Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

28 Ağustos 2011 Pazar

Eurobasket 2011 İspanya İncelemesi

Avrupa Şampiyonalarının olağan şüphelisi İspanya, son yıllarda birçok defa olduğu gibi Litvanya’ya da en önemli favori sıfatını taşıyarak geliyor, hem de bu kez daha güçlü bir kadroyla. Oyuncu havuzu her daim derin olan İspanyollar için “daha güçlü” tabirini kullanmak bile Scariolo’nun elinde ne denli kaliteli bir malzeme olduğunu anlatmak için yeterli; ancak kontrolsüz güç zaman zaman güç olmakta sıkıntı yaşadığından, Scariolo’nun sorumluluğu da yabana atılacak cinsten değil.

Calderon ve Pau Gasol’den yoksun bir kadroyla Dünya Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar gidebilen İspanyollar, bu yıl olimpiyat aşkına iki oyuncuyu da kullanabilme şansına sahip. Dahası, artık ellerinde İspanyol pota altının en büyük sorunu olan atletizm eksikliğini çözebilecek bir de devşirme, Serge Ibaka bulunuyor. Devşirme politikası etik açıdan sabaha kadar tartışılabilir; ancak saha içi pencereden bakıldığında Ibaka için söylenebilecek tek bir şey var, o da nokta transfer olduğu. Takıma enjekte edilen taze kanın yanında var olan oyuncuların gösterdikleri gelişimler de göz ardı edilmemeli. NBA’in elit pivotları arasına adını yazdıran ve birçoklarına göre ağabeyi Pau Gasol’den iyi bir sezon geçiren Marc Gasol’ün bu sezon yaptıkları apayrı bir yazı konusu olmaya aday. Keza Euroleague’in en iyi beşine girecek kadar önemli bir yükseliş yapan Fernando San Emeterio için de benzer bir durum söz konusu. Diğer kilit oyuncular Rudy Fernandez ve Ricky Rubio ise yapacakları yeni başlangıçlar öncesi yepyeni motivasyona sahipler. Navarro’nun henüz bahsinin geçmemiş olmasının tek sebebiyse kendisinin geçtiğimiz sezon bildiğimiz Navarro olmaktan farklı bir işle meşgul olmuş olmaması.

2010’da Ricky Rubio’nun geçirdiği başarısız turnuva sonrası İspanya’nın en büyük problemi olarak ön plana çıkan oyun kurucu pozisyonu Calderon’un gelişi ve alternatiflerin artmasıyla bu defa daha sağlam gözüküyor. Rubio’nun 2010-2011 sezonunu iyi geçirdiğini söylemek güç; ancak tamamlayıcı role sahip olduğu bu kadroda hücumdan ziyade savunmada yapacağı katkıyla her zaman rakibi yaralayabilecek potansiyele sahip. Koç Scariolo “savunma” kelimesini her sarf ettiğinde, bir köşeye çekilip gizlice ağladığını düşündüğüm Jose Calderon’un en büyük sorumluluğu ise Rubio’nun zorlandığı skora direk katkı mevzusunda takıma farklı bir boyut kazandırmak olacak. Hazırlık maçları itibariyle hangisinin birinci tercih olacağı ise henüz belirsiz. Benchten gelmeyi sorun edecek bir yapıya sahip olmayan Rubio ve geçmişte bu konuda arıza çıkardığını gördüğümüz Calderon ikilisinden Calderon’u ilk beş başlatmak Scariolo’nun kolayına gelebilir. Eldeki iki oyuncuya alternatif olarak rahatlıkla kullanılabilecek Sergio Llull’un da bulunması Scariolo’nun elini kuşkusuz rahatlacaktır.

