Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Eurobasket 2011 Sırbistan İncelemesi

Sırbistan'ı incelemeye başladığınızda daha derine inmek için farklı bir yöntem var.

Sırbistan'ı bir kulüp olarak düşünün, bütçesi kısıtlı (burada bütçeye en denk alabileceğimiz en mantıklı değişken nüfus) ve son 20 yılda içinden Öz Sırbistanspor, Sırbistan İdman Yurdu, Atletico Sırbistan, Sırbistan United gibi kendisi kadar olmasa da yine uluslararası alanda adı duyulan başarılı kulüpler çıkartmış; anlayacağınız darbeler yemiş köklü bir kulüp.

Bunun yanında taraftar desteği sağlam ve bir o kadar da kuvvetli gelenekleri olan bir kulüp.

Şimdi kafamızda yarattığınız o kulübün futbol takımı düşünün, şampiyonluklar alamasa dahi uluslararası arenada sürekli mücadele etsin. Voleybol takımını düşünün, dünyada en önemli markalardan biri olsun. Teniste yetiştirdiği yetenekler dünyanın 1 numarasında otursun. Sutopu ve hentbolda da en az voleybol kadar büyük bir değer olsun.

Basketbol takımı ise; sonuçlar ne olursa olsun o kulübün can damarı, lokomotif branşı. Futbol takımı yenilebilir, voleybol takımı yenilebilir vs. ama asla basketbolda alınan mağlubiyet kadar can acıtmaz.

'Sırbistan için basketbol nedir?' simulasyonumuz umarım açıklayıcı olmuştur.

'Litvanya'daki Sırbistan'ın şansı nedir?' sorusuna geçersek. Her zamanki kadar şanslılar denebilir.

Yugoslavya rüzgarının teker teker dinmesiyle Sırbistan esintisine dönen başarılar zinciri kendini son olarak Eurobasket 2009'da final, 2010 FIBA Dünya Şampiyonası'nda ise yarı final oynayarak yeniden hissettirmeye başladı.


Kadroda 2009'a göre 3, 2010'a göre de sadece 1 değişiklik var. 'Yükselen yıldız'dan yukarı seviyeye en azından şimdilik çıkamayan Velickovic yerine 2.22'lik Marjanovic bu şampiyonada kendine yer bulacak. Bu rakam Sırbistan'ın ne kadar stabil olduğunu göstermekte. Tabii bunun baş mimarı Ivkovic gibi koç. Kariyeri boyunca pahalı villalar yerine gelecek vadeden toprakları yaratmak ve yönetmekte daha başarılı olan Ivkovic'in oynattığı basketbol savunmada hatayı tolere etmeyen bir sisteme dayalı. Bunu hazırlık maçlarını izlediyseniz oldukça rahat, skorlara baktıysanız da bir müddet sonra anlayabilirsiniz. Hücum olarak kısıtlı bir takım görüntüsünde değillerse de Sırbistan'ın savunması ne zaman dengeyi kaybederse tüm maçları sıkıntıya soktukları apaçık ortada. Ayrıca verim almaya yönelik bir sistemi var Ivkovic'in. Ana hatları belli olan rotasyonunu o gün kimden daha fazla verim aldığına göre şekillendiriyor koç.

Tabi aslında bu kısır bir döngü; savunmalarını dengesizleştiren, hücumdaki tercihler ve o tercihlerin baş sorumlusu dümenin başındaki Teodosic. Her zaman için 'zıvanadan çıkmasına çeyrek var' gibi oynayan Teodosic o müthiş yeteneğine rağmen takımını bazen 'dönülmez akşamın ufkuna' sürüklüyor.

Onu yedekleyenler ise Teodosic'in kontrolü kaybettiği anlarda takıma aklı-selim aşılayabilecek Markovic ve Rasic.

Markovic bu noktada anahtar isim. Unutmamak lazım ki Polonya 2009'da bize karşı 0/5 atan 'bebe' halinden eser yok. Teodosic kadar can yakmayacak olsa da oyunu okuyabilen, takımını oynatabilen, doğru kararlar verebilen ve ceza şutlarını kesebilen yan roldeki Markovic çok can sıkıcı olacak.

Rasic'in soğukkanlılığı ve tecrübesi, Tepic'in eşleşme problemlerine sebep olması kısa rotasyonunda çok yönlü olmalarını sağlıyor.

Uzun rotasyonuna dönersek, Krstic sessiz ve derinden bir tehlike. NBA kariyeri ve gittiği her takımda belli standartların üzerine çıkmasından da öte şahsi fikrim olarak eğer takımıma Avrupa çapında bir 5 numara alacaksam en iyi tercih olduğu tartışılabilir bir konu değil. İstikrarlı bir Perovic ve erken faul problemine girmeyecek Marjanovic'le beraber boyalı alanı birçok takımın kâbusuna dönüştürebilirler.

 

Kısa ve uzun forvet bölgesinde ise farklı lezzetler bulunuyor. Savanovic gibi dış şutu can acıtan fakat şutunu kapattığınızda da boyalı alanda problemler yaratabilecek oyun zekasında ve bitiricilik kabiliyetinde bir oyuncunun varlığı düşmana korku, dosta ise güven sağlıyor. Ona bir de savunma sertliğini hücumda da iyi bitiricilikle süsleyen Macvan'ı eklersek uzun dosyasını kapatmış oluyoruz.

Eğer Sırbitan'ın yumuşak karnından bahsedeceksek bu bölge kısa forvet pozisyonu olacaktır. Her ne kadar yetenekleri üst seviyede olsalar da ne Bjelica ne de Keselj henüz sahaya karakter koyma konumunda hazır değiller. Sıradan maçlardan çok bu iki ismin performansı maçların seviyesi kritik düzeylere ulaştığında belirleyici olacak.

Sonuç olarak bireysel olarak değerlendirmede Fransa, İtalya, İspanya, Türkiye hatta belki de Almanya ve Rusya'nın üstünde yer alamayacak Sırbistan'ın gideceği yolun uzunluğunu tıpkı son 2 turnuvada olduğu gibi takım olarak yıldızlaşması sağlayacak. Ancak kritik nokta; (ki bence bu grupta yer alan tüm iddialı takımlar için altın kural) ilk turda Avrupa Birliği Kurucular Meclisi gibi olan gruptan 4 galibiyet çıkartmaları gibi duruyor. Eğer Fransa, Almanya, İtalya maçlarından 2 galibiyet çıkartamazlarsa çapraz eşleşme onlar açısından can sıkıcı hale bürünebilir.

Yazının başına dönersek Sırbistan'ı bir kulüp olarak düşünmüştük; dar bütçeli (8 milyon nüfus) ama alt yapısı sağlam bir Anadolu Kulübü bir de Türkiye'yi kulüp olarak düşünün; Avrupa'nın en büyük bütçesine sahip 80 milyon (bütçe-nüfus ilişkisi) İstanbul'un 3 Büyüğü gibi.. Şimdi bir de hemen her maçta, özellikle de üst düzey maçlarda İstanbul'un 3 Büyüğü'nden biri olan takımın hemen her branşta Anadolu Kulübü'nün gerisinde kaldığını hatta çoğu branşta rakip dahi olamadığını düşünün...O zaman hep beraber yönetim istifa...

Adnan Onaran

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...