Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

31 Mart 2010 Çarşamba

Partizan: 81 - Maccabi Tel Aviv: 73 (Maç Yorumu)

0 yorum

Hiç tahmin etmediğim kadar kalitesiz bir maç olmuş. Salondaki inanılmaz atmosfer olmasa aslında çok da fazla çekilecek bir maç değildi ama oyuncuları oyunun içinde tuttukları gibi beni de 24 saat sonra izlediğim bir maçta taa Belgrad'dan oyunda tutmayı başardılar. Son 2 dakika zaten maçı bırakıp atkıları kaldırarak söyledikleri marşa konsantre oldum. Gerçekten inanılmaz, izlemeyen birine de asla tarif edilemez bir atmosfer. Hep söyler dururdum OAKA'da maç izlemeden ölmeyeceğim diye, yanına Belgrad Arena'yı da bu gece kesin olarak ekledim.

Maç iki takımın kadro farkıyla şekillendi. İster istemez "Mahalle esnaflarının takımı" gibi duran Partizan nasıl Maccabi Tel Aviv'e kadro farkıyla üstünlük kuruyor diye düşünmüş olabilirsiniz ama bunu da size Pini Gershon açıklasın. En zayıf oldukları pota altında Lampe'yi göndermelerine rağmen takviye yapmadıkları gün zaten Maccabi Tel Aviv taraftarlarını çileden çıkarmışlardı, muhtemelen de Final Four'a gidemezlerse en büyük sebep bu olacak. Raduljica için fazladan 250.000 doları gözden çıkarmamak şimdi daha fazlasına mal olabilir. Şu bir gerçek ki her uzun da Maccabi Tel Aviv düzenine, daha doğrusu Pini Gershon sistemine uymaz. Ama bugün Gershon sahada Vranes - Lasme eşleşmesini kenardan izliyorsa ve 4 kısayı sahada tutup uzun olarak sadece Lasme'yi Roberts - Vranes ikilisiyle başbaşa bırakıyorsa bunu da kendisinin ve yardımcılarının iyi tahlil etmesi lazım. Bunların hepsi yüksek tempo için yapılmış hamleler ama Fischer'ın oyuna girdiği ikinci yarının başında verdiği katkıyı görünce tempo için yapılanın sonuçsuz bir hamle olduğunu görmek zor olmadı. Ayrıca pota altında güreşme kapasitesi olan Green'in neden bu kadar az oynatıldığını da anlamadım. Diğer uzunların ofansif gücü olsa tamam diyeceğim ama Green'in o açıdan bir dezavantajı da yok. Vranes bir pozisyonda pota dibinde 3 kere şutu kaçırıp sıçramadan hücum ribaundunu aldı ve en sonunda "Eeeh yeter artık" dercesine smacı bastı. Avrupa'nın en yeteneksiz uzunlarından birine bu imkanı yaratmak ancak mutlak bir pota altı zaafiyetinin sonucu olabilir. Tabi Vranes demişken Vujosevic'e değinmemek olmaz. Her yazının dönüp dolaşıp Vujosevic'e bağlanmasını sevmiyorum ama bazı noktaları vurgulamadan da olmaz. Bugün hangi üst düzey koç Vranes'e tahammül edebilir ? Marconato'nun, Lavrinovic'in, Vujcic'in benchte oturduğu bir sezonda Vranes'e tahammül edebilmek, onun zaaflarını bilerek, avantajlarını öne çıkarmak ancak Vujosevic'in yapabileceği bir iştir. Yarın Roberts ve Vranes boşta olsa hangi Final Four adayı takımın koçu onları kadrosuna katar merak ediyorum. Maccabi Tel Aviv'in böyle dominant uzunlara karşı avantajı ancak dışarıdan isabetli atabilen uzunlar olabilirdi ama bu konuda da tersi bir durum sözkonusu. Maccabi Tel Aviv'in üç uzunu Fischer, Lasme ve Green de dış şut özürlüsü. En fazla yüksek posttan isabet bulabiliyorlar. Buna karşılık Roberts'la dış şut bulabilen Partizan hem Gershon'un eşleşmeli alan savunmasını açmayı, hem de boyalı bölgede Maric'i bunaltıcı ikili sıkıştırmalardan uzak tutmayı başardı. Birebiri zaten çok kuvvetli olan Maric'e double-team iki uzun tarafından yapılmadığı sürece çok bir anlam ifade etmiyor.

Maçın sonucunu değiştiren önemli faktörlerden biri de iki takım arasındaki direksiyon farkıydı. Birinde ehliyetsiz Perkins ve Wisniewski otururken, diğerinde parkelerin Demir Bükey'i Bo McCalebb vardı. McCalebb'in 0'dan 100'e üç saniyede ulaşan temposunu görünce Gershon'un kafasını duvarlara vurduğuna ve gelecek sezon için kendisine sulanmaya başladığına eminim. McCalebb o formayı giydiği sürece Belgrad'da oyunu kontrol etmeniz çok zor. McCalebb istediği tempoyu ayarlar ve siz de ancak ona itaat edebilirsiniz. Buna defalarca şahit olduk bu sene.

Başta söylediğim kalitesiz tabirinin arkasındayım. İki takımın genel karakterine baktığınızda sert savunmayı zorlayan Partizan'ın faul sıkıntısı yaşaması daha olası geliyor ama faul avantajını kullanan Partizan'dı. Rakamlar Maccabi'nin daha fazla serbest atış attığını gösterse de ne zaman geriden gelmek için biraz kıpırdansalar sürekli faul yaptılar ve Partizan kolay sayılar bulup farkı korumayı başardı. Bu açıdan maçı kalitesiz hale getiren hakemleri biraz eleştirmek gerekiyor. Hakem üçlüsü için en önemli olan standardı korumaktır. Maç içinde aynı pozisyonlara farklı karar vermek sırtlarındaki numaranın yanına etiket yapıştırmak için koz verir ama bu maçta aynı pozisyonlara hep aynı düdükler çalındı. Ne İsrail lobisi, ne bunaltan Partizan seyircisi onları etkilemedi. 3 pozisyonda Partizan lehine önemli hatalar yaptılar ama sonucu direk etkilemeyen hatalardı. Maçın genelinde bu açıdan mükemmel olmalarına rağmen çok kolay faul çalıp maçı TBL seviyesine çektiler. Bu sene savunma sertliğinin en üst noktası Real Madrid - Barcelona playoff ikinci maçının tamamında 43, bu maçta 53 faul çalındığını söylersem biraz daha net ifade etmiş olurum.

Tabi her Maccabi Tel Aviv yenilgisinde olduğu gibi Anderson'a değinmeden olmaz. Yine berbat bir maç çıkardı, Doron Perkins kadar olmasa da olmadık hatalarla takım için el freni oldu. Boyalı bölgenin etrafını dikenli tellerle ören Partizan bir de geriye çok çok iyi koşunca Maccabi Tel Aviv için dış atıştan başka çare kalmadı. Bluthenthal ve Anderson gününde olmayınca da mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Son sözümü de Vesely'e ayırayım. Bu çocuk yaş olarak değil de olgunluk olarak geliştiğinde beklenildiği gibi çok büyük oyuncu olabilir. Kariyerinin önündeki en büyük engel şu an için kontrol edemediği egosu ve heyecanı.

Rubio ve Pekovic'e Görücü Geliyor

3 yorum

Aslında ilk ziyaret şubat ayında gelmişti. Minnesota genel menajeri David Kahn'ı NBA'i takip etmeyenler bile hemen anımsar. Rubio'nun NBA macerası ile ilgili iki günde bir ismi basında yer alıyordu. Kahn nasıl bir cenabetse geldiği ilk maçta Barcelona Belgrad'da ilk yenilgisini almış, gittiği diğer maçta da Panathinaikos Maroussi'ye mağlup olmuştu. O maçta da takip edilen diğer isim hakları yine Minnesota'da olan Nikola Pekovic'ti. Bu sefer ziyaretçileri Minnesota koçu Kurt Rambis olacak. Mayıs ayında Avrupa'ya gelip muhtemel oyuncularını izleyecek. Pekovic bu yaz NBA'a gider de Rambis ve Kahn'ın Rubio için 2011 yazını beklemesi gerekecek. Barcelona 5 milyon dolardan fazla saydığı Rubio'ya ikinci sene sonu için NBA opsiyonu tanımıştı. Etinden sütünden sonuna kadar faydalanmadan 500 bin dolara hayatta bırakmazlar. Zaten Rubio da şutunu iyice oturtmadan kıta değiştirmesin.

Teşekkürler Caja Laboral

0 yorum

Bu sefer basketboldan biraz uzaklaşıyorum. Çocukluğumuzun kahramanlarını Caja Laboral uzun zamandır anıyordu müzikleriyle. Şimdi maça bakarken tekrar çalınca dayanamadım. Yeri gelmişken söyleyeyim "Bir probleminiz varsa, başka kimse size yardım edemezse ve eğer onları bulabilirseniz, belki A-Takımı'nı kiralayabilirsiniz."


Link

Partizan: 81 - Maccabi: 73 (1 Nisan Şakası Partizan Olabilir)

4 yorum

Bu sene çok defa, hatta iki çeyrek final maçında da haksızlık ettim bu mücadeleye, bu mükemmel seyircinin sahiplerine. Ama üçüncüyü izlemeden yazmayacağım. Şaka dediğime bakmayın, bizlere göre değil evinde oturup TV'den bu maçları seyreden büyük klüp yöneticilerine göre şaka. Detaylı istatistikler burada, yazı yarına izledikten sonra...

