Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

30 Nisan 2010 Cuma

Real Madrid Salon Değiştiriyor

0 yorum

Real Madrid'in Vistalegre atmosferinin rakip takımlar için pek fazla ürkütücü olmadığı hep konuşulan bir olaydır. 15.000 kişilik kapasitesine rağmen tribünlerin sahaya uzak oluşu ve dik olmayışı, basketboldaki başarılı geçmişlerine rağmen futboldaki büyüye kendini kaptıran Real Madrid seyircisinin cehaletiyle birleşince Vistalegre'de galip gelmek için yalnızca Real Madrid takımıyla mücadele etmeniz yetiyordu. 6 yıldır bu salonu kullanan Real Madrid'in sözleşmesi 31 Mart'ta bitiyordu ve karşılıklı görüşmeler sonucu bu sürenin 1 ay daha uzatılmasına karar verilmişti. Sürenin dolmasıyla beraber kontrat yenilenmeyince Real Madrid'in yeni adresi belli oldu: "La Caja Magica" yani "Sihirli Kutu". Boğa güreşi için inşa edilen Vistalegre'den tenis için inşa edilen La Caja Magica'ya geçiyor Messina ve ekibi. Açılır-kapanır çatıya sahip olan salon 12.500 kapasiteye sahip. 150 milyon euroya tamamlanan salonun 1700 kişilik seyirci otoparkı, 300 kişilik VIP otoparkı ve kolay ulaşım seçenekleriyle kapasitesinin diğer salona göre düşük olmasına rağmen Real Madrid'in seyirci ortalamasını yükselteceği söyleniyor. Salondaki teknik altyapıdan bahsetmiyorum bile. 2016 Olimpiyatları başvurusunda inşa edilen salon Madrid'in en önemli silahlarından biriydi. Henüz resmi açıklama yok ama Real Madrid'e yakın kaynaklar çoktan haberi geçtiler.

Engelsiz Aslanlar Şampiyonluk İçin Roma'da

0 yorum

Daha önce sarı kırmızılıların başarılarına burada birkaç kez değinmiştim. Bu alanı ciddi anlamda takip eden Ernoyan Cavdar'dan gelen ilgi maili üzerine de kendisinin turnuva izlenimlerini buradan aktarmaya karar verdik. Ülkede basketbol bile belli bir kesime hitap ederken bu mücadeleyi veren yüreklileri ülkeye duyurmak herkesin öncelikli görevi olmalı diye düşünüyorum. Ernoyan'a teşekkür ediyor, Engelsiz Aslanlar'a da başarılar diliyorum.

Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı Üst Üste 3. Şampiyonluk için İtalya'da

Uluslararası Tekerlekli Sandalye Basketbol Federasyonu'nun Avrupa kolu (IWBF-Europe) tarafından düzenlenen Şampiyonlar Ligi bugün Roma'da başlıyor. Son şampiyon "Engelsiz Aslanlar" , turnuvada ünvanını korumak için sahada olacak. 30 Nisan-1,2 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek turnuvaya 4 ülkeden toplam 8 takım katılıyor. Takımlar turnuvanın birinci ve ikinci günlerinde ikişer maça çıkacak. Son gün ise sıralamaları belirleyecek karşılaşmalar oynanacak. B grubunda yer alan Galatasaray, ilk maçını bugün saat 16.45'te Lottomatica Elecom Sport Roma ile oynayacak. Karşılaşma Rai Sport+ tarafından yayınlanacak. Engelsiz Aslanlar ikinci maçında ise saat 21.15'te İspanyol C.D. Fundosa Grupo karşısına çıkacak. Turnuvanın ikinci gününde grubundaki son karşılaşmayı Alman Zwickau ile saat 12.45'te yapacak olan Galatasaray, alacağı dereceye göre ya 16.15'te klasman maçlarına çıkacak ya da 18.30'da yarı final oynayacak. Son gün olan 2 Mayıs tarihinde ise 10.00'da 7.lik 8.lik, 11.00'de 5.lik-6.lık, 12.15'te bronz madalya maçı, 13.15'te ise final maçı oynanacak. İtalya'da üst üste üçüncü şampiyonluğu kovalayacak olan Engelsiz Aslanlar'a başarılar diliyoruz.

Ernoyan CAVDAR

2010 Türkiye Yoklaması Bölüm 1

4 yorum

Türkiye 2010: Sessiz olun yoklamayı alacağım arkadaşlar. Pau Gasol ?
Basketbolseverler: Yok.
T: Manu Ginobili ?
B: Yok.
T: Lebron James ?
B: Yok.
T: Erazem Lorbek ?
B: O da yok.
T: O niye gelmiyormuş arkadaşlar ?
B: Yorgunmuş hocam, sezon beklediğinden zorlu ve yorucu geçiyormuş. İki yıldır hiç tatil yapamamış, bir de çocuğu olmuş o yüzden gelmiyor. Haber vermiş hocasına.
T: Tüh ya iyi olmadı bu.
B: Kobe de gelmezse nasıl olacak hocam?
T: Ağzından yel alsın, iyileşir gelir o.

ACB 32. Hafta Programı (1-2 Mayıs)

0 yorum

1 Mayıs Cumartesi
19:00 Real Madrid - Caja Laboral (TRT 3)
21:00 Murcia - Regal Barcelona
21:30 Unicaja Malaga - Valladolid

2 Mayıs Pazar
13:30 Power Electronics Valencia - Cajasol (TRT 3)
13:30 Xacobeo - G. Canaria 2014
13:30 Alicante - DKV Joventut
13:30 Bizkaia Bilbao - Asefa Estudiantes
20:00 Lagun Aro GBC - CB Granada
20:00 Suzuki Manresa - Fuenlabrada

Blogda Yeni Bölüm: 5 Soru

7 yorum

Blogların en keyifli bölümlerinden biri, belki de en keyiflisi yapılan röportajlardır. Bazen kafanızdaki önemli bir soru asla ulaşamayacağınız bir insana sorulunca mutluluk duyar, bizzat karşınızda size cevap veriyormuş gibi hissedersiniz. Ama sözkonusu Avrupa Basketbolu olunca çok az insanla temas kurabilme şansımız oluyor, birçoğuyla da röportaj yapma lüksümüz olmuyor. Medya çalışanı da olmadığımız için muhattap alınma gibi konularda sıkıntı çekebiliyoruz. Bazen tribünde maç izlerken sağımızda solumuzda önemli oyuncular, koçlar veya yöneticiler oluyor, bazen de idman sonrası salondan otobüse kadar olan sürede 5 dakikamız.

Kafamda çok uzun süredir tasarladığım bir bölümü bu yüzden duyurmak istedim. Artık blogda "..... ile 5 Soru" şeklinde bir bölüm olacak ve kategori ayırt etmeden basketbolun içindeki her insanla mümkün olduğunca 5 soruluk mini sohbetler yapmaya çalışacağım. Bazen kaliteli, merakı gideren sorular olacaktır, bazen de kısa sorular kısa cevaplar. Bunu yapmaktaki esas amacım da planlanan uzun süreli röportajların dışında bu kısa fırsat sürelerinde "Basketbola ne zaman başladın?" "Annen arkandan sütle okul servisine kadar koştu mu?" gibi giriş sorularından sıyrılıp nokta vuruşlara odaklanmak olacak. Belki blog kapanana kadar bu rakam 1 olur belki 111 bilemiyorum. Ama fırsat oldukça bu işi yapmaya çalışacağım. Umarım rakamı mümkün olduğunca yüksek tutabilirim. Bu noktada da bağlantısıyla veya fırsatıyla yardım etmek, katkıda bulunmak isteyen herkese kapımın açık olduğunu belirteyim. Plan dahilinde ilk çalışma uzun zaman önce duyurmama rağmen bir türlü fırsat bulup soru hazırlayamadığım (ihmalimden yoksa süper meşgul bir adam değilim) Schaffartzik ile olacak. Olay rafa kalkmış değil yani tamamen benim ihmalimden kaynaklanıyor. Tabi araya yine sürpriz şeyler sıkışırsa yayınlarız.

Ayrıca Eurolig resmi sitesi uzun süredir arı gibi çalışıyor ve ortaya röportajlar, videolar koymaya devam ediyor. Bugüne kadar bunları koymama sebebim haftabaşından itibaren blogda "Final Four Haftası" gibi bir çalışmanın başlayacak olması. 7 Mayıs'a kadar her gün bu çalışmalar, geçmişten görüntüler ve basketbol camiasından Final Four ile ilgili yazılar yer alacak. "Bu adam bu kadar çalışmayı yayınlamayıp çeyizine mi saklıyor." diye düşünen bir kişi dahi olduysa bu şekilde soru işaretlerini de gidermiş olayım. Ayrıca Caner Eler ile ilgili çok soru geldi. Bu konuda da Caner'in rastgele bir çalışma yapmak istemediğini ama yoğun çalışma temposu ve özel hayatındaki sağlık sıkıntısının getirmiş olduğu yoğun trafik nedeniyle şu an yazı için zaman bulamadığını kendi adıma söylemek isterim. Ben de herkes gibi Caner'in yazılarını merakla bekliyorum. Bu şekilde okuduğu satırlara bir kez daha yazarak psikolojik baskı dozunu arttırmayı hedeflemekteyim :)

Bu post vesilesiyle her türlü düzgün eleştiriyi ve öneriyi de memnuniyetle dinlemek isterim. Şimdilik bu kadar sevgili günlük...

29 Nisan 2010 Perşembe

Roma Washington'u Duyurdu

0 yorum

Resmi siteden açıklama geldi. Darius Washington sezon sonuna kadar Lottomatica Roma forması giyecek. Galatasaraylı olmamama rağmen bir basketbolsever olarak özverisini takdirle izlemiştim. Birçok Türk oyuncunun göstermeyeceği özveriyi bir yabancı olarak, hem de gitmesi büyük ihtimalken gösterdi. Umarım sakatlığı ciddi boyutlara gelmez ve İtalya'da iyi bir playoff dönemi geçirir. Başarılar dileyelim buradan kendisine. Sağlığında sıkıntı olmazsa oldukça iyi süreler bulacaktır Roma'da.

