Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

12 Kasım 2009 Perşembe

Fenerbahçe Ülker : 83 - Siena : 87 (Maç Yorumu)

Salona 19:00 civarında girdik. Normalde maçtan 1 saat önce salonun yarısı dolu olur ama bir Abdi İpekçi klasiği olarak sadece oyuncular ve basın tribünündeki isimler vardı. Bu da özel bir sempati duyduğum Siena'lı oyuncularla ve koç Pianigiani ile hatıra fotoğrafı çektirmeme vesile oldu. Ankara'da yaşayan birinin böyle bir şeyi başarabilme ihtimali binde kaçtır bilmiyorum ama oldu işte,çok da güzel oldu. Oyuncular ısınmaya çıktığında Lavrinovic'in yokluğu ve Emir'in varlığı hemen belli oluyordu. Ben Emir'in ilk 5 çıkmasını bekliyordum,hatta o kadar şartlanmışım ki önümdeki kağıda da Emir yazıp maçı izliyordum ki Anıl sağolsun uyardı,Kinsey'le değiştirdim.

McIntrye - Hawkins - Sato - Stonerook - Eze beşi Lavrinovic olmadığı zaman Siena'nın değişilmez başlangıcıdır. Fenerbahçe Ülker de bu beşe Greer - Kinsey - Ömer - Semih - Oğuz beşiyle cevap verdi. Stonerook için dışarı çıkabilecek tek ismin Semih Erden olması Fenerbahçe Ülker kadrosunun 4 numara zaafiyetinin en belirgin örneği olarak daha maç başlamadan karşımıza çıktı. Fenerbahçe maça içeri indirdiği toplarla başladı ki zaten mantıklı olan da buydu. Maç günü de yazdığım gibi Siena öyle Barcelona veya Olympiakos gibi pota altı dominant oyunculardan kurulu bir takım değil. Takım sistemi içerisinde uzunlar mutlaka hareketli olmak zorunda,böyle olunca da uzun ve kalın bir beş numara haliyle Siena kadrosunda yer almıyor. Fenerbahçe de bu avantajı kullanarak içerden Oğuz ve Semih'i çok iyi kullandı ve çok uzun bir süre şut kaçırmadı. Ömer Onan'ın da ne kadar iyi bir savunmacı olduğu bu dakikalarda bir kez daha ortaya çıktı. Oğuz'un Eze'ya faul yaptığı hücum ribaundu mücadelesinde Sato sinirlenerek Ömer'e birşeyler söylendi. Ömer Onan'ın oyunun pis tarafını oynayan bir basketbolcu olmadığını çok iyi bildiğimden Sato'nun etkili savunmadan yılmış olduğunu hemen anladım. Bu olay yaşandığında henüz daha 6 dakika geride kalmıştı. Zaten bu savunma yüzünden Siena ilk 2 dakika sadece Hawkins'in birebirleriyle sonuca gitmeye çalıştı. Periyod da genel olarak Fenerbahçe'nin çok çok iyi,belki de bu sezon hiç olmadığı kadar iyi hücum etmesiyle noktalandı. İstatistiklere baktığımda 9/11 ikilik,2/3 üçlük ve 6/6 serbest atış yüzdeleri gördüm. Eurolig'de Siena'ya oynarken bu tip rakamlara kolay kolay ulaşmak mümkün değildir. Bunu geçen hafta Asvel basketbol mucizesiyle başarmıştı,bu hafta da Fenerbahçe Ülker başardı. Kaçan şutların ikisi faul pozisyonundaydı, diğerini de pota altında yine Fenerbahçe Ülker'li oyuncular tamamlamıştı. Yani bu da Siena'nın periyod boyu tek bir savunma ribaundu alamadığını işaret ediyordu. Periyodun 30-21 bitmesi aslında hiç de iyi bir skor değildi. Rakibinize tek bir savunma ribaundu dahi vermediğiniz bir periyodda yalnızca 9 sayı fark açmak ileride handikap yaratacaktı ve yarattı da. Asvel'in aynı istatistiklerle ilk periyodu 29-10 önde kapattığını hatırlatalım. Eğer Oğuz ve Semih yorulmadıysa Ömer Aşık ve Rasim'in periyod sonunda girmesinin basketbolla izah edilecek hiçbir yanı yok çünkü bu iki oyuncu hem hücumda,hem savunmada çok iyiydi. Sorun dış savunmaydı ama tabi artık rotasyona bir mantık aramak sadece gençliğimizden yiyor başka da birşey değil. Oğuz ve Semih bu uzunlara 7 dakikada yoruldularsa Sofo ve Vujcic'e karşı 3 dakikada jubile yapmaları gerekir. O yüzden sorunun yorgunluk olduğunu asla düşünmüyorum.

