarında bulunan konumda. Ömer Onan, Marko Tomas, Mirsad Türkcan ve Emir Preldzic'in bireysel performansları tamamen kendi savaşlarının bir sonucu, takım oyununun değil.

Tüm otoriteler Power Elec. Valencia'nın Svetislav Pesic'le birlikte nasıl yükseldiğinin farkında. ACB'de diplerde gezen takım, Pesic'le birlikte tepeye çıktı. Normal sezonda Euroleague'e veda edecek takım, son 5 maçtaki performansı, Savanovic'in son saniye 3'lüğü ve biraz da şansının yardımıyla Top 16'ya yükseldi. Sertlik bakımından Euroleague seviyesinin çok üstündeler. Kavga ediyorlar, güreşiyorlar. Oyun kurallarını zorluyorlar diyeceğim ama kuralları göz önünde bulundurmadıklarını düşünüyorum. Panathinaikos'u, OAKA'da sindirmeyi başarmış bir takımdan bahsediyoruz. Üstelik o maç Pesic'in Valencia'yla birlikte çıktığı üçüncü maçtı. Valencia her ne kadar muazzam bir yükselişte de olsa bir yerde bu trendin tersine döneceği, tabiatın gereği. O maç da bu maç oldu.

Fenerbahçe Ülker Final Four sertliğinde geçen bir maçı kazandı. Çok top kaybı yaptı ki bu çok önemli bir sorun. Topu oyuna sokarken, çoğu zaman şans yardım etti. İlk yarıda topu Jasikevicius'a attık ve Rafa Martinez araya girdi. Bu pozisyondan defalarca yaşamamamızın sebebi şans ve biraz da Siena deplasmanı tecrübesi. Orada yarı sahayı geçerken yaşanılan sorunlar ve edinilen tecrübeler, Valencia'ya karşı çok yardımcı oldu. O gün oyuncuların dikkatsizliği pahalıya patlamıştı. Bugün bu konuda olabildiğince dikkatli davranmaya çalıştılar.

Hücum ribauntlarında 18-8, toplamda 28-36 geride olan, rakibinden 5 top kaybı daha fazla yapan bir takımın kazanması için muhteşem şut atması gerekir. Fenerbahçe Ülker de bunu yaptı. Olympiacos maçında sinir edecek bir şut yüzdesine sahip takım, Valencia karşısında da bunu sürdürdü. Fenerbahçe potaya toplamda 52 şut gönderebildi, Valencia 67 ! Bu olumsuzluklara rağmen kazanıyorsan büyük takım olmuşsundur ama çok dikkat etmen gerekir. Şut nankördür ve her gece böyle girmeyebilir. Yine de nankör olmayan bir şey varsa yaptığın savunma. Fenerbahçe yine çok iyi savunma yaptı. Rakibin çıktığı sertlik düzeyine, senin çıkmana izin vermeyen hakem triosu vardı sahada. Buna rağmen bıkmadı, usanmadı bu takım. Maçın kazanıldığı anın ise Emir Preldzic'in 2 bloğuyla gelmesi, bu savunmanın bir ödülü belki.

Bahsetmemiz gereken oyuncu performansı ise kesinlikle Ömer Onan'a ait. Çok özel bir geceydi onun için. Bu yaşta, oyununu bu kadar geliştiren çok az oyuncu vardır. Bunlardan bir tanesi de Kerem Tunçeri mesela. Adamlar 30'lu yaşlarında Avrupa basketbolunda süperstar kategorisine çıktılar. Ömer Onan, Valencia karşısında 6/7 iki sayılık ve 3/4 üç sayılık isabetle muhteşem bir performans ortaya koydu. Takım saha içinde ne yapacağını şaşırmışken savunmada arkadaşlarına liderlik etti ve takımının ayağa kalkmasını sağladı. Fenerbahçe 2/2 yapmış ve çeyrek final yolunda çok önemli bir virajı dönmüşse, Ömer Onan bu durumun mimarıdır. Detaylı istatistikler burada.

FENERBAHÇE ÜLKER (75): Roko Ukic 4 (1 ribaund- 1 asist), Mirsad Türkcan 14 (7 ribaund- 1 asist), Ömer Onan 22 (2 asist), Darjus Lavrinovic 2 (9 ribaund- 2 asist), Sarunas Jasikevicius 4 (1 ribaund- 2 asist), Kaya Peker (5 ribaund- 5 asist), Oğuz Savaş 4 (2 ribaund), Marko Tomas 15 (1 ribaund- 1 asist), Emir Preldzic 10 (2 ribaund- 3 asist)

POWER ELECTRONICS VALENCİA (73): Omar Cook 4 (1 ribaund- 7 asist),James Augustine 6 (3 ribaund), Victor Claver 10 (3 ribaund- 1 asist), Serhiy Lishchuk 8 (4 ribaund), Rafa Martinez 14 (1 ribaund- 1 asist), Florent Pietrus 4 (2 ribaund), Dusko Savanovic 11 (7 ribaund- 1 asist), Nando de Colo 7 (1 ribaund- 3 asist), Robertas Javtokas 9 (7 ribaund- 1 asist)

Maccabi: 99 - Lottomatica Roma: 58 (Maccabi'den Hunharca Galibiyet)

1 yorum

Sezon boyu konu Roma olduğunda, sürekli onların ne kadar kolay sindiğinden ve mücadele gücünden yoksun olduğundan bahsediyorduk. Onların Top 16'ya kalması ne kadar basketbola ihanet olsa da, Polyannacılık yapıp en azından genç Nihad Djedovic'in gelişimi açısından faydalı oldu diyelim.

Maçın başında topu sürekli pota altına, Sofoklis Schortsanitis'e indiren Maccabi, amacını önce pota altının gardını indirmek olarak belirlemiş. Roma adına maça istekli ve savaşarak başlayan iki oyuncu vardı; Nihad Djedovic ve Andrea Crosariol. Maccabi'nin topu sürekli pota altına indirmesi de Crosariol'un denklemden çıkmasını sağladı. Crosariol'un yerine giren Ali Traore, her ne kadar mücadele gücü bakımından çan eğrisini yükseltse de, oyun zekası ve mental açıdan o kadar düşük bir yeteneğe sahip. Buna, Darius Washington'ın hücumda sorgulanabilir kararlarını da eklersek, 2. çeyrek ortasında farkın nasıl 30'lara çıktığını anlarız. 

Maccabi hücumu ve savunması açısından yorum yapmak anlamsız olur. Savunmayı muhteşem yaptılar, hatta öyle ki maç 40 sayı civarında dolanırken bile tam saha baskı yapıp top çaldılar. Fast break sayıları buldular. 40 yaşında ve 15 sezondur Maccabi'de oynayan Derrick Sharp bile hücum ribaundu aldı. Roma gibi bir takıma 12 hücum ribauntu vermeleri bu maçtaki tek eksik noktaları ama maçın ciddiyetinin 25 dakika boyunca minimum seviyede dolaşması, bu sorunu kabul edilebilir ve geçici kılıyor.Ancak, Maccabi'nin toplamda 50-28'lik bir ribaunt üstünlüğü var ki akıllara zarar. Zaten istatistiklere baktığınızda, skor gibi her türlü rakamında akıllara zarar olduğunu görüyorsunuz. 

Bu maç, bir Top 16 maçından çok herhangi bir hazırlık maçı ciddiyetinden ve çekişmesinden dahi uzaktı. Korkarım, Lottomatic Roma koçu Saso Filipovski'nin kaderi de Matteo Boniciolli'den farklı olmayacak. Roma çok kötü bir takım ve burada olmayı hiç mi hiç haketmiyorlar. Detaylı istatistikler burada.

Montepaschi Siena: 68 - Real Madrid: 78 (Real Madrid'in Üçlük Partisi)

1 yorum

Montepaschi Siena maça öyle bir başladı ki, Bo McCalebb'in yokluğunun çok da farketmediğini gördük. Palaestra'da nitelikli taraftarlar, McCalebb kadar savunmada topa baskı yapıyor. Real Madrid hücumu, sıcak çay görmüş kesme şeker gibi dağıldı maçın başından itibaren. R. Madrid sürekli top kayıpları yaptı ve Messina'nın molaları da bu konuda yardımcı olamadı.

Fark 20 sayı bandında gezerken, maç başı çok yüksek tempo yapan Siena, temposunu düşürdü. Bu noktada, McCalebb'in sahada olması bir şeyleri farklı kılabilirdi. Ancak, elimizde bir veri var. Rakibi sete zorlayan Madrid,  savunmada daha iyi işler çıkarabiliyor. Caja Magica'da oynadıkları Olympiacos maçında rakibinin tempo yapmasına izin vermeyen Madrid, 3 süperstar oyun kurucuya rağmen muhteşem savunma yapmıştı.  Fernando Buesa'dan çıkarken de şartlar aynıydı. Yani, Bo McCalebb sahada olsaydı dahi Siena maç başında yaptığı tempoyu 40 dakika sürdüremeyecekti. İşte bu yüzden ilk yarıda ortaya çıkan olağanüstü farka rağmen Madrid bir yerde dengeyi kuracaktı.