Serkan Erdoğan İki Yıl Daha Alicante'de

1 yorum

Ricky Davis'in geldiği gün Serkan Erdoğan'ın da Alicante'ye gidişi basına yansımıştı. Apar topar gidişte askerlik ne kadar etkili oldu bilmiyorum ama gittiği günden beri bir türlü istediği istikrarı yakalayamadı Serkan. Birkaç maç hariç hep düşük rakamları vardı ve iki haftadır da sakatlığı sebebiyle forma giyemiyor. Bugün Serkan'ın Alicante ile iki yıllık sözleşme yenileyeceği haberi basına yansıdı. Resmi imzalar da yarın (perşembe) başkanla beraber düzenleyeceği basın toplantısında atılacak.

Alicante ligin bitimine 3 hafta kala ligde kalmayı garantiledi. Playoff için de Joventut - Barcelona - Estudiantes fikstüründen üç galibiyet çıkarıp önlerindeki 5 takımın kaybetmesini beklemeleri gerekiyor. Kulüpte kimsenin de böyle bir beklentisi olmadığına göre sezonun geri kalanı Alicante için "Bitse de gitsek" havasında geçecek. Seneye bu korku dolu haftaları yaşamamak için de bir yandan kadro çalışmalarına başlayacaklar. Tepe dörtlüsünün hatta artık beşlisinin ( Barcelona - Real Madrid - Caja Laboral - Valencia - Unicaja Malaga) farklı boyutlara geçmesi beklenen gelecek sene için Serkan Erdoğan'ın kalan 6 haftalık performansı ve mevcut sakatlığı basamak ihtimalini ortadan kaldırdı. Dolayısıyla Serkan'ın mevcut düzenini bozmamak, daha fazla top kullanabileceği bir takımda kalmak, iyi kontrat, vitrin şansı ve bedelli için gerekli şartların oluşmaması gibi birçok faktör nedeniyle kontratını uzattığını varsayabiliriz. Sağlıklı ve formda bir Serkan'ın seneye ACB'de önemli rakamlar yakalaması ve bireysel kategorilerde yukarıyı zorlaması (ki bu onun özelliklerine göre sadece sayı krallığı listesi olabilir) sanırım kimse için şaşırtıcı olmaz. Birçok problemle boğuşan Milli Takım için de yazın önemli bir skor silahı olabilir Serkan. Tabi "dakika pazarlığı" yaşanmaz ve benchte oturmayı bir zaafiyet olarak algılamazsa.

Dusan Sakota Komada

1 yorum

İki gündür yabancı manşetlerde haber ama bir türlü değinme fırsatım olmadı. Scavolini forması giyen Sırp asıllı Yunan Dusan Sakota son maçta yaptığı perdelemede aldığı darbeyle hastaneye kaldırıldı ve acilen ameliyata alındı. Kimi kaynaklara göre ameliyatta bağırsağa yapılan yanlış bir müdahaleden, kimi kaynaklara göre ise nadiren rastlanabilecek bir iç kanama sebebiyle oyuncu şu anda komada ve ikinci ameliyatın ardından komadan çıkmayı başaramadı. An itibariyle değerleri normale dönmüş gözükse de Sakota'nın hayati tehlikesi tüm ciddiyetiyle devam ediyor. Acil şifalar diliyorum, basketbolda bu sezon çok genç kayıplar verildi, umarım bunlara yenisi eklenmez.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Darius Washington Roma'da

1 yorum

Cem Akdağ'ın "Bütçemiz sınırlı ancak yönetimden yabancıların takımda tutulacağı yönünde söz aldık." açıklamasının üzerinden fazla geçmeden Sportando sitesi Darius Washington'un Lottomatica Roma ile anlaştığını açıkladı. Haberleri çok fazla yanılan bir site değildir, özellikle de İtalya'da güçlü kaynakları vardır. Zaten Washington'un da Bologna ve Roma ile görüştüğü biliniyordu. Sezonun geri kalanını mı Roma'da geçirecek yoksa tüm haklarıyla transfer mi gerçekleşti bilmiyorum ama son maçlardaki Spartalı performansının geri planında Washington'un takımın zayıf halkası olduğu ve sezon sonunda gönderileceği zaten hep konuşuluyordu. Eğer Galatasaray yönetimi harakiri yapmaz ve söylentilerin aksine Cem Akdağ'ı takımda tutarsa takımın yapısına uygun yeni bir guardı Cem Hoca mutlaka takıma monte edecektir. Sakatlığına rağmen Boniciolli de Darius'u aldığına göre iyice kafayı kırmış, playoff öncesi hırslanmış demek ki. İnşallah elinde patlamaz.

NOT: Haberi öğlen görüyor olsanız da yazdığım şu saatlerde (06:40) hiçbir İtalyan haber sitesinde ve Roma'nın resmi sitesinde transferle ilgili bir gelişme yok. Ama kaynağın güçlü olduğunu ve resmi açıklamanın büyük ihtimalle kısa zamanda geleceğini söyleyebilirim. Gelişme olursa uyanınca düzeltirim.

Enes Kanter ve Calipari Röportajı

2 yorum

StudyInAmerica ekibinden Parla Alpan Kentucky koçu Calipari ve Enes Kanter'le 23 Nisan'da güzel bir röportaj gerçekleştirmiş. İlk bölüm Calipari'nin kendini övüp "Alemin kralı benim, Enes'i de ben bulmadım o beni buldu." şeklinde o gün o koltuğa bir günlüğüne oturtulmuş düzeydeki açıklamalarıyla geçiyor. İkinci bölümde de Enes Amerika günleri ve geleceğe dair görüşlerini açıklıyor. Çok fazla birşey yazmak istemiyorum çünkü röportajın ilk kısmı Türkçe altyazılı, Enes'le olan bölümü de Türkçe. Bunun sebebi de röportajı yapan Parla Alpan hanımefendinin Türk olması. Kendisine buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Çok yazıldı çok çizildi ama Enes Kanter'in ağzından bunları duyma şansını bize ilk kendisi sundu. Linki twitterdan gönderen sevgili Talat Can Öcal'a da ayrıca teşekkür ediyorum. Videoyu paylaşım kısıtlamaları nedeniyle buraya ekleyemiyorum ama izlemek isteyenler için 30 dakikalık bu güzel röportaj burada.

27 Nisan 2010 Salı

Montepaschi Siena'ya İkinci Yenilgi

0 yorum

"Siena ne zaman yenilecek" diye bir yandan yırtınıp, bir yandan fal bakarken normal sezon bitmeden ikinci mağlubiyeti de aldırmayı başardım. Bu kez başaran Repesa'nın Benetton'u oldu. Üstelik de playoff yarışında son haftalara girilirken deplasmanda bu galibiyeti almayı başardılar. %73 ikilik, %63 üçlük yüzdesi galibiyetin izahıdır. Bu kadar yüzdeli oyuna rağmen ortalama yüzdelerle oynayan (%59 ikilik, %33 üçlük) Siena'yı kılpayı yenebilmek de aslında küreklerin boşa çekiliyor olabileceğini, Pianigiani ve ekibini yenmek için mükemmele ulaşmak gerektiğini yansıtıyor da diyebiliriz. Yine de Siena'nın aldığı her mağlubiyet bana özel bir mutluluk vermiyor, sadece İtalya basketbolunun çekişmeli bir hale gelmesi yönündeki umutlarımı arttırıyor bunu da ayrıca belirteyim. Drafta gireceğini açıklayan Motiejunas 20 dakikada 16 sayı ve 7 ribaunduyla rakamlarda hemen dikkati çekiyor. Ribaundlarda geride olan Siena'nın Ress ve Marconato'yu hiç kullanmaması da dikkat çeken başka bir nokta. Kullanılmalı demiyorum ama bu kadar vasıfsız (Marconato artık bitik) iki uzunu kadroda tutmak Siena'nın büyük hedeflerinin önünde en az o kadar büyük bir engel. Pianigiani'nin de seneye yapılanmada en büyük operasyonu burada yapması Siena adına en mantıklı tercih olacaktır.

Pau Gasol da Türkiye'ye Gelmiyor

4 yorum

Her büyük turnuva başlarken turnuva şampiyonunu yenebilecek bir "Gelmeyenler Listesi" mutlaka oluşur. Geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası'nda aynen böyle olmuştu, bu yaz için de liste kabarmaya başladı. Yao Ming ve Ginobili'den sonra Marc Gasol da abisinin yazın dinleneceğini ve şampiyonaya katılmayacağını açıkladı. Lebron ve Wade'in henüz karar vermemiş olmaları da tuz biber. Daha şampiyonaya 4 ay varken oflamaktan başka elden bir şey gelmiyor. Bu tip haberler geldikçe Tab Baldwin gibi haykırmak istiyorum: "That's bullshit !"

Vesely 2010 Draftına Girmiyor

0 yorum

2010 Draft tahminlerinde en üst sırada yer alan Avrupalı olan Jan Vesely bu sene drafta girmeyeceğini açıkladı. Bu konuda dünyanın bir numaralı sitesi DraftExpress'e söylediği sözlerin önemli kısmını çevireyim;

"Koçum Vujosevic'le, menajerimle ve geçmişte verdiğim tüm kararlarda bana destek olan ailemle görüştükten sonra 2010 Draftına girmemeye karar verdim. Gelecek sezon için Partizan'da kalıp, kulübüm için oynamaya karar verdim.(...) Basketbol oynamaya başladığımdan beri NBA'de oynamak benim hayalim ama buna hazır olmak için,yakın gelecekte bu hedefe ulaşmak için devam edip,daha fazla çalmalıyım."

