Sitedeki bütün yazılar tarafımızdan hazırlanmaktadır. Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın.

5 Kasım 2009 Perşembe

Asvel : 65 - Siena : 82 Maç Yorumu


O kadar maç izledim ne böyle bir çeyrek gördüm,ne duydum,ne de bir yerde hikayesini okudum. Skor olarak söylemiyorum çünkü belki daha ilgi çekici sonuçlar alınmıştır ama Asvel gibi bir takımın koca çeyrek boyunca Siena gibi bir takımı 10 sayıda tutması ve 29 sayı bulması,son 2 dakikaya kadar %100 ile oynaması Fransa topraklarında ancak La Fontaine tarafından kaleme alınabilirdi, o da ilgi çekmez raflarda tozlanırdı. Basketbol terimleri dışına çıkmak istemiyorum ama bu çeyreği basketbol sınırları içinde anlatmanın imkanı yok. Muhtemelen İsa'nın Havarileri destek için salona geldiler ama fark açılınca rehavete girip salonu terk ettiler. Ali Traore yüksek posttan fade away atıyor,Dixon Stonerook'un üzerinden deliksiz üçlük atıyor,Zisis gibi bir adam topu elinden çıkaramıyor hatalı yürüme yapıyor. Velhasıl say say bitmiyor. Pianigiani alan savunması yaptı olmadı,4 kısaya döndü olmadı,ne yaptıysa fayda etmedi. İlk çeyreğin sonunda Asvel adına şöyle bir tablo oluştu;



Aslında pozisyon olarak ikinci çeyrekte Asvel daha rahat atışlar buldu, neredeyse 3-4 defa bomboş üçlük attı ama orda da biraz adalet sistemi devreye girdi. Asvel kaçırdı Siena attı, Asvel top kaybetti Siena attı ve tüm çeyrek böyle geçti.Sonunda da ortaya 3-21 lik bir çeyrek skoru çıktı. Bu dönüşü de ancak Siena yapabilirdi zaten. Çok az takım böyle bir atmosferde böyle bir farktan geri gelebilirdi,Asvel'in şansızlığı da bu oldu.

Üçüncü çeyrekte önemli bir an vardı. Samnick bomboş smacı kaçırdığından durum 35-31 Asvel lehineydi ve dönüşünde Stonerook'un üçlüğüyle başlayan 12-2 lik bir Siena serisi Asvel'in direncini kırmayı başardı. Ali Traore'nin fark yaratacak bir oyuncu olmadığını söyledikten birkaç gün sonra Fenerbahçe Ülker savunması onu yıldız yapmıştı ve bana takılanlar olmuştu. Ama bu çeyrekte pota dibinden attığı yarım çengel atışının pota değmediğini görmek beni mutlu etti,yanılmadığımı gösterdi. Ali Traore Fenerbahçe savunmasında el kaldıran olmadığı için o tip atışlardan en az 4-5 defa yapmıştı ve hepsinde de isabet bulmuştu. Demek ki olay oyuncunun potansiyelinde değil,gördüğü engelde bitiyormuş. İşin ilginç kısmı Siena'nın gerçek savunması ikinci periyoddan ziyade üçüncü periyodda devreye girdi. Yani skor olarak ikinci çeyrek büyüleyici olsa da aslında orda rakamlar yanıltıyor çünkü demin de yazdığım gibi ikinci çeyrek Asvel çok boş atış kaçırdı ama üçüncü periyodda birçok pozisyonda potayı dahi göremedi. Bu periyodun yıldızı da tartışmasız Sato'ydu. Her topta vardı. Üçlük attı,postup yaptı,top çaldı,hızlı hücumu bitirdi. Yapılması gereken herşeyi eksiksiz yaptı.

Son periyod Siena faul hakkını çok çabuk doldurdu. Bunun da sıkıntısını ilk 5 dakikada çok çekti. Maçın bitimine 5 dakika kala skor 60-62 Siena lehineydi ve farkın kapanmasında önemli bir etkisi olan Zizis çıkıp McIntyre girdi. Bu dakikadan sonra Stonerook'un üçlüğüyle başlayan 20-5 lik Siena serisi farkı da beraberinde getirdi. Yanılmıyorsam 2 hücum dışında hiç boş dönmediler. Maç da tahmin ettiğimden az olsa da ilginç bir hikayeyle farklı sona erdi. Mucize ilk periyod olmasa herhalde 30'dan aşağı olmazdı. Artık o tarifeyi de İtalya'da uygularlar.

Maçta göstermek istediğim sadece iki pozisyon var. Fenerbahçe Ülker Asvel maçında 20 sayı geri düşse asla o maçı çeviremezdi. Çünkü takım olarak bir sistemimiz,bir ekolümüz yok ama Siena'da var. 20 sayı geride de olsalar, önde de olsalar savunma dirençlerinden hiçbir şey kaybolmuyor. Marconato Benetton ve Barca zamanlarında bile ağır bir oyuncuydu. Fırtına gibi estiği çıkış yıllarını değil de son 4-5 seneyi kastediyorum. Ama eğer Siena formasını giyiyorsanız yapmanız gereken şeyler var. Bunların başında da savunmada sürekli hareketli olmanız gerekiyor.İşte 2 pozisyon,sadece Marconato'yu ve ahı gitmiş vahı kalmış 34 yaşında bir adamın hareketli savunma yapma çabasını izleyin;



Link

Yani bir şuna bakıyorum,bir de bizim maçta 19-20 lik uzunlarımızın yaptığı savunmaya bakıyorum gerçekten hayret verici. Demek ki takımda oturmuş bir sistem varsa sistem oyunculara değil,oyuncular sisteme entegre oluyor. Dün Panathinaikos ve Siena'dan başka hiçbir takım kolay kolay geri dönüş yapıp bu farkı yakalayamazdı. Tamam belki ağır abiler maçı kurtarırdı ama 17 sayılık fark yapabileceklerini hiç sanmıyorum. İşte ben bu yüzden Siena'yı çok ayrı seviyorum. Dün de bu sebepten hiçbir saniye maçı vereceklerini düşünmedim.

Maçın benim adıma ilgi çeken birkaç anı vardı. Birincisi Zizis'in Yugoslav faulü yaptığı pozisyonda tribünde yaşlı bir teyze ve yaşlı bir amca sportmenlik dışı faul işareti yapıyordu. Gerçekten mükemmeldi. Bizim salonlarımızda 18 lik gençler "gol gol gol" diye tezahürat yaparken bu sahneleri görmek içimi burksa da yine de basketbolsever olarak keyif verdi. İkincisi hakemler Asvel maskotunu oyunun dışına gönderdi. İtalyanca bilmediğim için sebebini anlayamadım ama üzerine giydiği Asvel forması ve şortu sıkıntı yaratabilir diye göndermiş olabilirler. Bunu araştıracağım. Üçüncüsü de Sato'nun son 40 saniye oyundan çıkarken Fransızlar'ın onu alkışlamasıydı. O kadar mükemmel oynadı ki Fransızlar da tepkisiz kalamadı. Şu maçı izledikten sonra Siena'nın grup birincisi olacağı tezimi hala ısrarla savunuyorum.

1 yorum:

bahadır dedi ki...

Aga bu maçları(euroleague resmi site) internetten mi seyrediyosun? yada nereden seyrediorsun? siena yı bende çok merak ediyorum.

 
Maliano - Kaynak göstermeden çalan çırpan Schortsanitis'in altında kalsın...