Real Madrid: 73 - Barcelona: 84 (El Clasico'da Herşey Sil Baştan)

1 yorum

Serinin ilk iki maçında oyun anlayışı olarak takdire, teşekküre, yıldızlı pekiyiye boğmuştum Real Madrid'i ama bugün herşey aylar önce tarihi fark yenilen zamana döndü. Daha önce rakiplerine katrina hızıyla vurup geçen Barcelona'nın bu özelliğinin Palau Blaugrana'da Real Madrid tarafından bitirildiğine dikkat çekmiştim. Bugün o seri darbeleri daha maçın başında indirdiler. Geçen hafta üçlük çizgisinin gerisinden 0/10 çeken Navarro o 80 dakikaya inat döktürdü, başlarda şut kaçırmadı. İlk iki maç aynı kanalda canlı yayınlanmasına rağmen serinin en ilginç istatistiğinden haberi olmayan Mustafa İyi ve Çetin Yılmaz'a da bu vesileyle basketbol izleyicisi olarak sevgilerimi gönderiyorum. Sadece Navarro değil Barcelona takım halinde bayıltıcı bir yüzdeyle oynadı. Tam 4 kere print screen yapmak zorunda kaldım. Her seferinde bu herhalde en üst noktadır diye resim aldım ama yüzde gittikçe arttı. Bozulmadan önceki zirve anı;

Resimde de görüleceği üzere kaçırmak bilmeyen Barcelona bir ara Real Madrid'i ikiye katladı. Messina'nın o anki gülümseyen yüz hali de zaten Real Madrid'in yapabileceği hiç birşey olmadığının ispatıydı. Ama açık söylemek gerekirse korktuğum şey oldu. Diğer tüm ACB takımlarına göre fazlasıyla cahil kalan Real Madrid seyircisi ölüm sessizliği yaratarak takımın düşmesine sebep oldu. İlk yarının sonu ve ikinci yarıyla beraber Real Madrid geri dönmeyi başardı ve farkı 7'ye kadar indirdi ama orda da ilk iki maçta forma giymeyen Morris'in en iyi yaptığı iş olan tepeden üçlüğü geri dönüş kapısını kapattı. Kalan dakikalar "Barca kaç Real tut" şeklindeydi. İyi kaçan Barcelona seriyi 2-1'e getirip hem saha avantajını tekrar kazandı, hem de en önemlisi psikolojik avantajı tekrar ele geçirdi.

Pascual maç başlarken yaptığı Lorbek yanlışından hemen dönüp Vazquez'i oyuna alarak akıllı bir hamle yaptı. Aynı şekilde kötü gününde olan Rubio yerine Lakovic'i sahada 1 numara olarak tutarak tempoyu istediği gibi ayarladı. Kritik anlarda hep iyi işler yapan Mickael ve Morris de günün kilit adamları oldular. Real Madrid de Tomic merkezli oynadığı dakikalarda iyiydi ama ne zaman kontrolü kaybettiler, geri dönemeyecekleri bir farkın oluşmasını sağladılar. Tabelaya bakarsak Pascual Messina'ya antitez geliştirmiş gibi görünebilir ama bana göre Real Madrid atmosfere göre oyun tarzında sapma yaşadığı için kendi kendini yaktı. Barcelona normal şut yüzdesine dönünce de zaten kazanma şansları kalmadı. 84 sayı Barcelona'yı yenme formülünün çok uzağında. Galibiyeti fazlasıyla haketti Barcelona. Daha da ötesinde Final Four'u Avrupa'da en fazla hakeden takım ve kalabilirse oraya büyük renk de katacaktır.

Tek cümleyle özetleyecek olursam ilk iki maçtaki Real Madrid savunmasını izleyen biri için Barcelona alley oop yaptığı anda maç zaten bitmişti. Detaylı istatistikler burada.

30 Mart 2010 Salı

Prokom: 81 - Olympiakos: 78 (Herkese İnat Direniyorlar)

1 yorum

Real Madrid, Khimki ve CSKA Moskova'dan sonra listeye Olympiakos da dahil oldu. Prokom'un kazanması gereken tüm maçları evinde kazandığını daha önce aktarmıştım. Bugün de iyi başladılar ama şarkı nakaratı gibi senaryo tekrarlandı. Geriden geldi Olympiakos ve son dakika içinde Kleiza'nın üçlüğüyle maçı kazanma noktasına geldi. Ama ilk iki maçın kayıp adamı Logan'ın zor basketi işi bitirdi. Olympiakos'ta ilk iki maçtan farklı olarak Vujcic fazla süre aldı ve Kleiza etkisiz kaldı. Son dakikadaki üçlüğü saymazsak koca bir maç sadece 6 sayı üretebildi Litvanyalı. Durum böyle olunca ister istemez Olympiakos'un bitirici noktada sıkıntısı ortaya çıktı. Prokom'un en büyük avantajı şu ana kadar görevlerini fazla fazla yapmış olmaları. Maçı da bu sayede stressiz oynadılar ve Final Four baskısı olmadan seriyi uzattılar. Aklımın bir tarafı acaba diyor ama hedefleri ve kadroları karşılaştırınca Olympiakos üçüncü maçta seriyi bitirir, Prokom'u alkışlarla Eurolig'e veda ettirir gibi geliyor. Bir maç fazla izleyecek olmak güzel, inşallah seri Yunanistan'a taşınır. Detaylı istatistikler burada.

Caja Laboral: 66 - CSKA Moskova: 53 (CSKA Kendi Silahıyla Vuruldu)

0 yorum

CSKA Moskova'nın iyi savunması Ettore Messina zamanından beri adeta oturmuş bir karakterdir. O zaman da var olan, Pashutin zamanında da geçerliliğini koruyan kilit nokta "CSKA'ya onların yaptığından daha iyi savunma yapmak" zorunluluğudur. Aksi takdirde onları yenmek çok da kolay olmuyor. Caja Laboral bugün ilk iki maçta unuttuğu savunmayı sahaya koydu ve felsefeyi tam anlamıyla uygulayarak, CSKA'yı CSKA'dan daha iyi savunma yaparak yendi. Rakamlara bakınca düşük CSKA Moskova yüzdesi dikkat çekiyor ama bunu Ruslar kötü günündeydi diye yorumlamak Ivanovic'in öğrencilerine büyük haksızlık olur. CSKA Moskova'ya o kadar iyi ve agresif savunma uyguladılar ki çoğu kez zorlama atışlar tek çareleri oldu. Zaman zaman pick and roll savunmasında zorlandılar ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Bir ara Acil Yardım Vorontsevich devreye girdi ve takımını kafa kafaya getirdi ama Hermann ve Teletovic bugünkü emeğin boşa gitmesini önlediler. CSKA Moskova'yı 53 sayıda tutabilmek takdir edilesi bir performans. Savunma ve mücadele o kadar sinir bozucu sertlikteydi ki maç sonu Khryapa gibi soğukkanlı bir oyuncu bile kavga fitili ateşleyip teknik faul aldı. Üstelik Caja Laboral savunması bir noktaya odaklı değil tüm takıma aynı seviyedeydi. Bu da CSKA Moskova takımında hiçbir oyuncunun çift haneye ulaşamaması sonucunu beraberinde getirdi. Ruslar 54 sayı attıkları Maccabi Tel Aviv deplasmanından sonra senenin en düşük rakamını da üretmiş oldu. Seri şimdi 2-1 oldu, bir dahaki maç 2 gün sonra. Detaylı istatistikler burada.


Link

Partizan Taraftarlarından Maccabi'ye Hoşgeldin Pankartı

2 yorum


Partizan taraftarları Maccabi kafilesi Belgrad'a geldiğini hissetsin diye havaalanından otele giden yola hoşgeldin(!) pankartlarını asmışlar. Hoş bir pankart değil tabi ama mesaj fazlasıyla samimi olmuş :)

Ante Tomic Röportajı (Euroleague)

0 yorum

Geçen haftanın en çok konuşulan ismi Tomic bu haftanın röportaj konuğu oldu. İki gün içinde iki ayrı performans sergiledi Tomic. İlkinde erken faul problemine girip, sonlarda N'dong'a karşı etkisiz kalarak maçın kaybedilmesinde önemli etkenlerden biri oldu. İkincisinde de boyalı bölgeyi tek başına karartarak, özellikle de maç sonunda hatasız oynayarak galibiyetin mimarı oldu. Kısa röportaja sığdırılmış önemli sorular var. Özellikle de genç yıldız adaylarının penceresinden büyük klüpleri görmek vesilesiyle bence çoğu genç basketbolcuya ışık tutacak bir röportaj. "Böyle şanslar her zaman gelmez, düşünmeden kabul ettim." diyor Tomic. Dasic de muhtemelen aynı şeyleri düşünerek gelmişti ama Messina gibi bir hocanın takımına geliyorsanız bazı şeyleri riske ederek gelirsiniz. Çünkü onun için isimlerin hiçbir önemi yoktur. Velickovic'i 2 dakika, Lavrinovic'i 12 dakika, Tomic'i 32 dakika oynatır; Vidal ve Bullock'a su taşıttırır. Önemli olan Messina'nın ihtiyacı ve taktiği doğrultusunda ne istediği, oyuncunun buna sahada cevap verip veremediğidir. Tomic için şimdilik işler yolunda. Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Khryapa Mart Ayının En Değerli Oyuncusu

1 yorum

Mart ayının en iyisi hakettiği ödüle kavuştu. Aylık MVP ödülü verilirken daha önce de sıkça bahsettiğim gibi oyuncunun rakamlarından daha ziyade o ay içinde takımının başarı yüzdesi ve oyuncunun bu başarıdaki rolü daha fazla önem taşıyor. Kriterler bunlar olunca da Khryapa'dan başkasının bu ödülü alması pek hakkaniyetli olmazdı. Hem Unicaja maçında, hem de iddiasız Zalgiris maçındaki savunma performansının üstüne Caja Laboral serisindeki geçit vermez performansı da eklenince ödülü alması pek sürpriz olmadı. Bu ay içindeki dört maçlık seride 10.8 sayı, 4.5 ribaund, 3.8 asist, 2 top çalma ve 1.8 blok ortamalası var Khryapa'nın. Bu rakamlar da sayı hariç her kategoride ilk 10'da olmasını ve bu anlamda da bir ilki beraberinde getiriyor. Savunma temelli CSKA Moskova'nın bu noktadaki en büyük silahı Khryapa Final Four'da CSKA'nın en önemli silahı olacak. Rusların onu 24 saat gözlem altında tutup başına herhangi bir aksilik gelmemesi için her türlü önlemi alması gerekiyor. Khryapa'sız CSKA Moskova -ki bu sene bu hiç gerçekleşmedi- net olarak bir gömlek aşağı düşer, şampiyonluğu ancak rüyasında görür. Smodis'in yokluğunu unutturan bir adamdan bahsediyoruz daha ötesi yok bana kalırsa. Bu sezonki bireysel istatistikleri burada.