Sahada zaman zaman şuursuz bir hal alan Vesely için oldukça mantıklı ve doğru sözler. Evet bana kalırsa bu tercih teknik açıdan doğru bir karar ama maddi olarak da bir o kadar riskli bir karar olabilir. Vesely'nin çok açık ve NBA'de olmazsa olmaz konularda ciddi eksikleri var. Bir kere herşeyden önce sete sette kendi şutunu yaratamıyor. Açık sahada -top hakimiyeti çok çok üst düzeyde olmasa da- sürati ve atletizmi sayesinde kendine büyük avantaj sağlıyor, durdurulması zor bir oyuncu hale geliyor. Ama iş sete geldiğinde orta ve uzun mesafe şutları dışında Vesely'nin mutlaka dripling çalışması gerekiyor. Bu sene dengesiz penetrelerinin faullerinin ve top kayıplarının en az yarısını oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Savunması gençliğinin enerjikliğiyle canlı olsa da orada da denge konusunda önemli sıkıntıları var Vesely'nin. Faullerinin kalan yarısı da savunmadaki gereksiz hamlelerinden kaynaklanıyor. Ribaund, blok ve dış atış yeteneği bu boyuyla onu özel bir oyuncu yapacaktır kuşkusuz ama Fucka modeli Avrupa'da iş yapsa da NBA için mutlaka biraz fiziğini geliştirmesi gerekiyor. Herşeyden önemlisi de yeteneklerini değerli hale getirecek olgunluğa ve profesyonelliğe bir an önce ulaşması lazım. Vesely'den Rubio olmasını tabi ki beklemiyorum ama oyun yapıları benzer olan Emir Preldzic kadar olgun oynasa ve oynatsa yeterli olacaktır. Bu açıdan Vujosevic ve Vesely ikilisi Partizan'da önümüzdeki sene beraber çalışabilirse bu karar Vesely'nin gelişimi açısından en doğru karar olacaktır.

Ama işin bir de diğer boyutu var. Vesely bu yazın lottery pickleri içinde gösteriliyordu ve bu da iyi bir rakamla kontrat anlamına geliyor. Partizan'ın en iyi oyuncuları için kesenin ağzını açmak yerine açanlara bunları satma politikası Vesely'nin bu sene NBA'de imzalayacağı rakamın muhtemelen dörtte birine oynamasına sebep olacaktır. Yanılmıyorsam 2011 yazında beklenen lokavt da Vesely'nin önündeki bir diğer risk. Buna normal şartlarda her sporcunun yaşayabileceği formsuzluk ve sakatlıkları ekleyince zirveye bayrak dikmiş Vesely'nin "Daha yükseklere çıkabilirim" özgüveni seneye nasıl bir sonuç doğurur şimdiden kestirmek zor. Avrupa'nın ağır abileri bu heyecanlı çocuğun aklını çelip çelmediler mi bunu da merak etmiyor değilim.

Lagun Aro'dan ACB Rekoru

0 yorum

Acayip bir lig ACB. Avrupa'nın en iyisi olduğunu zaten binlerce defa söyledik üzerine bir şey koymaya gerek yok ama her hafta ilginç haberlere evsahipliği yapmayı da ihmal etmiyor. Bu haftanın kahramanları Valladolid ve Lagun Aro. Biraz daha detay vermek gerekirse geçen hafta Real Madrid deplasmanında 18 üçlük yiyen, 91 sayıyı potasında gören Valladolid ve kendi sahasında Barcelona gibi bir takımı 60 sayıda tutup, bu sene çift hanelerle Barca'yı yenen ilk takım olan Lagun Aro. Rekora konu kategori ise ACB tarihinin en düşük sayısı. Skoru bilmeyenler Lagun Aro'nun savunmasıyla Valladolid'i bunalttığını düşünebilir ama ACB'nin güzelliği de işte burada başlıyor. Valladolid evinde 61-39 kazandı ve Lagun Aro ACB tarihinde bir maçta en düşük skoru üreten takım oldu. Bir önceki rekor ise 2001 yılında Malaga'ya 67-40 kaybeden Valladolid'e aitti. Haftaya Lagun Aro Granada'yı 38 sayıda tutarsa da eminim kimse şaşırmayacaktır. Yayın ihalesini alıp bir düzine kanalı olmasına rağmen maçları kafasına göre yayınlayan TRT'ye de bu vesileyle selam olsun. Seneye TBL yayınlarını alıp maçların yerine yine başka şeyler vermeyi planlıyorlarsa lütfen şimdiden vazgeçsinler.

Kecman'a Semih Şentürk Benzetmesi

1 yorum

Valla ne yalan söyleyeyim iki olaya da anlık şahit olmuş biri olarak benim hiç aklıma gelmedi. Ama demek ki ateş düştüğü yeri yakıyor. Benzetmeyi yapan Hırvat basını. Kecman'ın son saniye üçlüğünü son Avrupa Şampiyonası'nda Semih'ten yedikleri gole benzetmişler. Cibona kulüp bazında olduğu için daha az acı vermiştir sanıyorum ama ne olursa olsun kazandım diye sevinirken kaybetmek çok büyük bir darbe olsa gerek. Yakın zamanda bunu en derinden iki kere yaşadılar ki Djordjevic'in üçlüğüne hiç girmiyorum bile. Onu daha sonra 'ikisi maç kazandıran, biri şov' olmak üzere aynı şekilde attığı üç basketle ayrı postta yazacağım. Hırvatlar'ın bu son saniye olayına biraz çalışması gerekiyor. Sonra ağlayıp duruyorlar.

26 Nisan 2010 Pazartesi

ACB'de 31. Haftanın En İyi 5 Hareketi

0 yorum

CSKA Moskova'dan Hat Trick

0 yorum

Final Four'un dört takımı da haftalardır yakın takibimde ama içlerinde en sorunlu olanı CSKA Moskova. Rusya Ligi'nde bu hafta da kaybettiler. Langdon ve Kaun olmadan evlerinde Unics Kazan'ı ağırladılar ve Kazan 75-77 kazanmayı başardı. Pashutin maç sonunda Kaun'un yokluğundan yakındı ve çok fazla hücum ribaundu verdiklerini söyledi ama Kazan'ın 16 hücum ribaunduna takımının 15 hücum ribaunduyla karşılık verdiğini sanırım gözden kaçırdı. "Kaun'suz farklı bir takımız. Onun olmadığı bu maçta da sezon başındaki dominant uzun olmadan yaşadığımız aynı problemleri yaşıyoruz." derken hem bir çok defa üzerine basarak söylediğim şeyi doğruladı, hem Kaun'u yüceltti , hem de Sokolov'u yerin dibine soktu. Rusya Ligi'nde normal sezon da CSKA Moskova için bu maçla beraber sona erdi. Şimdi A2 grubundan gelecek dördüncüyü bekliyorlar ama ondan önce tüm çalışmalar Paris için yapılacak. Fikstürü yanlış görmediysem önlerinde 10 günlük bir boşluk var. Kaun'un dizindeki problemi çözmek zorundalar çünkü onsuz Barcelona'ya karşı direnmeleri çok zor. 2 haftadır performans düşüklüğü yaşayan Khryapa'nın da bu maçta ilginç istatistikleri var. 8 sayı, 15 ribaund, 7 asist, 3 top çalma, 3 blok, 7 top kaybı ve 0 faul. Barcelona pota altında neler yapacağı tüm sezon adına en önemli beklentilerimden biri diyebilirim.

Baltık Ligi Şampiyonu Zalgiris

0 yorum

Maç öncesi favori Zalgiris'ti. Lietuvos Rytas'ın uzun dönem planlamasındaki kadrosuyla hiç bozulmayan Zalgiris kadrosu karşılaştırılınca zaten olması da gereken buydu ama Rytas maça beklenenden çok iyi başladı. 15 civarı bir fark yakalayıp ilk devreyi domine ettiler ama kısıtlı kadroda önce Baynes, daha sonra da Bajramovic ve Gecevicius erken üç faule ulaşınca ikinci devre çözüldüler. Zalgiris'in aslında maçı getiren 17-2 lik bir serisi var. Sonrası kaliteyle mücadelenin kapışması oldu. Finallerin adamı Marcus Brown da devreye girince Zalgiris 73-66 ile sezonun ilk kupasını aldı. Bu sene fazlasıyla çalkalanan kulübe de, emanet koç Darius Maskoliunas'a da ilaç gibi geldi. İki kulüp devam eden sezonda muhtemelen Litvanla ligi finalinde de karşı karşıya gelecekler. Geçen sezon ULEB şampiyonu lisansıyla Eurolig'e katılan Rytas için Litvanya ligi şampiyonluğu önemli bir fırsat.

Şampiyon çekişmeli maçla belli olurken esas kıyamet üçüncülük maçında koptu. 83-82 Ventpils üstünlüğüyle giden maç normal sürenin bitiminden sonra iddia edilen basketle 84-83 Siauliai üstünlüğüyle bitti ve hakemler pozisyonu izleme yetkileri olmadığı için Siauliai galibiyetini onayladılar. Ama Ventspils'in itirazı sonucu maçın ertesi gün (dün) tekrar oynanmasına karar verildi. Neresinden bakarsanız bakın skandal ötesi bir karar. Bir kere Baltık Ligi gibi bir organizasyonda tüm dünya kullanmasına rağmen video görüntülerine başvurulamaması kuralı bu ligin ismini 10 yıl geriye götürdü. Üstelik de ligin direktörü Avrupa'nın en saygın hakemlerinden Romualdas Brazauskas iken. Maçın bir gün sonra tekrar oynanmasına karar vermek de ayrı bir skandal oldu. Eğer video görüntüleri kullanılmıyorsa hakemlerin bir şekilde maçın neticesini belirlemesi gerekiyordu. Gerçi onlar belirledi ama teknik komitenin de ya karara uyması, ya da kararı bozması gerekiyordu. Nitekim Ventspils de dün kararı protesto ederek maça gelmedi ve 15 dakika beklendikten sonra FIBA kurallarına göre Siauliai 20-0 galip ilan edildi. Videoyu izleyince sanki tepedeki süre bitmeden topa dokunmuş gibi görünüyor ama panyada yanan kırmızı ışık temastan önce. Hemen hemen bütün siteler de temasın süre bittikten sonra olduğunu yazmışlar. Ne olursa olsun üçüncüye 10.000 euroluk, dördüncüye de 5.000 euroluk ödül dışında hiçbir esprisi olmayan üçüncülük maçının bir gün sonra 40 dakika olarak tekrar oynanması kararını vermek, üstelik iki takım da çarşamba günü playoff larda çok kritik maçlara çıkacakken bu kararı vermek Baltık Ligi organizasyonunun tarihine kara leke olarak düşmüştür.