Bu denge 2. çeyrek sonlarında Clay Tucker ve Carlos Suarez'in üstüste 2 üçlüğüyle gelir gibi olsa da Siena devreye iki dakika kala tekrar gaza bastı ve fark 18 oldu. Llull'un ilk yarı boyunca sürekli gergin olması, aldığı teknik faul, soyunma odasına giderken Velickovic'in Pianigiani ve Ksistof Lavrinovic'le yaşadığı tartışma, Madrid'i 3. çeyreğe bambaşka bir şekilde soktu. Savunmada inanılmaz istekli olan takım, ilk yarıdaki görüntüyü çok değiştirmişti. Hücumda Prigioni'ye daha fazla güvenmeye başlayan Messina, Siena'nın pota altını çok iyi kapadığını ve hareketli ayaklarına rağmen Pianigiani'nin uzunlarının içeri çok gömüldüğünü farketti. İlk yarı boyunca, burayı çok fazla zorlayan ve defalarca kez duvara vuran takım, nihayet çözümü buldu. Sürekli "pick and pop" oynamaya başlayan Madrid, Clay Tucker, Sergio Llull, Carlos Suarez,  Felipe Reyes ve Nikola Mirotic'le boş ve doğru şutlar bulmaya başladı. Sürekli de cezalandırdı. Kaçan şutlarda da, Ante Tomic, D'Or Fischer ve Felip Reyes sürekli hücum ribauntlarını zorladı ve aldı. Toplamda da bu 3 oyuncu 10 hücum ribaundu kazandı. Real Madrid'in şut performansına geri dönecek olursak, olağanüstü bireysel performanslar görüyoruz. Üçlüklerde Nikola Mirotic 4/4,  Carlos Suarez 3/5, Sergio Llull 2/3, Clay Tucker 3/8 ve takım halinde 13/24'le %54'lük bir istatistik. 

Montepaschi Siena ise akıllı hücum etmeye başlayan Madrid'e karşı tek avantajını kullanamamaya başladı. Topa baskı yaptı ama Madrid topu hızlı dolaştırdığından, sürekli açıklar veren Siena, fast break şansı da bulamadı. Günden güne kendini geliştiren Madrid savunmasına karşı da sette etkili olamadılar. Olabildiğince doğru seti oynasalar da,  hep bir noktada paniklediler ve McCalebb'siz bu sınavı veremediler. Gruptan çıkmaları için çok büyük şansa ihtiyaçları var. Detaylı istatistikler burada.

MONTEPASCHI SIENA: Zisis 14, Hairston 7, Carraretto 6, Rakovic 2, Lavrinovic 4, Kaukenas 8, Ress, Jaric, Akindele 6, Stonerook 5, Aradori, Moss 16.

REAL MADRID: Tomic 4, Prigioni 2, Suarez 15, Reyes 11, Mirotic 16, Rodriguez 2, Velickovic, Begic ne, Vidal, Fisher 3, Llull 10, Tucker 15.

Eurocup 2. Tur 2. Hafta Sonuçları

0 yorum

I GRUBU
Cedevita Zagreb 76-94 Unics Kazan
Gran Canaria 72-66 Hemofarm Stada

J GRUBU
Budivelnik 68-56 BG Goettingen
Le Mans 85-70 Aris BSA 2003

K GRUBU
CEZ Nymburk 68-74 Pepsi Caserta
Galatasaray CC 57-68 Asefa Estudiantes (Maç yazısı burada.)

L GRUBU
Cajasol Sevilla 66-55 Benetton Bwin
Alba Berlin 68-65 Panellinios BC

Eurolig'de Haftanın En İyi 10 Hareketi

0 yorum


Link

El Amin'in şutu beklendiği gibi zirvede ama Pargo'nun smacı yine muhteşem. Yalnız bu arada dikkatimi çeken bir şey var. Omar Cook topla oynarken sürenin akışına dikkat edin, bir de Rafa Martinez topu eline aldıktan sonra son 3 saniyenin akışına dikkat edin. Sanki Rafa Martinez şutu sokana kadar bitmeyecekmiş gibi. Allahtan Emir bloklarıyla maçı getirdi de bu konu baş ağrıtmadı. Az önce süre tuttum, son 3 saniye tam 7 saniyede sona eriyor. İlginç. Tabi maç saatiyle ekrana yansıyan skorborda da dikkat etmek lazım. Eğer orda bir senkron farkı varsa söylenecek söz yok.

Ekleme: Biraz zoomlayıp bakınca 4 saniyelik bir senkron farkı var gerçekten de. Tebrikler EL TV'ye..

27 Ocak 2011 Perşembe

Partizan: 76 - Efes Pilsen: 79 (Karakter Gösterisi)

4 yorum

Şunu yazıya başlamadan söylemek lazım. Efes Pilsen açık ara sezonun en iyi deplasman performansını gösterdi ve maçı kazandı. Bunun altında yatan en önemli sebep Efes'in yüreğini ortaya koyması. Bu sezon oynadığı deplasmanlarda güvercin ürkekliğine sahip takımın, daha maçın başında sinmemesi, maçın büyük bir kısmını son top gibi oynaması maçı kazandırdı.

Efes Pilsen nihayet sert bir takım görüntüsü çizerken, Sinan Güler ve Bostjan Nachbar gibi takımın bu alandaki liderlerinden ikisi kısıtlı süreler aldı. Sisteme sadık kalındı, takım sürekli savaştı. Skorbordu etkileyen oyuncular Efes Pilsen'de öne çıkmadı. Evet, Rakocevic sistemin içinde sayılar üretince bu bizi mutlu etti ama söylemek istediğim şu; saha içi isabeti olmayan Thornton maçın en etkileyici isimlerinden biriydi. Bu savaşın en etkili verildiği ilk yarıda, bir çok defa Partizan'ın hücumda 24 saniye süresini doldurduğunu veya süre bitmek üzereyken acele şutlar atmak zorunda kaldığını gördük. Savunma bu seviyede olursa, mücadele buraya çıkarsa, Efes Pilsen Palaestra veya Caja Magica'dan da bir galibiyet çıkarır, grubun zirvesine oturur.

Efes Pilsen'in oyununda kötü olan noktalarda vardı elbette. Savunma ribauntlarına daha fazla dikkat edilse, skor olarak maçı henüz ilk yarıda çift hanelere çıkarırdı. Partizan muhteşem taraftarına rağmen, "Efes Pilsen bizden daha iyi takım ve onları yenemeyiz" hissine kapılırdı ve galibiyet daha rahat gelirdi. Dusan Kecman'ın üçü ilk yarıda olmak üzere, 4 hücum ribauntu alması, Partizan'ın takım olarak 13 hücum ribauntu alması, hedefi büyük olan takıma yakışmaz. İkinci yarıda, Perasovic'in bu konuya eğildiği belliydi ki maçın kritik noktalarında ribauntlardan maçı alan taraf Efes Pilsen oldu. Diğer bir nokta ise, Kerem Tunçeri'nin sağlık sorunları nedeniyle, son çeyreğin tamamında sahada olamaması. Bu durum bizi bazı anlarda sıkıntıya soktu. Wisniewski'nin son çeyrekte kritik noktalarda takımın hücumuna liderlik edememesi, oyunu kuramamasının sıkıntısını yaşandık. Oyun olarak ortaya çıkan farkın skora yansımaması, son toplara doğru bizi krize soktu. Tunçeri'nin yokluğunda, Wisniewski'nin mental ve oyun olarak daha üst seviyelere çıkması, takımı taşıması lazım. Daha üst seviye için son 3 dakikada mükemmel iş çıkaran Kerem Tunçeri'yi örnek alsın. Efes Pilsen'in buna çok ihtiyacı var.

Değinmemiz gereken son nokta ise Miroslav Raduljica'nın dönüşü. 3 dakika oynamasına ve bu kısa sürede 2 faul aldı ama biliyoruz ki Raduljica bu değil. Efes Pilsen 2'de 2 yaptı ve son 8 yolunda büyük bir avantaj sağladı. İlerleyen dönemde Raduljica'nın pota altına getireceği sertliğe ve rakibi caydırmasına ihtiyacımız olacak. Kerem Gönlüm ve Lawrence Roberts, fiziksel özelliklerinin getirdiği dezavantaja rağmen, "size"ıyla iş yapan uzunlara karşı mücadeleleriyle direniyor olabirler. Bu mücadelelerini alkışlamak gerekiyor. Partizan karşısında da son dakikalarda kritik hücum ribauntları almış olabilirler ama bir yerde mücadelenin yetmeyeceği, fiziksel özelliklerin de gerekeceği maçlar olacak. Mesela, Nathan Jawai kadar ürkütücü fiziğe sahip ama daha iyi oyunculara karşı mücadele edebilir Efes Pilsen. Mike Batiste, Boban Marjanovic ya da Giorgi Shermadini'nin neler yaptığını hatırlayın. Real Madrid, D'Or Fischer, Ante Tomic ve Mirza Begic gibi uzunlara sahip. Bu gibi uzunlara karşı, Raduljica'ya çok ihtiyacı olacak Efes Pilsen'in. Bu noktayı fazla uzatmış ve üzerinde fazla durmuş olabilirim. Ancak, Efes Pilsen'in Belgrade Arena performansı bize daha ileri gidebileceklerini "ilk kez" vaad etti. Biz de, beklentileri biraz daha farklı şekillendirdik. Kadroya bakınca da haksız sayılmayız. Detaylı istatistikler burada.