Link

Eurolig'de Çeyrek Final Üçüncü Maçlarının Programı (30 Mart)

0 yorum

30 Mart Salı
20:30 Caja Laboral - CSKA Moskova (Spormax)
20:45 Asseco Prokom - Olympiakos
21:45 Partizan - Maccabi Electra
22:25 Real Madrid - Regal Barcelona (Spormax)

29 Mart 2010 Pazartesi

Eurocup Çeyrek Final Rövanş Programı

0 yorum

31 Mart Çarşamba
20:45 Alba Berlin - Hapoel Jerusalem
21:15 Bizkaia Bilbao - CEZ Nymburk
21:30 G. Canaria 2014 - Panellinios BC
22:15 Power Electronics Valencia - Aris BSA

İlk maçların sonuçları burada.

El Classico'yu Değiştiren Etkenler

1 yorum

İlk iki maç ışığında izleyenleri sonuç bazında en çok şaşırtan eşleşme oldu 'El Classico'... Bu sezon daha önce oynanan 3 maçta 'Sen atmana bak ben de atabilirim' mantığıyla 'Er Ryan'ı Kurtarmak'taki giriş sahnesindeki Amerikan askeri konumuna düşen Real Madrid'in durumu temel mantalite değişiklikleriyle filmin devamındaki 'Normandiya Çıkarması'na döndü... Peşinen ilk iki maçta Terrence Morris'in oynayamamasının Barça'yı etkilediğini söyleyelim. Bu da oldukça verimli bir 7.5 sayı, 4.2 ribaundun eksilmesi demek... Morris'in %81.1 ile (30/37) saha içi, %45 (18/40) ile de 3 sayılık yüzdesiyle hücum ettiği göz önüne alınırsa büyük bir kayıp.

Ama Real Madrid'in başarısını gölgeleyemez bu eksiklik. Başka bir şey vardı Real'de. Sanki oyuncuların hepsinin içine 'Dennis Rodman' kaçmıştı. Her ikili mücadeleyi, her perdelemeyi, her ribaundu bir savaş olarak gördüler Blaugrana'daki 2 maçta 'Messina'cılar... İki maçı da kazanabilirdi Real Madrid ama Barcelona 2. maç 'Gün batımından şafağa' hatta 'Bir şafaktan bir şafağa' bile oynansa kazanma şansı yoktu bence.

Peki ne yaptı Real Madrid?

Barça'nın sezon boyu en iyi kullandığı iki hücum silahını yok edip, tempoyu da nasıl istiyorlarsa öyle yönetti. İlki 'Transition'a hiç izin vermedi... Bu da kolay basket yememek demek. Ne yaptı bunun için Messina. Her hücumda topu Tomiç'e indirdi. İlk maçta faul problemine girdiği için 17 dakika oynayabilen Hırvat oyuncu ikinci karşılaşmada sahada kaldığı 33 dakikada maçın yıldızı oldu. Çabuk ayaklı, ellerine hakim, topu yere vurabilen, fizik avantajı da olan Tomiç hücuma derinlik getirdiği gibi her topun değerinin bilinerek kullanılmasını sağlayarak savunmanın dengesiz yakalanmasına izin vermedi. Her 'Bana müsade ben bir tempo yükseltip geleyim' dediğinde 'Hop kardeşim nereye' tepkisini alınca sonunda pes ettiler. Real bir de Barça'nın sihirli 'ikili oyunu'na çare buldu. Yüksekteki her perdelemede adam değiştirdiler ya da kısa oyuncu hep 'screen'in önünde kaldı. Bu da hem gardların hem de üretimini onlardan sağlayan Ndong ve Vazquez gibi uzunların da verimini düşürdü. Bahsetmişken Messina'nın kazanılan maçta Bullock'u 24 dakika sahada tutmasının hayra alamet olmadığını da söylemeden edemeyeceğim. Navarro savunmasındaki başarısı bu kadar dakikanın başlıca sebebi tabii...

Serinin ilk iki maçı arasındaki bir başka fark da son 5 dakikalardaydı. 51-51'den son 5 dakikada kurduğu 17-10'luk üstünlükle ilk maçı kazanan Barcelona'yken, ikinci mücadelede 18-11'lik 5 dakikayla Real güldü. 63 sayıda kalan Barcelona'nın daha fazla sistem dışı basket bulduğunu da söylemek lazım. Real tamamen dengesini bozdu rakibinin... Artık saha avantajı Real'de...

ADNAN ONARAN

28 Mart 2010 Pazar

Joventut'un Tarihi Formaları Satışta

2 yorum

Fikrin kaynağı kulübün kendisi mi yoksa taraftarın talebi mi bilemiyorum ama ne olursa olsun güzel bir iş yapmışlar. Formalar zaten birbirinin aynısı, sadece sponsorlar ve renk tonları değişik ama zaten buradaki tema tasarımdan ziyade formaların yansıttığı şampiyonluklar. 4 farklı forma üç önemli şampiyonluğu temsil ediyor. Freixenet reklamlı olan forma 80-81 sezonundaki, RAM reklamlı forma da 89-90 sezonundaki Koraç Kupası Şampiyonluğunu; 7up reklamlı forma 1994 yılındaki Eurolig şampiyonluğunu ve Kalso reklamlı forma 1967 yılındaki İspanya Ligi Şampiyonluğunu temsil ediyor. Fiyatı 50 Euro olan formaları Tripkovic, Mario Fernandez, Valters ve Tucker tanıtmışlar. Ülkemizde tarihi formaları geçtim normal sezon formasını bile eşiniz dostunuz yoksa bulmanız zor. 76. kalite formaları sadece bazı shoplarda satan kulüpler var hepsi o kadar.

Filip Videnov'un Gizemli Ayrılışı

0 yorum

Dragicevic'in Roma'ya gidişinden sonra geçen hafta Radivojevic'in ismi de Beşiktaş Cola Turka ile anılmaya başlamıştı. Tabi giden isimlerin yerine Trifunovic takviyeleri yapıyor ama bir diğer önemli ismin daha ayrılış haberi geldi. Kızılyıldız resmi sitesinin açıklamasına göre Videnov'un iki ay sürecek sakatlığı sebebiyle her iki taraf karşılıklı anlaşarak yolları ayırdı. Ama forumlarda konuşulanlar Videnov'un sakatlığının ciddi olmadığı ve aldığı rakamın düşük olması sebebiyle Kızılyıldız'dan ayrıldığı. Hangisinin doğru olduğu ilerleyen zamanda ortaya çıkacak ama bana ikinci şık sanki doğruymuş gibi geliyor. Videnov'un geçmişinde ACB tecrübesi var. Hatta Real Madrid de formasını giydiği takımlardan biri. Her ne kadar çok istikrarlı olmasa da gününde olduğu zaman ortalığı yakabilecek bir oyuncu, iyi bir şutör. Tekel'de oynarken bunu fazlasıyla göstermişti. Ortada bir menajer çalışması olduğunu ve her iki taraf için de hayırlı olan ayrılığın yeni bir takım arayışından geldiğini düşünüyorum. Eğer sakatlığı ciddi değilse yakın zamanda Videnov'u başka bir formayla sahalarda görebiliriz.

Uslu Durmazsan Seni Sofo'ya Veririm

2 yorum


Oyuncularımız Aday Ama Haberimiz Yok

0 yorum

Doğrudur, bu konuyla ilgili bir habere daha önce herhangi bir yerde denk gelmemiş olabilirsiniz çünkü bizim kulüplerimiz de Eurolig'de mücadele etmesine rağmen, üstelik toplamda 3 oyuncumuz aynı onlar gibi ödüle adayken Ruslar konuyla ilgili sitelerine bilgi düşüyor ama bizimkilerin sitesinde tek satır haber yok. Haliyle detaylara başka takımların sitelerini gezerken denk geliyoruz.

Eurolig resmi sitesinde adaylarla ilgili haber yazılır mı yazılmaz mı bilmiyorum ama kulüplere listeler gönderilmiş. Malum "Yılın En İyi Savunmacısı" ve "Yılın Yükselen Genç Yıldızı" ödüllerini takımların koçları belirliyor. En iyi savunmacı ödülü 2004-2005 sezonundan itibaren verilmeye başlandı ve Dimitris Diamantidis 5 senedir üstüste bu ödülü kazanıyordu. Bu sene ise adaylar arasında Khryapa ismi çok ağır basıyor. Eğer koçların gözlerinde veya adalet duygularında bir sıkıntı yoksa 11 kişilik listede bu sene Khryapa seviyesine çıkabilmiş bir oyuncu olmadığını çok net göreceklerdir. Bizimkilerden sadece Charles Smith listede var. Doğru bir oluşumda yakalanabilecek başarıyla ben Ömer Onan'ın da bir gün bu listenin favorilerinden biri olabileceğini düşünüyorum.

Daha önce sırasıyla Erazem Lorbek, Bargnani, Rudy Fernandez, Gallinari ve Velickovic'in ödül aldığı yükselen genç yıldız adaylarında da Gecevicius, Llull, Rubio ve Vesely isimleri öne çıkıyor. Vesely ve Rubio bu dörtlünün içinde en çok şansa sahip adaylar bana kalırsa. Bizimkilerden Oğuz Savaş ve Emir Preldzic adaylar arasında. Listeyi görünce 1987'li Oğuz , Emir ve Llull'u alan yetkililer 1987'li Teodosic'i genç mi saymıyorlar yoksa "Teodosic artık yükseleceği kadar yükseldi ve misyonunu tamamladı." diye mi düşünüyorlar diye hemen dehşete düşmüştüm ama genç adaylar için 1 Temmuz 1987 sonrası doğan isimler çağrılıyormuş. Ben yandım siz yanmayın diyerek bu notu da ekleyeyim. Koçlar her kategoriden 3 oyuncu sıralayacaklar ve o sıraya göre oyuncular 3,2 ve 1 puan alacak. Bütün tercihler sonucundaki puanlama da ödül alan ismi belirleyecek. Koç olsam benim tercihlerim savunmacı ödülü için Khryapa - Rubio - Hrycaniuk sırası ve genç oyuncu için Ricky Rubio - Vesely - Llull sırası olurdu. Adaylar aşağıda.