İkinci periyoda da aynı Emir - Ömer Onan - Giricek - Rasim - Ömer Aşık beşiyle devam ettik. Hani insanlar "Giricek neden oynamaz bu takımda" deyip Tanjevic'e kızıyorlar ya,dün bu konuda Tanjevic'i ayakta alkışlayasım geldi. Bu adamın ahı gitmiş vahı kalmış . Banvit'e, Daçka'ya karşı oynamak için NBA'den geldiyse ilk uçakla geri dönsün. Bu tip büyük maçlarda Fenerbahçe Ülker'e lazım ama maçların ne savunma ne de hücum tarafında kendisi bir anlamda görünmez iksirini içip kayboluyor. Bu beşin ne kadar verimsiz olduğunu görmek için Zizis'in tek başına oynayışını görmek veya Rasim'in panik atak hücumlarına şahit olmak gerekmiyordu. Fenerbahçe Ülker zorlama atışlar yaptı,Zizis birebir kullandı ve Rasim - Ömer Aşık - Emir çıkıp Greer - Semih - Oğuz girdiğinde zaten skor Stonerook'un üçlüğü ve Zizis'in birebiriyle çoktan 32-31 olmuştu. O rüya gibi ilk çeyrekteki hücum gitmiş, yerini 5 dakikada 2 sayı bulan ve 11-2 seri yiyen Fenerbahçe Ülker'e bırakmıştı. Maça başlayan beşler son 5 dakika buluştuğunda birbirini özleyen sevgililer gibi 5 dakikada 38 sayı ürettiler,bir nevi bizi ayırmayın dediler. Oğuz Savaş şansızlık eseri boş turnikeleri kaçırsa da onun o pozisyonlara girmesi ve pota altını zorlaması önemliydi ama bundan ilk yarıda 5-6 dakika mahrum kaldık. Öyle olunca rakip de pota dibine önlem alma gereksinimi duymadan ve savunmada fazladan yorulmadan çok rahat hücum etti. Ligin önemsiz maçlarında hiç süre bulamayan Serhat Çetin'in Avrupa'nın en iyi hücumcularından Romain Sato'yu uzun bir süre savunması da beni benden alan bir başka detaydı. Devre de McIntrye'ın 18 sayısıyla 50-49 Fenerbahçe Ülker üstünlüğüyle geçildi. İlk üç maçta asist ve sayı rakamları birbirine denk olan,hatta ikisinde daha fazla asist yapan McIntrye'ın daha ilk yarıda 18 sayı atmasının tek bir sebebi vardı,Lynn Greer. Bir adam bu kadar mı savunmadan bihaber olur,bu kadar mı takımını umursamaz inanılır gibi değil. McIntrye'ın son 5 sezonda 25 sayıyı geçtiği sadece 5 karşılaşma var. Koca 5 sezonda sadece ve sadece 5 maç. Bu sene ligde 15 sayıyı, Avrupa'da 10 sayıyı bile görememiş. Hani yanlış anlaşılmasın yeteneksiz anlamında demiyorum. Avrupa'daki ilk 3 oyun kurucudan biridir ama bu adam zorunlu kalmadıkça veya boş kalmadıkça atmaz,attırır. Ama o da karşısında Greer'i bulunca "Ne zamandır atmıyorum,paslandım neredeyse" dedi ve çok rahat sıraladı. Hadi Greer'le arasındaki 10 cmlik farkı geçtim,bu adam benden bile 5 cm kısa arkadaş. Fotoğraf çektirirken bile ben eğilmeme rağmen adamdan uzun çıkıyorum. Kimse Greer'dan Diamantidis savunması beklemiyor ama en azından elini kaldır be kardeşim,10 cm fark bile blok yapmana yeter.

