Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

28 Kasım 2010 Pazar

Euroleague'de 6. Haftanın Görünümü


A GRUBU


Khimki'de Sergio Scariolo'nun net bir kimlik oturtturamaması sorun yaratmaya devam ediyor. Bu kadar kaliteli oyuncuya rağmen sonuç olarak düzensiz ve iç-dış dengesini sağlayamayan bir takım görmek hayalkırıklığı yaratıyor. Bir takım 27 adet ikilik atış kullanırken, düşük yüzdeyle atmasına rağmen 25 tane üçlük dener mi? Prokom da tamamen Khimki'nin bu durumundan yararlandı. Savunmasını iyi düzeylere yaklaştırabilen Prokom, hücumda saçmalayan Khimki'nin açıklarını maç boyunca seriler yakalayarak iyi değerlendirdi. Yine de bu kadar düşük performanslı bir Khimki başka bir grupta olsa, Scariolo Vujosevic'ten daha kötü yollanabilirdi. Prokom'un galibiyetine liderlik eden isim ise 14 sayısının 12'sini son çeyrekte yollayan Ratko Varda, 13 sayısıyla Daniel Ewing ve 12 sayısıyla Filip Videnov.


Türkiye'de bir ara sıkça konuşulan eksen kaymasının bir benzerini Euroleague'de görmek mümkün. Bunun ilk sebebi CSKA Moskova'ysa, ikinci neden kesinlikle üstüste 4. mağlubiyetini alarak kendi adına rekoru geliştiren Caja Laboral. Stanko Barac'ın 18 sayı 13 ribauntla kariyerinin en iyi maçını çıkardığı gecede İspanyolların en büyük problemleri yan rollerdeki oyunculardan hiç katkı alamamaları ve savunmalarının çok kötü olması. Eskiden sadece pota altı savunmalarına dikkat çekerdik ama David Blatt'ın Maccabi'si her noktadan defolarını tek tek ortaya çıkardı. Nokia Arena bir zamanlar cehennemin diğer adıydı, yine o zamanlarına geri dönüyor. Yine de Caja Laboral'e en büyük darbeyi geçen sene onların oyuncusu olan Lior Eliyahu 18 sayı 6 ribauntla vurdu.


Partizan sadece oyuncuların yerine altyapıdan yeni oyuncu çıkarmakla kalmıyor, koçların yerine de altyapıdan yeni koç çıkarıyor. Efsane Vujosevic'in asistanı Vlade Jovanovic'in özgüveni giderek yerine geliyor. Pionir ise eski cazibesinden bir şey kaybetmiş değil. Zalgiris'i yıkan adam 19 sayısıyla 21 yaşındaki Dragan Milosavljevic oldu. Yine de egoların değil sistemin öne çıktığı Partizan'da herkes masaya bir şeyler koymayı başarıyor. Aco Petrovic'in takımında ise bu toprakları çok iyi bilen Mirza Begic dışında katkı alabildiği isim çıkmadı. Partizan karşısında her şeyi doğru yapmaya çalışmış olabilirler ama şanssız gecelerindeydiler.

A Grubu'nda Blatt'in Maccabi'si tam gaz yoluna devam ediyor. Grubun kesinlikle favorileri arasında yer alan Caja Laboral ve Khimki'den biri elenme noktasına geldi. İkisinden biri 2 galibiyet önlerinde olan Zalgiris ve Partizan'ı geçemeyecek. Ancak, kader maçı henüz gelmiş değil. Bu hafta Caja Laboral, Fernando Buesa'da Asseco Prokom karşısında hata yapmayacaktır. Khimki ise toparlanamadan, karşısında eski gücüne hızla geri dönen Partizan'ı ağırlayacak. Scariolo ve adamlarını Moscow Region'da çok zor bir sınav bekliyor. Kaybederlerse tren kaçmış olur.


B GRUBU


Messina ve Real Madrid için Caja Magica'da işler Olympiacos karşısında yolunda gitti. Sergio Rodriguez önderliğindeki hücum bütün maç kusursuz işlerken, Llull ve D'Or Fischer'in ateşlediği savunma ise hep belli bir seviyenin üstündeydi. Muhteşem üçlü Papaloukas, Spanoulis ve Teodosic'in pas kanallarını durduran, pota altını çok iyi savunan Madrid galibiyeti buradan yakaladı ve Olympiacos'u 70 sayının altında tutmayı başardı. İstikrar arayan Madrid'de geceyi kurtaran isimler 19 sayı 6 asistiyle Sergio Rodriguez, 10 sayı 8 ribaunduyla Felipe Reyes ve 12 sayı 8 ribaunduyla Ante Tomic oldu.