En İyi Savunmacı Adayları;

Petar Bozic – Partizan Belgrade
Dimitris Diamantidis – Panathinaikos Athens
J.R. Holden – CSKA Moskova
Adam Hrycaniuk - Asseco Prokom
Viktor Khryapa - CSKA Moskova
Stephane Lasme – Maccabi Electra Tel Aviv
Michalis Pelekanos – Maroussi BC
Ricky Rubio - Regal FC Barcelona
Charles Smith – Efes Pilsen
Fran Vazquez - Regal FC Barcelona
Slavko Vranes - Partizan Belgrade

En İyi Genç Oyuncu Adayları:

Patrick Beverley – Olympiakos
Bojan Bogdanovic – Cibona
Martynas Gecevicius – Lietuvos Rytas
Augusto Lima – Unicaja
Sergio Llull – Real Madrid
Emir Preldzic – Fenerbahçe Ülker
Ricky Rubio – Regal FC Barcelona
Oğuz Savaş - Fenerbahçe Ülker
Jan Vesely – Partizan Belgrade
Andrey Vorontsevich – CSKA Moskova

27 Mart 2010 Cumartesi

İkinci Günün En Güzel 5 Hareketi

0 yorum

İkinci Günün MVP'si Kleiza

0 yorum

Yazın Kleiza transferi aslında Rubio transferini sollamıştı. Parayı verip bir türlü düdüğü çalamayan Olympiakos için kimine göre riskli bir transfer, kimine göre parayı çarçur etmenin eşanlamlısı, kimine göre de yılın transferiydi. Hakkında bu kadar soru işareti vardı ama kim ne derse desin Kleiza Olympiakos'a cuk oturdu. Giannakis Kleiza'nın takım karakterini bu kadar değiştireceğini hesap etmiş midir bilinmez ama Litvanyalı sezonun tartışmaz en dominant ve faydalı transferidir benim gözümde. Bu sene birçok kez Childress ve Papaloukas ile ortaklık kurmuştu ama son maç Teodosic ile Prokom'un belini kırdı. Aslında bu hafta MVP'yi hakeden Ante Tomic'ti ama işler rakamlar üzerinden yürüyor. Geçen maç da Prokom'a 26 atmıştı, bu hafta da 26 attı. Yanına 9 ribaund ekledi ama rakamlardaki bana göre en önemli detay 1 top kaybı yapması ve hiç faul yapmamasıdır. Bu kadar agresif ve aynı zamanda çok top kullanan bir oyuncu için bu rakamlar çok önemli. Kleiza Final Four'a damga vurmaya en yakın adaydır. Bu kadar verimli oynarsa Paris'i kırmızı beyaza boyayabilir.


Link

ACB 27. Hafta Programı (27-28 Mart)

0 yorum

27 Mart Cumartesi
19:00 Regal Barcelona - Fuenlabrada
19:00 DKV Joventut - Real Madrid (TRT 3 - 01:30 Banttan)
20:00 Cajasol - CB Granada
21:00 Power Electronics - Unicaja

28 Mart Pazar
13:00 G. Canaria2014 - Lagun Aro
13:30 Asefa Estudiantes - Suzuki Man.
13:30 Xacobeo Blu:Sens - Murcia (TRT 3)
13:30 Meridiano - Bizkaia Bilbao
13:30 Valladolid - Caja Laboral

26 Mart 2010 Cuma

Geçmiş Olsun Tanjevic

0 yorum

Yazılanlara göre Bogdan Tanjevic başarılı bir ameliyat geçirmiş ve 1,5 ay sonra takımın başına dönecek. Herşeyin yolunda gitmesini ve Mayıs ayında kendisini parkelerde görmeyi umut ediyorum. Tekrar geçmiş olsun büyük koç. Konuyla ilgili detaylı haberler için buraya ve buraya bakabilirsiniz.

İspanya - ABD Maçı 22 Ağustos'ta

0 yorum

Önce Regal FC Barcelona - Los Angeles Lakers müjdesi gelmişti, şimdi de milli takımlar bazında sevindirici haber geldi. Ülkemizdeki şampiyonadan bir hafta önce basketbolun dünya çapındaki en büyük iki devi Madrid'de hazırlık maçı yapacak. Dün FIBA 2010 resmi sitesinde haber duyuruldu. Kime sorsanız erken eşleşmemeleri halinde finaldeki en büyük iki adayının ABD ve İspanya olduğunu söyler. Bu açıdan turnuvaya bu kadar kısa süre kala böyle bir maçı izlemek çok keyifli olacak. Maç aynı zamanda 2008 Olimpiyat finalindeki 107 - 118'lik maçın da rövanşı niteliğinde. Unutmadan ekleyeyim maç Madrid Open tenis turnuvasına evsahipliği yapan La Caja Magica'da.

Ricky Rubio Röportajı (Fanmail)

0 yorum

Geçen hafta duyurduğum mini röportaj yapıldı. Genelde klişe sorular sorulmuş harika çocuğa ama Eurolig'in bu Fanmail olayında zaten politikası bu. Daha çok ilgi çekebilecek , biraz da magazinel tabir edilebilecek soruları seçiyorlar. Röportajda ilginç sorulardan biriyle Rubio'nun pazarlama eğitimi aldığını ama yarıda bırakmak zorunda kaldığını da öğrenmiş olduk. Adıyla pek alakası yok farkındayım ama bir an marketingi görünce Rubio'yu elinde çanta "Ürünümüz hakkında bilgi almak istermisiniz efendim?" sahnesiyle kafamda canlandırdım. Lafı uzatmayayım sorular ve cevaplar burada.

Eurolig Çeyrek Finalinde İkinci Günün Özet Görüntüleri

1 yorum

Eurolig'de Yılın En İyi Beşi Seçiliyor

4 yorum

Resmi sitede yine karar vermesi zor bir oylama başladı ve her sene yapılan oylamanın bu seneki adayları açıklandı. Yine birbirinden değerli isimler listede ama bu sefer seçilebilecek adaylar az çok belli. Bir kişi seçilecek olan oyun kurucu listesinde Rubio, Teodosic ve Papaloukas; iki kişi seçilecek 2-3 numaralarda Kleiza - Langdon - Woods - Vesely - Anderson; yine iki seçilecek 4-5 numaralarda da Khryapa - Kaun - Lorbek - Maric öne çıkıyor. Bizimkilerden sadece Charles Smith listede kendine yer bulabilmiş. Bütün sezon 4 oynayan Kleiza'nın neden 2-3 listesinde olduğunu anlamadım ama benim beşim şu şekilde ; Teodosic - Kleiza - Langdon - Khryapa - Maric. Seçemedim diye de sadece Rubio ve Kaun için üzülüyorum. Yarışma bir öncekiler gibi %25 taraftar oylaması ağırlıklı, %75 medya mensuplarının oyları ağırlıklı olacak. 12 Nisan'da bitecek taraftar oylaması için burada tercihlerinizi yapabilirsiniz.

TBL 25. Hafta Programı

0 yorum

26 Mart Cuma
18:30 Türk Telekom – Banvit

27 Mart Cumartesi
15:00 Mersin B.Ş.B. – Fenerbahçe Ülker (Spormax)
17:00 Bornova Belediyesi – Oyak Renault (Sky Türk)
17:15 Tofaş – Efes Pilsen

28 Mart Pazar
14:00 Beşiktaş Cola Turka – Erdemir (Sky Türk)
16:00 Aliağa Petkim – Kepez Belediyesi
16:00 Antalya B.Ş.B. – Galatasaray Cafe Crown (Spormax)
17:00 Darüşşafaka Cooper Tires – Pınar Karşıyaka

Maccabi Tel Aviv: 98 - Partizan: 78 (Nokia Arena'da Oynamama Kılavuzu)

0 yorum

İsrail'de Maccabi Tel Aviv'e karşı oynarken yapmanız ve yapmamanız gerekenler liste halinde bellidir. Bir de bunların yanında asla ve asla yapmamanız gerekenlerin listesi vardır. İşte Partizan bu listenin birinci maddesi olan "Gershon'un takımını ve salondaki seyircileri sakın ateşleme" maddesini ısrarla ihlal edince, efsanevi galibiyetten sadece iki gün sonra 20 farkı koltuğunun altına koyup evinin yolunu tuttu. Diyorum ya 2 gün önce o maçı izlememiş olsam kendimle çelişip bunun Vujosevic'in bir taktiği olduğunu bile düşünebilirdim. Maçın ilk yarısını göz ucuyla izledim ve bu 20 dakika içerisinde Vesely, Roberts , Anderson , McCalebb ve Perkins'in başrolünü oynadığı, oyuncular soğukkanlı olmasa Tarık Solak'ın dikkatini çekecek 2-3 hadise yaşandı. Hatta bir tanesinde Roberts'ı tutmasalar şu anda Pinini'ye boyalı bölgede anıt mezar inşa ediliyor olabilirdi. Partizan soğutup, uyutması gereken Maccabi'yi böyle coşturunca bu sonu da kendisi hazırlamış oldu. D'or Fischer daha ilk 5 dakika dolmadan 2 faulle benche oturunca Partizan'ın olaya nokta koyabileceğini düşündüm ama hiç de tahmin edildiği gibi gitmedi işler. Şu çok açıktı ki Gershon'un geçen maçın sonundaki "Oyuncularıma daha 4 maç olduğunu söyledim, onlar bana 3 maçın kaldığını söylediler." türündeki Sinyor Terim'i andıran mesajları boşuna değilmiş. Bugün tek kelimeyle saldıran bir Maccabi Tel Aviv vardı. Zaten faul rakamlarından da agresiflikleri ortaya çıkıyor. Anderson derli toplu oynayınca, Bluthenthal ve Wisniewski gibi isimler ekstra katkı verince işler kolaylaşıyor. Başabaş giden maçı ikinci çeyreğin ortasından devreye kadar kopardılar, ilk maçtaki geri dönüşe de izin vermediler. Seri Belgrad'a 1-1 ile taşındı. 22.500 kişinin önünde maç günleri iyi olan bileti kapacak ya da son söz İsrail'de söylenecek. Detaylı istatistikler burada.


Link

Olympiakos: 90 - Prokom: 73 (Kadro Farkıyla Buraya Kadar)

2 yorum

Barcelona - Real Madrid serisi ne kadar karışık ve farklı hesaplara dayanıyorsa bu seri de onun tam tersi. Pazarcıların terazisi olur ya kimisi kilo kimisi taş koyar, işte bu seri de aynen pazarcı tartısı. İlk maç bir tarafta birer kiloluk ağırlık olarak Kleiza + Teodosic vardı, karşıda aynı kategoriden Woods ve küçük taş parçaları. Prokom'un Logan ağırlığı masanın üzerinde olmasına rağmen terazi dengedeydi. Bu maç Olympiakos tarafına Papaloukas'ın ağırlığı eklenip, Prokom tarafından küçük taşlar çıkarıldı, Logan tezgahın altına kondu. Skor da haliyle bu kadar farklı oldu. Aslında yine dengede giden bir maçtı ama karşılık veremediğin takdirde Olympiakos son anlarda bileti kesiyor, geçen maç yazısında bu konuda Avrupa'nın en iyisi olduklarını zaten ifade etmiştik.