Siena ikinci yarıya da maça başladığı beşle çıktı. Fenerbahçe Ülker'de Serhat - Ömer Aşık ikilisi ,Semih ve Ömer Onan'ın yerine sahadaydı. McIntrye bıraktığı yerden devam etti. Bir top çalma ve bir üçlükle devreye başladı. Üçüncü periyodun en dikkat çekici noktaları Ress ve Siena'nın üçlükleriydi. Thomas Ress oyuna girdiğinde arkadaşlara "Bu anları değerlendirmek lazım.Bu adamın üçlük atmaktan başka hiçbir özelliği yok" dedim,demez olaydım. Adam oyuna girer girmez 2 tane üçlük attı,bir üçlüğü de potanın içinden çıktı. Asvel gibi bir takım bile Ress'in oyuna girdiği anları kendi lehine kullanıp farkı indirmişti. Alın size bir rakam daha. Ress son 3 sezonda oynadığı 44 karşılaşmanın sadece 20'sinde sayı bulabilmiş.6 sayının üstüne çıktığı maç sayısı ise sadece 5. Gerçekten inanılır gibi değil. Tek vasfı üçlük atmak olan bir adama bomboş 3 tane üçlük attırıyorsunuz ve şans eseri 1 tanesi kaçıyor. Aynı şekilde hücumda Ress'e karşı sadece 2 defa Oğuz'a top indi. İkisinde de rahatça sonuca gitti. Basketbolun doğrularını uygulamak bu kadar zor olmamalı. Bu periyodda savunmalar biraz daha sertleşti. Zaten en düşük sayı da bu periyodda oldu. Sato ve McIntyre'ın basketleri dışında kalan 12 sayı Domercant,McIntrye ve Ress'in iki üçlüğüyle çizginin gerisinden geldi. Siena da bu periyodu rahat bir oyunla 61-65 önde bitirdi.

Siena'nın son bölüme girerkenki beşi Fenerbahçe Ülker'e maça tutunma şansı verdi. McIntrye ve Stonerook dışarıda,Ress ve Zizis oyundaydı. Oğuz bir kez daha Ress'in üzerinden sayıyı buldu ama sahada varlığı yokluğu belli olmayan Giricek olunca hücumda sıkıntı devam etti. Birşeyler yapmaya çalışan Kinsey'in bu kritik dakikalarda kenarda olmasını saçlarım daha fazla beyazlamasın diye sorgulamayacağım. Giricek bu periyodda maçtaki tek olumlu hareketini yaparak 4 faule ulaştı ve olası bir kopmayı engelledi. Fenerbahçe Ülker'in bu periyodda 7:29 kala üçüncü faule ulaşması büyük bir dezavantajı beraberinde getirdi ama Eze biri airball olmak üzere 0/2 serbest atış atınca dönen top Ömer Aşık'ın basketiyle skoru 67-68'e getirdi. Ne zaman Fenerbahçe Ülker bu basketle canlandı, biraz şans biraz da suskun suikastçilerin devreye girmesiyle fark yeniden artmaya başladı. Önce Sato'nun dip çizgiden üçlüğü geldi. Ardından McIntrye'ın kaçan üçlüğünde hücum ribaundu ve Hawkins'in üçlüğü geldi. Bir pozisyon sonra da Sato'nun kaçan üçlüğünde hücum ribaundu ve Hawkins'in turnikesi geldi. Skor da bir anda 67-78 oldu. Hakemlerin ince düdükleri ve karşılıklı basketlerle de maç 83-87 Siena üstünlüğüyle sona erdi.