Link

25 Nisan 2010 Pazar

Kecman'ın Mucize Üçlüğüyle Partizan Şampiyon

6 yorum

Bugünü kendime tatil ilan etmiştim ama bunu es geçemem. Partizan Kecman'ın son saniyede kendi sahasından yolladığı üçlükle Adriyatik Ligi şampiyonu oldu. Kendi sahasında böyle bir basketle şampiyonluğu kaybetmek Cibona'ya neler hissettirmiştir tahmin bile edemiyorum. Detaylar tatil bitince. Videoyu twitterdan yollayan Ermal Kuqo'ya teşekkürler. Daha net görüntü gelince yenileriz.(Yenilendi)


Link


Link

24 Nisan 2010 Cumartesi

Malaga'nın Gizli(!) Transfer Listesi

3 yorum

Yazı en hareketli geçirecek takımlardan birisi Unicaja Malaga. Hal böyle olunca Real Madrid, Barcelona ve Caja Laboral'la birlikte transfer söylentilerinde adı en fazla geçen takım da onlar oluyor. Bir İspanyol sitesi Unicaja Malaga'nın gizli transfer listesini ele geçirdiğini iddia etti ve bu 17 isimden üçüyle yazın sözleşme imzalanacağını açıkladı. Liste gizli bir casusluk hikayesinden ziyade akşam yemeğinde canı sıkılıp yazın marketin en gözde isimlerini yazan birinin performansına benziyor. 17 kişilik liste Cabezas, Eze ,McIntrye, Jasikevicius, Sergio Rodriguez, Trajan Langdon, David Logan, Romain Sato, Tucker, Jaycee Carroll, Kaukenas, Basile, Drew Nicholas, Terrence Morris , Richard Hendrix, Batista ve Maric'den oluşuyor. Site Malaga kulübüne ne kadar yakındır bilmiyorum ama liste oldukça eğlenceli. Bizdeki bazı gazetelerin 86 isim yazıp biri tutunca ilk biz yazmıştık demesi gibi bir olaya benziyor. Bullock, Rudy Fernandez ve Rafa Martinez'i de katıp 20'ye yuvarlasalarmış keşke.

Lishchuk 2 Yıllık Sözleşme Yeniledi

0 yorum

Valencia'nın bu yılki ACB performansı ve akabinde gelen Eurocup zaferinden sonra konuşulan en önemli konu gelecek sene Eurolig'de mücadele etmeyi garantileyen takımın kadrosunu ne ölçüde koruyup koruyamayacağı. Koç Spahija başta olmak üzere Nielsen, Rafa Martinez, De Colo ve Claver'in takımdan ayrılacağı konuşuluyor ki zaten bu beşlinin gidişi halinde Valencia sıfırdan yepyeni bir takım kurmak zorunda kalacak. Transfer bulutlarının arkasında rotasyonun önemli parçalarından Lishchuk ile 2 yıllık sözleşme yenilendi. "Her takıma lazım" türden agresif bir uzun olan ve pis işler dahil olmak üzere görünmez bir çok işin arkasında imzası olan Lishchuk'la sözleşme yenilemek olumlu bir adım ama başta da bahsettiğim isimleri korumadıkları sürece bunun çok fazla bir anlamı olmayabilir.

Adriyatik Ligi'nde Beklenen Final

1 yorum

Yarı finalin ilk maçı Partizan - Hemofarm arasındaydı ve aslında beklendiği gibi geçti. Maçı önde götüren Partizan üçüncü periyodun ortasında Macvan'ın bir anda üç faul birden alarak dörtlemesiyle biraz rahatladı. Sonlara doğru Hemofarm tekrar toparlandı ve maç sonunda durum 69-66 iken maçı dengeye getirme şansı da vardı ama Macvan üçlüğü kaçırınca 72-67 ile finale çıkan Partizan oldu. Bu sezonki dördüncü maç da kafa kafaya bitti. Maçın en iyisi Roberts oldu, hayalkırıklığı da Jan Vesely. Esas sürpriz olan diğer yarı final maçıydı. Mecburi rotasyonu saymazsak 5 kişiyle oynayan Union Olimpija evsahibi Cibona karşısında tek kelimeyle onur mücadelesi verdi. Cibona'nın çift hanelere yakın götürdüğü maçı son periyoddaki performanslarıyla kazanma noktasına geldiler ama Jamont Gordon'un çılgın performansı herhangi bir sürprize izin vermedi ve 78-73 ile finalist Cibona oldu. 23 sayı, 6 ribaund, 5 asist ve aldırdığı 10 faulle takımını finale götürdü. Union Olimpija'nın bu turnuva sonrası staff ekibini ve kalan önemli oyuncularını da kaybedeceği, hatta kulübün kapanabileceği konuşuluyor. Gordon'un adı da İspanyol ve İtalyan takımlarıyla geçiyor. Bunların ışığında aslında beklenenden fazla çekişmeli bir maç oldu. Final cumartesi akşamı Cibona ve Partizan arasında oynanacak. Yine müthiş bir maç bizi bekliyor.

23 Nisan 2010 Cuma

Eurolig'in En İyileri Belli Oluyor

1 yorum

Sezon biterken bütün ödüller yavaş yavaş sahiplerini buluyor. Dün Ricky Rubio'nun "Yükselen Yıldız" ödülünü ve Khryapa'nın "En İyi Savunmacı" ödülünü aktarmıştım. Bugün de sezonun en iyi beşi ve en iyi ikinci beşi için 10 aday açıklandı. Daha önce açıklanan listelere taraftarın ve medya mensuplarının yaptığı oylamalar finale kalan 10 ismi belirledi. Final Four'a kalan 4 takım toplam 9 aday çıkarırken, F4 dışında kalan takımlardan bir tek Tiago Splitter listede yer buldu. 10 kişilik listede oyun kurucularda Teodosic ve McCalebb, 2-3 numaralarda Childress, Kleiza, Navarro ve Siskauskas, 4-5 numaralarda da Khryapa, Erazem Lorbek, Maric ve Splitter aday oyuncular. Hemen hemen bütün sezon 4 numarada oynayan Kleiza'nın 2-3 numarada aday gösterilmesi basketbolseverlere yine dumurlardan dumur beğendirdi. Kleiza'nın orijininden mi yoksa 4-5 numarada alaşağı olmasın diye mi o kategoride aday gösterildiği bilinmez. Benim tercihlerim şu şekilde;

En İyi Beş --> McCalebb , Navarro , Kleiza , Khryapa , Maric
En İyi İkinci Beş --> Teodosic , Siskauskas , Childress , Lorbek , Splitter

Bir tek oyun kurucularda tereddüt ettim ama oyum yine de McCalebb'e gitti. Palacio'ya taviz verilmemesiyle sezonun başlamasına kısa süre kala Partizan'a transfer olan Bo McCalebb ilk Eurolig macerasında inanılmaz bir performans sergiledi. Sahada en az Terrell McIntrye kadar tecrübeli bir duruşu vardı ve çok uzun zamandır Partizan forması giyiyormuş gibi sorumluluk alıp, çok iyi işler başardı. Partizan konseptindeki "Uzunları besleyen, yeri geldiğinde skor üreten" Amerikalı oyun kurucu rolüne de cuk diye oturdu. Teodosic de harika işler yaptı ama Olympiakos gibi zengin bir kadronun dümeninde olması onu şimdilik ikinci plana atmama sebep oldu. Geri kalan dört isimde ise hiç tereddüt etmedim. Bu ödüller ve Eurolig Sezon MVP ödülü 8 Mayıs'ta yapılacak ödül töreninde sahiplerini bulacak. En iyi koç ödülü ise sezon bittikten sonra verilecek.


Link

Ginobili Türkiye'ye Gelmiyor

1 yorum

En gözde oyuncularının birer birer Türkiye ile ilgili olumlu açıklamalarından sonra Arjantin'e Manu Ginobili'den kötü haber geldi. Son dönemde iyice form tutan ve kıta değiştirme söylentilerinin ertesinde San Antonio Spurs ile 3 yıllık sözleşme yenileyen Ginobili Yao Ming'ten sonra Türkiye'ye gelemeyecek ikinci süperstar oldu. Arjantin federasyonu ve halkını olduğu kadar bizleri de üzdü bu haber. Eurobasket 2009'da bütün yıldızların dinlenmesi ve kendilerini Türkiye'ye saklamaları bizler için büyük bir şanstı ama kötü haberler turnuva yaklaştıkça teker teker geliyor. Ginobili'nin mazereti yeni doğacak ikizlerinin yanında fiziksel ve psikolojik olarak milli takıma kendini hazır hissetmemesi. Bu turnuvayı pas geçip 2012 Londra Olimpiyatları elemelerinde ve olimpiyatlarda forma giymek istiyor. Esas faktörün ise yeni doğacak ikizleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Scola, Nocioni, Oberto, Delfino ve Prigioni'nin milli takıma gelmek istediğini açıkladığını da ekleyeyim.

Herreros'tan Barcelona İtirafı

0 yorum

Bu sezon ezeli rakip Barcelona'ya kaybedilen 7 maç ve üç kupadan (daha şimdiye kadar) sonra kulüp başkanı Perez pek bir şey söylemese de koç Messina rakipleri için övgü dolu sözleri fazlasıyla söylemişti. Kendi blogunda hem Avrupa'nın en güçlü takımı, hem de tarihin en güçlü takımlarından biri olarak Barcelona'dan bahseden Messina'ya, basketbolu bıraktıktan sonra kariyerine Real Madrid'de direktörlük göreviyle devam eden Alberto Herreros çok daha iddialı bir itirafla katıldı. Kariyerinin yarısını Real Madrid'de, diğer yarısını da Estudiantes'te geçirerek tam bir "Madrid evladı" olan Herreros'un sözleri aynen şöyle:

"Rakamlara bakınca iyi durumdayız ama onlar bizim ve Avrupa'daki bütün takımların üzerinde. Toni Kukoc ve Dino Radja'nın oynadığı, Maljkovic'in yönettiği Jugoplastica'dan beri Barcelona kadar güçlü ve dominant bir takım görmedim. Bununla başa çıkmak zorundayız."