Woods'un 20 sayı 14 ribaundluk fena performansı var ama tek başına savaştığı ikinci maç oldu. Biraz Ewing destek çıktı, gerisinden eser yok. Papaloukas yine benchten gelip 20 sayı, 3 asist ve 3 ribaund yapmış. 11'i son çeyrekte. Teodosic'in 12 asisti biraz zorlasa 14 sayısına ulaşacakmış neredeyse. Kleiza'nın 26 sayı 9 ribaunduna da ancak şapka çıkarılır. Yunanistan tarafında herkes formda, herkes Final Four'a bilenmiş. Prokom'da Logan yine felaket bir maç çıkardı. 37 dakikada toplam 5 sayı, 1/8 üçlük. O devreye girmediği sürece Prokom'un zaten kazanma şansı yok. Bu kadar kötü oynayınca bu farklar takımın moralini de aşağı indiriyor. Seri 2-0'la Polonya'ya taşındı. Bu sene Prokom evinde kazanması gereken çoğu maçı kazanmıştı ama şimdi iki maç üstüste kazanmaları gerekiyor. Silahları bu kadar az ve istikrarsızken iki kere üstüste galip gelmeleri de bana hiç mantıklı gelmiyor. Detaylı istatistikler burada.



Link

25 Mart 2010 Perşembe

Barcelona: 63 - Real Madrid: 70 (Our Boys Did It)

4 yorum

Kusura bakmayın ben rengini belli edenlerdenim. Güzel oynayan, zevk veren her takımı sonuna kadar desteklerim ve bu sebeple Barcelona'yı çok sever, hatta şapka çıkartırım. Ama futbolda nefret etsem de basketbolda bir parçam Real Madrid'li. Sebebini zaten aylar önce yazmıştım.

Ne yalan söyleyeyim Real Madrid'in sezon başından beri vermediği güven nedeniyle bu maçtan Barcelona galibiyeti hatta çift haneye çıkabilecek farklar bekliyordum. Real Madrid bir daha aynı oyunu tekrarlayabilirmiydi? Messina bir kez daha Barcelona'nın elini ayağını kitleyebilirmiydi? Bu soruların cevapları kafamda "Hiç sanmıyorum" idi. Ama çocuklar başardı. İlk maçın kopyası bir ikinci maç çıkardılar. Üstelik aynı hataları tekrarlamadan. Son 5 dakikada darmadağın olan Real Madrid savunması bu sefer Barcelona'yı darmadağın etti. Ne yaptıysa olmadı Pascual. Geçen maç kafa kafaya gitmişti, sonlarda koparmışlardı. Bu maç sürekli takip eden rolü onlarındı. Kimi zaman yetiştiler, kimi zaman öne geçtiler ama ikinci yarıyla birlikte hızını arttıran Real Madrid bir daha yakalamalarına izin vermedi. Ante Tomic 22 sayı, 5 ribaund ve 4 blok ile maçın yıldızı oldu. Messina'nın ona olan güveni geçen maç önemli bir kayıba neden olmuştu ama bu maçta genç yıldız aynı hataları tekrarlamadı. Uzun süre sonra kendine yer bulan Bullock da kritik basketlerde imzaya sahipti. Barcelona adına ilk maçın iki etkisiz starı Navarro ve Rubio bu maçta da adım atamadılar. Rubio'nun pas kanallarını tıkayıp, Navarro'ya etkili savunma yaptığın zaman Barcelona paniğe kapılıyor. Bunu iki maçtır Messina herkesin gözünün içine soktu. Herkes gibi Barcelona da Real Madrid'i biraz hafife almış belli ki. Ama büyük hocalar, büyük takımlar böyle zamanlarda affetmezler. Şimdi saha avantajı Real Madrid'in oldu. Madridli seyircilerin bu maçlarda yaratacakları atmosfer çok önemli. Yapmaları gereken şey baskı ortamını hakemler için kurup, takımlarının yavaş oyun anlayışlarını desteklemek. Aksi takdirde oyundan sıkılıp Real Madrid'i hızlandırırlarsa evlerinde yine galibiyet yüzü göremezler. Real Madrid seriyi geçmek istiyorsa her maç deplasmanda oynuyor gibi oynamalı, bunun ne kadar faydalı olduğunu iki maçtır gösteriyorlar. Barcelona'yı yenmenin formülünü burada daha önce sıkça yazdım. Rakibi 60 lı sayılarda tutmanız gerekiyor. Katalanlar bu sene kaybettikleri maçların hiçbirinde 70 sayıyı göremediler.

Seri nasıl biter bilemem, belki Barcelona ağırlığını koyar ama belli ki Pascual ilk maçtan kendisine pek dersler çıkarmamış. Messina'ya karşı antitez geliştiremezse en büyük favorisi olduğu kupada F4 göremeyebilir. Navarro'nun da bu zor dönemde daha dikkatli olması gerekiyor. İki maçta 10 üçlük deneyip sıfır çekti. Bu zaten normalde eşine pek rastlanır bir yüzde değil, bir de bu kadar kritik noktada olunca telafisi mümkün olmayan sonuçlara sebep olabilir. Bu arada blogun 1000. mesajı da böyle bir galibiyete denk geldi. Ayarlasam denk getiremezdim. Saygılar John Locke ! Detaylı istatistikler burada.

Regal Barcelona
(8+19+13+23): Ricky Rubio (5), Navarro (4), Mickeal (13), Lorbek (12), Ndong (6) Fran Vázquez (10), Sada (-), Grimau (2), Lakovic (4), Trias (3) ,Basile (4).

Real Madrid (15+17+18+20): Prigioni (12), Kaukenas (2), Jaric (11), Garbajosa (2), Tomic (22) , Llull (2), Reyes (7), Hansen (-), Lavrinovic (4), Velickovic (3) , Bullock (5).




Link

CSKA Moskova: 83 - Caja Laboral: 63 (CSKA Caja Laboral'e Fazla Geldi)

3 yorum

23'ten sonra şimdi de 20 sayılık fark...Son 8'de işler gazla yürümüyor maalesef...Caja Laboral ilk maçta denize döküldüğü Moskova'da 2. maça 'bi' şevkle başladı ama havası 5 dakika sürdü. Khryapa takımını o kafa kafaya geçen bölümden tek kişilik gösterisiyle çıkartınca serinin gidişatı da keskin hatlarla belirledi: CSKA maçların normal sezondaki gibi çekişmeli geçmesine izin vermeyecek. İlk iki maçta 1. ve 4. periyotların toplam skoru: 83-78... Yani çeyrek finale yakışacak çekişme... Ama 2. ve 3. çeyreklerdeki skor ise çok acıklı: 86-48... Aslında fark çok belli. Pashutin'in elinde Messina'nın ona miras bıraktığı bir düğme var, ona basınca savunma Çin Seddi'ne dönüşüyor...Aslında pozisyon sayılarına bakıldığında ezici bir fark yok ama sahada görünen oyun da skor da apaçık ortadaydı. İlk çeyrek dışında formaları bilmeseniz Siena-F.Bahçe maçının tekrarını izliyor gibi olurdunuz. Velhasıl kelam seriyi psikolojik olarak bağladı CSKA...Evsahibinin Vitoria'da bir maç kazanmasıı bile zor görünüyor ama bakarsınız Teletoviç yine çılgın gününde olur, ona birşey diyemem... Detaylı istatistikler burada.

ADNAN ONARAN



Link

Eurocup'a İspanyol Damgası

1 yorum

Eurolig çeyrek finallerinin gölgesinde sessiz sedasız Eurolig'e yükselme mücadelesi devam ediyor. Çeyrek finalde iki Yunan-İspanyol eşleşmesi vardı. Birinde komşu diğerinde İspanyollar güldü.

Eurolig akşamında oynanan ilk maçta Bilbao deplasmanda Nymburk'u kelimelerle ifadesi zor bir savunmayla 47 - 59 mağlup etti. Son çeyreğe girilirken 42-35 gibi garip bir skor vardı ama 10 dakikaya sığan 24-5 lik Bilbao serisi Final Four kapısını İspanyollar'a araladı. İki takım da üç sayı çizgisinin gerisinden bolca potayı dövmüşler. Bilbao doğru zamanda doğru hamlenin meyvelerini topluyor. Avrupa'da yenilgisiz gitmelerine rağmen neşteri vurup Katsikaris'i Aris'in başından almayı başardılar, hem ligde hem de Avrupa'da durdurulamaz bir şekilde ilerliyorlar. Eğer eşeklik yapmazlarsa kendi sahalarında rahatça F4 biletini de alacaklar.

Sessiz ve derinden ilerleyen Hapoel Jerusalem kupanın favorilerinden Alba Berlin'i de 67 - 61 mağlup etmeyi başardı. Jenkins - Wright - McElroy üçlüsü sessiz kalmasına rağmen yine de 6 sayılık bir farkla dönmeyi başarmış Alba Berlin. Cemal Nalga da 4 dakika bulmuş rotasyonda. İsrail tarafında Naimy'nin kötü performansı var ama Brandon Hunter Siauliai maçını bir kenara koyarsak bu senenin en iyi maçını çıkarmış. Müthiş yüzdeyle 23 sayı ve 10 ribaund. Alba Berlin'de Sekulic'in iyi rakamları var. Real Madrid'de de fena işler yapmıyordu Karadağlı, kaldığı yerden devam ediyor. Hem Bilbao'lu Banic hem de Sekulic tam Vujosevic'lik oyuncular. Hatta Vujosevic'in listesinde Banic'in olduğuna adım gibi eminim.

Gecenin en avantajlı takımlarından biri de Panellinios oldu. Gran Canaria'yı 81 - 70 ile geçtiler ama İspanya deplasmanı zordur, özellikle de evsahibi Gran Canaria ise. 11 sayı onlara yeter mi bilmiyorum. Eski dostlar Blackney ve Owens iyi rakamlarıyla göze çarpıyor. Gran Canaria da Carroll performansına dayalı devam ediyor. Evlerinde de boğucu atmosferi yine sahneye koyacaklardır ama rakip bu sene çizgisini koruyan takımlardan, işleri zor.