Brose'ye birisi fena beddua etmiş. Önce Caja Magica'da uzatmalar sonucunda ve biraz da hakem katkısıyla mağlup oldular, sonra Stechert Arena'da kazanabilecekleri 2 maçı kaybettiler. İlk çeyreğe oldukça hızlı başlayan Roma, bu avantajını ikinci çeyrekte kaybetti. Datome, Heytvelt ve Washington'la çok hızlı başladılar. Brose ise Goldsberry ve Kyle Hines'la maça geri dönmeyi başardı. Sonrası ise dozu artan savunmalar ve karşılıklı basketler şeklinde geçti. Brose son noktayı o ana kadar 0/4 üçlük atan Brian Roberts'in 1.9 kala attığı üçlükle koyduğunu zannederken, eski Efes Pilsen'li Charles Smith'in mucizevi buzzer beaterı maçı Roma'ya getirdi. Bu maça kadar vazgeçmişliğini eleştirdiğimiz Roma'nın artan inadı, Charles Smith'in mucizesinden daha önemli. Brose'de Tibor Pleiss 4 sayı 12 ribaunt, Casey Jacobsen 15 sayı ve Reyshawn Terry 9 sayı 7 ribauntluk katkıda bulundu. Roma'da 6 oyuncu 6 sayı ve üstü atarken maçın kahramanı Charles Smith 16 sayı, Darius Washington 17 sayılık bir katkıda bulundu.


Spiroudome'un ateşi her geçen hafta artıyor ve Euroleague'e sürpriz bir şekilde katılan Charleroi, Murat Biricik'in de hakem üçlüsü arasında bulunduğu maçta Top 16 ümidini devam ettiriyor. Demond Mallet 21 sayı, eski Malaga'lı ve Efes Pilsen'li Daniel Santiago 15 sayı 8 ribaunt, Brent Wright 12 sayıyla maçın kahramanları. Unicaja'da ise Freeland'in 14 sayısı ve Saul Blanco'nun 11 sayısı yeterli olmadı. 

B Grubu'nda sıralama açısından bir sürpriz yok. Real Madrid'in istikrarını evinde oynayacağı Unicaja maçı gösterecek. Brose ise 3 şanssız ve beceriksiz mağlubiyet aldıktan sonra Yunanistan'a gidiyor. Şu anda 5-1'le grubun zirvesinde olabilirlerdi ama 2-4'le Top 16 için son kurşunlarını atacaklar. Roma ise heyecanlı Spirou karşısında galip gelerek gruptan çıkmayı garantilemek istiyor.


C GRUBU


Cholet, Fenerbahçe Ülker'e oynadığı oyunun aynısı oynadı. Seyirci de aynı seyirciydi ama Siena'nın bu tip baskılı ve stres dozu yüksek maçları oynama alışkanlığı temsilcimizden daha fazla. Cholet, bahsettiğimiz gibi Fenerbahçe maçından devam ederek bütün ribauntlara saldırarak başladı. Mejia ve Robinson hücumda takımını sürüklerken, ilk yarı boyunca önde kalmalarının temel sebebi ribaunt üstünlükleriydi. Bu yüzden maçın miladı Thomas Ress'in ikinci yarının başında aldığı hücum ribaundu. Bu dakikadan sonra ribauntlarda daha dikkatli davranan ve savunmanın dozunu artıran Siena'da McCalebb'in liderliği önemli bir fark yarattı. Takımının o an neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor McCalebb. Lavrinoviclerden alev almış olanı Ksistof da muhteşem devam ediyor. Pianigiani'nin sistemi olduğu gibi duruyor ama McCalebb sistem iyice oturana kadar takımını Ksistof Lavrinovic'in yardımlarıyla taşımaya devam ediyor. Erman Kunter'in ribauntlardan maç kazanma taktiği bu sefer işe yaramamış gibi görünse de ribauntlarda her maç inanılmaz bir fark yaratıyorlar. Bu maçta 43-27'lik üstünlük sağladılar ve tam 20 tane hücum ribauntu almayı başardılar.


Maç yazısı için buraya.


Sezon başından, hatta Dünya Şampiyonası'ndan beri kayıp olan Rick Rubio Cibona karşısında 18 sayı 4 top çalma ve 4 asistiyle geri dönmüş olabilir. Joe Ingles'in 16 sayısı ve Terence Morris'in kenardan gelerek ürettiği 15 sayı Barça'nın galibiyet anahtarları. Bu sene Cibona'ya karşı oynanan maçlar gerçekten istatistiksel olarak bir şeyler ifade etse de, parkede bir anlam ifade etmiyor. Gelecek hafta oynanacak Fenerbahçe Ülker maçında ne demek istediğimi anlayacaksınız.