Görünen köy tabi ki kılavuz istemez ama Herreros'un bu açıklamaları biraz da kendi başarısızlıklarını hafifletmek niyetiyle olabilir. Yoksa Barcelona iyi oyununa karşın son haftalarda Manresa ve Lagun Aro gibi düşmemeye oynayan takımlara karşı çok zor anlar yaşadı. Hatta Lagun Aro'ya da farklı kaybetti. Tartışmasız son dönemin en formda takımlarından biri ama bu kadar uzun bir periyod için konuşmak en başta takımın koçu Messina'ya ayıp etmek anlamına gelebilir.

Adriyatik Ligi'nde Final Four Zamanı

0 yorum

Adriyatik Ligi'ne vakit darlığından pek fazla değinemesem de sezonun son dönemeci hakkında birkaç satır karalamadan geçmeyelim. Geçen ay Vrsac'ı geçerek Final Four'u düzenlemeye hak kazanan şehir olarak Zagreb açıklanmıştı. Normal sezonu ilk dört sırada tamamlayan Cibona, Partizan, Hemofarm ve Union Olimpija bugün Zagreb'de başlayacak Final Four'da şampiyonluk için mücadele edecekler. Tabi bu dört takım içinde en az şansı olan kadrosu darmadağın durumdaki Union Olimpija. Eurolig'e başladıkları kadrodan Walsh, Slokar, Becirovic, Vidmar ve Golubovic gibi isimleri kaybeden Union Olimpija'daki büyük maddi kriz kulübü kapatma noktasına getirdi. Bavcic ve Modric'in sakatlıkları ve Lalic'in oynama şansının olmaması işin içine girince yarı finalde Olimpija'yı Cibona önünde zor anlar bekliyor. İşin ilginç tarafı Cibona'nın Adriyatik Ligi'nde aldığı 6 yenilginin ikisi Union Olimpija'ya ait ama sezonun en önemli maçında Cibona Olimpija önünde ağır favori. Bir de maçın Zagreb'de oynanacak olması Cibona'yı finale bir adım daha yaklaştırıyor. Yarı finalin diğer eşleşmesi de Partizan ve Hemofarm arasında. Normal sezondaki iki maçı da Partizan ufak farklarla kazanmıştı ama geçen hafta Hemofarm kendi sahasında Macvan resitaliyle Partizan'ı 74-72 yendi. Maçın büyük bölümünü izledim ve hakikaten de son zamanlarda Partizan'ı tek bir oyuncuya karşı bu kadar çaresiz izlediğimi sanmıyorum. İki Sırp takımı bu sefer tarafsız sahada karşılaşacaklar ve Partizan favori olsa da yine de Hemofarm bu maçtan her türlü sonucu çıkarabilir. Hırvatlar bu organizasyonu yeni bir sayfa olarak görüyor ve düşüşteki kulüp yapılanmalarını yukarıya çekebileceğine inanıyor. Önemli bir organizasyon olsa da hem Cibona'nın hem de Union Olimpija'nın maddi krizlerinin ve Partizan'ın sayılı gün kalan Paris macerasının gölgesinde bir Final Four olacak. Şu an için en sessiz ve geri planda görünen Hemofarm. Bir sürpriz yapıp şampiyon tamamlayabilirler.

23 Nisan Cuma
17:15 Partizan - Hemofarm
20:15 Cibona - Olimpija

ACB 31. Hafta Programı (24-25 Nisan)

0 yorum

18 Nisan Pazar
G. Canaria 82-77 Meridiano Alicante

24 Nisan Cumartesi
20:00 Asefa Estudiantes - CB Murcia
20:30 Regal Barcelona - Unicaja Malaga (TRT 3)

25 Nisan Pazar
13:30 Cajasol - Fuenlabrada
13:30 CB Granada - Real Madrid (TRT 3)
13:30 Valladolid - Lagun Aro GBC
13:30 DKV Joventut - Bizkaia Bilbao
13:30 Power E. Valencia - Xacobeo
19:00 Caja Laboral - Suzuki Manresa

TBL 30. Hafta Programı

0 yorum

24 Nisan Cumartesi
17:00 Darüşşafaka Cooper Tires – Türk Telekom
17:00 Antalya Büyükşehir Belediyesi – Mersin Büyükşehir Belediyesi
17:00 Banvit – Kepez Belediyesi
17:00 Tofaş – Beşiktaş Cola Turka
17:00 Galatasaray Cafe Crown – Bornova Belediyesi (Spormax)
17:00 Fenerbahçe Ülker – Oyak Renault
17:00 Pınar Karşıyaka – Aliağa Petkim
17:00 Erdemir – Efes Pilsen

22 Nisan 2010 Perşembe

THY Eurolig Final Four Sponsoru Oldu

3 yorum

Henüz konuyla ilgili ne Eurolig resmi sitesinden ne de THY'den açıklama göremedim ama video burada. Türk Hava Yolları sponsorluk işine kafayı takmış durumda belli ki. Bu sefer harika bir tercih yapmışlar. Darısı Partizan'ın başına.


Link

Eurolig'de Yılın Savunmacısı Khryapa

1 yorum

Bir önceki mesajda bahsettiğim oylamada bir diğer kategori "Yılın Savunmacısı" idi. Ödülü alması gereken oyuncu tartışmasız Viktor Khryapa'ydı, koçlar da o doğrultuda neticelendirmiş oylamayı. Ödül avcısı Rubio'yu ve ödülü son 5 yıldır üstüste almayı başaran Diamantidis'i de az farkla geçip ödüle ulaştı Khryapa. Onları takip eden isimler de Fran Vazquez, J.R. Holden ve Lasme. Khryapa'nın sadece rakamlarına bakınca bu ödülü nasıl aldığı tartışılabilir ama maçları izleyen biri için başka bir sonuç asllında tartışmalı olurdu. CSKA Moskova'nın savunmasını ve hücumunu 1-2 kademe yukarıya çeken Khryapa Tiago Splitter dahil eşleştiği hemen hemen bütün isimlere üstünlük sağladı. Zalgiris maçında yanlış hatırlamıyorsam son 30 saniyede önce blok yapıp, hızlı hücumu bitirmişti, sonra da Zalgiris hücumunda topu kapmıştı. Önemsiz bir maçta, hem de son saniyede bunları yapacak kadar oyunun içinde olan Khryapa için en zor eşleşme 7 Mayıs'ta Barcelona uzunlarına karşı olacak. Khryapa'nın sezon içi rakamları için detaylar burada.


Link

Yükselen Yıldız Ödülü Ricky Rubio'ya

0 yorum

Eurolig resmi sitesinin duyurmadığı, CSKA Moskova sitesindeki bilgiyle haberdar olduğum oylamanın sonuçları belli oldu. Yükselen yıldız ödülü için Rubio - Vesely - Llull sıralaması yapmıştım ki zaten Eurolig'i takip eden akli dengesi yerinde her insan bu isimleri ilk üçe yerleştirirdi. Rubio, ikinci Vesely'i ikiye katladı ve rahatlıkla ödülü aldı. Üçüncü Llull, dördüncü Vorontsevich, beşinci de bu aralar gündemi fazlasıyla meşgul eden Bogdanovic oldu. Oylamada aday olan Preldzic ve Oğuz Savaş ilk 5'e giremediler. Rubio 2007 yılında takım arkadaşı Rudy Fernandez'in ardından bu oylamada ikinci olmuştu. Rubio 2 ay önce de FIBA Europe tarafından üçüncü kez üstüste "Yılın En İyi Genç Oyuncusu" seçilmişti. Anlaşılan Rubio Avrupa'da kalmaya devam ederse -ki 2011 yazına kadar bir yere gitmesi mümkün değil- bu tip ödüllerin heyecanı kalmayacak.


Link

Final Four'un Hakemleri Açıklandı

0 yorum

Uyuz olduğum Eddie Viator, Luigi Lamonica ve Fernando Rocha Eurocup Final Four'a atanınca derin bir oh çekmiştim. Eurolig Final Four'da görev alacak hakemler de bugün açıklandı. Brazauskas zaten her zaman bankodur, Hierrezuelo ve Facchini de bu seneki performansıyla haketmişti. Gerisi pek dikkat ettiğim hakemler değiller. Sadece Christos Christodoulou Barcelona - Partizan maçından aklımda kalmış. İşler kesin olmasına rağmen Partizan'a ince kıyım yapan üçlüden biriydi. Geçmişlerine bakınca hepsi çok önemli maçları, finalleri yönetmiş isimler. Umarım Final Four'a gölge düşürecek kararlara imza atmazlar. Eurolig finalinde Barcelona olmazsa şimdiden Brazauskas - Hierrezuelo ikilisinin o maçta olacağını söyleyebilirim. Resimde sorun çıkma ihtimaline karşılık tam listeyi verelim:

Shmuel Bachar
Matej Boltauzer
Romualdas Brazauskas
David Chambon
Christos Christodoulou
Fabio Facchini
Daniel Hierrezuelo
Olegs Latisevs

21 Nisan 2010 Çarşamba

ACB'de 30. Haftanın En İyi 5 Hareketi

5 yorum

Eurolig Sayı Kralı Linas Kleiza

0 yorum

Sene başında Kleiza'dan bu kadarı bekleniyor muydu bilinmez ama takımını Final Four'a götürürken "Eurolig 2009-2010 Alphonso Ford En Skorer Oyuncu" ödülünün de sahibi oldu. Erken yaşta lösemi hastalığına yakalanıp hayatını kaybeden Alphonso Ford adına verilen ödülü kazanan en genç ikinci oyuncu oldu Kleiza. 25 yaşındaki Litvanyalı'nın önündeki isim 24 yaşında bu ödülü kazanan Drew Nicholas. Geçen seneki ödül sahibi isim de Igor Rakocevic'ti. Rakocevic'i ilk defa Efes Pilsen'de izleyenler için oldukça şaşırtıcı gelebilir. Kleiza oynadığı 20 maçın 15'inde 15 ve üzeri sayı kaydederken sadece çeyrek finaldeki Prokom maçında çift haneyi göremedi. Kleiza ribaundlarda da sezonu üçüncü sırada tamamladı. Müthiş bir sezon geçiriyor ama meyvelerini toplamak için kalan iki maçta da mükemmel oynamak zorunda.