Blatt'ın Aris'i bu seneki ikinci iç saha mağlubiyetini 64 - 71 ile Valencia'dan aldı. Düşe kalka ilerliyorlardı ki İspanyollardan sağlam bir yumruk yediler. Sürpriz bir isim, Marinovic Aris'i ateşe attı. Bu sene sadece Hemofarm maçında benzer bir rakam yakalayıp, geri kalan maçlarda istatistik kağıdının piyonu olmuştu ama 18 sayıyla maçın yıldızı oldu. Blatt da Walsh'un ipiyle kuyuya inilmeyeceğini bu maçla öğrenmiş oldu. 35 dakikada 3/12 isabetle 8 sayı atmış vatandaşı. Valencia deplasmanı da Avrupa'nın en zor deplasmanlarından biri haline geldi ama kısıtlı kadrosuyla Galatasaray Cafe Crown'un orada başardıklarını görünce Aris'i peşinen elenmiş kabul etmek büyük hata olabilir.

Bu oyun her zaman sürprizlere açık ama bana göre Panellinios , Alba Berlin , Valencia ve Bilbao turu geçmeye yakın takımlar. Finallerin Valencia'da olduğunu düşününce Aris'i şanslı görmek için pek de iyimser olamıyorum.

İlk Günün En Güzel 5 Hareketi

1 yorum


Link

Rubio'sun sen bizim canımız...

İlk Günün MVP'si Kecman

6 yorum

İsrail kahramanı hakettiği şekilde ödülünü aldı. Erken 3 faul almasına rağmen 7/9 üçlükle Nokia Arena'yı susturmuştu Kecman. Performans rakamlarında da Woods ve Kleiza ensesinde olmasına rağmen kılpayı haftanın en değerli oyuncusu oldu. Maçın sonların öyle acayip üçlükler var ki İsrail tribünleri başlarını ellerinin arasına almaktan başka bir şey yapamadı. Eminim o hareketsiz duran dudakların altından sayısız isyan ve küfür dökülmüştür ama çok konuşan değil çok iş yapan aldı bu sefer mükafatı. 29 sayı aynı zamanda Kecman'ın kariyer rekoru. CV'sinde Panathinaikos'la 2008-2009 Eurolig şampiyonluğu yazsa da Kecman'ın bütün kariyer rekorları Partizan forması altında. Ve en ilginci de geçen sene takımı bütün sezonun Eurolig'de CSKA Moskova'yla beraber en fazla maç yapan takımıyken Kecman toplamda 7/16 üçlük atabildi. PAO'ya laf atıyorum sanılmasın, 2004-2005 sezonunda Efes Pilsen formasıyla da bir sezonda attığı toplam sayı 43. Aldığın adamı kullanamazsan, kullanmayacağın adamı alırsan ağzının suyu akarken Vujosevic peçeteyi uzatır. Tebrikler Kecman'a ve Partizan'a.


Link

Çeyrek Finalde İkinci Günün Programı (25 Mart)

0 yorum

25 Mart Perşembe

19:15 CSKA Moskova - Caja Laboral (Spormax)
21:00 Maccabi Electra - Partizan
21:00 Olympiakos - Asseco Prokom
21:15 Regal Barcelona - Real Madrid (Spormax)

NOT: El Clasico resmi sitede 21:15, Spormax sitesinde 21:45 olarak gözüküyor. Maça yarım saat geç başlamaktansa, başlasın diye yarım saat beklemek daha iyidir. O sebeple sıkıntı olmasın diye resmi sitenin saatini yazdım.

24 Mart 2010 Çarşamba

Caner Eler de Artık Yazılarıyla Maliano'da

10 yorum

Geçtiğimiz günlerde Adnan Onaran'ın siteye katılımını duyurup, sürprizler devam edecek demiştim. Türk spor camiasının ve Eurosport'un en değerli isimlerinden Caner Eler de artık yazılarıyla burada olacak. Sporun hemen hemen her dalında Google'ı kıskandıracak bilgi hazinesiyle uzun süredir herkesi olduğu gibi beni de kendisine hayran bırakmıştı. Onun yorumluyor olması sebebiyle zaman zaman tabiri caizse elalemin maçlarını Spormax'ta izleyip bizim temsilcilerin maçlarını kapattığım oluyordu. Yoğun programı arasından haftada bir günü bize ayırıp basketbol bilgisini ve kültürünü köşe yazısı kıvamında bizlerle paylaşacak. Değerli "spor adamına" hoşgeldin diyorum. Fosil ve bilgisiz yorumculardan fırsat kalmadığı için kendisini henüz tanımamış olanlar ülkemizin bu alanda yetiştirdiği ender değerlerden biri olduğunu farkettiklerinde sözlerimin abartı olmadığını anlayacaklardır.

Eurolig Çeyrek Finalinde İlk Günün Özet Görüntüleri

1 yorum

Eurocup Çeyrek Final Programı

0 yorum

23 Mart Salı
CEZ Nymburk : 47 - Bizkaia Bilbao : 59

24 Mart Çarşamba
18:30 Aris BSA - Power Electronics
18:30 Panellinios BC - G. Canaria 2014
19:30 Hapoel Jerusalem - Alba Berlin

Olympiakos: 83 - Prokom: 79 (Burası Top 8 Kolay Maç Yok)

1 yorum

Gece C.Laboral'in beklenmedik farkıyla başlayıp, birçoklarınca beklenmeyen Partizan galibiyetiyle devam etti. Real Madrid'in umulmayan direnişi de gelince Olympiakos maçında da ilginç birşeylerin olacağı belliydi. Prokom "Çeyrek finale davetiyeyle gelmedik" dercesine sonuna kadar direndi Yunanistan'da. Aslında direndi demek de yanlış olur çünkü maçın yarısını önde götürdüler. İki takımı karşılaştırırken Prokom'da Woods ve Logan'ın aynı anda devreye girmediği sürece kazanmakta zorlandığını söylemiştim. Bugün iyi yüzdeyle atan Woods'a Logan berbat bir yüzdeyle eşlik edince takımın çalışan diğer dişlilerinin performansı da çöpe gitmiş oldu. Hem Burrell hem de Ewing bu seneki ortalamalarının üzerine çıktılar. Prokom dezavantajına rağmen ikilik atışlarda da çok yüksek yüzde yakaladı, ribaundlarda ezilmedi, Olympiakos kadar üçlük attı ama karşılarındaki takım şu anda Avrupa'nın maç sonlarını en iyi oynayan takım olunca ucuna kadar geldikleri galibiyeti çıkaramadılar. Olympiakos'ta Kleiza-Teodosic ikilisinin 47 sayısı var. Sonucu belirleyen Yunanistan'daki her Olympiakos maçında olduğu gibi faul atışlarındaki fark olmuş. Prokom'un 14 atışına karşılık 33 Olympiakos serbest atışı. İzlemeden bol keseden atmayayım ama genelde o salonda deplasman takımları hücum ederken vurmalı çalgılar, Olympiakos hücum ederken üflemeli çalgılar göze çarpıyor. Bu maç Olympiakos'a ders olmuştur diye düşünüyorum, ikinci maç daha rahat geçebilir. Detaylı istatistikler burada.

Maccabi Tel Aviv: 77 - Partizan: 85 (Herkes Yoruldu Partizan Yorulmadı)

1 yorum

Sene içerisinde Partizan'ın birçok defa tökezlemesini bekleyen biri olmama rağmen bu seride favorimin Partizan olduğunu daha önce ifade etmiştim. Eve varıp bilgisayarı açtığımda ikinci periyodun ortasıydı ve durum 41-22 Maccabi Tel Aviv lehineydi. Maçın nasıl bu kadar erken koptuğunu görmek için rakamlara biraz baktım. Vesely ve Djekic 2 faul, Kecman 3 faule ulaşmıştı. Hakettiler mi yoksa Nokia Arena düdükleri mi bilemem ama o dakikadan sonra ne zaman baksam Partizan'ın farkı kapattığını gördüm. Maç sonunda da taktik faulleri iyi değerlendirip yine bir bomba patlattılar. Deplasman kabusu olan bir takım için Nokia Arena'da galip gelmek, hele de bu kadar kritik bir noktada bu zaferi elde etmek müthiş. İlk açtığımda Partizan ribaundlarda 18-11 gerideydi. Neler oluyor anlamaya çalışırken de herşey normale döndü. Kecman'ın 3 faule rağmen 29 sayısı var ki buna ulaşırken 7/9 gibi muazzam bir üçlük rakamı var. Geriden gelirken kaçıracağınız tek bir şut bile maçın kaderini değiştirebilir. Vesely'nin 4, Maric'in 3 ribaund aldığı bir ortamda McCalebb'in aldığı 10 ribaund da müthiş iş. Tabi 6 asistini de atlamamak lazım. İlk kez Eurolig'de mücadele eden bir isim için gerçekten de müthiş işler yapıyor eski dost. Alan Anderson'ın harakiri kıvamında performansı var yine bu akşam. Eidson da ona eşlik edince evlerindeki ilk maçı kaybederek avantajı yitirdiler. Artık serinin kaderi Partizan ve müthiş seyircilerinin ellerinde. Maccabi'nin aynı değerde bir galibiyeti 22.500 kişinin önünde çıkarması gerekiyor ki Paris'i TV başında izlemekten kurtulsunlar. Seri müthiş renkli bir hal aldı bu sonuçla. Umarım 5 maç izleme şansımız olur. Detaylı istatistikler burada.

