Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

18 Eylül 2011 Pazar

Avrupa'nın En Büyüğü Yine İspanya ! (İspanya: 98 - Fransa: 85 )

Avrupa Şampiyonası'nın tahmin edilen ve 18 gündür beklenen finali oynandı ve 2000'li yıllara damgasını vuran İspanya bir kez daha şampiyon oldu. Finali sonuna kadar hakeden Fransa kendinden beklenen oyundan çok uzaktı ve İspanya'ya erken teslim oldu. 2011 Avrupa Şampiyonası'nın finali için kullanabileceğim tek sıfat "zevkli" olur herhalde. Çekişme, kalite ve heyecan üçüncülük maçından sonra sanırım Kaunas'ı terketmiş.

Fransa maçın başında içeriyi çok rahat kullanarak tüm beklentileri boşa çıkaracakmış gibi bir görüntü çizdi ama çok geçmeden İspanya savunmasını bir adım yukarıya çekip Fransa'yı ufak çaplı bir şoka uğrattı. Öyle ki Fransa ilk 4 basketini pota dibinden, üstelik üçünü smaçla bulduktan sonra Kolpaçino Bomba'daki tabirle "Sabah yürek yiyip maça gelmiş" bir görüntü çizmeye devam etti ve İspanya'nın savunmayı ne kadar sertleştirdiğini farkedene kadar çift haneyle geriye düştü. Tabi pota altı savunmasının bu seviyeye gelmesinde en büyük etken Ibaka'ydı. İlk periyodun sonunda oyuna girdi ve ikinci periyodun ilk 5 dakikasına 5 blok sığdırdı. Bu da Fransa'nın, hücumlarını çizgi civarına taşımasına sebep oldu.

En büyük eksikleri uzak mesafe atışlar olan Fransızlar kendi silahları olan atletizmle ve yüksek tempoyla vuruldular. İspanya kaptığı her topu hızlı hücuma dönüştürdü. Maç öyle bir hale geldi ki Fransa'nın İspanya'yı durdurabilmek için tek çaresi maçı sete döndürmekti. Bu şartlarda da kazanmasına zaten imkan yoktu. Hem tempoyu, hem seti muazzam oynayabilen İspanya dersine iyi çalışıp Parker'ı fazlasıyla rahatsız etti ama aynı şeyi Fransızlar için söylemek zor. Onların Gasol kardeşlerden önce durdurmaları gereken tek isim Juan Carlos Navarro'ydu. Bugün 27 sayı atan ve 5 asist yapan, turnuvanın da en değerli oyuncusu seçilen Juan Carlos Navarro... Sorun sadece Navarro'da değildi aslında. Rudy Fernandez ve Calderon da bugün ekstra işler çıkardılar. İspanya maç boyunca Fransa'nın kendisini yakalamasına hiç izin vermedi. Rudy Fernandez'in Tony Parker'a yaptığı aptalca ve çirkin faulün arkasından gelen 7-0 seriye ve rüzgara rağmen İspanya müsade etmedi. Rudy Fernandez'in Parker'a yaptığı faul herhangi bir İspanyol'a yapılsa herhalde en az 20 gün işgöremez raporu alırdı. Finale yakışmayan çirkinlikte bir fauldü.
 
Fransa'da Parker 26 sayıyla oynadı ama maça damgasını vurduğunu söylemek çok zor. Çok erken pes etti ve Calderon'un kötü savunmasına rağmen yaptığı baskıya boyun eğdi. Savunmada da kendini çok fazla sıkmadığı için İspanya'nın kısalarına kolay sayı şansı verdi. Diaw da sanırım final maçı oynadığından habersizdi. Maça ne kadar hızlı ve iyi başladıysa bir o kadar kötü devam etti. İkinci yarıda toparlayıp 7 asist yazdırdı hanesine ama iş işten çoktan geçmişti. Geri dönmeye gücü yetmedi Fransa'nın.

Turnuva ile ilgili genel bir değerlendirmeyi daha sonra kaleme alacağım ama şunu söyleyebilirim ki fazlasıyla adil bir turnuva oldu. Herkes hakettiği yeri aldı. Ama bir Litvanya - İspanya finali de şık olurdu sanki. Basketbolda ve futbolda küçük büyük tüm turnuvalara ambargo koyan İspanya'nın doğru yaptığı bazı şeyler olsa gerek. Şapka çıkarıp örnek almalıyız. Ama bize bu turnuvadan kalacak tek miras sanırım "Avrupa Şampiyonu İspanya'yı yenen tek takım bizdik." masalı olacak.

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...