C Grubu'nda ateş yavaş yavaş yükseliyor ve gelecek haftada tablo değişmeyecek. Fenerbahçe Ülker evinde Cibona'yı ağırlarken çok büyük bir aksilik olmazsa galip gelerek Barça ve Siena maçlarında kaderini çizecek. Montepaschi ise Fener ve Barça maçlarına kadar hata yapmamaya çalışacak olsa da bu hafta oynayacakları Rytas için Palaestra'da oynanacak maç en önemli virajları. Barça ise ribaunt azmanı Cholet'yi ağırlayacak. Son Avrupa şampiyonu, performansıyla hala eski güveni veremiyor. Grubun üstünde Top 16 için avantajlı yer kapma savaşı devam ederken, Cholet ve Rytas'ın Top 16 için mücadelesi devam edecek.


D GRUBU


CSKA için savunmada ve hücumda mükemmel başlayan maç, Milano'nun inatçılığıyla tersine dönmeyi başardı. CSKA ve Vujosevic için şanssızlık kura çekimlerinde başlamış gibiydi. Gruptaki bütün takımlar bir ölçüde inatçı ve Milano bu konuda belki de grubun en iyisi. Maçı bir türlü bırakmadılar. CSKA her seferinde kritik darbeler indirmesine rağmen, Jaaber, Mancinelli ve Mordente'nin kritik anlarda gelen sayıları Milano'yu maçın içinde tuttu ve Jaaber'in 10 saniye kala yolladığı üçlük maçı İtalyanlara getirdi. CSKA'da sorun iyi savunmalara karşı, sette ısrar etmemeleri ve zorlama hücumlara sürekli başvurmalarıydı. Halbuki, JR Holden, Jamont Gordon ve Matjaz Smodis kritik noktalarda CSKA'ya çok yardım etti. Ancak, CSKA'nın hücumda sorunu çok enteresan. Önce maçın ikinci çeyreğinde Milano'nun savunma ve hücumda seviyesi yükselen oyununa cevap veremediler. Sürekli birebir hücumları zorladılar. Vujosevic molayı aldı ve takımın daha çok topu paylaşması gerektiğini anlattı. Sonra, Khryapa çok rahat bitirebileceği bir pozisyonda Sokolov'un sayıyı yapmasını ve takım olarak silkinmelerini sağlamak istedi. Ancak, Sokolov bu pozisyona hazır olmadığı için Nicolo Melli'den blogu yedi. Kısacası, ne pası doğru zamanda yaptılar, ne birebiri. Ve efsane Vujosevic de kovuldu.


Maç yazısı için buraya.


İşte Valencia adına bahsettiğimiz "topu paylaşma" olayı buydu. Svetislav Pesic, bir lider bulmak yerine topu herkese eşit bir şekilde vermeyi denedi. OAKA'dan çıkmanın yolu bu. İyi oyuncularınız olacak, savunmada 40 dakika yılmadan savaşacaksınız ve çok iyi hazırlanmış oyun planınız olacak. Valencia Manuel Hussein'le bulamadığı kimliği Pesic'le bulmuş gibi. Vazgeçmemelerinin ödülünü son çeyrekte Panathinaikos gibi bir takıma yaptıkları baskı ve gelen 25-12 çeyrek skoruyla aldılar. Hussein'li Valencia'da son çeyreğe 9 sayı geride girilirse 3-4 oyuncu çıkar, takımı kurtarmaya çalışırdı. Şimdi, topu oyun kurucuya teslim ettiler, hepsi bu kısa sürede rollerini kaptı ve uyguladı. Panathinaikos ise evinde çok önemli bir hata yaptı. Halbuki, karşılarında güçlenmiş bir Valencia olmasına rağmen, rehavete kapılmasa galibiyetini alır ve yoluna devam ederdi. Olimpija maçından sonra aynı hatayı bir kez daha yapmaları zordu ama yine yaptılar. Obradovic ve adamları artık daha dikkatli olacaktır.

D Grubu'nda basit matematik ve maça göre galibiyet mağlubiyet yazmak çok zor. 2 galibiyetli Valencia'nın 4 galibiyetli 2 takım olan Olimpija ve Efes Pilsen'i geçemeyeceğini Nostradamus bile söyleyemez. Ancak, Vujosevic'i yollamış CSKA'nın bu gruptan çıkamayacağını görebiliyoruz. Yine de geride kazanılabilecek 4 maç var ve grubun sonuncusunun bile bu 4 maçı kazanabilecek güçte olması, hesapları çok karıştırıyor. Ölüm grubunda her hafta mücadele ve inat, kaderi yeniden çiziyor.

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...