Cska Moskova: 86 - Caja Laboral: 63 (Savunmam Öldürür Hücumum Süründürür)

1 yorum

Çeyrek finalde günün ilk maçı Moskova'da oynandı. Aslında maçtan ziyade günün ilk antrenmanı desek sanırım daha doğru olur. İki farklı sistemin savaşıydı ama CSKA Moskova'nın artısı Caja Laboral gibi oyunun tek yönünü değil iki yönünü birden aynı seviyede oynayabilmesiydi. Zaten skora da bu fark yansımış. Maçı izleyemedim ama istatistikler sanki takım olabilme becerisinin kağıda yansımış gali gibi. Takımın patlaması yapması gereken isimleri Langdon, Siskauskas ve Holden ortalamalarına oranla suskun bir maç geçirmişler ama ortada 23 sayılık çeyrek finale pek de yakışmayan bir fark var. Üstelik bu takımın sezon içindeki iki maçının da nasıl kafa kafaya geçtiği düşünülürse bu fark şaşkınlık yaratıyor. Genelde bireysel hücuma programlanmış Planinic'in yükselen formuna bugün kattığı 7 asist var. 7 ribaundu saymıyorum zaten Planinic boy avantajı itibariyle hem ribaund mücadelesine girebilen, hem de havuza düşen topları rahat toplayabilen bir isimdir. Vorontsevich'in şapkadan çıkan tavşan misali ilginç katkıları oluyordu, bugün de 15 sayı ve 7 ribaundu var. Caja Laboral'de bütün sezona nazaran edepli bir Teletovic yüzdesi var ama ribaundlarda ezilmeleri maçın da neticesi olmuş gibi. Caja Laboral'i bu denli farklı bir mağlubiyete götürecek yüzdenin çok düşük üçlük yüzdesi olması lazım ama bugün de %50 ile atmışlar. Bu mağlubiyeti nasıl başardılar merak ediyorum, az sonra tekrarını izlersem yeni bir postla daha mantıklı cümleler kurabilirim. Detaylı istatistikler burada.


Link

23 Mart 2010 Salı

Barcelona: 68 - Real Madrid: 61 (Real Madrid İki Üçlükle Nakavt Oldu)

1 yorum

Söyleyecek söz bulamıyorum hakikaten de. Sene içinde 3 maçın 2'sinde rezil olan ve tüm otoritelerin süpürülme ihtimalini konuştuğu Real Madrid, aslında vermesi gereken ama daha önce hiç gösteremediği mücadeleyi bu akşam gösterdi. 34 hatta 36 dakika mükemmele yakın bir soğukkanlılıkla oynadı, Barcelona'yı iyi savundu ve içeriyi kullanmalarına izin vermedi. 36. dakikada biterken skor 57-60 Real Madrid lehineydi ama Mickael'in iki boş üçlüğü o ana kadar 3/23 üçlük atan Barcelona'ya hayat verdi ve son 6 dakikada sadece son anlarda Lavrinovic'le 1 sayı bulabilen Real Madrid 11-1 lik seriyle ayaklarına kadar gelen galibiyeti tepti. Daha önceki maçlarda erken vurup geçen ve bir daha da Real Madrid'in kendisini yakalamasına izin vermeyen Barcelona son 4 dakika psikolojik olarak da nakavt olmak üzereydi ama işte büyük oyuncu böyle anlarda ortaya çıkıyor. Pete Mickael eminim o şutları atarken 1 saniye bile tereddüt etmemiştir. Hatta ilkini kaçırsa bir sonraki hücum tekrar deneyeceğinden de adım gibi eminim. Maç sonunu kaşarlar yerine Tomic ve Llull gibi çıtırlarla oynayan Messina da böyle bir Barcelona'yı bir daha yakalayabilir mi veya bir daha Barcelona'yı bu hale getirebilir mi emin değilim. Maçın son anlarına kadar kafamdaki başlık "Böyle Oynayın Canımızı Verelim" idi ama 2 dakikada silindi gitti. Çetin Yılmaz "Barcelona hakettiği maçı aldı." dedi ama ben katılmıyorum. Real Madrid bu maçı hem kazanmayı, hem de son anlardaki amatörlüğüyle kaybetmeyi haketti. Bir çuval inciri berbat ettiler.

Maça başlayan Barcelona beşi Rubio - Navarro - Pete Mickael - Lorbek - Ndong, Real Madrid beşi de Prigioni - Kaukenas - Jaric - Garbajosa - Tomic oldu. Real Madrid hücumlarını Jaric'in bire bir fundementali üzerine kurarak başladı. Aynı şekilde Barcelona da Mickeal'in atletizmini ve gücünü devreye sokmaya çalıştı. Her iki takımın da dış atışları pek tercih etmediği (hatta ilk 5 dakika Real Madrid hiç üçlük kullanmadı) ilk dakikalarda Kaukenas Navarro savunmasında zorlanıp iki faule ulaşınca Jaric ile adam değiştirdi ve Mickeal'i tutmaya başladı. Başa baş geçen ilk 6-7 dakikadan sonra da rotasyon fırtınası başladı. Önce savunmada ve hücumda etkisiz kalan Garbajosa yerini Reyes'e bıraktı, daha sonra da Real Madrid beşi maçın başına göre tamamen değişerek Llull-Bullock-Hansen-Reyes-Lavrinovic beşine döndü. Barcelona da buna karşılık Lorbek harici tüm oyuncularını değiştirerek Basile-Lakovic-Grimau ve Vazquez'i oyuna aldı. Real Madrid'in boyalı bölgeyi iyi kapatması çeyreğin sonlarında Barcelona'yı dış atışlara yöneltti ama atan kişi Basile olunca sonucu kestirmek pek zor olmadı. Buna karşılık Real Madrid ilk çeyreğin sonunda ilk defa Hansen'le üçlük kullandı. Oyunun başında Tomic'ten maksimum oranda faydalanmaya çalışan Messina rotasyonun devamında da Lavrinovic ve Reyes'e aynı rolü verdi. Savunmayı istediği düzeyde tutamayan veya başka bir deyişle Real Madrid'in şanslı bazı basketlerine engel olamayan Barcelona yine de ilk çeyreği 19-17 önde kapattı.

İkinci periyodun başıyla beraber Pascual de aynı noktaya vurgu yapmış olacak ki savunmanın dozu bir anda arttı. Zaten Basile de dahil olmak üzere sahadaki yeni beşin Lakovic dışında tamamı savunma ağırlıklıydı. Önce bir top çalmanın kıyısından dönüp, sonra da Real Madrid'e 24 saniyede potayı göstermediler. İlk iki dakikada hücumda zorlanan Real Madrid'de Messina da Jaric ve Kaukenas'ı oyuna almakta gecikmedi. Llull-Kaukenas-Jaric üçlüsü gibi top getirebilen ve topu iyi kullanabilen isimleri sahada tutmayı tercih etti. Vazquez'in mükemmel smacıyla fark bir anda 6'ya çıksa da Real Madrid kontrollü oyununun meyvesini 5-0 seriyle alarak farkın açılmasına engel oldu. (25-24) Bu seride de Jaric ile ilk üçlüğünü buldu. Zaten takibinde de Barcelona maça başladığı beşe döndü. Real Madrid o kadar kontrollü oynadı ki bazı pozisyonlarda hızlı gelmelerine veya boş kalmalarına rağmen atışı tercih etmediler. Örneğin maçın 31-31 ile beraberliğe geldiği pozisyonda Lavrinovic önce boş pozisyon bulmasına rağmen atmayıp içeriye yüklendi, pota dibinde topu savunmasızken alan Prigioni blok riskine karşılık topu dışarıya çıkardı ve boş pozisyondaki Llull Real Madrid'in ikinci üçlüğünü gönderdi. Bu aynı zamanda Real Madrid'in koskoca 19 dakikada kullandığı sadece üçüncü üçlüktü. Barcelona'nın serbest atış avantajına karşılık Garbajosa devredeki son başarılı Real Madrid üçlüğünü kullanarak devre skorunu 37-36 olarak belirledi. Prigioni'nin son saniyede kaçan üçlüğü olmasa Real Madrid devreye önde bile girebilirdi.

Real Madrid ilk yarıda biraz Tomic'in faul sıkıntısı, biraz da fazla verim alması sebebiyle pota altında Lavrinovic-Reyes ikilisiyle ikinci yarıya başladı. İlk devredeki oyun sistemlerine aynı şekilde devam ederek maçta da ilk kez 39-40 ile öne geçtiler. Devreyi iyi oynayarak kapatan Lavrinovic ikinci yarıya da bir üçlük ve arkasından Prigioni'nin pasında alley-oopla başlayınca fark 41-45 ile 4 sayıya çıktı ve Pascual acil durum sireni gibi mola sirenini çaldırdı. Ama Real Madrid boyalı alanı kapatmakta kararlıydı. Barcelona'nın dış şutunu riske ederek daha ölümcül olan pota altını kullanmasına, aynı zamanda da tempoyu ayarlamasına izin vermediler. Aynı zamanda 28 dakika boyunca bu kadar dış atış kullandırmalarına rağmen Barcelona'ya tek bir hücum ribaundu dahi vermediler. Bu da savunmanın meyvesini toplayacağınız en önemli nokta olan box outlarda ne kadar iyi iş yaptıklarının en önemli kanıtıydı. Pascual çeşitli varyasyonlar denemesine rağmen bir türlü aradığı beşi yakalayamayınca çeyreğin sonunda genelde pek şans vermediği Trias'ı oyuna aldı. Sahadaki Basile - Sada - Mickael - Trias - Ndong beşi oyunu hızlandırabilen, atletizmleriyle savaşabilen, iyi savunma yapan ve tempo arttırabilen isimlerdi. 7-0 lık seriyle de Barcelona uzun bir süre sonra tekrar 50-49 ile öne geçti ve çeyrek de 51-51 sona erdi. Periyodun dikkat çekici notları Real Madrid'in oyun başındaki felsefesinden bir adım bile geri atmaması ve Barcelona'nın tempoyu hızlandırmak için her yolu denemesiydi. Bu periyod dış atışlarda da normalden fazla tercih kullandı Pascual'in ekibi.

Son çeyreğin ilk iki dakikasında Ndong'un basketleriyle ayakta durunca Xavi Pascual oyuncu değişiklik sandalyesine Rubio ve Navarro'yu oturtarak final anlarında final hamlesini yaptı ama oyun 2 dakika boyunca hiç durmayıp, bir de takımı 3 sayı geriye düşünce oyuncularını sokmak için mecburen mola aldı. Kalan 6 dakika Rubio-Navarro-Mickael-Lorbek-Ndong beşi sahadaydı ki bu aynı zamanda Barcelona'nın maça başladığı ideal beşti. Pascual'in de artık "Ne yapacaksa bu beş yapacak" müdahalesiydi. Barcelona'nın moral kaybıyla beraber üçlükteki başarısızlığı da dikkat çekiciydi. El üzerinden rahatça atabilen Navarro bile boş atışları kaçırmaya başladı. Maçın bitimine 4 dakika kala çok uzun bir süreden sonra arka arkaya gelen iki Mickael üçlüğü hem takımı, hem tribünü ateşlendirdi ve Barcelona'yı da 63-60 ile öne fırlattı. Arkasından da Mickael'in turnikesi ve Navarro'nun faulleriyle Barcelona 67-60 öne geçince Pascual kontrolden çıkması muhtemel Navarro'yu kenara alarak sayı farkının avantajını korumak için savunmacı Sada'yı oyuna aldı. Son iki dakikadaki mükemmel Barcelona savunması da maçı 68-61 ile Barcelona'ya getirdi ve Katalanlar seride 1-0 öne geçti. Detaylı istatistikler burada.