2-3 numara rotasyonuna bakıldığında Navarro, Rudy Fernandez ve Fernando San Emeterio ilk göze çarpan isimler. Navarro’nun ilk beşteki yeri garanti gibi; ancak 3 numarada formayı kapmak için Fernandez ve San Eme arasında önemli bir rekabet görebiliriz. Olası Calderon tercihiyle benzer bir sebepten burada da Rudy’nin ön plana çıkması beklenebilir. Ancak maça kimin başladığı değil, maçı kimin bitirdiği önemlidir der bir basketbol atasözü ve bu noktada San Emeterio’nun önemi İspanyollar adına çok büyük olacak. Point forward olarak tabir edebileceğimiz San Eme, yaratıcılığıyla İspanya hücumuna guard’ların dahi katamadığı bambaşka bir boyut katabilir ve takımı sıkıştığı anlarda fazlasıyla rahatlatabilir. Rudy Fernandez ve Navarro ise en iyi yaptıkları işi yapmak için bir kez daha bu takımdalar: Skor yapmak. İspanya’nın Claver ve Llull’le destekleyeceği bu kısa rotasyonundan hücumda verim alması değil, almaması büyük sürpriz olacağından, asıl konuşulması gereken nokta savunma. Calderon, Navarro ve Fernandez gibi oyuncuların “size” konusunda yarattığı sıkıntıdan yırtmak için en kısa yol topa baskı. Başarılı olduğunda rakibi darma duman etmesi kaçınılmaz olan bu sistem akıllı hücum eden ve biraz da sert savunma yapan rakipler karşısında sekteye uğrayabiliyor. Bu zaafı kullanarak İspanya’yı raydan çıkarmak, rakiplerin turnuvadaki en önemli kozlarından olacak.

Uzun rotasyonuna için ise olumlu sıfatlar yetersiz kalıyor. Pau Gasol’ü benim anlatmama, sizin dinlemenize gerek yok. Etrafında vasat oyunculardan kurulu bir takımla bile Avrupa Şampiyonası’nda madalya için oynayabilecek bir oyuncu ki bu İspanya’ya vasat dersek çarpılmamız mümkün. Kardeşi Marc Gasol ağabeyini bile gölgede bırakacak bir seviyeye gelmiş, Serge Ibaka da günden güne üzerine koyarken, Avrupa’nın en değerli uzunlarından olan Fran Vazquez’in yokluğunun bahsi bile geçmeyecektir. Bu üçlüye kenardan gelecek Real Madrid'li Felipe Reyes’i de eklerseniz, İspanya’nın asıl gücünün pota altında yoğunlaşmış olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Turnuvaya katılacak takımlar arasında ribaund konusunda İspanya’ya üstünlük kurabilecek tek bir uzun kadrosu bulmak bile mümkün değil. Kısalar atamasa bile uzunların tutabilecek kapasitede olması, İspanyolların her daim belli bir seviyenin üzerinde seyretmesini sağlayacaktır.

Pirelli reklamlarıyla bir neslin dimağında yer edinen “Kontrolsüz güç güç değildir” deyişi şu sıralar Sergio Scariolo’nun rüyalarına giriyor olabilir. Zira 2011 İspanya kadrosunun şampiyonlukla arasında duran tek engel, olası takım içi ego savaşları gibi duruyor. Ego savaşları derken çoğul konuştuğuma da bakılmasın, adres belli (Kızım sana söylüyorum, Calderon sen anla). Scariolo eğer bu şöhretli kadronun kontrolünü elinde tutmayı başarırsa, İspanyollar en kötü yarı final yapacaklardır. Bir veya iki eksik dışında yıllardır beraber oynamaya alışkın bu iskeletin Gasol sahada olduğu sürece saha içinde çözülmesi gereken belirgin bir sorunu yok. Baskıların olası bir başarısızlıkta üzerinde yoğunlaşacağı Sergio Scariolo’ya söylenecek tek bir söz var: Kolay gelsin.

Savaş BİRDAL

3 yorum:

penn35 dedi ki...

güzel bi değerlendirme olmuş, ama bildiğim kadarıyla Suarez kadroda değil Claver var.

sannti dedi ki...

Yazıyı yazdığımda kimin kesileceği belli değildi henüz, tahmini yanlış yapmışım. Düzelttim şimdi.

Adsız dedi ki...

Güzel değerlendirme.Turnuvanın kağıt üstünde açık ara favorisi İspanya.Calderon'un savunma defosunu kapayacak dünya kadar oyuncu var ancak ne olursa olsun Calderon-Navarro ikilisi sahadayken çok yumuşak kalma ihtimalleri var.Pota altı merkezli oynayan rakiplerine de galibiyet izni vereceklerini sanmıyorum.Mesela Almanya'da Nowitzki, İspanya'daki pota altı 3'lüsünün 2'sini(P.Gasol-Ibaka) perişan etmişti playoff'ta.Bakalım şimdi neler yapacak..

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...