PARTIZAN (76): Curtis Jerrells 15 (1 ribaund – 7 asist), Dusan Kecman 9 (6 ribaund – 1 asist), Jaka Klobucar, Vladimir Lucic (1 ribaund), Dragan Milosavljevic 8 (3 ribaund – 2 asist), Rasko Katic 6 (3 ribaund), Nathan Jawai 10 (6 ribaund – 1 asist), Petar Bozic (2 asist), James Gist 19 (6 ribaund – 1 asist), Jan Vesely 9 (4 ribaund)

EFES PİLSEN (79):
Andrew Wisniewski 2 (1 ribaund – 3 asist), Igor Rakocevic 23 (4 ribaund – 2 asist), Lawrence Roberts 9 (5 ribaund – 1 asist), Kerem Tunçeri 13 (2 ribaund - 3 asist), Bootsy Thornton 5 (2 ribaund – 3 asist), Kerem Gönlüm 14 (4 ribaund), Miroslav Raduljica, Nikola Vujcic (1 asist), Bostjan Nachbar (1 asist), Flip Murray 6 (1 ribaund), Sinan Güler 4 (3 ribaund)

ACB'de 18. Haftanın En İyi 5 Hareketi

0 yorum


26 Ocak 2011 Çarşamba

Euroleague Top 16 İkinci Hafta Programı (26-27 Ocak)

0 yorum

26 Ocak Çarşamba
19.45 Zalgiris Kaunas - Olympiacos BC
21.45 Caja Laboral - Lietuvos Rytas
21.45 Partizan mt:s Belgrade - Efes Pilsen (SKY Türk)
21.45 Montepaschi Siena - Real Madrid

27 Ocak Perşembe
21.00 Maccabi Electra Tel-Aviv - Lottomatica Roma
21.45 Panathinaikos - Unicaja Malaga
21.45 Union Olimpija - Regal FC Barcelona
21.45 Fenerbahçe Ülker - Power Electronics Valencia (NTV Spor)

Euroleague Top 16 2. Hafta Sakatlık Raporu

0 yorum

E GRUBU
Panathinaikos: Aleks Maric Nisan ayına kadar yok. Romain Sato'nun oynaması bekleniyor.
Unicaja Malaga: Robert Archibald ve Uros Tripkovic Atina'ya götürülmedi.
Lietuvos Rytas: Martynas Gecevicius 2 hafta yok.
Caja Laboral: Herhangi bir eksiklik yok.

F GRUBU
Regal FC Barcelona: Gianluca Basile sezonu kapattı. Pete Mickeal 3 hafta daha yok. Erazem Lorbek'in bu hafta oynaması bekleniyor.
Lottomatica Roma: Luca Vitali en az 3 hafta yok. Angelo Gigli 3 maçtır oynamıyor. Jacopo Giachetti'nin sahalara dönüş tarihi belli değil.
Maccabi Electra : Herhangi bir eksiklik yok.
Union Olimpija : Herhangi bir eksiklik yok.

G GRUBU
Montepaschi Siena: Bo McCalebb uzun süre yok.
Efes Pilsen: Miroslav Raduljica sakatlıktan döndü ama henüz Eurolig'de forma giymedi.
Real Madrid : Herhangi bir eksiklik yok. Begic transfer edildi, Garbajosa serbest bırakıldı.
Partizan: Herhangi bir eksiklik yok.

H GRUBU
Olympiacos BC: Panos Vasilopoulos ve Zoran Erceg bu hafta antrenmanlara çıkmadı. 
Fenerbahçe Ülker: Engin Atsür ve Gasper Vidmar uzun süre yok. Mirsad Türkcan'ın oynaması bekleniyor.
Zalgiris Kaunas: Marcus Brown'ın oynaması bekleniyor.
Power Elec. Valencia: Jeremy Richardson'ın oynaması beklenmiyor. JR Giddens takımdan gönderildi.

NOT : Sakatlık bilgileri Euroleague resmi sitesinden alınmıştır.

EuroChallenge 2. Tur 2. Hafta Sonuçları

0 yorum

I Grubu
Lukoil Academic 63-71 Spartak St.Petersburg
Barak Elitzur Netanya 73-80 Maccabi Haifa

J Grubu
Pınar Karşıyaka 94-74 Krka
Dexia Mons Hainaut 77-73 Antwerp Giants

K Grubu
Lisboa e Benfica 64-67 BCM Gravelines Dunkerque
Norrköping Dolphins 77-75 BK Ventspils

L Grubu
BC Zadar 96-80 BK Prostejov
BC Oostende 80-71 Lokomotiv Kuban

25 Ocak 2011 Salı

Galatasaray CC: 57 - Asefa Estudiantes: 68 (Oyun Kurucu)

1 yorum

Galatasaray Cafe Crown bugün seyircisi önünde farklı mağlup olmuş olabilir ancak bunun nedeni çok fazla değil. Biri geçici, biri oyun içinde sorunlar. İlki, Tutku Açık'ın yokluğuyla oluşan oyun kurucu eksikliği. İkincisi, savunma ribauntları. Galatasaray bu iki sorun ve bu sorunların getirdiği sıkıntılar yüzünden maçı kaybetti.

Tutku'nun yokluğunda Jerry Johnson takımın tek oyun kurucusu durumunda. Johnson da ilk çeyrekte oynatmaya meyilliyse de, sonrasında fazlaca birebiri zorladı veya gelen perdenin sonrasında şutunu attı. Johnson'ın takımı oynatma çabaları ilk çeyrekte olumlu sonuçlar verdi ve Galatasaray bu çeyrekte 21 sayı attı, ki maç sonunda 57 sayı atabildiler ancak. 2. çeyrekte rotasyona gitmek durumunda olan Mahmuti, hem Evren Büker hem Taylor Rochestie'yle bu işi kotarmaya çalıştı. İlk çeyrek boyunca her hücum sonrası takımını alkışlayan Mahmuti, bu çeyrekten sonra sürekli sıkıntılıydı. 2. çeyrek ve sonrasında hiç bir hücumu planlı olmadı Galatasaray'ın, hücum sonlarında sürekli zorlama atışlar ya da acele atılmış şutlar vardı. Kısacası, Galatasaray Tutku'yu yedekleyebilecek birini bulmak zorunda. O yokken düzenli Galatasaray hücumları da yok. Dolayısıyla, işlemeyen parça da çoktu. Joshua Shipp, Taylor Rochestie, Preston Shumpert ve Haluk Yıldırım neredeyse hiç katkı veremedi. 

Diğer can sıkıcı konu ise savunma ribauntları. Galatasaray istatistiklerde sadece 7 hücum ribauntu vermiş olabilir ama bu konuda canının çok sıkıldığını ve bu hücum ribauntlarının ertesinde ikinci şans sayılarını yediğini söylemek lazım. Alçak postta pozisyon alan Daniel Clark'ın oynadığı bölümlerde Asefa Estudiantes sadece Clark'ı burada bıraktı. Onunla birlikte oynayan German Gabriel'in sürekli çizgi gerisinde kaldığını söyleyelim. Yani Estudiantes hücum setleri gereği fazla hücum ribauntu kovalamadı. Kovaladığı bölümlerde başarılı oldu. Bir diğer pota altı bölgesi sorunu ise ayakları hızlı olan Josh Asselin'in bir türlü durdurulamaması. Galatasaray oyunun savunma alanında çok başarılıydı, Josh Asselin hariç. İstediği pozisyonu bitirdi ve Galatasaray uzunları çok az pozisyonda Asselin'in işini zorlaştırdı. Asselin de maçı 7/10 isabetle 16 sayıyla bitirdi.

Ayrıca, bir nokta daha var. Galatasaray'ın maçı kaybedeceği 3. çeyrek başından itibaren oynanan oyuna bakarsak belliydi ama özellikle 4. çeyreğin son 3 dakikasında Galatasaray'ın maçı kaybedeceği kesinleşmişti. Bu dakikadan itibaren, zaten çift haneler eşiğinde olan farkı azaltma peşinde koşsaydı Sarı-Kırmızılılar, ikinci maç için belki  daha avantajlı bir skor elde edebilirlerdi. Ancak, maçı kazanma isteğiyle, zorlama atışlar ve birebirler farkı 11 sayı yaptı. Detaylı istatistikler burada.

Rakocevic ve Roberts'e Özel Önlem

1 yorum

Sırp gazeteci Nenad Radojevic, bugün yapılan Partizan antrenmanından sonra, koç Jovanovic'le mini bir röportaj yapmış ve Efes Pilsen maçıyla ilgili sorular sormuş. Partizan taraftarının çok yakından tanıdığı ve hafifte çekindiği 2 isim; eski forvetleri Lawrence Roberts ve eski Kızılyıldızlı Igor Rakocevic. Radojevic'in bu oyuncuları ve özellikle Igor Rakocevic'i nasıl durduracaklarını sorduğunda Jovanovic'in cevabı; "Dragan Milosavljevic'i hazırlıyoruz. Şaka yapıyorum! Rakibimizin hücumda sadece 2 opsiyonu varsa, onları savunmak bizim için çok kolay olur. Ancak, Efes Pilsen'de birilerini durdurduğunuz zaman biriler çıkıp oyunun yönünü değiştirebilir. Elbette, Igor bir problem ama yalnız değil. Efes Pilsen, pota altında kuvvetli bir takım. Roberts'e göre hazırlıklarımız olacak. O güçlü ve iyi bir oyuncu."

Partizan'da ağır Real Madrid mağlubiyetine rağmen, Adriyatik Ligi'nde Olimpija karşı kazanmış olmanın ve ligde bu sezon ilk defa zirveye çıkmanın morali hakim. Jovanovic sözlerini şu şekilde sürdürmüş; "Arena'nın atmosferi oyuncularımız açısından muhteşem. Real Madrid'e karşı oynadığımız oyundan daha iyisini göstermek istiyoruz. Biletlerin tamamı tükenmek üzere. Umut ediyorum ki taraftarlarımız oyuncularımıza büyük bir şevk aşılar ve arkamıza büyük bir rüzgar alırız. Atmosfer bizim açımızdan ürkütücü değil.". Efes Pilsen'in geçen sezondan daha farklı olduğunu ve bu sene iyi bir kimya yakaladığını belirten Jovanovic stres altında olduğunu belirtiyor ve; "Perasovic'i aldılar ve yeni bir düzen sağladılar. Bütün pozisyonlarda alternatifli, sert, yıldırıcı ve iyi oyuncuları var. Bizi çok zor bir maç bekliyor.".