Link

Basketbol Camiasından Çeyrek Final Yorumları

2 yorum

Bugün oynanacak çeyrek final maçları öncesinde basketbol camiasının önde gelen isimlerinden eşleşmeler ile ilgili görüşlerini ve tahminlerini temellendiren faktörü bir cümle içinde ifade etmelerini rica ettim. Başarabilenler oldu, başaramayanlar oldu :) Beni kırmayıp görüşlerini aktaran tüm isimlere kendi adıma ve basketbolseverler adına teşekkür ederim. Ben de değerlendirmesini yazmadığım Maccabi Tel Aviv - Partizan serisinde pota altı üstünlüğü ve savunma becerisi sebebiyle Nokia Arena dezavantajına rağmen Partizan'ı şanslı gördüğümü ekleyeyim.

Kaan Kural

Barcelona - Real Madrid : Barcelona koç dışında her alanda üstün ama özellikle pota altında uçurum var. Barcelona'nın turu geçeceğini düşünüyorum.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Pota altında Partizan, dışarda Maccabi Tel Aviv iyi. İki takımın da iç saha avantajı inanılmaz. 3 maçı içerde oynama farkıyla Maccabi diyorum.

CSKA Moskova – Caja Laboral : Takım düzenleri açısından iki takım da sorunlara sahip. Bu durumda daha iyi kumaş yani CSKA kazanır diye düşünüyorum.

Olympiakos – Prokom : Prokom'un bu seviyede elleri titreyecek, Olympiakos onlara görmedikleri bir sertlik düzeyi yaşatacaktır.

Yiğiter Uluğ

Barcelona- Real Madrid : Şu anda Avrupa'da hiçbir takım Barcelona'yı 3 kez mağlup edemeyeceği için Barcelona F4'e kalır diyorum.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Kadro derinliği, tecrübe ve evsahipliği avantajıyla ağır bastığı için Maccabi eşleşmenin favorisi.

CSKA Moskova – Caja Laboral : Aslında bu eşleşmede şanslar eşit ama Splitter'in sakatlıktan bir türlü tam hazır olarak dönememesi ve evsahipliği avantajını düşünerek son anda CSKA dedim.

Olympiakos – Prokom : Prokom buraya kadar gelmekle görevini yaptığını düşündüğü için Olympiakos'un turu geçmesini bekliyorum.

Mustafa Muratoğlu
(Spormax Spikeri, Euroleague TV Programının Sunucusu ve Yorumcusu)

Barcelona- Real Madrid : Tüm turnuvalarda evinde hep kazanan bir Barcelona, sezon içinde psikolojik anlamda da Real Madrid'i epey hırpaladılar. Real Madrid daha fazla savaşacaktır ama en fazla 1 maç kaybeder Katalanlar.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Partizan'ın Maccabi'yi ribaundlarda ezeceği kesin. Bu üstünlük onları Nokia Arena'da yenmelerine yetecek mi? Turu geçmek için Nokia Arena'yı fethetmek lazım ve yalnızca zıvanadan çıkmış bir Teletoviç'le (14/8! 3s) Caja Laboral bunu başardı. Maccabi bir adım önde..

CSKA Moskova – Caja Laboral : İki takım da kadro erozyonu yaşadı ama bundan daha çok etkilenen ekip Caja Laboral. Hem saha avantajı, hem de Splitter'in dönüşüne rağmen kadro kalitesiyle Cska favori ama en az 4 maç izleriz...

Olympiakos – Prokom : Evinde açık ara en baskın takım olan Olympiakos mutlak favori. F4 Prokom için gerçek bir rüya. Eski olimpiakoslu Qyntel Woods ve arkadaşlarının yüzde 200 le oynaması gerekecek. 100 de 100 le oynarlarsa Olympiakos turu geçer.

İsmail Şenol
(Ntv Spor ve NBA TV Spikeri,Yorumcusu)


Barcelona- Real Madrid : Kadro derinliği ve kusursuz takım oyunu sayesinde Barcelona Final Four'a kalacaktır.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Ev sahibi avantajı sayesinde Maccabi Tel Aviv diyorum.

CSKA Moskova – Caja Laboral : Tiago Splitter’ın sakatlığında Laboral’in iç-dış dengesinin bozulması CSKA’nın avantajına. Ayrıca Moskova’nın daha oturmuş bir sistemi var.

Olympiakos – Prokom : Prokom’un zaten hedefine ulaşmış olması ve kadrolardaki kalite farkı yüzünden Olympiakos favori.

Adnan Onaran
(Vatan Gazetesi Spor Editörü)


Barcelona- Real Madrid : İsim itibariyle en çekişmeli geçmeye aday seri ama sezonun geride kalan maçlarında Real Madrid bırakın rakip olmayı Barca'yı zorlayamadı bile. Performans değerlendirmesine göre seri bence 3-0 biter.

Maccabi Tel Aviv - Partizan : Savunma sertliği belirleyici faktör olacak. Maric'e karşı alınacak önlemler ve onun form durumu da gidişatı etkileyebilir. Hangi takımın istediği tempoda oynanacağı da fark yaratacaktır.

CSKA Moskova - Caja Laboral: İki takım arasındaki fark; buraları oynama alışkanlığı olan oyuncu sayısı. Vidal, Prigioni, Rakoçeviç, Mickael'in takımdan ayrılmasıyla güç kaybettikleri kesin. CSKA da zayıflasa da karakter koyabilecek oyuncu sayısı fazlalığıyla favori. Tahminim: 3-1 CSKA

Olympiakos -Prokom: Bazı şeyleri konuşmak için en kolay seri. Kadro kalitesi ve hedefler açısından favori tek. Rahatlamış bir Prokom en azından 1 maç kazanacaktır. Kleiza ve formda bir Childress ile takım oyunu da oynayabilen Olympiakos F4 için Barça'nın tek gerçekçi rakibi.

Murat Özyer
(Türk Telekom,Ülkerspor ve Galatasaray Eski Koçu)


Barcelona- Real Madrid : Sezonun bu bölümüne kadar gösterdikleri teknik devamlılık ve kararlılığın yanında ACB‘de de kurdukları psikolojik üstünlük Barcelona’yı tura yaklaştırıyor. Ama Top16‘da ki stratejik değişiklikler ve Messina faktörünü de unutmamalı.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Euroleague’in bu seneki “cinderella “ takımı Partizan bu başarısını sürdürüp tura asılacaktır. Çekişmeli geçecek seriyi kazanan, saha avantajı olan tecrübeli Maccabi Tel Aviv olacaktır.

CSKA Moskova – Caja Laboral : CSKA Moskova’nın sade ve akıcı oyunu, saha avantajı ile birleşince bile tur için ancak % 55 ‘lik bir şans yakalayacaklarını düşünüyorum. Tahmini zor bir eşleşme.

Olympiakos – Prokom : Şampiyonluk hedefleyen Olympiakos'un belki bir maç vererek turu net skorla geçeceğini düşünüyorum. Euroleague’de bu sezon, Partizan ile birlikte sürpriz başarısını yakalayan Prokom mutlaka direnmeye çalışacaktır, ama işleri zor.

İhsan Bayülken
(BJK Eski Koçu ve NTV Spor Yorumcusu)


Barcelona- Real Madrid : Sezon içindeki maçların psikolojik üstünlüğü ve dış oyuncu kalitesi sayesinde Barcelona turu geçer diye düşünüyorum.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Maccabi’nin değişken savunmasına Partizan zorlanacaktır. Ayrıca Nokia Arena avantajı sayesinde Maccabi Tel Aviv diyorum.

CSKA Moskova – Caja Laboral : Final Four’un havasını bilen oyunculara sahip olması sebebiyle CSKA Moskova istediğini alır diyorum.

Olympiakos – Prokom : Takımların kuruluş hedeflerinde net bir farklılık var. Final Four'a ulaşan takım Olympiakos olur.

Caner Eler
( Eurosport Spikeri ve Spormax Eurolig Yorumcusu)


Barcelona - Real Madrid : Sadece bu yılın değil son 10-15 yılın en komple takımı ile yeni kurulum aşamasında olan bir takımın mücadelesini izleyeceğiz. Real Madrid Barcelona'nın 3 numaradaki sıkıntısı değerlendirebilirse direnir yoksa 3-0 Barcelona lehine bitebilecek bir seri. Madrid'in en büyük kozu bu eşleşmede Messina ve Madrid'in şansı onun söylediklerini oyuncuların uygulayıp uygulayamamasına bağlı.

Maccabi Tel Aviv – Partizan : Dünyanın en uzak iki noktası kadar birbirinden farklı basketbol felsefesinin karşılaşması. Partizan tempoyu düşürüp, ribaundlar üzerinden sert savunmayla, Maccabi de hızlı tmpo ve kaosla başarıya giden bir takım. Bu kadar zıt ekolün karşılaşmasında en önemli faktör saha avantajı, bu sebeple Maccabi Tel Aviv diyorum. Partizan'ın deplasmanlardaki başarısızlığını da eklemek lazım.

CSKA Moskova – Caja Laboral : Sezona yaralı başlayan iki takımın eşleşmesi. CSKA Moskova sezonun devamında Pashutin'le toparladı, saha içinde de takımı toparlayan Khryapa oldu. Caja Laboral ise alıştığımız isminden değil takımından da ödün verdi. Ama onlar da beklenenin üzerine çıktılar. Caja Laboral'in CSKA'ya karşı tek avantajı Splitter ama onun da form durumu net değil. Performans kriterlerinden biri Teletovic'in üçlük yüzdesi olan bir takımın CSKA karşısında şansları çok fazla görünmüyor.

Olympiakos – Prokom : Bu sene sayı ortalamasında farklı mertebede olan Olympiakos Prokom karşısında zorlanmayacaktır. Serinin güzel yönlerinden biri Woods'un eski takımı Olympiakos'a karşı oynayacak olması. Prokom kendi evindeki iyi performansıyla belki bir galibiyet alabilir ama onun dışında seride Olympiakos'un elenmesi son 10 yılın en büyük sürprizi olur.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...