Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

15 Haziran 2010 Salı

Fransa'ya 'Kral' Olan Türk (Banu K. Yelkovan'dan Erman Kunter Yazısı)

Erman Kunter'in çoğu meslektaşından farklı olan yanlarını, duruşunu ve kültürünü daha önce çoğu yerde okumuştum. Bir yazı da bugün Banu K. Yelkovan'ın Radikal'deki köşesinden geldi. Kendisinden izin aldım. Nostaljik, oldukça güzel bir yazı. Ellerinize sağlık Banu Yelkovan.

Fransa'ya 'Kral' olan Türk

Kunter, Fransız spor basınına göre ‘Derebeyi’ havasındaki Cholet’yi ‘Kral’ yaptı.

Erman Kunter’le Paris Roissy havaalanının aktarma salonunda tanışmıştım, sene 1999. Fransa’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na katılmak için Türkiye’den gelmiş, Nice uçağını bekliyorlardı milli takımcak. Ben de onlara mihmandarlık yapmak üzere Paris’ten kafileye katıldım. Kısa bir tanışma sonrası Nice uçağı, sonra otobüsle Antibes. Grupta Türkiye dışında İtalya, Hırvatistan ve Bosna-Hersek var. Fransızların coğrafi komşuları İtalya’ya özel bir ilgisi var. Türkiye’yle ilgilenmekle yükümlü lokal görevliler bile o zamanlar Bogdan Tanjeviç’in çalıştırdığı İtalya’yı tutuyor. İkinci favori Toni Kukoç’lu Hırvatistan. Kukoç Antibes’in sıcağını hiç hissetmiyor, kızlar etrafında pervane. Bosna-Hersek savaştan yeni çıkmış olduğu için sempatik. Bizim kredi sıfır.

Halka ilişkiler gurusu gibi
Sonra yavaş yavaş Erman Kunter etkisi giriyor devreye. Sadece sahada alınan başarılı sonuçlardan bahsetmiyorum. O ekip işi. Saha dışındaki Erman Kunter halkla ilişkiler gurusu gibi. Antreman ya da maçları yoksa ortalarda görünmeyen, hatta rivayetlere göre ilk fırsatta çok da uzak olmayan Monte Carlo’ya kaçan bir sürü süperstarın aksine genellikle boş zamanlarında otelin lobisinde takılıyor. İnsanlarla konuşuyor, şakalaşıyor. Basın toplantılarında kim ne soru sorarsa aynı dilden cevap veriyor, Türkçe’yse Türkçe, İngilizce’yse İngilizce, Fransızca’ysa Fransızca. Hani bir odaya girdiğinde kim olduğunu bilmeseniz bile, birisi olduğunu anladığınız insanlar vardır ya, Kunter onlardan. Bir süre sonra insanlar bana ‘koçu’ sormaya başlıyorlar. Kimdir, nedir? Bizim koç Antibes’in sevgilisi oluyor. Takımımız da iyi gidiyor doğrusu. Hırvatistan’ı yenerek büyük sürpriz yapıyoruz. İtalya’yı kılpayı kaçırıyoruz. Artık herkes Türkiye’yi tutuyor.

Gruplardan çıkması sürpriz denen bir takımken, önce Le Mans’daki eleme gruplarına, sonra Paris’teki son sekiz takım arasına kalıyoruz. En stresli maça giderken de rahat Erman Kunter, kaybettiğimiz maçtan sonra da esprili, basın toplantılarında. Arada sinirleniyorsa da hiç belli etmiyor. Canı gerçekten sıkıldığında kaşlarını havaya kaldırıp, omuzlarını silkeleyip, eliyle boşver yapıyor. Peş peşe sakatlıklar, oyuncu kaprisleri, son saniyede potadan dönen topla kaçan yarı final... Tarih o turnuvada 8. olduğumuzu yazıyor. Benim gibi içinde olanlar, bir saniyeyle yarı finalin, kim bilir, belki de finalin kaçtığını hala hatırlıyorlar.

Milli Takım neden olmadı?
Erman Kunter’le Galatasaray’ı çalıştırdığı dönemde karşılaşıyoruz bir-iki kere. Sanki kaşlar daha sık havaya kalkıyor, el daha çok boşver yapıyor ama gerisi aynı. Sonra bir kere de bu kış, komşum Bener’in daha önce aktardığı bir şekilde bir ocakbaşında... Cholet’yi anlattırıyoruz uzun uzun: “55 bin kişilik bir şehir. Çok rahatım. İşime karışan yok. Salon sürekli dolu. Ama bana bile her maçta sadece iki bilet veriyorlar. Karım, kızım, bir de arkadaşım gelse, üçüncüye bileti gişeden almak zorundayım.” diyor gülerek. Milli Takım işinin neden olmadığını anlatıyor. Olur böyle şeyler modu hâlâ etkin.

Fransızların deyişiyle Erman ‘Künter’ önceki gün Cholet’yle büyük bir başarıya imza attı. Ligin küçük sayılabilecek bütçelerinden biriyle, genç oyuncuları takıma monte ederek, bundan sekiz ay önce bir kulübü bile olmayan Mickael Gelabale’i final serisinin MVP’si yaparak, Cholet’yi tarihinin ilk şampiyonluğuna taşıdı. “Cholet uzun süredir vassaldı, artık Fransa Kralı oldu” cümlesiyle bitirmiş ‘Erman Künter’in zaferi’ temalı şampiyonluk yazısını L’Equipe. Gurur duydum.

Ergin Ataman, Oktay Mahmuti, Tolga Öngören, Murat Didin, Erman Kunter... Gittikleri ülkelerde başarılı olan, kupa kazanan, şampiyon olan, hatta Avrupa şampiyonlukları yaşayan Türk koçlar. Basketbolda başardığımızı futbolda neden başaramıyoruz acaba?

BANU K. YELKOVAN / Radikal

0 yorum:

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...