Bu arada, Partizan yönetimi, bu maç için ayrılan biletleri satışa çıkardı ve bunlar da çok kısa sürede bitti. Efes Pilsen'i bu maçta gerçekten çok ateşli 22.600 taraftar bekliyor olacak. Onlara karşı oynamak hiç kolay değil!

EuroChallenge 2. Tur 2. Hafta Programı

0 yorum

25 Ocak Salı
I Grubu
18.00 Lukoil Academic - Spartak St. Petersburg
20.30 Barak Netanya - Maccabi Haifa

J Grubu
20.30 Pınar Karşıyaka - Krka
20.30 Dexia Mons Hainaut - Antwerp Giants

K Grubu
19.00 Norrköping Dolphins - BK Ventspils
21.00 Lisboa e Benfica - BCM Gravelines Dunkerque

L Grubu
18.00 BC Zadar - BK Prostejov
20.30 BC Oostende - Lokomotiv Kuban

Jorge Garbajosa : Sıradaki Kurban

0 yorum

Real Madrid, nereye gideceği belirsiz Mirza Begic'i aldıktan sonra kadrosu 13 kişiye çıktı ve 1 kişinin kadrodan kesilmesi gerekiyordu. Çok büyük ihtimalle bu isim de Jorge Garbajosa olacak. Aslında, Euroleague'de böyle bir kısıtlama yok. Real Madrid 13 kişiyle devam eder ve 1 oyuncusunu sürekli olarak dışarıda bırakır. Ancak, ACB kurallarına göre transfer için gereken son tarih olan pazartesiye 12 kişilik isim listesinin verilmesi gerekiyor. 

Jorge Garbajosa'nın gidişinin sadece Begic transferiyle ilgili olmadığını söylemek gerekiyor. Nikola Mirotic'in beklenenden hızlı gelişim göstermesi ve Garbajosa'dan daha iyi performans göstermesi bu sebeplerden biri. Diğer neden ise Real Madrid'in giderlerini düşürme yoluna gitmesi. Bu sezon bazı kaliteli isimlerden yüksek maaşları nedeniyle vazgeçen Real Madrid'in, Nikola Mirotic'den daha düşük performans göstermesine rağmen daha yüksek maaş alan Garbajosa'nın maddi yükümlülüğünü çekmek istememesi gayet anlaşılır bir sebep. Garbajosa'nın kendisine yeni bir kulüp aradığı söylentiler arasında. 33 yaşındaki forvet, Real Madrid için oynadığı 1.5 sezonda 55 maç forma giyip 6 sayı, 2.6 ribaunt ve 1 asist ortalamalarıyla oynamıştı.

2. Geleneksel Nenad Krstic Sandalye Şenlikleri

1 yorum



İlki büyük ilgi görünce İspanyollar ikincisini çekmişler. Yalnız bu sefer kategorisi "Aksiyon / Savaş" değil "Aksiyon / Komedi ". Joventut - Cajasol maçında Hosley smaca giderken Satoransky arkadan yetişip müdahale ediyor ve taraftarlar tepki göstermeye başlıyorlar. Ama İspanya'da basketbol holiganizmi neredeyse hiç olmadığından 1 metre arkalarında taraftar çıldırmış durumdayken Cajasol'lu oyuncular rahatça korumasız benchlerinde oturuyorlar. İşte o sırada karşı tribünden sahaya bir sandalye atılıyor. Sırbistan maçındaki gibi bir etki yaratmıyor ama İspanya'da bir taraftarın bu noktaya gelmesi, bunu eyleme dökmesi ilginç. Video yukarıda, yorum sizin.

Eurocup 2. Tur İkinci Hafta Programı (25-27 Ocak)

0 yorum

25 Ocak Salı
I GRUBU
21:30 Cedevita Zagreb - UNICS Kazan
22:30 Gran Canaria - Hemofarm Stada    

J GRUBU
19:00 Budivelnik - BG Goettingen    
20:00 Le Mans - Aris BSA 2003    

K GRUBU

19:30 CEZ Nymburk - Pepsi Caserta    
20:30 Galatasaray C.C. - Asefa Estudiantes

L GRUBU
21:30 Cajasol Sevilla - Benetton Bwin    

27 Ocak Perşembe

L GRUBU
21:00 Alba Berlin - Panellinios BC    

Mark Cuban vs. FIBA

5 yorum


Mark Cuban, sahibi olduğu takımı Dallas Mavericks'in New Jersey Nets'i yendiği maçtan sonra Basket News'den Pascal Gilberne'in sorularını yanıtlamış. İçeriği gayet heyecanlandırıcı ve sadece Amerika değil, tüm dünyadaki basketbolseverleri ilgilendiren konularda objektif ve kendince (haklı) görüşlerini iletmiş. Röportajın ilgi çekici bölümlerine hemen geçelim.

Pascal Gilberne'in "Beaubois'nin Fransa ulusal takımı için oynarken sakatlanmasından rahatsız mısınız?" sorusuna Cuban şöyle cevap vermiş; "Asla tedirgin değildim. Sakatlanabilir ama Beaubois bu yaz Fransa için oynamayacak. Sakatlığı tekrar edebilir. Onun gelişimini bu yaz takip edeceğiz. Sağlıklı kalabilmesi için oynamayacak. Ayak sakatlıkları öngörülemez. Bunu biliyoruz ve yapabileceğimiz başka bir şey yok.

Gilberne'in bir sorusuna, Mark Cuban, eğer zamanım ve imkanlarım olsa, ulusal takım yöneticileriyle konuşur, olimpiyatları daha çok gelir elde edecek şekilde düzenlerdim diyor. Gilberne ise "Sadece Olimpiyatlar yok, Eurobasket, Dünya Şampiyonası'da var." diye soruyor. Cuban'ın buna yanıtı; "Olimpiyatlar sadece taraftarlar içinse problem yok ama bu multi-milyarlık bir sektör. Kim oyuncularını böyle kar yapan bir organizasyona ücretsiz verir ki? Bir idiot. Hepimiz idiotuz." Pascal Gilberne bir hatırlatma yapıyor ve Eurobasket, Dünya Şampiyonası gibi organizasyonların böylesine milyarlık karlar yapmadığını hatırlatıyor. Cuban yanıt olarak; "Evet, evet. Onlar kar yapmıyor.  Bu daha da aptalca. Daha da aptalca, çünkü kimse bu turnuvaları izlemiyor." Pascal Gilberne biraz romantikleşiyor ve para herşey mi diye soruyor. Mark Cuban; "İyi bir turnuva düzenlersin ve paralar kazanırsın. Futboldaki Dünya Kupası'na bakın. Olimpiyatlardan daha önemli. Para kazanıyorlar ve katılımcılarla paylaşıyorlar. Kimse basketbolda dünya şampiyonasında kimin kaçıncı olduğunu bilmiyor, kimse izlemiyor. Bu delilik!" demiş. 

Pascal Gilberne oyuncular açısından yaklaşmış ve şu soruyu sormuş; "Peki ulusal takımları için oynayan oyuncuların durumunu anlıyor musunuz?". Mark Cuban; "NBA ve oyuncuları da bu turnuvaya aitler. Hayal edin, NBA'de oynayan oyuncuların katıldığı uluslararası bir turnuva düzenliyoruz. Dirk Nowitzki Almanya için oynuyor ve en iyi NBA oyuncuları kendi ülkeleri için savaşıyorlar." Pascal Gilberne; "Peki bu fikirlerinizi David Stern (NBA'in en yüksek yetkilisi) ve Yvan Mainini (FIBA Başkanı)'yle paylaştınız mı?". Mark Cuban; "Bahse girerim, FIBA Başkanı bu duysa kalp krizi geçirir ama kimin umurunda. FIBA umrumda bile değil. Bu bir iş ve bizler en iyi kararları verebilmeliyiz. Biz uluslararası organizasyonları tekrar düzenlemeliyiz. 85 uluslararası NBA oyuncusunun da bu turnuvalarda, kendi ülkeleri için oynayabilmesi çok güzel olurdu.". Pascal Gilberne araya giriyor ve mantıklı soruyu soruyor; "İyi de, NBA'de yeterli sayıda uluslararası oyuncu yok?". Mark Cuban; "FIBA gibi olacak. NBA'de bir düzine Alman oyuncu yok. Öyleyse, Alman olmayan oyuncular bizim için oynayacak, General Electric için değil. ( Olimpiyatların Amerika'daki yayıncısı CBS'in sahibi şirket)"  

Mark Cuban, biraz uçarı kaçarı bir adamdır. Yeni turnuva fikrinin ayakları hiç sağlam basmıyor. Ancak, her sene düzenlenen uluslararası basketbol turnuvalarının da oyuncuları fazlaca yorduğu ortada. Çoğu turnuva bu yüzden yıldız oyuncuların gelmediği organizasyonlar oluyor. Turnuvaların FIBA tarafından yeniden düzenlenmesi gerektiği çok açık. Mark Cuban, New Jersey'de kafasından bir turnuva yaratmış olabilir ama o orada sadece bir örnek veriyor. Sözlerinin amacı, böyle bir turnuva olsun demek değil, yeni bir turnuva modeli olsun demek. Bence haklı olduğu için bu röportajı Türkçe yayınlamaya karar verdim. 

