Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Galatasaray CC: 76 - Bennet Cantu: 57 (Galatasaray İyi Yolda)

Euroleague maçlarından sonra Eurocup maçı izlemek biraz yavan geliyor insana. Galatasaray gruptaki en önemli rakibi olarak gözüken Cantu'yu savunması ile ezip geçti. Aslında gözümde eski günler canlandı, uzun süredir Sinan Erdem'de oynana maçların ardından Abdi İpekçi'de oynan bir maçı izlemek zaten insanda hoş anılar canlandırıyor ve bunların üstüne eski Cantu takımı geldi gözümün önüne. Siyah - beyaz formalı, sponsorunun Clear olduğu yıllar. Doksanların başında her sene Efes Pilsen'in karşısına çıkarlardı, kır saçlı İtalyan bir uzunları vardı. Ayrıca bugün Benetton Treviso efsanesi Denis Marconato'yu da görmek güzeldi.

Galatasaray maça iyi başladı. Mahmudi'nin felsefesi iyi savunma yapıp hücumda da topu mümkün olduğunca çok dolaştırıp süreyi sonuna kadar kullanmaktı. Cantu ise oyunu hep hızlandırıp yüksek tempoda oynamak istiyordu. Burda şundan da bahsedebiliriz: Grupta en ciddi rakip Cantu olarak gözüküyor ama İtalyan basketbolunun hali ortada ve Cantu da bugün bende iyi bir takımmış izlenimi bırakmadı. Galatasaray'ın savunmasının iyi olması belki istediklerini sahaya yansıtmalarına engel oldu diye düşünülebilir fakat bir tane üst düzeye yakın adamları yok. İyi başlangıcın ardından ilk çeyreğin ortalarına doğru rakip takım oyuna ortak oldu ve çeyrek sonuna kadar süren bir denge vardı oyuna. İkinci çeyrekte oynanan setlerin kilit noktası Shumpert oldu. Shumpert'e pota altına inen toplar sonrasında onun yaptığı servislere İtalyanlar çözüm üretemedi. Bu bölümde Ermal Kuqo'nun da devreye girmesi oyunda  Galatasaray'ın büyük bir hakimiyet kurmasını sağladı ve ilk yarı 14 sayı fark ile bitti. Üçüncü çeyrekte rakip takım maça ortak olmak için bir hamle yaptı ve genel felsefeleri olan hızlı oyun ile farkı eritmeye çalıştılar. İşte tam bu anda bu sefer devreye Luksa Andric girdi ve o dönemde şut kaçırmadan 15 sayı üreterek bir anlamda Cantu'nun ipini çekmiş oldu. Andric'in oyununa yardımcı olan Tutku Açık'ı da es geçmemek lazım.

Oktay Mahmudi ile takım sezon başından bu yana bir hayli mesafe aldı ve bu çok rahat bir şekilde gözlemleniyor. Galatasaray bu kupada zirveye oynayabilir ama iki soruna çözüm bulunmalı. Birincisi savaşçı bir uzun. Bugün farklı kazanılan maçta bile bu sorun ortaya çıkıyorsa seviyeler yükseldikçe ne kadar baş ağrıtabileceğini kestirmek güç değil. Cantu'nun fark eritmesindeki en büyük yardımcı detay aldıkları hücum ribuandlarıydı ve yaşlı Marconato dışında iş bilen bir uzunları da yoktu. İkinci sorun ise oyun kurucu. Taylor Rochestie benim gözümde asla bu takımın oyuncusu değil. Tutku'nun direksiyona geçtiği zamanlarda Galatasaray'ın zincirlerini kırmışçasına hücum etmesi, pick and roll oynaması herşeyin kanıtı. Son zamanlarda Rochestie'nin gönderebileceğine dair dedikodular da duyulmuştu ama durum nedir bilemiyorum.

Galatasaray bu savunması ile bu gruptan lider olarak çıkacak bu belli oldu. Hollanda'daki sonuç biraz ürkütse de bugün oynan oyun rahatlattı. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Beşiktaş Iverson'u almış her maç kapalı gişe oynuyor, Fenerbahçe Avrupa'nın en formda takımı olarak gösteriliyor ve Euroleague'de seyirci ortalamasında lider, Galatasaray'ın maçına bakıyorsun salonun %15'i dolu. Biletler de 7tl.

1 yorum:

SimasJasaitis dedi ki...

Gişelerde,Tribün biletleri 5 Lira saha içi ise 10 Lira...

Güzel bir basketbol akşamı yaşattı bize aslanlar...Taraftar olarak azdık ama iyi destekledik takımımızı...

Ayrıca 7 tane İtalyan Cantu'yu desteklemek için Abdi İpekçide idi.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...