Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Türkiye: 65 - Rusya : 56 (Tereciye Tere Sattık)

JR.Holden ve Kirilenko'nun yokluğunda Rusya için "hücumda yaratıcılıktan uzak ama savunmada herzamanki disiplininde" demek sanırım yapılacak en doğru yorum olur. Bu iki yıldızın yokluğuna bir de Khryapa eklenince, milletçe "biz bunları yeneriz ama ya bir kaza olursa" kuşkusu dün herkesi sarmıştı. Milli takımın özellikle hazırlık maçlarında yaşadığı hücum sıkıntısı ve düzensiz görüntüsü Rusya karşısında bizleri maç öncesi doğal olarak şüpheye düşürmüştü. Geriye düştükçe itmek yerine homurdanan Türk basketbol seyircisi de bu senaryoya eklenince liderliğin hayati önem taşıdığı grupta farklı etkenlerin devreye girmesi gerekiyordu. Bu da tabi ki A Milli takımımızın bu zamana kadarki tablosundan farklı bir görüntü çizmesiydi. Tam da öyle oldu. Maçın başlamasıyla beraber her iki takım da boyalı bölgeyi ölümüne kapatıp rakibi dış atışlara zorladı. Maç öyle bir başladı ki bir ara en çok üçlük isabeti yapan taraf kazanacak gibi görünüyordu. Ama mantıklı olarak çok da uzun sürmedi bu durum. Hem Türkiye hem de Rusya uzunlarıyla bu ambargoyu delmeye çalıştı. İlk etapta sertlikten taviz vermeyen, hatta faul rakamlarına rağmen dozu düşürmeyen taraf Türkiye'ydi. Mozgov'un da erken üçlemesiyle üstünlük çok çabuk lehimize döndü. Maçın büyük bölümünde uyguladığımız alan savunması da maçın son anları hariç Ruslar için büyük sıkıntı yarattı. İstikrarlı üst düzey şutörü bulunmayan Ruslar uzun beşle zone yapan takımımızın inadını kıracak ardarda üçlükler bulamayınca da takım düzenini bozmadı. Tanjevic'in son dönemlerde en çok eleştirilen yönü eskiden beri sık sık yaptığı değişikliklerde son dönemlerde uzunları fazlaca kullanmasıydı. Dün bunu yapmadı koç. İyi giden takımı yorulmasına rağmen bozmadı. Bazen bu tip hamleler İspanya'daki Real Madrid - Efes Pilsen Top 16 maçındaki gibi ters tepebilir ama dün karşı cephede bu yorgunluğa cevap verecek geniş rotasyon olmayınca milli takım Hidayet'in dirilmesiyle maçı hakederek kazandı.

Kötü başlamıştı turnuvaya Hidayet. İlk saha içi isabetini ikinci maçın üçüncü çeyreği biterken buldu ve sonra da sazı eline aldı. Yunanistan maçı öncesi ve turnuva genelinde Hidayet'in yüksek formu hem milli takımı yukarıya taşıyacak, hem de takımın diğer skor silahlarını rahatlatacaktır. Ender'in de dün büyük katkısı vardı. Kritik anlarda kritik isabetler buldu.

Tablonun tamamına baktığımızda ise dün adına en sevindirici şey yapılan savunmaydı. Bu turnuvadaki en büyük silahı savunma olan bir takımı 56 sayıda tutmak büyük başarıdır. Çünkü aynı bu senenin Barcelona'sı gibi Rusya'ya da sayı atmanız önemli değil, önemli olan onları savunabilmeniz. Kendi adıma da milli takım adına da dün harikaydı. Ama bu tempoyu, bu savunma sertliğini esas olarak Yunanistan'a karşı göstermemiz gerekiyor çünkü onların kadrosu Rusya'dan çok daha geniş ve oyunun iki yönünü de ilk iki maçta kötü olmalarına rağmen çok iyi oynayabiliyorlar. Onların kazanmalarına rağmen ilk iki maçta gösterdikleri düşük performansı bu sporun değişkenliğine bağlamak en doğrusu olacaktır. Tıpkı bize karşı da bu değişkenliğin olumsuz anlamda karşımızda olabileceği gibi. Çin'in Diamantidis'in şutlarını riske ederek onun pas trafiğini kitleme çabası bir yerde sonuç vermiş olabilir ama Yunanistan liginin final serisini izleyen herhangi biri için Diamantidis'i riske etmek çılgınlıktır. Bizim Yunanistan'ı bozmamız, sertlikle yıldırmamız gerekiyor çünkü Salı günü pota altını silindir gibi ezebilecek Sofo ve dış şutlarıyla fazlasıyla can yakabilecek Fotsis de takıma dönüyor. Tsartsaris, Fotsis ve Borousis üçlüsünün tamamının dışardan rahat şut bulabilmesi bizim için en büyük handikap olarak görünüyor.

2 yorum:

extreme87 dedi ki...

son periyot hidayete endeksli bir oyun vardı. her maç bunu yapabilmesi çok zor. tanjevic yedekleri kenarda unuttu adeta koca bir ikinci yarıyı 7 oyuncuyla oynamak çok büyük bir hataydı.kerem gönlüm ve sinanı rotasyona dahil etmeliydi. anlaşılan arjantin maçının sonunda dilleri dışarı çıkan oyuncularını iyi analiz edememiş. ya da oyuncularına güvenmiyor.son olarak da hücumda çok statik bir takımız evsahibi olan bir takım son periyotta bir tane bile serbest atış kullanamaz mı? bunun çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. diğer taraftan turnuvanın en önemli maçına çıkacağımız rakibimiz yunanistan maçı hakem destekli faul atışlarıyla kazandı. zaten bizi de hep maç sonu performansları ve faullerle yenmiyorlar mı? dikkat etmemiz lazım ve her topun kıymetini bilmek tabiki...

oscar dedi ki...

ne olursa olsun çok etkileyici bir galibiyet ama hidayet'in durumunu da havasını da beğenmedim. fark onun olmadığı dönemin eseri ayrıca farkların önemli olabileceği bi maçta son saniyelerde kasti faulu 5 sayıya mal oldu. bu takımın onun zorlama 3'lük kumarına ihtiyacı yok.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...