24 Ocak 2011 Pazartesi

Valencia JR Giddens'ın Sözleşmesini Feshetti

1 yorum

Power Electronics Valencia henüz iki hafta önce sözleşme imzaladığı JR Giddens'ın sözleşmesini disiplin sorunları nedeniyle feshetti. Valencia koçu Svetislav Pesic'in Giddens'ın yemek alışkanlıkları dolayısıyla bıktığını, önlem alma yoluna gittiğini daha önce yazmıştık. Bir hafta önce de Pesic tarafından Top 16 kadrosuna ismi yazılmayan Giddens'ın Valencia'dan ayrılabileceği yazılıyordu. JR Giddens, Euroleague normal sezonunda Asseco Prokom forması giymiş, ilk maçında Khimki'ye karşı 25 dakikada 26 sayı atmıştı. Euroleague kariyeri'nde 10 maçta 9 sayı ve 5.6 ribaunt ortalamalarıyla oynamıştı.  

Valencia'nın önümüzdeki günlerde Victor Claver'in arkasına bir forvet almak istediği de söylentiler arasında. Bu transferin nedeni olarak, Jeremy Richardson'ın beklentilerin altında kalan performansı gösteriliyor.

Alba Berlin'in Yeni Koçu Muli Katzurin

0 yorum

En son kulüp takımı olarak CEZ Nymbruk'ta çalışmış deneyimli koç Muli Katzurin'in Alba Berlin'le görüşmek için Berlin'e gittiğiniz söylemiştik. An itibariyle Alba Berlin'de resmi sitesinden yeni koçlarının Muli Katzurin olduğunu açıkladı. Berlin'de genel menajer Marco Baldi ve takım menajeri Mithat Demirel'le görüşen Katzurin, anlaşma sağladı. Muli Katzurin'in kontratı ise yarım sezon olacak. Eğer taraflar memnun kalırsa, kontrat süresi 5 yıla uzayacak. Ayrıca, Muli Katzurin gelir gelmez ilk Alba Berlin idmanına çıktı ve takımla tanıştı.

Alba Berlin genel menajeri Marco Baldi bu transfer hakkında şöyle konuştu; "Yeteneklerimiz ve hedeflerimiz doğrultusunda, bizi tekrar bu yola en kısa sürede sokacak olan koçun Muli olduğunu düşünüyorduk ve tercihimiz bu yönde oldu.". Muli Katzurin ise; "Alba, yıllardır takip ettiğim kulüplerden bir tanesi ve burada görev yapacak olmak güzel. Alba, organizasyon olarak Avrupa basketbolunun en önde gelen kulüplerinden biri. Burada başarılar yaşamak ve bu başarılara liderlik yapacak olmak benim için önemli bir mücadele olacak." dedi.

Prkacin Cibona'nın Yeni "Basketbol Operasyonları Direktörü"

0 yorum

Cibona Zagreb'in yeni yönetimi takımı iflasın eşiğinden aldıktan sonra, takımın yönetimi açısından yeni bir dönem başlattı. Önce oyunculara ve teknik kadroya maaşlarının bir kısmını ödeyen yönetim, tekrar Avrupa'nın en iyisi olabilmek için kolları sıvamıştı. Önce taraftarların sevdiği, kulübün eski oyuncusu Gordan Giricek transfer edilmiş, sonra Cibona'nın öz evladı Drazen Anzulovic koçluğa getirilmişti. Bir sonraki hamle ise 35 yaşındaki Nikola Prkacin'i direktör olarak getirmek oldu.

Hikayenin bir diğer yönü ise şöyle; Nikola Prkacin hala oyunun içinde kalmak istiyordu ve Efes Pilsen'de ona oyuncu/antrenör olarak teklif götürmüştü. Prkacin direkt Efes Pilsen'de değil, pilot takım olan 2. lig ekibi Pertevniyal'de oynayacaktı. Ancak, fazla kiloları ve yavaşlayan ayakları Efes Pilsen'in veya Pertevniyal'in vazgeçmesine neden oldu ve oyunculuk teklifi iptal edildi. İkinci neden ise Prkacin'in ailesinin Zagreb'de yaşıyor ve çocuklarının burada eğitim görüyor olmasıydı. İstanbul planları bu yüzden Prkacin'i fazla zorluyordu ve gerçekleşmedi.

Prkacin şu an için altyapının direktörlüğünü yürütecek. Ancak, rolü bununla kısıtlı olmayacak. Biraz NBAvari bir rolü var tam olarak; Basketbol Operasyonları Direktörü. Cibona Genel Menajeri Zdenko Antunovic bu anlaşmayla ilgili olarak şunları söyledi; "Nikola Prkacin, Cibona'da altyapının direktörü olacak ve buranın gelişimi için çalışacak. Altyapı programlarımız yok denecek kadar az ve bu basketbol kulüpleri açısından çok ciddi bir sorundur. Böylesine kritik bir görevi, milli takımın eski kaptanı ve kulübün efsanevi bir ismine vermekte şüphe etmedik. Niksa, altyapıyı tekrar organize edecek, yeni programlar oluşturacak, önemli kararlar verecek ve çeşitli menajerlerle iletişim halinde olacak. Bu Prkacin'in yapacaklarının bizim için neden çok hayati olduğunu gösteriyor. "

Alba Berlin'de Koç Arayışları

0 yorum

Alba Berlin'de Pavicevic'in gönderilmesinden sonra koç arayışları devam ediyor. Almanlara göre en büyük aday Muli Katzurin. Buna göre, eski Hapoel ve Maccabi Tel-Aviv, İsrail ulusal takımı, Slask Wroclaw,CEZ Nymburk ve Polonya ulusal takımı koçu Muli Katzurin'in görüşmeler için Berlin'e gittiği söyleniyor.

Alba Berlin genel menajeri Marco Baldi daha önceki açıklamalarında; "Alba Berlin'i hemen yukarılara taşıyabilecek, takıma acil yardım edebilecek" bir ismi aradıklarını söylemişti. Hatta bir kaç gün öncesine kadar, eski Lottomatica Roma koçu Matteo Boniciolli'nin ismi öne çıkmıştı. Baldi geçen hafta yaptığı açıklamasında son söz olarak şunu söylemişti; "Perşembe günü Panellinios'la oynayacağımız maçtan sonra son kararımızı vereceğiz."

23 Ocak 2011 Pazar

Messina'dan Top 16 Değerlendirmesi

0 yorum

Ettore Messina çok sık olmasa da düzenli bir şekilde kendine ait blogda yazan isimlerden biri. Son yazısında Efes Pilsen dahil olmak üzere Top 16 grubundaki rakipleri ve kendilerini değerlendirdi. Henüz keşfetmemiş olanlar varsa yazıları burada. Rus sitesi olduğuna aldanmayın, her yazının ingilizce versiyonu da mevcut. Vujcic için kullandığı "big point guard" terimi de cuk oturmuş. Türkçeye çevirmeye çalışsan anlatmaya çalıştığı gibi çevirmek zor ama Vujcic'i bilenler için 10 numara bir tanım. Son yazısı aşağıda;

Some Simple Recipes

We’ve had too many ups-and-downs in the Euroleague so far this season. There were some really encouraging wins, like versus Unicaja at home, Lottomatica in Rome and, of course, that triumph in the clash with Olympiacos in Madrid. Then again, we only won once on the road and had a very rough game against Charleroi – probably, our worst showing of the season.

One could say that flashes of potential are definitely there for Real Madrid. Still, two primary areas of inconsistency for us are defense and shooting the ball. I mean, the team has been good at most offensive aspects except shooting percentage. We’ve had plenty of good looks, but for some reason just weren’t able to consistently connect on them.

Actually, creating open shots is what separates a good offense. You do your best to give shooters space and time and then count on them to put the ball into the basket. That’s why, by the way, Trajan Langdon has been so important to CSKA’s success. Guys like JR Holden, Papaloukas or Siskauskas made defenses collapse with their dribbling penetrations, giving him good looks from the perimeter and Trajan always did a good job knocking those shots down. The system worked against virtually any type of defense.

Anyways, we’ve been working hard on our shooting lately, both on technical aspects and mental ones. I hope it shows in the future, allowing us to increase percentages even in high-pressure type of games.

Overall, we have to stay strong at home, and in those away games just be able to sustain the pressure and be mentally ready to run away with it in the fourth quarter. That’s the recipe for making the play-offs.

It’ll be interesting to see young players react and deal with that kind of challenges. For most of them –guys like Sergio Rodriguez and Carlos Suarez – it’ll be a brand-new experience, even though Sergio saw some really scarce Euroleague action several years ago with Estudiantes. It’ll be yet another big challenge for Nikola Mirotic, who’s getting more and more minutes. Last season he was a second division player in Spain and here he is just eight months later – playing in the Euroleague.

So that’s what we want to do – get off to a good start and then maintain the momentum throughout the tournament while keeping in mind that in Top 16 point difference can play a role as vital as wins and losses. That basically makes every possession extremely important.
Our group in Top 16 this season is very similar to the group we had last year. Montepaschi Siena today fields two well-known players who were with Real Madrid last year – Marko Jaric and Rimas Kaukenas. I believe a certain sense of a good-natured rivalry could stem from this fact. I’m sure the guys will put in some extra effort to try and prove that we were wrong in not giving them enough minutes last year. It’ll be an additional motivation for them. On the other hand, Nikos Zisis is also on their roster and it’ll be great to meet him. We won many games together at CSKA, including that triumphant Euroleague campaign in 2008, which for sure still counts among fondest memories for everyone involved.

Efes is a team loaded with talent. In particular, they have a very smart player in Nikola Vujcic. He’s one of the guys I call «big point guards». When he receives the ball in the low post, he always seems to know how to find an open teammate in scoring position. And they have a lot of scorers – Rakocevic, Tunceri, others. Generally, the Istanbul squad looks quite menacing and will present a strong competition, without doubts.