Tanjevic'in Yeni Açıklaması ve Sorular

3 yorum

Ameliyat sonrası dinlenme evresindeki Tanjevic yine Bosna basınına konuştu. İçerik olarak çok yeni bir şey yok ama hoca yine umutlu konuşmuş. Kemoterapiye başladıklarını ve yazın Milli Takımın başında olmayı umut ettiğini söylemiş. Yalnız benim bu olayda anlamadığım bazı şeyler var. Kemoterapi hem ağır hem de kısa olmayan bir tedavi süreci. Bir de hocanın yaşı dikkate alındığında sorulması gereken bazı sorular var;

1) Bogdan Tanjevic'in sahalara dönüşü konusunda herkes umutsuz konuşurken neden sürekli basında hocanın döneceği haberleri dönüp duruyor?
2) Evimizdeki şampiyonaya 4 ay kalmışken Nasreddin Hoca misali "Ya dönerse" deyip Tanjevic'i beklemek doğru mudur yoksa hocayla konuşulup en kısa sürede yeni bir ekiple şampiyonaya hazırlanılmalı mıdır?
3) TBF perde arkasında böyle bir hazırlık içinde midir? Eğer böyleyse neden bunu paylaşmamaktadır?
4) Sahalara dönmesinin zor olduğu bilinen Tanjevic ile ilgili sürekli döneceği yönünde haberlerle zaman mı kazanılmaya çalışılmaktadır?
5) Orhun Ene Milli Takımımızın yeni hocası olarak belirlendi mi? Eğer belirlendiyse neden medyadan saklanmaktadır?
6) Ve eğer Tanjevic hastalığı sonrası yazın takımın başına dönmeyi başarırsa bu süreçten çıkan biri olarak ne kadar verimli olabilir?

Tanjevic sürekli kendisine gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti ve ülkemize, ülkemiz insanlarına olan sevgisini ifade ediyor. Tamam böyle zamanlarda vicdanımız rakipsizdir, duygusalızdır. Hatta bazı insanların "Tanjevic iyileşsin de şampiyonada gruptan çıkmasak da olur." dediğini tahmin edebiliyorum. Ama olaylara biraz gerçekçi yaklaşıp uzun yıllar bir daha evimizde yaşayamayacağımız bu atmosfer için profesyonel bir planlamaya gitmenin vakti çoktan gelmedi mi? Tanjevic'in dönme ihtimaline karşılık onu teknik danışman vb bir göreve getirip, doğru staffı şimdiden kurmanın, birçok problemi zaten mevcut olan Milli Takımımıza acil çözüm üretecek bir ekibi görevlendirmenin zamanı çoktan gelmedi mi?

Charles Gaines'ten Osmanlı Tokadı

2 yorum

Bazen horozlandığınız adama dikkat etmeniz gerekiyor. Du Feng de pozisyondan önce muhtemelen "İki dikleniriz, araya girer ayırırlar, sonra ver elini tutmayın beni tripleri" diye düşünmüştür ama Gaines'in reaksiyonu çok çabuk oldu. Medyanın "basketbolda son 15 yılın en çok şiddet içeren olayı" olarak ilan ettiği pozisyondan sonra Gaines de Çin'de düşman haline geldi. Çin kariyeri bu olaydan sonra daha ne kadar devam eder bilmiyorum ama Du Feng olayı biraz şova dökmüş gibi. Oksijen maskesi, bilinç kaybı, kalp testleri falan sanki biraz abartı olmuş. Yine de geçmiş olsun diyelim neticede karşısındaki Jan Vesely değildi. Gaines'in hareketinin illa ki fiziksel bir neticesi olacaktır.


Link

20 Nisan 2010 Salı

2012 veya 2013 Final Four'u İstanbul'da

2 yorum

Açıklama bizzat Eurolig CEO'su Jordi Bertomeu'dan. Daha önce 2010 veya 2011'in Ataşehir'e verilebileceğini yazmıştım ama 2010 Paris'in, 2011 Torino'nun oldu. 2012 ve 2013 için Londra ve İstanbul'un en güçlü adaylar olduğunu söylemiş Bertomeu. Muhtemelen 2012'yi Londra, 2013'ü de İstanbul alacak. Tabi bu sıralamanın yer değiştirmesi yapılacak kulise ve hazırlanacak salona bağlı. Ataşehir'in kapasitesi fazla olmazsa Sinan Erdem Dome ve Abdi İpekçi en büyük adaylar. Sinan Erdem Dome'un 2010'daki performansı da belirleyici bir kriter olabilir. Şimdiden hayırlı olsun diyelim. "Final Four'a nasıl giderim"in hesabını yaparken ayağımıza gelmesi ayrı bir güzel oldu.

Koç Motivasyonu

0 yorum


Barcelona Terrell McIntyre'ın Peşinde

1 yorum

Siena'nın sene sonundaki kadro revizyonunda boşa çıkacak en nadide parça McIntyre. Daha önce Real Madrid, Efes Pilsen ve Maccabi Tel Aviv'le adı çıkan McIntyre için yeni alıcı Regal FC Barcelona. Barcelona'da sezon sonunda Basile ve Trias'la birlikte ayrılabileceği söylenen diğer isim sürelerinde azalma olan Jaka Lakovic. Pascual'in de bu ihtimale göre planlarını erkenden yaptığı söyleniyor. McIntyre'ın en önemli taliplerinden birinin de Panathinaikos olduğu biliniyor. Jasikevicius'un geçtiğimiz günlerde takımda kalma yönünde yaptığı açıklamalara rağmen Obradovic'in Saras'tan bir türlü istediği verimi alamaması ve bu seneki başarısızlık sonrası seneye yapılacak transfer hamleleri McIntyre'ı da listeye çoktan soktu. Bu yazın Bjelica ile birlikte en büyük savaşlarından biri 33 yaşındaki müthiş guard için yaşanacak. Bir kaç ay içinde İtalyan vatandaşlığına geçecek olması da onu ayrı bir değerli kılıyor. Gerek İtalya'da kulüp bazında gerekse Eurolig'de bireysel ödüllerde her başarıyı yakalayan McIntyre için bu yaz yapacağı sözleşme hem emeklilik ikramiyesi, hem de ulaşamadığı Eurolig şampiyonluğu için önemli bir tercih olacak.

Eurolig Playofflarında En İyi 5 Asist

0 yorum

19 Nisan 2010 Pazartesi

İlk Maçında Morris Almond

0 yorum

Kendisiyle ilgili düşüncelerimi Valladolid maç yazısında yazmıştım zaten. Bu da maçtan özel Almond görüntüleri.


Link

Matjaz Smodis'in Derdi Psikolojik

0 yorum

Matjaz Smodis'in sakatlığı artık öyle bir hal aldı ki sakatlandığı gün emekleyen bebekler, düzeldiği haberini gazetelerden okuyor. Tam düzeldi derken Eylül sonunda tekrar sakatlanmıştı ve geçen hafta sahalara döndü. Tekrar sakatlanır mı bilinmez ama şu ana kadar iki maç oynadı ve CSKA Moskova iki maçta da mağlup oldu. Smodis'in sahalara nasıl döndüğü Final Four öncesi belki de en önemli konuyken kendisi durumuyla ilgili ilginç şeyler söyledi. "Sakatlanmaktan korkuyorum ve bu yüzden sahada mücadeleye giremiyorum." demiş Smodis. Ayağı veya eli kırıldıktan sonra alçısı çıkarılan insanlar bu psikolojiyi çok iyi bilirler. Parmaklar oynatılmaz, ayağa güç verilmez. Smodis'in durumu da aynen bu. Tekrar sakatlanmaktan korktuğunu ve önündeki en büyük engelin bu psikoloji olduğunu söylemiş. Sezon başında "CSKA Moskova'da Smodis oynamasa da olur." diye biri çıkıp söylese herhalde basketbol düşmanı ilan ederdik ama CSKA Moskova'nın Smodis'siz performansını görünce zorlu Final Four öncesi kafalarda soru işareti oluşmaya başladı. Smodis şu anda meşhur tabirle "el freni" mi değil mi bir şey söylemek zor ama eğer bu psikolojiyi atlatamazsa onu Final Four'da mümkün olan en az süre oynatmak gerekebilir. CSKA Moskova'yı buralara getiren, Rusların kimliğinde vazgeçilmez olan sert savunma, Smodis ve bu psikolojisiyle yumuşayabilir. Bu da onlar için Barcelona karşısında direk mağlubiyeti kabullenme anlamına gelir.

Memo Tartışmasını Memo'nun Kendisi Bitirdi

2 yorum

Tanjevic bu durumda olmasa, olay Mehmet Okur'un sakatlığı olmasa sanırım kullanılan ilk cümle "Şu Tanjevic ne şanslı adam" olurdu. Gelecek, gelmeyecek, çağırılacak, çağırılmayacak falları arasında papatya kalmazken Mehmet Okur'dan kötü haber geldi. Sakatlığı netleşmeden yazmak istememiştim, doktorlarından resmi açıklama gelmiş. Mehmet Okur'un aşil tendonunda kopma var ve Dünya Şampiyonası'nı bırakın NBA'de normal sezonun ilk yarısına bile yetişmesi mümkün gözükmüyor. Sporcular için çok çok ciddi bir sakatlık ve tam bir başbelası problem. Umarım Mehmet Okur'un kariyerini direkt olarak etkileyen bir sıkıntı olmaz ve sağlıklı bir şekilde sahalara döner. Zaten oyun kurucu problemimiz vardı, Ömer Aşık ve Mehmet Okur'un durumundan sonra nurtopu gibi bir uzun problemimiz de oldu. Orhun Ene'yi zor günler bekliyor.