Maçın belli bölümlerinde oyun kurmakta zorlandık ama Mrsic hiç forma giymedi. Tamam Siena temposunu kaldıramayabilir ama o zaman bu takıma takviyeye gerek yok demek hayalcilik olur. Teknik heyet "Lig maçlarını Mrsic'le kazanırız , Avrupa'yı zaten salla" görüşündeyse bunun ülke basketbolu için tahammül edilebilecek bir yanı yok. Dün gördük ki Serhat Çetin her türlü Giricek'ten fazla takıma katkı yapıyor. Artık Fenerbahçe Ülker'in Hırvat oyuncudan nasıl bir beklentisi var bilmiyorum ama onun bunlara karşılık verecek hiç gücü yok. Giricek'i de yollayıp başka bir takviye yapmak Fenerbahçe'nin geleceği açısından yerinde bir hamle olabilir. Fenerbahçe'nin herşeyden önce takım savunmasını çözmesi gerekiyor. Ömer Onan ve Oğuz kendini parçalarken Greer ve Semih'in vurdumduymaz tavırları bir zaman sonra takımda sıkıntılara sebep olur. Bu takıma savunmacı,oynatan Papaloukas tarzı bir oyun kurucu alınsa fena olmaz diyeceğim ama bu sefer de rakibin 2 numarasını Greer savunacak. Neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. Voleybol takımı olsa her hücumda Greer'i sokup,savunmada tekrar yer değiştirirsin ama böyle birşey de mümkün değil. Ne yapıp edip Greer'in savunma zaafiyetine bir çözüm bulunması gerekiyor. Ayrıca bu takım 4 numara diye sahada ağlıyor. Mirsad'ın hem yaşı ilerledi,hem de malum sorunlar var. 4 numara almak için daha ne kadar beklenilecek bilmiyorum. Dün hücumda çok olumlu ve çok istekli bir Fenerbahçe Ülker olsa da savunmada çanlar durmadan çalıyor. Bir de Ömer Aşık'ın 1/8 serbest atış isabeti var ki kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Siena da dün beklediğimden kötüydü ama bu maçta Fenerbahçe'den mutlak bir direnç bekliyordum. Neticede karşınızda iyi bir kadro var ve deplasmandasınız. Bu galibiyet ilk 2'yi garantiledi,Barcelona ile birincilik şansını kendi ellerine bıraktı. Artık iki takımın karşılıklı performansı grup birincisini de belirleyecek. Web siteleri konusuyla ilgili yakın zamanda ayrı bir post atacağım ama şunu da eklemeden geçmek olmaz. Siena kulüp olmanın birçok özelliğini CSKA ve Panathinaikos gibi fazlasıyla gerçekleştiriyor. Güncel bir sitenin yanısıra takım nereye giderse gitsin mutlaka o maça özel fotoğraflar yayınlanıyor. Dün de gözlüklü bir İtalyan amcamız bir yandan maçın istatistiklerini tutarken diğer yandan molalarda ve maçtan önce kamerasıyla video ve resim kayıtları yaptı. İnsanlar o gün oynanacak basketbol maçı için hiçbir haber bulamazken Enke için yapılan saygı duruşuyla ilgili tüm haberleri bulabiliyorsa burda bir sıkıntı var demektir. Karşı taraftan birşeyler isterken,karşıya da mutlaka birşeyler vermeniz gerekir. İstanbul dışındaki mağazalarda basketbol forması satılmıyor. Dün maça gelen herkeste futbol forması vardı. Bunlar idareciler için küçük detaylar,biz basketbolseverler için büyük olaylardır. Detaylı istatistikler burada.

FENERBAHÇE ÜLKER (83): Ömer Onan 3, Rasim Başak (1 ribaund), Semih Erden 7 (2 ribaund- 2 asist), Gordan Giricek 2, Lynn Greer 17 (2 ribaund- 1 asist), Oğuz Savaş 14 (7 ribaund- 5 asist), Tarence Kinsey 20 (5 ribaund- 3 asist), Ömer Aşık 5 (6 ribaund), Serhat Çetin 5 (2 ribaund), Emir Preldzic 10 (5 ribaund).

MONTEPASCHI SIENA (87): Henry Domercant 12 (3 ribaund), Terrell McIntyre 25 (1 ribaund- 3 asist), Nikos Zisis 5 (3 asist), Benjamin Eze 6 (7 ribaund), M.Carraretto, Romain Sato 10 (3 ribaund- 1 asist), Tomas Ress 6 (2 ribaund), Denis Marconato 2 (1 ribaund- 1 asist), Shaun Stonerook 6 (5 ribaund- 1 asist), David Hawkins 15 (2 ribaund- 6 asist)

2 yorum:

hasanerdem dedi ki...

Ben maç analizi okumaktan nefret ederim. Kimsenin yazdığına da fazla itibar etmem. Ama Mali şu maçın analizini yazsa da okusam diye bekliyorum, özellikle Eurolig maçlarından sonra. Ellerine sağlık...

EarlyAdopter dedi ki...

Maci izlemistim, bir de senin yazini okuyunca tam gitmis kadar oldum :) Eline saglik. Beni de cok sasirtti UFB, baya da zarara soktu.
Bugunun maclarin onanalizleri yok mu Mali?

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...