Partizan, as a team, is very familiar to CSKA fans after having played so many games against the army club over the last several seasons. They have a habit of winning with new blood and this season the Serbs could be even more dangerous than in 2009-10. This year Sasha Danilovic did not have Dule Vujosevic alongside but still he picked up some very good players. Maybe they are not so experienced as they were last year but they are certainly deeper and maybe even more dangerous because of that.

Domestically, at the moment we’re tied with Barcelona at the top position in the ACB League, even though we lost to them in Catalonia. Hopefully, such disposition remains until the next time we play them in Madrid.

The biggest goal right now, though, is to make sure we’re successful in the Copa del Rey. It’s a fantastic Final Eight-type tournament that will be held in February in Madrid. Our club gets to play Gran Canaria in the quarterfinals, and, naturally, we have the ambition to go all the way in the competition.

Lynn Greer ve Eze Resmen AJ Milano'da

0 yorum

Kesinleşen ama resmi duyuruları beklenen iki transfer AJ Milano resmi sitesinden açıklandı. Hatta Lynn Greer'in basına tanıtılışı bile yapıldı. Eze duyurusu da burada. Lynn Greer konusunda bol şans ve sabır diliyorum ama Eze Milano'nun çok ihtiyacı olan bir hamleydi. Neden o veya ona benzer bir hamle herşeyi kaybetmeden önce yapılmadı o da ayrı bir merak konusu. Lynn Greer'in aylık 80-90 bin dolar aldığını, Eze'nin de BJK Cola Turka'dan 1,5 yıl için 2 milyon dolar istediğini duymuştum. AJ Milano İtalya şampiyonluğu için artık kesenin ağzı olayını da aştı demek ki.

David Blatt Görüşme Odasına

0 yorum

Rusya'da geçtiğimiz ay yeni federasyon başkanı olarak Alexander Krasnenkov seçilmişti ve ilk iş olarak Blatt'la görüşeceğini, takımda kalması için elinden geleni yapacağını söylemişti. David Blatt 2010 Dünya Şampiyonası'nda Kirilenko ve JR Holden'ın takıma katılmamasından oldukça rahatsızdı. Hatta bu satırlarda aktardım mı hatırlamıyorum ama bir maç sonu içinde bulunduğum küçük bir grupla sohbet ederken "Khryapa benim için bir kahraman çünkü kimse yokken o sakat sakat buraya geldi." demişti. Rusya'da yaşanan politik baskılar ve gelişmeler de Blatt'ın canını sıkan önemli faktörlerden ve Blatt bu yüzden Rusya'daki görevine devam etmeyebileceğini açık açık ifade etmişti. Hatta Yunanistan'da Kazlauskas'tan sonra takımın başına geçmesi istenen ilk isim Blatt'tı. Skandalların göbeğindeki eski başkan Chernov'un yerine gelen Krasnenkov'un büyük çaba sarfetmesi gerekiyor. İlk görüşme dün gerçekleşti ama karar yok. Blatt - Rusya beraberliğinin kaderi yakın zamanda belli olacak.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Sırplar 2011'e de Kavgayla Girdi

1 yorum



Altyapılarıyla meşhurlar biliyoruz da her konuda eğitim aldıklarını bilmiyorduk. Okullar arası ligde gençler tüm hünerlerini göstermişler.

Ntvspor'da Eurobasket Gecesi

0 yorum

Sezon başı Euroleague'in yayın hakkını alarak bizi umutlandıran, reyting sebebiyle ise her hafta sadece Fenerbahçe Ülker'in maçını yayınlayarak büyük hayalkırıklığı yaratan Ntvspor'da Euroleague adına yapılan nadir güzelliklerden biri Eurobasket programı. Normal sezonda oldukça keyifli geçen program geçen hafta Top 16 açılışını yapmıştı. Sine Büyüka, İsmail Şenol ve Caner Eler'den oluşan harika ekip (kendilerinden ayrıca bahsetmeme gerek yok sanırım) bu hafta da ilk hafta maçlarını değerlendirecekler. Hala izlememiş olanlar varsa programdan kısaca bahsedeyim. Ntvspor'un genç ve başarılı üçlüsü her hafta kendilerine ayrılan sürede haftanın gelişmelerini ve Euroleague'de haftanın olaylarını, sonuçlarını değerlendiriyorlar. Fenerbahçe Ülker yardımcı koçu Ertuğrul Erdoğan ve Efes Pilsen'in yardımcı koçu Ekrem Memnun'un haftanın rakiplerini kısaca değerlendirdikleri programda haftanın anketi ve her hafta özel röportaj da yer alıyor. Programa twitter üzerinden de aktif olarak katılabilirsiniz. Programın twitter adresi burada. Aynı sayfadan Sine Büyüka, Caner Eler ve İsmail Şenol'un da twitter adreslerine ulaşma şansınız var.

Bu haftanın özel röportajı uzun zamandır sakatlığı sebebiyle kendisini izleyemediğimiz Miroslav Raduljica ile. Ayrıca ankette izleyicilerin 1990 ve sonrası doğumlu en iyi 5 oyuncu tercihleri değerlendirilecek. Görüşlerinizi de aynı twitter adresine yollayabilirsiniz. Program bugün 00:15'te Ntvspor'da olacak. Bundan sonra da her hafta buradan programla ilgili bilgileri erkenden ulaştırmaya çalışacağım. Üç dostuma da bu vesileyle iyi yayınlar diliyorum. Umarım yıllarca bu kaliteli işlere devam ederler. Dostumuz olsun olmasın güzel işlere bizden sınırsız destek var. Bu notu da eklemekte fayda var.

Alba Berlin'de Pavicevic Gönderildi

0 yorum

İki temsilcimiz orada olmasına ve lig yönetiminin mükemmel organizasyonlarıyla 5-10 sene içinde Avrupa Basketbolu'na damga vuracağına inanmama rağmen çok önemli bir hadise olmadığı sürece Almanya Ligi'ne dönüp skorlara bile bakmam. Zaten ayırabildiğim az vaktim var ve bunu kaliteli liglere harcamayı tercih ediyorum. Beni bu lige götüren yine önemli bir hadise. Almanya'nın son yıllarda Avrupa'daki en başarılı takımı Alba Berlin'de 3,5 yıllık birlikteliğin ardından dün Luka Pavicevic'le yollar ayrıldı. Alba Berlin Genel Menajeri Marco Baldi'nin "Zor oldu ama bu kararı vermek zorundaydık." konseptli ama aslında "Pavicevic'ten baydık yeter artık" gizli metinli mesajıyla karar duyuruldu.

Pavicevic 2007-2008 sezonunda geldiği Alba Berlin'i Almanya'da şampiyonluğa ulaştırdı ve direk katılma hakkı elde ettiği Eurolig'de Top 16'ya taşıdı. Son iki sezondur Almanya'da başarısız olsa da geçen sene takımını Eurocup'ta finale taşımış ve finalde Spahija'lı Valencia'ya farklı kaybetmişti. Özel bir sebep var mı bu ayrılıkta bilmiyorum ama Alba Berlin kadrosu Almanya'da üstünlük kurabilecek bir kadroyken iki senedir başarısız sonuçlar alıyor. Bu sene de Eurocup ilk tur gruplarını mağlubiyetsiz tamamlamış olmalarına rağmen Pavicevic Benetton yenilgisi sonrası görevinden alındı. Olayın tamamen Almanya ligiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Arkadan dalga dalga Bayern Münih gelirken Alba Berlin tedbirini erkenden aldı. Yeni koç birkaç gün içinde açıklanacak. Kariyerli ve bilindik bir ismin gelmesini bekleyenlerdenim.

Euroleague Top 16'da 1. Haftanın MVP'si Kenny Gregory

0 yorum

Union Olimpija, Roma deplasmanından altın değerinde bir galibiyet çıkarırken Kenny Gregory bu galibiyette en kritik rolü başarıyla oynadı. Takımın 7 sayılık bir geri dönüşle maçı aldığı son 4 dakikada, 32 yaşındaki Gregory tam 9 sayı buldu. Sadece son dakikada 4 sayı çıkarmayı başaran forvet, ribaunt alanında ise kariyer rekorunu kırdı. 19 sayı, 14 ribaunt, 2 top çalma ve 1 blok istatistikleriyle oynayan Gregory, 30 rating puanıyla 1. haftanın MVP'si oldu.

Euroleague'de Top 16'da 1. Haftanın En Güzel 10 Hareketi

0 yorum

Link

3 numaradaki Gist'in smacına dikkat...

Euroleague Top 16'da İkinci Günün Özet Görüntüleri

0 yorum












Olympiakos: 70 - Fenerbahçe Ülker: 84 (Kemerleri Bağlama Vakti)

0 yorum

Fenerbahçe'nin maçın başında planı, kesinlikle 2'li oyunlar ve 2-3 numaraların içeri drivelarıyla pozisyon bulma üzerineydi. Bu noktada, Spanoulis ya da Teodosic'in savunduğu Kinsey veya Marko Tomas'ın hızlı ayakları ve fiziksel avantajları, planın gayet tutarlı olduğunu gösteriyor. Savunmada ise bu oyuncuların yakın savunmaları ve gerektiğinde yapılan switchler çok avantaj sağladı. Ancak, kenarda Ivkovic gibi bir kurdun, saha içinde ise Teodosic ve Spanoulis'in olduğu bir takımın eksik veya yumuşak bölgeyi görmesi zor olmadı. Bir oyuncuyu dip çizgide bırakılıyor ve bu oyuncu genelde Zoran Erceg gibi ayakları hızlı ve dış şut tehlikesi zayıf olan biri seçiliyor ki savunan oyuncu bir kaç adım geri çekilsin, sonrasında yardım savunmasına gitsin. Bourosis'in içinde bulunduğu sahte ikili oyunlarla savunmanın dikkati buraya çekiliyor, sonrasında ise dip çizgideki oyuncuya topu geçirip, içeri rahat bir şekilde drive edilmesi isteniyor. Alttaki resimde buna bir örnek görebilirsiniz. Ivkovic'in bu taktiği oldukça güzel ama çok uzun süre işleyemedi. Top çizgiye geçtiği zaman tamam ama ikili oyunlarda sürekli adam değiştiren ve bundan çekinmeyen Fenerbahçe Ülker, Olympiacos hücumunu yine durdurdu. Roko Ukic'in savunduğu guard dışındaki guardın Kinsey ve Tomas'ın üst düzey savunmaları karşısında ezilmesi, pozisyon ve efektif pas festivali yaşatan Olympiacos oyun sisteminin henüz oyunun başında bir "error" vermesini sağladı.