Eurolig Playofflarında En İyi 5 Top Çalma

0 yorum

18 Nisan 2010 Pazar

Eurocup Şampiyonu Power E.Valencia

2 yorum

2009 - 2010 sezonu Eurocup şampiyonu Alba Berlin'i 67-44 yenen Power E. Valencia oldu. Bu senenin en formda, en iyi çıkış yapan takımı böylece ödülünü almış oldu. Maçı dışarıda olduğum için izleyemedim. Maç yazısı ulaşırsa veya kendim izleyebilirsem daha geniş bir değerlendirme yazacağım. Valencia'ya tebrikler, seneye Eurolig'e doğrudan katılma hakkı elde etmiş oldular böylece. Kadroyu korurlarsa şimdiden Top 16'ya kalacaklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Üçüncülük maçında Bilbao'nun Yunan ekibi Panellinios'u 76-67 yendiğini de ekleyelim.

ALBA BERLIN: Wright (2), McElroy (2), Dojcin (3) , Byars (9), Jenkins (6), Hamann (9), Golemac (4) , Chubb (4), Sekulic ( 4), Cemal (1).

POWER ELECTRONICS VALENCIA: De Colo (7), Martínez (-), Claver (4), Nielsen (7), Perovic (17) , Pietrus (3), Marinovic (12), Kelati (13), Lishchuk (4), Iván García (-).

Eurocup Finali'ne Saatler Kala

6 yorum

Eurocup şampiyonluğunun müzede duran hatırasından ve gururundan daha farklı bir önemi vardır o da C lisansıyla Eurolig'e doğrudan katılma hakkı. Alba Berlin ve Valencia da görünürde iki numaralı kupa, arka planda Eurolig vizesi için bu akşam Eurocup finalinde karşılaşacaklar. Geçmişte oynadıkları iki maç var ikisi de 2003-2004 Eurolig sezonunda ve ikisini de Valencia kazandı. (87-72 , 80-93) Bugün de favori İspanyollar. Her iki takımı da birbirinden ayıran iki önemli özellik var. Birincisi rotasyondaki kalite farkı, ikincisi oyun anlayışları. Valencia tempolu oynamayı seven ve ikinci opsiyon olarak sete dönen bir takım. Sete sette bile hareketli hücumu tercihi ediyorlar. Bu da aslında temelde kaliteli ve denk kadrolarından kaynaklanıyor. De Colo, Martinez, Claver, Nielsen ve Perovic gibi bir beşle sahada olduklarında hücumu kimin üzerinden oynarlarsa oynasınlar farketmiyor. İkinci beşleri Simeon, Marinovic, Kelati, Pietrus ve Lishchuk sahada olduğunda daha tempolu bir kimlik kazanıyorlar ve aynı ofansif tehlike devam ediyor. Valencia'nın bu kadar başarılı bir sezon geçirmesindeki en önemli nokta bu zengin hücum gücünün yanında savunmayı da bir o kadar iyi yapmaları.

Dün Alba Berlin kendi oyun kimliğini Bilbao'ya kabul ettirip maçın temposunu düşürdü ve iyi savunması, sabırlı hücümuyla finale çıktı. Neredeyse hatasıza yakın bir maç çıkardılar. Bilbao'nun boyalı alan savunmasındaki zaafını da değerlendirip Chubb'ı mükemmel kullandılar. Ama bugün kimlik değiştirmek zorunda kalabilirler. Perovic, Nielsen, Lishchuk ve hatta Claver de bugün Alba Berlin'e dünkü gibi rahat alçak post oyunları oynamalarına izin vermeyecektir. Bir de De Colo - Wright eşleşmesindeki Valencia üstünlüğünü ve Rafa Martinez savunmasında bunalacak Jenkins'i düşününce Alba Berlin'in bugün herzamanki disiplininden biraz çıkacağı ve iç-dış dengesinin dış şut yönünde bozulabileceğini varsayabiliriz. Perovic'i savunacak en güçlü isim sakat Sekulic. Spahija boyalı bölgede Perovic'i ne kadar kullanmak isteyecekse, Pavicevic de ona ikili sıkıştırmalar getirerek etkisiz bırakmak isteyecektir. Bu noktada da dışarıdan iyi atabilen isimleri Perovic'in boş pozisyonda görüp göremeyeceği, onların dış atışlarda dünkü kadar başarılı olup olamayacağı büyük önem taşıyor. Alba Berlin'in bugün risk alarak alan savunmasını sıkça deneyeceğini tahmin ediyorum. Yine aynı şekilde kapasiteleri kısıtlı ama sert yapılarıyla yıldırıcı özelliği olan Hamann'ı De Colo üzerinde, Cemal Nalga'yı da Perovic üzerinde sıkça deneyebilir Pavicevic. Claver, Nielsen ve Perovic'in aynı anda sahada olduğu dönemlerde de Alba Berlin için gerçek sıkıntı başlayacak. Dün saçmasapan faullerle oyun dışı kalan Byars'a ve Dojcin'e de bu noktada büyük görev düşüyor.

Alba Berlin Bilbao'ya ne kadar zıt bir takımsa Valencia'ya bunun iki katı terslikte ama Valencia'nın kaliteli kadrosu bu tersliği etkisiz bırakma konusunda Bilbao kadar çaresiz kalmayabilir. Valencia'nın dün dış atışa yöneldiği kadar bugün içerden başlayacağını düşünüyorum. Ama Alba Berlin'in içeriyi Perovic tehdidi yüzünden kalabalık tutması Valencia açısından dünkü maça benzer bir tabloyu da ortaya çıkarabilir. Alba Berlin'in ise kendi tercihinden ziyade rakibin izin verdiği kadar içeriyi kullanabileceğini düşünüyorum. Pota altında hem yetenek olarak hem de matchup sıkıntısı olarak Valencia ağır basıyor. Ama bugün maçı etkileyecek temel faktör iki takımın oyun anlayışları değil sakatlık sıkıntıları olabilir. Alba Berlin'de Jenkins, McElroy ve Sekulic'in sakatlıkları var. Aynı şekilde Valencia'da da Rafa Martinez ve De Colo'nun sakat sakat oynadıklarını biliyoruz. Erken oluşabilecek bir nüksetme hadisesi bütün bir maçın seyrini değiştirebilir.

Desteklediğim ekip sonuna kadar Alba Berlin olacak ama maçın ağır favorisinin Valencia olduğu da bariz. Her iki takım koçları ve oyuncuları savunmanın öneminden bahsetmişler. Umarım hakemler de bu sertliğe izin verirler güzel bir final izleriz.

Eurolig Playofflarında En İyi 5 Blok

0 yorum


Link

Real Madrid: 91 - Valladolid: 71 (Üçlük İcat Oldu Mertlik Bozuldu)

0 yorum

Maçı en basit cümleyle "Real Madrid kaybedebileceği bir maçı 20 sayı farkla kazandı." şeklinde tarif edebilirim. Biliyorum çok garip geliyor ama başka açıklaması yok. Valladolid boyalı bölgede kepenkleri indirdi ve uzun rotasyonu bu kadar kaliteli bir takıma nefes aldırmadı. Gerçekten nefes alamadılar. 12/29 ikilik isabeti var Real Madrid'in. Bunlardan bir tanesi son bir dakika içinde Tomic'in pota altı basketi. Tomic'in hem maçtaki ilk sayıları hem de potaya bakabildiği tek pozisyon oldu. Diğeri de yine son dakikada Kaukenas'ın topu kapıp hızlı hücumla bitirdiği pozisyon. Bunun dışında Reyes, Velickovic ve Tomic ne zaman içerde top alsalar Barnes, özellikle Battle ve diğerleri tepelerine bindiler. İkili hatta üçlü sıkıştırmalar Real Madrid uzunlarını bunalttılar . Zaten üstteki resimde de ne demek istediğimi gayet güzel sergilemişler. Ama bu tercihi yaparken alınan risk de vardı. O da Real Madrid istatistik kağıdına 18/29 üçlük isabeti olarak yansıdı. İlk yarıda direnen Valladolid'i üçlük yağmuruyla bitirdiler. Sergio Llull ilk yarının, Lavrinovic ve Almond da ikinci yarının suikastçileri oldular. Tek pasta isabet bulunan bu kadar üçlük de Prigioni hanesine 11 asist olarak yansıdı. Valladolid aslında doğruları oynadı. Kendilerinin fırsat vermediği boş pozisyonları Real Madrid'in boyalı alanında buldular ama kadro kalitesi maç sonuna doğru farkı yarattı. Tabi farkı yaratan iki önemli faktör daha vardı. Bir tanesi maçın son 40 saniyesinde 20 sayı öndeyken bile dinmeyen Messina ciddiyeti diğeri de Real Madrid'li oyuncuların sahada Valladolid'le mücadele ederken zihinlerinde de kendileriyle yarışmasıydı. Yeni transfer Almond'un savunmadaki isteksizliğine rağmen (yine de Lynn Greer'dan fazla kovalıyor) hücumdaki becerisi daha ilk maçtan formayı garantilemesine sebep oldu. Messina skora ihtiyacı olduğu anlarda mutlaka Almond'u sahada tutacaktır. İlk pasta alır almaz isabeti bulabilen keskin nişancı bir havası var. Ne kadar kaliteli olduğunu görmek için daha ciddi savunmacılar karşısında izlemek gerekiyor yine de. Sürekli bir arayış içindeki Real Madrid staffı olunca biletleri açık olan Kaukenas, Vidal, Lavrinovic ve Reyes gibi isimler de bir saniye bile mücadeleyi bırakmadılar. Bu da aslında iyi gününde olan Valladolid'in şansızlığıydı. Bu şansız günde onlar adına tek sevindirici nokta Xacobeo'nun evinde Joventut'a mağlup olması oldu. Alacakları tek bir galibiyet Xacobeo bütün maçları kazansa bile onları ligde tutacak. Haftaya Xacobeo'nun Valencia deplasmanına gideceğini hesaplayınca Valladolid'e hayırlı olsun demekten başka bir şey kalmıyor geriye. Detaylı istatistikler burada, maçın banttan yayını da burada.