Sonrasında gelen değişikliklerle, Fenerbahçe Ülker savunmada Ömer Onan'ın gücünden, hücumda Saras-Oğuz ikili oyunlarından ve getireceği avantajlardan faydalanacaktı. En azından plan buydu. Savunma tamam ama hücumda hem Saras'ın oyun olarak henüz bu seviyeye çıkamamış olmasının sıkıntısını hem Oğuz'un istikrarsızlığının zararlarını yaşadık. Olympiacos, Fenerbahçe Ülker'in hücumda kaybettiği toplar sayesinde rahat hücum edebildi ve skorda denge bu sırada geldi. İstatistiklerde ise top kayıplarında Fenerbahçe Ülker'in 9 top kaybı yaptığını görüyorduk.

Sean May'in süre aldığı ve Fenerbahçe'nin savunma ribauntlarında sıkıntı yaşadığı bölümde, diğer oyuncuların (özellikle Emir Preldzic) ribaunta katkısı bu sorunu daha hafif yaşamamızı sağladı. Olympicos'ta ise Mavrokefalidis'in sahada ve genellikle Sean May'i savunuyor olması ise dezavantajların karşılıklı yaşanmasını sağladı. Sean May'in hücumda yaptığı basit hataları konuşup, olaya kendi açımızdan bakabiliriz ama Mavrokefalidis'in kaçırdığı pozisyonlara bakarsak bu karşılıklı dezavantaj olayını daha net anlayabiliriz. Ayrıca, bu bölümde formsuzlardan Darjus Lavrinovic ve Matt Nielsen'in karşılıklı oynamasında daha formsuz olan Nielsen'in takımı Olympiacos kaybetti. Lavrinovic'in önce Nielsen'i blokladığı sonra, Nielsen'in savunmada dalıp Lavrinovic'i kovalayamamasından kaynaklı bir üçlük ve faul kazandık.

Papaloukas, Spanoulis ve Teodosic'in bir arada bulunduğu ikinci çeyreğin son 2.30 dakikasında Fenerbahçe Ülker, savunmayı hücum kaynaklı kurdu diyebiliriz. Savunmada tembel Olympiacos oyuncularının aksine, her yere yetişmeye çalışan Keselj'nin 4 dakikada 3 faul alması Ivkovic'i çok kızdırdı, kenara gelince Keselj'i epeyi fırçaladı ama Ivkovic'in de asıl sorunu çözememenin sinirini Keselj'nin üstünden çıkardığını da anladık. Spanoulis Ukic'i savunabiliyordu ama Papaloukas-Tomas ve Kinsey-Teodosic eşleşmeleri, Ivkovic açısından çok sıkıntı verici oldu . Savunmada fiziksel ve mental olarak yıpranan guardların hücumda bir türlü ritm sağlayamaması ise bu durumun bir sonucu oldu. İlk yarının sonunda Fenerbahçe Ülker 7-0'lık bir seri yemiş olsa da oyun olarak Olympiacos'dan daha doğru ve planlı işler yapıyor olduğunu gördük. Şut girer ya da girmez ama Fenerbahçe Ülker'in oyun olarak daha önde olduğunu anlamak için Tomas'ın ve Kinsey'nin içeri ne kadar rahat girdiğini görmek yetiyor. Nesterovic'in ortayı kapatması yüzdeyi çok düşürdü, kabul. İşte bu noktada Vidmar olsa, onunla Oğuz Savaş veya Kaya Peker'den daha rahat boğuşabilir, Tomas ve Kinsey daha çok sayı çıkarıyor olabilirdi.

2. yarıya Fenerbahçe Ülker topu hızlı dolaştırıp doğru şutu bulmayı ve Marko Tomas'ın drivelarından faydalanmayı amaçladı. Buradan da 2 hücumda 6 sayı çıkardı. Kostas Papanikolau genç ve yetenekli olabilir ama ne savunmada ne hücumda bu seviyeleri kaldırabilecek durumda değil. Marko Tomas, Papanikolau'yu sürekli ezdi. Kaya Peker'in 3. faulü erken alıp Bourosis'e karşı savunmada etkisiz kalışı sorunlu noktaydı. Olympiacos sürekli Kaya Peker'in üstüne Bourosis'le hücum etti. Ardından Kaya Peker'in basit faulünün yanı sıra teknik faul alması ise hiç buralarda yapılacak iş değil. Ona güvenen ve "zamanı geldiğinde süre bulacaksın" diyen Spahija ve Aydın Örs'ü utandırdı diyebiliriz. 3. çeyrekte skor patlaması yaşayıp 25 sayı bulan Olympiacos'un, sıklıkla Spanoulis'in tercihlerine güvendiğini ve Yunan guardın ikili oyunları sonrası bulduğu doğru şutları cezalandırdığını gördük. Bu da sürekli eleştirilen Fenerbahçe Ülker'in pick and roll savunmasının, doğru ellerde ve doğru şekilde nasıl cezalandırıldığının, nasıl can sıktığının göstergesi. Paragrafın başında bahsettiğimiz konu, Marko Tomas'ın hücum performansı ve Ukic'in yardımları en azından skor olarak tutunmamızı sağladı. Ömer Onan'ın Spanoulis'i etkili savunmaya başlaması ise bu durumu tam tersine çevirdi. Mavrokefalidis'i savunan oyuncunun sürekli yardım savunmasına koşması, bunaltıcı savunmanın da etkisiyle topun Mavrokefalidis'e geçmesi, oyuncunun da kötü gününde olması derken Olympiacos sağlam tökezledi. 4. çeyreğin 4.30 dakikalık bir bölümünde Mavrokefalidis 6 şut kullanıp, 1'i hızlı hücum olmak üzere 2 isabet buldu. Mavrokefalidis'in şut olarak kullanmayıp, başka oyuncuya pas verdiği zaman da pasın efektif olmayışı veya Spanoulis'in içeri girdikten sonra, dışarıya topu kötü vermesi Olympiacos'u daha da bozdu derken Fenerbahçe Ülker hücumu da doğru oynayınca, 2.16 kala 10 sayılık bir fark çıktı ortaya. Bu arada Olympiacos'un son çeyrekte, kendi evinde 5.20 dakika boyunca sayı üretemediğini de, daha çok uzun bir süre göremeyebiliriz. Sonrasında ise maç zaten karşılıklı sayılarla bitti.

Ivkovic'in takımı 3 üst düzey guardıyla hücum IQ'sunu tavana vurdurmuş olabilir ama Fenerbahçe Ülker'in sahaya her şeyini verdiğinde o hücum IQ'sunu ezebilecek kadar iyi savunma takımı olduğunu gördük. Herşeyden önemlisi bu. 3. çeyreğin son 5-6 dakikalık bölümü hariç Fenerbahçe Ülker maç boyu savunmada taş olurken, Olympiacos hücumda makastı. Olympiacos savunmada kağıt oldu, Fenerbahçe Ülker makas. Bu sezona kadar büyük maç kazanamayan takım, önce şampiyonu, sonra finalisti deplasmanda yendi. Bu yolun sonu çok güzel olacak. Detaylı istatistikler burada.

ACB 18. Hafta Programı (22-23 Ocak)

0 yorum

22 Ocak Cumartesi
19:00 Real Madrid - Asefa Estudiantes (00:00 TRT 3 Bant)
20:00 Valladolid - Menorca
21:00 Granada - Power Elec.Valencia

23 Ocak Pazar
13:30 Bizkaia Bilbao - Assignia Manresa
13:30 Unicaja Malaga - CAI Zaragoza (20:20 TRT 3 Bant)
13:30 Meridiano Alicante - Caja Laboral
13:30 Lagun Aro - Fuenlabrada
19:00 DKV Joventut - Cajasol
20:45 Gran  Canaria - Regal FC Barcelona

21 Ocak 2011 Cuma

Baba Angelopoulos'un Yanlış Tercihi

2 yorum

Panagiotis Angelopoulos herzamanki yerinde değil, ikinci sıradaki koltuklardan maçı izliyor. Sebebi yanıbaşındaki babası Konstantinos Angelopoulos'un bu sene ilk defa Olympiakos'u izlemek için Barış ve Dostluk Salonu'na gelişi. 20 maçlık seriden sonra mağlubiyete denk geldi baba Angelopoulos. Muhtemelen klasik baba yaklaşımıyla Panagiotis'e dönüp "Bir işi de doğru düzgün becerin." demiş olabilir. Böyle olsun istemezdik diyeceğim ama fazlasıyla istedik yalan yok.

Olympiakos: 70 - Fenerbahçe Ülker: 84 (Kemerleri Bağlama Vakti)

0 yorum

Önce Regal FC Barcelona deplasmanında kazanan, bugün de 20 maçtır sahasında yenilmeyen Olympiakos'u Barış ve Dostluk Salonu'nda yenen Fenerbahçe Ülker. 2010'un Eurolig finalistlerini deplasmanda sayı farkıyla yenmeyi başaran yepyeni bir takım. "Mayıs'ta bekle beni Barcelona" diye avaz avaz bağırıyorlar. Kemerleri takalım gençler, 30.000 feetteyiz. Ayaklar yere basana kadar keyfini çıkaralım. Kafa toplanınca birşeyler karalanır elbet.