Barcelona ve CSKA Moskova Kayıplarda

0 yorum

CSKA Moskova ve şok eden rakamlarıyla başlayalım. Geçen hafta Siskauskas hariç tüm yıldızlar berbat oynayınca Khimki'ye evlerinde yenilmişlerdi. Bu hafta da daha zayıf bir rakip olan Dinamo Moskova'ya yenilmeleri için ne gerekiyorsa yapmışlar. 40 üçlük kullanmışlar. Şaka değil tam 40 üçlük. Dün akşam Valencia'nın kullandığından 11 fazla ! İsabetli üçlük ise sadece 9 tane. 1/5 Langdon, 0/5 Ponkrashov, 1/6 Khryapa ve en ilgi çekici olanı 3/13 Jr Holden. Final Four öncesi çok ciddi sinyaller veriyor CSKA Moskova. Bu kadar kontrolsüz oynarlarsa Barcelona iki çeyrekte maçı bitirir diyeceğim ama onların da CSKA Moskova'dan geri kalır yanı yok. Dün Lagun Aro maçı Eurocup maçlarına denk geldiği için izleyemedik ama ligde kalma mücadelesi veren Lagun Aro'ya kaybetmiş Barcelona. Hem de sezonun en düşük ikinci rakamı olan 60 sayı üreterek. Navarro'suz oynamışlar ama Lagun Aro'ya karşı 60 sayı üretmenin mazereti bu olmamalı. Final Four hazırlığı mıdır yoksa liderliği garantilemenin rehaveti midir bilinmez ama Pascual'in zaman zaman takıma hiç uymayan sistemleri rakibe hazırlık sebebiyle oynattığını biliyoruz. Yine bu senaryolardan biri yaşanmış olabilir, izleyen arkadaşlar varsa neler olup bittiğini öğrenmek isterim. Lagun Aro için de altından daha öte bir galibiyet oldu. Eminim bu maçı galibiyet olarak yazmamışlardı ama Xacobeo'nun direncinin kırılması anlamında da psikolojik açıdan müthiş değerli bir galibiyet aldılar.

Dasic'ten Bir Veda Daha

0 yorum

İlk vedasının üzerinde daha iki ay bile geçmedi ama Vladimir Dasic yeni yuvasından da gönderildi. Real Madrid'de bulamadığı formayı bulmak için Gran Canaria'nın yolunu tutmuştu ve sezon sonu drafta girmeyi planladığı için mantıklı bir hamle yaptığını düşünmüştük ama antrenmana gelmeyip, ertesi gün de koç tarafından antrenmandan kovulunca Dasic'in yeni macerası da kısa sürdü. Tekrar Madrid'e dönüp yeni bir talip çıkıncaya kadar antrenmana devam edecek. Bu kafayla giderse tekrar ülkesine dönüp sıfırdan başlayabilir. Dasic'in Gran Canaria istatistikleri burada. Bakmasanız da bir şey kaybetmezsiniz.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Alba Berlin: 77 - Bizkaia Bilbao: 70 (Kendini Valencia mı Sandın Dostum)

2 yorum

Luka Pavicevic'in Alba Berlin'ini tarif etmek için herşeyin önünde tek bir tarif vardır o da "Disiplin". Oyunun akışı ne olursa olsun hiçbir zaman düzenleri değiştirmezler ve lise takımı havasında mücadeleye devam ederler. Bugün de aynı şekilde sahadaydılar. Bilbao'nun bugün Alba Berlin'i yenebilmesi için dışarıyı iyi kullanması gerekiyordu çünkü Alba Berlin'in takım savunmasıyla içeriyi iyi kapattığı bilinen bir gerçekti. Bilbao iyi atıcılara da sahip aslında. Hervelle, Blums, Mumbru, Salgado, Markota gibi oyuncular çok meşhur atıcılar olmasa da her an can yakabilecek potansiyele sahipler ama bugün Bilbao bir önceki maçın etkisinde kalmış gibiydi. Maç boyu 5/23 üçlük attılar ki bunların ikisi maçın sonundaydı. Maçın adamı tartışmasız Adam Chubb'dı. Ama bu performansı yaratan kendisi değil, aynı zamanda takımıydı. Chubb'a müthiş pozisyonlar hazırladılar, o da yüksek isabetle bitirdi. İkili oyun üzerine kurulu Alba Berlin hücumu herzamanki gibi yeri geldiğinde dış atışları da kullandı ve burada da McElroy'un hakkını vermek gerekiyor. Maçı 3/3 üçlük isabetiyle tamamladı ama üç isabetin tamamı da çok çok kritik anlarda geldi. Bir maç önce Valencia nasıl Panellinios geri dönüşüne izin vermediyse Alba Berlin de aynı şekilde Bilbao'nun geri dönüşüne izin vermedi. Gecenin en çok konuşulması gereken ismi Eurocup MVP'si Banic. Sezonun en kritik maçında, sezonun en silik maçını oynadı. Alçak post oyunları etkili olan Banic'in içeriye gömülü Alba Berlin savunmasında boy dezavantajıyla önceki maçlara göre etkisiz kalması beklenebilirdi ama bu kadar kötü bir oyunu eminim ki Katsikaris de beklemiyordu. Ne top alabildi, ne aldığı toplarda pota yüzü görebildi Banic. Mumbru da feci bir maç çıkardı. Özellikle son anlarda kaçırdığı serbest atışlar oyunun kaderini değiştirdi diyebilirim. Hakem rüzgarının Bertomeu faktörüyle Alba Berlin'in arkasından esmesini bekliyordum ama tam tersi oldu. Üçüncü periyodda hakemler ittirdikçe ittirdi Bilbao'yu ama bugün Alba Berlin sabaha kadar oynansa kaybetmeyecekti. Sezonun en formda takımlarından Valencia ile Eurolig'i hakeden Alba Berlin yarın akşam Eurolig bileti için kapışacak. Vakit olursa yarın bir değerlendirme yazısı gireriz. Detaylı istatistikler burada.

Alba Berlín (18+17+21+21):
Wright (9), Byars (10), McElroy (13), Dojcin (-) , Sekulic (2) , Hamann (-), Jenkins (11), Golemac (5) , Chubb (27).

Bizkaia Bilbao Basket (18+12+19+21):
Salgado (9), Warren (14), Mumbrú (10), Hervelle (10) , Moiso (12) , Javi Rodríguez (-), Blums (5), Banic (4), Markota (-), Seibutis (6) , Vázquez (-)

Power E. Valencia: 92 - Panellinios: 80 (Üç Sayının Gerisinden Final Bileti)

0 yorum

29 sayıyla rekor kırıp gecenin en skorer ismi olan Devin Smith'in maç sonundaki siniri ve yaptığı fauller aslında bugün Panellinios'un duygularının dışa vurumuydu. Maç başında Valencia öyle bir üçlük yüzdesiyle oynadı ki bir daha geri dönmeyi başaramadılar. İlk periyod De Colo 3/3, Rafa Martinez de 2/2 üçlük isabetiyle oynadı ve Kelati'nin 3 serbest atış isabetini de sayarsak İspanyollar ilk 10 dakikalık bölümü 6/8 üçlük isabetiyle tamamladılar. (Tabloda 5/7) Aslında Zouros dersini iyi çalışmıştı. Claver, Nielsen, Perovic, Lishchuk gibi oyuncuların varlığı sebebiyle içeriyi iyi kapatıp Valencia'yı üç sayının gerisine ittiler ama iyi kadro yapılanması iyi sonuçları da beraberinde getiriyor. Valencia derin kadrosunda hem iyi uzunlara hem de dışardan ceza kesen isimlere sahip olunca, bir de böyle bir yüzde yakalayınca Panellinios iyi oynamasına, iyi isabet yakalamasına rağmen tabelayı bir türlü çift hanelerden kurtaramadı. Valencia adına iki farklı devre oynandı. İlk devre Nielsen iyi kontrol edilince De Colo devredeydi, ikinci devrede de Nielsen sahneye çıkıp maçı aldı götürdü. Aldı götürdü diyorum çünkü en kritik anda attığı iki üçlükle geriden gelen Panellinios'un direncini kırdı. Panellinios adına Vougioukas'ın performansı hayalkırıklığı oldu. Bunda bir yandan savunmada, bir yandan da hücumda Perovic'le savaşmasının payı büyüktü. Smith ve Charalampidis yine iyiydi ama toplamda kaçırdıkları 5 serbest atışının tamamını maçın sonunda direnç anlarında kaçırdıklarını da ekleyeyim. Valencia'da 6 oyuncu çift hanelere ulaştı. Marinovic'in ekstra katkısı vardı ama bugünün Nielsen ve De Colo'dan sonra en önemli katkısı Kelati'den geldi. Sorumluluk aldığı anlarda yüksek yüzdeli atarak Panellinios'un geri gelişini de durdurdu. İç dış dengesini iyi kuramadı Valencia (25 ikilik, 29 üçlük) ama müthiş yüzdesiyle bugün final biletini aldı. Belki böyle bir gün yaşamasalardı Cindirella Panellinios'tan beklemedikleri bir darbe alabilirlerdi ama Valencia'nın böyle bir isabete ulaşmasını da çok sürprizle karşılamamak lazım. Çift hanelerle öndeyken bile tam saha baskı yapan, maçı daha çok isteyen onlardı ve kazandılar. Eurolig bileti bir maç uzaklarında. Birazdan başlayacak Alba Berlin - Bilbao maçından sonra rakipleri de belli olacak. Detaylı istatistikler burada, çeyrek çeyrek istatistikler aşağıda.

Power Electronics Valencia (28+25+18+21): De Colo (20), Martínez (13), Claver (4) Perovic (13), Nielssen (16) , Pietrus, Simeón, Kelati (14), Marinovic (10), Lishchuk (2)

Panellinios (22+17+19+22): Blakney (15), Owens (9), Smith (29), Papamakarios (5), Vougioukas (6) , Stojic (4), Xanthopoulos, Charalampidis (10), Kalaitzis, Davis (2).

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...