20 Ocak 2011 Perşembe

Spanoulis Röportajı (Euroleague)

1 yorum

Bu aralar gündemin 1 numaralı maddesi Vassilis Spanoulis. Geçen hafta OAKA'da Panathinaikos'u yıkan Olympiakos'ta maçtan çok yine o konuşulmuştu. Bir de Cine Bougioukas tabi onu da es geçmeyelim. Buram buram profesyonellik kokuyor Spanoulis'in röportajında. Pek duygusal bir adam olmadığını zaten okuyorduk da, işine de hiç karıştırmadığını görmüş olduk. Spanoulis'ten Olympiakos değerlendirmesi, röportajın tamamı burada. Akşam uslu durması dileğiyle...

Euroleague Top 16'da İlk Günün Özet Görüntüleri

0 yorum








Litvanya'da Amatör Maçta Üçlük Rekoru

1 yorum

Rekorun sahibi yanılmıyorsam 5 numaralı formasıyla The Shield dizisinden Michael Chiklis'i andıran Rolandas Dovidaitis. Amatör maçta 124 üçlük deneyip 24 isabet buluyor ve maçı 73 sayıyla tamamlıyor. Takımı da maçı 103-70 kazanıyor. Buna aslında rekor demek biraz mütevazı bir yaklaşım olur. Ama sakın bencil demeyin Dovidaitis'e çünkü bu bir taktikmiş(!) aslında. Maçtan hemen önceki açıklamasında: "Geçtiğimiz maç rakibimiz bize çok rahat üç sayılık atış şansı verdi. Biz de düşündük ve bunların tamamını bir oyuncunun atıp atamayacağını merak ettik. Eğer rakip bana 70'den fazla üçlük atma şansı verirse, maçtan sonra rekor kitabında yer alabilirim." demiş Dovidaitis. Eğer sadece isim benzerliği yoksa yazılanlara göre arkadaş aynı zamanda Litvanya Golf Federasyonu Başkanı. Hayat Dovidaitis'e güzel ne diyeyim!

Karadağ'ın Yeni Koçu Dejan Radonjic

0 yorum

Maljkovic, Obradovic derken Karadağ Milli Takımı'nın yeni koçu aynı zamanda Buducnost'un da koçu olan Dejan Radonjic oldu. Karadağ liginde Buducnost ile şampiyonluklar ve kupalar kazanan 40 yaşındaki Karadağlı Radonjic, aynı zamanda Karadağ 18 Yaş Altı Milli Takımı'nı da çalıştırıyordu. Bir ara CSKA Moskova ile de adı geçmişti ama toprağından ayrılmadı. Elinde şampiyonluk için yeterli olmasa da fena bir kadro yok. Eurobasket 2011 Litvanya'ya renk getirecek ülkelerin başında Karadağ geliyor. Şimdiden not edelim.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Efes Pilsen: 60 - Siena: 58 (Mağlubiyet Potadan Döndü)

8 yorum

Futbol camiası için kötü oyunun karşılığında gelen galibiyetlerde perde "hep iyi oynayarak kazanamayız, önemli olan böyle günlerde 3 puanı alabilmek" sözüyle kapanır. Bu akşam Efes Pilsen için bunun bir adım ilerisi olan şükretmek sözcüğünü kullanmak gerekir sanırım. Zisis'in son saniyedeki uzak mesafeli üçlüğü potaya girmiş olsa yıllar öncesindeki AEK maçına dönüp parkeye gömülebilirdik. Şansımız varmış ki girmedi, Top 16'ya 60-58 lik galibiyet ile başladık.

Siena'nın bu grupta sadece takım yapılanmasında değil, aynı zamanda Efes Pilsen maçlarında en önemli kozu Bo McCalebb idi. Onun sakatlığında Efes Pilsen daha hava atışı yapılmadan farkı kapatıp bir adım da önde başladı maça. Yapılması gereken ikili oyunlarda dikkat edip Rakovic'i mümkün olduğunca boyalı bölgeden uzak tutmak ve Kaukenas'ı da Sinan savunmasıyla durdurmaya çalışmaktı. Çünkü Rakovic potadan uzak top aldığında birebir sırtı dönük potaya devrilebilen veya orta mesafede başarılı olabilen bir uzun değildi. Kaukenas da mevcut kadroda kendi şutunu yaratabilen ve el yakan anlarda topu rahatça kullanabilecek belki de tek istikrarlı isimdi. Dönem dönem savunmada başarılı olduğumuzu söyleyebilirim ama maçın geneline, özellikle de sonuna baktığımızda hem savunmada hem de hücumda ciddi sıkıntılar yaşadık. Kötü savunmayla başlayan Siena'ya iyi hücumla karşılık verdi Efes Pilsen ama ikinci yarıyla beraber savunmanın dozunu fazlasıyla arttırıp geriden gelerek Siena öne geçti. Maç öncesi mevcut şartlarda Efes Pilsen'i yukarıda bahsettiğim iki oyuncuya dikkat ederek maçı çift hane ile kazanabileceğini düşünüyordum. Maç az sonra başlasa hala aynı sözlerin arkasında dururum. Siena her ne kadar Avrupa'nın en istikrarlı ve dirençli takımlarının başında gelse de McCalebb'li Siena ve McCalebb'siz Siena arasında çok ciddi bir fark var. Açıkça görülüyor ki Pianigiani Jaric'i alarak oyunu kurabilecek tecrübeli bir Avrupa'lı tercih ederek esas skor yükünü başkalarının üzerine yüklemiş. Yani takımın sistemini bozmadan rollerin devrine önem vermiş durumda. Siena şu haliyle Maccabi Tel Aviv, Barcelona gibi takımların karşısında McCalebb'siz tel tel dökülür ama Efes Pilsen'in zaafiyetlerini iyi değerlendirdiler. Hücumda aldıkları yarayı, en iyi yaptıkları iş olan savunmayı bir seviye yukarı çıkararak kapatmayı bildiler. Yine de Efes Pilsen kötü hücum yaptığı son bölüm hariç maçın büyük bir bölümünde iyi savunma yaptı ama maçın kırılma anlarında Siena'nın başarılı hücumlarını durduramayarak sadece 2 sayılık bir farkla galibiyete ulaştı. 1 sayı bile olsa Top 16'ya galibiyet ile başlamak, evde maç kaybetmemek çok önemli.

Efes Pilsen maçın son bölümünü Wisniewski ile bitirdi. Perasovic sanırım artık bu olayı gurur meselesi haline getirdi. Kerem Tunçeri maç öncesi hastaydı ve maçta aldığı sürelerde de çok yoruldu ama maçın son 2-3 dakikalık bölümünü çıkaramayacak kadar kötü durumda olduğunu sanmıyorum. Geçen sene Maccabi Tel Aviv'in farklı oyun anlayışına monte olmakta zorlanmayan süratli ve dış şutlarda isabetli bir Wisniewski'nin çoğunlukla sete oturan ve içeriyi besleyen Efes Pilsen'de makineyi yavaşlatan dişli olduğunu görmemek için ya kör olmak ya da at gözlüğüyle bakmak gerekir. Bazen hocalar kendi transferlerinin başarısızlığını kabullenmek istemezler. Perasovic - Wisniewski - Efes Pilsen üçgeni de bu hikayelerden sadece birisi bana göre.

Efes Pilsen'de yeni transfer Murray hiç hazır değildi ve süre aldığı 3 dakikada daha yolun başında olduğunu gösterdi. Onun erken form tutması Rakocevic'in üzerindeki yükü de azaltacaktır. Rakocevic'le yaptığımız görüşmede takımın hücum setlerinin üzerine kurulduğunu, artık genç olmadığı için oyunun her iki tarafında Real Madrid yılları gibi etkili olamadığını, fiziksel olarak düşüşte olduğunu bildiğini söylemişti. Bugün de savunmada önemli sıkıntılar yaşadı ama hücumda çok iyiydi. Son topta Rakocevic'i eleştirmiyorum çünkü el yakan anda kimse gelip topu almıyorsa ve o top Igor'un elinde kalıyorsa sonucuna katlanmak gerekiyor. Eğer yanlış duymadıysam maç sonu röportajında takımın yarısında virüs olduğunu ve hasta olduğunu söyledi ki bize maç öncesi gelen bilgi de bu yöndeydi: "Rakocevic'in hastalık yüzünden ayakta duracak hali yok."

Efes Pilsen bu sonuca rağmen halen Union Olimpija'nın verdiği ışığı dışarıya veremiyor. Bu takım rakiplerini ezer geçer, Final Four'a kalır diye rahatça, gerilerek iddia edebilen var mı aranızda?

Rakamlar üzerinden gitmek pek hoşlandığım birşey değil. Maçın tüm detaylı istatistikleri burada. Ben maç sonuda Arkadios dostumun verdiği linkle ufak bir nostalji yaptım. Eminim herkes ayağı kayıp, yerden kalkan Zisis'in üçlüğünü dün gibi hatırlayacaktır. Arkadios'un dediği gibi bugün 6 yıl sonra Zisis yeniden Efes Pilsen'in boynuna giyotin indirme şansını son topta kaçırdı ve parkenin üzerine uzandı. Kazanan Efes Pilsen ama nostalji için yine de o günlere bir dönmek gerek, hoş oluyor bir basketbolsever için. O gün Zisis galibiyet turu atmıştı, bugün sıra bizde.


 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...